ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1994/66
Karar Sayısı: 1994/63
Karar Günü: 21/7/1994
İPTAL
DAVASINI AÇAN: Ana muhalefet (Anavatan) Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi
Grubu adına Grup Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN.
İPTAL
DAVASININ KONUSU: 6.6.1994 günlü Resmî Gazete’de yayımlanan 533 sayılı
"Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname"nin 3987 sayılı Yetki Yasası’nın iptali nedeniyle anayasal dayanaktan
yoksun bulunduğu ve Anayasa’nın 2., 6., 7., 8., 11., 87., 91., 138., 153. ve
168. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemidir.
II- YASA METİNLERİ:
A. İptali
İstenilen Kurallar:
İptali
istenilen 533 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname" şöyledir:
Bazı
Kanunlarda değişiklik yapılması; 5/5/1994 tarih ve 3987 sayılı Kanun’un verdiği
yetkiye dayanılarak Bakanlar Kurulunca 30/5/1994 tarihinde kararlaştırılmıştır.
Madde
1- 7/3/1954 tarihli ve 6326 Sayılı Petrol Kanunu’nun 6’ncı maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
6- Petrol ile ilgili; müsaade, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi alma
hakkı devlet adına, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı'na aittir. Ortaklık bu
hakkı bizzat veya idaresine ve sermayesine hâkim olduğu uzman kuruluşlar
aracılığı ile kullanır veya bu Kanun hükümleri dahilinde bu kuruluşlara
devredebilir.
Bu
Kanundaki esaslara uygun olmak şartıyla, sermayelerinde kamu payı bulunanlar da
dâhil, sermaye şirketlerine veya yabancı devletler mevzuatına göre sermaye
şirketi niteliğinde bulunan özel hukuk tüzel kişilerine müsaade, arama
ruhsatnamesi, işletme ruhsatnamesi verilebilir.
Kuruluş
amacına uygun olmak şartıyla, yukarıda belirtilen tüzel kişilere, ülke
ekonomisine yararlı olması hâlinde, Bakanlar Kurulunca belge verilebilir.
Ancak, 3291 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yapılan özelleştirme
uygulamaları sonucu, özelleştirilen kuruluşun devri tarihinde söz konusu belge,
kuruluşu devralan özel hukuk tüzel kişilerine devredilmiş sayılır ve belgenin
tescili ile bu husustaki diğer işlemler Petrol İşleri Genel Müdürlüğünce
yapılır.
Madde
2- 6326 Sayılı Kanun’un 116’ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"Ancak
3291 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde yapılan özelleştirme uygulamaları
nedeniyle ithal edilecek yabancı sermaye, bu Kanun’la düzenlenen kur garantili
transfer ile ilgilendirilmez."
Madde
3- 9/3/1988 tarihli ve 3417 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin son fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Bu
şekilde tahsil edilen paralar tahsilatın yapıldığı ayı takip eden ayın sonuna
kadar T.C. Ziraat Bankası Ankara Merkez Şubesinde Hazine Müsteşarlığı adına
açılacak "Çalışanların Tasarruflarını Teşvik Hesabı"na
aktarılır."
Madde
4- 3417 sayılı Kanun’un 5’inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Madde
5- Hazine Müsteşarlığı 4’üncü maddeye göre açılacak hesapta toplanan paraları,
Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek esaslar dahilinde, gayrimenkul alım
satımına yönelik yatırımlar hariç olmak üzere her türlü menkul kıymetlere ve
verimi yüksek yatırımlara yatırmak suretiyle nemalandırır."
Madde
5- 3417 sayılı Kanun’a aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
“Geçici
Madde 13- Bu Kanun Hükmünde Kararname’nin yürürlüğe girmesinden itibaren bir ay
içinde Çalışanların Tasarrufa Teşvik Hesabı ile ilgili belge ve kayıtlar
özelleştirme idaresi Başkanlığınca Hazine Müsteşarlığına bir protokol ile
devredilir. Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanlığına 9/3/1988 tarihli ve 3417 sayılı
Kanun ve bu kanundaki mevzuat ile verilen görevlere ilişkin işlemler devir
tarihine kadar geçecek süre içinde Özelleştirme İdaresi Başkanlığınca
yürütülür.
Madde
6- Bu Kanun Hükmünde Kararname yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde
7- Bu Kanun Hükmünde Kararname hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
B-
Dayanılan Anayasa Kuralları:
İptal
isteminin gerekçesinde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "MADDE
2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir."
2. "MADDE
6.- Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir. Türk milleti, egemenliğini,
Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili eliyle kullanır.
Egemenliğin
kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz.
Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi
kullanamaz."
3. "MADDE
7.- Yasama yetkisi Türk milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu
yetki devredilemez."
4. "MADDE
8.- Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından,
Anayasa’ya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir."
5. "MADDE
11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını
ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
Kanunlar
Anayasa’ya aykırı olamaz."
6. "MADDE
87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak,
değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar
Kuruluna belli konularda kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe
ve kesin hesap kanun tasarılarını görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve
savaş ilânına karar vermek; milletlerarası antlaşmaların onaylanmasını uygun
bulmak, Anayasa’nın 14 üncü maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler
hariç olmak üzere, genel ve özel af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen
ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar vermek ve Anayasa’nın diğer
maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine
getirmektir."
7. "MADDE
91.- Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde kararname
çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü hâller saklı kalmak
üzere, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel
haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî haklar
ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez.
Yetki
kanunu çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin, amacını, kapsamını,
ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir.
Bakanlar
Kurulunun istifası, düşürülmesi veya yasama döneminin bitmesi, belli süre için
verilmiş olan yetkinin sona ermesine sebep olmaz.
Kanun
hükmünde kararnamenin, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından süre bitiminden önce
onaylanması sırasında, yetkinin son bulduğu veya süre bitimine kadar devam
ettiği de belirtilir.
Sıkıyönetim
ve olağanüstü hâllerde, Cumhurbaşkanının Başkanlığında toplanan Bakanlar
Kurulunun kanun hükmünde kararname çıkarmasına ilişkin hükümler saklıdır.
Kanun
hükmünde kararnameler, Resmî Gazete’de yayımlandıkları yürürlüğe girerler.
Ancak kararnamede yürürlük tarihi olarak sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler,
Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete’de
yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen
kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazete’de
yayımlandığı gün yürürlüğe girer."
8."MADDE
138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun
olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.
Hiçbir
organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve
hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde
bulunamaz.
Görülmekte
olan bir dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile
ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama
ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez."
9. "MADDE
153.- Anayasa Mahkemesinin kararları kesindir. İptal kararları gerekçesi
yazılmadan açıklanamaz.
Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle, yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde hüküm tesis edemez.
Kanun,
kanun hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi içtüzüğü ya da
bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlandığı tarihte
yürürlükten kalkar. Gereken hâllerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe
gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazete’de
yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
İptal
kararının yürürlüğe girişinin ertelendiği durumlarda, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, iptal kararının ortaya çıkardığı hukukî boşluğu dolduracak kanun
tasarı veya teklifini öncelikle görüşüp karara bağlar.
İptal
kararları geriye yürümez.
Anayasa
Mahkemesi kararları Resmî Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar."
10. "MADDE
168.- Tabiî servetler ve kaynaklar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli
bir süre için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir. Hangi tabiî servet ve
kaynağın arama ve işletmesinin devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak
veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılması, kanunun açık iznine
bağlıdır. Bu durumda gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve devletçe
yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda
gösterilir."
III-
İLK İNCELEME ve ESASIN İNCELENMESİ:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER,
İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ, Yalçın ACARGÜN, Mustafa
BUMİN, Sacit ADALI, Ali HÜNER ve Lütfi F. TUNCEL'in katılmalarıyla 21.7.1994
günü yapılan ilk inceleme toplantısında, konunun özelliği nedeniyle başka hususlar
üzerinde durulmaksızın işin esasına geçilerek incelemenin sürdürülmesine
oybirliğiyle karar verilmiştir.
Yürürlüğü
durdurma istemine ilişkin görüşleri de içeren işin esasına ilişkin rapor, dava
dilekçesi ve ekleri, iptali istenilen Kanun Hükmünde Kararname kurallarıyla
dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri
okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI İSTEMİ:
533
sayılı Kanun Hükmünde Kararname kurallarından anlaşılacağı gibi, olası bir
iptal kararının yürürlüğe girmesine " kadar, KHK'nın uygulanması durumunda
ileride giderilmesi güç ya da olanaksız durum ve zararlar doğabilecektir.
Böylece verilebilecek bir iptal kararı belki de sonuçsuz kalacaktır.
Bu
nedenle, davalının istemi doğrultusunda 533 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin
iptaline yönelik istem karara bağlanıp karar yürürlüğe girinceye kadar
uygulanmasından doğabilecek ve ileride giderilmesi güç ve olanaksız durum ve
zararları önlemek için KHK’nın yürürlüğünün durdurulmasına Esas 1994/66, Karar
1994/63-1 sayı ile karar verilmiştir.
Mustafa
BUMİN ve Lütfi F. TUNCEL bu düşüncelere katılmamışlardır.
B-
ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU:
1- Kanun
Hükmünde Kararname Hakkında Genel Açıklama:
Kanun
Hükmünde Kararname (KHK) Kurumu, 22.9.1971 günlü ve 1488 sayılı Yasa ile 1961
Anayasası'nın 64. maddesinde yapılan değişiklik sonucu hukukumuza girmiştir. Bu
değişikliğin gerekçesinde "Parlamenter rejimlerde, kanun yapmanın belli
usullere uyulmak zorunluluğu sebebiyle zaman aldığı ve gecikmeler meydana
getirdiği bir gerçektir. Değişen iktisadî ve sosyal şartların gereği olarak
bazı hukuk kurallarının bu usuller dışında yürürlüğe konulabilmesi çağdaş
devlet anlayışının tabiî sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.”
Anayasa'nın
5. maddesi hükmünün prensibini bozmamak ve herhâlde önceden yasama meclislerince
esasları bir kanunla tespit olunan sınırlar içerisinde kalmak kaydıyla
hükümete KHK'lar çıkarma yetkisinin verilmesi ve bu yetkiyi düzenleyen hükmün
TBMM’nin genel olarak görev ve yetkilerini belirleyen 64. maddesine eklenmesi
uygun görülmüştür." denilmektedir. KHK’lar, temelde 1961 Anayasası'ndan
çok farklı olmamakla birlikte 1982 Anayasası'nda kimi yeniliklerle ve fakat
benzer gerekçelerle 91. maddede düzenlenmiştir. Böylece hem yürütme organını
güçlendirmek hem de değişen ekonomik ve sosyal konuların ortaya çıkardığı
sorunlara ivedi çözümler bulmak amacına ulaşılmak istenilmiştir.
Olağan
dönemlerde çıkarılan KHK'ların mutlaka bir yetki yasasına dayanması zorunludur.
Yetki Yasası’nın içeriği ve öğeleri de Anayasa'nın 91. maddesinde belirlenmiştir.
87. maddede ise Bakanlar Kuruluna "belli konularda" KHK çıkarma
yetkisi vermek TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Bakanlar
Kurulunun belli bir konuda KHK çıkarabilmesi için öncelikle TBMM tarafından
kendisine bu konuda yasa ile bir yetkinin verilmiş olması gerekir. Bakanlar
Kurulu, bir yasa ile önceden yetkilendirilmedikçe, kendiliğinden KHK
çıkartamaz. Yasa ile verilen yetkiye dayanılarak çıkartılan KHK, yürürlükteki
yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmekte, başka bir anlatımla
yasanın hukuksal gücüne sahip bulunmaktadır. Yasama yetkisinin, "kanun
koymak, değiştirmek ve kaldırmak" öğelerini içerdiği kuşkusuzdur. KHK,
yürürlükteki yasa hükümlerini kaldırabilmekte ve değiştirebilmektedir.
Anayasa'da
öngörüldüğü biçimi ile KHK'lar yapısal (organik-uzvî) bakımdan yürütme organı
işlemi, işlevsel (fonksiyonel) yönden ise yasama işlemi niteliğindedirler.
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi verdiği yetkiyi bir yasa ile her zaman geri
alabileceği gibi kendisine sunulan KHK'ları aynen kabul etmek ya da reddetmek
zorunda olmayıp dilediğinde değiştirerek de kabul edebilir. Bakanlar Kuruluna
KHK çıkarma yetkisinin verilmesi, yasayla düzenlemesi gereken konuların yasama
alanından çıkarılıp yürütme organının düzenleme alanına sokulması sonucunu
doğurmaz. Bu nedenle, Bakanlar Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin verilmiş olması
Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen "Yasama yetkisinin
devredilmezliği" ilkesini ortadan kaldırmaz.
Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarılabilmesine yetki veren yasada yer alması zorunlu ögeler
Anayasa'nın bu konuya ilişkin 91. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilmiştir.
Buna göre:
"Yetki
kanunu, çıkarılacak kanun hükmünde kararnamenin amacını, kapsamını,
ilkelerini, kullanma süresini ve süresi içinde birden fazla kararname çıkarılıp
çıkarılamayacağını gösterir." Bundan anlaşılacağı gibi yetki yasası,
yürürlüğe konulacak KHK'nın amacını, kapsamını, ilkelerini, kullanma süresini
ve bu süre içinde birden çok kararname yürürlüğe konulup konulamayacağını
belirtmek zorundadır. Bakanlar Kuruluna verilen türevsel yetki, yasada öngörülen
amaç, ilke, kapsam ve süre ile sınırlı bir yetkidir. O hâlde yetki yasasında
Anayasa'nın belirlediği öğelerin belli bir içeriğe kavuşturularak
somutlaştırılması gerekir.
Bakanlar
Kuruluna KHK çıkarma yetkisinin "belli konularda" verilebileceği 1961
Anayasası’nın 64. maddesinde açıkça belirtildiği hâlde, 1982
Anayasası'nın yetki yasasının sahip olması gereken öğelerini gösteren 91.
maddesinde bu koşul yer almamaktadır. Ancak 1982 Anayasası'nın 87. maddesinde
"... Bakanlar Kuruluna belli konularda Kanun Hükmünde Kararname çıkarma
yetkisi vermek..." TBMM'nin görev ve yetkileri arasında sayılmış
bulunmaktadır. Bu nedenle 91. maddede "belli konularda" ifadesinin
yer almaması bir noksanlık sayılamaz. Çünkü 87. maddede, Bakanlar Kuruluna
verilecek KHK çıkarma yetkisinin ancak belli konularda olabileceği açıkça
gösterilmektedir. Bu durumda Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna
ancak belli konularda bu yetkiyi verebilir; her konuyu kapsayacak biçimde bir
KHK çıkarma yetkisi veremez. KHK'nın konusunun yetki yasasında belirlenmesi
zorunludur. Yetki, somutlaştırılmış ve belli bir konuda tanınmalıdır. Bakanlar
Kuruluna sınırları belirsiz bir konuda KHK çıkarma yetkisi verilemez. KHK'nın
konusu da yetki yasasında belirlenen çerçevenin dışına çıkamaz. KHK'nın yetki
yasasında belirtilen amaç, kapsam ve ilkelere de uygun olması gerekir. Verilen
yetkinin konusunun yasada gösterilmesi zorunluluğunun bu yasaya dayanılarak
yürürlüğe konulan KHK'ların yetki yasası kapsamı içinde kalıp kalmadıklarının
hem yargısal hem de siyasal denetimlerinin yapılması yönünden çok büyük bir
önemi vardır. Yetki Yasası'nın kapsamı dışında yürürlüğe konulan veya başka bir
anlatımla yasanın öngörmediği bir konuda düzenleme yapan bir KHK'nın Anayasa'ya
aykırı olacağı kuşkusuzdur.
Anayasa'da
kimi konuların KHK'larla düzenlenmesi yasaklanmaktadır. 91. maddenin birinci
fıkrasında "Türkiye Büyük Millet Meclisi, Bakanlar Kuruluna kanun hükmünde
kararname çıkarma yetkisi verebilir. Ancak sıkıyönetim ve olağanüstü hâller
saklı kalmak üzere, Anayasa'nın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde
yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan
siyasî haklar ve ödevler kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemez."
denilmektedir.
Buna
göre, Anayasa'nın KHK’larla düzenlenemeyeceğini belirlediği konularda TBMM
tarafından Bakanlar Kuruluna düzenlemede bulunması için bir yetki verilmesi de
olanaksızdır. Verilen yetkinin konusunun belli olmasının, Anayasa’nın 91.
maddesindeki "yetki verilemeyecek konular" ı da kapsayıp
kapsamadığının incelenebilmesi yönünden de önemi büyüktür.
Bu
nedenlerle, Bakanlar Kurulunun hangi konularda KHK çıkarabileceği Yetki
Yasası’ndan açıkça belirtilmeli ve verilen yetki konu yönünden mutlaka belirgin
olmalıdır. Anayasa’nın 91. maddesine göre Yetki Yasası’nda çıkarılacak KHK’nın
“amacı”, “kapsamı” ve “ilkeleri”nin de belirtilmesi gerekir. Amaç Bakanlar
Kurulunun kendisine verilen yetki ile neleri gerçekleştirmesinin istendiğini belirlediğinden
yetki yasasında KHK’nın amacı da somut olarak açıklanmalıdır. KHK’nın amacı ve
kapsamı da konusu gibi geniş içerikli her yöne çekilebilecek biçimde genel
anlatımlarla gösterilmemeli; değişik yorumlamaya elverişli olmamalıdır. KHK’nın
yetki yasasında gösterilen amaç ve kapsam doğrultusunda, verilen ilkelere uygun
çıkarılıp çıkarılmadığının saptanması hem yargısal hem de siyasal denetim
yönünden zorunludur. KHK, yasada gösterilen amacı dışında yürürlüğe konulmuşsa
ya da yetkinin kapsamını aşıyorsa veya ilkelere uygun değilse bu durumu onu
yetki yasasına ve dolayısıyla Anayasa’ya aykırı düşürür.
Anayasa'ya
göre yetki yasasında, Bakanlar Kuruluna verilen yetkinin süresinin de
gösterilmesi zorunludur. Bu zorunluluk, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yetkilerini çok uzun bir süre organına vermekten alıkoymaktadır.
Yasada
öngörülen sürenin bitiminden sonra çıkarılan Anayasa'ya aykırı düşeceği
kuşkusuzdur. Ancak yetki içerisinde çıkarılmış olan KHK'lar yasadaki sürenin
bitiminden sonra da Türkiye Büyük Millet Meclisince onaylanmış olmasalar da
geçerliliklerini korurlar.
Anayasa'nın
91. maddesinde ayrıca "Kanun hükmünde kararnameler, Resmî Gazete’de
yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Ancak kararnamede yürürlük tarihi
olarak daha sonraki bir tarih de gösterilebilir.
Kararnameler,
Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki
kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler, Türkiye Büyük Millet
Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelikle ve ivedilikle görüşülür.
Yayımlandıkları
gün Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmayan kararnameler bu tarihte, Türkiye
Büyük Millet Meclisince reddedilen kararnameler bu kararın Resmî Gazete’de
yayımlandığı tarihte, yürürlükten kalkar. Değiştirilerek kabul edilen
kararnamelerin değiştirilmiş hükümleri, bu değişikliklerin Resmî Gazete’de
yayımlandığı gün yürürlüğe girer.” denilmektedir.
2- KHK'nin
Yargısal Denetimi:
Anayasa'ya
göre KHK'lar Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetimine bağlıdırlar.
Anayasa'nın 91. maddesinde ‘'Kararnameler, Resmî Gazete’de yayımlandıkları gün
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur.
Yetki kanunları ve bunlara dayanan kanun hükmünde kararnameler,
Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonları ve Genel Kurulunda öncelik ve
ivedilikle görüşülür.” denilmektedir. Öncelik ve ivedilik koşuluyla, yetki
yasalarının gecikmeden çıkarılabilmesi ve çıkarıldıktan sonra da yürürlüğe
konulan KHK'ların aynı biçimde Türkiye Büyük Millet Meclisinde karara
bağlanması istenilmiştir.
Anayasa'da
KHK'ların siyasal denetimi yanında yargısal denetimi de öngörülmüştür. KHK'lar,
işlevsel (fonksiyonel) yönden yasama işlemi niteliğinde olduklarında bunların
yargısal denetimlerinin yapılması görev ve yetkisi de Anayasa Mahkemesine
verilmiştir. Anayasa'nın 148., 150., 151., 152. ve 153. maddeleri hükümlerine
göre, KHK'ların Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından uygunluğunu Anayasa
Mahkemesi denetler.
KHK'nın
yargısal denetiminin söz konusu olduğunda KHK'nın dayandığı yetki yasasının
öncelikle Anayasa'ya daha sonra da KHK'nın kendisinin hem yetki yasasına hem de
Anayasa'ya uygunluğu sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Her ne kadar,
Anayasa'nın 148. maddesinde KHK'ların yetki yasalarına uygunluğunun
denetlemesinden değil yalnızca Anayasa'ya biçim ve esas bakımlarından
uygunluğunun denetlenmesinden söz edilmekte ise de Anayasa'ya uygunluk denetiminin
içerisine öncelikle KHK'nın yetki yasasına uygunluğunun denetimi girer. Çünkü
Anayasa'da Bakanlar Kuruluna ancak yetki yasasında belirtilen sınırlar
içerisinde KHK çıkarma yetkisi verilmiştir. Yetki yasası olmazsa (Anayasa mad.
121 dışında) KHK olamaz. Bu yetkinin dışına çıkılması KHK'yı Anayasa'ya aykırı
duruma getirir. Böylece, KHK'nın yetki yasasına aykırı olması Anayasa'ya aykırı
olması ile özdeşleşir. Nitekim, 335 ve 347 sayılı KHK’lar dayandırıldıkları
3268, 3347 ve 3479 sayılı Yetki Yasalarının kapsamı dışında kalmaları nedeniyle;
493, 501, 502, 503, 508, 509, 510, 511, 512, 513, 514, 515, 516, 517, 518, 519,
520, 521 ve 524 sayılı KHK'lar ise dayandıkları 3911 sayılı Yetki Yasası'nın
iptali nedeniyle Anayasa'ya aykırı görülerek iptal edilmişlerdir.
Olağanüstü
hâl KHK’ları dayanaklarını doğrudan doğruya Anayasa'dan (mad. 121) alırlar. Bu
tür KHK'ların bir yetki yasasına dayanması gerekli değildir. Buna karşın,
olağan KHK'ların bir yetki yasasına dayanmaları zorunludur. KHK’lar, yasa
gücünü dayandıkları yetki yasasından alırlar. Bu nedenle KHK'lar ile dayandıkları
yetki yasası arasında çok sıkı bir bağ vardır.
Yetki
Yasası, KHK ve KHK'nın Türkiye Büyük Millet Meclisince aynen ya da
değiştirilerek kabulü birbirinden bağımsız işlemler olmayıp Anayasa’da
öngörülen bir sürecin değişik aşamalarıdır. KHK’nın yetki yasası ile olan bağı,
KHK’yı aynen ya da değiştirerek kabul eden yasa ile kesilir. Bu yasa, KHK’yı
kendi bünyesine alarak genel anlamda bir yasa niteliğine dönüştürür. Bu
nedenle, KHK ile dayandığı yetki yasası ile konulan esaslara uygunluğu ve yetki
yasasının da Anayasa’ya uygunluğu varsayıldığı için kazanmaktadır. Yetki Yasası’nın
Anayasa’ya aykırılığının saptanması ya da bu nedenle iptaline karar verilmesi
durumunda, bu varsayım gerçekleşmediğinden, bu yasaya dayanılarak çıkartılan
KHK anayasal dayanaktan yoksun kalır. Bu durumda KHK, Anayasa’nın uygun gördüğü
ölçünün ötesinde verilen bir yetkinin kullanılması sonucu çıkartılmış olması
nedeniyle Anayasa’ya aykırılık oluşturur. KHK; yetki yasasına ve içeriği
yönünden de Anayasa’ya aykırı bulunmasa bile dayandığı yetki yasası Anayasa’ya
aykırı ise bu nedenle iptali gerekir.
KHK’nın
Anayasa'ya uygun bir yetki yasasına dayanması geçerliliğin ön koşuludur. Bir
yetki yasasına dayanmadan çıkartılan veya dayandığı yetki yasası Anayasa'ya
aykırı olan bir KHK'nın kuralları, içerikleri yönünden Anayasa'ya aykırılık
oluşturmasalar bile, Anayasa'ya uygunluğundan söz edilemez.
Öbür
yönden, KHK'ların Anayasa'ya uygunluk denetimleri yasaların denetimlerinden
farklıdır. Anayasa’nın 11. maddesinde; "Kanunlar Anayasa’ya aykırı
olamaz." denilmektedir. Bu nedenle yasaların denetimde, onların yalnızca
Anayasa kurallarına uygun olup olmadıkları saptanır. KHK'lar ise konu, amaç,
kapsam ve ilkeleri yönünden hem dayandıkları yetki yasasına hem de Anayasa'ya
uygun olmak zorundadırlar. Bu nedenlerle, KHK kurallarının içerikler yönünden
de Anayasa'ya uygunluk denetiminin yapılabilmesi için öncelikle ortada
Anayasa'ya uygun bir yetki yasasının varlığı gerekir.
KHK'ların
Anayasa'ya aykırılığı saptanmış ya da bu nedenle iptal edilmiş bir yetki
yasasına uygun olup olmadığının incelenmesi ise denetimi anlamsız kalır. Çünkü
Anayasa'ya aykırı bir yetki yasasına dayanılarak çıkartılan KHK'ların
Anayasa'ya uygun görülmesi olanaksızdır.
Yetki
yasasının iptalinin, bu yasaya dayanılarak çıkartılan KHK'lara etkisinin
Anayasa'nın 153. maddesi çerçevesinde değerlendirilmesi uygun değildir. Çünkü
Anayasa’nın 153. maddesindeki "İptal kararları geriye yürümez."
kuralına dayanarak, yetki yasasının iptaline ilişkin kararın, Resmî Gazete’de
yayımı gününe kadar çıkarılan KHK’ların etkilenmeyeceği biçiminde bir ilke de
konulamaz.
Bütün
bu nedenlerle dayandığı yetki yasasının Anayasa'ya aykırılığı saptanan ya da
iptaline karar verilen KHK’ların, Anayasa’nın Başlangıç’ındaki
"Hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da gösterilen hürriyetçi demokrasi
ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı", 2.
maddesindeki "hukuk devleti" ilkeleriyle 6. maddesindeki "Hiç
kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet yetkisi
kullanamaz." kuralı ve KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91. maddesiyle
bağdaştırılmaları olanaksızdır.
Bir
yetki yasasına dayanmadan çıkartılan, yetki yasasının kapsamı dışında kalan,
dayandığı yetki yasasının Anayasa’ya aykırılığı saptanan ya da Anayasa'ya
aykırılığı nedeniyle iptal edilen KHK’ların anayasal konumları birbirinden
farksızdır. Böyle durumlarda KHK'lar anayasal dayanaktan yoksun
bulunduklarından içerikleri Anayasa'ya aykırı bulunmasa bile dava açıldığında
iptalleri gerekir.
3- 533
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
Dava
konusu edilen 533 sayılı Kanun Hükmünde Kararname 5.5.1994 gün ve 3987 sayılı
Yetki Yasası'na dayanılarak çıkartılmıştır. KHK'nın dayandığı 3987 sayılı Yetki
Yasası ise Anayasa Mahkemesinin 7.7.1994 gün ve Esas 1994/49, Karar 1994/45-2
sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Böylece 533 sayılı KHK anayasal dayanaktan
yoksun kalmıştır.
KHK’ların
yargısal denetimi bölümünde açıklanan nedenlerle Anayasa'ya aykırı görülerek
iptal edilen 3987 sayılı Yetki Yasası'na dayanılarak çıkarılmış bulunan 533
sayılı KHK'nın Anayasa'nın Başlangıç'ında yer alan egemenliği "Millet
adına kullanmağa yetkili kılman hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasa’da
gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni
dışına çıkamayacağı", 2. maddesindeki "hukuk devleti", 6.
maddesindeki "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa’dan almayan bir devlet
yetkisi kullanamaz." ilkeleriyle, KHK çıkarma yetkisine ilişkin 91.
maddesine aykırıdır. Bu gerekçe karşısında dava dilekçesinde ileri sürülen
diğer aykırılık nedenleri üzerinde durulmaksızın KHK'nın iptali gerekir.
Haşim
KILIÇ ve Sacit ADALI bu görüşe katılmamışlardır.
IV-
SONUÇ:
30.5.1994
günlü 533 sayılı "Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname"nin, dayanağını oluşturan 5.5.1994 günlü, 3987 sayılı
Yetki Yasası’nın Anayasa Mahkemesinin 7.7.1994 günlü, Esas 1994/49, Karar
1994/45-2 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle Anayasa'ya aykırı olduğuna
ve İPTALİNE, Haşim KILIÇ ile Sacit ADALI'nın "Kararnamenin dayanağını
oluşturan Yetki Yasası’nın iptali, önceden çıkarılmış kararnamenin iptal
gerekçesi olamayacağı" yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
21.7.1994
gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Başkan vekili
Güven DİNÇER
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
Üye
Ali HÜNER
|
Üye
Lütfi F. TUNCEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Çoğunluk
gerekçesinde özetle; 3987 sayılı Yetki Yasası iptal edilmiş olduğundan buna
dayanılarak çıkarılmış KHK'larında yasal dayanağı kalmayacağından esasın
incelenmesine geçmeden iptali gerekir denilmektedir.
Dava
konusu KHK'nın esasına geçilerek Anayasal denetimi yapılmalı idi. Salt
"yasal dayanağı kalmadığı gerekçesinden” hareketle esasa geçmeden
Anayasa’ya aykırı görüp iptal etmek mümkün değildir.
KHK'lar
Anayasa'nın 91. maddesi gereğince yetki yasasında belirtilen çerçeve içinde
çıkarılabilir. Yani KHK'yı çıkarma yetkisi bu yasa ile verilir. KHK'nın
çıktığı tarihte yetki yasası yürürlükte olduğuna, yani buna dayanarak
çıkarıldığına göre "Yasal dayanaktan yoksundur." demek hukuka uygun
düşmez. KHK hukuk alemine çıktığı tarihte yetki yasası var mıdır, yok mudur
buna bakılmalıdır. Yetki Yasası, KHK'ya bu hayatiyeti verdikten sonra onun
yürürlükten kaldırılması, süresinin sona ermesi KHK'nın yasal dayanaktan yoksun
kaldığı anlamına gelemez.
Aynı
durum Yetki Yasası’nın Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi hâlinde de devam
eder. "Dayanak" yönünden, bir yasanın yürürlükten kaldırılması,
süresinin sona ermesi ya da iptal edilmesi arasında hiçbir fark yoktur. Bu üç hâlde
de sonuçta yasa varmışçasına hukukî tasarrufta bulunulamaz. Ama yasa sona
ermeden evvel doğan hukukî neticeler hayattadır ve varlığını devam ettirirler.
Ancak
bu yasalara dayanılarak yapılan tasarruflar hakkında hukuka aykırılık gerekçesi
ile dava açılmışsa yasal dayanak yönünden değil, esastan inceleme yapılarak
varsa aykırılık iptal edilir.
Yetki
Yasası esastan Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Konusu, amacı,
kapsamı ve ilkeleri yönünden tespit edilen anayasal aykırılıklar ilgili KHK'ları
da mutlaka etkiler. Yetki Yasası’nın belirtilen unsurlarındaki bu aykırılıklar
KHK'lara intikal eder. Ama bu aykırılık "Yasal Dayanak" gibi şekli
değil esasa ilişkin bir aykırılıktır. Bu da ancak. KHK'nın esasına geçilerek
yapılacak bir inceleme sonunda tespit edilebilir.
Yetki
Yasası’nın iptali nedeniyle KHK'nın yasal dayanağının kalmadığını söylemek,
iptal kararının etkisini KHK'nın hukuk alanına çıktığı tarihe kadar çekmek
anlamını taşır. Böyle bir anlayışa Anayasa'nın 153. maddesindeki iptal
kararlarının geriye yürüyemeyeceği ilkesi izin vermez.
Bu nedenle KHK'nın
esasının incelenmesine geçmeden sadece "Yasal Dayanaktan Yoksun
Kalması" sebebine dayalı bir Anayasa'ya aykırılık gerekçesine
katılmıyoruz.
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Sacit ADALI
|