"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
"Sanıkhakkında mahkememizeNevşehir C. Başsavcılığının 8.4.1996 tarih ve 1996/285 esas sayılı iddianamesi ile 12.2.1987 tarihinde işlediği iddia edilen taklit anahtar uydurmak sureti ile camiiden hırsızlık yaptığından bahisle kamu davası açılmıştır.
Sanığın cezalandırılması istenen bu iddianamede sanık hakkında TCK'nun 493/2. ve 522. maddeleri uygulanması talep edilmiştir.
Yapılan yargılama sırasında 6.2.1997 tarihli oturumda C. Başsavcısınında aynı yolda görüşü alınarak TCK'nun 102/3. maddesinde belirtilen "Beş seneden ziyade hapis" cümlesinin TCK'nun 493. maddesi yönünden Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu görüşü ile Anayasa Mahkemesi'ne itirazen iptal isteminde bulunulmasına karar verilmiştir.
TCK'nun 15. maddesinde hapis cezası 7 günden 20 seneye kadar gösterilmiş olup aynı maddede kanunda açıklanan haller dışında yani Kanunda açıklanmayan yerlerde yukarı haddi 5 sene olarak kabul etmiştir.
TCK'nun taksirli suç olan ve ölü sayısının 1'den çok olduğu hallerde verilecek ceza dışında TCK'nunda tek istisnai ceza TCK'nun 493. maddesinde belirtilen 3 seneden 8 seneye kadar hapis cezasıdır.
TCK'nun 493. maddesinde belirtilen hırsızlık suçlarını işleyenler hakkındaki cezada yukarıda belirtilen aşağı ve yukarı haller yönünden zaman aşımı konusu sanık aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. Bu da Anayasa'nın 2. ve 10. maddeleri yönünden Anayasa'ya aykırılık teşkil etmektedir.
TCK'nun 493. maddesine giren bir hırsızlık suçundan yargılanan sanık TCK'nun 102. maddesinde belirlenen ceza zaman aşımı yönünden kendisine aşağı had olan 5 sene hapis cezası verildiğinde TCK'nun 112/4. maddesi gereğince hakkında uygulanması gereken ceza zaman aşımı 20 senedir.
Aynı kişi hakkında artırıcı sebep veya hakimin gördüğü diğer teşdit sebepleri gereği 5 seneden 8 seneye kadar hapis cezası verilmesi halinde TCK'nun 112/3. maddesi gereğince 20 senedir.
Yasa gereği ceza zaman aşımı ile dava zaman aşımlarının birbirini tamamlar mahiyette olması gerekirken TCK'nun 493. maddesindeki dava zamanaşımı ile ceza zamanaşımları aşağı haddin aşılması halinde birbirini tamamlamamakta olup sanık aleyhine durum yaratır mahiyettedir.
Zaman aşımının tarihinde gözönüne alınan husus suçların ağırlığı olup hırsızlık suçunun en ağırını teşkil eden TCK'nun 493. maddesinde belirtilen suçlar yönünden zaman aşımının bu şekilde sanık aleyhine sonuç doğurması hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine aykırıdır.
Dava zaman aşımı müddetleri ceza zaman aşımı müddetlerinden kısadır çünkü davada suçun işlenip işlenmediği henüz tespit edilmemiştir. Halbuki cezada mahkumiyet ile suçun işlendiği sabit olmuştur. Bu sebeplerle ceza zaman aşımı müddetleri uzun olarak tespit edilmiştir.
Hakkında herhangi bir cezayı artırıcı hüküm uygulanmayan sanığa yapılan yargılama sonunda TCK'nun 493. maddesine göre aşağı had olan 3 sene cezadan 5 seneye kadar herhangi bir ceza tayin edilen sanık hakkında uygulanacak ceza zaman aşımı TCK'nun 112/4 maddesinde belirtilen zaman aşımı olan 10 sene olup aynı kişi hakkında hüküm kesinleşmeden evvel aynı cezalar yönünden uygulanacak dava zaman aşımı süresinin TCK'nun 102/4 maddesinde belirtilen 5 sene olması gerekirdi.
Yukarıda açıklandığı gibi sanık 5 sene ceza almasına rağmen TCK'nun 102/4 maddesindeki zaman aşımından faydalanamamış cezanın yukarı haddi sebebi ile TCK'nun 102/3 maddesinde belirtilen 10 senelik zaman aşımına tabi tutularak hakkında yargılamaya devam edilerek hüküm tesis edilmiş olmaktadır.
Hukuk sisteminde dava zaman aşımı ve ceza zaman aşımı müddetlerinin hesaplanmasında iki sistem mevcuttur. Bunlardan birincisi müşahhas ceza sistemi olup buna göre bahse konu ceza suça hükmolunması gereken cezadır hakim suçun gerektirdiği cezayı önce tespit edecek, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebepleri gözönünde tutarak netice cezaya göre zaman aşımı müddetini hesap edecektir. Yani zaman aşımının tespitinde hükmolunacak ceza esas alınacaktır.
Diğer bir sistem ise mücerret ceza sistemi olup dava zaman aşımı müddeti hesabında gözönünde tutulacak olan ceza suç için kanunda yazılı olan cezadır. Bu itibarla artırıcı ve azaltıcı sebeplerin gözönüne alınması mümkün değildir.
TCK'nunda 1. sistem olan müşahhas ceza sistemini esas alması icap ettiği halde Yargıtay dava zaman aşımı müddetinin hesaplanmasında mücerret cezanın yani kanunda yazılı olan cezanın esas alınacağını kabul etmiştir. Yargıtay'ın bu içtihadi yorumun sanık aleyhine yapılması sebebi ile ceza hukuku prensiplerine aykırıdır. Ayrıca cezanın ferdileştirilmesi esasına aykırı olan bu yorum çağdaş hukuka aykırıdır.
Yukarıda açıklandığı gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2. maddesinde belirtildiği gibi sosyal bir hukuk devletidir. Yasaların vatandaş için bu temel ilkeye dayalı olması gerekir. Ayrıca Anayasa'nın 10. maddesi herkesin dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu belirtilmiş olup hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağını aynı maddede beyan etmiştir.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.
Yukarıda açıklanan gerekçe nazara alınarak 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı TCK'nun 102/3. maddesinde belirtilen "Beş seneden ziyade hapis" cümlesinin TCK'nun 493. maddesi yönünden Anayasa'nın 2. ve 10. maddesine aykırılığı yönünden iptaline karar verilmesi itirazen saygı ile talep olunur.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1997/26
Karar Sayısı : 1998/10
Karar Günü : 30.4.1998
Resmi Gazete tarih/sayı: 14.11.2002-24936
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Nevşehir Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının üç numaralı bendindeki "beş seneden ziyade hapis" sözcüklerinin, TCK'nun 493. maddesi yönünden Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sanığın cami kapısını taklit anahtar ile açarak kilim çaldığı iddiasıyla TCK'nun 493. maddesinin ikinci fıkrası gereğince cezalandırılması için açılan kamu davasında, TCK'nun 102. maddesinin birinci fıkrasının 3. bendindeki "beş seneden ziyade hapis" sözcüklerinin TCK'nun 493. maddesi yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme iptali istemiyle başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun itiraz konusu "beş seneden ziyade hapis" sözcüklerini de içeren 102. maddesi şöyledir:
"Madde 102- Kanunda başka türlü yazılmış olan ahvalin maadasında hukuku âmme davası:
1- Ölüm ve müebbet ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerde yirmi sene,
2- Yirmi seneden aşağı olmamak üzere muvakkat ağır hapis cezasını müstelzim cürümlerde on beş sene,
3- Beş seneden ziyade ve yirmi seneden az ağır hapis veya beş seneden ziyade hapis yahud hidematı âmmeden müebbeden mahrumiyet cezalarından birini müstelzim cürümlerde on sene,
4- Beş seneden ziyade olmamak üzere ağır hapis veya hapis yahud sürgün veya hidematı âmmeden muvakkaten mahrumiyet cezalarını ve ağır para cezasını müstelzim cürümlerde beş sene,
5- Bir aydan ziyade hafif hapis veya otuz liradan ziyade hafif para cezasını müstelzim fiillerde iki sene,
6- Bundan evvelki bendlerde beyan olunan mikdardan aşağı cezaları müstelzim kabahatlerde altı ay geçmesi ile ortadan kalkar.
Bu kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ölüm veya müebbed yahud muvakkat ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerin yurd dışında işlenmesi halinde dava müruru zamanı yoktur."
B- İlgili Yasa Kuralı
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili görülen 493. maddesi şöyledir:
"Madde 493- Hırsızlık: 1- Hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere kaldırmak için duvar, kapı, pencere, demir parmaklık, kasa ve sandık gibi şahısları veya malları muhafaza için sağlam maddelerle ve muhkem surette yapılmış şeyleri yıkmak, devirmek, kırmak, delmek veya mahvetmek veyahut suni vasıtalarla veya şahsi çeviklik sayesinde bertaraf edilebilen mâniaları kaldırarak veya aşarak hane ve sair yerlere girmek suretiyle işlenirse;
2- Cürmü işlemek veya çalınmış eşyayı başka yere kaldırmak için taklit anahtar yahut sair aletler kullanarak veya sahibinin terk veya kaybettiği anahtarı elde ederek yahut haksız yere elinde bulundurduğu asıl anahtarla bir kilidi açarak işlenirse;
3- Kıyafet değiştirerek işlenirse;
4- Salâhiyeti olmaksızın resmî sıfat takınarak yapılırsa;
Cezası üç seneden sekiz seneye kadar hapistir.
Bu maddede yazılı suçlar ikiden fazla kimseler tarafından birlikte yapılır yahut suçun işlenmesinde yukarıda yazılı hallerden iki veya daha fazlası birleşirse veya sıvı yahut gaz halindeki yakıtları nakleden boru hatlarından veya bunların depolarından işlenirse cezanın yukarı haddi verilir. Yakıt boru hatlarının yakıtın kaybına yol açacak şekilde delinmiş veya tahrip edilmiş olması halinde fiil tamamlanmış sayılır."
C- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCER ve Fulya KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 11.3.1997 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ve ilgili yasa kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Genel Açıklama
Zamanaşımı, yasada öngörülen belli bir sürenin geçmesiyle davayı ve cezayı düşüren bir nedendir. Zamanaşımı dava ve ceza zamanaşımı olarak ikiye ayrılır. Dava zamanaşımı belli bir sürenin geçmesiyle ceza davası açılmaması, dava açılmışsa açılan davanın düşmesi sonucunu doğurur. Ceza zamanaşımı ise kesinleşmiş ceza mahkumiyetinin yasada öngörülen süre içinde yerine getirilmemesi durumunda, mahkumiyeti infaz edilemez hale getirir.
Ceza hukukunda dava ve ceza zamanaşımı süreleri her suçun kamu düzeni üzerinde yaratacağı tesirle orantılı olarak belirlenmiştir. Kamu düzeni üzerinde ağır etkiler yapan suçlar için daha uzun, etkileri hafif olan suçlar için ise, daha kısa zamanaşımı süreleri öngörülmüştür. Ceza zamanaşımı süreleri dava zamanaşımı sürelerinden daha uzun olarak belirlenmektedir. Bunun nedeni, dava zamanaşımında suçun işlendiğinin kesin hükümle sabit olmamasıdır. Bu durumun, kamu düzeni yönünden makul ve anlaşılabilir olduğu kuşkusuzdur.
Ceza hukukunda dava zamanaşımı sürelerinin saptanmasında başlıca iki sistem uygulanmaktadır. Bunlardan Müşahhas Ceza Sistemine göre dava zamanaşımı süresinin hesaplanmasında, o suç için yasada öngörülen cezanın aşağı ve yukarı sınırları arasında takdir edilecek cezanın önce yasal arttırma son indirme nedenleri uygulanarak ortaya çıkan ceza esas alınır.
Mücerret Ceza Sisteminde ise dava zamanaşımı süresinin hesaplanmasında gözönünde tutulacak olan ceza, suç için yasada öngörülen cezanın üst sınırıdır. Bu sistemde cezayı arttırıcı ve azaltıcı nedenler uygulanarak hasıl olacak cezaya göre dava zamanaşımı süresinin hesaplanması söz konusu değildir.
Türk Ceza Kanunu Sistemine göre, dava zamanaşımı süresinin hesaplanmasında gözönünde bulundurulması gereken ceza için, Ceza Kanunu'nun mehazı olan İtalyan Ceza Kanunu'nun 91. maddesinde "hüküm olunması icab eden ceza" denilmişken Türk Ceza Yasası'nın dava zamanaşımı sürelerini belirleyen 102. maddesinde "cezasını müstelzim" deyimi kullanılmıştır.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 7.5.1947 gün ve E.15, K.3 sayılı kararında, "Kanunun 102. maddesinde mehaz olan İtalyan Ceza Kanunu'nun 91. maddesindeki hüküm olunması icab eden ceza tabirini kullanmamış, suçların müstelzim oldukları cezalardan bahsetmiştir. Bu sebeple Türk Ceza Kanunu dava zamanaşımında hüküm edilecek cezayı esas tutmamış yalnız o suçun istilzam ettiği cezayı gözönünde bulundurmuştur." denilerek uygulamanın mücerret ceza sistemine göre yapılmasını sağlamıştır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, TCK'nun 493. maddesinde belirlenen suç için 3 seneden 8 seneye kadar hapis cezası öngörüldüğünü, bu suç için dava zamanaşımı süresinin hesaplanmasında Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararı gereğince öngörülen cezanın yukarı haddi olan 8 senenin esas alındığını, yasal indirim nedeniyle sanığın 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılması halinde TCK'nun 102. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince dava zamanaşımı süresinin yine 10 sene olarak belirlenmekte olduğunu, oysa aynı maddenin birinci fıkrasının 4. bendine göre 5 seneden fazla olmamak üzere hapis cezasını müztelzim suçlarda zamanaşımı süresinin 5 yıl olarak öngörüldüğünü, TCK'nun ceza zamanaşımı sürelerini belirleyen 112. maddesinin birinci fıkrasının 4. bendine göre faile hükmolunan 5 yıllık hapis cezasının ceza zamanaşımı süresinin 10 yıl olarak ortaya çıktığını, görülmekte olan davada sanık için öngörülen ve ceza zamanaşımı süresinden daha kısa olması gereken dava zamanaşımı süresi ile ceza zamanaşımı süresinin 10 ar yıl olarak eşitlenmesinin adil olmadığını, bunun ise Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ve 2. maddesindeki hukuk devleti ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürerek itiraz konusu "beş seneden ziyade hapis" sözcüklerinin TCK'nun 493. maddesi yönünden Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar" denilmektedir. Buna göre, yasanın uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrılık gözetilmeyecek ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılmayacaktır.
Yasa önünde eşitlik mutlak olarak herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez. Hukuksal durumları aynı olanlara aynı kuralların, değişik hukuki durumlarda olanlara da ayrı kuralların uygulanması eşitlik ilkesinin doğal sonucudur.
Anayasa'nın 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" denilmektedir. Madde de belirtilen "hukuk devleti", insan haklarına saygılı, bu hakları koruyan, toplum yaşamında adalete ve eşitliğe uygun bir hukuk düzeni kurmak ve bunu sürdürmekle kendini yükümlü sayan, bütün davranışlarında Anayasa'ya ve hukuk kurallarına uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olan devlettir.
Ceza ve dava zamanaşımı sürelerinin, suçların ağırlığı, kamu düzeni için oluşturduğu etki ve ceza siyaseti gereği belirlenmesi anayasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla yasakoyucunun takdirindedir.
Dava zamanaşımı sürelerini belirleyen TCK'nun 102. maddesinin üç numaralı bendinde yer alan itiraz konusu "beş seneden ziyade hapis" sözcükleriyle, 5 yıldan fazla hapis cezasını müstelzim cürüm işlediği iddia edilen herkes için dava zamanaşımı süresi 10 yıl olarak belirlemiş, kimileri için ayrıcalık öngörülmemiştir.
Sürelerle ilgili her yasal düzenlemede, sınır kabul edilen sürenin çok az altında kalınması veya üstüne çıkılması durumunda zorunlu olarak kimi farklı sonuçlar ortaya çıkabilir.
İtiraz konusu sözcükler nedeniyle ceza ve dava zamanaşımının eşitlenmesi şeklinde ortaya çıkan durum TCK'nun 493. maddesinde öngörülen ceza süreleri ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararı sonucu yapılan uygulamadan kaynaklanmaktadır.
Öte yandan, Ceza Hukuku alanında farklı hukukî yararları korumaları nedeniyle ceza ve dava zamanaşımı sürelerinin eşitlik karşılaştırmasına esas alınmalarına olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu "beş seneden ziyade" sözcükleri Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
VI- SONUÇ
1.3.1926 günlü, 765 sayılı "Türk Ceza Kanunu"nun 102. maddesinin birinci fıkrasının 3. bendindeki "...beş seneden ziyade hapis..." sözcüklerinin, aynı Yasa'nın 493. maddesi yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, 30.4.1998 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Ahmet Necdet SEZER
Başkanvekili
Güven DİNÇER
Üye
Samia AKBULUT
Haşim KILIÇ
Yalçın ACARGÜN
Mustafa BUMİN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Mustafa YAKUPOĞLU
Fulya KANTARCIOĞLU
Mahir Can ILICAK