"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Mahkemenin başvuru kararının gerekçesi şöyledir :
"213 sayılı Yasanın 4008 sayılı yasa ile değişik 359 uncu maddesi uygulamada, 647 sayılı yasanın 4 üncü maddesi ile para cezasına çevrilebilmekte ve tecil edilmekte iken, aynı yasanın 360 ıncı maddesi gereğince verilen hapis cezasının 1 günü sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin 1 aylık brüt tutarının yarısı üzerinden para cezasına çevrilebilmekte ve 647 sayılı yasanın 6 ncı maddesi gereğince tecil hükümleri uygulanamamaktadır.
Aynı yasanın 2 ayrı ceza maddesinin uygulanmasında, ceza kaidelerinin musaviliği prensibine aykırı, ceza adaleti hak ve nisfet ölçüleri ile bağdaşmayan bir durum ortaya çıkmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının başlangıç bölümünde her Türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak, milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi, manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu prensibi kabul edilmiştir.
Kişinin temel hak ve hürriyetlerinin kısıtlanmasında kabul edilen cezai müeyyideler, hak, hukuk, adalet ve eşitlik ilkeleri ile bağdaşır nitelikte olması gerekir. 213 sayılı Yasanın 359 uncu maddesinin paraya çevrilmesinde tatbik edilecek ceza miktarı 900.000.- lira ağır para cezası iken 360 ıncı maddesinde 180 milyon liraağır para cezasıdır. Bu durumda 213 sayılı yasanın 360 ıncı maddesinin Anayasanın hak, adalet ve eşitlik kuralına uygun olmadığını göstermektedir.
Netice : Yukarıda açıklanan nedenlerle 213 sayılı yasının 360 ıncı maddesinin öngördüğü hapis cezasının para cezasına çevrilmesi yöntemi ile paraya çevrilen miktarın ertelenemeyeceği hükmü Anayasaya aykırı olduğu düşüncesiyle bu bölümün iptali için gereği arz olunur.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1995/40
Karar Sayısı : 1995/38
Karar Günü : 15.8.1995
R.G. Tarih-Sayı :16.12.1997-23202
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Burdur Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değiştirilen 360. maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'nın Başlangıç'ının altıncı paragrafı ile 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Sanığın iş yerinde ödeme kaydedici cihaz kullanmadığı ve 3100 sayılı Yasa'nın, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 38. maddesiyle değişik mükerrer 8. maddesinin birinci fıkrası yoluyla 213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 360. maddesine aykırı davrandığı için açılankamu davası nedeniyle Mahkeme, maddenin ikinci fıkrasının iptali istemiyle başvuruda bulunmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenilen Yasa Kuralı
4.1.1961 günlü, 213 Sayılı Vergi Usul Yasası'nın 24.6.1994 günlü, 4008 Sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değişik 360. maddesinin ikinci fıkrası şöyledir :
"Kaçakçılığa teşebbüs suçu nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi halinde, para cezası tutarının hesabında, hapis cezasının her bir günü için sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınır ve hükmolunan bu para cezası ertelenemez."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır :
1- Anayasa'nın Başlangıç'ının altıncı paragrafı
" Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;"
2- "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
C- İlgili Anayasa Kuralı
İlgili Anayasa maddesi şudur :
"MADDE 38.- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Suçve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini veyakanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsîdir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir müeyyide uygulayamaz. Silahlı kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL'in katılmalarıyla 18.7.1995 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesinesınırlama sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen yasa kuralı ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- İtiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın değişik 4. maddesinde, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların her günü için en çok onbin lira hesabıyla para cezasına çevrilme esası getirilmekte ve genel olarak suçlunun ve suçun işlenmesindeki özellikleri gözönünde bulundurulmaktadır.
Vergi Usul Yasası'nın itiraz konusu 360. maddesinin ikinci fıkrasında ise, vergi kaçakçılığına teşebbüsten dolayı hapis cezasına hükmolunması ve bu cezanın paraya çevrilmesine karar verilmesi durumunda, bir günlük hapis cezası karşılığı sanayi sektöründe çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin bir aylık brüt tutarının yarısı esas alınarak vergi kaçakçılığına teşebbüs gibi çok özel bir durum düzenlenmekte ve vergi kaybının önlenmesine yönelik caydırıcı ve etkin önlemler getirilmektedir. Ayrıca, 360. maddenin ikinci fıkrasıyla getirilen ve her yıl belirlenen asgari ücret ölçüsüyle, ekonomik alanda yaşanan yıllık para değerindeki kaybın para cezalarına olumsuz yönden yansıması önlenmekte ve böylece, suç ve ceza arasında bulunması gereken duyarlı denge sağlanmaktadır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesine göre, Anayasa Mahkemesi, yasaların Anayasa'ya aykırılığı konusunda ilgililer tarafından ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. İstemle bağlı kalmak koşuluyla başkagerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık kararı verebilir. Bu nedenle itiraz konusu kural, yakın ilişkisi gözetilerek Anayasa'nın 38. maddesi yönünden de ayrıca incelenmiştir.
1- Anayasa'nın 38. Maddesi Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 38. maddesinde, suç ve cezaların yasallığı ve ceza sorumluluğunun kişiselliği ilkesi benimsenmektedir. Bu ilkeler toplum ve bireyler yönünden önemli güvenceler oluşturmaktadır.
Bu çerçevede yasakoyucunun, değişen ve gelişen toplum yaşamından kaynaklanan gereksinimleri karşılamak amacıyla suç ve ceza alanında yeni düzenlemeler getirmesi olağandır. Hangi eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne tür ve oranda ceza verileceğini saptama, yasama organının yetkisindedir.
İtiraz konusu kural uyarınca kaçakçılığa teşebbüs nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesi durumunda, para cezasının hesabında, hapis cezasının her gününe karşılık sanayi sektöründe 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen yürürlükteki asgari ücretin, bir aylık tutarının yarısı esas alınacağından, suç işleyen kişi hakkında öngörülen ceza, suç gününden önce belirlenmiş olmaktadır.
Kuralın Anayasa'nın 38. maddesine aykırı bir yönü görülmemiştir. İtirazın reddi gerekir.
2- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesiyle aynı hukuksal durumda olan kişilerin aynı kurallara, değişik hukuksal durumda olanların ise değişik kurallara bağlı tutulması öngörülmektedir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmemektedir. Yasaların uygulanmasında dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrılığı gözetilmesi ve bu nedenlerle eşitsizliğe yol açılması Anayasa katında geçerli görülmemektedir. Bu mutlak yasak, birbirinin aynı durumda olanlara ayrı kuralların uygulanmasını ve ayrıcalıklı kişi ve toplumların yaratılmasını engellemektedir. Kimi yurttaşların haklı bir nedene dayanarak değişik kurallara bağlı tutulmaları eşitlik ilkesine aykırılık oluşturmamaktadır. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve değişik uygulamaları gerekli kılabilmektedir. Özelliklere, ayrılıklara dayandığı için haklı olan nedenler, ayrı düzenlemeyi aykırı değil, geçerli kılmaktadır. Aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme aykırılık oluşturmaktadır. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik, eylemli değil, hukuksal eşitliktir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik gerçekleşmiş olacaktır. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz. Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklarla, kamu yararı ya da başka haklı nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalargetirilmesi durumunda Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği sonucu çıkarılamaz.
Kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesi, çağdaş ceza hukukunun getirdiği insancıl bir anlayıştır. Bu kuralın uygulanma koşul, sınır ve kapsamı, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesi ile Türk Ceza Yasası'nın değişik 119. maddesinde belirlenmiştir.
Gerek Türk Ceza Yasası'nda gerekse ceza kurallarını içeren öbür yasalarda özgürlüğü bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilebilme olanağını ortadan kaldıran ve daha güç koşullara bağlayan ayrık kurallara da yer verildiği görülmektedir.
Zaman içinde toplumsal gereksinmeleri karşılamak, kişi ve toplum yararının zorunlu kıldığı düzenlemeleri yapmak, toplumdaki değişikliklere koşut olarak alınan önlemleri güçlendirmek, geliştirmek, etkilerini daha çok artırmak ya da tam tersine bunları hafifletmek ya da ortadan kaldırmak yasakoyucunun yetkisindedir.
213 sayılı Vergi Usul Yasası'nın 360. maddesinin ikinci fıkrasında, kaçakçılığa teşebbüs suçunun niteliği, kapsamı ve cezalandırmadaki amaç gözetilerek, bu suç nedeniyle hükmolunan hapis cezasının paraya çevrilmesinde 647 sayılı Yasa'da öngörülenden farklı bir düzenleme yapılmıştır.
Yasakoyucunun kaçakçılığa teşebbüs suçundan verilen hapis cezasının paraya çevrilmesinde daha ağır para cezasını öngörmesi ve erteleme olanağını kaldırması cezanın caydırıcılık etkisini arttırmak amacına yönelik bulunmaktadır.
Bu nedenle, itirazın reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ile Ali HÜNER bu görüşlere katılmamışlardır.
3- Anayasa'nın Başlangıç'ının Altıncı Paragrafı Yönünden İnceleme
İtiraz konusu Yasa kuralının, Anayasa'nın Başlangıç'ının altıncı paragrafı ile ilgisi bulunmamaktadır.
VI- SONUÇ
4.1.1961 günlü, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun, 24.6.1994 günlü, 4008 sayılı Yasa'nın 21. maddesiyle değiştirilen 360. maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Ahmet N. SEZER, Yalçın ACARGÜN ile Ali HÜNER'in karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
15.8.1995 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
Başkanvekili
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU
Üye
İhsan PEKEL
Selçuk TÜZÜN
Ahmet N. SEZER
Samia AKBULUT
Yalçın ACARGÜN
Sacit ADALI
Ali HÜNER
Lütfi F. TUNCEL
Nurettin TURAN