ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1998/35
Karar Sayısı : 1998/70
Karar Günü : 17.11.1998
Resmi Gazete tarih/sayı:15.01.2003/24994
İTİRAZ YOLUNA BAŞURAN: Yargıtay 10. Hukuk
Dairesi
İTİRAZIN KONUSU : 17.7.1964 günlü, 506 sayılı
"Sosyal Sigortalar Kanunu"nun 37. maddesinin birinci fıkrasında yer
alan "... ve 18 ayı geçmemek..." sözcüklerinin Anayasa'nın 10., 17.
ve 56. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Davacının, 1992 yılında geçirdiği trafik kazasında yaralanarak
1994 yılına kadar tedavisinin sürmesi ve SSK'nca verilen "geçici iş
göremezlik ödeneği"nin 18 ay sonra kesilmesi nedeniyle açtığı davada,
itiraz konusu sözcüklerin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Yargıtay 10.
Hukuk Dairesi iptali için başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
506 sayılı Yasa'nın itiraz konusu sözcükleri de içeren 37. maddesi
şöyledir:
"Hastalık sebebiyle geçici iş göremezliğe uğrayan
sigortalılardan geçici iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde
en az 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş bulunanlara, geçici iş
göremezliğin üçüncü gününden başlamak ve 18 ayı geçmemek üzere, her gün için iş
göremezlik ödeneği verilir.
Ancak, hastalık halinde geçici iş göremezlik ödeneği verilebilmesi
için, Kurumca tâyin ve tesbit olunan hekim veya sağlık kurullarından dinlenme
raporu alınmış olması şarttır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE10.- Herkes, dil, ırk,
renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
2- "MADDE 17.- Herkes, yaşama, maddî
ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.
Tıbbî zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin
vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbî deneylere tâbi
tutulamaz.
Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle
bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tâbi tutulamaz.
Mahkemelerce verilen ölüm cezalarının yerine getirilmesi hali ile
meşrû müdafaa hali, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir
tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın
bastırılması, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde yetkili merciin verdiği
emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği
zorunlu durumlarda meydana gelen öldürme fiilleri, birinci fıkra hükmü
dışındadır."
3- "MADDE 56.- Herkes, sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahiptir.
Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini
önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde
sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak,
işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp
hizmet vermesini düzenler.
Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal
kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.
Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için
kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir."
C- İlgili Görülen Anayasa Kuralları
İlgi görülen Anayasa kuralları şunlardır:
1-"MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 13.- "Temel hak ve
hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî
egemenliğin, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin,
kamu yararının, genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca
Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve
ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
3- "MADDE 60.- Herkes, sosyal
güvenlik hakkına sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilâtı kurar."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Ahmet Necdet
SEZER, Samia AKBULUT, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER,
Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU, Fulya KANTARCIOĞLU, Mahir Can ILICAK ve
Rüştü SÖNMEZ'in katılmalarıyla 16.7.1998 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, iptali
istenilen sözcükleri de içeren Yasa kuralı, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa
kuralları, bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
İş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık nedenleriyle iş
yerinde veya işinde çalışmasını sürdürememesi dolayısıyla, ücret alamadığı
dönemlerde sigortalının ücret kaybını karşılamak amacıyla Sosyal Sigortalar
Kurumu tarafından yapılan para yardımına "geçici iş göremezlik
ödeneği" denilmektedir.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca, iş
kazaları ve meslek hastalıkları sigortasında iş kazasına uğrayan veya meslek
hastalığına tutulan sigortalıya, belirli bir süre çalışma ve prim ödeme koşulu
aranmaksızın ve belirli bir süre ile sınırlı olmaksızın, sigortalının sağlık
durumuna göre, tedavi ve dinlenmenin devam ettiği sürece, işinde çalışamaması
nedeniyle yoksun kaldığı kazancının Kanunun öngördüğü orandaki kısmı geçici iş
göremezlik ödeneği olarak verilmekte; 49. madde de yer alan analık sigortasında
da, doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün analık sigortası primi ödenmiş
bulunan sigortalı kadının analığı durumunda, doğumdan önceki ve sonraki 6'şar
haftalık sürede, çalışmadığı her gün için Yasada belirlenen oranda geçici iş
göremezlik ödeneği verilmektedir.
Hastalık sigortasında geçici iş göremezlik ödeneği ise, 506 sayılı
Yasa'nın 37. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, hasta olan sigortalı,
hastalık sigortasının sağladığı tüm sağlık yardımlarından başka, hastalığı
nedeniyle işinde çalışamadığı için geçici gelir kayıplarının önlenmesi amacıyla
geçici iş göremezlik ödeneği almaktadır.
Geçici iş göremezlik ödeneğini alabilmenin ön koşulu, hastalanan
kişinin Sosyal Sigortalar Yasası'nın 2. maddesine göre sigortalı olması ve bu
niteliğini kaybetmemiş bulunmasıdır. Diğer bir koşul, sigortalının hastalık
sonucu uğradığı iş göremezlik durumunun iki günden fazla sürmesidir.
Sigortalının istirahat süresi iki gün veya daha az ise iş göremezlik ödeneği
alamayacaktır. Ayrıca, sigortalının geçici iş göremezlik ödeneğine hak
kazanabilmesi için geçici iş göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl
içinde 120 gün hastalık sigortası primi ödemiş olması da zorunludur.
Geçici iş göremezlik ödeneğinin miktarı, Yasa'nın 89. maddesinde
yer alan esaslara göre hesaplanmaktadır. Bu madde uyarınca, hastalık durumunda
sigortalıya ödenecek bir günlük geçici iş göremezlik ödeneği, sigortalının
tedavisinin yapılış biçimine göre farklılık göstermektedir. Sigortalının
tedavisi, sağlık kurumlarına yatırılmak veya bakımı Kurumca sağlanarak kaplıca
veya içmelere gönderilmek suretiyle gerçekleştiriliyorsa, geçici iş göremezlik
ödeneğinin miktarı sigortalının günlük kazancının yarısıdır. Sigortalının
tedavisi ayakta yapılıyorsa, ödenek miktarı günlük kazancın üçte ikisidir.
Geçici iş göremezlik ödeneği miktarının belirleyici unsuru olan günlük kazanç
Yasa'nın 78. ve 88. maddelerine göre saptanmaktadır.
Sigortalıya hastalık durumunda ödenen geçici iş göremezlik ödeneği
en çok 18 ay sürmekte, hastalık durumu ve tedavi süreci devam etse bile bu süre
aşıldığında ödenek kesilmektedir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
1- Anayasanın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, 506 sayılı Yasa'nın 37. maddesindeki
18 aylık sınırlamanın diğer sosyal güvenlik kurumları iştirakçileri ile
sigortalılar arasında eşitsizlik yarattığını belirterek kuralın Anayasa'nın 10.
maddesine aykırılık oluşturduğunu ileri sürmüştür.
Kanun önünde eşitlik ilkesinin düzenlendiği Anayasa'nın 10.
maddesinde herkesin ayrım gözetilmeksizin yasa önünde eşit olduğu belirtilmiş,
devlet organları ile idare makamlarına bütün işlemlerinde yasa önünde eşitlik
ilkesine uygun hareket etme zorunluluğu yüklenmiştir. Eşitlik ilkesi, hukuksal
durumları benzer olanlar için söz konusudur. Bu ilke ile yasa önünde hukuksal
eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa
karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle,
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa
karşısında eşitliğin çiğnenmesi yasaklanmıştır. Durum ve konumlarındaki
özellikler kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli
kılabilir. Anayasa'nın amaçladığı, eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı
hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine uyulmuş olur. Kişisel nitelikleri ve
durumları özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz. Ancak, durumlarındaki
değişikliğin doğurduğu zorunluluklara, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere
dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi eşitlik ilkesinin ihlâli
sonucunu doğurmaz.
Sosyal sigorta mevzuatı uyarınca "geçici iş göremezlik
ödeneği", iş kazâsı geçirenlere, meslek hastalığına tutulanlara, hastalık
ve analık durumunda bulunanlara verilmektedir.
Sosyal Sigortalar Kanunu'nun 11. maddesinde meslek hastalığı,
sigortalının çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya
çalışma şartları sonucu uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık veya
ruhî ârıza hâlleri olarak tanımlanmıştır. Belirli bir süre prim ödeyip
ödemediğine bakılmaksızın meslek hastalığı dolayısıyla geçici iş göremezlik
durumuna düşen sigortalıya her gün için ödenek verilmektedir. Ayrıca, meslek
hastalığı sigortasında verilen sağlık yardımları meslek hastalığına tutulan
sigortalının sağlık durumu gerektirdiği sürece devam etmektedir.
Sigortalı ister meslek hastalığı, ister meslek hastalığı dışında
bir sebeple hastalansın, çalışamamakta ve gelir elde edememektedir. Sebebi ne
olursa olsun, sigortalının "hasta" ve "çalışamaz" durumda
bulunması açısından her iki grup arasında bir fark yoktur. Buna göre, aynı
durumda olan sigortalılar yönünden Yasa'nın 11. maddesi kapsamına giren
sigortalıya iş göremezliği süresince, buna karşılık hastalık sigortasından
yararlanan sigortalıya en çok 18 ayla sınırlı ödenek verilmesi eşitlik ilkesine
aykırılık oluşturmaktadır.
2- Anayasa'nın 13., 17. ve 56. Maddeleri Yönünden İnceleme
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci
fıkrasında, herkesin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme
hakkına sahip olduğunun belirtildiğini, 56. maddesinin ise bu kuralı
tamamladığını ve devletin, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içerisinde
sürdürmesini sağlamakla görevlendirildiğini, iş göremezlik ödeneğinin 18 ay
sonra kesilmesinin sigortalıyı aç bırakmak anlamına geldiğini belirterek
kuralın Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes,
yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir"
denilmektedir. Buna göre kişinin yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma hakkı
birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel
haklardandır. Bu haklara karşı her türlü engelin ortadan kaldırılması da
devlete görev olarak verilmiştir. Güçlüler karşısında güçsüzleri koruyacak olan
devlet gerçek eşitliği sağlayacak, toplumsal dengeyi koruyacak ve böylece
sosyal niteliğine ulaşacaktır. Bu itibarla sosyal güvenlik kuruluşlarına
ilişkin düzenlemeler kişinin "yaşama hakkı ile maddî ve manevî varlığını
koruma hakları"nı önemli ölçüde zedeleyecek veya ortadan kaldıracak
kuralları içermemelidir.
İtiraz konusu kuralla, hasta ve çalışamaz durumda olan sigortalıya
ödenen "geçici iş göremezlik" ödeneği ancak 18 ay boyunca verilmekte,
bu süre sonunda sigortalının tedavisi devam etmesine rağmen ödenek kesilmekte
ve çalışamaz durumdaki sigortalıdan hayatını sürdürmesi için gerekli gelir
desteği çekilmekte böylece Anayasa'nın 17. maddesinde belirtilen yaşama, maddî
ve manevî varlığını koruma hakkı öze dokunacak biçimde sınırlandırılmaktadır.
Bu sınırlandırmanın ise Anayasa'nın 13. maddesindeki demokratik toplum
düzeninin gerekleriyle bağdaşmadığı açıktır.
Öte yandan, sağlık, çevre ve konut hakkı ile devletin bu konudaki
ödevlerini düzenleyen Anayasa'nın 56. maddesinin itiraz konusu kuralla ilgisi
görülmemiştir.
3- Anayasa'nın 2., 60. ve 65. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen sosyal hukuk devleti,
vatandaşların sosyal durumları ve refahlarıyla ilgilenen onlara asgarî ve
insanca yaşama düzeyi sağlamakla kendini görevli sayan devlettir.
Anayasa'nın "Sosyal güvenlik hakkı" başlıklı 60.
maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin bu
güvenliği sağlayacak önlemleri alacağı ve teşkilatını kuracağı öngörülmüştür.
Bu kural, insanların yarınlarını güvenceye alma düşüncesiyle gelirleri ne olursa
olsun, çalışma hayatı boyunca ve sonunda karşılaşabilecekleri yaşlılık, analık,
kazâ, malûllük, hastalık gibi sosyal riskler karşısında asgarî ve insanca
yaşama düzeyi sağlama amacını gerçekleştirmeye yöneliktir. Sosyal güvenlik bir
gelecek güvencesi yaratmakta, böylece, toplumda bireyin mutluluğuna hizmet eden
en temel araçlardan biri olmaktadır. Nitekim, aynı maddenin gerekçesinde de
sosyal güvenlik hakkının çalışanların yarını ve güvencesi olduğu ifade
edilmektedir. Günümüzde sosyal hukuk devleti, bireyleri toplumsal risklere
karşı koruma ve geleceğe güvenle bakmalarını sağlama görevini de üstlenmiştir.
Bu kuralın devlete yüklediği sosyal güvenlik hakkını sağlama ödevini yerine
getirmek üzere kurulmuş kurumlardan birisi de Sosyal Sigortalar Kurumu'dur.
Kurum, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'yla düzenlenen sosyal sigorta
sistemini yürütmekle görevlidir.
Anayasa'nın 60. maddesinde tanınan "sosyal güvenlik
hakkı" yine Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen "yaşama, maddî ve
manevî varlığını koruma hakkı" ile bağlantılı olduğundan devlet, ekonomik
ve sosyal alandaki görevlerini yerine getirirken yapacağı düzenlemelerde
"yaşama hakkı"nı ortadan kaldıran ya da kısıtlayan kurallar
koyamayacaktır.
506 sayılı Yasa'nın itiraz konusu 37. maddesinde, hastalık
nedeniyle çalışamaz durumda olan sigortalıya Kurumca geçici iş göremezlik
ödeneği verilmekte, ancak bu ödenek iş göremezliğin veya sigortalının
çalışamamasının 18 ayı geçmesi durumunda kesilmektedir. Böylece, hastalığı
devam eden sigortalı sağlık yardımlarından yararlanmakta, fakat hayatını
sürdürmesi için gerekli olan parasal destekten yoksun bırakılmaktadır. Bu
durumun sosyal güvenlik hakkını kesintiye uğrattığı ve bireyi güvencesiz
bıraktığı açıktır.
Bu nedenlerle, sigortalıya, hastalığı nedeniyle geçici iş
göremezliği durumunda, tedavisi boyunca Kurumca geçici iş göremezlik ödeneği
verilmesini engelleyen 506 sayılı Yasa'nın 37. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "...ve 18 ayı geçmemek üzere..." sözcükleri Anayasa'nın 2.,
10., 13., 17. ve 60. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Kuralın Anayasa'nın 65. maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
Bu görüşlere Sacit ADALI ve Lütfi F. TUNCEL katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
17.7.1964 günlü, 506 sayılı "Sosyal Sigortalar
Kanunu"nun 37. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "... ve 18 ayı
geçmemek..." sözcüklerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Sacit
ADALI ile Lütfi F. TUNCEL'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 17.11.1998 gününde
karar verildi.
|
|
|
Başkan
Ahmet Necdet
SEZER
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
Üye
Mahir Can
ILICAK
|
Üye
Rüştü SÖNMEZ
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
17.7.1964 günlü, 506 sayılı "Sosyal Sigortalar
Kanunu"nun, 37. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ve 18 ayı
geçmemek" sözcüklerinin iptaline oyçokluğuyla karar verilmiştir.
506 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin birinci fıkrasına göre, "iş
kazalarıyla meslek hastalıkları, hastalık, analık, mâlullük, yaşlılık ve ölüm
hallerinde bu kanunda yazılı şartlarla sosyal sigorta yardımları
sağlanır."
Sigortalılara sağlanan yardımların neler olduğu, Yasa'nın 12.
maddesinde belirlenmiş ve itiraz konusu kuralda yer alan "Geçici iş
göremezlik ödeneği" de bunlar arasında sayılmıştır.
Sigortalının, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, analık
nedenleriyle iş yerinde veya işinde çalışmasını sürdürememesi dolayısıyla ücret
alamadığı dönemlerde, sigortalının ücret kaybını karşılamak amacıyla, Sosyal
Sigortalar Kurumu tarafından yapılan para yardımına "Geçici iş göremezlik
ödeneği" denilmektedir.
506 sayılı Yasa'nın 37. maddesinin birinci fıkrasına göre,
hastalık sebebiyle geçici iş göremezliğe uğrayan sigortalılardan, geçici iş
göremezliğin başladığı tarihten önceki bir yıl içinde en az 120 gün hastalık
sigortası primi ödemiş bulunanlara, geçici iş göremezliğin üçüncü gününden
başlamak ve 18 ayı geçmemek üzere, her gün için geçici iş göremezlik ödeneği
verilecektir.
Çoğunluğun görüşü, geçici iş göremezlik ödeneğinin verilmesindeki
18 aylık sınırlamanın Anayasa'ya aykırılık oluşturduğu yolundadır.
Genel anlatımı ile sosyal güvenlik, herşeyden önce herhangi bir
nedenle kısmen ya da tamamen çalışamaz duruma düşen ve bu nedenle gelir kaybına
uğrayan ve muhtaç duruma düşenlere, insan onuruna yaraşır asgari bir hayat
sürdürebilmeleri için gereken gelirlerin sağlanmasını; hastalanma ya da
sakatlanma durumunda da onlara gerekli sağlık yardımlarının yapılmasını kapsar.
Anayasa'nın "Sosyal güvenlik hakkı" başlığı altındaki
60. maddesinde, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin bu
güvenliği sağlayacak tedbirleri alacağı ve teşkilatını kuracağı
öngörülmektedir. Bu hükme uygun olarak Devlet, Emekli Sandığı, Sosyal
Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur teşkilatlarını kurmuştur.
Anayasa'nın 65. maddesinde de, sosyal ve ekonomik hakların sınırı
belirlenmiştir. Buna göre, "Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa
ile belirlenen görevlerini, ekonomik istikrarın korunmasını gözeterek, malî
kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir."
506 sayılı Yasa'nın 37. maddesinin birinci fıkrasında yer alan,
"18 ayı geçmemek" sınırlaması Anayasa'nın 65. maddesinin öngördüğü bu
sınırlama içerisinde getirilmiştir.
4792 sayılı Yasa'da "bu Yasa ve özel hukuk hükümlerine bağlı,
malî ve idarî bakımdan özerk ve tüzel kişilikte bir Devlet kurumu" olarak
nitelenen Sosyal Sigortalar Kurumu, yasalarla kendisine yüklenen görevleri
ancak, ekonomik imkânları ölçüsünde yerine getirebilir. Bütün görevler Devlete
yüklendiğinde ve bütün sınırlamalar kaldırıldığında, Devlet, diğer normal ve
rutin görevlerini bile yerine getirmede güçlüklerle karşılaşır. Kuşkusuz,
Devletin bir kamu hizmetini "şeklen" yerine getirmesiyle,
"sosyal Devlet fonksiyonu" tam olarak icrâ edilmiş sayılamaz. Asıl
amaç, kamu hizmetinin şeklen değil, "kaliteli" olarak görülmesi ve vatandaşın
gerçekten memnun kalmasıdır. Böylesine kaliteli bir hizmet de ancak yeterli
malî kaynakla karşılanabilir.
Sosyal Sigortalar Kurumu'nun içinde bulunduğu malî kriz de
gözönüne alındığında, yasama organınca Anayasa'nın 65. maddesine uygun olarak
506 sayılı Yasa'nın 37. maddesinde getirilen sınırlamanın Anayasa'ya aykırı bir
yönü yoktur. Bu nedenle, çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
|
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|