ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1996/50
Karar Sayısı: 1996/37
Karar Günü: 15.10.1996
R.G. Tarih-Sayı :29.06.2001-24447
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Danıştay Beşinci Dairesi
İTİRAZIN KONUSU : Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 22.5.1996 günlü, 4141 sayılı Kanun'un Geçici Maddesinin
Anayasa'nın Başlangıç Bölümü ile 2., 8., 11., 36., 104., 138. ve 153.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürü olan davacı, 2802
sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 3825 sayılı Yasa ile değiştirilen 37.
maddesinin (b) bendinin ikinci fıkrası uyarınca görevinden alınarak Adalet
Bakanlığı Araştırma Plânlama ve Koordinasyon Kurulu üyeliğine atanmıştır.
Davacı görevinden alınmasına ilişkin ikili kararnamenin dayanağı
olan yasa kuralının, Anayasa Mahkemesi'nin 12.10.1995 günlü, 22431 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan 27.4.1993 günlü, Esas:1992/37, Karar:1993/18 sayılı kararı
ile iptal edildiğini, bu hükme dayalı işlemin de hukuka aykırılığının açık
olduğunu ileri sürerek iptali için Danıştay'a başvurmuştur. Davaya bakmakta
olan Danıştay Beşinci Dairesi, 4141 sayılı Yasa'nın geçici maddesinin iptalini
istemiştir.
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
4141 Sayılı Yasa'nın İptali istenilen Geçici Maddesi Şöyledir:
"GEÇİCİ MADDE- Anayasa Mahkemesinin 27.4.1993 gün ve E.
1992/37, K. 1993/18 sayılı kararı ile 2802 ve 2992 sayılı kanunların kimi
hükümlerinin iptal kararı mucibince yürürlükten kalktığı 12 Nisan 1996 tarihine
kadar, anılan görevlere mezkur hükümlerdeki usule göre yapılan atamalar
geçerlidir."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları da şunlardır:
1- "Başlangıç
Türk Vatanı ve Milletinin ebedî varlığını ve Yüce Türk Devletinin
bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu,
ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı
ve 0'nun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;
Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak, Türkiye Cumhuriyetinin ebedî varlığı, refahı, maddî ve manevî mutluluğu
ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret
ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak
Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihî ve
manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği; ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin
karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din
duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru,
millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
3- "MADDE 8.- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı
ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır
ve yerine getirilir."
4- "MADDE 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
5- "MADDE 36.- Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak
suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma
hakkına sahiptir.
Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan
kaçınamaz."
6- "MADDE 104.- Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla
Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın
uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.
Bu amaçlarla Anayasanın ilgili maddelerinde gösterilen şartlara
uyarak yapacağı görev ve kullanacağı yetkiler şunlardır :
a) Yasama ile ilgili olanlar :
Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük
Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisini gerektiğinde toplantıya çağırmak,
Kanunları yayımlamak,
Kanunları tekrar görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri göndermek,
Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunları gerekli gördüğü
takdirde halkoyuna sunmak,
Kanunların, kanun hükmündeki kararnamelerin, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün, tümünün veya belirli hükümlerinin Anayasaya şekil veya
esas bakımından aykırı oldukları gerekçesi ile Anayasa Mahkemesinde iptal
davası açmak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar
vermek;
b) Yürütme alanına ilişkin olanlar :
Başbakanı atamak ve istifasını kabul etmek,
Başbakanın teklifi üzerine Bakanları atamak ve görevlerine son
vermek,
Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kuruluna başkanlık etmek veya
Bakanlar Kurulunu başkanlığı altında toplantıya çağırmak,
Yabancı devletlere Türk Devletinin temsilcilerini göndermek,
Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,
Milletlerarası andlaşmaları onaylamak ve yayımlamak,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına Türk Silahlı Kuvvetlerinin
Başkomutanlığını temsil etmek,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar vermek,
Genelkurmay Başkanını atamak,
Millî Güvenlik Kurulunu toplantıya çağırmak,
Millî Güvenlik Kuruluna Başkanlık etmek,
Başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu kararıyla sıkıyönetim veya
olağanüstü hal ilân etmek ve kanun hükmünde kararname çıkarmak,
Kararnameleri imzalamak,
Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin
cezalarını hafifletmek veya kaldırmak,
Devlet Denetleme Kurulunun üyelerini ve Başkanını atamak,
Devlet Denetleme Kuruluna inceleme, araştırma ve denetleme
yaptırtmak,
Yükseköğretim Kurulu üyelerini seçmek,
Üniversite rektörlerini seçmek,
c) Yargı ile ilgili olanlar :
Anayasa Mahkemesi üyelerini, Danıştay üyelerinin dörtte
birini, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekilini,
Askerî Yargıtay üyelerini, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyelerini, Hâkimler ve
Savcılar Yüksek Kurulu üyelerini seçmek.
Cumhurbaşkanı, ayrıca Anayasada ve kanunlarda verilen seçme ve
atama görevleri ile diğer görevleri yerine getirir ve yetkileri kullanır."
7- "MADDE 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
8- "MADDE 153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir.
İptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin
tamamını veya bir hükmünü iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni
bir uygulamaya yol açacak biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun, kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede
yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih,
kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu
dolduracak kanun tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal kararları geriye yürümez.
Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlar."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Samia AKBULUT, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Sacit ADALI,
Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL, Mustafa YAKUPOĞLU, Nurettin TURAN ve Fulya
KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 3.9.1996 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa kuralları ile aykırılık savına dayanak yapılan
Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nda ve 2992 sayılı Adalet
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'da, 3825 sayılı Yasa ile
değişiklikler yapılmış, Cumhurbaşkanı tarafından açılan dava üzerine 27.4.1993
günlü, Esas:1992/37, Karar:1993/18 sayılı kararla 3825 sayılı Yasa'nın kimi
kuralları iptal edilmiştir.
Kararda, iptal hükmünün yayımından altı ay sonra yürürlüğe
gireceği belirtildiğinden 12.10.1995 günlü, 22431 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan karar 12.4.1996'da yürürlüğe girmiştir.
Kimi atamaların Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile
yapılacağına ilişkin Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 3825 sayılı Yasa ile
değişik 37. maddesinin (b) bendi iptal edilen kurallar arasında bulunmaktadır.
İptal kararından sonra çıkarılan 4141 sayılı Yasa'nın geçici
maddesinde iptal kararı gereğince 12 Nisan 1996 tarihinde yürürlükten kalkan
kurallara dayanılarak yapılan atamaların geçerli olduğu kuralı getirilmiştir.
Böylece, Geçici Maddeyle, iptal kararının yürürlüğe girmesinden
önce ikili kararnamelerle yapılan atama işlemlerinin hukuken geçerli olduğu
belirtilerek olası duraksama giderilmek istenilmiştir.
Geçici Maddenin gerekçesinde şöyle denilmektedir.
"Anayasanın 153 üncü maddesinde, iptal kararlarının Resmî
Gazetede yayımlanmasıyla yürürlüğe gireceği, Mahkemenin gerek görmesi halinde
bu kararların yürürlüğünün Resmî Gazetede yayımlandığı tarihten başlamak üzere
ve doğacak hukukî boşluğun yeni bir düzenlemeyle giderilmesi amacıyla en çok
bir yıl ileri bırakılabileceği kuralı yer almıştır. İlgili kanun hükümlerinin
Anayasa Mahkemesine karşın erteleme süresi içerisinde yapılacak hukukî
tasarruflara uygulanmasına devam edilmesi, iptal kararıyla kamu düzeninde
meydana gelecek hukuk boşluğunun yaratabileceği zararların önlenmesi
zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. 2802 sayılı Kanunun bazı hükümlerinin iptali
ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararında böyle bir süre öngörülmüş olmakla
birlikte, tatbikatta karşılaşılması muhtemel bazı tereddütlerin giderilmesi
maksadıyla bu geçici maddenin düzenlenmesine lüzum hissedilmiştir."
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Danıştay Beşinci Dairesi, itiraz konusu kuralın Anayasa'nın
Başlangıç Bölümü ile 153., 2., 8., 11., 36.., 104. ve 138. maddelerine
aykırılığı savında bulunmuştur.
Anayasa'nın 153. Maddesi Yönünden İnceleme
Beşinci Daire, Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilmiş bir yasa
kuralının, kararın yürürlüğe girmesinden önce uygulanmasına olanak veren itiraz
konusu Yasa kuralının, Anayasa'nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmadığını ileri sürerek iptalini istemiştir.
Anayasa Mahkemesi, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun
değişik 37. maddesinin (b) bendinin ikinci fıkrasında yer alan atamaların
Bakanın teklifi ve Başbakanın onayı ile yapılacağına ilişkin kuralı iptal
etmiştir. Ancak, iptal kararının Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak
altı ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. 4141 sayılı Yasa'nın itiraz
konusu geçici maddesinde de, iptal kararının yürürlük tarihi olarak belirlenen
12.4.1996 gününden önce 2802 sayılı Yasa'nın değişik 37. maddesinin (b)
bendinin ikinci fıkrasına göre yapılmış olan atamaların geçerli olduğu
öngörülmüştür.
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında "Kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez" denilmekte, 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 53. maddesinin
beşinci fıkrasında ise, bir yasa kuralının iptali halinde meydana gelecek
hukuksal boşluk, kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlal
edici nitelikte görülürse iptal kararının yürürlük tarihinin
ertelenebileceği belirtilmektedir.
İptal hükmünün yürürlüğünün ertelenmesiyle, Anayasa Mahkemesi'nce
verilen iptal kararında açıklanan gerekçeye uygun biçimde yeni yasa
çıkartılması ve yönetsel hizmetlerin duraksamadan yürütülmesi amaçlanmaktadır.
Anayasakoyucu, Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, koşulların
oluşması durumunda iptal kararının bir yıla kadar ertelenmesine olanak
tanırken, ertelenmemesi nedeniyle doğacak hukuksal boşluğun kamu düzenini
tehdit veya kamu yararını ihlâl etmesi durumunu, Anayasa'ya aykırılığı saptanan
bir yasanın uygulanmasından daha sakıncalı bulmuştur.
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasına göre, Anayasa
Mahkemesi'nce verilen iptal kararı Resmî Gazete'de yayımlanıncaya kadar (iptal
kararının yürürlüğe girmesi ertelenmemişse) ilgili yasa hükmü yürürlükte kalır.
Yürürlükte kaldığı süre içinde iptale konu olan yasa kuralına göre yapılan
idarî işlemler geçerlidir. Yasa'nın dava konusu geçici maddesi ile
getirilen kural, Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararının yürürlüğe
gireceği tarihe kadar iptal edilen yasa kuralına göre yapılan işlemlerin
geçerli olmasına olanak veren Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasıyla uyum
içindedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu Yasa kuralında Anayasa'nın
153. maddesine aykırılık görülmemiştir.
2- Anayasa'nın 36. Maddesi Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 36. maddesinde, herkesin meşru vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve
savunma hakkına sahip olduğu öngörülmüştür.
Dava konusu geçici madde, davacının kişisel menfaatini ihlâl eden
bir idarî işlem hakkında idarî dava yoluna başvurmasını ve daha geniş anlamda
yargı mercileri önünde hak aramasını önlememektedir. Maddede belirli bir
dönemde ikili kararname ile yapılmış atamaların, biçim ve yetki yönünden
geçerli olduğu kabul edilmiştir.
Bu kuralın getirilmesindeki amaç, yasa gerekçesinde de açıkça
belirtildiği gibi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararının yürürlüğünden önceki
dönemde yapılan atamalarla ilgili olası duraksamaları gidermek ve
belirsizlikleri ortadan kaldırmaktır.
Yasa'ya uygunluk karinesi gereği idarî işlemler yetkili organlarca
kaldırılmadıkları veya değiştirilmedikleri sürece yasalara uygun kabul edilir.
Yukarıda açıklanan "yasaya uygunluk" karinesinden
yararlanan idarî işlemlerin yetkili yargı mercilerince denetlenmesine herhangi
bir yasal ve idarî engel yoktur. Esasen, geçici maddede düzenlenen kural olsun
veya olmasın, kural kapsamında tüm idarî işlemler hakkında Anayasa'nın 125.
maddesine göre idarî yargı yoluna gidilebileceği açıktır. Burada dava konusu
kuralla düzenlenen, İdarî Yargılama Usulü Yasası'na göre yetki, biçim, neden,
konu ve amaç yönlerinden idarî yargı denetimine bağlı olan bir kısım idarî
işlemin belirli bir zaman dilimi içinde yalnız yönlerden denetlenmesidir.
İdarî yargılamada yetki yönünden iptalle sonuçlanan
uyuşmazlıklarda iptal kararı, yetkiyi kullanan idarî organın idare adına karar
almaya yetkisizliğini veya yetkinin yasal koşullanma oluşmadan kullanıldığını
anlatır. Aynı durum, biçim nedeniyle verilen iptal kararları için de
geçerlidir. Dava konusu kuralın yapılan işlemleri yetki ve şekil yönünden
koruduğu ve işlemleri, sebep, konu ve maksat gibi esas yönlerinden
incelenmesini hiçbir biçimde sınırlamadığı açıktır.
Yapılan düzenlemenin bu dönemde haklarında atama işlemi yapılan
görevlilerin idarî dava açmalarını ve idarî yargı yerlerinden hak aramalarını
engelleyici bir yönü yoktur.
İncelenen kuralın Anayasa'nın 36. maddesine aykırı bir yanı
yoktur.
3- Anayasa'nın Başlangıç Bölümü ile 2., 8., 11. ve 104. Maddeleri
Yönünden İnceleme
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'nın Başlangıç Bölümü ile
Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen 2., yürütme yetki ve görevini belirleyen
8., Anayasa'nın bağlayıcı üstünlüğünü düzenleyen 11. ve Cumhurbaşkanı'nın görev
ve yetkilerini düzenleyen 104. maddeler ile bir ilgisi görülmemiştir.
Bu nedenlerle, iptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ve Ali HÜNER
dava konusu kuralın iptali gerektiği düşüncesiyle bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
22.5.1996 günlü, 4141 sayılı "Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un Geçici Maddesi'nin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın
ACARGÜN ile Ali HÜNER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 15.10.1996 gününde karar
verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Samia AKBULUT
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F .
TUNCEL
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
2802 sayılı Yasa'da yapılan kimi değişikliklere ilişkin Anayasa
Mahkemesi'nin 27.4.1993 günlü, Esas 1992/37, Karar 1993/18 sayılı iptal kararı,
12.10.1995 günlü, 22431 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak tanınan altı aylık
sürenin geçmesinden sonra 12.4.1996'da; Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılan
şimdiki 22.5.1996 günlü, 4141 sayılı Yasa ise, yayım günü olan 24.5.1996'da
yürürlüğe girmiştir. Bu Yasa'nın itiraz davasıyla iptali istenen kuralı,
Anayasa Mahkemesi'nin yukarda belirtilen iptal kararının yürürlük gününe değin,
yine bu kararla Anayasa'ya aykırı bulunan yöntem izlenerek ve uygulanarak
yapılan atama işlemlerinin geçerli sayılmasını öngörmektedir.
Çoğunluğun olaya, konuya ve soruna yaklaşım biçimine katılmak
güçtür. Anayasa'nın 153. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının
Resmî Gazete'de yayımlandığı ya da ayrıca kararlaştırıldığı gün yürürlüğe
gireceğinde duraksanamaz. Kararın verildiği ya da Anayasa'nın 153. maddesinin
birinci fıkrasından kaynaklanan zorunlu sonuç bildirme günü yürürlüğe gireceği
savunulamaz. Duyulan ya da öğrenilen karara göre yönetsel işlemleri
değerlendirmek, işlemlerin nitelik ve boyutlarını gözeterek yargıya varmak,
yönetsel yargının yetkisindedir. Onların yorumu ve uygulaması ilgi alanımız
dışındadır. Sorunu, yalnızca Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının yürürlük
zamanına göre değerlendirmek, daraltmaya, bu da yanılgıya neden olur.
Sorun, Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında bağlayıcılığı vurgulanan
Anayasa Mahkemesi kararına göre davranma doğrultusu gözetilerek
değerlendirilmeli ve çözümlenmelidir. Biçimsel olarak, iptal kararının
yürürlüğe gireceği güne değin iptal edilen kural uygulanma niteliğini
yitirmemiştir. Ancak, bu görünüm, geriye yürümezlik durumunun doğruladığı gibi,
iptalden önce bir tür kazanılmış hak niteliğindeki sonuçları korumaktan ve kamu
düzenini sarsacak boşluk doğmasını önleyecek zorunlu uygulamalardan öteye
geçmeye, aykırılığı bilinen kuralı yaşamda tutmaya, kimi gereksiz ya da
sakıncalı işlemleri kotarma aracı saymaya gerekçe yapılamaz. Hukuk devleti,
yasama, yargı, yürütme ve yönetimin tüm birimleriyle yurttaşlara örnek olacak
biçimde davranmasını zorunlu kılar. İnsan hak ve özgürlüklerini sağlıklı
güvencelere bağlayan; tüm işlem ve eylemlerinin bağımsız yargının denetimine
açık olması temelinden başlayarak, evrensel ve üstün hukuk kurallarını gözeten;
Anayasa'nın öncelik ve egemenliğiyle hukukun üstünlüğünü varlık, yaşam ve
geçerlik nedeni bilen; tüm aykırılık, çelişki ve sakıncaları etkin
yaptırımlarla gideren ve karşılayan; demokratik toplumsal düzenin gerekleriyle
bağdaşmayan oluşumlardan kaçınan; anayasal niteliklerini özenle korumaya
çaba gösteren devlet, hukuk devletidir. Anayasa buyruklarına duyarlı olmak,
tanınan sürede, iptal edilen kuralı uygulamak yerine Anayasa Mahkemesi kararının
öngördüğü düzenlemeyi yürürlüğe koymayı gerektirir. Direnme niteliğinde işlem,
özünde geçerli olmayan sakat bir uygulamadır, hukuksallığı savunulamaz.
Özde anayasal düzene, hukukun üstünlüğüne saygıyla açıklanan hukuk
devleti ilkesi, Anayasa'nın egemenliği ve bağlayıcılığıyla birlikte
yasakoyucunun gözetmek zorunda olduğu ilkeleri anlatır. Hukuku, düzenin başlıca
dayanağı olarak benimseyen devlet, gerçek hukuk devletidir. Böyle bir yapıda
hukuka uygunluk en sağlıklı ve en güçlü güvencedir. Kamusal yetkilerin kaynağı
ve çerçevesi olan Anayasa'ya aykırı bir kural, hukuk devleti ilkesiyle
bağdaşmadığı için Anayasa'nın 2., bu yolla da 11. maddesine aykırıdır.
İtiraz konusu kural, yönetsel işlemin tüm öğeleriyle yargıda
incelenip, yeterince ve özgürce tartışılıp doyurucu bir sonuca bağlanmasını
engellemekle hak arama özgürlüğünü olumsuz biçimde etkilediğinden Anayasa'nın
36. maddesine de aykırıdır. Konu, Anayasa'nın 104. maddesinin (b) bölümü 12.
paragraf yönünden de irdelenmelidir. İkili kararname ile Cumhurbaşkanı oluşum
sürecinden çıkarılmaktadır.
Anayasa'ya aykırı bulunan ikili kararnameyi gündemde tutan kural,
bağımsız bir erki etkilemekten ötede yasamanın yargıya elatması, onu
yönlendirmesi, hattâ sınırlayıp kısıtlaması niteliğindedir. Böyle bir kural
olmasa da, yukarda değinildiği gibi, biçimsel yönden 12.4.1996'ya kadar ikili
kararnameyle atama yapılabilecektir. Ama öz yönünden bunun aykırılığı ya da
uygun olmayacağı bilindiğinden bu kuralla geçerlik kazandırılmak, bir özür
nedeni bulunarak ona yaslanıp sığınmak istenilmiştir. Oysa yargıya etki
olasılığı bile, yargının doğasına aykırıdır.
Ayrıca, 22.5.1996 günlü Yasa'yı geriye yürütüp 20.4.1993'den
12.4.1996'ya kadar yapılan atamaları geçerli saymak hukukla bağdaşan bir yöntem
olmadığı gibi yönetim yargısı yerine geçmek olur. Bu tür düzenleme, anayasal
demokratik düzenin ekseni olan erkler-güçler ayrılığı ilkesine de aykırıdır.
"Yetki gasbı" olarak da nitelendirilebilecek bu durum, Anayasa'nın
138. maddesine açık aykırılık oluşturmaktadır. Resmî Gazete'nin 22.6.1989
günlü, 20203 sayısında yayımlanan Mahkememizin 28.2.1989 günlü, Esas
1988/32, Karar 1989/10 sayılı kararında açıklanan mahkemelerin bağımsızlığı
ile yargıçların görevlerindeki bağımsızlığın birbirini tümleyen, birbirinden
ayrılması olanaksız iki kurum bulunduğu yolundaki gerekçe, görüşümüzü
doğrulamaktadır. Mahkemeler, kendi kararlarını değil, ulusun hak ve özgürlüğünü
savunur ve korur. Ulusal egemenlik kapsamında, ulus adına yargı yetkisini
kullanmasının anlam ve amacı da budur.
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasına aykırılık daha gerçekçi
ve kapsamlı yorumla saptanmalıdır. Yeni kuralın iptal edilen önceki kuralla
teknik ve içerik yönden benzerliği tek koşul olmadığı gibi benzememesi de 153.
maddeye aykırı bulmama nedeni olamaz. Amaç ve doğrultu, iptal edilen kuralla
yapılmak isteneni sağlamak ise, yargı kararlarının bağlayıcılığını
gerçekleştirmek için 153. maddeye aykırılıktan iptal kararı verilmelidir.
Olayda, özdeşlik, özde vardır. İçerik, amaç, doğrultu aynıdır. Aynı sözcüklerin
kullanılması koşul sayılmamalıdır. İptal edilen durum, başka bir anlatım ve
geçici bir kuralla yenilenmekte ve yinelenmektedir. Anayasa'nın 153. maddesine
aykırılık bu yönden de belirgindir.
İptal kararı verilmelidir. 16.10.1996
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Ali HÜNER
|