ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1996/58
Karar Sayısı : 1996/43
Karar Tarihi : 20/11/1996
İPTAL DAVASINI AÇAN: Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyeleri Oya ARASLI, Önder SAV ve 108 Milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU: 26.6.1996 günlü, 4149 sayılı “832 sayılı Sayıştay
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen Sayıştay Yasası’nın 5.
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının; 3. maddesiyle değiştirilen 6.
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının; 4. maddesiyle 832 sayılı Yasa'nın
7. maddesine eklenen fıkranın; 7. maddesiyle 832 sayılı Yasa’nın 94. maddesinin
birinci ve ikinci fıkralarında yapılan değişikliğin; 8. maddesiyle eklenen ek
madde 8, 9 ve 11’in; Geçici 1. ve 2. maddelerinin; Anayasa’nın 2., 6., 7., 10.,
87., 90., 127., 153., 160. ve 161. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi istemidir.
I- İPTALİ İSTENEN KANUN
HÜKÜMLERİ
20.8.1996 günlü dava dilekçesinin
gerekçe bölümü şöyledir:
“4149 sayılı, 832 Sayılı Sayıştay
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine Dair Kanun, 4 Temmuz 1996 gün ve 22686 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Söz konusu yasa, öncelikle,
1.11.1990 gün ve 3677 sayılı “21.2.1967 Tarih ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun
Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair
Kanun”un bazı maddelerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesine ve Anayasa
Mahkemesince yasama organına verilen süreye karşın zamanında yasal düzenlemenin
yapılmaması nedeniyle doğan yasal boşluğu doldurmaya yöneliktir.
3677 sayılı Kanunu’nun bazı
maddeleri Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiği için yeni düzenlemelerin
Anayasa Mahkemesi kararlarına uygun olması beklenirken, tam aksi olmuş ve
aşağıda ayrıntılarıyla belirtilen nedenlerle yine Anayasa’ya ve Anayasa
Mahkemesi kararlarına aykırı hükümler getirilmiş; öte yandan Sayıştayla ilgili
düzenlemeler hakkında, Sayıştay Yasası’nın 19. maddesi gereğince alınması
zorunlu Sayıştay Genel Kurulu görüşü de alınmamıştır.
Bu nedenle, 4149 sayılı Kanun'un
bazı maddeleri hakkında Anayasa Mahkemesi’nce iptal davası açılması gerekli
olmuş ve söz konusu maddelerin Anayasa’ya aykırılık nedenleri aşağıda
sunulmuştur.
1- 4149 Sayılı Kanun'un 2.
Maddesinin Anayasa’ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun'un 2.
maddesiyle, 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 5. maddesi “yeniden düzenlenmiştir.”
2. maddenin birinci fıkrasında,
söz konusu düzenlemenin 11.7.1991 tarih ve E:1990/39, K:1991/21 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararı doğrultusunda yapıldığı söylenmiştir. Ancak aşağıda
ayrıntılarıyla belirtilen nedenlerle Anayasa’ya ve Anayasa Mahkemesi
kararlarına aykırılık sürmektedir.
a) 2. Madde ile Yeniden Düzenlenen
Sayıştay Kanunu’nun 5. Maddesinin Birinci Fıkrasının Anayasa’ya Aykırılık
Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle
832 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 1. fıkrası değiştirilmiş ancak yine daha
önceki Anayasa Mahkemesi kararında yer alan hiçbir komisyonun Meclis iradesi
üzerine çıkamayacağına ilişkin hükme aykırı bir düzenleme getirilmiştir.
Daha önce, Bütçe Plan Komisyonuna
verilen aday belirleme yetkisi, bu kez yine Plan ve Bütçe Komisyonu
üyelerinden, Meclis'teki temsil oranlarına göre oluşturulan bir komisyona
verilmiştir.
Oysa Anayasa Mahkemesinin kararı
son derece açıktır ve:
“TBMM komisyonlarının çalışmaları,
yasa tasarı ve tekliflerini meclis genel kurulu adına inceleyerek bu konudaki
düşüncelerini belirtmekten ibarettir.”
“Anayasa’nın 162. ve 164.
maddeleri bütçe yasası tasarıları ile kesin hesap kanun tasarılarını inceleme
yetkisini Bütçe Komisyonuna vermiştir. Bütçe Komisyonunun görevleri bu
çerçeveyle sınırlıdır. Sayıştay ile ilgili seçimler TBMM’nin istisnai olarak
kullandığı ve maddi anlamda, idari nitelikte olan bir yetkidir. TBMM’ye ait bir
yetki, Bütçe Komisyonu dâhil, hiçbir Meclis Komisyonunca kullanılamaz.”
Hâl böyle olunca, Anayasa veya
TBMM İç Tüzüğü ile de kurulmuş olsa hiçbir komisyona, TBMM Genel Kurulunun
yetkilerini sınırlayacak bir yetki tanınamaz.
Üstelik bu komisyonun “geçici” ya
da “kalıcı”, Anayasa ya da TBMM İç Tüzüğü ile ya da herhangi bir biçimde TBMM
tarafından kurulmuş olması sonucu değiştirmez.
Tüm bu gerekçelere karşın, iptali
istenen hüküm ile TBMM’nin yetkileri sınırlanmış ve TBMM’ye “Ön Seçim Geçici
Komisyonu” tarafından belirlenecek iki aday arasından seçim yapma sınırı
getirilmiştir.
Bu durum, TBMM’ye ait bir
yetkinin, Ön Seçim Geçici Komisyonu tarafından kullanılmasına olanak vermek
anlamını taşır. Böyle bir yetkilendirmenin Anayasa’nın 7. maddesinde ifade
edilen yasama yetkisinin devredilemeyeceği yolundaki hükümle ve Anayasa’nın 6. maddesinde
yer alan, hiçbir kimsenin veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet
yetkisini kullanamayacağı ilkesi ile bağdaşmayacağı açıktır. Anayasa’nın 6. ve
7. maddelerine aykırı bir düzenleme, Anayasa’nın Başlangıç kısmında ve 2. maddesinde
ifadesini bulan hukuk devleti ilkesine de aykırı düşer. Kaldı ki burada
Anayasa’nın TBMM’nin yetkileri de sınırlandırılmakta ve bu doğrultularda
yapılan düzenleme ile aynı zamanda Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı
ilkesini ifade eden Anayasa’nın 153. maddesi de çiğnenmektedir.
Sonuç olarak 4149 sayılı Kanun’un
2. Maddesiyle değiştirilen Sayıştay Kanunu’nun 5. maddesinin 1. Fıkrasının,
Anayasa’nın Başlangıcına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153. maddelerine aykırı
olduğu için iptali gerekmektedir.
b) 2. maddenin Yeniden
Düzenlendiği Sayıştay Kanunu’nun 5. Maddesinin 2. Fıkrasının Anayasa’ya
Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 2. maddesinin
ikinci fıkrası ile yeniden düzenlenen Sayıştay Kanunu’nun 5. maddesi; Sayıştay birinci
başkanının seçimini, ilk turda TBMM üye sayısının dörtte birinden bir
fazlasına, ikinci oylamada da en fazla oy almaya bağlamıştır.
Bunun karşılığının “görevden alma”
olması ve bu nedenle de görevden almanın da benzer, hatta aynı biçimde
düzenlenmiş olması gerekir.
4149 sayılı Kanun’un 4. Maddesiyle
Sayıştay Kanunu’nun 7. maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere bir fıkra
eklenmiş ve görevden alma için TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun
aranacağı belirtilmiştir.
İki düzenleme birlikte ele
alındığında, Sayıştay başkanı 139 ile seçilebilecek ancak 330 oy ile görevden
alınabilecektir.
Konu, Sayıştay başkanına Anayasa’nın
160. maddesi uyarınca tanınması zorunlu olan güvence açısından
değerlendirildiğinde, gerçek bir güvencenin, görevlilerin, hem görevin
gereğinden başka hiçbir kişi ya da kuruluşun etkisi altında kalmadan, gerçek
bir bağımsızlık ve yansızlık içinde görev yapmalarını sağlayacak koşulların
yaratılmasını; hem de iktidar kanadını oluşturan parti ya da partilerin TBMM’deki
çoğunluğunun etkisi altına girmelerinin önlenmesini gerektirdiği açıktır.
Oysa yasa, Sayıştay Başkanı’nın
seçiminde, iktidar partilerinin TBMM’de rahatça ulaşabileceği bir sayıyı, hatta
bunun da altında bir çoğunluğu yeterli görmektedir.
Ek olarak, “yöntemde paralellik”
ilkesi gereğince bir kişinin, göreve gelme biçimiyle görevden alınma biçimi
arasında paralellik olmalıdır. İptali istenen düzenleme, Anayasa’nın bile
yüksek yargı yerleri arasında saymadığı hâlde özel bir biçimde düzenlediği ve
düzenlenmesini emrettiği Sayıştay Başkanı’nın seçiminde iktidar partilerine
kolaylık sağlayacak bir usul getirerek, Sayıştayı ve Sayıştayın yapısı düşünüldüğünde
özel bir konuma sahip Sayıştay Başkanı’nı, siyasi tercihlere ve etkilere açık
bir hale getirmektedir.
Bu, Anayasa’nın 160. maddesine
aykırıdır.
2- 4149 sayılı Kanun’un 3.
Maddesinin Anayasa’ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 3. maddesi
ile 832 sayılı Kanun’un 6. maddesinde bir düzenleme yapılmıştır. Ancak bu
düzenleme incelendiğinde 4149 sayılı Kanun’un 3. maddesinin üçüncü ve dördüncü
fıkralarının Anayasa’nın 160. maddesi ve Anayasa Mahkemesi’nin 11.7.1991 tarih
ve E: 1990/39, K: 1991/21 sayılı kararı ile uyum halinde olmadığı
görülmektedir.
a) 3. Fıkranın Anayasa’ya
Aykırılık Nedenleri:
Anayasa Mahkemesi 11.7.1991 tarih;
E.1990/39, K:1991/21 sayılı kararında TBMM adına denetim görevini yerine
getiren Sayıştay’ın Başkan ve üyelerinin TBMM Genel Kurulunca seçilmesi
gerektiğini bildirmiştir.
Aday gösterme de seçimin bir
parçasıdır ve yapılan düzenlemeye göre aday gösterilmeyenler açısından, daha
TBMM’nin iradesi ortaya konulmadan “seçilmemiş olma” durumu kesinleşmektedir.
Aynı zamanda TBMM’nin Anayasa’nın 87. maddesinde gösterilen yetkileri, Anayasa’ya
aykırı bir biçimde sınırlandırılmış, hatta Sayıştay’a devredilmiş olmaktadır.
Bu yapılırken de Anayasa’nın yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin 7.
ve hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi
kullanamayacağına ilişkin 6. maddelerine uyulmamaktadır. Böyle bir durumun
Anayasa’nın Başlangıçında ve 2. maddesinde dile getirilen hukuk devleti
ilkesine aykırı düşeceği açıktır. Kaldı ki söz konusu fıkra ile yapılan
düzenlemede Anayasa Mahkemesi kararı da gözetilmeyerek Anayasa’nın 153. maddesi
çiğnenmektedir.
Bu nedenle söz konusu fıkranın
Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87., 153. ve 160. maddelerine aykırı
olduğu için iptali gerekmektedir.
b) 4. Fıkranın Anayasa'ya
Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 3. maddesinin
4. fıkrasında, 4149 sayılı Kanun'un Ek 8. maddesindeki esaslara göre kurulacak Ön
Seçim Geçici Komisyonuna, Sayıştayın bildirdiği adaylar arasından bir eleme
yaparak, TBMM’nin oyuna sunulmak üzere her boş üyelik sayısının iki katı kadar
isim belirleme yetkisini vermektedir. Bu düzenlemeye göre Sayıştayın gösterdiği
adaylardan Ön Seçim Geçici Komisyonunun TBMM’ye sunmadığı kimseler için TBMM
iradesini belirtmeden sonuç doğmaktadır.
Anayasa Mahkemesinin 11.7.1991
tarih, E.1990/39, K.1991/21 sayılı kararma bakıldığında ise, Sayıştay Başkanı’nı
ve üyelerini seçme yetkisinin TBMM’de olduğu; herhangi bir komisyonun bu
yetkiyi kullanamayacağı anlaşılmaktadır.
Bu durumda Anayasa Mahkemesinin
söz konusu kararından ve Anayasa’nın 160. maddesinden yola çıkıldığında, Ön
Seçim Geçici Komisyonuna, Anayasa’nın vermediği ve TBMM’ye ait bir yetkinin
tanındığını söylemek gerekmektedir. Böyle bir yetkiyi tanıyan bir düzenlemenin
ise Anayasa’nın 6. ve 7. maddeleriyle bağdaşamayacağı açıktır. Çünkü
Anayasamızın 6. maddesine göre hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan
almayan bir devlet yetkisini kullanamaz; Anayasamızın 7. maddesine göre ise
yasama yetkisi devredilemez ve Anayasa’nın 87. maddesinde sıralanan yetkilerin
TBMM’den alınması söz konusu olamaz.
4149 sayılı Kanun'un 3. maddesinin
dördüncü fıkrası bu açılardan olduğu gibi Anayasa’nın 160. maddesi ve Anayasa
Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ilkesini ifade eden 153. maddesi
bakımından da Anayasa’ya aykırı bir görünüm içerisindedir. Aynı görünüm
nedeniyle Anayasamızın hukuk devleti ilkesini ifade eden Başlangıç’ı ve 2.
maddesi ile de çelişmektedir.
Bu nedenlerle söz konusu fıkranın
Anayasa’nın Başlangıç'ına, 2., 6., 7., 153. ve 160. maddelerine aykırı olduğu
için iptali istenmektedir.
3- 4149 sayılı Kanun’un 4.
Maddesinin Anayasa’ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle
Sayıştay Kanunu’nun 7. maddesine 1. fıkrasından sonra bir ek fıkra getirilerek
Sayıştay birinci başkanı ve üyelerinin görevden alınma koşulları “TBMM
Başkanlığının önerisi üzerine TBMM üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun
gizli oyu” biçiminde değiştirilmiştir.
Bilindiği gibi bu çoğunluk,
Anayasa değişiklikleri için aranan çoğunluktur.
Sayıştay Kanunu’nun 7. maddesine
göre:
“Sayıştay başkan ve üyeleri
azlolunamaz. Kendileri istemedikçe 65 yaşından önce emekliye ayrılamaz. (95’inci
madde hükümleri saklıdır).
Memuriyetten çıkarılmayı
gerektiren bir suçtan giyenlerin görevleri kendiliğinden, görevi sağlık
bakımından yerine getiremeyeceği sağlık kurulu raporuyla kesin olarak
anlaşılanların da Sayıştay Genel Kurulu kararıyla görevleri sona erer.”
Değişiklik ile bu iki fıkra
arasına iptali istenen eklenmiştir.
Sayıştay Yasası’nın 5. maddesinin
ikinci paragrafına göre: “Sayıştay başkanı seçilebilmek için TBMM üye birinden
bir fazla oy almak” yeterli ve bu sayı 139'dur.
Eğer bu sayı, Sayıştay başkanının
seçilebilmesi için “yeterli” bir “çoğunluk” ise; “yöntemde paralellik” ilkesi
gereğince, görevden alınabilmek için de aynı “çoğunluk”un yeterli görülmesi
gerekirken; Anayasa değişikliği için aranan ve Anayasamızın “sert anayasa”lar
arasında sayılmasına nenden olan sayının getirilmesi de, düzenlemenin hukuki
değil, siyasi bir tercihin eseri olduğunu göstermektedir.
Sayıştay başkanının seçilmesi
için yeterli sayı 139, görevden alınması için gerekli sayı 331’dir.
TBMM başkanının, Sayıştay başkanının
görevden alınmasını hangi koşullarda isteyebileceği belli olduğuna göre başkanın
göreve seçilmesiyle görevden alınması arasında 2,5 kat fark koymanın hukuksal
bir gerekçesi olamaz.
Bu nedenle 4149 sayılı Yasa’nın 4.
maddesi, Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır.
Ancak konu yalnızca başkan ve
üyelerin göreve seçilme ve görevden alınma sayıları ile ilgili sorun değildir.
Getirilen hüküm, aynı maddenin bir önceki fıkrası ile çelişmektedir.
7. maddenin ilk fıkrası, Sayıştay başkan
ve üyelerinin azlolunamayacağını ve kendileri istemedikçe 65 yaşından önce
emekli edilemeyeceklerini öngörürken ikinci fıkrası bunun tam tersi bir
düzenleme getirmiştir. Üstelik yapılan düzenleme, birinci fıkradaki “azil”
düzenlemesi de değildir. Çünkü Türkiye bir Cumhuriyettir, devlet bir hukuk
devletidir ve “hukuk devleti”nde “azil” olmaz, olsa olsa yasanın aradığı
gerekler bulunduğunda göreve son verme ya da görevden uzaklaştırma olabilir ki
bu da zaten bir sonraki paragrafta düzenlenmiştir.
Bunun dışında, hele Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurucusu olan T.C.’den daha eski bir geçmişe sahip olan ve
padişahlığı yıkan TBMM’ye “azil” yetkisi verilmesi, TBMM’nin varlık ve kuruluş
nedenlerine aykırıdır.
Bu düzenlemenin amacı, başkan ve
üyeler TBMM tarafından seçildiği için, yine görevden alınmalarına da TBMM’nin
karar vermesi ise, hüküm “yöntemde paralellik” ilkesi açısından ve 2. maddedeki
“hukuk devleti ilkesi” gereğince; yok eğer amaç yalnızca “istisnai” durumlarda
Başkan ve üyelerin görevden alınması ise Anayasa’nın 2. maddesindeki “hukuk
devleti ilkesi”, 87. ve 160. maddeleri gereği Anayasa’ya aykırıdır.
Çünkü Anayasa’nın 160. maddesiyle
TBMM’ye tanınan Sayıştay ile ilgili düzenleme yapma yetkisi, sınırsız ve
koşulsuz bir yetki değildir ve Anayasa’nın Başlangıç Bölümü’nün 3. paragrafında
belirtildiği gibi “egemenliği ... millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kuruluş ... hukuk düzeni dışına çıkamaz.”
Bu nedenle, 4. maddenin iptali
istenmektedir.
4- 4149 Sayılı Kanun'un 7.
Maddesinin Anayasa'ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun'un 7.
maddesiyle, Sayıştay Kanunu’nun 94. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilen
sicil amirlerini değiştirmiştir.
İkinci fıkranın eski ve yeni
biçimi şöyledir:
“A) Birim ve grup şefleri hakkında
ilk derecede bir üye, ikinci derecede bir daire başkanı;
A) Genel sekreter yardımcıları ve grup
şefleri hakkında ilk derecede genel sekreter, ikinci derecede birinci başkan,
B) Raportörler, denetçiler ve
denetçi yardımcılarıyla denetçi yardımcısı adayları hakkında ilk derecede bağlı
bulunduğu birim veya grup şefi, ikinci derecede bir üye;
B) Başraportörler ve raportörler
hakkında ilk derecede ilgili kurul veya daire başkanı, ikinci derecede birinci başkan,
C) Genel sekreter yardımcıları
hakkında ilk derecede genel sekreter, ikinci derecede birinci başkan tarafından
düzenlenir.
C) Denetçiler, denetçi
yardımcıları ile denetçi yardımcı adayları hakkında, ilk derecede ilgili olduğu
grup şefi veya başraportör veya raportör; ikinci derecede dairelerde görevli
olanlar için ilgili daire başkanı, diğerleri için genel sekreter
tarafından düzenlenir.
Daha önce sayısı üç olan genel
sekreter yardımcıları için ilk derece sicil amiri olan ve başka sicil vermeyen genel
sekreter, yapılan düzenleme ile:
1- “Grup şefleri” (eski
düzenlemede ilk derecede bir üye, ikinci derecede bir daire başkanı tarafından
düzenleniyordu) için ilk derece sicil amiri,
2- “Denetçiler, denetçi
yardımcıları ile denetçi yardımcısı adaylarından dairelerde görevli
olmayanlar" için de ikinci derece sicil amiri haline getirilmiştir.
Düzenlemenin pratikteki anlamı
şudur.
Bilindiği gibi Sayıştay Yasası’nın
10. maddesine göre genel sekreter doğrudan birinci başkan tarafından seçilir.
Bu durumda Sayıştay başkanı ve onun atadığı genel sekreter Sayıştayda görev
yapanların çok büyük bölümünün doğrudan sicil amiri olacaklar ve onların
kaderlerini ellerinde tutacaklardır.
Bu Anayasal bir kuruluş olan
Sayıştayın görevini, Anayasa'nın 160. maddesinde belirtilen biçimde yapması
için ciddi bir engeldir.
Düzenleme ile göreve yeni başlayan
denetçi yardımcısı adayları denetçi yardımcıları ve denetçilerin birinci derece
sicil amiri, Sayıştay genel sekreterinin atadığı ve her zaman görevden alması
olanaklı grup şefi; ikinci sicil amiri doğrudan genel sekreter yapılmıştır. Bu
Sayıştayın gelecekteki yapısının, genel sekreterin vereceği nota bağımlı
kalınması demektir.
Şu anda Sayıştay’da “Denetçi”
olarak görev yapan (302 uzman denetçi, 47 başdenetçi, 185 denetçi ve 44 denetçi
yardımcısı) personel sayısı 578’dir. Bunlardan yasada tanımlanan biçimiyle genel
sekreterin sicil amiri olmadığı personel sayısı yalnızca 40’tır.
Önceki düzenlemede, sicil
amirlerinin hangi üye olacağı önceden belli olmadığı için, “denetçiler”
herhangi bir etki altında kalmadan, tam bir güvence içinde görev
yapabiliyorken, şimdi ister istemez bir tedirginlik içinde görev yapacak duruma
sokulmuşlardır. Artık denetimlerini, TBMM adına değil, genel sekreter adına
yapacaklardır ki, bu Anayasa’nın 160. maddesine aykırıdır.
Anayasa Mahkemesi kararlarında yer
aldığı gibi Sayıştay’ın, “yargısal değil, özel yöntemler kullan (..)arak ...
özü itibariyle İdarî nitelikte bir denetim” yaptığı; ancak Anayasa’nın 160.
maddesinde belirtildiği gibi, bu kararlar aleyhine “idare yargı yoluna
başvurulama”yacağı yani “kesin” olduğu da göz önünde tutulduğunda düzenlemenin
Anayasa’ya aykırılığı daha da kesinlik kazanmış olur.
Çünkü sonuç itibariyle “idari”
denetim yapan, yani yargıç güvencesine sahip olmayan Sayıştay elemanlarının,
denetimlerini, doğrudan böyle bir talep olmasa bile idari açıdan bağlı
bulundukları kişiden etkilenmeden yapmaları olanaksızdır. Üstelik, işlemler
kesinleştiği için, hatadan veya hukuk dışı bir işlemden dönülmesi de
olanaksızdır.
Bu, Anayasa’nın 160. maddesinin
yanı sıra Başlangıç Bölümü’nün 3.paragrafındaki “egemenliği … millet adına
kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kuruluşun … hukuk düzeni dışına çıkamayacağı”
hükmüne de aykırıdır. Çünkü yapılan düzenleme ile TBMM adına genel ve katma
bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını denetleyen,
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan Sayıştay, Başkan ve onun
atayacağı genel sekreterin kuracağı düzenin dışına çıkmayacak duruma
düşürülmüştür.
Bu nedenle, maddenin iptali
istenmektedir.
5- 4149 Sayılı Kanun’un 8.
Maddesinin Anayasa’ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Yasa’nın 8. maddesiyle
Sayıştay Yasası’na, Ek 8, Ek 9 ve Ek 11 olmak üzere 3 ek madde eklenmiştir.
a) Ek Madde 8’in Anayasa’ya
Aykırılık Nedenleri:
“Ek Madde 8”, Sayıştay Başkanlığı
ve üyeliği adaylarının belirlenmesi için bir komisyon kurulmasına ilişkindir.
Daha önce Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen hüküm nedeniyle ve Anayasa’ya aykırılığı gidermek için
çıkarıldığı öne sürülen bu hükümle Plan ve Bütçe Komisyonu bu kez doğrudan
değil, dolaylı biçimde işin içine sokulmuş, ancak iktidar partisinin ya da
partilerinin “karar verici” konumunda bir değişiklik yapılmamıştır.
Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı,
yine bu komisyonun başkanlığına getirilmiş, ayrıca oylamada ilk iki turda
yeterli oyun çıkmaması durumunda yine iktidar çoğunluğunun dilediği adayı
seçebileceği bir düzenleme yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesinin 11.7.1991 gün
ve E.1990/39, K.1991/21 sayılı kararında daha önceki Anayasa Mahkemesi
kararlarına da atıf yaparak belirtildiği gibi; “TBMM komisyonlarının,
çalışmaları, yasa tasarı ve tekliflerini meclis genel kurulu adına inceleyerek
bu konudaki düşüncelerini belirtmekten ibarettir.”
“Anayasa'nın 162. ve 164.
maddeleri bütçe yasası tasarıları ile kesin hesap kanun tasarılarını inceleme
yetkisini Bütçe Komisyonuna vermiştir. Bütçe Komisyonu’nun görevleri bu
çerçeveyle sınırlıdır. Sayıştay ile ilgili seçimler TBMM’nin istisnai olarak
kullandığı ve maddi anlamda, idari nitelikte olan bir yetkidir. TBMM’ye ait bir
yetki Bütçe Komisyonu dâhil hiçbir Meclis Komisyonunca kullanılamaz.
Hâl böyle iken, çıkarılan yasayla
bu kez “geçici bir komisyon” oluşturularak, daha önce Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilen hükme benzer bir hüküm getirilmesi hem Anayasa’nın 87.
maddesine hem de 153. maddesine aykırıdır.
Çünkü yapılan düzenleme, yine “geçici
komisyon”a ön seçim hakkı tanımakta ve TBMM iradesine sınır getirmektedir.
Bunun daha önce anayasal bir meclis komisyonu tarafından yapılması ile yasayla
kurulan geçici bir meclis komisyonu tarafından yapılması arasında bir fark
yoktur. Her iki durumda da Anayasa’nın 7. maddesindeki “yasama yetkisinin
devredilemeyeceği” hükmü çiğnenmektedir. Burada, yapılan seçimin bir “yasama
faaliyeti” olmaması durumu etkilemez. Çünkü 7. maddedeki düzenleme, aynı
zamanda TBMM’ye ait yetkilerin de devredilemeyeceği anlamına gelir.
Kaldı ki Başlangıç Bölümü’nün 3.
paragrafına göre hiçbir kuruluş Anayasa’da belirtilen hukuk düzeni dışına
çıkamaz. Anayasa’da Meclis Komisyonlarına tanınmayan bir yetkinin, yasama
organı tarafından, yasa ile kurulan geçici bir komisyona devri, Anayasa’ya
aykırıdır. Çünkü Anayasa’mızın 6. maddesine göre hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz. Böyle bir durum
hukuk devleti ilkesi ile de bağdaşmaz.
Bu nedenlerle Anayasa’nın Başlangıç’ına
2., 6., 7., 87., 153. ve 160’ıncı maddelerine ve dolayısı ile 2. maddelerine
aykırı olan Ek Madde 8' in iptali gerekir.
a) Ek Madde 9’un Anayasa’ya
Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun'un 8. maddesi
ile eklenen maddelerin İkincisi, “Kısmi Denetim” başlıklı “Ek Madde 9”dur ve
başlığından anlaşılacağı gibi Sayıştay denetimine tabi kurum ve kuruluşların
hesap, işlem ve faaliyetlerinin, idari hesap dönemine bağlı olmaksızın yıl
içinde veya yıllar itibariyle aciliyet ve gecikmesinde sakınca bulunan
durumlarda kısmi inceleme ve denetime tabi tutulmasını öngörmektedir.
Sayıştay incelemelerinin kimi
zaman uzun süreler aldığı ve “rutin” incelemelerin kimi kez çok geciktiği göz önünde
tutulduğunda düzenleme gerçek bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir ve belki de
yasanın getirdiği en önemli yeniliklerden biridir.
Ancak ilerleme kararı ve
incelemenin merkezde mi yerinde mi yapılacağının seçimi Sayıştay Başkanı’na
bırakılmıştır. Eski deyimle “ihtiyarî”dir.
Üstelik, bu inceleme ve denetim
sonuçları doğal olarak daha sonra “olağan” incelemeler sırasında ele
alınamayacaktır.
Daha önceki düzenlemede hesapların
merkezde mi yerinde mi inceleneceğine karar verme yetkisi Genel Kurulun iken
şimdi Sayıştay Başkanı’na verilmiştir.
Yasa önerisinin Plan ve Bütçe
Komisyonuna sunulan biçimine bakıldığında da bu düzenlemenin yer aldığı ancak
bunun “Sayıştay” tarafından yapılmasının benimsendiği dolayısıyla mevcut
hükümler gereğince Sayıştay Genel Kurulunun yetkisine bırakıldığı
anlaşılmaktadır.
Ancak Plan ve Bütçe Komisyonunda
yapılan değişiklikle inceleme alanı adeta sınırlanmış ve Başkanın ihtiyarına
bırakılmıştır. Bu nedenle “Sayıştay Başkanının işin aciliyeti ve gecikmede
sakınca bulunması halleriyle sınırlı olarak vereceği onaylar” ibaresinin iptali
istenmektedir.
b) Ek Madde 11’in Anayasa’ya Aykırılık
Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 8. maddesiyle
eklenen Ek Madde 11, il özel idareleri ve belediyelerin harcamaya ilişkin
olarak yapacakları her türlü sözleşme ve bağıtlardan hangilerinin tescilden
istisna edileceğinin, niteliklerinin konularının ve tutarlarının dikkate
alınarak Sayıştay Başkanlığı’nın önerisi üzerine Bütçe Yasası ile
belirlenmesini öngörmektedir.
Halbuki bütçe yasasında hangi
hususların yer alabileceği Anayasa'nın 161. maddesinde belirtilmiştir ve bütçe
yasasına bütçe dışında hükümler konulamayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Şimdi 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nda
yapılan değişiklikle, bütçe yasasında bu türde bir hüküm konulması olanaklı
hale getirilmektedir ki bu Anayasa'nın 161. maddesine ve 87. maddesine
aykırıdır.
Ayrıca Türkiye’nin 21.11.1988’de
Strasbourg’da imzalanan, 8.5.1991 tarih ve 3723 sayılı Kanun gereğince 6.8.1992’de
92/3398 sayılı karar ile Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan ve 3.10.1992 gün
ve 21364 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı”nda
da yerel yönetimlerin mali kaynaklarına, merkezi idare tarafından sınır
getirilemeyeceği ve yerel yönetimlerin hizmetlerini yerine getirebilmesi için
asgari mali olanaklara sahip kılınması gerektiği hususları yer almıştır.
Bu Şart’ın “Yerel Makamların Mali
Kaynakları” başlıklı 9. maddesine göre, T.C. “mali bakımdan zayıf olan yere
makamların korunmasını sağlamakla, malî yükün eşitsiz dağılımının etkilerini
ortadan kaldıracak önlemleri almakla yükümlü”dür, üstelik bunu yaparken “Yerel
makamların kendi sorumluluk alanlarında kullanılabileceği takdir hakkını da
azaltmaz.” ve bu takdir hakkı “tam”dır.
Belirtilen uluslararası metin TBMM
tarafından da kabul edilmiştir ve Anayasa’nın 90. maddesi gereğince Anayasa’ya
aykırılığı bile iddia edilemeyecek, bağlayıcı bir metindir.
İptali istenen hüküm, Türkiye
Cumhuriyeti’nin taraf olduğu bu uluslararası antlaşmaya da aykırıdır.
Ayrıca Anayasa’nın 127. maddesinin
birinci fıkrası, yerel yönetimlerin, karar organlarının yasada gösterilen
seçmenler tarafından seçileceğini, açıkça belirtmiştir. Bu, aynı zamanda, yerel
yönetimlerin kararlarını, seçimle işbaşına gelen yetkili organlar tarafından
alacağı ve merkezi yönetimin vesayet denetimi dışında, bunlara müdahale
edemeyeceği anlamına gelir. Bunun, bundan sonraki bütçe yasalarını da
bağlayacak biçimde sınırlanması Anayasa’ya aykırıdır.
Bu nedenlerle, 4149 sayılı Yasa’nın
8. maddesiyle getirilen Ek Madde 11, Anayasa’nın 161., 87. ve 90. maddelerine,
ayrıca 127. maddesinin 1. fıkrasına aykırıdır.
6- 4149 Sayılı Kanun’daki Geçici
Madde 1’in Anayasa’ya Aykırılık Nedenleri:
4149 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle
yapılan yeni düzenlemede Sayıştay Birinci Başkanı’nın görev süresi “dört”
yıldan “yedi” yıla çıkarılmıştır.
Sayıştay Birinci Başkanı’nın görev
süresinin 7 yıla çıkarılma nedeni, Geçici 1. madde ile birlikte ele alındığında
açıkça görülmektedir. Halen tartışmalı biçimde görevini sürdüren ve daha önceki
iptal kararı nedeniyle görev süresi bitmiş olan ancak yeni seçim için yasal
düzenleme yapılmadığı için görevini “fiilen” sürdüren şu anki Birinci Başkan,
13.5.1991’den beri bu görevdedir ve 4 yıllık görev süresi de yaklaşık bir yıl
önce bitmiş durumdadır.
Ancak TBMM’deki siyasî partilerin
bir bölümü, Sayıştay Birinci Başkanı’nın görevini sürdürmesini istemektedir ve
buna “yasal” bir zemin sağlayabilmek için Sayıştay Birinci Başkanı’nın görev
süresinin 7 yıla çıkarılmasından başka yol kalmamıştır.
Görev süresi ile bu geçici madde
birlikte ele alındığında “kişiye özel” bir düzenleme yapıldığı görülmektedir ve
bu Anayasa’nın 10. maddesine aykırıdır. Anayasa’nın “yasa önünde eşitlik”i
güvenceye almaya yönelik 10. maddesi hilafına resmen “yasa ile kişiye ayrıcalık”
tanınmakta, bir kişinin statüsünü korumak için “özel” düzenleme yapılmaktadır
ki bu aynı zamanda “hukuk devleti ilkesi”nin de çiğnenmesi anlamına gelir.
Belirtilen nedenlerle Geçici 1.
Madde, Anayasa’nın 10. ve 2. maddesine aykırıdır. Çünkü 4149 sayılı Yasa’nın
Geçici 1. maddesiyle, “fiilen” görevini sürdüren Sayıştay Başkanı’nın göreve
devam etmesi sağlanmak istenmiştir.
Anayasa Mahkemesinin Sayıştay
Yasası’nın kimi hükümlerini iptal kararından ve verilen sürenin dolmasıyla
kararın yürürlüğe girmesinden sonraki tartışmalar heyetinizin bilgisi dâhilindedir.
Sayıştay Birinci Başkanı, iptal
kararının yürürlüğe girmesinden sonra da görevini sürdürmüş, bir başka daire
başkanı da Birinci Başkanlığın kendisine geçtiğini belirterek bu görevi yerine
getirmek istemiş ve bir dönem Sayıştay’ın iki başkan tarafından yönetilmesi
gibi “ilginç” ama, hukuksal açıdan “yüzkarası” bir dönem yaşanmıştır.
“Fiilen” görevi sürdüren Sayıştay
Birinci Başkanı’nın bu göreve getirilme biçiminin de Anayasa'ya aykırı olduğu
bilinmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin bu yasanın
da çıkarılmasına dayanak olan ve şimdiki iptal istemimizin de temel dayanağı
olan iptal kararı, Resmî Gazete’de yayımlandıktan 6 ay sonra yürürlüğe girmiş
ve bu nedenle şu an ki Birinci Başkanı’nın görev süresi Mayıs 1995’te
bitmiştir.
Ancak başkan, henüz yasal
düzenleme yapılmadığı gerekçesiyle görevini bırakmamış ve 1 yılı aşkın süredir “fiili”
olarak görevini sürdürmüştür.
İptali istenen bu geçici madde,
tüm bu tartışmaların yaşanmasına neden olan kişinin görevini sürdürmesi için
icat edilmiş “yasal gibi görünen” bir kılıftan ibarettir.
“Fiili başkan”ın, yeni bir seçime
gerek kalmaksızın görevine devamı için aranan “yasal ( )” yol, kalıcı biçimde
başkanların görev süresinin yedi yıla çıkarılması ve geçici bir maddeyle de “fiili
başkan”ın göreve devamının sağlanması ile bulunmuştur.
Anayasa’nın 10. maddesi, “Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı”nı öngörmüşken, bu
düzenleme ile “bir kişiye” imtiyaz tanınmaktadır.
Aynı madde “yasa önünde eşitlik”
kuralını getirmiştir. Bu kural, daha çok yasaların uygulanmasında eşitliği
içermekle birlikte, kimse için “özel yasalar çıkarılamayacağını da” ifade eder.
Hukuk devleti ise o devletin tüm
yurttaşlarına, aynı hukukun uygulanmasını gerektirir. Bu madde ise yurttaşların
birini, diğerinden ayırmakta ve kişiye özel düzenleme yapmaktadır.
Başlangıç’ın 3. fıkrasında ise,
egemenliği ulus adına kullanan hiçbir kişi y ada kuruluşun Anayasa’da
gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni
dışına çıkamayacağı belirtilmiştir. Tek bir kişinin özel bir düzenleme ile
yasal ayrıcalığa kavuşturulması, hukuk düzeninin dışına çıkmaktır.
Bu nedenle Geçici Madde 1’in,
Anayasa’nın Başlangıç bölümüne, 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu için iptali
istenmektedir.
7- 4149 Sayılı Kanun’daki Geçici
Madde 2’nin Anayasa'ya Aykırılık Nedenleri:
Bu hüküm de daha önce belirtildiği
gibi TBMM’nin yetkilerini sınırlayan bir hükümdür.
Anayasa Mahkemesi, TBMM’ye ait bir
yetkinin Anayasa veya TBMM İçtüzüğü ile de kurulmuş olsa hiçbir komisyona
devredilemeyeceğini açıkça belirtmiştir.
Geçici 2. Madde ile yapılan
düzenleme, Ek Madde 8 ve Madde 5’de getirilen düzenlemelerle paraleldir ve
oradaki tüm Anayasa’ya aykırılık itirazlarımız, bu hüküm için de geçerlidir.
Sayıştay üyelerinin, önce Geçici
Komisyon tarafından belirlenip, Genel Kurul’un bununla sınırlı olarak seçim
yapması, Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87. ve 160., Anayasa
Mahkemesinin daha önceki kararları gereğince Anayasa’nın 153. maddesine
aykırıdır.
Yürürlüğün Durdurulması İstemi:
Anayasa Mahkemesi’nin ilk kez 509
sayılı KHK hakkında açılan davada “yürürlüğün durdurulması” kararı aldığı ve
bugüne kadar birçok davada bu kararı verdiği bilinmektedir.
Anayasa Mahkemesi, yürürlüğün
durdurulması kararı verilmesi için Anayasa’ya aykırılık ile telafisi mümkün
olmayan zararlar yanında, iptal kararının sonuçsuz kalmamasını da
amaçlamaktadır ve bunun ilk yolu da yürürlüğün durdurulmasıdır.
Çeşitli maddelerinin iptali
istenen Sayıştay Yasası’nda değişiklik yapan yasa, daha önce Anayasa Mahkemesi
tarafından iptal edilmiş hükümleri yeniden düzenlemek amacıyla çıkarılmış ve
gerekçesi ile değişik maddelerinin başlarında Anayasa Mahkemesi kararı
çerçevesinde çıkarıldığı belirtilmiş olmasına karşın, yine Anayasa'ya
aykırılıkları giderilememiş bir yasadır.
Üstelik geçici hükümleriyle de
bazı “hukuk dışı”, durumlara “meşruiyet” kazandırmayı amaçlamaktadır.
Yasanın uygulanması Sayıştay’ın
yapısında geriye dönülemez kazanılmış haklar ve yeni yeni hukuksal sorunlar da
yaratacak, bir Anayasal kuruluş olan ve TBMM adına mali denetim yapan Sayıştay’ın
yetkili kurulları, yasada belirtilen yöntemlerle, Anayasa'ya aykırı bir biçimde
oluşturulacaktır.
Yıl sonuna kadar bir iptal kararı
çıkmazsa siciller bu yasa çerçevesinde, yeni sicil amirleri tarafından
verilecek ve bu da geriye dönülemeyecek zararlar yaratacaktır.
Tüm bu neden ve gerekçelerle 4
Temmuz 1996 tarih ve 22686 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan, Anayasa’ya
aykırılığı açık 4149 sayılı “832 Sayılı Sayıştay Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun” hakkında dava esastan karara
bağlanana kadar iptali istenen
a) 2. maddesiyle yeniden
düzenlenen Sayıştay Kanununun 5. maddesinin birinci fıkrası,
b) 2. maddesiyle yeniden
düzenlenen Sayıştay Kanununun 5. maddesinin ikinci fıkrası,
c) 3. maddesinin üçüncü fıkrası,
d) 3. maddesinin dördüncü fıkrası,
e) 4. maddesi,
f) 7. maddesi,
g) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
8,
h) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
9,
ı) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
11,
i) Geçici Madde 1,
j) Geçici Madde 2,
hakkında yürürlüğün durdurulması
kararı verilmesi istenmektedir .
Sonuç ve istem:
1. 26.6.1996 tarihinde kabul
edilerek 4 Temmuz 1996 tarih ve 22686 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve
yürürlüğe giren 4149 sayılı “832 Sayılı Sayıştay Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine Dair Kanun”un
a) 2. maddesiyle yeniden
düzenlenen Sayıştay Kanunu’nun 5. maddesinin birinci fıkrasının, Anayasa’nın
Başlangıç’ına 2., 6., 7., 87., 160. ve 153. maddelerine aykırı olduğu için,
b) 2. maddesiyle yeniden
düzenlenen Sayıştay Kanunu’nun 5. maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'nın
160. maddesine aykırı olduğu için,
c) 3. Maddesinin üçüncü
fıkrasının, Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153.
maddelerine aykırı olduğu için,
d) 3. Maddesinin dördüncü
fıkrasının, Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153.
maddelerine aykırı olduğu için,
e) 4. maddesinin, Anayasa’nın
Başlangıç’ına, 2., 87. ve 160. maddelerine aykırı olduğu için,
f) 7. maddesinin, Anayasa’nın
Başlangıç’ına ve 160. maddesine aykırı olduğu için,
g) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
8’in, Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153. maddelerine
aykırı olduğu için,
h) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
9’un, Anayasa’nın Başlangıç’ına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153. maddelerine
aykırı olduğu için,
ı) 8. maddesiyle eklenen Ek Madde
11’in, Anayasa’nın 87., 90., 127. ve 161. maddelerine aykırı olduğu için,
i) Geçici Madde 1’in Anayasa’nın
2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu için,
j) Geçici Madde 2’nin Anayasa’nın
Başlangıç'ına, 2., 6., 7., 87., 160. ve 153. maddelerine aykırı olduğu için
iptaline,
2- 4149 sayılı Kanun’un yukarıda
sıralanan madde ve fıkralarının uygulamasının telafisi mümkün olmayacak
zararlar yaratmaması ve iptal kararının sonuçsuz kalmaması için dava esastan
karara bağlanıncaya kadar bu hükümlerin yürürlüğünün durdurulmasına karar
verilmesini saygılarımızla arz ederiz.”
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralları
26.6.1996 günlü, 4149 sayılı Yasa’nın
iptali istenilen kurallarını ve bölümlerini içeren maddeleri şöyledir:
1- “MADDE 2.- Sayıştay Kanunu’nun
Anayasa Mahkemesinin 11.7.1991 tarih; E:1990/39, Karar:1991/21 sayılı kararı
ile iptal edilen 5’inci maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.
Madde 5.- Sayıştay Birinci Başkanı,
bu Kanun’da yazılı niteliklere sahip isteklilerden Ek 8’inci madde esaslarına
göre Sayıştay Başkan ve üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunca belirlenecek iki
aday arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunca gizli oyla seçilir.
Birinci Başkan seçilebilmek için
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az
olmamak kaydıyla ilk oylamada mevcudun salt çoğunluğunun oyu aranır. İlk
oylamada sonuç alınamadığı takdirde, ikinci oylamada en fazla oy alan aday
seçilmiş olur.
…”
2- “MADDE 3.- Sayıştay Kanunu’nun 6.
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 6.-
…
Sayıştay Genel Kurulunca, Sayıştay'a
başvuranların sicilleri üzerinde yapılacak inceleme sonucunda, bu Kanun’da
yazılı niteliklere sahip oldukları anlaşılanlar arasından mevcut üye sayısının
salt çoğunluğunun gizli oyu ile her boş yer için dörder aday seçilir. Aday
seçimi, başvuru süresinin bitiminden itibaren otuz iş günü içerisinde sonuçlandırılır.
Seçim sonuçları, seçimi takip eden üç iş günü içerisinde Sayıştay Başkanlığınca
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur. Otuz iş günlük sürede seçim
tamamlanamadığı takdirde Sayıştay Başkanlığı aday adaylıkları kabul edilmiş
olanların tümünü kontenjan gruplarını da belirtmek suretiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunar. Bu durumda, aday seçimi müteakip fıkrada
belirtilen usule göre yapılır.
Sayıştay Başkanlığınca bildirilenler
arasından bu maddenin birinci fıkrasındaki dağılım oranları dahilinde Ek 8 inci
madde esaslarına göre boş üyelik sayısının iki katı kadar belirlenen adaylar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulur. Dağılım oranları dahilinde
gösterilen adaylar için ayrı ayrı listeler halinde, birleşik oy pusulası
düzenlenir. Adayların adlarının karşısındaki özel yer işaretlenmek suretiyle oy
kullanılır. Seçilecek üyelerin sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.
Seçimde, kontenjan gruplarının oranları dahilinde en çok oyu alan adaylar
seçilmiş sayılır.”
3- “MADDE 4.- Sayıştay Kanunu’nun 7’nci
maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
Ancak Sayıştay Birinci Başkanı ve
üyeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının önerisi üzerine Türkiye Büyük
Millet Meclisi üye tam sayısının beşte üç çoğunluğunun gizli oyu ile görevden
alınabilir.”
4- “MADDE 7.- Sayıştay Kanunu’nun 94’üncü
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Başkan ve üyeler dışındaki meslek
mensuplarının sicilleri her takvim yılı sonunda, kişisel ve meslekî
nitelikleri, kanun ve nizamlara saygı derecesi, görevine uyabilme yeteneği,
bulundukları görevlerdeki başarı derecesi ve verimlilik notları göz önünde
tutularak yükselmeye yeterli olup olmadıklarını belirtecek şekilde;
A) Genel sekreter yardımcıları ve grup
şefleri hakkında ilk derecede genel sekreter, ikinci derecede Birinci Başkan,
B) Başraportörler ve raportörler
hakkında ilk derecede ilgili kurul veya daire başkanı, ikinci derecede birinci başkan,
C) Denetçiler, denetçi yardımcıları
ile denetçi yardımcısı adayları hakkında, ilk derecede ilgili olduğu grup şefi
veya başraportör veya raportör; ikinci derecede, dairelerde görevli olanlar
için ilgili Daire Başkanı, diğerleri için genel sekreter,
Tarafından düzenlenir.
Denetçiler, denetçi yardımcıları ve
denetçi yardımcısı adaylarının sicillerinde aykırılık olması hâlinde nihai
sicil birinci başkan tarafından verilir."
5- “EK MADDE 8.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılacak Sayıştay Birinci Başkanlığı ve
Sayıştay üyeliği seçimleri için gerekli değerlendirmeleri yapmak ve aday
belirlemek üzere Sayıştay başkanı ve Üyeleri ön Seçim Geçici Komisyonu kurulur.
Bu Komisyon, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyeleri arasından, siyasî partiler ile bağımsızların Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki temsil güçleri oranında ve ad çekme usulü ile belirlenen on beş
kişiden oluşur. Plan ve Bütçe Komisyonu başkanı, kendi siyasî parti grubunun
kontenjanından Ön Seçim Geçici Komisyonuna katılır ve başkanlık eder.
Ön Seçim Geçici Komisyonu mevcudun
salt çoğunluğu ile toplanır. Sayıştay birinci başkan adaylarının seçiminde aday
listesi, Sayıştay üye adaylarının seçiminde ise kontenjan gruplarına göre
düzenlenen birleşik oy pusulası kullanılır. Aday seçimleri gizli oyla yapılır.
Aday seçilebilmek için ilk turda üye tam sayısının salt çoğunluğu, ikinci turda
oylamaya katılanların salt çoğunluğu aranır. İlk iki oylamada sonuç alınamadığı
takdirde, geçerli oyların en yükseğini alanlar seçilmiş sayılır. Adayların
belirlenmesi sırasında oylarda eşitlik olması halinde, eşit oy alanlar arasında
yeniden oylama yapılır.
Ön Seçim Geçici Komisyonu gerekli
gördüğü hallerde adaylarla mülakat yapabilir.”
6- “EK MADDE 9.- Sayıştay,
denetimine tabi kurum ve kuruluşların hesap, işlem ve faaliyetlerini, idare
hesabı dönemine bağlı olmaksızın yılı içinde veya yıllar itibariyle, Sayıştay başkanının
işin aciliyeti ve gecikmede sakınca bulunması halleriyle sınırlı olarak
vereceği onayla, kısmî inceleme ve denetime tabi tutabilir. Bunlardan
hangilerinin merkezde veya yerinde inceleneceğine birinci başkan karar verir.
Bu inceleme ve denetim sonuçları dairelerce öncelikle hükme bağlanır. İlgili
hesabın bilahare yargılanması halinde, önceden yargılanmış olan söz konusu
işlemler tespit edilerek geriye kalanlar için hüküm tesis edilir.”
7- “EK MADDE 11.- İl özel idareleri
ve belediyelerin harcamaya ilişkin olarak yapacakları sözleşmelerle her türlü
bağıtlardan hangilerinin tescilden istisna edileceği, bunların niteliği, konusu
ve tutarı dikkate alınarak Sayıştay Başkanlığının önerisi üzerine, her yıl
Bütçe Kanunu ile tespit edilir.”
8- “GEÇİCİ MADDE 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 7.5.1991 tarih ve 138 sayılı kararı ile seçilmiş olan ve hâlen
görev başında bulunan Sayıştay birinci başkanının görev süresi 832 sayılı Kanun’un
bu Kanun’la yeniden düzenlenen 5’nci maddesinde yazılı 7 yıllık süre
tamamlandıktan sonra aynı madde hükümlerine göre sona erer.”
9- “GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanun’un
yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan Sayıştay üyelikleri için müracaatlar,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca yapılacak ilk ilanı müteakip 15 gün
içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yapılır. 832 Sayılı Sayıştay
Kanununun Ek 8’nci maddesi esaslarına göre 4’üncü maddesinde belirtilen
niteliklere sahip olanlar arasından, aynı Kanun’un 6’ncı maddesinde yazılı
oranlar dahilinde boş üyelik sayısının iki katı kadar belirlenen adaylar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulur. Sayıştay üyeleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda 832 sayılı Kanun’un, bu Kanun’la değişik 6’ncı
maddesinin dördüncü fıkrasındaki usule uygun şekilde seçilir.
Seçim yapılacak boş üyelik sayısına,
bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan daire başkanlıkları sayısı da
dahil edilir. Bu üyelerin göreve başlamasında kadro şartı aranmaz. Daire başkanı
seçimi ile boşalacak üye kadroları kendilerine tahsis edilir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptal gerekçesinde dayanılan Anayasa
kuralları şunlardır:
1- “MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”
2- “MADDE 6.- Egemenlik, kayıtsız
şartsız milletindir.
Türk milleti, egemenliğini, Anayasa’nın
koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir
surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ
kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz.”
3- “MADDE 7.- Yasama yetkisi Türk milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.”
4- “MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya
sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları
bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar.”
5- “MADDE 87.- Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar
Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe ve kesin hesap kanun
tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar
vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Anayasa’nın 14’üncü
maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel
af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek ve Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen
yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.”
6- “MADDE 90.- Türkiye Cumhuriyeti
adına yabancı devletlerle ve milletlerarası kuruluşlarla yapılacak antlaşmaların
onaylanması, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onaylamayı bir kanunla uygun
bulmasına bağlıdır.
Ekonomik, ticarî veya teknik
ilişkileri düzenleyen ve süresi bir yılı aşmayan antlaşmalar, devlet mâliyesi
bakımından bir yüklenme getirmemek, kişi hallerine ve Türklerin yabancı
memleketlerdeki mülkiyet haklarına dokunmamak şartıyla, yayımlanma ile
yürürlüğe konabilir. Bu takdirde bu antlaşmalar, yayımlarından başlayarak iki
ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulur.
Milletlerarası bir antlaşmaya
dayanan uygulama antlaşmaları ile kanunun verdiği yetkiye dayanılarak yapılan
ekonomik, ticarî, teknik veya İdarî antlaşmaların Türkiye Büyük Millet Meclisince
uygun bulunması zorunluğu yoktur ancak bu fıkraya göre yapılan ekonomik, ticarî
veya özel kişilerin haklarını ilgilendiren antlaşmalar, yayımlanmadan yürürlüğe
konulamaz.
Türk kanunlarına değişiklik getiren
her türlü antlaşmaların yapılmasında birinci fıkra hükmü uygulanır.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş
milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasa’ya
aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.”
7- “MADDE 127.- Mahallî idareler;
il, belediye veya köy mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş
kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzel kişileridir.
Mahallî idarelerin kuruluş ve
görevleri ile yetkileri, yerinden yönetim ilkesine uygun olarak kanunla
düzenlenir.
Mahallî idarelerin seçimleri, 67’nci
maddedeki esaslara göre beş yılda bir yapılır. Ancak milletvekili genel veya
ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahallî
idareler organlarına veya bu organların üyelerine ilişkin genel veya ara
seçimler milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılır. Kanun,
büyük yerleşim merkezleri için özel yönetim biçimleri getirebilir.
Mahallî idarelerin seçilmiş
organlarının organlık sıfatını kazanmalarına ilişkin itirazların çözümü ve
kaybetmeleri, konusundaki denetim yargı yolu ile olur. Ancak görevleri ile
ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahallî
idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir
olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.
Merkezî idare, mahallî idareler
üzerinde, mahallî hizmetlerin idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde
yürütülmesi, kamu görevlerinde birliğin sağlanması, toplum yararının korunması
ve mahallî ihtiyaçların gereği gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen
esas ve usuller dairesinde idarî vesayet yetkisine sahiptir.
Mahallî idarelerin belirli kamu
hizmetlerinin görülmesi amacı ile, kendi aralarında Bakanlar Kurulunun izni ile
birlik kurmaları, görevleri, yetkileri, maliye ve kolluk işleri ve merkezî
idare ile karşılıklı bağ ve ilgileri kanunla düzenlenir. Bu idarelere,
görevleri ile orantılı gelir kaynakları sağlanır.”
8- “MADDE 153.- Anayasa Mahkemesinin
kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya
kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun
koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis
edemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin
ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya
çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle
görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî
Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”
9- “MADDE 160.- Sayıştay, genel ve
katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük
Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama
işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer
yazılı bildirim tarihinden itibaren on beş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere
karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idarî
yargı yoluna başvurulamaz.
Vergi, benzeri malî yükümlülükler ve
ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda
Danıştay kararları esas alınır.
Sayıştay’ın kuruluşu, işleyişi,
denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri,
hakları ve yükümlülükleri ve diğer kanunla düzenlenir.
Silahlı Kuvvetler elinde bulunan devlet
mallarının Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlenmesi usulleri, Millî
Savunma hizmetlerinin gerektirdiği gizlilik esaslarına uygun olarak kanunla
düzenlenir.”
10- “MADDE 161.- Devletin ve kamu iktisadî
teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları, yıllık bütçelerle
yapılır.
Malî yıl başlangıcı ile genel ve
katma bütçelerin nasıl hazırlanacağı ve uygulanacağı kanunla belirlenir.
Kanun, kalkınma planları ile ilgili
yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve
usuller koyabilir.
Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili
hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.”
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 8.
maddesi gereğince, Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Samia AKBULUT, Haşim
KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa
YAKUPOĞLU, Nurettin TURAN ve Fulya KANTARCIOĞLU’nun katılımlarıyla 3.9.1996
günü yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine, Yürürlüğü durdurma isteminin bu konudaki rapor
geldiğinde ele alınmasına, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİ
Anayasa’ya aykırılıkları konusundaki
güçlü belirtiler ile uygulanmalarından doğacak ve sonradan giderilmesi
olanaksız durumlar gözetilerek, 832 sayılı Sayıştay Yasası’nın 26.6.1996 günlü
4149 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değiştirilen 5. maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci tümcesinin, 3. maddesiyle değiştirilen 6. maddesinin dördüncü fıkrasının
son tümcesinin, 4. maddesiyle 832 sayılı Yasa’nın 7. maddesine eklenen fıkranın
yürürlüklerinin durdurulmasına, diğer kurallarının yürürlüğünün durdurulması
isteminin reddine 19.11.1996 gününde oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi, iptali istenilen
yasa kurallarıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri, öbür
yasama belgeleri ve işin esasına ilişkin rapor okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sayıştay’ın Konumu, İşlevi ile
Başkan ve Üyelerinin Seçimi Hakkında Genel Bilgi
Sayıştay 1924, 1961 ve 1982
Anayasalarında TBMM adına denetim yapmakla görevli bir kurum olarak
düzenlenmiştir. 1961 Anayasası’nın Sayıştay'a ilişkin kuralları 1982 Anayasası’nın
160. maddesinde de kimi eklemelerle temelde korunmuştur. 1982 Anayasası’yla
Sayıştay konusunda getirilen önemli yenilikler, Sayıştay’ın yargı bölümünde
düzenlemesi ve kesin hükümlerine karşı idari yargı yoluna başvurulmasının
engellenmiş olmasıdır.
1924 Anayasası’nın tek meclis
döneminde 16.6.1934 günlü, 2514 sayılı “Divanı Muhasebat Kanunu” uyarınca
Sayıştay üyeleri doğrudan TBMM tarafından seçilmekte iken 21.2.1967 günlü, 832
sayılı Sayıştay Kanunu'nun değişiklikten önceki 5. ve 6. maddelerinde Sayıştay birinci
başkan ve üyelerinin seçiminin Bütçe Karma Komisyonu tarafından yapılması ve
seçim sonucunun Millet Meclisi ve Senato'nun ayrı ayrı oyuna sunulması, iki ay
içinde Millet Meclisi ve Senato'dan sonuç alınamaması durumunda da Karma
Komisyon’un kararının kesinleşeceği öngörülmüştür. Bu düzenleme biçimi o
tarihte yürürlükte olan 1961 Anayasası’nın çift meclis sisteminden kaynaklanmıştır.
Çünkü 1961 Anayasası’nda iki meclisin birlikte yapacağı toplantılar tek tek
sayılmış olup bunlar dışında meclisler birleşik toplantı yapamayacakları için
meclislerin her ikisine de hizmet etmek üzere Karma Komisyonlar kurulması
benimsenmiştir. Sayıştay üyelerini seçme yetkisi de bu zorunluluk nedeniyle her
iki meclis (Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu) üyelerinden oluşan Bütçe
Karma Komisyonu'na verilmiştir. 1982 Anayasası’ndan sonra 1.11.1990 günlü, 3577
sayılı Yasa ile 832 sayılı Sayıştay Yasası’nın 5. ve 6. maddelerinde yapılan
değişiklikle Sayıştay birinci başkanının doğrudan, üç üyeliğin boşalması
durumunda da üyelerin Sayıştay Genel Kurulu'nun göstereceği adaylar arasından
altmış gün içinde, aday seçiminin sonuçlanamaması ya da boş üyelik sayısının
altıdan fazla olmasında da doğrudan TBMM Plân ve Bütçe Komisyonunca seçileceği
ve komisyon kararının TBMM'nin onayına sunulacağı, iki ay içinde onay işleminin
tamamlanamamasında ise komisyon kararının kesinleşeceği öngörülmüştür. Bu
kuralların Anayasa Mahkemesi’nin 11.7.1991 günlü, Esas: 1990/39, Karar: 1991/21
sayılı kararıyla iptali üzerine dava konusu düzenleme yapılmıştır. 832 sayılı
Yasa’nın 5. maddesindeki değişiklikle, Sayıştay birinci başkanının, yasal
koşulları taşıyanların TBMM’ye başvurusu üzerine ön Seçim Geçici Komisyonu’nca
belirlenecek iki aday arasından Genel Kurulca doğrudan; 6. maddesiyle de
Sayıştay Genel Kurulunun seçeceği adaylar ya da otuz gün içinde aday
belirlenemediğinde üye seçiminin kendiliğinden Ön Seçim Geçici Komisyonunca boş
üyelik sayısının iki katı kadar belirlenecek adaylar arasından TBMM Genel
Kurulunca yapılacağı belirtilmiştir.
1982 Anayasası’nın 160. maddesinin
birinci fıkrasında, “Sayıştay, genel ve katma bütçeli dairelerin bütün gelir ve
giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve
sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunla verilen
inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.”
denilmektedir.
Danışma Meclisi’nin bu maddeye
ilişkin gerekçesinde Sayıştay “…genel ve katma bütçeli dairelerle sermayesinin
yarısı veya daha fazlası bu dairelerce verilerek kurulan sabit veya döner
sermayeli ya da fon şeklindeki idarelerin gelir, gider ve mallarını Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına denetlemek, sorumluların hesap ve işlerini kesin
hükme bağlamak ve kanunlarca verilen belli işleri yapmakla görevli bir hesap
mahkemesidir. Bunun yüksek mahkemeler arasında alınması konusu uzun
tartışmalara ve Danıştayla Anayasa Mahkemesi’nin çelişkili birçok kararları(nın)
çıkmasına neden olmuştur. Ancak kuruluşu yüksek mahkemelerin kuruluşuna
benzemekle beraber bazı hesap konularında kesin hüküm verdiği için yüksek
mahkeme olarak kabul edilmiştir…” denilmesine karşın Milli Güvenlik Konseyince
madde gerekçesinde değişiklik yapılarak; “… yargı yetkisinin ancak Türk Milleti
adına bağımsız mahkemelerce kullanılabileceği gözönünde tutularak, Sayıştay’ın
“ilk ve son derece hesap mahkemesi, olduğunu belirleyen ibare metinden
çıkarılmıştır. Sayıştay yüksek mahkemeler arasında gösterilmemiştir. Temyiz
Kurulu kararlarına karşı kanunda belirtilen ilgililer tarafından karar
düzeltilmesi isteminde bulunulabileceği vurgulanmış; Sayıştay kararlarının
idarî dava konusu olup olmayacağı hususu geçmiş uygulamalarda anlaşmazlıklara
neden olduğundan, idarî yargı yoluna başvurulamayacağı belirtilmiş vergi ve
benzeri malî yükümlülükler ve ödemeler hakkında, hüküm ve uygulama
uyuşmazlıklarının sürüp gitmesinin önüne geçmek, istikrar sağlamak bakımından
bu konulara ilişkin Danıştay kararlarının esas alınacağı metne ilave edilmiştir.”
açıklamasına yer verilmiştir.
Sayıştay Yasası’nda diğer yüksek
yargı organlarındaki düzenlemelerle benzer kurallara yer verilmiştir. Nitekim
832 sayılı Yasa’da diğer yüksek yargı organlarında olduğu gibi “yargılama”, “hüküm”,
“temyiz”, “içtihadi birleştirme” ve “ilâm” gibi terimler kullanılmıştır. Bu
terimlerin kullanılmış olmasın karşın Sayıştayca yapılan denetim diğer yüksek
yargı organlarının denetiminden farklıdır. Bununla beraber kendine özgü denetim
yapan ve yargısal sonuçlu kararlar veren Sayıştay, gördüğü hizmetin niteliği ve
çalışma yönteminin yakınlığı nedeniyle Anayasa’nın “yargı” bölümünde yer
almıştır. Anayasa’nın 148. Maddesinde de Sayıştay başkan ve üyelerinin
görevleriyle ilgili suçlardan yargılanmaları diğer yüksek mahkemelerin başkan
ve üyelerinde olduğu gibi Anayasa Mahkemesinin görevleri arasında sayılmıştır.
Bu nedenle Sayıştay, Anayasa’nın
160. maddesine göre, TBMM adına denetim görevi yapan ve bu denetimin sonunda
ilgililerin hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlayan ve kararlarına karşı
hiçbir yargı organına başvurma olanağı bulunmayan anayasal bir kurumdur.
B- Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1- Anayasa'nın 153. Maddesi Yönünden
İnceleme
Dava dilekçesinde, 4149 sayılı Yasa’yla
değiştirilen 832 sayılı Sayıştay Yasası’nın 5. maddesinin birinci fıkrasının,
6. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının ve 4149 sayılı Yasa'nın Ek Madde
8 ve geçici 2. maddelerinin; Anayasa Mahkemesince verilen 11.7.1991 günlü, E:
1990/39; K: 1991/21 sayılı kararda açıklanan iptal gerekçelerine aykırı biçimde
düzenlendiği ileri sürülerek Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca iptali
istenilmiştir.
Anayasa’nın 153. maddesinin son
fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları
ile yönetim makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı öngörülmüştür. Bu
kural gereğince, yasama organı yapacağı düzenlemelerde daha önce aynı konuda
verilen Anayasa Mahkemesi kararlarını gözönünde bulundurmak, bu kararları
etkisiz kılacak biçimde yasa çıkarmamak, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal
edilen kuralları tekrar yasalaştırmamak yükümlülüğündedir. Başta yasama organı
olmak üzere tüm organlar kararların yalnız sonuçları ile değil, bir bütünlük
içinde gerekçeleri ile de bağlıdır. Kararlar gerekçeleriyle, yasama etkinliklerini
yönlendirme işlevi de görürler. Bu nedenle, yasa koyucu kararların sonuçları
ile birlikte gerekçelerini de gözönünde bulundurmak zorundadır. İptal edilen
yasalarla sözcükleri farklı da olsa aynı doğrultu, içerik ya da nitelikte yeni
yasa çıkarılması Anayasa’nın 153. maddesine aykırılık oluşturur.
Bir yasa kuralının Anayasa’nın 153.
maddesine aykırılığından söz edilebilmesi için, iptal edilen önceki kuralla “aynı”
ya da “benzer” nitelikte olması gerekir. Bunların saptanabilmesi için öncelikle
aralarında “özdeşlik” yani amaç, anlam ve kapsam yönlerinden benzerlik olup
olmadığı incelenmelidir.
Sayıştay Yasası’nın 3677 sayılı Yasa
ile değiştirilen 5. ve 6. maddelerindeki, Sayıştay birinci başkanı ve Üyeleri
seçiminin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nca yapılarak onay için Genel Kurula
sunulacağına ve sunulduğu tarihten itibaren iki ay içinde onaylanmadığı
taktirde Plan ve Bütçe Komisyonu kararının kesinleşeceğine ilişkin kural, TBMM’ye
ait yetkinin komisyona bırakılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle
11.7.1991 günlü, Esas: 1990/39; Karar 1991/21 sayılı kararla iptal edilmiştir.
4149 sayılı Yasa ile değiştirilen
832 sayılı Sayıştay Yasası’nın 5. maddesinin birinci fıkrasında, Sayıştay birinci
başkanının; 6. maddesinin üçüncü fıkrasında, üyelerin seçiminde izlenecek
yöntem, belirtilmiştir. 832 sayılı Yasa'ya eklenen Ek Madde 8’de, TBMM Genel
Kuruluna sunulacak adayların belirlenmesi için görevlendirilen “Sayıştay Başkan
ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunun oluşumu ve çalışma biçimi gösterilmiş;
4149 sayılı Yasa’nın Geçici 2. Maddesinde de bu Kanun’un yürürlüğe girdiği
tarihte boş olan Sayıştay üyelikleri için Ek madde 8 esaslarına göre ve 6.
maddesinde yazılı oran ve usule uygun şekilde seçim yapılacağı öngörülmüştür.
Böylece Sayıştay birinci başkanı ve
üyelerinin seçimi konusunda iptal edilenlerden farklı kurallar getirilmiş; oluşturulan
“Sayıştay başkanı ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu”na TBMM Genel Kuruluna sunulmak
üzere adayları belirleme yetkisi tanınmıştır.
İptal edilen kurallarla dava konusu
Yasa kuralları arasında “özdeşlik” ya da “aynılık” bulunmamaktadır. Bu nedenle,
davacıların Anayasa’nın 153. maddesine aykırılık savı yerinde görülmediğinden
istemin reddi gerekir.
2- 5. Maddenin İncelenmesi
a) Birinci Fıkranın İncelenmesi
aa- Anayasa’nın 87. ve 160.
Maddeleri Yönünden İnceleme
Dava dilekçesinde, 5. maddenin
birinci fıkrasıyla Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararındaki “hiçbir komisyonunun
Meclis iradesi düzenleme üzerine çıkamayacağı”na ilişkin gerekçeye aykırı bir
düzenleme getirildiği; Bütçe ve Plan Komisyonuna verilen aday belirleme yetkisinin
bu kez yine Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri arasından partilerin; Meclis’teki
temsil oranlarına göre oluşturulan bir komisyona verildiği; Anayasa ve TBMM
içtüzüğü ile de kurulmuş olsa, hiçbir komisyona, TBMM Genel Kurulu’nun
yetkilerini sınırlayacak bir yetkinin tanınamayacağı; bu gerekçelere karşın
iptali istenen hükümle, TBMM’nin yetkilerinin sınırlandırıldığı ve yetkinin
komisyon tarafından kullanılmasına olanak verme anlamını taşıdığı; böyle bir
yetkilendirmenin Anayasa’nın 6. ve 7. maddelerine aykırılık oluşturacağı, 6. ve
7. maddelere aykırı bir düzenlemenin Anayasa’nın Başlangıç'ı ile 2.
maddesindeki hukuk devleti ilkesine de aykırı düşeceği, öte yandan Anayasa’nın
87. maddesine aykırı biçimde TBMM’nin yetkilerinin sınırlandırılmış olacağı,
böylece 5. maddenin birinci fıkrasında yapılan değişikliğin Anayasa’nın
Başlangıç’ı ile, 2., 6., 7., 87. ve 160. maddelerine aykırı olduğu ve iptali
gerektiği ileri sürülmüştür.
Yasa’nın 5. maddesinin birinci ve
ikinci fıkralarında “Sayıştay Birinci başkanı, bu kanunda yazılı niteliklere
sahip isteklilerden Ek 8 inci madde esaslarına göre Sayıştay başkan ve Üyeleri
ön Seçim Geçici Komisyonunca belirlenecek iki aday arasından Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunca gizli oyla seçilir. Birinci başkan seçilebilmek
için Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının dörtte birinin bir
fazlasından az olmamak kaydıyla ilk oylamada mevcudun salt çoğunluğunun oyu
aranır. İlk oylamada sonuç alınamadığı taktirde, ikinci oylamada en fazla oy
alan aday seçilmiş olur.” denilmektedir.
Ek madde 8’de de “Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda yapılacak Sayıştay birinci başkanlığı ve
Sayıştay üyeliği seçimleri için gerekli değerlendirmeleri yapmak ve aday
belirlemek üzere Sayıştay Başkanı ve Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu”
kurulması öngörülmüştür. Buna göre komisyon maddede belirtilen usule göre TBMM’ye
sunacağı iki adayı belirleyecektir.
Anayasa’nın 87. maddesinin son
fıkrasında, Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmek TBMM’nin görev ve yetkileri arasında sayılmış; 160.
maddesinde de Sayıştayın genel ve katma bütçeli kuruluşların gelir, gider ve
mallarını TBMM adına denetlemesi ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlaması öngörülmüştür. TBMM, Yürütme Organına gelirlerin toplanması ve
giderlerin yapılması iznini bütçe yasalarıyla vermektedir. Genel ve katma bütçeli
kuruluşların gelir ve gider işlemlerinin denetimi Meclis adına Sayıştay
tarafından yapıldıktan sonra Anayasa’nın 164. maddesine göre Genel Uygunluk
Bildirimi ile sonuçlar TBMM'ye sunulmakta böylece, genel ve katma bütçeli
dairelerin gelir ve giderleriyle malları Meclis tarafından denetlenmiş
olmaktadır. TBMM adına denetleme ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamakla görevli Sayıştayın başkan ve üye seçiminin TBMM’de yapılması
bu görevin doğal sonucudur. Bu nedenle Sayıştayın başkan seçiminin, ön Seçim
Geçici Komisyonunca gösterilen adaylar arasından TBMM Genel Kurulunca
yapılmasında ve seçimin Genel Kurulda kolay ve süratli bir biçimde
sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla bir komisyon oluşturularak seçim öncesi
hazırlık işlemlerinin bu komisyona yaptırılmasında (aday belirleme) Anayasa’nın
87. ve 160. maddelerine aykırılık yoktur. İptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamışlardır.
bb- Anayasa’nın Başlangıç, 2., 6. ve
7. Maddeleri Yönünden İnceleme
Dava dilekçesinde, Yasa’nın 5.
maddesinin birinci fıkrasının TBMM’ye ait bir yetkinin komisyon tarafından
kullanılmasına olanak vermesi nedeniyle Anayasa’nın 6. ve 7. maddelerine, bu
maddelere aykırılığı nedeniyle de Başlangıç kısmına ve 2. maddesine aykırı
olduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
Anayasa’nın Başlangıç'ının üçüncü
paragrafında, hiçbir kişi ve kuruluşun Anayasa'da gösterilen hürriyetçi demokrasi
ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı; 2.
maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin sosyal bir hukuk devleti olduğu; 6.
maddesinde, hiçbir kimse veya organın kaynağını Anayasa’dan almayan devlet
yetkisini kullanamayacağı; 7. maddesinde de, yasama yetkisinin Türk Milleti
adına Türkiye Büyük Millet Meclisine ait olduğu ve bu yetkinin
devredilemeyeceği kuralına yer verilmiştir.
Sayıştay Birinci başkanının seçimini
düzenleyen kuralın yasama görevi ile ilgili genel esasları düzenleyen 7.
maddeyle ilgisi yoktur.
Öte yandan Anayasa'da Sayıştay birinci
başkanının seçimi konusunda herhangi bir kurala yer verilmemiş verilmemiş ise
de Sayıştayın TBMM adına denetim yapması nedeniyle bu konuda komisyonca aday
belirlenmesinde ve adaylar arasından TBMM Genel Kurulunca seçim yapılmasında
Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2. ve 6. maddelerine aykırılık yoktur. İptal
isteminin reddi gerekir.
b- İkinci Fıkranın Anayasa’nın 96.
ve 160. Maddeleri Yönünden İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 5. maddenin
ikinci fıkrasıyla, Sayıştay birinci başkanının seçiminin, ilk turda TBMM üye
tamsayısının dörtte birinden bir fazla, ikinci oylamada da, en fazla oy alma
koşuluna bağlandığı, usulde paralellik esasına göre görevden almada da aynı
kuralın yerine getirilmesi gerektiği hâlde Yasa’nın 4. maddesiyle Sayıştay
Yasası’nın 7. maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkrayla
görevden alma için TBMM üye tamsayısının beşte üçünün çoğunluğunun aranacağının
belirtildiği, böylece Sayıştay başkanının 139 oyla seçilebileceği ancak
görevden almak için 330 oy gerekeceği, konu Sayıştay başkanına Anayasa’nın 160.
maddesi uyarınca tanınması zorunlu olan güvence açısından değerlendirildiğinde,
başkanların, iktidar kanadını oluşturan parti ya da partilerin TBMM’deki çoğunluğun
etkisi altına girmelerinin önlenmesinin gerektiği, Yasa’nın Sayıştay başkanının
seçiminde, iktidar partilerinin TBMM’de rahatça ulaşabileceği bir sayıyı, hatta
bunun altında bir çoğunluğu da yeterli gördüğü, yapılan düzenlemenin Sayıştay’ı
ve Sayıştay başkanını siyasî tercihlere ve etkilere açık hâle getirdiği,
böylece Anayasa’nın 160. maddesine aykırılık oluşturulduğu ileri sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa’nın 29. maddesine göre Anayasa Mahkemesi
yasaların Anayasa’ya aykırılığı hususunda ilgililer tarafından ileri sürülen
gerekçelerle de Anayasa’ya aykırılı kararı verebilir. Bu nedenle, maddenin
ikinci fıkrasının birinci ve ikinci tümceleri Anayasa’nın 96. Maddesi yönünden
de incelenmiştir.
aa- İlk Tümcenin İncelenmesi
İkinci fıkranın ilk tümcesinde, birinci
başkan seçilebilmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tam sayısının dörtte
birinin bir fazlasından az olmamak kaydıyla ilk oylamada mevcudun salt
çoğunluğunun oyunu almak gerektiği belirtilmiştir.
Anayasa’nın 96. Maddesinde TBMM’nin
toplantı ve karar sayıları gösterilmiştir. Maddenin ilk fıkrasında, Anayasa’da
başkaca hüküm yoksa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye tamsayısının en az
üçte biri ile toplanacağı ve toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar
vereceği, ancak karar yeter sayısının hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte
birinin bir fazlasından az olamayacağı öngörülmüştür. Anayasa’nın 110. ve 111.
maddelerindeki ayrık durumlar dışında kararlarda 96. maddedeki genel kurulan
uyulması gerekir.
Dava konusu tümce ile Sayıştay
birinci başkanı seçilebilmek için, 96. maddeye uygun biçimde, TBMM üye
tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olmamak kaydıyla ilk oylamada
mevcudun salt çoğunluğunun oyunu alma koşulu getirildiğinden, bu yönden Anayasa’nın
96. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.
Tümcenin Anayasa’nın 160. maddesiyle
ilgisi görülmemiştir.
İkinci fıkranın ilk tümcesinin
iptaline ilişkin istemin reddi gerekir.
bb- İkinci Tümcesinin İncelenmesi
Tümcede, ilk oylamada sonuç
alınamazsa ikinci oylamada en fazla oy alan adayın seçilmiş olacağı
belirtilmektedir. Buna göre, başkan seçilebilmek için ilk oylamada aranılan “TBMM
üye tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olmamak kaydıyla mevcudun salt
çoğunluğu” koşulu ikinci oylama için söz konusu olmayacaktır. Yani ikinci
oylamada TBMM üye tamsayısının en az üçte biri ile toplanan genel kurulda
oylama sonucu en fazla oy alan aday seçilmiş olacaktır.
Oysa Anayasa’nın 96. maddesinde,
TBMM’nin üye tamsayısının en az üçte biri ile toplantı yapabilmesine ve
toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verebilmesine olanak
tanınırken, karar yeter sayısının da hiçbir şekilde üye tamsayısının dörtte
birinin bir fazlasından az olamayacağı öngörülmüştür.
Açıklanan nedenlerle ilk oylamadan
sonraki oylamada Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen karar yetersayısı ile
salt çoğunluk koşullarının aranmaması bu maddeye aykırılık oluşturmaktadır.
Tümcenin iptali gerekir.
Dava konusu kuralın Anayasa’nın 160.
maddesiyle ilgisi görülmemiştir.
3- 6. Maddenin Üçüncü ve Dördüncü
Fıkralarının İncelenmesi
a- Üçüncü Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, aday göstermenin
de seçimin bir parçası olduğu, aday gösterilmeyenlerin “seçilmemiş olma” durumu
kesinleştiğine göre bunlar için TBMM’nin yetkisinin Anayasa’nın 87. maddesine
aykırı biçimde sınırlandırıldığı ve hatta Sayıştay’a devredildiği, bu düzenleme
yapılırken Anayasa’nın 6. ve 7. maddelerindeki kurallara da uyulmadığı, bu
durumun Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesine aykırılık
oluşturduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
“Üyelerin Seçimi” başlıklı 6.
maddenin üçüncü fıkrasında, “Sayıştay Genel Kurulunca, Sayıştay’a başvuranların
sicilleri üzerinde yapılacak inceleme sonucunda, bu kanunda yazılı niteliklere
sahip oldukları anlaşılanlar arasından mevcut üye sayısının salt çoğunluğunun
gizli oyu ile her boş yer için dörder aday seçilir. Aday seçimi, başvuru
süresinin bitiminden itibaren otuz iş günü içerisinde sonuçlandırılır. Seçim
sonuçları, seçimi takip eden üç iş günü içerisinde Sayıştay Başkanlığınca
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulur. Otuz iş günlük sürede seçim
tamamlanamadığı takdirde Sayıştay Başkanlığı aday adaylıkları kabul edilmiş
olanların tümünü kontenjan gruplarını da belirtmek suretiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına sunar. Bu durumda, aday seçimi müteakip fıkrada
belirtilen usule göre yapılır.” denilmektedir.
Anayasa’da Sayıştay üyelerinin
seçimi konusunda bir kural yoktur. 160. maddenin üçüncü fıkrasında “Sayıştay’ın
kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının niteliği, atanmaları, ödev
ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri. Başkan ve üyelerinin
teminatı kanunla düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
Anayasa’nın 87. maddesinin son
fıkrasında, Anayasa’nın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve
görevleri yerine getirmek TBMM’nin görev ve yetkileri arasında sayılmış; 160. maddesinde
de Sayıştay’ın genel ve katma bütçeli kuruluşların gelir, gider ve mallarını
TBMM adına denetlemesi ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme
bağlaması öngörülmüştür. TBMM; Yürütme Organına gelirlerin toplanması ve
giderlerin yapılması iznini bütçe yasalarıyla vermektedir. Genel ve katma
bütçeli kuruluşların gelir ve gider işlemlerinin denetimi Meclis adına Sayıştay
tarafından yapıldıktan sonra Anayasa’nın 164. Maddesine göre, Genel Uygunluk
Bildirimi ile sonuçlar TBMM’ye sunulmakta böylece, genel ve katmalı bütçeli
dairelerin gelir ve giderleriyle malları Meclis tarafından denetlenmiş
olmaktadır. TBMM adına denetleme ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin
hükme bağlamakla görevli Sayıştayın başkan ve üye seçiminin TBMM’de yapılması
bu görevin doğal sonucudur. Bu nedenle Sayıştayın başkan seçiminin, Ön Seçim
Geçici Komisyonunca gösterilen adaylar arasından TBMM Genel Kurulunca
yapılmasında ve seçimin Genel Kurulda kolay ve süratli bir biçimde
sonuçlandırılmasını sağlamak amacıyla oluşturularak seçim öncesi hazırlık
işlemlerinin yaptırılmasında (aday belirleme) Anayasa’nın 2., 6., 87. ve 160.
maddelerine aykırılık yoktur. İptal isteminin reddi gerekir.
Dava konusu kural, TBMM’nin yasama
faaliyetlerine ilişkin düzenleme olmadığından, yasama görevinin yerine
getirilmesi ile ilgili genel esasları düzenleyen Anayasa’nın 7. maddesiyle
ilgisi bulunmamaktadır.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamıştır.
b- Dördüncü Fıkranın İncelenmesi
aa- Birinci, İkinci, Üçüncü ve
Dördüncü Tümcelerin İncelenmesi
Yasa’nın 6. maddesinin dördüncü
fıkrasının tümü için yapılan iptal başvurusunda:
Bu fıkra ile “Ön Seçim Geçici
Komisyonuna, Sayıştay’ın bildirdiği aday adayları arasından bir eleme yaparak
TBMM’nin oyuna sunulmak üzere her boş üyelik sayısının iki katı kadar aday
belirleme yetkisi tanındığı; bu komisyonun aday göstermediği kimseler için
TBMM’nin yetkisinin sınırlandırıldığı; Ön Seçim Geçici Komisyon’unun
Anayasa’nın vermediği ve TBMM’ye ait olan yetkiyi kullandığı; Anayasa ile
tanınmayan bir yetkinin kullanılmasının Anayasa’nın 2., 6., 7. ve 160. maddelerine
aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.”
Dördüncü fıkranın ilk dört
tümcesinde “Sayıştay Başkanlığınca bildirilenler arasından bu maddenin birinci
fıkrasındaki dağılım oranları dahilinde Ek 8’inci madde esaslarına göre boş
üyelik sayısının iki katma kadar belirlenen adaylar, Türkiye Büyük Meclisi
Genel Kuruluna sunulur. Dağılım oranları dahilinde gösterilen adaylar için ayrı
ayrı listeler hâlinde, birleşik oy pusuları düzenlenir. Adayların adlarının
karşısındaki özel yer işaretlenmek suretiyle oy kullanılır. Seçilecek üyelerin
sayısından fazla verilen oylar geçersiz sayılır.” denilmektedir.
Dördüncü fıkraya göre, Sayıştay Genel
Kurulunca her boş yer için gösterilen dört aday arasından Sayıştay Başkanı ve
üyeleri ön Seçim Geçici Komisyonunca iki aday seçilerek TBMM Genel Kuruluna
sunulacak, Genel Kurul da bunlardan birini seçecektir.
832 sayılı Sayıştay Yasası’nın “Birinci
Başkanın Seçimi” başlıklı değişik 5. maddesinin birinci fıkrasında da Birinci
Başkan seçimi için aynı kurallar getirilmiş, bu kuralların Anayasa’nın 2., 6.,
87. ve 160. maddelerine aykırı olmadığı, 7. maddesiyle de ilgisi bulunmadığı
ilgili bölümde gerekçeleriyle açıklanmıştır.
Aynı gerekçeler Sayıştay üyelerinin
seçimini düzenleyen dava konusu kurallar için de geçerli olduğundan, bu
kurallara ilişkin iptal isteminin aynı nedenlerle reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamıştır.
bb- Son Tümcesinin İncelenmesi
Fıkranın son tümcesinde, kontenjan
gruplarının oranları dâhilinde TBMM Genel Kurulunda en çok oyu alan adayın
Sayıştay üyesi seçilmiş sayılacağı belirtilmektedir.
Anayasa’nın 96. maddesine göre TBMM,
üye tam sayısının en az üçte biri ile toplanacak ve toplantıya katılanların
salt çoğunluğu ile karar alacaktır. Ancak karar yeter sayısı hiçbir şekilde üye
tamsayısının dörtte birinin bir fazlasından az olamayacaktır.
Son tümcede ise incelenen, ilk
oylamadan sonra, seçilebilmek için Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen karar
yeter sayısı ile salt çoğunluk koşullarının aranmaması bu maddeye aykırılık
oluşturmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, lâik ve sosyal bir hukuk devleti
olduğu belirtilmiştir.
Hukuk devleti, bütün faaliyetlerinde
hukuka ve Anayasa’ya uyan devlettir. Anayasa’nın egemenliği ve bağlayıcılığı
yanında yasa koyucunun uymak zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk
kuralları da vardır. Kamusal yetkilerin kaynağı, dayanağı ve sınırı olan
Anayasa’ya aykırı bir yasa kuralı, doğal olarak hukuk devleti ilkesiyle de
bağdaşmaz. Bu nedenle, Anayasa’nın 96. maddesine aykırılık ikinci maddesinde
öngörülen hukuk devleti ilkesine de aykırılık oluşturur.
Dördüncü fıkranın son tümcesi
Anayasa’nın 96. ve 2. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
Öte yandan, iptali istenen kuralın
Anayasa’nın 6., 7., 87. ve 160. maddeleriyle ilişkisi görülmemiştir.
4- Sayıştay Yasası’nın 7. Maddesine
Birinci Fıkradan Sonra Gelmek üzere Eklenen Fıkranın İncelenmesi
Dava dilekçesinde, ek fıkra ile TBMM’ye
tanınan “azil” yetkisinin, hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı; TBMM’ne
verilen Sayıştayla ilgili düzenleme yapma yetkisinin sınırsız olmadığı,
yapılacak düzenlemelerde “hukuk düzeni” dışına çıkılamayacağı, görevden almaya
ilişkin yasal düzenleme yapılırken seçmede aranan karar sayısından farklı sayı
getirilerek “yöntemde paralellik” ilkesine uyulmadığı, görevden alınmayı
gerekli kılan nedenler ve görevden alman kişinin hangi memuriyete getirileceği
gösterilmeyerek Anayasa’nın 160. maddesiyle tanınan güvenceye aykırı kural
getirildiği, Anayasa’nın 87. maddesinde de Sayıştay Başkanı ve üyelerinin
görevinden alınmaları konusunda TBMM’ye yetki tanınmadığı, kaynağını Anayasa’dan
almayan bir yetkinin kullanılamayacağı, bu nedenlerle fıkranın Anayasa’nın 2.,
6., 87. ve 160. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği ileri
sürülmüştür.
832 sayılı Yasa’nın 7. maddesinin
birinci fıkrasında, Sayıştay Başkanı ve üyelerinin azlolunamayacağı ve
kendileri istemedikçe 65 yaşından önce emekliye ayrılamayacağı öngörülmüş iken 4149
sayılı Yasa ile 7. maddeye eklenen ikinci fıkrada, “Ancak Sayıştay Birinci
Başkanı ve üyeleri, Türkiye Büyük Başkanın önerisi üzerine beşte üç çoğunluğunun
gizli oyu ile görevden alınabilir.” denilmiştir.
Sayıştay Başkan ve üyelerine
Sayıştay’ın kurulduğu günden itibaren tanınan güvence 1982 Anayasası’nda da
korunmuştur. Anayasa’nın 160. maddesinin üçüncü fıkrasında “Sayıştay … Başkan ve
üyelerinin talimatı kanunlar düzenlenir” denilmektedir. Sayıştayın Başkan ve
üyelerinin yasalara uygun olarak her türlü kaygı ve etkiden uzak biçimde
vicdani kanaatlerine göre karar verebilmelerini sağlamak amacıyla “teminatlı”
olmaları istenilmiştir. Nitekim, Sayıştay Yasası’nın 7. maddesinin son fıkrasında
sağlık 95. ve 96. maddelerinde de disiplin ve ceza kovuşturması yoluyla
Sayıştay Başkan ve üyelerinin görevine son verebilme halleri gösterilmiştir.
95. maddesinin (A) bendinin ilk fıkrasında, “Sayıştay daire başkanları ve
üyelerinin görevlerinin vakar ve şerefi ile bağdaşmayan veya hizmetin
aksamasını mucip olan hal ve hareketleri görülür veya öğrenilirse, birinci başkan
durumu inceledikten sonra sonucuna göre haklarında disiplin kovuşturması
yapılır.” denilmiştir. (E) bendinde ise, isnat olunan hâl ve hareketlerin sabit
görülmesi halinde ilgilinin “uyarılmasına” veya “görevine son verilmesine”
Yüksek Disiplin Kurulu’nca karar verilebileceği belirtilmiştir. Danıştay başkanı,
başsavcısı, başkanvekilleri, daire başkanları ve üyelerinin görevine son
verilmesi halini düzenleyen 2575 sayılı Danıştay Yasası’nın 67. ve devamı
maddeleri ile Yargıtay birinci başkanı, birinci başkanvekilleri, daire başkanları
ve üyeleri ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve başsavcı vekilinin görevlerine
son vermesi hâlini düzenleyen 2797 sayılı Yargıtay Yasası’nın 19. ve 43. maddelerinde
sayılan düzenlemelere paralellik göstermektedir.
Sayıştay başkan ve üyelerine tanınan
güvence bunların görevlerine son verilmesinin objektif esaslara bağlanmasını
gerekli kılar. Sayıştay başkan ve üyelerinin görevlerine kendilerini seçen
organ tarafından üstelik görevden alma nedenleri de yasada gösterilmeden belli
oranda oyçokluğu ile son verilebilmesi bu kişilerin her türlü kaygı ve etkiden
uzak görev yapabilmelerini engeller. Anayasa’nın 160. maddesi ile Sayıştay başkan
ve üyeleri için tanınan güvencenin, Sayıştayın anayasal konumuna ve Türkiye
Cumhuriyeti’nin temel kuruluşlarından biri olma özelliğine uygun olması
gerekir.
Açıklanan nedenlerle, fıkra Anayasa’nın
2. ve 160. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır. Ek ikinci fıkranın iptali gerekir.
Fıkranın Anayasa’nın 6. ve 87. maddeleriyle
ilgisi görülmemiştir.
5- Sayıştay Yasası’nın Değişik 94.
Maddesinin Birinci ve İkinci Fıkralarının İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Sayıştay’da görev
yapanların büyük bir bölümünün sicilinin birinci başkanın seçtiği genel
sekreter tarafından doldurulmasının, bunların idari açıdan bağlı oldukları
kişilerden etkilenmeleri sonucunu doğurduğu, bu durumun da Anayasa’nın
başlangıç bölümünün üçüncü paragrafına aykırılık oluşturacağı, Anayasa
Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, Sayıştay meslek mensuplarının bağlı
olacağı kuralların diğer devlet memurlarından daha güvenceli olması gerektiği,
bu güvenceyi sağlayamaması nedeniyle dava konusu kuralın Anayasa’nın 160.
maddesine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilmiştir.
Başkan ve üyeler dışındaki Sayıştay meslek
mensuplarının sicillerini düzenleyen 94. maddenin birinci ve ikinci
fıkralarında:
- Genel sekreter Yardımcıları ve
Grup Şefleri hakkında ilk derecede genel sekreter, ikinci derecede birinci başkan,
- Başraportörler ve raportörler
hakkında ilk derecede ilgili kurul veya daire başkanı, ikinci derecede birinci başkan,
- Denetçiler, denetçi yardımcıları
ile denetçi yardımcısı adayları hakkında ilk derecede ilgili olduğu grup şefi
veya başraportör veya raportör, ikinci derecede, dairelerde görevli olanlar
için ilgili daire başkanı, diğerleri için genel sekreter,
tarafından sicil düzenlenmesi,
denetçiler, denetçi yardımcıları ve denetçi yardımcısı adaylarının sicillerinde
aykırılık olması halinde de nihaî sicilin birinci başkan tarafından verilmesi
öngörülmüştür.
İptali istenilen kuralın Anayasa’nın
160. maddesine aykırılığının saptanabilmesi için Sayıştay başkanı ve Sayıştay genel
sekreterinin kurumdaki yerinin ve grup şefi, başraportör, raportör, denetçi
yardımcıları ile olan ilişkilerinin ve sicil verdikleri bu kişilerin
çalışmalarının bilinmesi gerekir.
Sayıştay Yasası’nın 21. maddesine
göre, birinci başkan, Sayıştayın en büyük amiri olup Sayıştayın genel
işleyişinden sorumludur ve genel kurulun başkanıdır. Gerekli görürse temyiz ve
daireler kuruluna da başkanlık eder. Bu kurullara verilecek işleri düzenler ve
görüşmeleri yönetir. Sayıştaya ait bütün ödevlerin iyi yapılmasını ve iş
yönetiminin düzenli bir suretle yürütülmesini sağlamak için gereken önlemleri
alır. Daire başkanlarının ve üyelerin dairelere ayrılması, işlerin dairelere
dağıtılması, denetçilerin ve personelin görevleri ve görev yerlerinin tayin ve
tespit olunması, denetleme gruplarının kurulması, hesapların merkezde veya
mahallinde incelenmesine ilişkin programların yapılması birinci başkana aittir.
Yasa’nın 10. maddesine göre, birinci
başkanının seçeceği bir üye Sayıştay genel sekreterliği görevini yapar. 23.
maddede ise genel sekreterin görevleri, “Genel sekreter yönetim işlerinde birinci
başkanın yardımcısıdır. Birinci başkan, kendisine bu kanunla verilmiş yönetime
ilişkin görevlerden bir kısmını kendi adına yürütme görevini genel sekretere
verebilir. Genel sekreter, denetim grupları ile şubelerini ve idarî şubeleri birinci
başkan adına yönetir ve denetler. Meslekî araştırma, inceleme ve yayın işlerini
düzenler. Genel sekreter genel kurula ve daireler kuruluna üye sıfatıyla
katılır. Genel sekreter yardımcıları, genel sekretere verilmiş görevlerin
yerine getirilmesinde yardımcı olurlar. Bunlar arasındaki iş bölümü genel sekreterce
yapılır.” biçiminde belirtilmiştir.
Sayıştay denetçileri ve
raportörlerinin denetim ve çalışma usulleri hakkındaki yönetmeliğin 64. ve 65.
maddelerine göre, grup şefleri, grubun idarî nitelikteki bütün işlerini
yürütmenin yanında, başında bulundukları grubu yönetmek ve temsil etmekle
görevlidirler. Çalışma düzenini; denetçiler arasında işlerin ahenkli bir
biçimde yürütülmesini, hesapların başkanlıkça programlanan sürelerde
incelenerek sorgu ve raporların yazılmasını; mevzuata uygun bulunan kadro ve
ödenek işlemlerinin vizesi ile sözleşme ve bağıtların süresi içinde tescilini
temin ederler. Gerektiğinde, gruba verilen hesap ve işlemlerin başkan adına
dağıtımını yaparlar. Eğitim çalışması da yapan grupların şefleri, denetçi
yardımcısı adayları veya denetçi yardımcılarının kişiliklerini mesleğin
gerektirdiği özel üstün moral niteliklerine göre geliştirmek, meslek çalışma ve
araştırma alışkanlığını kazandırmak, teşvik ve kontrol etmek bakımından gerekli
gördükleri her türlü tedbirleri alırlar.
Öte yandan, grup şefleri gruplardaki
denetçiler tarafından hazırlanan; sorgu, rapor, ek rapor, mütalaa ve
müzekkereleri imzalayarak işleme koyar.
Sayıştay raportörleri, bağlı
bulundukları daire veya kurullarca verilen kararları yazmak, tutanak ve
ilamları düzenlemek ve bunların gerektirdiği diğer bütün işleri yapmakla
görevlidirler.
Sayıştay denetçileri ise, başkanlıkça
veya grup şeflerince verilen idare hesaplarıyla kesin hesapları ve işlemleri
kanun, tüzük, yönetmelik ve genelgelere göre incelemek, sonucunu raporla başkanlığa
bildirmek ve Yasa ile verilen diğer görevleri yapmakla yükümlüdürler.
Belirtilen görevleri yapan grup
şefleri, raportörler ve denetçiler ile denetçi yardımcılarının sicillerinin,
çalışmalarını en yakından izleyen sicil amirleri tarafından düzenlenmesi
gerekir.
Genel ve katma bütçeli dairelerin
bütün gelir ve giderleri ile mallarını TBMM adına denetleme ve sorumluların
hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevli olan Sayıştay’ın vereceğin
kararların temelini denetçiler tarafından yapılan denetim görevi
oluşturmaktadır. Yetkili kurul ve dairelerce sağlıklı karar verilebilmesi ise
kararın oluşumunda çok önemli katkıları olan denetçi ve raportörler için her
türlü etkiden uzak bağımsız bir çalışma ortamın yaratılmasıyla olanaklıdır.
Bunun için de üyeler dışındaki meslek mensuplarının, her tülü maddî ve manevî
tesirlerden uzak görev yapabilmelerine olanak verecek biçimde Anayasal bir
kurum olarak yer verilmesi ve 160. maddeyle de, mensuplarının nitelikleri ile
atanmalarının, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin ve diğer
özlük işlerinin kanunla düzenlenmesinin öngörülmüş olması da Sayıştay grup
şefleri, raportörler ve denetçileri ile denetçi yardımcılarının güvenceli
olması gereğini göstermektedir.
Birinci fıkrada, grup şefleri
hakkında ilk derecede, genel sekreter, ikinci derecede birinci başkan,
dairelerde görevli başraportörler ve raportörler hakkında ikinci derecede birinci
başkan, dairelerde görevli olmayan denetçiler, denetçi yardımcıları ve denetçi
yardımcısı adayları hakkında ikinci derecede genel sekreter tarafından sicil
verilmesi, ikinci fıkra ile de denetçiler, denetçi yardımcıları ve denetçi
yardımcısı adaylarının sicillerinde aykırılık olması halinde nihaî sicilin birinci
başkan tarafından verilmesinin öngörülmesi bu kişileri, çalışmalarını yakından
bilecek durumda olmayan birinci başkana karşı bağımlı hale getirebileceğinden
dava konusu kurallar Anayasa’nın 160. maddesine aykırıdır. İptalleri gerekir.
İptali istenilen kuralların Anayasa’nın
Başlangıç’ının üçüncü fıkrası ile ilgisi görülmemiştir.
6- Ek Madde 8’in İncelenmesi
Dava dilekçesinde, TBMM’ye ait olan
yetkinin, Sayıştay başkanı ve üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonunca
kullanılamayacağı, geçici komisyona ön seçim hakkı tanımakla TBMM’nin iradesine
sınırlama getirildiği bu nedenle Anayasa’nın 7. maddesinde yer alan “yasama
yetkisinin devredilemiyeceği” kuralının çiğneneceği, Anayasa'da meclis
komisyonlarına tanınmayan bir yetkinin yasama organı tarafından yasa ile
kurulan geçici bir komisyona devrinin Anayasa’nın Başlangıç, 2., 6., 7., 87. ve
160. maddelerine aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek Ek Madde 8’in iptali
istenilmiştir.
Ek Madde 8’de, Sayıştay birinci başkan
ve üyelerinin seçimi için gereken değerlendirmeleri yapmak ve aday belirlemek
üzere “Sayıştay başkanı ve üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu”nun kurulması,
oluşumu ve çalışmalarında bağlı olacağı kurallar gösterilmiştir.
Buna göre komisyon, Plan ve Bütçe
Komisyonunun üyeleri arasından siyasî partiler ile bağımsızların TBMM'deki
temsil güçleri oranında ve ad çekme usulü ile belirlenen on beş kişiden
oluşacak, mevcudun salt çoğunluğu ile toplanarak gizli oyla karar verecektir.
TBMM kimi konuların ön incelemesini kuracağı komisyonlara yaptırır. Bu durum,
toplu çalışmanın doğal sonucudur. Komisyonlar çalışmalarında TBMM’ye yardımcı
olmakla görevlidirler.
TBMM’nin bu yetkisini kullanırken
seçimin genel kurulda kolay ve süratli bir biçimde sonuçlandırılmasını sağlamak
amacıyla oluşturulan bir komisyona hazırlık işlemlerini yaptırmasında (aday
belirleme) Anayasa’nın 87. ve 160. maddelerine aykırılık yoktur. Sayıştay birinci
başkanı ve üyeleri, ön seçim geçici komisyonunca seçilmediğine ve bu komisyonca
belirlenen iki adaydan biri nihaî olarak TBMM genel kurulunca seçildiğine göre,
genel kurula ait bir yetkinin komisyonca kullanıldığından söz edilemez.
Yasa’nın Ek Madde 8’inin iptaline
ilişkin istemin reddi gerekir.
Öte yandan Ek madde 8’in Anayasa’nın
2., 6. ve 7. maddeleriyle de ilgisi görülmemiştir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamışlardır.
7- Ek Madde 9’daki “Sayıştay başkanının
işin aciliyeti ve gecikmede sakınca bulunması halleriyle sınırlı olarak
vereceği onayla...” ibaresinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, inceleme kararı
verme ile incelemenin merkezde mi, yerinde mi yapılacağı hususunun Sayıştay başkanının
takdirine bırakılmasının Anayasa’nın 2., 6. ve 7. maddelerine aykırılık
oluşturduğu ileri sürülerek Ek Madde 9’da yer alan “... Sayıştay başkanının
işin aciliyeti ve gecikmede sakınca bulunması halleriyle sınırlı olarak
vereceği onayla ...” ibaresinin iptali istenilmiştir.
“Kısmi denetim” başlıklı Ek Madde 9’da
“Sayıştay, denetimine tabi kurum ve kuruluşların hesap, işlem ve
faaliyetlerini, idare hesabı dönemine bağlı olmaksızın yılı içinde veya yıllar
itibariyle, Sayıştay başkanının işin aciliyeti ve gecikmede sakınca bulunması
halleriyle sınırlı olarak vereceği onayla, kısmî inceleme ve denetime tabi
tutabilir. Bunlardan hangilerinin merkezde veya yerinde inceleneceğine birinci başkan
karar verir. Bu inceleme ve denetim sonuçları dairelerce öncelikle hükme
bağlanır. İlgili hesabın bilahare yargılanması halinde, önceden yargılanmış
olan söz konusu işlemler tespit edilerek geriye kalanlar için hüküm tesis
edilir.” kuralına yer verilmektedir.
Madde gerekçesinde “Ek 9’uncu madde
ile Sayıştayın, idare hesabı dönemine bağlı olmaksızın kısmî inceleme ve
denetim yapabilmesine imkân sağlanması amaçlanmıştır. 832 sayılı Sayıştay
Kanunun’da öngörülen denetim sistemi, kısmî denetimi içermemektedir. Kısmi
denetim uygulaması; önemli, hassas, büyük miktarlı ve kamuoyunun ilgilendiği
konuların müstakil olarak ve gerektiğinde bir hesap dönemiyle bağlı olmaksızın
süratli biçimde incelenebilmesini paranın değer kaybı karşısında tespit edilen
Hazine zararlarının idare hesabı döneminin tamamlanmasını beklemeden ivedilikle
yargıya intikalini mümkün kılacaktır. Bu düzenleme ile, 832 sayılı Kanun’un 31’inci
maddesinde belirtilen “kısa dönemde inceleme” uygulamasında kısmî denetim
yapılabilmesine ve bu denetim sonuçlarının hızla yargıya intikal ettirilerek
hükme bağlanmasına imkan sağlanmış olmaktadır. İlgili idare hesabının bilahare
yargılanması hâlinde önceden yargılanmış olan söz konusu işlemlerin tespit
edilerek geriye kalanlar için hüküm tesis edileceği ifade edilmek suretiyle
yargılama usulü yönünden de konuya açıklık getirilmiştir.” denilmektedir.
Ek madde 9’un anlaşılabilmesi için
kimi kavramlara ve Sayıştay denetiminin yapılış biçimine kısaca değinmek
gerekir.
1050 sayılı Muhasebe-Î Umumiye
Kanunu'na göre, Devlet mallarının hesabı, yönetim dönemi (zamanı idare) malî
yıl itibariyle görülür. Yönetim dönemi görevlilerce bir malî yıl başından
sonuna kadar görevin yürütüldüğü, dolayısıyla sorumluluğun yüklenildiği zaman
kesitidir. Sayman hesabından ise, saymanlığın bir hesap dönemi içindeki her
türlü işlemlerin sonucunu gösteren ve malî mevzuatta idare hesabı cetvelleri
diye isimlendirilen cetvellerle birlikte, bu cetvellere bağlanması gerekli
belgeler anlaşılmaktadır.
Sayıştay, denetimini hesap dönemi
itibarıyla yapmaktadır. Sayıştay Yasası’nda geçen “hesap” veya “sayman hesabı”
deyimleri nakit saymanlıklarında bu bir yıllık devredeki işlemleri
kapsamaktadır.
Malî yıl bittikten sonra, saymanlar,
yasalarda belirtilen süreler içerisinde hesaplarını tamamlayarak incelemeye
hazır durumda bekletir veya Sayıştayın bildireceği yere gönderir.
Sayman hesaplarından hangilerinin
merkezde veya hesap yerlerinde inceleneceğine Genel Kurul karar verir. Bu
hesaplar, birinci başkanın görevlendireceği denetçiler tarafından incelenir.
Merkezde incelenmekte olan saymanlık hesaplarından herhangi birinin yerinde
incelenmesine ilgili denetçinin istemi üzerine hesabın bağlı bulunduğu dairece
karar verilebilir. Bu karar Genel Kurulca da uygun bulunduğu takdirde, hesaplar
birinci başkanın görevlendireceği denetçiler tarafından yerinde incelenir.
Sayıştay, genel olarak malî yıl tamamlandıktan sonra hesabın tümü üzerinden
denetimini yapar ve kararını verir. Bundan ayrı olarak Yasa'ya göre Maliye
Bakanlığının görüşü alınarak Sayıştay Genel Kurulunca saptanacak kimi saymanlık
hesaplarına ilişkin harcama belgeleri aynı yıl içinde aylık olarak Sayıştaya
gönderilir. Harcamaların kısa dönemde incelenmesi olarak nitelenen bu
uygulamada, hesaplar aylık olarak İncelenmekle birlikte, hesaba ilişkin rapor
gene hesap dönemi bittikten sonra hesabın tümü hakkında düzenlenir.
Sayıştay, denetimine giren daire ve
kurumların işlemleriyle ilgili kayıtları, eşya ve malları, işleri ve
hizmetleri, görevlendireceği mensupları veya bilirkişiler tarafından yerinde ve
işlem ve olayın her aşamasında incelemeye yetkilidir. Normal ve kısa denetimlerde
hesabın yargılanması ve hükme bağlanması mahsup döneminin bitiminden itibaren
başlamaktadır. Sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlama görevi
yerine getirilirken hesap dönemi esas alınmaktadır. Ancak Yargılamanın uzun
zaman alması nedeniyle fazla ödemelerin geri alınmasında Hazine zarara
uğramaktadır.
Ek madde 9’da başkana tanınan yetki
ile Sayıştay, denetlediği hesabı, dönemine bağlı kalmaksızın hükme
bağlayabilecektir. Hesabın tümü denetlenip yargılanırken de bu kısım ayrık
tutularak hüküm verilecektir.
Bu durumda, Anayasa’nın 160.
maddesinde, Sayıştayın işleyiş ve denetim usullerinin yasayla düzenlenmesi
öngörülmüş olup, işin ivediliği ve gecikmede sakınca bulunması halinde herhangi
bir kuruldan karar çıkartılmasının zaman alması nedeniyle kısmî denetim için
çerçevesi yasayla çizilmek suretiyle başkana yetki veren ibarede Anayasa’nın
2., 6. ve 7. maddelerine aykırılık yoktur. İstemin reddi gerekir.
8- Ek Madde 11’in İncelenmesi
İptal başvurunca, dava konusu
kuralın, bütçe yasalarında yer almayacak bir düzenlemenin bütçe yasaları ile
yapılmasına olanak tanıması yönünden Anayasa’nın 87. ve 161. maddelerine; 3.10.1992
günlü, 21364 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Avrupa Yerel Yönetimler
Özerklik Şartı’nın 9. maddesine ve dolayısıyla Anayasa’nın 90. maddesine; yerel
yönetimlerin seçimle işbaşına gelen organlarının alacağı karara müdahale
olanağını vermesi yönünden de Anayasa’nın 127. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülerek iptali istenilmiştir.
Sayıştay Yasası’nın 30. ve 37.
maddelerinde, Sayıştayca yapılan tescil ve vize işlemlerine ilişkin kurallar
getirilmiştir. 30. maddeye göre Sayıştayın denetimine bağlı daire ve kurumlarca
harcamaya ilişkin olarak yapılan sözleşmelerle her türlü bağıtların tescili
gerekir. Sözleşmeler ile bağıtların, dayanakları ile birlikte, bağıt tarihinden
itibaren üç gün içinde Sayıştaya gönderilmesi zorunlu olup bu sözleşme ve
bağıtlar Sayıştayca tescil edilmedikçe uygulanmaz. Ancak 1050 sayılı Yasa’nın
64. maddesi uyarınca, Bütçe Yasaları ile vizeden ayrık tutulan sözleşmelerle
ivedilik ve gizlilik nedeniyle eksiltmeden ayrık tutulmasına Bakanlar Kurulunca
karar verilen kimi hususlar ve yabancı ülkelerde yapılan satın almalara ilişkin
sözleşmeler bu kuralın dışındadır.
Ek 11. maddede “İl özel idareleri ve
belediyelerin harcamaya ilişkin olarak yapacakları sözleşmelerle her türlü
bağıtlardan hangilerinin tescilden istisna edileceği, bunların niteliği, konusu
ve tutarı dikkate alınarak Sayıştay başkanlığının önerisi üzerine, her yıl Bütçe
Kanunu ile tespit edilir.” denilmektedir.
1050 sayılı Yasa’nın 75. maddesine
göre de verile, ödeme ve kredi emirleriyle tescil ve tahsis için gönderilen
belgeler üzerinde Sayıştay'ın yapacağı inceleme; maddî hata bulunmaması, ödenek
ve kadro içinde olması, bütçedeki tertibine, kanun, tüzük ve kararlara uygun
olması konularını kapsamaktadır.
1050 sayılı Yasa’nın 119. maddesi
ile, özel idare ve belediye saymanlarının hesaplarının ikinci derecede inceleme
ve hükme bağlama görevi Sayıştay'a verilmiştir. İkinci derecede inceleme,
hesapların birinci derecede il genel meclisleriyle belediye meclislerince
incelenip onaylandıktan sonra Sayıştay'a sunulmasıdır. Sayıştay, yerel
yönetimlerin hesap denetimini 832 sayılı Yasa’nın geçici 8. maddesi uyarınca
sürdürmektedir.
1994 yılından itibaren bütçe
kanunlarına bağlı (i) cetvellerine konulan hükümlerle, il özel idareleri ve
belediyelere ait harcamaya ilişkin sözleşmelerle her türlü bağıtların
Sayıştayın tesciline tabi tutulması ve bu sözleşme ve bağıtlardan hangilerinin tescilden
istisna edileceğinin, nitelik, konu ve tutar dikkate alınarak Sayıştay Genel
Kurulunca tespit edilmesi esası getirilmiştir. Sayıştay Genel Kurulu da 1994,
1995 ve 1996 yıllarında adı geçen sözleşme ve bağıtlardan konu ve niteliklerine
bakılmaksızın genel ve katma bütçeli kuruluşlar için belirlenen parasal
sınırların altında kalanların tescil işleminden ayrık tutulmasına karar
vermiştir. Dava konusu kuralla bu durum yasal esasa bağlanmıştır.
a- Anayasa’nın 127. Maddesi Yönünden
İnceleme
Anayasa’nın 127. maddesinin, beşinci
fıkrasında “... Merkezi idare, mahallî idareler üzerinde, mahallî hizmetlerin
idarenin bütünlüğü ilkesine uygun şekilde yürütülmesi, kamu görevlerinde
birliğin sağlanması, toplum yararının korunması ve mahallî ihtiyaçların gereği
gibi karşılanması amacıyla, kanunda belirtilen esas ve usuller dairesinde İdarî
vesayet yetkisine sahiptir...” denilmektedir.
Ek Madde 11, Belediye ve özel
İdarelerin harcamaya ilişkin sözleşme ve her türlü bağıtlardan hangilerinin
tescilden istisna edileceğine ilişkindir. Tescile tabi sözleşme ve bağıtların
Sayıştayca incelenmesi, 1050 sayılı Yasa'nın 75. maddesine göre “mevzuata
uygunluk” denetimi olup yerindelik denetimi değildir. Bu nedenle Ek Madde 11’de
Anayasa’nın 127. maddesine aykırılık yoktur.
b- Anayasa’nın 90. Maddesi Yönünden
İnceleme
Anayasa’nın 90. maddesinde,
uluslararası antlaşmaların yürürlüğe konulmasına ilişkin prosedür gösterilmiş
ve usulüne göre yürürlüğe konulan antlaşmaların yasa hükmünde olduğu
belirtilmiş olup dava konusu kuralın Anayasa’nın 90. maddesiyle ilgisi
bulunmamaktadır.
90. maddeye dayalı iptal isteminin
reddi gerekir.
c- Anayasa’nın 161. ve 87. Maddeleri
Yönünden İnceleme
Dava dilekçesinde, Ek Madde 11’le,
bütçe yasasına, bütçeye ilişkin olmayan hüküm konulmasının olanaklı hale
getirildiği, bu durumun Anayasa’nın 161. ve 87. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülerek iptali istenilmiştir.
Anayasa’nın 161. maddesinin son
fıkrasında yer alan “Bütçe Kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir
hüküm konulamaz.” kuralı, maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, bütçe
yasaları ile, mevcut yasaların hükümlerini açıkça veya dolaylı değiştiren ya da
kaldıran hükümler getirilememesi amacına yöneliktir.
Dava konusu Yasa kuralında tescilden
ayrık tutulacak sözleşme ve bağıtların bütçe yasası ile saptanacağını belirten
kural doğrudan bütçe kuralı değildir. Öte yandan Bütçe Yasası'nda bu konuda
herhangi bir kural yer almadığına göre, bütçe yasası dışındaki bir yasada yer
alan kuralın Anayasa’nın 161. maddesine aykırılığının incelenmesi olanaklı
değildir. Bu nedenle dava konusu kuralın Anayasa’nın 161. maddesiyle ilgisi
bulunmamaktadır.
Ek Madde 11’in TBMM’nin görev ve
yetkilerinin belirlendiği 87. maddesine aykırılığı yoktur, istemin reddi
gerekir.
9- Geçici Madde 1’in İncelenmesi
Dava dilekçesinde, görev süresi bir
yıl önce biten başkanın yeni bir seçime gereksinim olmaksızın görevini
sürdürmesini sağlamak amacıyla görev süresini (7) yıla çıkartarak birinci başkanlıktaki
görevinin devamına olanak tanıyan kuralın Anayasa’nın Başlangıç'ının üçüncü
fıkrası ile 2. ve 10. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali
istenilmiştir.
Geçici madde 1’de “Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 7.5.1991 tarih ve 138 sayılı kararı ile seçilmiş olan ve hâlen
görev başında bulunan Sayıştay Birinci Başkanının görev süresi, 832 sayılı
Kanunun bu kanunla yeniden düzenlenen 5’inci maddesinde yazılı 7 yıllık süre
tamamlandıktan sonra aynı madde hükümlerine göre sona erer.” denilmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyeti’nin toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde
insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu
belirtilmiştir.
Hukuk devleti, insan haklarına saygı
gösteren ve bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran ve bunu devam
ettirmeye kendini zorunlu sayan ve bütün faaliyetlerinde hukuka ve Anayasa'ya
uyan devlettir. Anayasa’nın egemenliği ve bağlayıcılığı yanında yasa koyucunun
uymak zorunda bulunduğu ilkeler ve evrensel hukuk kuralları da vardır. Kamusal
yetkilerin kaynağı, dayanağı ve sınırı olan Anayasa’nın herhangi bir maddesine
aykırı bir yasa kuralı, doğal olarak hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz.
Hukuk devleti olabilmenin bir başka
göstergesi de yasalarda “genellik” ilkesine uyulmasıdır. Yasaların genelliği
ilkesi, özel, aktüel ve geçici bir durumu gözetmeyen, belli bir kişiyi hedef
almayan, aynı statüde olan herkesi kapsayan kuralların getirilmesini zorunlu
kılar.
Anayasa’nın 10. maddesinde, “Herkes,
dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri
sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” denilmektedir.
Yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî
inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol
açılması Anayasa katında geçerli görülemez. Bu mutlak yasak, birbirinin aynı
durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve
toplumların yaratılmasını engellemektedir. Durum ve konumlarındaki özellikler,
kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları
gerekli kılabilir. Özelliklere, aykırılıklara dayandığı için haklı olan
nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı değil, geçerli kılar. Ayrı durumda olanlar
için aynı düzenleme aykırılık oluşturur. Anayasa’nın amaçladığı eşitlik,
eylemli değil hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal
durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik
çiğnenmez. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar
arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz.
Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar, kamu yararı ya da başka
haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi, Anayasa’nın
eşitlik ilkesinin çiğnendiğini göstermez.
Dört yıllık yasal görev süresi
7.5.1995 günü biten kişinin görev süresini yedi yıla çıkartarak bu süreyi başkan
olarak tamamlamasına olanak veren ve böylece bu kişiye ayrıcalık tanıyan aynı
hukuksal durumda olanların seçime katılmalarını engelleyen, geçici 1. madde,
Anayasa’nın Başlangıç’ının üçüncü paragrafı ile 2. ve 10. maddelerine aykırılık
oluşturmaktadır. İptali gerekir.
Güven DİNÇER ile Lütfi F. TUNCEL bu
görüşe katılmamışlardır.
10- Geçici Madde 2'nin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, geçici madde 2
ile TBMM’ye ait bir yetkinin, Anayasa veya TBMM İçtüzüğü uyarınca kurulan bir
komisyona devredildiği, bu maddedeki düzenlemenin 5. madde ile getirilen
düzenlemeye paralel olması nedeniyle oradaki tüm Anayasa'ya aykırılık
itirazlarının bu hüküm için de geçerli olduğu belirtilerek geçici madde 2'nin
Anayasa’nın Başlangıç’ına 2., 6., 7., 87. ve 160. maddelerine aykırı olduğu
savıyla iptali istenilmiştir.
Geçici Madde 2’de “Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan Sayıştay üyelikleri için müracaatlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca yapılacak ilk ilanı müteakip 15 gün
içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yapılır. 832 sayılı Sayıştay
Kanunu’nun Ek 8’inci maddesi esaslarına göre 4’üncü maddesinde belirtilen
niteliklere sahip olanları arasından, aynı Kanunu’nun 6’ncı maddesinde yazılı
oranlar dahilinde boş üyelik sayısının iki karı kadar belirlenen adaylar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunulur. Sayıştay üyeleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 821 sayılı Kanunu’n, bu Kanunla değişik 6’ncı
maddesinin dördüncü fıkrasındaki usule uygun şekilde seçilir.
Seçim yapılacak boş üyelik sayısına,
bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan daire başkanlıkları sayısı da
dahil edilir. Bu üyelerin göreve başlamasında kadro şartı aranmaz. Daire başkanı
seçimi ile boşalacak üye kadroları kendilerine tahsis edilir.” denilmektedir.
Madde gerekçesinde, Sayıştayda hâlen
15 üyeliğin boş olduğu, bu durumun Sayıştay Genel Kurulunun toplanmasını ve
dolayısıyla üye adayı seçimlerinin tamamlanmasını zorlaştırdığı, kaldı ki
birkaç üyeliğin daha boşalması halinde Sayıştay Genel Kurulu toplantı nisabının
sağlanamaması dolayısıyla söz konusu seçimlerin yapılmasının olanaksız hale
geleceği, ayrıca normal prosedürün izlenmesi halinde, seçim Sayıştay Genel
Kurulunda ve TBMM Genel Kurulunda uzun zaman alabileceğinden, seçimin kısa
sürede tamamlanabilmesi amacıyla bu maddenin düzenlendiği belirtilmektedir.
a- Birinci Fıkranın incelenmesi
aa- Birinci ve İkinci Tümcenin
İncelenmesi
Fıkranın birinci ve ikinci
tümcelerinde, yasanın yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan Sayıştay üyeliğine
Ek Madde 11’deki esaslara göre seçim yapılacağı belirtilmiştir.
Sayıştay’a uzun zamandır üye seçimi yapılamadığı
ve boş üyelik sayısının 15’e kadar yükselmesi nedeniyle dairelerde ve genel kurulda
karar almakta zorluk çekildiği bilinen gerçeklerdendir.
Geçici madde 2’nin gerekçesinde de
belirtildiği gibi, birkaç üyeliğin daha boşalması durumunda Sayıştay Genel
Kurulunca üye adayı belirlenmesi dahi olanaksız hâle geleceğinden, bu üye
boşluğunun kısa sürede doldurulmasında zorunluluk vardır.
Bu nedenle, gereği, bir kez olmak
üzere, boş üyelikler için yapılacak üye adayı belirlenmesinde, Sayıştay Genel
Kurulu devreden çıkarılmış aday belirleme görevi doğrudan “Sayıştay Başkanı ve
Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonuna” verilmiştir. Ancak bu Komisyon adayı
belirlerken 832 sayılı Yasa’nın 4. maddesinde öngörülen nitelikleri arayacak ve
6. maddedeki oranlara bağlı kalacaktır.
832 sayılı Sayıştay Yasası’nın Ek
madde 8’ine ilişkin bölümde üye adayı belirlemek üzere ön seçim geçici
komisyonu oluşturulmasında Anayasa’nın Başlangıç’ının üçüncü paragrafı ile 2.
6., 87. ve 160. maddelerine aykırılık olmadığı, 7. maddesiyle de ilgili
bulunmadığı açıklanmıştır.
Aynı gerekçeler Geçici Madde 2’nin
birinci fıkrasının birinci ve ikinci tümceleri için de geçerli olduğundan bu
tümcelere ilişkin iptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN bu görüşe katılmamışlardır.
bb- Son Tümcenin İncelenmesi
Son tümcede, Geçici Komisyonca
belirlenen adaylar arasından TBMM Genel Kurulunca 832 sayılı Yasa’nın değişik
6. maddesinin dördüncü fıkrasındaki usule göre seçim yapılacağı öngörülmüştür.
Bu hükme göre, Sayıştay birinci başkanı ve üyeleri ön Seçim Geçici
Komisyonunca, her boş üyeliğin iki katı oranında belirlenecek adaylar arasından
TBMM Genel Kurulunca yapılacak seçimde kontenjan gruplarının oranları içinde en
çok oyu alanlar Sayıştay üyesi seçilmiş olacaktır.
Oysa en çok oy alan adayın seçilmiş
sayılacağına ilişkin kuralı içeren 6. maddenin dördüncü fıkrasının son
tümcesinin Anayasa’nın 96. maddesine aykırılık oluşturduğu ilgili bölümde
saptanmıştır. Aykırılığı saptanarak iptal edilen kurala yollama yapan bu
tümcenin de Anayasa’ya aykırı olacağı açıktır. Tümcenin iptali gerekir.
b- İkinci Fıkranın İncelenmesi
İkinci fıkrada, seçimi yapılacak olan
boş üyelik sayısına, bu Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan daire başkanlıkları
sayısının da ilave edileceği, seçilen üyelerin göreve başlamasında kadro koşulu
aranmayacağı ve daire başkanı seçimi ile boşalacak üye kadrolarının bu kişilere
tahsis edileceği belirtilmiştir.
Madde gerekçesinde de açıklandığı
gibi, uzun bir süre daire başkanlıklarına seçim yapılamaması nedeniyle bu
göreve seçilecek üyelerin kadrosu boşalmamıştır. Daire başkanlığına seçilecek
üyelerden boşalacak kadroları doldurmak amacıyla seçimi yapılacak üyelik
sayısına Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihte boş bulunan daire başkanlıklarının
da ilave edilmesini öngören Yasa kuralının Anayasa’nın Başlangıç’ı, 2., 7., 87.
ve 160. maddeleriyle ilgisi yoktur. İstemin reddi gerekir.
C- İptal Sonucunda Yasa’nın Diğer
Kurallarının Uygulanma Olanağını Yitirip Yitirmediği Sorunu
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa’nın 29. maddesinin ikinci
fıkrasında, “Ancak başvuru, kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün
sadece belirli madde veya hükümleri aleyhine yapılmış olup da bu belirli madde
veya hükümlerin iptali kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya içtüzüğün bazı
hükümlerinin veya tamamının uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi
keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla kanunun, kanun hükmünde kararnamenin
veya içtüzüğün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar
verebilir.” kuralı yer almıştır.
4149 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle
değiştirilen 832 sayılı Sayıştay Yasası’nın 5. maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci tümcesinin iptali nedeniyle uygulama olanağı kalmayan aynı fıkranın
birinci tümcesindeki “... ilk ...” sözcüğü, 2949 sayılı Yasa’nın 29. maddesi
gereğince iptal edilmelidir.
D- İptal Hükmünün Yürürlüğe Gireceği
Gün Sorunu
Anayasa’nın 153. ve 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53.
maddesi uyarınca, Kanun, Kanun Hükmünde Kararname veya Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü veya bunların belirli madde veya hükümleri, iptal kararının
Resmî Gazete’de yayımlandığı gün yürürlükten kalkar, Ancak Anayasa Mahkemesi,
iptal kararı ile doğacak hukuksal boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu
yararını ihlâl edici nitelikte görürse, boşluğun doldurulması için iptal
kararının yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir.
4149 sayılı Yasa’nın 7. maddesiyle
değiştirilen 832 sayılı Yasa'nın 94. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarının
iptali nedeniyle doğan hukuksal boşluk, kamu yararını olumsuz yönde
etkileyeceğinden gerekli düzenlemeleri yapabilmesi için yasama organına süre
tanımak amacıyla, iptal kararının, Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak
üç ay sonra yürürlüğe girmesi uygun bulunmuştur.
VI-
SONUÇ
1/7/2022 tarihli ve 7417 sayılı Devlet Memurları Kanunu
ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun’un;
A- 2.
maddesiyle yeniden düzenlenen 832 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin,
1- Birinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yekta
Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN’ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- İkinci
fıkrasının,
a- Birinci
tümcesinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
b- İkinci
tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B- 3.
maddesiyle değiştirilen 832 sayılı Yasa’nın 6. maddesinin,
1- Üçüncü
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yekta
Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN’ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Dördüncü
fıkrasının,
a- Birinci,
ikinci, üçüncü ve dördüncü tümcelerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ
ile Yalçın ACARGÜN’ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- Son
tümcesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C- 4.
maddesiyle, 832 sayılı Yasa’nın 7. maddesine eklenen fıkranın Anayasa’ya aykırı
olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
D- 7.
maddesiyle değiştirilen 832 sayılı Yasa’nın 94. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının Anavasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
E- 8.
maddesiyle 832 sayılı Yasa’ya eklenen,
1- Ek
Madde 8’in Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yekta
Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN’ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- Ek
Madde 9’daki “...Sayıştay başkanının işin aciliyeti ve gecikmede sakınca
bulunması halleriyle sınırlı olarak vereceği onayla, ...” ibaresinin,
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
3- 3- Ek Madde 11’in Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
F- Geçici
1. maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Güven DİNÇER ile Lütfi F.
TUNCEL’in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
G- Geçici
2. maddesinin;
1- Birinci
fıkrasının,
a- Birinci
ve ikinci tümcelerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Selçuk TÜZÜN, Haşim KILIÇ ile Yalçın
ACARGÜN’ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b- Son
tümcesinin, 832 sayılı Yasa'nın 6. maddesinin dördüncü fıkrasının son tümcesi
yönünden Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2- İkinci
fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
H- 7.
maddesiyle değiştirilen 832 sayılı Yasa'nın 94. maddesinin birinci ve ikinci
fıkralarının iptali nedeniyle doğan hukuksal boşluk, kamu yararını bozucu
nitelikte olduğundan Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrası ile 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53.
maddesinin dördüncü ve beşinci fıkraları gereğince iptal hükmünün, kararın
Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak ÜÇ AY SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRMESİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
I- 2.
maddesiyle değiştirilen 832 sayılı Yasa’nın 5. maddesinin ikinci fıkrasının
ikinci tümcesinin iptali nedeniyle uygulama olanağı kalmayan aynı fıkranın
birinci tümcesindeki “... ilk ...” sözcüğünün, 2949 sayılı Yasa’nın 29.
İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
20.11.1996 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F. TUNCEL
|
Üye
Fulya KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
Sayıştay Yasası'na değişiklik ve ekler getiren 4149
sayılı Yasa’nın kimi maddelerinin iptali istemiyle açılan iptal davasını
sonuçlandıran kararın karşıoy kullandığımız bölümlerine ilişkin gerekçelerini
sırasıyla açıklıyoruz:
1. Sayıştay Yasası’nın değişik 5. maddesinin birinci
fıkrasında, Sayıştay Birinci Başkanı’nın, Ön Seçim Geçici Komisyonunca
belirlenecek iki aday arasından TBMM Genel Kurulunca gizli oyla seçileceği
öngörülmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 11.7.1991 günlü, Esas 1990/39, Karar
1991/21 sayılı kararı doğrultusunda düzenleme yapmak, Anayasa’nın 153. maddesinin
son fıkrasının savsaklanması olanaksız bir gereği olmasına karşın, TBMM’nin
yetkileri Ön Seçim Geçici Komisyonu’na bırakılarak aykırılık yinelenmiştir.
Yasama organının doğrudan kullanacağı bir yetkinin Bütçe Plân Komisyonu yerine
bu kez ön Seçim Geçici Komisyonuna bırakılması, durumu değiştirmemiş,
aykırılığı gidermemiştir. Anayasa’ya bağlılık, herkesten önce yasama organının
özen göstereceği örnek bir tutumdur. Anayasa’nın sınırlı ve ayrık biçimde
tanıdığı yetkiler dışında, TBMM’nin yetkileri hiçbir komisyona bırakılamaz. Komisyonun
sürekli ya da geçici olmasının farkı yoktur. Yasama organının, Genel Kurul
adıyla yapacağı işlemler doğrudan bu yapıya ilişkin, bu yapıya bağlı özgün
işlemlerdir. Komisyonlar, Genel Kurul adına çalışan kurullardır, ama Genel Kurul
değildir. Genel Kurulun bölünmezliği, yetki alanında da geçerlidir. Anayasa’da
öngörülenler dışında yetkiyi bir Komisyon’a devretmek, yasayla da gerçekleşse
geçersizdir. TBMM Genel Kurulunun yetkilerinin Komisyonca sınırlanması
Anayasa’nın 153. maddesi başta olmak üzere 7. Ve 87. maddeleriyle 2. Ve 6.
maddelerine aykırıdır.
2. Sayıştay Yasası’nın değişik 6. maddesinin üçüncü
fıkrasında Sayıştay üyeliği aday seçimi düzeni belirlenmekte, tanınan sürede
Sayıştay Genel Kurulunca seçim tamamlanamazsa kontenjan gruplarını da
belirterek adaylığı kabul edilenlerin tümünün TBMM’ye sunulacağı ve seçimin
dördüncü fıkraya göre yapılacağı öngörülmektedir.
Yukarda değindiğim, Esas 1990/39, Karar 1991/21 sayılı
karar gereği, bu fıkranın düzenlenmesinde de gözardı edilmiştir. Anayasa
Mahkemesi kararlarının gereğini yerine getirmemek, kanımca, Anayasa suçu
işlemektir. Yasama organı, Anayasa’nın dışında olmadığı gibi üstünde de
değildir. Anayasa Mahkemesi kararma uymak, Anayasa’ya uymak demektir, bu da
yasama organının en doğal yükümlülüğü, onur kazandıran davranışıdır. Adaylık,
seçim kurumunun temeli, önkoşulu, başlangıcıdır. Sayıştayca TBMM'ne sunulanlar
dışındakilerin aday TBMM’nin gönderilenlerle bağlı kalması yasama organı
istencinin Sayıştay etkisinde kalması, Sayıştay’ca sınırlanması Yasama
organının, Sayıştayca sunulanları seçmek zorunda, önceki maddeye (fıkra 1)
ilişkin aykırılıkların bu madde (fıkra 3) için de varlığını ortaya koymaktadır.
3. Sayıştay Yasası’nın değişik 6. maddesinin dördüncü
fıkrasının birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü tümcelerinde TBMM Genel
Kurulunda yapılacak seçimlerin yöntemi düzenlenmiştir.
Önseçim Geçici Komisyonunun Sayıştay Başkanlığının
bildirdikleri arasından TBMM Genel Kuruluna boş üyelik sayısının iki katı kadar
adayı belirleyip bildirmesi, kimi adayların dışarda bırakılmasıdır. Oysa
hepsini Komisyon yerine TBMM Genel Kurulu değerlendirmeli ve seçimi yapmalıdır.
Bu fıkranın dört tümcesi de açıklanan nedenlerle Anayasa’nın
yukarda sayılan maddelerine aykırıdır.
4. Sayıştay Yasası’na eklenen Ek Madde 8, ön Seçim Geçici
Komisyonu kuruluşu, oluşumu, başkanlığı, çalışma düzeni ve yöntemiyle oylamanın
nasıl yapılacağı, kimlerin seçilmiş sayılacağı, adaylarla görüşme
yapılabileceği konuları düzenlenmiştir.
Önceki bölümlerde belirtmeye çalıştığım aykırılıklar bu
madde için de söz konusudur. Anayasa Mahkemesinin seçim sürecinde uygun
bulmadığı Bütçe Komisyonu, Geçici Komisyonunu oluşturmaktadır. Başka bir
anlatımla, Geçici Komisyon, Bütçe Komisyonu üyeleri arasından seçilmektedir.
Bir tür ad değişikliği yapılmakla yetinilmiş, öz değişmemiştir. İktidarın
ağırlığı korunmuş, TBMM’nin yetkisine el konulmuştur. Dolaylı biçimde yine
yetkilendirilen Bütçe Komisyonu Sayıştay seçimlerindeki etkinlik ve
egemenliğini sürdürmektedir. Komisyonlar, TBMM Genel Kuruluna öneri getirip
düşünce sunabilir ama onun yerine geçerek, sonuca varamaz. Geçici Komisyona
tanınan ön seçim hakkı, TBMM Genel Kurulunun hakkını sınırlama, hakkına el atmadır.
Genel Kurulun istencini sınırlayan düzenleme, önceki kurallar için açıkladığım
nedenlerle, aynı Anayasa maddelerine aykırıdır.
5. Sayıştay Yasası’na değişiklik ve ekler getiren 4149
sayılı Yasa’nın Geçici Madde 2’sinin birinci fıkrasının birinci tümcesinde,
Sayıştay üyelikleri için başvurunun TBMM Başkanlığının duyurusunu izleyen 15
gün içinde TBMM Başkanlığına yapılacağı, ikinci tümcesinde de Ek 8. maddeye
göre 4. maddede belirtilen nitelikleri taşıyanlar arasından 6. maddede yazılı
oranlar içinde boş üyelik sayısının iki katı kadar ön Seçim Komisyonu'nca
belirlenecek adayların TBMM Genel Kuruluna sunulacağı öngörülmüştür.
Geçici 2. maddenin, ön Seçim Geçici Komisyonu’nun
yetkilendirilmesine ilişkin açıklığı, TBMM'nin yetkilerinde karşılandığının
kanıtıdır. Anayasa, yasa ya da içtüzük’le kurulmuş olsa da hiçbir Komisyona
Genel Kurul'un yetkileri verilemez, bırakılamaz. Bu maddenin de aykırılık
yönünden önceki maddelerden ayrılığı yoktur. Ön Seçim Komisyonunun ön seçim
yapıp Genel Kurula sunması Genel Kurul istencinin sınırlandırılıp
yönlendirilmesidir. Genel Kurul’un bağımsız, baştan sona istediği gibi seçim
yapması, Komisyonun yapacağı ön seçime bağımlı duruma getirilmiş olmaktadır.
Komisyonun sunduklarıyla bağlı kalan Genel Kurul tam bir serbestlikle seçim
yapmamış olacaktır.
Önceki iptal kararına ters düşen bu düzenlemenin de
öbürleri gibi iptali gerekirdi. 20.11.1996
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
KARŞIOY YAZISI
I- Genel Olarak:
Sayıştay, Türkiye Cumhuriyeti’nin geleneksel kuruluş ve
anayasal yapısı içinde temel bir devlet kurumu olarak yer alır.
Anayasa’nın 160. Maddesinde “Sayıştay, genel ve katma
bütçeli dairelerin bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme
bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini
yapmakla görevlidir.” denilmektedir. 164. maddede ise Sayıştay, ayrıca TBMM
adına bütçe ile ilgili “genel uygunluk bildirimini” hazırlamak ve TBMM’ye
sunmakla görevli kılınmıştır.
Bu kurallarla anayasal yapısı belirlenen Sayıştay’ın
kuruluş yasası çıkarılırken yasa koyucu, herhangi bir idare kuruluşu ile ilgili
bir kuruluş yasasını yasalaştırırken sahip olduğu geniş takdir ve düzenleme
yetkisine sahip değildir. Yasa koyucu, Sayıştay’ı Anayasa’nın kendisinden
beklediği işlevi yerine getirecek idarî ve teknik yapıya kavuşturmak
zorundadır. Bu da Sayıştay’ın geleneksel düzenleme anlayışı ile sürekli gelişme
göstererek 1961 Anayasası’nda ve 1982 Anayasası’nda müesseseleşen, yürütmeye
karşı özerk ve yasamaya karşı da onun adına denetim yapan ve fakat onun emrinde
ve hiyerarşisinde bulunmayan bağımsız yapısında görülür.
Ne yazık ki son yıllarda Sayıştay yasalarına üye ve
başkan seçimi ile ilgili yukarıda açıklanan anayasal anlayışa ters düşen
sürekli yeni ve değişik hükümlerin konulması ve demokrasinin yazılı olmayan
kurallarına aykırı uygulamalar yapılması suretiyle bu anayasal kurum, kendi
doğal gelişme sürecinin olanaklarından yoksun kılınmıştır.
Anayasa’nın 160. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan
“Sayıştayın kuruluşu, işleyişi denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri,
atamaları, ödev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri başkan
ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir.” kuralı yukarıda açıklanan anayasal
çerçeve ve anlayış içinde değerlendirilmelidir.
II- 5. ve 6. Maddeler Yönünden:
4 Temmuz 1996 gününde yürürlüğe giren 4149 sayılı
Yasa’yla Sayıştay başkan ve üyelerinin seçimi ile ilgili 5. ve 6. maddeleri
yeniden düzenlenmiştir.
a. Bu Yasa’yla Sayıştay başkan ve üyelerinin seçiminde
farklı bir süreç oluşturulmuştur. Sayıştay başkanının seçiminde Sayıştay devre
dışı bırakılmıştır. Bu konuda Anayasa’da herhangi bir kural bulunmamasına
karşın Sayıştayın anayasal yapısı Sayıştay birinci başkan seçiminde Sayıştay
üyelerinden oluşan genel kurulun söz sahibi olmasını gerektirir. Benzeri
anayasal kuruluşa ve yapıya sahip Danıştay ve Yargıtaydaki seçim kurallarının
Sayıştay başkanı seçiminde uygulanması Anayasa’nın 160. ve 164. maddelerinin
özü gereğidir.
b. Sayıştayın özerk ve bağımsız bir anayasal kuruluş olarak
kendi üyelerinin seçiminde temel kaynağı oluşturan meslek mensuplarının
değerlendirilmesinde ortaya koyduğu iradenin doğrudan TBMM Genel Kuruluna
götürülmesi gerekirken bunun dar bir gruptan oluşan bir geçici komisyonun
ikinci kez değerlendirilmesine tabi tutulması, Sayıştayın aşırı bir politik
baskı altına alınmasının neden olacak ve seçime giren Sayıştay mensuplarını
moral aşılanmaya maruz bırakacaktır. Bu da Sayıştayın anayasal konumunu ve
işlevini yerine getirmesini olumsuz yönde etkileyecektir. Sayıştayın
hazırladığı aday listesi doğrudan TBMM Genel Kuruluna sunulmalıdır. Sayıştay
üyelerinin seçimi TBMM geçiş komisyonunun yetki sahibi olması Anayasa'nın 160.
ve 164. maddelerine aykırıdır.
c. Başkan seçimlerinin ilk aşamasını ve Sayıştay
üyelerinin seçimindeki üç aşamalı sistemin de ikinci aşamasını oluşturan TBMM
geçici komisyonunun seçimde yetki sahibi olması, Anayasa'nın 153. maddesinin “Anayasa
Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını,
gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” diyen kuralına açıkça aykırılık
oluşturmaktadır.
11.7.1991 günlü ve E. 1990/39, K. 1991/21 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararında, TBMM iradesini TBMM Genel Kurulunun temsil edeceği, Genel
Kurul öncesi yapılan komisyon çalışmalarının hazırlık niteliğinde olduğu ve
komisyon çalışmalarının TBMM’nin iradesini hiçbir şekilde sınırlayamayacağı
belirtilerek seçimlerde komisyonların etkinliği esasına dayanan ve benzer
kurallar getiren Sayıştay Kanunu’nun 3677 sayılı Kanun’la değişik 5. maddesi
iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin açık iptal gerekçesine rağmen ilgili
maddeyi benzeri anlayış içinde yeniden düzenlemek suretiyle TBMM'nin iradesini
geçici komisyon kararı ile sınırlamak, yukarıdaki yazılı kararımızda yazılı
gerekçelere ve Anayasa'nın 87. ve 153. maddelerine aykırıdır.
III- Geçici II. Madde Yönünden:
Geçici maddeler, genellikle aşağıdaki hukuk ve yasal
gereksinmeleri karşılamak için yasalara konulurlar;
1- Daha önceki pozitif hukuk kuralları ile yeni yürürlüğe
girecek kurallar arasındaki farklılıkların oluşturduğu uyumsuzlukları gidermek
için geçici dönemde eski ve yeni kurallar arasında köprü oluşturmak,
2- Kazanılmış hakları ve istikrar bulmuş idari durumları
koruyarak muhtemel haksızlıkları ve karışıklıkları önlemek,
3- Geçiş dönemlerindeki tereddütleri gidermek ve bu
dönemde uygulayıcılara yol göstermek,
Bunların dışında geçici dönem için eski ve yeni pozitif
hukuk kurallarına uymayan özel birtakım kuralların konulması ancak “kamu
hizmeti gereği” nedeniyle mümkündür.
Dava konusu kuralların böyle bir amaca değil, kişilere ve
özel amaçlara yönelik olduğu açıktır. Bu geçici madde ile Sayıştay üyeliği için
ilk yapılacak seçimde Sayıştay Genel Kurulunun görev ve etkinliğini kaldıracak
yeni ve özel bir düzenleme yapılmaktadır. Kamu hizmeti yönünden bu geçici
maddenin konulması için hiçbir neden yoktur. Tam tersine konulan bu geçici
maddene kişisel bazı uygulamaları amaçladığı anlaşılmaktadır.
Yasalar, uygulanacağı toplumsal gruplar ile yer ve zaman
bakımından genellik, objektiflik ve süreklilik gibi temel unsurları taşırlar.
Geçici maddeler için de durum aynen böyledir. Yukarıda açıklanan nedenlerin
hiçbirine dayanmayan geçici madde düzenlemeleri hukuk düşüncesine, hukuk
devleti anlayışına uymamakta ve Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk
devleti ilkesine aykırılık oluşturmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle ilgili maddelerin iptali
gerektiği kanısındayım.
IV- Sayıştay başkanının görev süresi ile ilgili olarak
konulan geçici 1. madde konusunda üye Lütfi F. TUNCEL’in karşıoyuna
katılıyorum.
|
|
|
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
KARŞIOY YAZISI
832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun bazı maddelerinin
değiştiren 4149 sayılı Kanun’un Sayıştay Başkan ve Üyelerinin seçimlerinin TBMM
Genel Kurulunda ve ön hazırlıkları gerçekleştiren Geçici Komisyonda nasıl
yapılacağına ilişkin hükümleri aşağıda belirteceğim nedenlerle Anayasa’ya
aykırı olduğundan muhalif kaldım.
1- Anayasa’nın 160. maddesinde Sayıştay; genel ve katma
bütçeli dairelerin gelir, gider ve mallarını TBMM adına denetlemekle görevli
bir kurum olarak nitelendirilmiş, bu denetim görevinin neticesinde,
sorumluların hesap ve işlemlerinin kesin hükme bağlanacağı öngörülmüştür.
Ayrıca yasalarla inceleme, denetleme ve bunları kesin hükme bağlama görevi
verilmiştir. 1961 Anayasası’nda yer alan Sayıştayın hukuksal yapısı ile 1982
Anayasası’nda yer alan Sayıştay arasında önemli farklılıkları vurgulamak
gerekir. Zira, 1961 Anayasası’na göre yapılanmış Sayıştay, idarî yargı ve
Anayasa Mahkemesinde önemli tartışmalara ve kararlara neden olmuştur. Her şeyden
önce, 1961 Anayasa’sında “Yürütme” başlıklı ikinci bölümde yer alan Sayıştay,
1982 Anayasası’nda “Yargı” başlıklı üçüncü bölümde yer almıştır. Önceki
Anayasa’da olmamasına karşın 1982 Anayasa’sında Sayıştayın kesin hükümlerine karşı
karar düzeltilmesi talebinde bulunulabileceği öngörülmüş ve bu kararlara karşı
idarî yargı yolu kapatılarak, Sayıştay kararlarının idarî nitelikte olduğu bu
nedenle de idarî yargı denetimine bağlı olması tartışmalarına son verilmiştir.
Ayrıca vergi benzeri malî yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ve
Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararlarının esas
alınacağı 1982 Anayasası’nda belirlenerek iki yargı kuruluşu arasındaki görev
uyuşmazlığı çözüme kavuşturulmuştur.
Öte yandan, Anayasa’nın 164. Maddesinin son fıkrasında,
Sayıştay tarafından hazırlanarak TBMM’ye sunulan genel uygunluk bildiriminin,
Sayıştayda sonuçlandırılmamış “denetim ve hesap yargılamasını” engellemeyeceği
ve “karara bağlandığı” anlamına gelmeyeceği belirtilmiştir. Anayasa koyucu
burada “yargılamadan” ve “karara bağlamadan” söz ederek Sayıştayın Anayasal
konumuna açıklık getirmiştir. Sayıştayın konumu yönünden Anayasa’nın 160. maddesinde
zikredilen “kesin hükme bağlamak” sözcükleri üzerinde durmak gerekir. İdare
hukukunda “kesin hüküm” şu şekilde açıklanmaktadır: “Bir kazai tasarruf, itiraz
ve müracaat yollarından geçerek veya müracaat ve itiraz müddetleri sona ererek
kesinleştikten sonra artık değişmez bir mahiyet alır. Hiçbir merci ve kuvvet
onu değiştiremez. İşte kazai tasarrufun, değişmezlik kuvvet ve mahiyetine
kaziyeî muhkeme veya kesin hüküm denir.” Anayasa koyucunun da “kesin hüküm”
sözcüğünü kullanırken “kaziyeî muhkeme” ile eşdeğerde kullandığını kabul etmek
gerekir. 160. maddede belirtilen “kesin hükme bağlamak” terimi; yargılama
işlemi sonucunda ulaşılan kanaatın resmî biçimde beyan edilmesi durumunu ifade
etmekte ve buna kesinlik tanımaktadır.
Sayıştay, sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme
bağlarken “sorumluluğun” tesbitini yapmaktadır. Bu sorumluluk objektif
sorumluluğun unsurlarına dayanır.
Buna göre, Anayasa’nın belirlediği Sayıştay; yargı
bölümünde yer alan, sorumlular hakkında yargılama faaliyeti sonunda kesin hüküm
veren, (164. Maddede açıkça “yargılamadan” bahsedilmekte olduğundan) bu
kararlarına karşı yargı organları dâhil hiçbir makam ve merciye başvurma
olanağı da bulunmayan adlî, idarî ve askerî yargı dışında yargısal sonuçlu
kararlar veren kendine özgü Anayasal bir organdır.
2- TBMM, Anayasa’nın 160. maddesinde öngörülen denetimi
Sayıştay eliyle yerine getirmektedir. Meclis bu şekilde, yürütme organına
vermiş olduğu gelirlerin toplanması ve giderlerin yapılması iznini denetim
altına almış olmaktadır. Çoğunluk görüşünde belirtildiği gibi Sayıştaya verilen
bu denetim görevinin esasen TBMM’ye ait olduğu bu nedenle Sayıştay Başkan ve
üyelerinin TBMM tarafından seçilmelerinin bu görevin doğal sonucu olduğunu
kabul etmek mümkün değildir.
Parlâmenter sistemlerde Yasama Organı ile Yürütme Organı
arasındaki bağlar kesin olarak birbirinden ayrılmamıştır. Bu sistemde yürütme
organı, yasama’yı çalıştırmakta çoğunluğa sahip olması nedeniyle ona hâkim
olmakta, ihtiyaç duyduğu kanun ve kararları çıkarttırmaktadır. Sistemin bu
özelliği nedeniyle Yasama Anayasa’nın 160. maddesinde yasama organı adına
Sayıştay’a verilen denetim görevinden bu kurumun başkan ve üyelerinin de
TBMM’ce seçileceği görevini çıkartmak belirtilen parlâmenter sistemler çelişir.
Zira TBMM’ce Sayıştay başkan ve üye seçimlerinin yapılabileceğini kabul etmek,
yürütme organının bu seçimleri yapmasını kabul etmek demektir. Oysa Yürütme
Organının gelirleri toplama, giderleri yapma görev ve yetkisini TBMM adına
denetleyen sonuçları Genel Uygunluk Bildirimi’yle Meclise sunan ve sorumlular
hakkında kesin hüküm veren Sayıştay’ın başkan ve üyelerinin seçimleri (1)
bölümde nitelenen yapısına uygun biçimde olması Anayasal bir zorunluluktur.
Kendini denetleyecek bir kurumun başkan ve üyelerinin seçimini yasama
organındaki çoğunluğu nedeniyle yürütme organının seçmesine bu yolla olanak
tanınması Sayıştay’ın hem yargısal işlevine hem de Anayasa koyucunun iradesine
uygun olmayan neticeler doğurur. Sayıştayın, Anayasa ile verilen denetleme ve
yargılama görevini yasama ve yürütmenin her türlü etkisinden uzak özgür bir
ortamda sürdürebilmesi başkan ve üyelerinin kendi kurullarınca ya da tarafsız
bir organ eliyle seçilmelerine bağlıdır. Farklı alanlarda yargılama yapan
Danıştay, Yargıtay ve Askerî Yargı başkan ve üyeleri de bu anlayışın sonucu
olarak tarafsız ve bağımsız kurullarca seçilmektedir. Sayıştaya aynı olanağın
verilmemesi Anayasa’nın yargı bölümünde gösterilmesini de anlamsız kılar.
Anayasa’nın 160. maddesi, başkan ve üyelerin seçimlerinin TBMM’ce yapılabileceği
yorumuna uygun değildir. Hiç kimse kaynağını Anayasa’dan almadığı bir yetkiyi
yorum yoluyla kullanamaz.
(1) no.lu bölümde Anayasal konumunu belirttiğim
Sayıştayın ancak yargılama faaliyeti sonunda “kesin hüküm veren” işlevi ve
parlâmenter sistemin uygulandığı ülkemizde TBMM ile yürütme organı arasındaki
yukarıda belirtilen olumsuz ilişki Sayıştay başkan ve üyelerinin TBMM’nde
seçilebileceği düşüncesine varılmasına engeldir. Bu nedenle TBMM’de yapılacağı
öngörülen bu seçim sistemini düzenleyen dava konusu 4149 sayılı Kanun
hükümlerinin iptal edilmesi gerekirdi. Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne
katılmadır.
KARŞIOY YAZISI
Anayasa Mahkemesinin 20.11.1996 günlü, E.1996/58,
K.1996/43 sayılı kararı ile; Türkiye Büyük Millet Meclisince hâlen görev
başında bulunduğu kabul edilen Sayıştay başkanının görev süresinin, Sayıştay
Yasası’nın değişik 5. maddesinde belirlenen 7 yıllık süre tamamlandıktan sonra,
yine aynı madde hükümlerine göre sona ermesini olanaklı kılan 4149 sayılı
Yasa’nın Geçici 1. Maddesi kuralı oyçokluğuyla iptal edilmiştir.
Sayıştay birinci başkanının görev süresi ve bu sürenin
bitiminde bağlı olacağı işlemle ilgili kurallar zaman içinde değişiklik
göstermiştir. 16.6.1934 günlü, 2514 sayılı Divan-ı Sayıştay Yasası ile yeni bir
düzenleme yapılmıştır. Bu Yasa’nın 5. maddesinde, birinci başkanın seçim usulü
belirlenmiş, ancak görev süresi hususunda bir belirleme yapılmamıştır. Genel
kural bu Yasa’nın 7. maddesinde getirilmiş ve “Sayıştay başkan ve üyeleri
azlolunamaz. Kendileri istemedikçe 65 yaşından önce emekliye ayrılamaz.”
denilmiştir.
Bundan sonra 1.11.1990 günlü, 3677 sayılı Yasa’yla 832
sayılı Yasa’nın kimi maddeleri bu arada 5. maddesi de değiştirilmiş ve birinci başkanın
görev süresinin 4 yıl olacağı kurala başlanmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi
11.7.1991 günlü, E.1990/39, K.1996/21 sayılı kararıyla 832 sayılı Yasa’nın, birinci
başkanın görev süresi ve bu süre sonunda bağlı olacağı işlemi belirleyen
kurallarını da içeren 5. maddesini iptal etmiştir.
Mahkeme ayrıca, Sayıştay Yasası’nın 5. maddesi ile 6.
maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının iptal edilmesinin, kamu yararını
olumsuz yönde etkileyecek nitelikte hukuksal boşluk doğuracağı gerekçesiyle
iptal kararının Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra
yürürlüğe girmesine karar vermiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin belirtilen kararıyla iptal edilen
Sayıştay Yasası’nın 5. maddesi, 4149 sayılı Yasa’nın 2. Maddesiyle yeniden
düzenlenmiş ve birinci başkanın görev süresi 7 yıla kadar çıkarılmış ayrıca
görev süresi sonunda bağlı olacağı kura da yeniden belirlenmiştir.
Yasa’nın Geçici 1. maddesi ile de 5. madde ile bağlantılı
olarak hâlen görev başında bulunduğu kabul edilen birinci başkanın görev
süresinin 7 yıllık süre tamamlandıktan sonra aynı madde hükümlerine göre sona
ereceği hükme bağlanmıştır.
Geçici 1. maddede: “Türkiye Büyük Millet Meclisinin
7.5.1991 tarih ve 138 sayılı kararı ile seçilmiş olan ve hâlen görev başında
bulunan Sayıştay birinci başkanının görev süresi, 832 sayılı Kanun’un bu Kanun’la
yeniden düzenlenen 5’nci maddesinde yazılı 7 yıllık süre tamamlandıktan sonra
aynı madde hükümlerine göre sona erer.” denilmektedir.
Maddenin gerekçesinde de bu madde ile Sayıştay Kanunu’nun
Anayasa Mahkemesi kararıyla iptal edilen 5’nci maddesinin yürürlükte bulunduğu
dönemde usulüne uygun olarak seçilen Sayıştay başkanının görev süresi ile
ilgili olarak meydana gelmesi muhtemel tereddütlerin önlenmesinin amaçlandığı
belirtilmiştir.
Anayasa’nın TBMM’nin görev ve yetkilerini belirleyen 87. maddesi
ile Sayıştay’ın görev ve yetkilerini düzenleyen 160. maddesinde Sayıştay başkan
ve üyelerinin seçimleri, görev süreleri ve bu süreler sonunda nasıl bir işleme
bağlı tutulacakları hususunda ayrık kurallar getirilmemiştir. Genel kural
Anayasa’nın 160. maddesinden konulmuş ve bu maddede, Türkiye Büyük Millet
Meclisi adına görev yaptığı belirtilen Sayıştayın kuruluşu, işleyişi, denetim
usulleri, mensuplarının nitelikleri, atamaları, ödev ve yetkileri, hakları ve
yükümlülükleri ve diğer özlük işleriyle, başkan ve üyelerinin teminatının,
yasayla düzenleneceği kurala bağlanmıştır. Bu kurala uygun olarak diğer
belirlemelerin yanı sıra, Birinci başkanın görev süresi ve bu süre sonunda
bağlı olacağı işlem yasa ile belirlenecektir. 4145 sayılı Yasa’nın değişik 5. maddesinde
bu süre, 7 yıl olarak belirlenmiş, ayrıca süresi biten başkanın bağlı olacağı
işlem de kurala bağlanmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesinin belirtilen iptal
kararından sonra halen görevde bulunan birinci başkanın görev süresi ve bu süre
sonunda bağlı olacağı işlem konusunda bir hukuki boşluk doğduğu göz önüne
alınarak, Yasama organınca bu boşluk geçici 1. madde ile giderilmiş ve halen
görevde bulunduğu belirtilen birinci başkanın TBMM’nin 7.5.1991 günlü, 138
sayılı kararı ile seçildiği ve 7 yıllık süresi tamamlandıktan sonra görevinin
değişik 5. madde hükümlerine göre sona ereceği hükme bağlanmıştır.
Bu düzenleme davacıların dilekçelerinde ileri sürüldüğü
biçimde Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırılık oluşturmaz. Anayasa
Mahkemesinin, Anayasa’nın 10. maddesini yorumladığı pek çok kararında “aynı
hukuksal durumda olan kişilerin aynı, farklı hukuksal durumda olanların da
farklı kurallara bağlı tutulmasının eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmayacağı”
belirtilmiştir. Sayıştay Birinci başkanları için yasa ile getirilen (7) yıllık
süre kişilere göre ayrı biçimde yorumlanamayacak genel bir kuraldır. Bu kuralın
bundan sonraki başkanlara (7) yıl olarak uygulanmasında Anayasa’ya bir
aykırılık görülmezken, hâlen görev başında bulunduğu, adına görev yaptığı
Türkiye Büyük Millet Meclisince de kabul edilen başkan bu yolun kapatılması
Anayasa’nın 10. maddesi ve hukuk devleti ilkesinin belirlendiği 2. maddesi ile
çelişir ve asıl o zaman Anayasa’ya aykırılık söz konusu olur.
Açıklanan nedenlerle çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.