ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1995/6
Karar Sayısı : 1995/29
Karar Günü : 6.7.1995
R.G. Tarih-Sayı :10.02.1996-22550
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Gaziantep Vergi Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 4.5.1994 günlü, 3986 sayılı "Ekonomik Denge
İçin Yeni Vergiler İhdası ile 1.7.1964 Tarihli ve 488 Sayılı, 2.7.1964 Tarihli
ve 492 Sayılı, 7.11.1984 Tarihli ve 3074 Sayılı, 25.10.1984 Tarihli ve 3065
Sayılı, 31.12.1960 Tarihli ve 193 Sayılı, 21.7.1953 Tarihli ve 6183 Sayılı,
2.2.1981 Tarihli ve 2380 Sayılı, 15.7.1963 Tarihli ve 277 Sayılı Kanunların
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un, 1. maddesinin
(a) bendi ile 2. maddesinin (a) bendinin Anayasa'nın 73., 2. ve 19. maddelerine
aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY
Serbest meslek kazancından dolayı adına Ekonomik Denge Vergisi
tarh ve tahakkuk ettirilen davâcının, tahakkuk işleminin iptali için açtığı
davada ileri sürdüğü 3986 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin Anayasa'ya aykırılığına
ilişkin savı Mahkemece, 2. maddenin (a) bendi yönünden ciddî bulunması ve 1.
maddesinin (a) bendinin de Anayasa'ya aykırı görülmesi üzerine, Yasa'nın 1. ve
2. maddelerinin (a) bendlerinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne
başvurulmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
3986 sayılı Yasa'nın iptali istenen kuralları şunlardır:
1- "Madde 1- Aşağıda sayılan mükellefler ekonomik denge
vergisine tabidirler:
a) Kazanç ve iratlarını yıllık, münferit ve özel beyanname ile beyan
eden gelir veya kurumlar vergisi mükellefleri,"
2- "Madde 2- Ekonomik denge vergisi:
a) Gelir veya kurumlar vergisine ilişkin olarak 1994 takvim
yılında verilmesi gereken yıllık, özel veya münferit beyannamelerdeki matrahlar
üzerinden % 10;"
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İtiraz gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları da şunlardır:
1- "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 19.- Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine
sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen:
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik
tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen
bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir
küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için
verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir
akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık
yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda
belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne
aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, yada hakkında sınır dışı etme
yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması;
halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak
kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla
veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde
hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü
halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun
şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama
sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması
halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda engeç hâkim huzuruna çıkarılıncaya
kadar bildirilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye
gönderilmesi için gerekli süre hariç engeç kırksekiz saat ve toplu olarak
işlenen suçlarda ençok onbeş gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu
süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun
bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde
uzatılabilir.
Yakalanan veya tutuklanan kişinin durumu, soruşturmanın kapsam ve
konusunun açığa çıkmasının sakıncalarının gerektirdiği kesin zorunluluk
dışında, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma
veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest
bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün
yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa
sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı
halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı
merciine başvurma hakkına sahiptir.
Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları
zarar, kanuna göre, Devletçe ödenir."
3- MADDE 73.-Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi, İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N.
SEZER, Haşim KILIÇ, Mustafa BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL'in
katılımıyla yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik
giderildiğinden işin esasının incelenmesine, sınırlama sorununun esas inceleme
evresinde ele alınmasına 26.1.1995 gününde oybirliği ile karar verildi.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa kuralları ile aykırılık savına dayanak yapılan
Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten ve Maliye Bakanı ile iki yetkilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- İtiraz Konusu Kuralların Anlam ve Kapsamı
Yasa'nın genel gerekçesinde şöyle denilmektedir:
"1980'li yılların ikinci yarısından günümüze kadar kamu
finansman açıklarında sürekli bir artış eğilimi görülmüştür. Bu durum, iç
finansman yapımızı bozmuş ve dış ticaret açıklarının büyüme eğilimine girmesine
neden olmuştur. Yıllarca biriken sorunlar ve bozulan ekonomik dengeler, bu
konuda ciddi tedbirlerin alınmasını zorunlu kılmıştır.
Kamu finansman açıklarının hızla aşağılara çekilmesi, enflasyonun
düşürülmesi, dış ticaret açıklarının kapatılması, sağlıklı ekonomik büyümenin
gerçekleştirilmesi, kamunun ekonomi içindeki yerinin yeniden tanımlanması ve
sonuç olarak ekonominin yeniden istikrara kavuşturulması amacıyla alınması
gereken tedbirlerin en önemlilerinden birisi de vergi gelirlerini artırmaktır.
Bu düşünceden hareketle bir defaya mahsus olmak üzere ilave bir vergi alınması
için Tasarı hazırlanmıştır."
3986 sayılı Yasa ile kimi yeni vergiler ihdas edilmekte, ek vergiler
getirilmekte ve kimi yasalarda da değişiklik yapılmaktadır.
Yasa ile getirilen yeni vergiler, bir defaya mahsus olmak üzere
alınması öngörülen Ekonomik Denge Vergisi, Net Aktif Vergisidir. Ek vergiler
ise Ek Gayrimenkul Vergisi ve Ek Motorlu Taşıtlar Vergisidir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 3986 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin
(a) bendi ile 2. maddesinin (a) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri
sürmektedir.
İtiraz konusu kurallar Gelir ve Kurumlar Vergisi mükelleflerinden
alınan Ekonomik Denge Vergisi'ne ilişkindir. Bunlardan 1. maddenin (a) bendinde
vergi yükümlüsü, 2. maddenin (a) bendinde ise verginin konusu, matrahı ve oranı
ile ilgili esaslar belirlenmektedir.
1- Birinci maddenin (a) bendi
3986 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (a) bendine göre, kazanç ve
iratlarını yıllık beyanname ile beyan etmek zorunda olan tam ve dar yükümlülüğe
tabi gelir ve kurumlar vergisi yükümlüleri, Gelir Vergisi Yasası'nın 101.
maddesine göre kazanç ve iratlarını, münferit beyanname ile beyan eden gerçek
kişiler ve Kurumlar Vergisi Yasası'nın 22. maddesine göre madde kapsamına giren
kazançlarını özel beyanname ile beyan eden dar yükümlü kurumlar, Ekonomik Denge
Vergisinin yükümlüsü olacaklardır.
2- İkinci maddenin (a) bendi
Bu bende göre, Gelir veKurumlar Vergisi yükümlülerinin 1993 yılı
ile ilgili olarak 1994 yılı içinde verdikleri yıllık, özel veya münferit gelir
ve kurumlar vergisi beyannamelerindeki matrahlar üzerinden % 10 ekonomik denge
vergisi alınacaktır.
Hayat standardı esasına tabi olan gelir vergisi yükümlülerinin
beyanlarının, hayat standardı esasına göre hesaplanan kazanç tutarından daha
düşük olması halinde, bu yükümlülere ilişkin gelir vergisi tarhiyatı hayat
standardı esasına göre bulunan matrah üzerinden yapıldığı için ekonomikdenge
vergisi tarhiyatı da aynı matrah üzerinden yapılacaktır.
B- Sınırlama Sorunu
Bakılmakta olan davada, davacının serbest meslek kazancından
dolayı yıllık beyanname veren gelir vergisi yükümlüsü olası nedeniyle Anayasa
Mahkemesi,
"4.5.1994 günlü, 3986 sayılı "Ekonomik Denge İçin Yeni
Vergiler İhdası ile 1.7.1964 Tarihli ve 488 Sayılı, 2.7.1964 Tarihli ve 492
Sayılı, 7.11.1984 Tarihli ve 3074 Sayılı, 25.10.1984 Tarihli ve 3065 Sayılı,
31.12.1960 Tarihli ve 193 Sayılı, 21.7.1953 Tarihli ve 6183 Sayılı, 2.2.2981
tarihli ve 2380 Sayılı, 15.7.1963 Tarihli ve 277 Sayılı Kanunların Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"a yönelik iptal istemine
ilişkin esas incelemenin;
A- 1. maddesinin (a) bendinin (Kazanç ve iratlarını yıllık,...
beyanname ile beyan eden gelir... vergisi mükellefleri,"
B- 2. maddesinin (a) bendinin "Gelir ... vergisine ilişkin
olarak 1994 takvim yılında verilmesi gereken yıllık, ... beyannamelerdeki
matrahlar üzerinden % 10;" la sınırlı olarak yapılmasına,"
6.7.1995 gününde oybirliğiyle karar vermiştir.
C- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında 3986 sayılı Yasa'nın 1. maddesinin (a) bendi ile
2. maddesinin (a) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
İtiraz konusu kurallar ekonomik denge vergisi'ne ilişkindir. 1.
maddenin (a) bendi verginin yükümlüsü, 2. maddesinin (a) bendi ise verginin
konusu, matrahı ve oranı ile ilgilidir. Aralarında bütünlük bulunması nedeniyle
birlikte incelenecektir.
1- Anayasa'nın 73. Maddesi Yönünden İnceleme
Anayasa'nın "Vergi Ödevi" başlıklı 73. maddesinin
birinci fıkrasında, "Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî
gücüne göre, vergi vermekle yükümlüdür." denilmektedir.
Fıkrada, verginin "genel olması", "mali güce
göre" ve "kamu giderlerini karşılamak üzere" alınması
öngörülmektedir.
Genellik ilkesi, herkesin, vergi ödemesi gerektiğini anlatır. Bu
kural, sosyal sınıf farkı gözetilmeksizin herkesin elde ettiği gelir, kazandığı
servet ya da harcamaları üzerinden vergi ödemesi esasını öngörür.
Malî güce göre vergilendirme ise, verginin kişilerin ekonomik ve
kişisel durumlarına göre alınmasıdır. Bu ilke, malî gücü fazla olanın, malî
gücü az olana oranla daha fazla vergi ödemesi gereğini belirler. Malî güç
genellikle ödeme gücü anlamında kullanılmaktadır. Malî gücün tanımı Anayasa'da
bulunmamakla birlikte, kamu maliyesi açısından genellikle, gelir, servet ve
harcamalar malî gücün göstergeleridir. Verginin malî gücü göre alınması aynı
zamanda vergide eşitlik ilkesinin uygulama aracıdır.
Vergide eşitlik ilkesi, yükümlülerin vergi ödeme güçleri dikkate
alınmak suretiyle vergilendirmenin yapılmasını öngörür. Başka bir deyişle,
kişilerin genel vergi yüküne kendi ödeme güçlerine göre katılmalarını anlatır.
Bu durumda,Anayasa'da öngörülen verginin "malî güce göre
ödenmesi" ilkesi, "herkesin vergi ödemesi" ilkesiyle birlikte
vergilendirmede adalet ve eşitlik ilkesine uygunluğu gösterir ve sosyal
Devletin niteliğinin en etkin uygulama aracını oluşturur. Vergi yükünün adilve
dengeli dağılımı bu ilkelere uyularak sağlanır.
Vergide eşitlik ilkesi, mali gücü aynı olanların aynı vergiyi
ödemeleri, mali gücü farklı olanların ise ayrı oranda vergilendirilmesidir.
Anayasa'nın 73. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mali
gücüne göre vergi ödemesi öngörülmüş ve aynı maddenin ikinci fıkrasında ise bu
yolla vergi yükünün adaletli ve dengeli bir biçimde dağılımının sağlanması
amaçlanmıştır.
Sermaye iratlarının, ücretlere göre farklı vergilendirilmesi en az
geçim indirimi, artan oranlı (müterakki) vergilendirme gibi uygulamalar vergi
yükünün adalete uygun ve sosyal amaçlı dağıtımının araçlarıdır.
Yasakoyucu, vergilendirme yetkisini kullanırken, anayasal
kurallara uymak koşuluyla, gelir, servet veya harcamanın vergilendirilmesinde
konulara, nitelik veya miktarlara göre kimi değişik ölçütler getirebilir;
gelirin unsurlarına ve miktarına göre ayrı yükümlülükler ve oranlar
belirleyebilir.
Ekonomik Denge Vergisi, Gelir Vergisi yükümlülerinin 1994 takvim
yılında vermeleri gereken yıllık, münferit ve özel beyannamelerdeki matrahlar
üzerinden % 10 oranında ödenecektir.
Ekonomik denge vergisinin 1993 yılı için verilen Gelir ve Kurumlar
Vergisi beyannamesindeki matrahlar üzerinden hesaplanması, bu vergide, matrah,
muafiyet, istisnalar ve indirimler vs. gibi ana kavramlar yönünden gelir ve
kurumlar vergisinin esas alındığını göstermektedir. Bu verginin bir defaya
mahsus ve gelir vergisi matrahından % 10 oranında alınmasının, malî güce göre
alınması ilkesiyle çatışan bir yanı bulunmamaktadır. Verginin malî gücü aşan
oranda alındığı savıda, %10 oranının fazla olmaması nedeniyle yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle, 3986 sayılı Yasa'nın 1/a ve 2/a, maddeleri,
gelir vergisi yükümlüleri yönünden Anayasa'nın 73. maddesine aykırı
bulunmamaktadır.
Yekta Güngör ÖZDEN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN 3986 sayılı
Yasa'nın 2. maddesinin (a) bendi yönünden yukarıdaki görüşlere
katılmamışlardır.
2- Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İnceleme
a- Yasa hükümlerinin geçmişe yürütülmesi konusu
Davadilekçesinde, ekonomik denge vergisinin bir yıl önceki
kazançlar üzerinden alınarak geçmişe dönük yükümlülük getirdiği, bu nedenle,
kazanılmış hakların korunması ve hukukî güvenlik ilkelerine ve dolayısıyla
Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğü ileri
sürülmektedir.
Anayasa Mahkemesi, birçok kararında hukuk devletini, bütün işlem
ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygunluğunu başlıca geçerlik koşulu bilen,
her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurmayı amaçlayan ve bunu geliştirerek
sürdüren, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan insan haklarına saygı duyarak bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, Anayasa ve hukuk kurallarına bağlılığa özen gösteren,
yargı denetimine açık olan yasaların üstünde yasakoyucunun da bozamayacağı
temel hukuk ilkeleri ile Anayasa'nın bulunduğu bilincinden uzaklaşmayan devlet
olarak tanımlamış; Devletin tüm işlem ve eylemlerinin hukuk kurallarına uygun
olması anlayışının, kazanılmış haklara saygı duyulmasını da içerdiğini, ancak
kazanılmış bir haktan bahsedilebilmesi için bu hakkın yeni yasadan önce
yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla eylemli biçimde elde edilmiş
olmasının aranacağını belirtmiştir.
Vergide adalet de bu anlamda kazanılmış haklara dokunulmamasını
gerektirir.
Vergi Hukukunda geriye yürümenin söz konusu olup olmadığının
saptanabilmesi için vergiyi doğuran olayın tanımının yapılması gerekmektedir.
Vergi Usul Kanunu'nun 19. maddesine göre, Vergi alacağı, vergi yasalarının
vergiyi bağladıkları olayın meydana gelmesi veya hukuksal durumun oluşması ile
doğar. Vergiyi doğuran olayın meydana geldiği anda yürürlükte olan yasa
uygulanacaktır. Vergiyi doğuran olay tamamlandıktan sonra, bu olaya ilişkin
vergi yükünün arttırılması geriye yürüme olarak nitelendirilebilir.
Ekonomik denge vergisi uygulamasında, yasanın geriye
yürütülmesinin söz konusu olup olmadığının anlaşılması için 3986 sayılı
Yasa'nın 2. maddesinin açıklanması yerinde olacaktır.
3986 sayılı Yasa'nın 2. maddesine göre ekonomik denge vergisi,
1993 yılı kazançlarına ilişkin olarak 1994 takvim yılında verilmesi gereken
beyannamelerde yer alan matrahlar üzerinden alınacaktır. Maddede geçen ücret
gelirleri 1993 yılında elde edilen ücretlerdir. Götürü usule tabi gelir vergisi
yükümlüleri yönünden ise, 1994 yılına ilişkin götürü matrahlar ekonomik denge
vergisinin de matrahı sayılmıştır. Ancak, ekonomik denge vergisi ekonomik
koşulların gerektirdiği finansman ihtiyacını karşılamak için Devletin egemenlik
gücüne dayanarak koyduğu yeni bir vergidir. Bu anlamda gelir ve kurumlar
vergisine ek olmayıp başlı başına bir vergidir. Bir yıl önceki kazançlara
ilişkin matrahlar üzerinden alınması, geriye dönük vergi koyma anlamına gelmez.
Bu vergide vergiyi doğuran olay, beyanname verilmesi, 1994 yılına
ilişkin götürü matrahın belirlenmesi, ücretlerde belirli miktara ulaşılmasıdır.
Böyle olunca, geriye yürümeden söz edilemez.
b- Malî Gücü Aşma Savı
İtiraz gerekçesinde, geçmiş döneme ilişkin matrah üzerinden gelir
vergisi alındıktan sonra aynı matrahtan %10 oranında ekonomik denge vergisi
alınmasının mükerrer bir vergilendirme olduğu, mükellefin ödeme gücünü aşan
ölçüde yük getirdiği belirtilmektedir.
Yükümlünün ödeme gücünü aşan ölçüde yük getirildiği savını hukuk
devleti ilkesi yönünden değerlendirirken, getirilen yükümlülüğün ağırlığına
bakmak gerekecektir. Getirilen yükümlülüğün ağırlığı temel hak ve özgürlükleri
kullanılmaz hale getiriyorsa, Anayasa'ya aykırılıktan söz edilebilir.
Ekonomik denge vergisi, vergi yükü olarakgelir vergisine ek % 10
oranında yükümlülük öngörmektedir. Bunun, temel hak ve özgürlükleri kullanılmaz
ağırlıkta ve kişinin ödeme gücünü aşan ölçüde yük getirdiği söylenemez.
c- Olağanüstü Vergi Niteliği Konusu
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin kararında, ayrıca, Anayasa'daki
ağır ekonomik bunalımla ilgili kurallar işletilmeden, başka bir deyişle ülke
genelinde ağır ekonomik bunalım nedeniyle olağanüstü hal ilân edilmeden,
olağanüstü bir vergi olan 3986 sayılı Yasa'nın anılan maddeleri ile getirilenyükümlülüğe
ilişkin düzenlemenin, Anayasa'nın, 2. maddesine aykırı olduğu ileri
sürülmektedir.
Başvuru kararında, 3986 sayılı Yasa ile getirilen düzenlemenin
olağanüstü bir vergi olduğu iddiasının kanıtı olarak, 1050 sayılı Muhasebe-i
Umumiye Kanunu'nun 39. ve 42. maddeleri gösterilmekte; bütçe yasası ile verilen
yetki dışında vergi alınamayacağı, oysa 3941 sayılı 1994 Malî Yılı Bütçe
Yasası'na ekli B ve C cetvellerinde 3986 sayılı Yasa'ya yer verilmediği
belirtilmektedir.
Hukukumuzda yasalar arasında hiyerarşik farklılık bulunmadığından
yasanın yasaya uygunluğu zorunluluğu yoktur. Sonraki Yasa (Lex posterior)
durumunda olan 3986 sayılı Yasa önceki yasanın kendisiyle çalışan kuralları
yerine geçer.
Ayrıca, 1994 Malî Yılı Bütçe Yasası'nın (C) cetvelinin sonunda
"Bu cetvellerde herhangi bir şekilde belirtilmeyen Umumi ve Hususi
Bilcümle Kanun, Kanun Hükmünde Kararname, Kararname, Tüzük, Yönetmelik, Genel
Tebliğ vesair mevzuat ile ikili ve çok taraflı her türlü anlaşmaların gelir,
tarh, tahakkuk ve tahsiline ilişkin hükümleri" denilerek çok geniş
kapsamlı bir hüküm konulmuştur.
Öte yandan, 3986 sayılı Yasa'nın öngördüğü vergiler bir kez
alınmaları nedeniyle olağanüstü olarak nitelendirilse bile, bu uygulamanın
mutlaka olağanüstü hâlin ilânını takiben yapılması zorunluluğu bulunmamaktadır.
Önemli olan devlete ait vergilendirme yetkisinin, Anayasa'ya ve Anayasa'nın
öngördüğü vergilendirme ilkelerine uygun kullanılmasıdır.
Anayasa'da bir defaya mahsus vergi alınmasını engelleyen herhangi
bir kural bulunmamaktadır ve itiraz konusu kuralların, bu nedenle Anayasa'nın
2. maddesine aykırı bir yönü yoktur.
Yekta Güngör ÖZDEN, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN 2. maddenin (a)
bendi yönünden bu görüşe katılmamışlardır.
3- Anayasa'nın 19. Maddesi Yönünden İnceleme
İtiraz gerekçesinde, kapatılan bir dönemin hukukî düzenlemesinden
farklı olarak, bu döneme uygulanmak üzere sonradan ihdas edilen 3986 sayılı
Yasa'nın, kişinin hukukî güvenliğini zedelediğinden Anayasa'nın 19. maddesine
aykırı olduğu belirtilmektedir.
Anayasa'nın 19. maddesi, suçlu sayılan kişinin güvenliğini (kişi
güvenliğini) düzenlemektedir. Yasaların geçmişe yürütülmesi konusu ise,
Anayasa'nın 2. maddesindeki hukuk devleti ilkesine bağlı hukuksal güvenlikle
ilgilidir.
Anayasa'nın 19. maddesinin konuyla ilgili bir yönü
bulunmamaktadır.
VI- SONUÇ
4.5.1994 günlü, 3986 sayılı "Ekonomik Denge İçin Yeni
Vergiler İhdası İle 1.7.1964 Tarihli ve 488 Sayılı, 2.7.1964 Tarihli ve 492
Sayılı, 7.11.1984 Tarihli ve 3074 Sayılı, 25.10.1984 Tarihli ve 3065 Sayılı,
31.12.1960 Tarihli ve 193 Sayılı, 21.7.1953 Tarihli ve 6183 Sayılı, 2.2.1981
Tarihli ve 2380 Sayılı, 15.7.1963 Tarihli ve 277 Sayılı Kanunların Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un sınırlama kararı
uyarınca incelenen;
A- 1. maddesinin (a) bendinin "Kazanç ve iratlarını yıllık,
...beyanname ile beyan eden gelir... vergisi mükellefleri," yönünden
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
B. 2. maddesinin (a) bendinin "Gelir ... vergisine ilişkin
olarak 1994 takvim yılında verilmesi gereken yıllık, ... beyannamelerdeki
matrahlar üzerinden % 10;" yönünden, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Haşim KILIÇ ile Yalçın ACARGÜN'ün
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
6.7.1995 gününde karar verildi.
|
|
|
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
|
|
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
|
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F.
TUNCEL
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/6
Karar Sayısı : 1995/29
Bir önceki yıl için belirlenen vergiyle ilgisi bulunmayan; onun
eki ya da kalıntısı olmayan; bağımsız, özgün ve yeni bir vergi türünde
nitelenip tanımlanan "ekonomik denge vergisi"nin anayasal ölçütler
gözardı edilerek salınması, yasama yetkisinin, bu konuda, Anayasa'ya aykırı
kullanılmasının sonucudur.
Anayasa'nın 73. maddesiyle öngörülen "malî güç"
düşünülmeden, her yükümlüden aynı oranda vergi istemek, eşitlik uygulaması
sanılarak eşitsizlik yaratmaktır. Devlet gücünün temel öğelerinden başlıcası
olan "vergilendirme", adaletli davranışın en belirgin biçimde
yansıdığı alandır. Sosyal devlet ilkesinin gerektirdiği özen, akçalı gücün
gözetilmesini zorunlu kılar. Vergilendirme yöntemlerinin uygulanması, yasamanın
ve yürütmenin anayasal sınırlarda özgörüsü (takdiri)yle olanaklıdır. Denetlenen
düzenleme ise tersine bir örnektir. Devletin öncelikle vergi alanında güveni
güçlendirmesi gerekir.
Bu nedenle, çoğunluk benimsemesine karşı görüşle oyumu kullandım.
6.7.1995
|
Başkan
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1995/6
Karar Sayısı : 1995/29
3986 sayılı Yasa ile öngörülen Ekonomik Denge Vergisi'nin matrah
ve oranlarına ilişkin düzenlemeleri aşağıdaki nedenlerle Anayasa'ya aykırı
bulduğumuzdan çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
Yasa'nın 2. maddesinde; gelir vergisi mükelleflerinin 1994 takvim
yılı için verdikleri vergi beyannamelerindeki beyan ettikleri matrahlar
üzerinden % 10 oranında Ekonomik Denge Vergisi alınacağı belirtilmektedir.
Anayasa'nın 73. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kamu
giderlerini karşılamak üzere mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü olduğu
belirtildikten sonra ikinci fıkrasında da, maliye politikalarını uygulayan
Devlete vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımını gerçekleştirme görevi
yüklenmiştir. Çoğunluk görüşünde de belirtildiği gibi, mali güce göre
vergilendirme, kişilerden ekonomik ve şahsî durumlarına göre vergi alınmasını
öngörür. Başka bir anlatımla mali gücün göstergeleri olarak kabul edilen
kazanılan gelir, servet veya yapılan harcamalar esas alınarak çok kazanandan
veya çok harcayandan çok vergi, az kazanandan veya az harcayandan az vergi
anlayışı mali güç kavramının temel unsurudur. Bu anlayışın esas alınmadığı bir
vergilendirme sistemi ne adildir ne de dengelidir. Bir kişinin mali gücünün
kavranabilmesi için çok çeşitli vergi teknikleri uygulanmaktadır. En az geçim
indirimi, artan oranlı vergilendirme (müterakkiyet ilkesi), sermaye iratlarının
ücrete göre farklı vergilendirilmesi (ayırma ilkesi) mali güce en çok yaklaşılarak
adil bir vergilendirmenin temel araçlarıdır. Yasakoyucu vergi çeşit, oran ve
yükümlülükleri tesbit ederken Anayasal ilkelere uymak zorundadır. Mali gücü
kavramak da Anayasal bir zorunluluktur.
Yasa'nın 2. maddesinin (a) bendinde gelir vergisi yükümlülerinin
beyan ettikleri matraha uygulanacak vergi oranı % 10 olarak tesbit edilmiştir.
Oysa, mali gücün kavranılması için bu oranın gelir dilimlerine göre artan
oranlı olarak saptanması gerekirdi. Zira 10 milyon kazancı olan bir vergi
mükellefi ile 100 milyon kazancı olan bir vergi mükellefinin bu kazançlarından
temin ettikleri marjinal fayda oldukça farklıdır. Bu farklılık farklı oranlarda
vergilendirmeyi zorunlu kılar. Gelir vergisininyapısı artan oranlı
vergilendirmeyi uygulamaya da en elverişli vergi tipidir. Yükümlünün mali
gücüne ulaşmak bu tekniklerle mümkündür. Mali güç oranında vergi yüküne
katlanmak fedakarlıkta eşitliği de doğurur.
Ekonomik denge vergisi yeni bir vergidir. Ekvergi niteliği yoktur.
Bir önceki vergi döneminin matrahının esas alınması o dönemin vergisinin bir
uzantısı ya da bağlantısı olduğu anlamına gelmez. Çoğunlukta böyle kabul ettiği
için mükerrer bir vergilendirme olarak değerlendirilmemiştir. Yeni bir
vergilendirme olduğuna göre mali güce ulaşma yolları da yeniden uygulanması
gerekirdi. Çoğunluk görüşünde de Ekonomik Denge Vergisi yeni bir vergilendirme
türü olarak kabul edilmesine rağmen kararın bir yerinde "Ekonomik Denge
Vergisi 1993 yılı için verilen Gelir ve Kurumlar Vergisi Beyannamesindeki
matrahlar üzerinden hesaplanması, bu vergide, matrah, muafiyet, istisnalar ve
indirimler vs. gibi ana kavramlar yönünden gelir ve kurumlar vergisinin esas
alındığını göstermektedir." denilerek önceki döneme ait vergiile bağ
kurulmuş, orada uygulanan mali güce ulaşma tekniklerini Ekonomik Denge Vergisi
içinde geçerliliğini devam ettirdiği anlayışına varılmıştır. Yeni bir vergi
türü olarak kabul edildikten sonra böyle bir anlayışa ulaşmak çelişki doğurur.
Yasa'nın 2. maddesinde verginin matrah ve oranını tesbit eden (a)
fıkrası bu haliyle Anayasa'da öngörülen mali güce göre vergilendirme ilkesini
gerçekleştirmeyi sağlayamayacağından Anayasa'nın 2. ve 73. maddelerine
aykırılık oluşturmaktadır. Bu nedenle çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.
|
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Haşim KILIÇ
|