ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1997/17
Karar Sayısı : 1997/6
Karar Günü : 30.1.1997
R.G. Tarih-Sayı :19.10.1997-23145
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 2. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 14.7.1965 günlü, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'na 527 sayılı KHK'nin 3. maddesiyle eklenen I SAYILI CETVEL'in
"II-TEKNİK HİZMETLER SINIFI" bölümünün (b) bendinde yeralan
"Şehir Plancısı, Bölge Plancısı" sözcüklerinin Anayasa'nın 10.
maddesinin son fıkrasına, 49. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarına ve 55.
maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Şehir Planlamacısı olarak görev yapan davacının, maaşının,
bitirdiği öğrenim kurumunun niteliğine göre 527 sayılı KHK'nin 3. maddesiyle
657 sayılı Yasa'ya eklenen I SAYILI CETVEL'in II- TEKNİK HİZMETLER SINIFI'na
ait bölümünün (a) bendinde yer alan ek göstergeler esas alınarak ödenmesi için yaptığı
başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada ileri
sürülen Anayasa'ya aykırılık savının ciddî olduğu kanısına varan mahkeme, 657
sayılı Devlet Memurları Yasası'na 527 sayılı KHK'nin 3. maddesiyle eklenen
"I SAYILI CETVEL"in "II- TEKNİK HİZMETLER SINIFI" (b)
bendinde yer alan "Şehir Plancısı, Bölge Plancısı" sözcüklerinin
iptali için başvuruda bulunmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Kural
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na 527 sayılı KHK'nin 3.
maddesiyle eklenen I-SAYILI CETVEL'in "II-TEKNİK HİZMETLER SINIFI"
(b) bendinde yeralan sözcükler şöyledir :
"b) Kadroları bu sınıfa dahil olup, en az 4 yıl süreli
yükseköğretim veren fakülte ve yüksekokullardan mezun olarak yürürlükteki
hükümlere göre, Şehir Plancısı, Bölge Plancısı, (1) (2600) (3000)
....................
unvanını almış olanlar,"
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır :
1- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
2- "MADDE 49.- Çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir.
Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını
geliştirmek için çalışanları korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği
önlemeye elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.
Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını
kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır."
3- "MADDE 55.- Ücret emeğin karşılığıdır.
Devlet, çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde
etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri
alır.
Asgarî ücretin tespitinde ülkenin ekonomik ve sosyal durumu
gözönünde bulundurulur."
C- İlgili Anayasa Kuralları
İlgili Anayasa kuralları şunlardır :
1- "Başlangıç
Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin
bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı
ve 0'nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedi varlığı, refahı, maddî ve manevi mutluluğu
ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk milli menfaatlerinin, Türk
varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve
manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği
olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya
karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli
sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde, huzurlu
bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye şık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3- "MADDE 6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre,
yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreyi
veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan
bir Devlet yetkisi kullanamaz."
4- "MADDE 91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını,
kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla
kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin
bitmesi, belli süre için verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından süre bitiminden önce onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu
veya süre bitimine kadar devam ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında
toplanan Bakanlar Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin
hükümler saklıdır.
Kanun hükmünde kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün
yürürlüğe girerler. Ancak, kararnamede yürürlük tarihi olarak daha sonraki bir
tarih de gösterilebilir.
Kararnameler, Resmi Gazetede yayımlandıkları gün Türkiye Büyük
Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve
ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan
kararnameler bu tarihte, Türkiye Büyük Millet Meclisince reddedilen
kararnameler bu kararın Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte, yürürlükten
kalkar. Değiştirilerek kabul edilen kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu
değişikliklerin Resmi Gazetede yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Hacim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN,
Mustafa BUMİN, Sabit ADALI, Ali HUNER, Lütfi F. TUNCEL ve Fulya
KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 30.1.1997 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verildi.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali
istenilen Kanun Hükmünde Kararname kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ile
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü :
A- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
1- Kanun Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1988
sayılı Yasa ile 1961 Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu
hukukumuza girmiştir. Bu değişikliğin gerekçesinde, "Parlamenter
rejimlerde, kanun yapmanın belli usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle
zaman aldığı ve gecikmeler meydana getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadi ve
sosyal şartların gereği olarak bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında
yürürlüğe konulabilmesi çağdaş devlet anlayışının tabiî sonucu olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve her halde
önceden yasama meclislerince esasları bir kanunla tesbit olunan sınırlar
içerisinde kalmak kaydıyla hükümete KHK'ler çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu
yetkiyi düzenleyen hükmün T.B.M.M'nin genel olarak görev ve yetkilerini belirleyen
64. maddesine eklenmesi uygun görülmüştür" denilmektedir.
KHK'ler, temelde 1961 Anayasası'ndan çok farklı olmamakla
birlikte, 1982 Anayasası'nın 91. maddesinde kimi yeniliklerle ve fakat benzer
gerekçelerle düzenlenmiştir. Böylece, hem yürütme organını güçlendirmek hem de
değişen ekonomik ve sosyal durumların ortaya çıkaracağı sorunlara ivedi
çözümler bulmak amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan durumlar için çıkarılan KHK'ler in mutlaka bir yetki
yasasına dayanması zorunludur. Yetki yasasının içeriği ve öğeleri Anayasa'nın
91. maddesinde belirlenmiştir. 87. maddede ise Bakanlar Kurulu'na "bel1i
konularda" KHK çıkarma yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında
sayılmıştır. Bakanlar Kurulunun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için öncelikle
TBMM tarafından kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş olması
gerekir. Bakanlar Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe,
kendiliğinden KHK çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan
KHK, yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka
bir anlatımla yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin
"kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak" öğelerini içerdiği
kuşkusuzdur. THK'lerle yasa hükümleri kaldırabileceği, değiştirebileceği
gibi yeni kurallar da getirilebilir.
Anayasa'da öngörüldüğü biçimi ile KHK'ler yapısal (organik-uzvi)
bakımdan yürütme organı işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi
niteliğindedir. Ancak, Türkiye Büyük Millet Meclisi, verdiği KHK çıkarma
yetkisini yasa ile her zaman geri alabileceği gibi kendisine sunulan KHK'leri
aynen kabul etmek ya da reddetmek zorunda da olmayıp, dilediğinde değiştirerek
de kabul edebilir. Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla
düzenlenmesi gereken konuların yasama alanından çıkarılıp yürütme organının
düzenleme alanına sokulması sonucunu doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kurulu'na
KHK çıkarma yetkisinin verilmiş olması Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen
"Yasama yetkisinin devredilmezliği" ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarılabilme yetkisi veren yasada yer
alması zorunlu öğeler, Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci
fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre, "Yetki kanunu çıkarılacak kanun
hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini ve
süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp çıkarılamayacağını
gösterir". Bundan anlaşılacağı gibi yetki yasasında, yürürlüğe konulacak
KHK'nin amacının, kapsamının, ilkelerinin, kullanma süresinin ve bu süre içinde
birden çok kararname yürürlüğe konulup konulamayacağının belirtilmesi gerekir.
Bakanlar Kurulu'na verilen yetki, yasada öngörülen amaç, ilke, kapsam ve süre
ile sınırlı ve türevsel bir yetkidir. Yetki yasasında, Anayasa'da belirlenen
öğelerin belli bir içeriğe kavuşturularak somutlaştırılması gerekir.
Bakanlar Kurulu'na KHK çıkarma yetkisinin "belli
konularda" verilebileceği 1961 Anayasası'nın
64. maddesinde açıkça belirtilmesine karşın, 1982 Anayasası'nın yetki
yasasında bulunması gereken öğeleri gösteren 91.maddesinde, bu koşula yer
verilmemiştir. Ancak, 1982 Anayasası'nın 87. maddesinde " Bakanlar
Kuruluna belli konularda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi
vermek..." TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmış bulunmaktadır. Bu
nedenle, 91. maddede "belli konularda" ifadesinin yer almaması bir
noksanlık sayılamaz. Çünkü, 87. maddede, Bakanlar Kurulu'na verilecek KHK
çıkarma yetkisinin ancak belli konularda olabileceği açıkça gösterilmektedir.
Bu durumda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kurulu'na ancak belli
konularda KHK çıkarma yetkisi verebilir; her konuyu kapsayacak biçimde yetki
veremez. KHK'nin konusunun yetki yasasında belirlenmesi zorunludur.
Yetki,somutlaştırılmış belirli bir konuda verilmeli, sınırları belirsiz
olmamalıdır. KHK'nin konusu da yetki yasasında belirlenen çerçevenin dışına
çıkamaz. KHK'nin yetki yasasında belirtilen amaç, kapsam ve ilkelere de uygun
olmak zorunludur. Verilen yetkinin konusunun yasada gösterilmesi zorunluluğunun
bu yasaya dayanılarak yürürlüğe konulan KHK'lerin yetki yasası kapsamı
içinde kalıp kalmadıklarının hem yargısal, hem de siyasal denetimlerinde büyük
bir önemi vardır. Yetki Yasası'nın kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya
yasada öngörülmeyen bir konuda düzenleme yapılan bir KHK'nin Anayasa ya aykırı
olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da kimi konuların KHK'lerle düzenlenmesi yasaklanmaktadır.
91. maddenin birinci fıkrasında, "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar
Kuruluna kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak, sıkıyönetim
ve olağanüstü haller saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve
ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile
dördüncü bölümünde yer alan siyasi haklar ve ödevler kanun hükmünde
kararnamelerle düzenlenemez" denilmektedir. Buna göre, Anayasa'da
KHK'lerle düzenlenemeyeceği belirlenen konularda TBMM tarafından Bakanlar
Kurulu'na yetki verilmesi olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli
olmasının, Anayasa'nın 91. maddesindeki "yetki verilemeyecek
konular"ı da kapsayıp kapsamadığının belirlenebilmesi yönünden de önemi
büyüktür.
Bu nedenlerle, Bakanlar Kurulu'nun hangi konularda KHK
çıkarabileceği, yetki yasasında açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu
yönünden mutlaka belirgin olmalıdır. Anayasa'nın 91. maddesine göre, Yetki
Yasası'nda çıkarılacak KHK'nin "amacı", "kapsamı" ve
"ilkeleri"nin de belirtilmesi gerekir. Amaç, Bakanlar Kurulu'nun
kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesinin istendiğini
belirlediğinden yetki yasasında KHK'nin amacı da somut olarak açıklanmalıdır.
KHK'nin amacı ve kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek
biçimde genel anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli
olmamalıdır. KHK'nin yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsam
doğrultusunda, verilen ilkelere uygun, çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması
hem yargısal hem de siyasal denetim yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen
amacın dışında yürürlüğe konulmuş, yetkinin kapsamını aşıyor veya ilkelere
uygun değilse bunlar KHK'yi yetki yasasına ve dolayısıyla Anayasa'ya aykırı
düşürür.
Anayasa'ya göre, yetki yasasında, Bakanlar Kurulu'na verilen
yetkinin süresinin de gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin yetkilerini çok uzun bir süre yürütme organına vermekten
alıkoymaktadır. Yasada öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan KHK'nin
Anayasa'ya aykırı düşeceği kuşkusuzdur. Ancak, yetki süresi içerisinde
çıkarılmış olan KHK'ler, yasadaki sürenin bitiminden sonra Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nce onaylanmış olmasalar da geçerliliklerini korurlar.
2- KHK'nin Yargısal Denetimi
Anayasa'nın 91. maddesinde, "Kararnameler, Resmi Gazete'de
yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Yetki kanunları ve
bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet Meclisi
komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve ivedilikle görüşülür"
denilmektedir. öncelik ve ivedilik koşuluyla yetki yasalarının gecikmeden
çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe konulan KHK'lerin aynı
biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde karara bağlanması istenilmiştir.
Anayasa'da, KHK'lerin siyasal denetimi yanında yargısal denetimi
de öngörülmüştür. KHK'ler, işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi
niteliğinde olduklarından bunların yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi
de Anayasa Mahkemesi'ne verilmiştir. Yargısal denetimde KHK'nin, öncelikle,
yetki yasasına sonra da Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir.
Her ne kadar, Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'lerin yetki yasalarına
uygunluğunun denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas
bakımlarından uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de, Anayasa'ya
uygunluk denetiminin içerisine öncelikle KHK'nin yetki yasasına uygunluğunun
denetimi girer. Çünkü,sAnayasa'da, Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında
belirtilen sınırlar içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmesi öngörülmüştür.
Yetkinin dışına çıkılması, KHK'yi Anayasa'ya aykırı duruma getirir. Böylece,
KHK'nin yetki yasasına aykırı olması Anayasa'ya aykırı olması ile özdeşleşir.
Olağanüstü Hal KHK'leri dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan
(mad. 121) alırlar. Bu tür KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması gerekli
değildir. Buna karşın, olağan KHK'lerin bir yetki yasasına dayanması
zorunludur. Bu tür KHK'ler, yasa gücünü, dayandıkları yetki yasasından alırlar.
Bu nedenle, KHK'ler ile dayandıkları yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ
vardır.
Yetki Yasası, KHK ve KHK'nin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce
aynen ya da değiştirilerek kabulü birbirlerinden bağımsız işlemler olmayıp
Anayasa'da öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK'nin yetki yasası ile
olan bağı, KHK'yi aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu
yasa, KHK'yi kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine
dönüştürür. KHK, yasa gücünü, dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara
uygunluğu ve yetki yasasının da Anayasa'ya uygunluğu varsayıldığı için
kazanmaktadır. Yetki yasasının iptaline karar verilmesi durumunda, bu varsayım
gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak çıkartılan KHK Anayasal dayanaktan
yoksun kalır. Bu durumda KHK, Anayasa'nın uygun gördüğü ölçünün ötesinde
verilen bir yetkinin kullanılması sonucu çıkartılmış olması nedeniyle
Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
KHK'nin Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması,
geçerliliğin ön koşuludur. Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya
dayandığı yetki yasası iptal edilen bir KHK'nin kuralları, içerikleri yönünden
Anayasa'ya aykırılık olu turmasalar bile, Anayasa ya uygunluğundan söz
edilemez.
KHK'lerin Anayasa'ya uygunluk denetimleri, yasaların
denetimlerinden farklıdır. Anayasa'nın 11. maddesinde, "Kanunlar Anayasaya
aykırı olamaz" denilmektedir. Bu nedenle, yasaların denetiminde, onların
yalnızca Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'ler ise
konu, amaç, kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de
Anayasa'ya uygun olmak zorundadırlar.
KHK'lerin Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptal edilmiş bir yetki
yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi anlamsız kılar. Çünkü,
Anayasa'ya uygunluk denetiminde dayanak, Anayasa'dır. Yasa, yasaya göre değil,
Anayasa'ya göre denetlenir. Ayrıca, Anayasa'ya aykırı bir yetki yasasına
dayanılarak çıkartılan KHK'lerin Anayasa'ya uygun görülmesi olanaksızdır.
Bir yetki yasasına dayanmadan çıkartılan, yetki yasasının kapsamı
dışında kalan, dayandığı yetki yasası iptal edilen KHK'lerin anayasal konumları
birbirinden farksızdır. Böyle durumlarda, KHK'ler anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında iptalleri
gerekir.
Bu nedenlerle, iptaline karar verilen bir yetki yasasına
dayanılarak çıkarılan KHK'lerin, Anayasa'nın Başlangıç'ındaki "Hiçbir kişi
ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla
belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı , 2. maddesindeki "Hukuk
devleti" ilkeleriyle 6. maddesindeki "Hiç kimse veya organ kaynağını
Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz" kuralı ve KHK çıkarma
yetkisine ilişkin 91. maddesiyle bağdaştırılmaları olanaksızdır.
3- 527 sayılı KHK'nin İtiraz Konusu Sözcüklerinin Anayasa'ya
Aykırılığı Sorunu
İtiraz başvurusunda 18.5.1994 günlü, 527 sayılı KHK'nin
Anayasa'nın 10., 49. ve 55. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar
verilmesi istenilmiştir.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesi hükmü gereğince Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya
aykırılık konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak
zorunda değildir. tstemle bağlı kalmak koşuluyla başka bir gerekçe ile de
Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle, itiraz öncelikle Anayasa'nın
Başlangıç bölümü ile 2., 6. ve 91. maddeleri yönünden incelenmiştir.
İtiraz konusu sözcükleri içeren 527 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname, 18.5.1994 günlü, 3990 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak
çıkartılmıştır. KHK'nin dayandığı 3990 sayılı Yetki Yasası Anayasa
Mahkemesi'nin 5.7.1994 günlü, Esas 1994/50, Karar 1994/44-2 sayılı kararı ile
iptal edilmiştir. Böylece, 527 sayılı KHK anayasal dayanaktan yoksun kalmıştır.
KHK'lerin yargısal denetim bölümünde açıklanan nedenlerle,
Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilen 3990 sayılı Yetki Yasası'na
dayanılarak çıkarılmış bulunan 527 sayılı KHK Anayasa'nın Başlangıç'ında yer
alan, kayıtsız şartsız Türk Milleti'nin olan egemenliği "... millet adına
kullanmağa yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa'da gösterilen
hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına
çıkamayacağı;" 2. maddesindeki "hukuk devleti", 6. maddesindeki
"Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir Devlet yetkisi
kullanamaz" ilkeleriyle, KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesine
aykırıdır. Bu durum karşısında, 527 sayılı KHK'nin 3. maddesiyle 657 sayılı
Devlet Memurları Kanunu'na eklenen I SAYILI CETVEL'in, II- TEKNİK HİZMETLER
SINIFI (b) bendinde yer alan "Şehir Plancısı, Bölge Plancısı"
sözcüklerinin iptali gerekir.
B- İptalin Diğer Kurallara Etkisi
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrasında, yasanın belirli madde veya
hükümlerinin iptali yasanın veya KHK'nin kimi hükümlerinin veya tamamının
uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
527 sayılı KHK'nin 3. maddesiyle 657 sayılı Yasa'ya eklenen I
SAYILI CETVEL'in "II-TEKNİK HİZMETLER SINIFI" (b) bendindeki
"Şehir Plancısı, Bölge Plancısı" sözcüklerinin iptali, bu ibareler
karşısında derece ve ek göstergelerine ilişkin (1), (2600), (3000)
rakamlarının da uygulanma olanağını ortadan kaldırdığı açıktır.
Bu nedenle, iptal edilen sözcükler karşısında yer alan (1),
(2600), (3000) rakamlarının da iptali gerekir.
C- İptal Kararının Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu
Anayasa'nın 153. maddesiyle 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesi uyarınca, yasa,
kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da
bunların belirli madde veya hükümleri iptal kararının Resmi Gazete'de
yayımlandığı gün yürürlükten kalkar. Ancak, Anayasa Mahkemesi, iptal kararı ile
doğacak hukuksal boşluğu, kamu düzenini tehdit ya da kamu yararını ihlal edici
nitelikte görürse, doldurulması için iptal kararının yürürlüğe gireceği günü
ayrıca kararlaştırabilir.
Sözcüklerin iptaline karar verilmesinin doğuracağı hukuksal
boşluk, kamu yararını bozucu nitelikte olduğundan gerekli düzenlemelerin
yapılması amacıyla iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanmasından başlayarak
altı sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI- SONUÇ
A- 18.5.1994 günlü, 527 sayılı "Memurlar ve Diğer Kamu
Görevlileri ile İlgili Bazı Kanun ve Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname"nin 3. maddesiyle 657
sayılı Devlet Memurları Kanunu'na eklenen I SAYILI CETVEL'in "II-
TEKNİK HIZMETLER SINIFI" (b) bendinde yeralan "...Şehir Plancısı,
Bölge Plancısı, ..." sözcüklerinin Anayasa aykırı olduğuna ve İPTALiNE,
B- İptal nedeniyle uygulama olanağı kalmayan bu sözcüklerin
karşısında yer alan (1), (2600), (3000) rakamlarının, 2949 sayılı Yasa'nın 29.
maddesi gereğince İPTALINE,
C- iptal edilen sözcüklerin doğuracağı hukuksal boşluk kamu
yararını ihlâl edici nitelikte görüldüğünden, Anayasa'nın 153. maddesinin
üçüncü fıkrasıyla, 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkraları gereğince İPTAL KARARININ, RESMI GAZETE'DE YAYIMLANMASINDAN
BAŞLAYARAK ALTI AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
30.1.1997 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N.SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
|
DEĞİŞİK
GEREKÇE
Daha önce pek çok dava ve son olarak 11.3.1997 tarih ve E.
1997/24, K. 1997/35 sayılı dava nedeniyle açıkladığım gerekçelerle iptal
kararında açıklanan gerekçeye karşıyım.
Ancak, itiraz konusu kurallar; yetişmeleri, görevleri ve
sorumlulukları aynı yönde olan ve teknik hizmetler sınıfında yeralan bir kısım
kamu görevlilerinin mali haklarını Anayasa'nın eşitlik ilkesini kaba bir
biçimde ihlal ederek düzenlemektedir.
İptal kararına Anayasa'nın 10. Maddesine aykırılık gerekçesiyle
katılıyorum.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|