ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1996/1
Karar Sayısı : 1996/18
Karar Günü : 11.6.1996
R.G. Tarih-Sayı :18.10.1997-23144
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Kayseri 2. Sulh Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 1.12.1993 günlü, 3917 sayılı Kanun'un 7.
maddesiyle 6570 sayılı "Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanun"a eklenen
geçici 5. maddenin altıncı fıkrasının Anayasa'nın 2., 10., 125. ve 138.
maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sosyal Sigortalar Kurumu vekili tarafından açılan kira tesbit
dâvasında, dâvalı vekilinin ileri sürdüğü Anayasa'ya aykırılık savını ciddî
bulan Mahkeme 6570 sayılı Yasa'nın geçici 5. maddesinin altıncı fıkrasının
iptali istemiyle başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralı
6570 sayılı Yasa'ya 1.12.1993 günlü, 3917 sayılı Yasa ile eklenen
ve iptali istenilen fıkrayı da içeren geçici 5. madde şöyledir :
"Geçici Madde 5.-
Sosyal Sigortalar Kurumu ile Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumunun sahibi veya ortağı bulunduğu
gayrimenkuller için 1.1.1993 tarihinden önce 22.4.1926 tarih ve 818 sayılı
Borçlar Kanunu ile 18.5.1955 tarih ve 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında
Kanuna göre yapılmış olan kira sözleşmeleri sözleşmelerin bitim tarihinden
itibaren üç ay sonra, işletme hakkının devrine ilişkin sözleşmeler ise bu
Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay sonra sona erer.
Kurumlarca, bu süre içinde rayiç bedel veya emsal bedele uygun
olarak yeni kira bedeli ve şartları tespit edilerek kiracıya tebliğ olunur.
Eski kiracının, birinci fıkrada belirtilen üç ayı takip eden (30) gün içinde
yeni kira bedeli ve şartları üzerinden 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları
Hakkında Kanun hükümlerine göre kira sözleşmesi yapmaya veya teklif edilen yeni
kira bedeline sulh hukuk mahkemeleri nezdinde itiraz etmeye hakkı vardır. 30
günlük süre içinde itiraz ve rüçhan hakkını kullanmayan ve gayrimenkulü tahliye
etmeyen kiracıların tahliyesi ilgili icra memurluğunca sağlanır.
Belirlenen kira bedeline karşı süresi içinde dava açılması
halinde, dava sonucuna kadar Kurumlarca tespit edilen yeni kira bedeli
üzerinden ödeme yapılır. Dava sonucunda belirlenen kira bedeline göre, kiracı
lehine doğacak farklar takip eden aylara ait kira bedelinden mahsup edilir.
Kira bedellerinin tespitine ilişkin davalarda, toptan eşya
fiyatlarındaki artış yüzdeleri dikkate alınmaz.
Mahkeme kararının kesinleşmesinden başlayarak otuz gün içinde,
mahkemece tespit edilen kira bedeline göre kiracının 22.4.1926 tarih ve 818
sayılı Borçlar Kanunu ile 18.5.1955 tarih ve 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları
Hakkında Kanuna göre yeni kira sözleşmesi yapmaya hakkı vardır. Bu süre içinde
sözleşme yapmayan ve varsa birikmiş kira farklarını ödemeyen kiracının tahliyesi
ilgili İcra Memurluğundan talep edilir.
Bu şekilde tespit edilen yeni kira bedelleri, yılda bir defa
Devlet İstatistik Enstitüsü tüketici fiyat endeksindeki artış oranından az
olmamak üzere rayiç veya emsal değere yükseltilir.
Birinci fıkrada belirtilen kurumların kamu kuruluşlarına
kiralanmış bulunan gayrimenkulleri hakkında da yukarıdaki hükümler
uygulanır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3- "MADDE 13.- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve
milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, Cumhuriyetin, millî
güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkın ve
genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde
öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak
kanunla sınırlanabilir.
Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar
demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörül dükleri amaç
dışında kullanılamaz.
Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve
hürriyetlerin tümü için geçerlidir."
4- "MADDE 48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır."
5- "MADDE 125.- İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı
yargı yolu açıktır.
Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askerî
Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır.
İdarî işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim
tarihinden başlar.
Yargı yetkisi, idarî eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun
denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve
esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idarî eylem ve işlem
niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.
İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız
zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının
birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına
karar verilebilir.
Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş
halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile
yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.
İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle
yükümlüdür."
6- "MADDE 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye
ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Ahmet N. SEZER, Sacit ADALI, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN,
Mustafa BUMİN, Samia AKBULUT, Ali HÜNER, Lütfi F. TUNCEL ve Fulya
KANTARCIOĞLU'nun katılmalarıyla 18.1.1996 günü yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine,
esas incelemenin "Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sahip
olduğu gayrimenkuller"le sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle
karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen Yasa kuralları ile aykırılık savına dayanak yapılan
Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü : A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam
ve Kapsamı
1.6.1955 gününde yürürlüğe giren 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları
Hakkında Yasa'da belediye teşkilatı olan yerlerle iskele, liman ve
istasyonlardaki musakkaf taşınmaz malların kiralanmaların da, kiralayanla
kiracı arasındaki hukuksal ilişkilerde bu Yasa kuralları ile Borçlar Yasası'nın
bu Yasa'ya aykırı olmayan kurallarının uygulanacağı
öngörülmüştür. Böylece, 6570 sayılı Yasa'yla kira konusunda sözleşme
özgürlüğüne kimi sınırlamalar getirilmiştir.
Uzun bir uygulama döneminden sonra 11.10.1983 günlü, 2192 sayılı
Yasa'yla 6570 sayılı Yasa'ya eklenen geçici 3. madde ile TC. Emekli Sandığı,
SSK, Bağ-Kur, Türkiye Kızılay Derneği, Darüşşafaka Cemiyeti ve bağlı vakıflar,
mazbut ve mülhak vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Veremle Savaş ve Kanserle
Savaş Dernekleri adına kayıtlı ve bunların kamu kuruluşları ve kamu yararına
çalışan derneklerle müştereken sahip oldukları taşınmazlara ilişkin kira
sözleşmelerinin Yasa'nın yürürlüğünden başlayarak altı ay içinde sona ereceği
öngörülmüş ve bu kurumlara yeni kira sözleşmelerini râyiç ve emsal bedel
üzerinden yapabilme olanağı tanınmıştır.
15.1.1985 günlü, 3151 sayılı Yasa'yla 2192 sayılı Yasa kapsamına
alınmayan, belediyeler, il özel idareleri ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü
adına kayıtlı ya da bunların kamu kuruluşları veya kamu yararına çalışan
derneklerle birlikte sahip oldukları taşınmazlara ilişkin
kira sözleşmeleri hakkında da 2192 sayılı Yasa'ya koşut hükümler
getirilmiştir.
6570 sayılı Yasa'da son değişiklik, 3917 sayılı Yasa ile
yapılmıştır. Bu Yasa'yla 6570 sayılı Yasa'ya eklenen ve itiraz konusu kuralı da
içeren geçici 5. madde, SSK ve Bağ-Kur'un sahibi bulunduğu taşınmazların kira
bedellerini günün emsal veya râyiç kira bedeli düzeyine yükseltilmesi amaçlanmıştır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, kamu kurumlarının taşınmazlarının
kira bedellerinin yargı organlarınca tesbit edilmesine karşın, Sosyal
Sigortalar Kurumu ile Bağ-Kur'a ait taşınmazların kiracılarının kira bedellerinin
yılda bir kez Devlet İstatistik Enstitüsünce belirlenen fiyat endeksindeki
artış oranından az olmamak üzere, râyiç veya emsal değere göre saptanmasını
öngören geçici 5. maddenin altıncı fıkrasının Anayasa'nın 2., 10., 125. ve 138.
maddelerine aykırılığı nedeniyle iptalini istemektedir.
6570 sayılı Yasa'yla getirilen kira sözleşmelerindeki
sınırlamaların anlamı, Yargıtay kararlarıyla yorumlanarak bu konudaki yasal
boşluk içtihatlarla doldurulmuş, zaman zaman da toplumsal ve ekonomik
gereksinimlere göre bu kararlarda belirli gelişme ve değişiklikler olmuştur.
6570 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği günden bu yana, toplumun
içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal koşullarla bunlara yön veren düşünceler
önemli birçok değişikliğe uğramıştır. Daha önce para-banka, kambiyo, iç ve dış
ticaret konularında konulmuş olan yasal kısıtlamalar, bu gelişmelere koşut
olarak kaldırılmış, değiştirilmiş ve azaltılmıştır. Kira konusunda da
toplumdaki bu değişmelere ve yeni eğilimlere uygun olarak kimi değişiklikler
yapılmış ve kısıtlamaların azaltılması ya da gereksinimlere göre yeniden
düzenlenmesi yoluna gidilmiştir.
Geçici 5. maddede, Yasa'nın yürürlüğünden önce SS.K. ve Bağ-Kur'un
sahip veya ortağı bulunduğu taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin bu
sözleşmelerin bitiminden itibaren üç ay sonra sona ereceği öngörülmüştür.
Maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının Anayasa'ya
aykırılığı daha önce ileri sürülmüş, ancak bu istem Anayasa Mahkemesi'nin
18.7.1994 günlü, Esas 1994/44, Karar 1994/56 sayılı kararı ile reddedilmiştir.
1- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Başvuru kararında, 6570 sayılı Yasa'ya ve Borçlar Yasası'nın
ilgili maddelerine göre Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur dışındaki herhangi
bir tüzel ya da gerçek kişilere ait taşınmazların kira tutarları mahkemelerce
hak ve nasafet kurallarına göre saptanırken, SSK ve Bağ-Kur taşınmazlarının
kiralarının Devlet İstatistik Enstitüsü'nce belirlenen yıllık tüketici
fiyat endekslerindeki artış oranına göre saptanmasının Anayasa'nın eşitlik
ilkesine aykırı düşeceği ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 10. maddesinde, "Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye
veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün
işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek
zorundadırlar." denilmektedir.
"Yasa önünde eşitlik ilkesi", hukuksal durumları benzer
olanlar için sözkonusudur. Bu ilkeyle, yasa önünde eşitlik, yani hukuksal
eşitlik öngörülmektedir. Eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan
kişilerin yasalarca aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak ve kişilere yasa
karşısında ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Bu ilkeyle
aynı durumda bulunan kimi kişi ve topluluklara ayrı kurallar uygulanarak yasa
karşısında eşitliğin bozulması yasaklanmıştır. Durum ve konumlarındaki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları gerekli
kılabilir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı
düzenlemeyi eşitlik ilkesine aykırı değil, geçerli kılar. Anayasa'nın
amaçladığı eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar
aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın
öngördüğü eşitlik ilkesi çiğnenmiş olmaz. Kişisel nitelikleri ve durumları
özdeş olanlar için yasalarla değişik kurallar konulamaz. Ancak, durumlarındaki
değişikliğin doğurduğu zorunluluklara, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere
dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesiyle, eşitlik ilkesinin
çiğnendiği sonucu çıkarılamaz.
Kamu taşınmazlarının bir bölümü, kamu hizmetine özgülenmeden gelir
getirmek amacıyla kiraya verilmektedir. Kamu hizmetine özgülenen taşınmazların,
kamu hukuku ilişkisi içerisinde ve idare hukuku kurallarına göre yönetilmesine
karşın kiraya verilen taşınmazlar ise, kiracılar yönünden özel hukuk
kurallarına bağlıdır. Ancak, kamu idaresi ile taşınmazı arasındaki ilişki özel
hukuktaki malik-taşınmaz arasındaki mülkiyet ilişkisinden farklıdır. Özel
hukukta mâlik, taşınmazı üzerinde dilediği biçimde tasarruf yetkisine sahip
iken, kamu idareleri, taşınmazlarının kiralanmasında, satılmasında yasalarca
belirlenen kurallara uymak ve elde ettikleri gelirleri de kamu hizmetine ayırmak
zorundadırlar. Öte yandan, bunlardan elde edilen gelirin, kamu hizmetine
harcanması da, bu taşınmazların kamu hizmetine dolaylı olarak özgülenmesi
anlamındadır. Bu nedenle, taşınmazını kiralayan kamu idareleriyle, özel kişiler
ayrı hukuksal konumdadırlar.
Bu durumda itiraz konusu kuralın Anayasa'nın eşitlik ilkesine
aykırı bir yönü bulunmamaktadır. İstemin reddi gerekir.
2- Anayasa'nın 36. ve 125. Maddeleri Yönünden İnceleme
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Geçici 5. maddenin ikinci
fıkrasında tespit olunan kira bedeline karşı kiracıların sulh hukuk
mahkemelerinde itiraz hakları getirilmiş iken, altıncı fıkrada bu yolun kapalı
tutularak Anayasa'nın 125. maddesine aykırılık oluşturulduğunu ileri
sürmektedir.
Anayasa'nın kişinin hakları ve ödevleri bölümünde yer alan ve hak
arama hürriyeti başlığını taşıyan 36. maddesinde, "herkes, meşrû vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir" denilerek, yargı yolunun herkese
açık olduğu belirtilmektedir.
Yürütme bölümündeki 125. maddesinde ise, idarenin her türlü eylem
ve işlemine karşı yargı yoluna gidebileceği öngörülmüştür.
İtiraz konusu altıncı fıkrada, Anayasa'nın 36. ve 125.
maddelerinde öngörülen yargı yolunu engelleyen ya da kısıtlayan herhangi bir
kural bulunmamaktadır.
Bu nedenle itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 36. ve 125.
maddelerine aykırı değildir.
3- Anayasa'nın 138. Maddesi Yönünden İnceleme
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme Geçici 5. maddenin altıncı
fıkrasıyla kiranın saptanmasında, Devlet İstatistik Enstitüsü'nce belirlenen
tüketici fiyat endeksinin sınırlayıcı bir ölçü olarak getirilmesinin
Anayasa'nın 138. maddesinin ilk fıkrasındaki ilkeye aykırılık oluşturduğu
savındadır.
Anayasa'nın 138. maddesinin birinci fıkrasında, "Hâkimler,
görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî
kanaatlerine göre hüküm verirler" denilmektedir. Bu kural ile yargıçların,
yargı yetkisini kullanırken izleyecekleri yol gösterilmiş ve yargı
bağımsızlığının genel ilkeleri ortaya konulmuştur. Bu Anayasa maddesi ile
yargıçların hüküm verirlerken öncelikle yasaların düzenledikleri kurallara
uyacakları öngörülmektedir. İtiraz konusu Yasa kuralı ise bir kısım kurumlara
ait taşınmazların kiralanması ile ilgili olarak yeni yasal ölçütler
getirmektedir. Bu nedenle de konunun Anayasa'nın 138. maddesiyle ilgisi
bulunmamaktadır.
4- Anayasa'nın 48. ve 13. Maddeleri Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 48. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin dilediği
alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu öngörülmüştür.
Sözleşme hürriyeti en geniş anlamda, temel yasalardan olan Borçlar
Yasası'nda düzenlenmiştir. Borçlar Yasası'nda 19. maddesinde "Kanunun
sureti kat'ıyede emreylediği kavaidi hukukiyeye veya kanuna muhalif, ahlâka
(adaba) veya umumi intizama veyahut şahsî hükümlere muteallik haklara mugayir
bulunmadıkca iki tarafın yaptıkları mukaveleler muteberdir" denilerek,
yasalara, toplum düzeni ve genel ahlâk anlayışına aykırı olmamak koşuluyla
sözleşme hürriyetinin sınırları ve uygulanma esasları belirlenmiştir.
Borçlar Yasası yanında pek çok yasada sözleşme özgürlüğünü
düzenleyen kurallar yer almaktadır.
Anayasa'nın 13. maddesinde, temel hak ve hürriyetlerin maddede
gösterilen nedenlerle sınırlandırılabileceği ve bunlarla ilgili genel ve özel
sınırlamaların demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamayacağı ve
öngörüldükleri amaç dışında kullanılamayacağı esası getirilmiştir.
Kimi sosyal güvenlik kurumlarının sahibi veya ortağı olduğu
taşınmazların kira bedellerinin tesbitinde kiranın alt sınırını belirleyen
itiraz konusu kuralla sözleşme özgürlüğü, kamu yararı amacıyla
sınırlandırılmıştır. Öte yandan bu sınırlama demokratik toplum düzeni
gereklerine de aykırı görülmemiştir. Bu nedenle, kural Anayasa'nın 48. ve 13.
maddelerine aykırı değildir.
5- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme
Mahkeme, itiraz konusu kuralı Anayasa'nın 2. maddesindeki sosyal
devlet ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesindeki "sosyal hukuk devleti"
ilkesi 60. maddesindeki "sosyal güvenliği sağlama" görevi birlikte
ele alınmalıdır.
Anayasa'nın 60. maddesinde herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip
olduğu ve devletin sosyal güvenliği sağlayacak tedbirler alması ve bunun için
teşkilat kurması gerektiği öngörülmektedir.
Anayasa'nın 60. maddesi ile özel bir görev verilen sosyal güvenlik
kurumlarının yasal yükümlülüklerini yerine getirebilmeleri için bu kurumların
ellerindeki fonları ve taşınmazlarını ekonomik ve güncel gereklere göre
değerlendirmelerine olanak sağlayan yasal kurallar yürürlüğe konulması doğaldır
ve sosyal devlet ilkesinin gereğidir.
Bu sebepten sosyal hukuk devleti esaslarına aykırılığı yönündeki
itiraz yerinde görülmemiştir.
Yukarıda yazılı nedenlerle itirazın reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN ile Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
18.5.1955 günlü, 6570 sayılı "Gayrimenkul Kiraları Hakkında
Kanun"a, 1.12.1993 günlü, 3917 sayılı Yasa'nın 7. maddesiyle eklenen
geçici 5. maddenin sınırlama kararı uyarınca incelenen altıncı fıkrasının
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN ile Haşim
KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
11.6.1996 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
|
|
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
|
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
Üye
Fulya
KANTARCIOĞLU
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1996/1
Karar Sayısı : 1996/18
Kamu düzeniyle doğrudan ilgili olduğundan yasa kapsamına alınması
olağan bulunan taşınmaz kiralanması işlemlerinde, Anayasa özel biçimde
öngörmedikçe, kamu malı olmayan taşınmazların bağlı olduğu kurallar kimi kamu
taşınmazlarına da uygulanır. Yürürlükteki 6570 nolu taşınmaz mal kiraları
hakkındaki Yasa, ayrıcalık tanımadan (özel kurallarla, yasalarla ayrı işleme
bağlı tutulanlar dışında) kamusal ve özel (gerçek ya da tüzel kişilerin olsun)
taşınmazlarının kiralanmasında etkin olan dayanaktır. Sözlü ya da yazılı
anlaşma ile kiralanan taşınmazları konu edilen ilişkiler, anlaşmazlığın
nedenine, izlenen yasal yolun tümüne göre 6570 nolu Yasa'ya, Borçlar Yasası'na
ve İcra ve İflâs Yasası'na uyularak düzenlenip yürütülür. 6570 nolu
Yasa'nın 14. maddesi "Devlet İhale Yasası'na bağlı olarak kiraya verilen
taşınmazlar hakkında da bu yasa kurallarının uygulanacağını" açıklamakla
birlikte 1. maddesi, kesinlikle, "...kiralayanla kiracı arasındaki
hukuksal ilişkilerde bu yasa ile Borçlar Yasası'nın bu yasaya aykırı olmayan
kurallarının uygulanacağını" öngörmektedir. Çoğunluk görüşüyle oluşan
kararın dayanakları hukuksallıktan uzaktır ve yanlış alana oturtulmuştur.
Buraya kadar yapılan kısa açıklamadan saptanmaktadır ki, kiralama
ilişkilerinde SS.K. ile gerçek kişiler ve özel hukuk tüzel kişileri arasında
hiçbir ayırım yoktur. Anayasa buna olur vermemiştir. 6570 nolu Yasa bunu asla
öngörmemiştir. Anayasa'nın açıkça kurala bağlamadığı, yorumla da
genişletilmeye, başka ve değişik biçimde düşünülmeye elverişli olmayan konuda, ayrıcalıklı
uygulamayı yerinde bulmak, Anayasa'ya aykırı olduğu gibi Anayasa Mahkemesi'nden
beklenen özene, hukuksal atılımlardaki öncülük niteliğine, hukuk devletini
gerçekleştirmekteki görevine de aykırıdır. Taşınmazın SS.K. malı olması,
kamusal niteliği ve gelirinin kamu giderlerini karşılamada kullanılması da
temel ilişkiyi, yasal ilkeyi değiştiremez, anayasal düzeyin üzerine çıkamaz.
Aşağıda ayrıntılarıyla değineceğimiz aykırılıklar, hukuksal güven ve inanı
sarsacak ölçüde ağır olmuş, SS.K.'na tanıdığı ayrıcalıkla anayasal düzeni
olumsuz yönde etkilemiştir. Karar gerekçesinin hiçbir yanı aykırılığı giderici,
uygun buluşu doyurucu değildir. Kamusal yanı yadsınmamakla birlikte kiralayan -
kiracı ilişkilerinin özel hukuk alanında kaldığı, özel 6570 nolu Yasa'nın bunu
amaçladığı, Anayasa Mahkemesi kararlarıyla Yargıtay kararlarının ilkelerle,
sorunların çözümü doğrultusunda bulunduğu kuşkusuzdur. Kararda yer verilen
tarihçe, iptal konusu geçici maddenin uygunluk denetiminde gözetilecek
bilgi ise de gerekçe değildir. Yerindelik denetimi yapılmadığına göre, olayın
uygunluk ya da aykırılığı değil, iptali istenen maddenin Anayasa karşısındaki
varlığı, yapısı, geçerliği irdelenecektir. Yasa'nın her kiralayana değil,
6570 nolu Yasa kapsamındaki kimi kiralayanlara tek yanlı olanaklar getirdiği,
geçici maddede sayılan kiralayanlar için özel nitelik taşıyan bir kuralı
içerdiği tartışma götürmeyecek açıklıktadır. Düzenlenen ilişki de özel hukuk
ilişki de özel hukuk ilişkisidir. İlişkinin yanlarından birisine açık olan kapı,
öbürüne kapalı tutulunca, anayasal egemenlikten, hukuk üstünlüğünden söz
edilemez. Enflasyonu körükleyiciliği, politik kökenli girişimlere araç
olabilirliği bir yana, bir kamu kurumunu yasayla haksız, aykırı bir işleme itme
görünümü, kamusal ögelerin temelde gözardı edildiğini ortaya koymuştur.
Yalnızca kira bedelini artırmaya yönelik düzenleme, Yasa'nın kamu düzenine
ilişkin niteliğiyle bağdaşmamıştır. Kiracıyı korumasız bırakan kuralın
(maddenin S.S.K.'nu kayırıcı içeriğiyle bellidir) kamu düzeniyle uyumlu olduğu
savunulamaz. Anarşiye dönüşen kira sorunlarında 3917 nolu Yasa yeni
anlaşmazlıkların kaynağı durumundadır. İstatistik bilgileri kira ve konut
sorununun önemini kavramak için yeterli uyarıdır. Yalnızca bedelini
ayrıcalıklı kiralayanlar için düşünen Yasa, aykırılıkların dizini
görünümündedir. S.S.K.'nun artırma ve sözleşme ile kiraya verdikleri, sık sık,
yılda birkaç kez bedel artırımı yoluna gittikleri kabûl edilmese
bile iptali istenen kuralla getirilmek istenen ölçüsüzlük, zorlama apaçıktır.
Kimi kiralayanların bedel artırımını "tesbit" yoluyla sınırlı
tutarken, SS.K.'na kiracılarını güçlüklere düşürücü tek yanlı uygulamalar,
"oldu bitti"ler sağlamak, Yasa'nın işlevi olamaz. Yasa, kendi
varlığıyla çelişemez. Anayasa katında kimsenin bir başkasından önceliği,
üstünlüğü ve önemi olamaz. Anayasa Mahkemesi bu sonucu sağlamakla yükümlüdür.
Karara metni alınan (içerikteki tek yanlı tutum bellidir) eldeki
3917 nolu Yasa'ya eklenen geçici 5. maddenin Anayasa'ya aykırılığını kanıtlayan
kimi ayrıntılar, sırasıyla şunlardır:
1- Yürürlükteki kira sözleşmelerinin tek yanlı ve kesin bozumu,
hukuksal güveni ve kamusal dengeyi ortadan kaldırmaktadır. Sözleşme süreci,
başlangıç gününden bitim gününe uzayan süreyi kapsar. Süre, 6570 nolu Yasa'nın
11. maddesi gereğince kendiliğinden uzayarak, kira bedeli dışında, yanları
bağlar. Denetlenen Yasa, sözleşme süresi boyunca kiracı lehine doğmuş hakları
ortadan kaldırmakla hukuk devleti ilkesine aykırı düşmektedir. Kazanılmış
hak kavramının bilimsel yönden tartışması ayrı, konumuz dışı bu kurumun
varlığının benimsenip benimsenmemesi ayrıdır. Gelenekleşmiş, yaşamın hukuksal
bir dalı olmuş "kazanılmış hak", yalnızca geçmişe ilişkin edinmeyi
değil, geleceği de bu geçmişe bağlı olarak aynı durumda korumayı öngörür.
Bu edinmeyi tanımayarak, üstelik tek yanlı ortadan kaldırmak, hukuka inancı
sarsan, hukuk dışı bir tutumdur. Kiracının, sürmekte olan kira ilişkisinde,
yükümlülüklerini yerine getirdiği sürece yan olmak hakkı, yararlanmak hakkı
yürürlükteki kurallarla kendisi gibi kiralayanı da bağlı görmek hakkı, hukukun
varlığı gereğidir. Bu gerek incelenen yasa ile yok edilmiştir. Kiralayan olarak
Belediyenin, taşınmaz olarak kiralanan malının, öbür kiralayanlardan ve
taşınmazlardan hiçbir ayrılığı, yasal nitelik değişikliği yoktur. Geliri ve
kiralamada kimi yasa kurallarının uygulanması niteliğini etkileyemez.
Yasa, SS.K.'nun taşınmazlarına ilişkin sözleşmeleri
etkilemektedir. Yürürlüğe önceden konulmuş kurallara uygun biçimde düzenlenen
bu sözleşmelerin iki yanını birlikte korumak, iki yana eşit davranmak, bu
sözleşmelerden doğan haklara saygı göstermek hukuk devleti olmanın doğal
gereğidir. İncelenen yasa ile bu gerek de çiğnenmiştir. Doğmuş hakkı tanımak,
kazanılmış hakka saygı göstermektir. Sözleşmenin geleceği kapsaması kazanılmış
hak kavramına ayrılığı değil, tersine, bu kurumu tümüyle tanımayı gerektirir.
Yalnız iç hukukta değil, uluslararası hukukta da benimsenen "kazanılmış
hakların korunması" önceki hukuksal durumun, belirlenmiş yapının, kurumun
geçerliğini sürdürmesidir. Bunu sona erdirmenin yararı, yöntemi üzerinde
değişik düşünceler olabilir. Ancak, hukuksallığı kuşkusuzdur ve öncelik taşır.
Sona erdirme biçimi yasal da olsa, kazanılmış bir hakka dokunmak, üstelik tek
yanlı olarak, hukuka güveni yıkar. Özel hukukta kazanılmış hakların korunmasına
ilişkin birçok örnek vardır. Geleceği kapsayan süre anlaşmasıyla, o süre sonuna
değin kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkememizin bu yolda önceki kararlarına da
ters düşülmüştür. Hukukta kazanılmış hak, kamu kesiminde olsun, özel kesimde
olsun güvenirliğin kanıtı, uygunluğun ölçüsüdür. Olmadık bir nedenle çiğnenmesi
anayasal düzeyde haklı bulunamaz.
2- Millî Güvenlik Konseyi zamanında yürürlüğe konulan 11/10/1983
günlü, 2912 nolu Yasayla TC. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar Kurumu, Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur),
Türkiye Kızılay Derneği, Türk Hava Kurumu, Darülaceze Müdürlüğü, Darüşşafaka
Derneği ve bağlısı vakıflar, mazbut ve mülhak vakıflar ile Vakıflar Genel
Müdürlüğü, Verem Savaş ve Kanserle Savaş Dernekleri adına kayıtlı ya da
bunların kamu kuruluşları ya da kamu yararına çalışan derneklerle ortaklaşa
sahip bulundukları taşınmazlara ilişkin kira sözleşmeleri için 3151 nolu
Yasa'yla benzer kurallar getirilmesi haklı bir neden sayılamaz. Aykırı örnek,
örnek olamayacağı gibi 3012 nolu Yasa ile kiracılara itiraz hakkı tanınıp
tesbit davası yolu açılarak aykırılığın azaltılması yolu izlenmiştir.
Olağanüstü dönemin ürünü olan bir yasa, olağan dönem için örnek oluşturamaz.
3- Benzer 2912 nolu ve 3151 nolu Yasalar ile inceleme konusu 3917
nolu Yasa, adı sayılan kamu kurumlarına (hukuksal ilişkide taşınmazının özel
taşınmazdan, kimliğinin de özel kişiden ayrılığı yoktur) para değerinin düşmesi
sonucu yetersiz kalan kira bedellerini bozarak (feshederek) günlük bedeller
üzerinden kira sözleşmesini yeniden yaptırma yolunu açmakla yasama organınca,
Devletin hukuksal dengeyi sağlama görevi çiğnenmiştir. Devlet, kamu kurumlarına
zorlayıcı yöntemlerle haklar sağlarken, yurttaşlarını hem bunlara karşı yeterli
biçimde korunmamış, hem de taşınmaz sahibi gerçek ve tüzel kişilere aynı hakkı
tanımaktan özellikle kaçınmıştır. SS.K., bir yurttaşın kiracısı ise kiralayanın
eli-kolu bağlıdır, bir yurttaş S.S.K.'nun kiracısı ise Kurum'un gözdağı
niteliğindeki işlemlerle sokağa atmasına kadar geniş olanakları vardır. Bu
eşitsizliği, bu ayrıcalığı yasa sağlayamaz, Anayasa Mahkemesi buna geçerlik
tanıyamaz.
S.S.K.'nun da özel kişiler gibi yargı yoluna başvurarak tesbit
davasıyla yeni kira bedeli istemek hakkı varken, ayrıcalıklarla donatılıp
"iş işten geçince" itiraz yolunun açılması hukuk içinde savunulamaz.
Yasama organının, yapılmış bir sözleşmenin yanları arasına girmesi ve onların
istençlerine (iradelerine) bakmaksızın, sözleşmelere son vermesinin anayasal
hiçbir dayanağı yoktur. Üstelik, kamu yönetimi, kiraya verirken istediği
koşullarla sözleşme yapabilmektedir. Gelirinin kamu giderine ayrılması
taşınmazın ve ilişkinin niteliğini etkileyemez.
4- Anayasa'nın 48. maddesinde öngörülen "sözleşme
hürriyeti"nin anlam taşıyabilmesi, yürürlükteki hukuk kurallarına uygun
olarak yapılan sözleşmelerden doğan haklara, yanlar gibi üçüncü kişilerin de
saygı göstermesini sağlayan, aykırı davranışları önleyen bir hukuk düzeninin
kurulmasına bağlıdır. Böyle bir düzeni kurmak ve sürdürmek Devletin görevidir.
Olayımızda ise, Devlet, kendi hukuk kurallarına uyularak oluşturulmuş
sözleşmeleri yanların istençlerine aldırmaksızın sona erdirmiş, böylece
"sözleşme özgürlüğü" sözde kalmıştır. Borçlar Yasası'nın 19/1.
maddesiyle de ilkesi benimsenmiş, 2. maddesiyle sınırları çizilmiş sözleşme
özgürlüğü bu Yasa'yla tanınmamıştır. Yasama organının kişiler arasındaki
bağıtlara kendiliğinden elatmasının, hukuk devleti niteliğiyle uyuşur yönü
yoktur. Nesnel (objektif) iyi niyet kurallarına yanlardan birinin aykırı
davranmasında çözüm yeri yasama organı değil, yargı organıdır. Yanların özgür
ve bağımsız istençleriyle oluşmuş, yükümlülükler getiren sözleşmeyi bir
yan için geçersiz kılma olanağı getiren kural, Devletin koruması gereken duruma
neden olmasının örneğidir. Böylece 3917 nolu Yasa ile "sosyal devlet"
ve "hukuk devleti" ilkeleri çiğnenmiştir.
5- Özel malları kamu malı gibi değerlendirip bağlı oldukları
rejimde ayrılık savunan çoğunluk kararı, kamu malı ve özel mal ayrımında
yanlışlıklara neden olacak düşüncelere bağlanmıştır. Ayrıcalıklı bir
düzenlemeyi uygun gösterebilme çabasına bağlı bu düşünceyi Anayasa'nın 10.
maddesine uygun bulmak olanaksızdır. Eşitlik ilkesi, ayırım
gözetilmeksizin yasa katında eşitliği öngörmektedir. Aynı hukuksal konumda
(statüde) bulunmalarına karşın, S.S.K.'nun özel hukuk kurallarına bağlı
taşınmazları için 3917 nolu Yasa ile getirilen ayırımı, hukuk dışında
kalmaktadır. "Yasa önünde eşitlik ilkesi" aynı hukuksal durumdaki
kişilere ayrı davranılamayacağı, hak, yüküm ve yararlarda aynı ölçütlerin
uygulanacağı, ayrıcalık ve özelliklerin anayasal dayanağı bulunmadıkça
birbirinden ayrı işleme bağlı tutulamayacağı anlamındadır. Bu üstün
ilkeyi, hukuksal olanakları, yol ve yöntemleri bulunan bir konuda SS.K. için
gözardı etmek, hukuk devleti inancını sarsıcı bir kalkışmadır. Bu inancın sarsılmasını
gerektiren küçük-büyük ayırımı yapılmayacak aykırılıklar hukuk için en ciddî
tehlikelerdir. Kamu tüzel kişisi kiralayan olunca, öbür kiralayanlardan ayrı
durumda, ayrı nitelikte olamaz. Hukuksal durum ise hepsi için
"aynı"dır. Gerçek, değişik anlatımlarla değişemez.
Anayasa'nın üstünlüğünden hiçbir nedenle ödün verilemez. Onu daha
çağdaş, daha hukuksal, daha demokratik kılacak yerde bağlayıcı ve engel
durumuna sokmak uygun bir tutum ve yerinde bir davranış değildir.
6- İtiraz konusu altıncı fıkranın daha belirgin kılınması için,
onu da içeren geçici 5. madde hakkında yukarıda sırasıyla anlatılan durumlar,
sorunu daha iyi açıklamıştır.
Geçici 5. maddenin önceki fıkralarının öngördüğü yöntemler
izlenerek saptanan kira bedellerinin her yıl (yılda bir kez) Devlet İstatistik
Enstitüsü'nün belirlediği tüketici fiat endeksindeki artış oranından az olmamak
üzere "rayiç" ya da "emsal" değere yükseltilmesi haksız
uygulamanın belirgin bir örneğidir. Hukuk devleti, ayrıklık ve ayrıcalıkları,
çok haklı nedenlerle çok özgün ve zorunlu durumlar dışında, en aza indiren,
kira işlerinde "kamu malı" ayrımını da dışlayan devlettir. Kamuda
çalışanlar, gerekli özen ve duyarlığı göstererek kamu mallarını değerine uygun
bedellerle kiralayabilirler. Hukuku gözardı ederek yasa zoruyla bedel yüklemesi
yoluna gidilmemelidir. S.S.K.'nun akçalı durumunun gerektirdiği yasal önlemler,
devlet katkısı ve yeni düzenlemeler aynıdır.
Kiracı-kiralayan ilişkilerini, toplumsal barış ve kamu düzeni
yönünden dengelemek zorunluluğu, sosyal hukuk devleti niteliğinin bir
gereğidir. Ancak, ne yanlardan birini yeğleme, ya da kayırma ne de kesimler
arasında ayrıcalığa yol açma biçiminde olamaz. Maddenin 1.1.1993'den önceki
kira sözleşmelerini amaçlaması, durumunu değiştiremez. Sözleşme özgürlüğü, fıkranın
getirdiği özel uygulama ile bu konuda geçersiz sayılmıştır. Yargı kararına
katlanamama, onu etkisiz kılarak yürütme-yönetim yararına sonuç alma, yarar
sağlama amacı açıktır. Hukuk devleti, kendi özel yararı için hukuku çiğnemekten
kaçınan devlettir. Özel hukuk konularında, özel işlem ve uygulamalarla genellik
dışına çıkıp kamu kuruluşları için zorlayıcı olmak hukuk devleti niteliğiyle
bağdaşmaz.
Bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz. 11/6/1996
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|