ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
Karar Günü : 2.2.1993
R.G. Tarih-Sayı :17.12.1993-21791
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 5. İdare Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 28.10.1990 günlü, 20679 sayılı Resmi Gazete'de
yayımlanan 26.10.1990 günlü, 3671 sayılı "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun"un, 2., 5.
maddeleri ile geçici 2., geçici 3., geçici 4. ve geçici 5. maddelerinin
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
Davacılar, 26.12.1990 günlü dilekçelerinde 3671 sayılı Yasa'nın
Anayasa'nın 10. maddesine aykırı olduğu ve uygulanmaması görüşüyle TC. Emekli
Sandığı Genel Müdürlüğü'ne başvurmuşlar, TC. Emekli Sandığı'nın istemin yerine
getirilmesine olanak bulunmadığı yolundaki 5.2.1991 günlü, TAH-1/XXXIII-98
sayılı işlemin iptali için Ankara 5. İdare Mahkemesi'nde dava açarak işlemin
dayanağı olan 3671 sayılı Yasa'nın 2., 5., geçici 2., geçici 3., geçici 4. ve
geçici 5. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğu savıyla konunun Anayasa
Mahkemesi'ne götürülmesine karar verilmesini istemişlerdir. Savı ciddi bulan
Ankara 5. İdare Mahkemesi anılan Yasa maddelerinin iptali istemiyle 26.6.1992
günlü kararıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A. 3671 sayılı Yasa'nın İptali İstenen Kuralları Şunlardır:
"MADDE 2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyeleri ile dışarıdan
atanan bakanlar, seçildikleri veya atandıkları, emekli olanlar ise istekte
bulundukları tarihi izleyen aybaşından itibaren emeklilik keseneğine esas
aylıklarına 4500 ek gösterge tutarı eklenmek suretiyle TC. Emekli Sandığı ileilgilendirilirler.
Emekli olanların iştirakçi oldukları sürece sosyal güvenlik kurumlarından
aldıkları aylıkları kesilir.
Bu şekilde ilgilendirilenlerden 24.5.1983 tarihli ve 2829 sayılı
Kanun hükümleri dikkate alınarak gerek 5434 sayılı Kanun'un, gerekse 506 ve
1479 sayılı Kanunların genel hükümleri çerçevesinde, aylıklarını bağlaması
gereken kurumun şartlarını taşıyanların TC. Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar
Kurumu veya Bağ-Kur veya 506 sayılı Kanun'un Geçici 20. maddesine tabi
sandıklardan emekli olmaları halinde, iştirakçiliklerine son verilerek emekli
aylıkları TC. Emekli Sandığı'nca bağlanır. Bu görevleri sona erenler hakkında
da aynı hükümler uygulanır.
TC. Emekli Sandığı dışındaki sosyal güvenlik kurumlarından emekli
olmaları gerekenlere sandıkca bağlanacak aylık, ayni hizmet süresine sahip
emsali yasama organı üyelerine TC. Emekli Sandığı'nca bağlanan emekli aylığı
tutarına (TBMM üyesi olanlar için tespit edilen makam tazminatı dahil edilerek)
yükseltilir. Diğer sosyal güvenlik kurumlarının ödemesi gereken aylık ilgili
kurumdan, aradaki fark ise Hazineden Sandıkça tahsil edilir.
Makam tazminatının ödenmesine ve kesilmesine dair özel hükümler
ile bu Kanun'un 5. maddesine göre ödenecek tazminata ilişkin hükümler saklıdır.
5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu'nun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren, Yasama Organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu
görevlerde geçen her hizmet yılı için aynı Kanun'un 32. maddesi çerçevesinde üç
aylık fiili hizmet zammı uygulanır."
"MADDE 5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği ile dışarıdan
atanan bakanların bu görevlerinin sona ermesinden itibaren, bu görevlerde enaz
iki yıl bulunmuş olmaları şartıyla, emekli aylığı alıp almadıklarına
bakılmaksızın; yönetim, denetim, danışma ve tasfiye kurulu üyeliği dahilolmak
üzere kamu kesiminde veya özel kesimde her ne suretle olursa olsun aylık veya
ücret mukabili görev almayanlara ve gerçek usulde gelir vergisi mükellefi
olmalarını gerektirecek şekilde ticari veya sınai faaliyette veya serbest
meslek faaliyetinde bulunmayanlara, hayatta bulundukları sürece, 6000 gösterge
rakamının memur katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktar her ay Türkiye
Büyük Millet Meclisi bütçesinden tazminat olarak ödenir. Bu tazminat, damga
vergisi hariç, herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.
Tazminattan yararlanırken, yararlanma şartlarını kaybedenler en
geç bir ay içinde durumu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirirler.
Bu durumun ortaya çıktığı tarihi takibeden aybaşından itibaren tazminat
ödemesine son verilir. Zamanında bildirimde bulunmayanlara ödenen tazminat
kanuni faizi bile birlikte geri alınır."
"GEÇİCİ MADDE 2.- 2 nci maddede yeralan 4500 rakamı ile 5
inci maddede yer alan 6000 gösterge rakamı sırasıyla 1991 yılında 5300 ve 6800,
1992 yılında 6200 ve 7500, 1993 yılında 7100 ve 8300, 1994 yılında 8000 ve
9000, 1995 ve müteakip yıllarda 9000 ve 10000 olarak uygulanır."
"GEÇİCİ MADDE 3.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
görevleri sona ermiş olanlar için bu Kanunun 5 inci maddesine göre
tazminatların ödenmesinde iki yıllık görev süresini doldurma şartı aranmaz.
Ancak bu hüküm görevleri cezaen sona ermiş olanlar hakkında uygulanmaz."
"GEÇİCİ MADDE 4.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Yasama
Organı üyeliği ve açıktan atandığı bakanlığı devam edenlerle bu tarihten önce
bu görevleri sona erenlerden herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna prim ödemek
veya borçlanmak suretiyle yirmi hizmet yılını tamamlayanlara yaş kaydı
aranmaksızın 2. maddedeki esaslara göre aylık bağlanır."
"GEÇİCİ MADDE 5.- Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
Yasama Organı üyeliği veya açıktan atandığı bakanlık görevleri sona ermiş
olanlarla, bunlardan ölenlerin dul ve yetimleri hakkında da bu Kanunla
getirilen emeklilik hükümleri TC. Emekli Sandığınca uygulanır."
B. İptal Gerekçesinde Dayanılan Anayasa Kuralları :
"MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laikve sosyal bir hukuk Devletidir."
"MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce,
felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun
önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
C- İlgili Anayasa Kuralları :
"MADDE 86.- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve
yollukları kanunla düzenlenir. Ödeneğin aylık tutarı en yüksek Devlet memurunun
almakta olduğu miktarı, yolluk da ödenek miktarının yarısını aşamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve
yolluklar, kendilerine sosyal güvenlik kuruluşları tarafından bağlanan emekli
aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez.
Ödenek ve yollukların en çok üç aylığı önceden ödenebilir."
"MADDE 153.- ..........
Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazetede hemen yayımlanır ve
yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve
tüzelkişileri bağlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa
ŞAHİN, Oğuz AKDOĞANLI, Selçuk TÜZÜN, Ahmet NSEZER, Haşim KILIÇ ve Yalçın
ACARGÜN'ün katılmalarıyla 15.9.1992 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
Servet TÜZÜN Oğuz AKDOĞANLI ve Haşim KILIÇ'ın "Mahkemede, yöntemine uygun
olarak açılmış bir dava bulunmadığından ve itiraz konusu kurallar davada
uygulanacakkural niteliğinde olmadığından itirazın esasının incelenmesine
geçilmeden yetkisizlikten reddedilmesi gerekir." yolundaki karşıoylarıyla
işin esastan incelenmesine OYÇOKLUĞUYLA karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen yasa
hükümleri, aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa maddeleri, bunlarla ilgili
gerekçeler ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra işin gereği
görüşülüp düşünüldü :
A. ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU :
1- 3671 sayılı Yasa'nın 2. Maddesinin
a) Birinci fıkranın ilk tümcesinin
aa) Anlam ve kapsamı :
3671 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrasına göre,
seçilmeden veya atanmadan önce herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna bağlı
olmayanlarla halen bir sosyal güvenlik kurumuna prim veya kesenek ödeyenler ya
da sosyal güvenlik kurumundan emekli olanlar Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi
seçilince ya da dışarıdan bakanlık görevine atanınca TC. Emekli Sandığı
iştirakçisi olmakta ve emeklilik keseneğine esas aylıkderece ve kademelerin
belirlenmesinde 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Yasası hükümleri
uygulanmaktadır.
Ancak, söz konusu maddenin birinci fıkrası ilk tümcesi ile getirilen
yeni düzenlemeye göre, tüm yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlar
öğrenim durumları ve hizmet süreleri gözetilmeksizin emekli keseneklerine esas
olan aylıklarına 4.500 (1990 yılı itibariyle) ek gösterge eklenmek suretiyle
TC. Emekli sandığı ile ilgilendirilmektedirler.
bb) Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrası yönünden incelenmesi :
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, 3671 sayılı Yasa hükümlerinin,
Anayasa Mahkemesi'nce Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı bulunarak iptal
edilen 3284 ve 3430 sayılı yasalardaki düzenlemelere benzer içerikte olduğunu
ve bu haliyle Anayasa'nın anılan hükümlerine aykırı bulunduğunu ileri sürmüş
fakat Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasına aykırılığı savında
bulunmamıştır.
Anayasa Mahkemesi, itiraz yoluna başvuran mahkemenin istemiyle
sınırlı inceleme yapmak durumunda ise de, iptali için ileri sürülen gerekçeyle
bağlı olmadığından konunun ön sorun niteliği taşıması nedeniyle Anayasa'nın
153. maddesinin son fıkrası yönünden incelenmesi gerekli görülmüştür.
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında, "Anayasa
Mahkemesi kararları Resmi Gazete'de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve
yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar."
hükmü yer almaktadır. Bu kural, Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'ya aykırı bularak
iptal ettiği bir konuda ayni içerik ve nitelikte yeni bir yasaçıkarılmamasını
zorunlu kılar. Anayasa'nın anılan hükmüne göre, yasama organının Anayasa
Mahkemesi'nin Anayasa'ya aykırı görerek iptal ettiği bir kuralın aynını veya
değişik ifadelerle benzerini yasalaştırmaması gerekir. Yasama organı, Anayasa
Mahkemesi'nin iptal kararından sonra aynı konuda yeni bir yasa yaparken Anayasa
Mahkemesi kararında açıklanan gerekçeleri gözönünde bulundurmalıdır. Zira
kararlar gerekçeleriyle, genel olarak yasama işlemlerini değerlendirme
ölçütlerini içerirler ve Yasama Organınınetkinliklerini yönlendirme işlevini
görürler. Anayasa Mahkemesi kararlarına uyma ve gereğini yerine getirme
yükümlülüğü hukuk devleti olabilmenin temel göstergesini teşkil eder. Aksine
uygulama ise, Anayasa'ya aykırılık halini oluşturur.
Bu bağlamda tartışılan kuralın "amaç", " konu"
ve "kapsam" yönünden Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilen yasalara
benzerlik gösterip göstermediğinin incelenmesi gerekir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanların emekliliklerinde TC. Emekli Sandığı'na tabi diğer iştirakçilere göre
sırasıyla 25.2.1966 günlü ve 751 sayılı, 8.7.1971 günlü ve 1425 sayılı,
25.12.1979 günlü ve 2254 sayılı, 7.5.1986 günlü ve 3284 sayılı, 21.4.1988 günlü
ve 3430 sayılı yasalarla getirilen farklı düzenlemeler Anayasa'nın özellikle
"Eşitlik" ilkesine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
7.5.1986 günlü, 3284 sayılı Yasa'nın EK. 1. ve EK.4. maddesinin
(a) bendinde yer alan; Yasama Organı üyeliklerine seçilenler ile, dışarıdan
atanan bakanların veya bunlardan görev süreleri sona erenlerden TC. Emekli
Sandığı ile ilgilendirilmesi gereken bir göreve girenlerin, öğrenim durumlarına
ve hizmet sürelerine bakılmaksızın, birinci derecenin son kademesi ve
iştirakçilere uygulanmakta olan en yüksek ek göstergenin esas alınacağı
yolundaki hüküm, Anayasa Mahkemesi'nin 2.12.1986 gün ve Esas: 1986/22, Karar:
1986/28 sayılı kararıyla;
".... Emekli keseneğine esas tutulan müktesep hak aylık
derecesini belirleyen iki unsurdan biri iştirakçinin öğrenim durumu, ikincisi
de hizmet süresidir. İştirakçinin öğrenim durumu itibariyle girebileceği
derece, personel kanunlarında belirtilen hizmet sürelerinin geçmesiyle üst
derecelere yükseltilmektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 36. maddesinde, ilgililerin
öğrenim durumlarına göre ulaşabilecekleri en yüksek dereceler gösterilmiştir.
Buna göre, birinci dereceye yükselebilmek için yüksek öğrenim görmüş olmak
gerekmektedir.
Aynı Kanunun 43. maddesinin (B) işaretli bendinin 243 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle değişik ikinci fıkrasında "...kadrolarına tahsisli
ek göstergesi bulunmayanlara uygulanacak ek göstergeler, ilgililerin bu Kanunun
36. ve 37 nci maddelerine göre yükselebilecekleri dereceler için belirlenen ek
göstergelerden yüksek olamaz." denilmiş; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanunu'nun 2898 sayılı Kanunla değişik 41. maddesinde de emekli,
adi malüllük ve vazife malüllüğü aylıklarının hesaplanmasında 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu'nun 43. maddesinde yer alan gösterge tablosu ve personel
kanunlarındaki ek göstergelerinesas alınması hükme bağlanmıştır.
Dava konusu Ek 1. maddede, yasama organı üyeliği yapanlarla
dışarıdan bakanlığa atananlar için farklı bir düzenleme getirilerek, bunların
öğrenim durumlarına ve hizmet sürelerine bakılmaksızın, emeklilik keseneklerine
ve kurum karşılıklarına birinci derecenin son kademesinin ve iştirakçilere
uygulanmakta olan en yüksek ek göstergenin esas tutulması kabul edilmiştir.
8.6.1949 tarihinde kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu'nun 12. maddesinin II. fıkrasında sandıktan faydalanacaklar sayılmış,
bunlar arasında milletvekillerine yer verilmemiştir. Sonradan bu fıkraya,
9.6.1952 tarihli ve 5951 sayılı Kanunla bir bend eklenerek, emeklilik hakkı
tanınan vazifelerde bulunduktan sonra milletvekilliğine seçilenlerin(seçimlerinden
itibaren 6 ay içinde yazı ile Sandığa müracaat ettikleri takdirde) Sandık'tan
faydalandırılmaları kabul edilmiş ve bunların emekli keseneklerine de, bütün
öteki iştirakçilerde olduğu gibi, kazanılmış hak aylık dereceleri esas
tutulmuştur.
Sözü geçen 5951 sayılı Kanunun gerekçesinde, memurların seçilmeleri
halinde emeklilik haklarını kaybetmelerinin Anayasayla tanınmış olan seçilme
hakkını kullanmalarını güçleştireceği, oysa aydın kitlenin büyük bir bölümünü
oluşturan memur zümresinin bilgi veihtisasından Büyük Millet Meclisinin
müstağni kalamayacağı, nihayet paylarına düşen primi ödeyerek evvelce kazanmış
oldukları sigortalı sıfatını sürdürmelerinin hiç bir mali ve mantıki sakıncası
da bulunmadığı belirtilmiştir.
Anayasa'nın 60. maddesinde "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı
kurar." denilmiş bulunduğundan, yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanların da TC. Emekli Sandığı'ndan faydalandırılmak suretiyle
güvenliklerinin sağlanmış olması Anayasa'ya uygundur. Ancak, dava konusu olan
Ek 1. maddeyle bunların emekli keseneğine esas olacak aylık derecelerinin,
öğrenim durumları ve hizmet süreleri ne olursa olsun (emekliliğe tabi hiç bir
hizmetleri bulunmasa dahi) birinci derecenin son kademesine ve iştirakçilere
uygulanan en yüksek ek göstergeye yükseltilmesi, sözü geçenlere, öteki
iştirakçilerin hiç birisine tanınmayan bir imtiyaz, bir ayrıcalık
getirmektedir.
Yasama organı üyelerinin yapmakta oldukları görevin önemi,
bunların ödenek ve yolluklarının (Anayasal çerçeve içerisinde) farklı bir
düzenlemeye tabi tutulmasını haklı göstermekte ise de; iştirakçi oldukları bir
sosyal güvenlik kuruluşundan, diğer iştirakçilerle eşit şartlarda
faydalandırılmaları gerekirken, öteki iştirakçilerin hiç birisi için söz konusu
olmayan bazı imtiyazlarla donatılmaları, savunulması mümkün olmayan bir
eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açmaktadır.
Nitekim, valilik, büyükelçilik, elçilik, gibi önemli bazı Devlet
hizmetlerini de içine alan istisnai memurluklara atananlara kademe ilerlemesi
ve derece yükselmesine ilişkin hükümlerle bağlı olmaksızın doğrudan doğruya
atanmış oldukları kadro aylığının ödenmesine cevaz veren Devlet Memurları
Kanunu (Madde:59), bunları emekliliğe esas tutulacak aylık derecesi bakımından,
öteki memurlardan ayırmamış, emekli keseneklerinin öğrenim durumları ve hizmet
sürelerine göre hak kazanmış bulundukları aylık derecesi üzerinden kesilmesini
öngörmüştür.
Anayasa'nın 2. maddesinde "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." denilmekte, 10.
maddesinde de herkesin, dil, ırk, renk,cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç,
din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit
olduğu hiçbir kişiye aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamayacağı
belirtilmiş bulunmaktadır.
Dava konusu Ek 1. madde, yasama organı üyeliği yapanlarla
dışarıdan bakanlığa atananlara, iştirakçi oldukları TC. Emekli Sandığı'nca,
öteki iştirakçilerin hiç birisine tanınmayan ve adalet duygusuyla bağdaşmayan
bazı haklar ve ayrıcalıklar getirdiğinden, Anayasa'nın sözü geçen 2. ve 10.
maddelerine aykırı düşmektedir..." gerekçesiyle iptal edilmiştir.
Bu karar gerekçesinde açıklandığı gibi, yasama organı üyeliği
yapanlarla, dışarıdan atanan bakanların emekliliklerinde "öğrenim
durumu" ve "hizmet süresi" gözönünde bulundurulmaksızın en
yüksek ek göstergenin esas tutulması Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı görülmüştür.
İtiraza konu Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrasının ilk
tümcesinde ise, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlara intibak ettirildikleri derecelerine bakılmaksızın iptal kararı
gerekçesine aykırı biçimde "öğrenim durumu" ve "hizmet
süresi" koşulu gözetilmeden ek gösterge olarak 4500 rakamının -Yasanın
yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bu rakam Başbakanlık müsteşarının ek
göstergesinden fazladır- uygulanması Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasında
öngörülen "Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı" ilkesine
aykırı bulunmuştur.
Servet TÜZÜN ve Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamışlardır.
a) İtiraz konusu tümcenin, Anayasa Mahkemesi'nin yukarıda
açıklanan kararı gözönüne alınmadan ve Anayasa'nın 153. maddesinin öngördüğü
"Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı" ilkesine uyulmadan
yasalaştırılması karşısında, Anayasa'nın öteki maddeleri yönünden ayrıca
incelenmesine gerek görülmemiştir.
b) Birinci Fıkrası İkinci Tümcesinin Anayasa'nın 2. ve 10.
Maddeleri Yönünden İncelenmesi : 3671 sayılı Yasa'nın yukarıda sözü edilen
tümcesi ile, emekli olanların iştirakçi oldukları sürece sosyal güvenlik
kurumlarından aldıkları aylıklarının kesileceği öngörülmüştür.
Sosyal güvenlik kurumlarından birisinden emekli olanların, aynı
sosyal güvenlik kurumuna tabi yeni bir hizmete girmeleri halinde iştirakçi
oldukları süre içinde aldıkları emekli aylıklarının kesilmesi emeklilik
mevzuatının kabul ettiği doğal bir uygulamadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri görevleri sırasında TC. Emekli Sandığı ile ilgilendirileceklerine ve
Sandık iştirakçisi olarak kendilerinden kesenek alınacağına göre, bu süre
içinde ayrıca herhangi bir sosyal güvenlik kurumundanemekli aylığı almaları
olanaklı değildir.
Açıklanan nedenlerle, itiraza konu olan kuralın Anayasa'nın 2.
maddesindeki hukuk devleti ve 10. maddesinde yer alan eşitlik ilkesiyle çelişen
bir yanı bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
c- İkinci Fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
İkinci maddenin ikinci fıkrasıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi
üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların hangi sosyal güvenlik kuruluşundan
emekli olursa olsunlar emekli aylığının TC. Emekli Sandığı'nca bağlanacağı
öngörülmüş ve ayrıca bu görevleri sona erenlerin de aynı hükümden yararlanacağı
belirtilmiştir. Bu hükme göre, ilgililerin Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur
veya 506 sayılı Kanunun 20. maddesine tabi bir sandıktan emekli olup
olmadıkları ya da bukurumlardaki iştirakçilik süreleri gözetilmeksizin,
emeklilik koşullarını taşımaları halinde, TC. Emekli Sandığı'ndan emeklilikleri
sağlanacak ve ister yasama organı üyesi veya dışarıdan atanmış bakan olarak
görev yapsınlar, isterse bu görevleri sona ermiş olsun herhangi bir kamu
kurumunda çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın kendilerine emekli aylığı
ödenmesi sürdürülecektir.
Söz konusu madde bu haliyle yasama organı üyeleri ile dışarıdan
atanmış bakanlar için diğer iştirakçilerin sahip olmadıkları iki ayrıcalık
taşımaktadır.
Bunlardan birincisi, yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlar veya bu görevleri sona erenler hangi sosyal güvenlik kurumundan emekli
olursa olsunlar emekli aylıklarının TC. Emekli Sandığı'nca ödenmesini sağlayan
kural, ikincisi de, yasama meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların bu
görevleri sürerken veya bu görevleri sona erdikten sonra bir kamu kurumunda
çalışıp çalışmadıklarına bakılmaksızın emekli aylıklarının ödenmesinin devamına
olanak veren düzenlemedir.
Oysa, 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen
Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Yasa'nın 8. maddesinde, çeşitli sosyal
güvenlik kuruluşlarında geçen hizmetlerin birleştirilmesi durumunda emekli
aylığının hangi koşullarda hangi kurumcabağlanacağı ve ödeme yapılacağı
belirlenmiştir. Anılan maddeye göre, son yedi yıllık fiili hizmet süresi içinde
hizmet süresi fiilen fazla olan kurumca, hizmet sürelerinin eşit olması halinde
ise, son tabi olunan sosyal güvenlik kurumunca kendi mevzuatınagöre emekli
aylığı bağlanabilmektedir.
Bütün çalışanlar için durumun böyle olmasına karşın, yasama organı
üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlarından görev süresi sona erenlere haklı bir
neden olmaksızın ayrıcalıklı bir durum yaratılmıştır.
Öte yandan; herne kadar Anayasa'nın 86. maddesinin ikinci fıkrası
ile 112. maddenin son fıkrası uyarınca, yasama organı üyeleri ile dışarıdan
atanan bakanların görevde bulundukları sırada, ödenek ve yolluklarının yanında
emekli aylıklarının da ödenmesine olanak tanımakta ise de, görevden
ayrılanların da kamu kurum veya kuruluşunda çalışmaları halinde, emekli
aylıklarının ödenmesine devam edileceğine ilişkin başkaca herhangi bir yasal
düzenleme yoktur. Oysa, 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Yasası'nın 99.
maddesinde, emekliaylığı alanlardan emeklilik hakkı tanınan bir göreve
atananların emekli aylıklarının kesileceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca 5434
sayılı Yasa'ya 1101 sayılı Yasa ile getirilen ek 11. maddede de, TC. Emekli
Sandığı'na bağlı daire, kurum ve ortaklıklar ile bunların Sosyal Sigortalar
Yasası'na bağlı işyerlerinde emekliliğe tabi olmayan ücretli, geçici kadrolu
veya yevmiyeli hizmetlere atanan emeklilerin, burada çalıştıkları sürece emekli
aylıklarının kesileceği belirtilmiştir.
TC. Emekli Sandığına tabi tüm iştirakçiler yukarıda açıklanan yasa
hükümleri uyarınca yeniden kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmaları halinde
çalıştıkları sürece emekli aylıklarını alamaz iken, yasama organı üyeleri ile
dışarıdan atanan bakanların, görevleri sona erdikten sonra bir kamukurum veya
kuruluşunda göreve atanmaları durumunda emekli aylıklarının kesilmemesi bu grup
kişiler için getirilmiş önemli bir imtiyazdır.
Açıklanan nedenlerle, yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlar için, haklı bir neden olmaksızın diğer tüm iştirakçilerden farklı ve
avantajlı düzenleme getirilmesi Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı
görülmüştür.
Haşim KILIÇ 2. maddenin ikinci fıkrasının ilk tümcesi bakımından
bu görüşe katılmamıştır.
d) Üçüncü Fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
İkinci maddenin üçüncü fıkrası ile, TC. Emekli Sandığı dışındaki
sosyal güvenlik kurumundan emekli olmaları gerekenlere sandıkça bağlanacak
emekli aylığı, ayni hizmet süresine sahip olup da TC. Emekli Sandığından emekli
olan yasama organı üyelerine bağlanan emekli aylığına yükseltilmekte, TBMM
üyesi olanlar için sağlanan makam tazminatı da hesaplamaya dahil edilmektedir.
Ayrıca, diğer sosyal güvenlik kurumlarının ödemesi gereken aylık
ilgili kurumdan alındıktan sonra arada oluşan fark da sandıkça Hazineden tahsil
edilmektedir.
Her ne kadar anılan maddenin üçüncü fıkrasında, TC. Emekli
Sandığı'nca bağlanacak aylık tutarının hesabında ayni hizmet süresine sahip
emsali yasama organı üyelerine sandıkça bağlanacak emekli aylığının esas
alınacağı (makam tazminatı da dahil edilerek) belirtilmekte ise de; TC. Emekli
Sandığı'a bağlı yasama organı iştirakçileri için yasanın 2. maddesinin ilk
fıkrası ile getirilen ayrıcalıklı hüküm üçüncü fıkra uyarınca emeklilik
işlemine tabi olanlar için degeçerli olmaktadır. 2. maddenin birinci fıkrasının
ilk tümcesinin Anayasa'ya aykırılık yönünden incelenmesi sırasında "4500
ek gösterge" rakamının emekliliğe uygulanması bakımından belirtilen
"hukuk devleti" ilkesiyle, 10. maddede yer alan "kanun önündeeşitlik"
ilkesine aykırılık hali, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca emeklilik işlemine
tabi tutulanlar için de söz konusudur. Zira, 2. maddenin üçüncü fıkrası
uyarınca emekliliğe tabi kılınanlar aynen TC. Emekli Sandığı'na tabi olarak
emekli olanlarınolanaklarına sahip kılınmışlar, "ek gösterge" ve
"makam tazminatı" nedeniyle meydana gelecek artış farklarının da TC.
Emekli Sandığı'nca Hazineden alınacağı hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle söz
konusu üçüncü fıkranın iptali gerekir.
Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamıştır.
e) Dördüncü Fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi:
İtiraza konu ikinci maddenin dördüncü fıkrasıyla, "makam
tazminatı"nın ödenmesine ve kesilmesine ilişkin özel hükümler ile Yasa'nın
5. maddesine göre ödenecek "tazminat"a ilişkin hükümler saklı
tutulmuştur.
Makam tazminatına ilişkin hükümlere, 657 sayılı Devlet Memurları
Yasası'nın ek 26. ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası'nın ek
18. maddelerinde yer verilmiştir.
Her iki yasanın anılan maddelerinde yer alan ödemeye ilişkin ortak
kurallara göre, tazminatın hesabında göstergeler aylık katsayı ile çarpılmakta
ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Ayrıca tazminattan
yalnızca damga vergisi kesilmekte, yasada belirtilen unvan,rütbe ve görevlerde
iki yıl çalıştıktan sonra emekli olanlara bu tazminatın tamamı yaşamları süresince
her ay TC. Emekli Sandığı'nca ödenmektedir. Kamu ve özel sektörde görev
alanlarla mesleklerini serbest olarak yapanlar bu tazminattan
yararlanamamaktadır.
Yukarıda açıklanan Makam Tazminatının ödenmesine ve kesilmesine
ilişkin özel hükümlerle yasanın 5. maddesine göre ödenecek tazminata ilişkin
hükümler yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlara diğer
iştirakçilere göre farklı bir uygulama getirilmediğine göre söz konusu Yasa
hükmünde Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Güven DİNÇER ve Mustafa ŞAHİN bu görüşe katılmamışlardır.
f) Beşinci Fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi: İtiraza konu 2. maddenin beşinci fıkrasında, yasama organı üyeleri
ile dışarıdan atanan bakanlar için bu görevlerde geçirdikleri her hizmet yılı
nedeniyle 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesi uyarınca üç
aylık fiili hizmet zammı verileceği öngörülmüş ve bu hükmün 5434 sayılı Yasa
yürürlüğe girdikten sonra hizmeti geçenlere de uygulanacağı belirtilmiştir.
8.6.1949 tarihinde kabul edilen 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı
Yasası'nın 32. maddesinde fiili hizmet zammından yararlanacak olanlar
sayılmıştır.
Söz konusu yasa hükmündende anlaşılacağı gibi, fiili hizmet zammı,
ağır, yıpratıcı ve tehlikeli hizmetlerde çalışanların, bu ağır çalışma
koşulları nedeniyle bedenen ve fikren uğrayacakları kayba karşılık emeklilik
hizmetine katılan "itibari" bir süredir.
Fiili hizmet zammında gerçekte var olmayan ancak çalışma
koşullarının iştirakçi üzerinde yaptığı olumsuz etkiler nedeniyle var sayılan
bir iştirakçilik süresi söz konusudur.
Yasama organı üyeliği ve bakanlık görevinin, gerek işlevsel ve
gerekse içerik bakımından 5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Yasası'nın 32.
maddesinde fiili hizmet zammı alanlar arasında sayılan Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu haber hizmetlerinde daire başkanı, müdür, müdür yardımcısı, şef, vs.
veya basın kartı yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olarak basın müşavirliği
görevlerinde bulunanlardan daha az insan sağlığında olumsuz etki yapacağını
söylemeye olanak yoktur. Bu nedenle yasama organı üyeliği veya bakanlık görevi
nedeniyle fiili hizmet zammı verilmesinde Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine
aykırılık görülmemiştir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER ile Mustafa ŞAHİN bu görüşe
katılmamışlardır.
2- 5. Madde Bakımından Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
a) İncelemenin Sınırlandırılması :
Yerel Mahkeme 3671 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin de, iptalini
istemiş ve iptali istenilen Yasa hükümlerinin tümünde yasama organı üyeleri ile
dışarıdan atanan bakanlara TC. Emekli Sandığı'na tabi diğer iştirakçiler veya
diğer çalışanlara göre ayrıcalıklı haklar tanındığını belirtmiştir.
Anayasa'nın 152. maddesine göre, bir davaya bakmakta olan mahkeme
uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya
aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının
ciddi olduğu kanısına varırsa Anayasa Mahkemesi'ne başvurabilir. Bu hükme göre,
yerel mahkemelerin Anayasa Mahkemesi'ne başvurma yetkisi "uygulayacağı
kural" ile sınırlıdır.
3671 sayılı Yasa'nın 5. maddesi birinci fıkrası yukarıda
açıklandığı biçimde davada uygulanacak Yasa kuralı niteliğinde görülmüştür.
Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Haşim KILIÇ ile Mustafa BUMİN bu
görüşe katılmamışlardır.
b) 5. Maddenin Birinci Fıkrasının Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri
Yönünden İncelenmesi :
İtiraza konu 5. maddenin birinci fıkrasında, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlara, bu görevlerinin sona ermesinden
itibaren, bu görevde en az iki yıl bulunmuş olmak koşuluyla, emekli aylığı alıp
almadıklarına bakılmaksızın yasada sayılan görevlerde bulunmamak ve gelir
vergisi yükümlüsü olacak şekilde ticari, sınai veya serbest meslek faaliyeti
yapmamak koşuluyla hayatta oldukları sürece 6000 gösterge rakamının memur
katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunacak miktarın her ay Büyük Millet Meclisi
bütçesinden tazminat olarak ödeneceği ve bu ödemenin damga vergisi hariç
herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulamayacağı hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk
Devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk Devleti ilkesi, özel yararlar için yasa
çıkarılmamasını, hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınacak biçimde
yasal düzenlemeler yapılmamasını gerekli kılar.
Anayasa Mahkemesi'nin bir çok kararında belirtildiği gibi,
kişilerin, durumlarındaki özellik ve ayrılıklar nedeniyle değişik kurallara
bağlı tutulmasında ayrıcalık ve eşitsizlikten söz edilemez. Bu ilke, aynı
koşullar içinde bulunan özdeş nitelikteki durumların yasalarca aynı işleme tabi
tutulmasını gerekli kılar.
Demokratik parlamenter rejimlerde temsil görevi nedeniyle yasama
organı üyeliği büyük bir önem taşımakta olup, bu yüzden görevde olan yasama
organı üyelerine görevlerini gereği gibi yapabilmeleri için kimi olanaklar
tanınmıştır.
Emeklilik hakkını kazanmadan yasama organı üyeliği veya dışarıdan
atandığı bakanlık görevi sona eren kişinin, diğer kamu görevlerinden emekli
olmadan ayrılanlara göre farklı imtiyazlı bir hukukî statü içine girmemesi
gerekir.
Parlamenter veya dışarıdan atanan bakan olarak görevde bulunanlara
yapılmayan bir ödemenin emeklilik hakkını kazanmış olup olmadığına
bakılmaksızın görevden ayrılanlara yapılması ve Devletin en üst seviyesinde
saygın görevler üstlenmiş olup emeklilik yoluyla veya emekliliği hak etmeden
görevden ayrılmış olanlardan hiç kimseye tanınmayan böyle bir malî olanaktan
yalnız eski parlamenterlerle dışarıdan atanan bakanların yararlandırılması
hukuksal eşitliği zedeleyen açık bir ayrıcalık oluşturur.
Mustafa GÖNÜL ve Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamışlardır.
c) 5. Maddenin İkinci Fıkrası Bakımından Anayasa'ya Aykırılık
Sorunu :
İptali istenen yasa kuralı ile, tazminattan yararlanmakta
olanların, birinci fıkrada sayılan görevlerden birinde bulunmaları veya gerçek
usulde gelir vergisi yükümlüsü olmalarını gerekli kılacak ticari, sınai veya
serbest meslek faaliyeti yapmaları halinde söz konusu ödemeden
yararlanamayacakları için durumu engeç bir ay içinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı'na bildirmekle yükümlü olduklarını, bu durumun ortaya
çıktığı tarihi takip eden ay başından itibaren tazminat ödemesine son
verileceği, zamanında bildirimde bulunmayanlara ödenen tazminatın kanunî faizi
ile birlikte geri alınacağı öngörülmüştür.
Tazminat ödemesini gerektiren koşulun kaybı halinde yapılacak bildirim
ve ödemenin kesilmesini düzenleyen yasa kuralında Anayasa'ya aykırılık söz
konusu değildir.
3- Geçici İkinci Maddenin Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
Geçici 2. madde ile, 2. maddede yer alan 4500 ek gösterge ve 5.
maddede belirtilen 6000 gösterge rakamının memur katsayısı ile çarpımı sonucu
bulunacak miktar kadar tazminatın yıllar itibariyle uygulanacağı miktarlar
gösterilmiştir.
Gerek Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "ek
gösterge" ve gerekse 5. maddesinde düzenlenen "tazminat"a
ilişkin olarak belirlenen Anayasa'nın 2. ve 10. maddesine aykırılık durumu
aynen bu gösterge rakamlarının yıllar itibariyle artışını düzenleyen geçici 2.
madde için de söz konusudur.
Bu nedenle geçici 2. maddenin de iptali gerekir.
Bu görüşe Servet TÜZÜN, "Maddenin yalnız 5. madde
yönünden", Mustafa GÖNÜL "Maddenin 2. madde yönünden" iptali
gerekeceği, Haşim KILIÇ ise "Madde Anayasa'ya aykırı olmadığından iptal
isteminin reddi gerekeceği" oyu ile katılmamışlardır. 4- Geçici 3.
Maddenin Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden İncelenmesi :
Geçici 3. madde ile 3671 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği
tarihten önce görevi sona eren yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanların da (görevleri cezaen sona erenler hariç) 5. maddedeki tazminat
ödemesinden "bu görevlerde en az iki yıl bulunmuş olma" koşulu
aranmaksızın yararlanacakları öngörülmüştür.
5. maddenin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı sorununun
irdelendiği bölümde, bu madde ile getirilen düzenlemenin parlamenterler ve dışarıdan
atanan bakanlar için getirilen ve hukuksal eşitliği zedeleyen açık bir
ayrıcalık oluşturduğu hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklanmıştır.
Öte yandan, halen yasama organı üyeliğinde bulunan veya dışarıdan
atanmış bakan olanlarda aranan "bu görevde en az iki yıl bulunmuş
olmak" koşulunun bu görevi Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte sona ermiş
olanlar için aranmaması da kendi grubu içinde ayrıcalık doğuran bir düzenleme
biçimidir.
Mustafa GÖNÜL ve Haşim KILIÇ bu görüşe katılmamışlardır.
5- Geçici 4. Maddenin Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
Geçici 4. madde ile, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte yasama
organı üyeliği veya açıktan atandığı bakanlığı devam edenlerle bu tarihten önce
görevleri sona erenlerden herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna prim ödemek
veya borçlanmak suretiyle yirmi hizmet yılını tamamlayanlara yaş kaydı
aranmaksızın 2. maddedekiesaslara göre aylık bağlanmasına olanak tanınmaktadır.
İtiraza konu olmayan geçici 1. madde ile itiraz konusu geçici 2. madde
birbirini tamamlar nitelikte düzenleme içermektedir.
Geçici 1. maddenin ikinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesi kararları
ile iptal edilmiş bulunan 3284 ve 3430 sayılı yasalar uyarınca aldıkları
belgelere dayanılarak hizmet borçlanması istemi yapılmış ve gerçekleştirilen
(tahakkuk eden) borçları olanların bu borçlanmaları ve intibakları geçerli
sayılmıştır.
Her iki yasada da iki türborçlanma olanağı getirilmiştir. Birinci
türde, işyerleri veya yasada belirtilen kurum ve kuruluşlardan alınan belgelere
dayalı olarak 18 yaşının üzerinde geçen en çok 15 yıllık hizmet süresi
borçlanılmakta, ikinci türde ise, herhangi bir sosyal güvenlikkurumuna prim
ödeyerek geçirilen süre ile borçlanılan hizmet süresi toplamının 20 yıldan
eksik olması durumunda, eylemli olarak hizmette bulunulmamasına karşın eksik
süreyi borçlanmaya olanak tanımaktadır.
Bu düzenlemeler sonucu, yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan
bakanlar için 33 yaşında emekli aylığı bağlanabilme olanağı tanınmıştır.
3671 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesiyle, eksik süre
borçlanılması dışında 3284 ve 3430 sayılı Yasalara göre borçlanılan hizmet
süreleri yeniden canlandırılmakta, borçlanma işlemlerini tamamlamış ve
gerçekleşen (tahakkuk eden) borçlarını da ödemiş olanların bu süreleri de
geçerli sayılmaktadır.
Oysa itiraza konu olan geçici 4. madde ile, 3284 ve 3430 sayılı
Yasalara göre kendilerine borçlanma olanağı tanınmış olmasına karşın borçlanma
işlemlerini tamamlayamadıkları veya tamamlamış olmakla beraber gerçekleşen
(tahakkuk eden) borçlarını ödeyemedikleri için bu haktan yararlanamayanlara
yeni bir olanak tanınmaktadır. Bu olanaktan yararlananlar, herhangi bir sosyal
güvenlik kurumuna prim ödemek veya borçlanmak suretiyle 20 hizmet yılını
tamamladıkları takdirde 2. maddedeki esaslara göre emekli aylığı
alabileceklerdir. Geçici 4. madde, hizmeti olmayanlara da yalnızca borçlanma
suretiyle 20 hizmet yılını tamamlamaları halinde 2. maddedeki esaslara göre
emekli aylığı bağlama olanağı tanımaktadır. Ayrıca, bu maddeden yararlanabilmek
için yaş kaydı aranmadığı gibi, Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce görevi
sona ermiş olanlar da anılan yasa hükmünden yararlanabilmektedirler.
5434 sayılı Yasa'nın 39. maddesinde 3774 sayılı Yasa ile yapılan
değişiklik sonucu emekli aylığı bağlanabilmesi için gerekli yaş sınırı
kaldırılmış, kadın iştirakçilerde 20, erkek iştirakçilerde 25 yıllık hizmetin
eylemli olarak doldurulması hali emekli aylığı bağlanabilmesi için yeterli
sayılmıştır.
Söz konusu Yasa hükmünde, kadın ve erkek iştirakçiler için hizmet
yılı bakımından farklı süreler getirilmiş olmasına karşın, itiraza konu geçici
4. maddeye göre yasama organı üyeleri ile, dışarıdan atanan bakanlara ve bu
görevi sona ermiş olanlara kadın-erkek ayırımı gözetilmeksizin, 20 hizmet
yılını eylemli veya borçlanmak suretiyle tamamlamaları halinde emekli aylığı
bağlanmasına olanak tanınması önemli bir ayrıcalık yaratmaktadır.
Nitekim, 3430 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle 5434 sayılı TC. Emekli
Sandığı Yasası'na getirilen EK MADDE 65 uyarınca yasama organı üyeleri ile
dışarıdan atanan bakanlar ve bu görevi sona ermiş bulunanlara kadın-erkek
ayırımına bağlı olmaksızın 20 eylemli hizmet yılı sonunda emekliaylığına hak
kazanmaya olanak tanıyan düzenleme, açılan dava sonucu Anayasa Mahkemesi'nin
24.5.1988 gün ve Esas: 1988/11; Karar: 1988/11 sayılı kararıyla Anayasa'nın 2.
ve 10. maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiştir.
Açıklanan nedenlerle geçici 4.maddenin iptali gerekir.
6- Geçici 5. Maddenin Anayasa'nın 2. ve 10. Maddeleri Yönünden
İncelenmesi :
İtiraza konu olan geçici 5. madde ile, bu Yasa'nın yürürlüğe
girdiği tarihten önce yasama organı üyeliği veya açıktan atandığı bakanlık
görevi sona ermiş olanlarla, bunlardan ölenlerin dul ve yetimleri hakkında da
bu kanunla getirilen emeklilik hükümlerinin TC. Emekli Sandığı'nca uygulanacağı
öngörülmüştür.
Yasa'nın emekliliğe ilişkin hükümleri ise 2. madde ile geçici 1.
ve geçici 4. maddelerde yer almış olup, bu maddelerin ne gibi ayrıcalıklı
hükümler getirdiği 2. madde ile geçici 4. maddenin Anayasa'ya aykırılığı sorunu
incelenirken belirtilmiştir.
Aynı nedenlerle Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı bulunan
Yasa hükmünün iptali gerekir.
Haşim KILIÇ "Maddenin yalnız 4. madde yönünden iptali
gerekir." görüşündedir.
B- İptal Sonucunda 3671 Sayılı Yasa'nın Diğer Hükümlerinin
Uygulanma Olanağını Yitirip Yitirmediği Sorunu :
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrasında, "Ancak başvuru, kanunun,
kanun hükümde kararnamenin veya İçtüzüğün sadece belirli madde veya hükümleri
aleyhine yapılmış olup da, bu belirli madde veya hükümlerin iptali kanunun,
kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bazı hükümlerinin veya tamamının
uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, Anayasa Mahkemesi keyfiyeti gerekçesinde
belirtmek şartıyla kanunun, kanun hükmünde kararnamenin veya İçtüzüğün bahis
konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir." kuralı
yer almıştır.
3671 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrasının ilk tümcesi,
yasama organı üyeleri ve dışarıdan atanan bakanların TC. Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmelerini, bu ilgilendirmenin esaslarını düzenlemesi bakımından
temel hüküm niteliğindedir. Maddenin diğer hükümlerinin uygulanabilirliği bu
hükümle olanaklıdır.
Ayrıca, tazminattan yararlanma koşulunu düzenleyen 5. maddenin ilk
fıkrasının iptaline karar verilmesi nedeniyle de, yararlanma koşulunun kaybı
halinde yapılacak bildirimi ve işlemi gösteren aynı maddenin ikinci fıkrasının
da uygulanma olanağı kalmamaktadır.
Bu nedenlerle, 2. maddenin birinci fıkrasının ikinci tümcesi ile
aynı maddenin dördüncü fıkrasının ve 5. maddenin ikinci fıkrasının 2949 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 29.
maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptallerine karar verilmelidir.
C- İptal Hükmünün Yürürlüğe Gireceği Gün Sorunu :
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında, "Kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir." hükmü yer almakta, 2949 sayılı Yasa'nın
53. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarında da aynı hususlar
tekrarlanmaktadır.
Yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların
emekliliklerini yeniden düzenleyen 3855 sayılı Yasa 15.12.1992 tarihinde
yürürlüğe girmiş olup, 3671 sayılı Yasa'nın kimi hükümlerinin iptal edilmesi
kamu düzeni veya kamu yararını ihlal edici nitelikte bulunmadığından, iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca saptanmasına gerek görülmemiştir.
VI- SONUÇ :
26.10.1990 günlü, 3671 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun'un:
A. 2. maddesinin;
a) Birinci fıkrasının ilk tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Servet TÜZÜN ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
b) Birinci fıkrasının ikinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
c) İkinci fıkrasının ilk tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve
İPTALİNE, Haşim KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
d) İkinci fıkrasının ikinci tümcesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna
ve İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
e) Üçüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Haşim
KILIÇ'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
f) Dördüncü fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Güven DİNÇER ile Mustafa ŞAHİN'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
g) Beşinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER ile Mustafa ŞAHİN'in
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. 5. maddesinin;
a) Birinci fıkrasının davada uygulanacak kural olduğuna Servet
TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Haşim KILIÇ ile Mustafa BUMİN'in karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
b) Birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Mustafa GÖNÜL ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
c) İkinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
C. Geçici 2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Servet TÜZÜN'ün "Maddenin, yalnız 5. madde yönünden iptali gerekir",
Mustafa GÖNÜL'ün "Maddenin, yalnız 2. madde yönünden iptali gerekir",
Haşim KILIÇ'ın ise "Madde, Anayasa'ya aykırı olmadığından iptal isteminin
reddi gerekir." yolundaki karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D. Geçici 3. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Mustafa GÖNÜL ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
E. Geçici 4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
F. Geçici 5. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
Haşim KILIÇ'ın "Maddenin, yalnız 4. madde yönünden iptali gerekir"
yolundaki karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
G. a) 2. maddesinin birinci fıkrasının ikinci tümcesinin,
b) 2. maddesinin dördüncü fıkrasının,
c) 5. maddesinin ikinci fıkrasının,
Bu kararın önceki bölümlerinde iptal edilen kurallar nedeniyle
uygulanmalarına olanak kalmadığından 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi gereğince
İPTALLERİNE, OYBİRLİĞİYLE,
2.2.1993 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa GÖNÜL
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
3671 sayılı Yasa'nın 2. maddesinin beşinci fıkrasına ilişkin
kararda kullandığım karşıoyumun gerekçesi, genelde, eşitlik ilkesine aykırı
durumun giderilmesi amacına dayanmaktadır. Eylemli çalışmaları karşılamak üzere
"Fiilî hizmet zammı" adı altında yapılmak istenen ödemenin 5434
sayılı TC. Emekli Sandığı Yasası'nın 32. maddesinde öngörülen görev koşullarını
gözetmeksizin ödenmesi başlıca ayrıcalıktır. Amacı dışlanarak bu ek ödemeyi
gerçekleştirmenin hiçbir anlamı yoktur. Yerindelik denetimi sayılması olanaksız
bir hukuksal uygunluk aranmaktadır. Anayasa, milletvekillerine bu tür gereksiz
bir ödemenin yapılmasına elverişli olmadığı gibi çalışmalarının niteliği
yönünden de bu ödemenin yapılması doğru değildir. Yasakoyucunun takdir hakkı
anayasal sınırla çevrilidir. Bu sınırı zorlayan ya da aşan işlemlerin iptali
gerekir. Çok sınırlı tutulan ek ödemenin yapılması, hizmet süresi, biçimi ve
koşullarıyla olanaklıdır. Ölçüsüzlük sayılacak bir genişletme, hukuksal
konumdan yararlanılarak getirilen ek ödeme Anayasa'nın amacı ve görevin
özelliğiyle bağdaşmamaktadır. Ödemenin haklı nedeni, bir anayasal dayanağı
bulunmamaktadır. Tersine bir kısıtlama bulunmasa bile saygın yasama işlevine
gölge düşürecek ayrıcalıklar, eşitliğe aykırı üstün konumlar hukuksallıkla
çatışır. Özgün görevlerle ve işlerle sınırlı ek ödemenin bedensel ve ruhsal
yıpranmaya bağlı oluşunun anlamı iptali istenilen kuralla yitmektedir.
Milletvekillerinin çalışmalarını bu tür algılamak, Anayasa'nın 10. maddesine
aykırı bir düzenlemenin varlığını gündeme getirmektedir. Böyle bir düzenleme de
iptal edilerek uygunluk sağlanır. 2/2/1993
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
I- 2. maddenin dördüncü fıkrası yönünden :
Dava konusu 2. maddenin dördüncü fıkrasının milletvekillerine
verilecek makam tazminatının ödenmesine ve kesilmesine dair olan kuralı,
Anayasa'ya aykırılık yönünden reddedilmiş ancak, makam tazminatını düzenleyen
5. maddenin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle iptali üzerine
2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi uyarınca "hükmün uygulanma olanağı kalmaması"gerekçesiyle
iptal edilmiştir.
Belirli bir konu hakkındaki Anayasa'ya aykırılık savları ve bu
savların yönelik olduğu kuralları inceleyenler, olayı bir bütün olarak ele
almak ve istemleri Anayasa'ya uygunluk yönünden bütün olarak karara bağlamak zorundadırlar.
Zira, Anayasa'ya aykırılık savının bir bölümünün esastan ve diğer bölümünün ise
2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesine göre incelenmesi mümkün değildir. Usül
yasamızın 29. maddesi, Anayasa Mahkemesi'ne verilmiş fevkalade bir yetki olup
incelemeyi dava edilmemiş kurallara sirayet ettirmeye ve iptale imkan tanır.
29. maddenin amacı, bir hukuk müessesesinin esasını düzenleyen kural ile bu
müessesenin ayrıntılarını düzenleyen kuralın ayrı ayrı incelenmesi yolunu açmak
değil, dava edilmeyen ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı nedeni ile artık
varlığı gereksiz kalan kuralları pozitif hukuktan ayıklamak içindir.
Bu yönden fıkranın Anayasa'ya aykırılık nedeni ile iptal
edilmemesine karşıyım.
II- 2. maddenin beşinci fıkrası yönünden :
5434 sayılı TC. Emekli Sandığı Kanunu'nun 32. maddesi bazı kamu
görevlilerine hizmetleri gereği maruz kaldıkları özel yıpranma sebebiyle fiili
hizmet zammı verilmesini öngörmektedir.
Emekli Sandığı ile ilgili maddenin tetkikinden açıkça görüleceği
üzere fiili hizmet zammı alacak hizmetlerin tamamı milli savunma, güvenlik,
tarımsal mücadele, demiryolları gibi fiziksel yıpranmaya neden olan
hizmetlerdir.
Milletvekillerinin hizmetleri bu tarz bir yıpranma sebebi
oluşturmadığından kendilerine verilecek fiili hizmet zammı açıkça imtiyazdır.
Bu nedenle de Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık nedeniyle iptali gerekir.
Güven DİNÇER
Başkanvekili
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
26.10.1990 günlü, 3671 sayılı "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun"un 2., 5.
maddeleri ile geçici 2., geçici 3., geçici 4. ve geçici 5. maddelerinin
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istenmiştir.
Sözü edilen Yasa'nın 2. maddesinin birinci fıkrası ilk tümcesinde;
"Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların,
seçildikleri veya atandıkları, emekli olanların ise istekte bulundukları tarihi
izleyen aybaşından itibaren emeklilik keseneğine esas aylıklarına 4500 ek
gösterge tutarı eklenmeksuretiyle TC. Emekli Sandığı ile
ilgilendirileceklerine" dair kural yer almaktadır.
Dava konusu bu hükümle Yasama organı üyeliği yapanlarla dışarıdan
bakanlığa atananların ve emekli olanların TC. Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmelerine olanak sağlanmıştır.
Bir kanun maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu sonucuna varabilmek
için, onun Anayasa'nın açıkça belirttiği bir hususun aksi istikametinde bir
hükmü kapsaması gerekir. Yani Anayasa herhangi bir konuda emredici veya
yasaklayıcı bir kural koymamışsa, bunun düzenlenmesi kanunkoyucunun takdirine
bırakılmış demektir.
Söz konusu Kanun'un 2. maddesi birinci fıkrası ilk tümcesinde yer
alan kuralın böyle bir durumu yarattığının kabul edilebilmesi için "ödenek
ve yolluklara" ilişkin Anayasa'nın 86. maddesine aykırılık taşıdığının
saptanması gerekir. Anayasa'nın bu maddesi birinci fıkrasında; "Türkiye
Büyük Millet Meclisi Üyelerinin ödenek ve yollukları kanunla düzenlenir.
Ödeneğin aylık tutarı en yüksek Devlet memurunun almakta olduğu miktarı, yolluk
da ödenek miktarının yarısını aşamaz." denilmektedir. Burada Türkiye Büyük
Millet Meclisi Üyelerinin ödenek ve yolluklarının tanımının yapılması yoluna
gidilmeyerek, sadece ödeneğin aylık tutarının en yüksek Devlet memurunun
almakta olduğu miktarı aşamayacağı kuralınıngetirilmesi ile yetinildiği ve
ödenek için belli bir statünün uygulanacağına dair bir kural getirilmediğine
göre, ödeneğin aylık tutarının en yüksek Devlet memurunun almakta olduğu
miktarı aşamayacağına dair ilkeye aykırı düşmemek koşuluyla, Yasama organı
üyeliği yapanlarla dışarıdan bakanlığa atananların TC. Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmelerine ilişkin esas ve usullerin düzenlenmesinin kanunkoyucunun
takdirine bırakılmış olduğunun kabulü gerekir.
Herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu; Devletin, bu
güvenliği sağlayacak tedbirleri alacağı ve teşkilatı kuracağını hükme bağlayan
TC. Anayasası'nın 60. maddesinin açık ifadesi karşısında, Yasama organı üyeliği
yapanlarla dışarıdan bakanlığı atananların da, Anayasa'nın öngördüğü kurallara
ve benimsediği ilkelere aykırı düşmemek koşuluyla, "çalışanların yarının
güvencesi" olan sosyal güvenlik hakkından yararlandırılmaları Anayasal bir
zorunluluktur. Bu açıdan bakıldığında, bunların TC. Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmelerini ilke olarak benimseyen vebu ilkeye ilişkin kimi
ayrıntıları da ayrıca belirleyen birinci fıkra ilk tümcedeki hükmün Anayasa'ya,
özellikle Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek
iptali istenen 2. maddenin birinci fıkrası ilk tümcesinde, asıl tartışma konusu
yapılan husus, sözü geçen tümcede yer alan "emeklilik keseneğine esas
aylıklarına 4500 ek gösterge tutarı eklenmek suretiyle" ibaresidir. Bu
ibareyle, Yasama organı üyeleri ile dışarıdanatanan bakanların, emeklilik
keseneğine esas aylıklarına 4500 ek gösterge tutarı eklenmek suretiyle, TC.
Emekli Sandığı'ndan faydalanmalarına cevaz verilmiş bulunmasının Anayasa'nın hukuk
devleti ve eşitlik ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Yukarıda açıklandığı gibi Yasama Organı Üyelerinin TC. Emekli
Sandığı ile ilgilendirilmelerine ilişkin esas ve usullerin Anayasa'nın
öngördüğü kurallara ve benimsediği ilkelere aykırı düşmemek koşuluyla bu
biçimde kabul edilmiş olmasıyla, bu gibilere bir imtiyaz tanımış ve hukuk
devleti ilkesi ihlâl edilmiş sayılamayacağından sözü geçen ibarenin Anayasa'ya
aykırılığından söz edilmemesi gerekir.
Sözü edilen Kanun'un 2. maddesinin birinci fıkrasının ilk
tümcesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı hususundaki görüşümü, yukarıda açıklamış
bulunduğumdan, geçici 2. madde ile bu hükmü yapılan atıf üzerinde ayrıca
durmayacağım.
26.10.1990 günlü, 3671 sayılı "Türkiye Büyük Millet Meclisi
Üyelerinin Ödenek, Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun"un 2. maddesinin
birinci fıkrası ilk tümcesinin ve geçici 2. maddesinin işbu hükme atıfta
bulunan kısmının Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline ilişkin olarak
oyçokluğuyla oluşturulan karara bu nedenlerle katılmamaktayım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin görevde bulundukları
sürece alacakları ödenek ve yollukların, Anayasa'nın ÜÇÜNCÜ KISIM, BİRİNCİ
BÖLÜM'ünde ve YASAMA'ya ilişkin kurallar kapsamındaki 86. maddede, bir yasayla
düzenleneceği öngörülmüştür. Aynı maddenin birinci fıkrasının ikinci tümcesi
uyarınca "Ödeneğin aylık tutarı en yüksek Devlet memurunun almakta olduğu
miktarı, yolluk da ödenek miktarının yarısını aşamaz."
Yine aynı maddenin ikinci fıkrasının getirdiği güvenceye dayalı
olarak "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine ödenecek ödenek ve
yolluklar, kendilerine sosyal güvenlik kuruluşları tarafından bağlanan emekli
aylığı ve benzeri ödemelerin kesilmesini gerektirmez."
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine, bu görevde bulundukları
sürece yapılacak ödemelere ilişkin anılan kurala karşın, görevden ayrıldıktan
sonraki yaşamlarında ne türde bir sosyal güvenlik koruması altına alınacakları
yolunda Anayasa'da açık ve özel bir hüküm bulunmamaktadır. Ne var ki,
Anayasa'da Milletvekillerine özgü emeklilik kuralının bulunmaması, bu olanaktan
yoksun kalacakları anlamına gelmez. Bu gereksinim, Anayasa'nın İKİNCİ
KISIM'ının ÜÇÜNCÜ BÖLÜM'ünde yer alan SOSYAL VE EKONOMİK HAKLAR VE ÖDEVLER
kapsamında ve "Sosyal güvenlik hakkı" başlığı altındaki 60. maddeyle
karşılanabilir. Maddenin öngördüğü "Herkes, sosyal güvenlik hakkına
sahiptir.
Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve
teşkilatı kurar." biçimindeki kural, "herkes" kavramıyla,
kuşkusuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri için de geçerlidir. Bu amaca,
milletvekillerini ya var olan sosyal güvenlik kuruluşlarından biriyle yasal
olarak ilişkilendirerek, ya da onlara özgü ayrı bir sosyal güvenlik sandığı
kurarak varılabilir. Uygulama, birinci yolun yeğlendiğini göstermektedir.
Anayasa Mahkemesi de, yine Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan
bakanlığa atanan bakanların TC. Emekli Sandığı ile ilişkilendirilmelerini
yeniden düzenleyen 7.5.1986 günlü ve 3284 sayılı Yasa'nın iptaline ilişkin
Cumhurbaşkanlığı istemini irdeleyen 2.12.1986 günlü, Esas : 1986/22, Karar :
1986/28 sayılı kararında, Anayasa'nın 60. maddesi yönünden şu kanıya varmıştır:
"... yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanların da
TC. Emekli Sandığı'ndan faydalandırılmak suretiyle güvenliklerinin sağlanmış
olması Anayasa'ya uygundur." (AMKD., Cilt: 22, S. 426). Ne var ki, Anayasa
Mahkemesi aynı Yasa'ya yönelik iptal istemini irdelemeyi sürdürürken, anılan
Yasa kurallarının iptalle sonuçlanmasına yol açan bazı "ölçü norm"lar
belirlemiştir.Kararın, daima gözönünde bulundurulması gereken bu "ölçü
norm"ları da içeren iki paragrafı şöyledir :
"Ancak, dava konusu olan Ek 1. maddeyle bunların emekli
keseneğine esas olacak aylık derecelerinin, öğrenim durumları ve hizmet
süreleri ne olursa olsun (emekliliğe tabi hiçbir hizmetleri bulunmasa dahi)
birinci derecenin son kademesine ve iştirakçilere uygulanan en yüksek ek
göstergeye yükseltilmesi, sözü geçenlere, öteki iştirakçilerin hiç birisine
tanınmayan bir imtiyaz, bir ayrıcalık getirmektedir.
Yasama organı üyelerinin yapmakta oldukları görevin önemi,
bunların ödenek ve yolluklarının (Anayasal çerçeve içerisinde) farklı bir
düzenlemeye tabi tutulmasını haklı göstermekte ise de; iştirakçi oldukları bir
sosyal güvenlik kuruluşundan, diğer iştirakçilerle eşit şartlarda faydalandırılmaları
gerekirken, öteki iştirakçilerin hiç birisi için söz konusu olmayan bazı
imtiyazlarla donatılmaları, savunulması mümkün olmayan bir eşitsizlik ve
adaletsizliğe yol açmaktadır."
Dikkat etmek gerekir ki, Anayasa Mahkemesi, Milletvekillerinin
emeklilik konusunda ilişkilendirildikleri ve bir sosyal güvenlik kuruluşu olan
TC. Emekli Sandığın'dan öteki iştirakçilerle "öğrenim durumu" ve
"hizmet süresi" gibi eşit koşullarla yararlanabileceklerini, aksine
bir durumun adaletsizliğe ve yasa önünde eşitsizliğe yol açacağını
vurgulamaktadır. Milletvekilleri emeklilik konusunun, TC. Emekli Sandığı
yerine, Sosyal Sigortalar Kurumu ya da BAĞ-KUR gibi başka bir sosyal güvenlik
kurumuyla ilişkilendirilmesi söz konusu olsaydı, kuşkusuzsonuç değişmeyecekti.
Yukarıda değinilen ölçü normları belirleyen yargı, tutarlıdır ve kendi
mantığını içinde taşımaktadır.
Açıkladığım nedenlerle gerek Esas: 1986/22, Karar: 1986/28 sayılı
kararla 3284 sayılı Yasa'nın, gerek Esas: 1992/38, Karar: 1993/5 sayılı kararla
3671 sayılı Yasa'nın Milletvekillerinin emeklilik keseneğine esas aylıklarını
düzenleyen 2. maddesi ve bu madde ile bağlantılı diğer maddelerin iptali
sonucunu doğuran çoğunluk kararları yönünde oyumu kullandım.
İtiraz yoluyla gelen ve anayasaya uygunluk denetimi sonucu iptal
edilen 3671 sayılı Yasa'nın, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile dışarıdan
atanan bakanlara "hayatta bulundukları sürece" ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi bütçesinden "tazminat" ödenmesini düzenleyen 5. madde
ve bumadde ile bağlantılı öteki kurallar ise, aynı Yasa'nın 2. maddesinin
öngördüğü "emeklilik" düzenlemesinden tamamıyla farklıdır. Gereksiz
ve talihsiz bir yasama tekniği sonucu 3671 sayılı Yasa'da yer alan bu kuralın,
son derece önemli gördüğüm ve anayasaya uygunluk denetimi dışında tutulması
zorunluluğuna inandığım farklılıkları şu noktalarda belirginleşmektedir:
1. Bu tazminat, görevlerini sürdürmekte olan yasama organı üyeleri
ya da dışarıdan atanan bakanlara değil, bu görevlerde en az iki yıl bulunmuş
olma koşuluyla, görevden ayrılanlara ödenmektedir. Yasa'nın Geçici 3. maddesi,
bu Yasa'dan önce görevleri sona ermiş olanlar için iki yıllık koşulu
aramamaktadır.
2. Tazminat ödeneceklerin emekli aylığı alıp almadıklarına bakılmamaktadır.
3. Maddede sayılan kamu kesiminde ya da özel kesimde gelir
getirici bir faaliyette bulunulması halinde tazminat kesilmektedir.
4. Bu tazminat, TC. Emekli Sandığı'ndan değil, Türkiye Büyük
Millet Meclisi bütçesinden ödenmektedir.
Söz konusu "tazminat"a ilişkin özelliklerin ve
koşulların irdelenmesi, şu kanıyı güçlendirmektedir:
a) Tazminat ödemelerinin akçal kaynağı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi bütçesi olduğu için, T. C. Emekli Sandığı iştirakçilerinin güncel ve
meşru bir yararının ihlal edildiği savı geçersizdir. Ayrıca
"Tazminat"a ilişkin TC. Emekli Sandığı'nca tesis edilmiş, kesin ve
yürütülmesi gerekli yönetsel bir işlem de olamayacağı için, Emekli Sandığı
hasım da gösterilemez. Şu halde, 3671 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin birinci
fıkrası itiraz yoluna başvuran Mahkemece davada uygulanacak kural niteliğinde
değildir.
b) Tazminatın muhataplarında aranacak koşulların belirlenmesi,
yıllar itibariyle tazminata esas olacak ve basamaklarla artacak göstergelerin
saptanması, Yasama organının takdirine bağlı bir konudur. Tazminat
miktarlarının, öteki emeklilere göre çok yüksek, adaletsiz, hukuk devleti ve
eşitlik ilkelerine aykırı olduğu savı ise, bir politik moral sorunudur. Bu da,
anayasaya uygunluk denetimiyle değil, yerindelik denetimiyle ilgilidir.
Anayasa'ya aykırılıkdüşünülemez.
Açıkladığım nedenlerle 3671 sayılı Yasa'nın 5. maddesinin birinci
fıkrasının davada uygulanacak kural niteliğinde olmadığı, çoğunluk kararı
karşısında ise aynı fıkranın Anayasa'ya aykırı olmadığı, Geçici 2. maddenin
sadece 5. madde yönünden ve Geçici 3. maddenin bütünüyle Anayasa'ya aykırı
olmadığı kanısıyla bu kapsamdaki çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
Anayasa'nın 86. maddesinin birinci fıkrasında, Türkiye Büyük
Millet Meclisi üyelerinin ödenek ve yolluklarının yasayla düzenleneceği;
ödeneğin aylık tutarının en yüksek devlet memurunun almakta olduğu tutarı,
yolluğun da ödenek tutarının yarısını aşamayacağı hükme bağlanmıştır.
Fıkranın amacı, Yasama Organı üyelerinin ödenekleri ile
yolluklarının devlet memurları aylıklarının tabi olduğu rejiminden kopuk
biçimde ve keyfi olarak artırılmasını önlemektir. Yasama organı kuşkusuz kendi
üyelerinin aylık ödeneğini yine kendisi belirleyecektir. Ancak, fıkra, Yasama
Organına bu yolda mutlak bir takdir yetkisi tanımamış ve onun istencini bir
ölçüde sınırlamıştır.
Bu sınırlamanın emeklilik yönünden de geçerli olup olmadığının
araştırılması ve ayrıca "en yüksek devlet memuru" kavramının açıklığa
kavuşturulması, sorunun çözümünde gerekli bir unsur oluşturmaktadır.
Sosyal güvenlik kurumları, çalışanları, yaşamın değişen
koşullarına ve çalışma güçlerinin azalması veya tamamen yok olmasına karşı
koruyarak onlara içinde bulundukları toplumun olanaklarının elverdiği ölçüde
yaşamlarını sürdürecek oranda geçimlerini sağlayan kurumlardır. Bu nedenle,
sosyal güvenlik kurumları refah sağlayan kurumlar değildir. Kamu hizmetleri
görevlileri yönünden emeklilik işte görev statüsüne bağlı böyle bir hak olup,
devlet memurlarına tanınan sosyal güvenceler arasında sayılmıştır. Kısacası,
emeklilik maaşı da, kamusal hizmet kurallarının ve memur statüsünün bir
sonucudur ve görev maaşı ile aynı nitelikte bir haktır.
Bu nedenle Anayasa'nın 86. maddesinde öngörülen emeklilik hakları
yönünden de aynen geçerli olması, "en yüksek devlet memuru"
emeklilerine ödenen aylık tutarın, yasama organı emeklilerinin de son sınırını
oluşturması gerekir. Anayasa'nın 86. maddesi, esasen bu amaca göre
düzenlenmiştir. Maddenin yasama organı üyelerinin ödeneklerinin devlet
memurları aylık rejiminden ayrı ve keyfi olarak çoğaltılmasını önlemedeki
amacı, emeklilik yönünden evleviyetle geçerli sayılmak gerekir. Çünkü, aksi
olursa, görevde iken getirilen sınır emeklilikte aşılabilir ki, bu da hukuk
mantığı ve Anayasa'nın ruhuyla çelişir.
"En yüksek devlet memuru"nun anlamı nedir'
Bilindiği üzere, 1961 Anayasası'nın ödenek ve yolluklar başlığını
taşıyan 82. maddesinde aynen: "Türkiye Büyük Millet meclisi Üyelerinin
ödenek ve yollukları kanunla düzenlenir. Ödeneğin aylık tutarı birinci
derecedeki devlet memurunun aylığını; yolluk da ödeneğin yarısını aşamaz.
Ödenek ve yollukların en çok üç aylığı önceden ödenebilir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin aylık ve ödeneklerine her
ne suretle olursa olsun yapılacak zam ve ilaveler, ancak bu zam ve ilaveleri
takibeden milletvekilleri genel seçiminden sonra uygulanır." denilmekte
idi.
Daha sonra, 1421 sayılı Yasayla maddede yapılan değişiklikte,
"birinci derece" sözcükleri yerine "en yüksek" devlet
memuru sözcükleri, "aylık" sözcüğü yerine de "almakta olduğu
miktar" sözcükleri konulmuştur. İster en yüksek devlet memuru denilmiş
olsun, isterse birinci derecedeki devlet memuru olsun, memur kelimesi
değiştirilmemiş olduğuna göre, her ikisinde de devletin genel idare esaslarına
göre yürütmekle yükümlü olduğu asli ve sürekli hizmetleri yürüten ve bareme
dahil olan memurlar kastedilmiş olmaktadır. Yani Millet Meclisi üyelerinin
ödenek ve yollukları, sözleşmeyle yaratılan bir prototip'in ücretine, yılda ...
aylık tutarındaki ikramiyesine ve makam tazminatına göre değil, devlet
sektöründe çalışan tahsil durumları, memuriyet dereceleri gözönüne alınarak
hazırlanmış maaş, kadro ve kademelerinden en çoğunu alana göre ayarlanması
gerekir. Çünkü, sözleşmeli personel, memur olmadığı gibi, aslive sürekli
görevleri yürüten "diğer kamu görevlileri"de sayılmazlar. Anayasa
Mahkemesi'nin bir kararında bu konu üzerinde durulmuş ve şöyle denilmiştir:
"Sözleşmeli personelin diğer kamu görevlileri" kapsamında
sayılabileceğine ilişkin bir yorumu, Anayasa'nın 128. maddesinin ikinci
fıkrasında öngörülen ve memurlara olduğu kadar, diğer kamu görevlileri için de
uygulanması zorunlu atama koşuluyla bağdaştırma olanağı yoktur. Çünkü, atama,
gerek öğretide, gerek yargısal içtihatlarda birbiriyle uyumlu ve tutarlı
biçimde bir şart işlem olarak nitelendirilmektedir. Şart işlemlerinin temel
karakteristiğini, objektif hukuktan gelen bir güç ve yetkinin kullanılması
oluşturmaktadır. İşlemin konusunu, objektif hukuk kuralları düzenlediği için
tarafların iradesinin belirleme yetkisi yoktur. Atama işleminde memur ya da
diğer kamu görevlilerinin rolü, karşılıklı hak ve yükümlülüklerin, yetki ve
sorumlulukların kural işlemlerle önceden saptandığı, varolan ve doğmuş bir
statüye intisap etmekten ibarettir. Örneğin, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu'na göre memur olmak isteyen birey ya da bireyler, bu Yasa'daki memurluğa
giriş koşullarının ya da öteki kuralların dışında, kendileri için farklı
uygulamalar yapılmasını ileri süremezler. Sözleşmeli personel istihdamında ise
akdibir durum söz konusudur ve atamadan tamamen başkadır. Genelde sözleşmenin
tarafları arasında özgür ve karşılıklı irade uyumu esastır. Sözleşme bireyin
hak ve yetkilerini çalışacağı kurumla olan ilişkilerini gösterecek ve yönetecek
bir takım hükümleri de içerir. Böylece taraflar için yeni hukuksal durumlar
yaratır.
Şu halde, kamu iktisadi teşebbüslerinde çalıştırılan ve KHK.'de
bir "hizmet sözleşmesi"ne tabi olduğu belirlenen sözleşmeli
personelin, Anayasa'nın 128. maddesinde yer alan ve atamaya tabi "diğer
kamu görevlileri" kapsamına dahil edilmelerine anayasal olanak yoktur....
Gerek 233, gerek 308 sayılı KHK.'lerde sözleşmeli personelin memur
ya da kamu görevlileri türlerinden hangisine girdiğine ilişkin bir açıklık
yoktur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 4. maddesinin (B) bendinin
öngördüğü "... zaruri ve istisnai hallere münhasır olmak üzere bir meslek
bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde ... sözleşmeli personel
çalıştırabilme olanağı da, yasal bir dayanak olarak gösterilmez. Çünkü, 657
sayılı Yasa bu tür istihdamı ... istisnai hallere münhasır ... ve ... geçici
işler ... koşullarına bağlamıştır. KİT'lerde ise, sözleşmeli personel ile
yürütülmek istenilen işler, genellikle istisnai değil asli'dir, geçici değil
sürekli"dir. Bu duruma, her iki KHK'nin de amaçladığı sözleşmeli personel,
memur ve diğer kamu görevlileri kavramları dışında kalan, işçi de olmayan, yani
kendine özgü bir istihdam türüdür.
Nitekim, Anayasa Mahkemesi'nde hükümet adına teknik açıklamalarda
bulunan Maliye ve Gümrük Bakanı, sözleşmeli personelin güvencesinin ne olduğu
sorusuna, "çalışması ve başarısı" yanıtını vermiştir. Bu tür bir
güvence, hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılamıyacağı gibi, değerlendirme
ölçütleri de kişiden kişiye değişebilen keyfi uygulamalara yol açabilen, yanlış
algılamalara elverişli özellikler taşımaktadır." (AMK., 22.12.1988, E. 1988/5,
K. 1988/55, AMKD., 24/498-500). Anayasa'nın 86. maddesindeki memur hükmünü
etkisiz kılmak için, kadro karşılığı olsa bile sözleşmeli tek personele göre
ayarlanan ödenek ve yolluk Anayasa'ya karşı açık bir hile demektir. Hukuk
kurallarına saygı yalnız bir hukuki zorunluluk değil aynı zamanda toplumsal
yaşamın da bir gereğidir. Toplum yararı ve demokratik rejimin selameti için
konulmuş bulunan kuralların hileli yollarla bertaraf edilmesi Anayasa'ya
aykırıdır.
İtiraz konusu 2. maddenin dördüncü fıkrasıyla makam tazminatı'nın
ödenmesine ve kesilmesine ilişkin özel hükümler ile Yasa'nın 5. maddesine göre
ödenecek "tazminat"a ilişkin özel hükümler saklı tutulmuştur.
Yasa'nın 5. maddesinde emekli olanlara da tazminat verileceği
kurala bağlandığı halde, aynı yasa içinde 2. maddenin dördüncü fıkrasında bu
hükmün tekrarlanmış olmasının elbette bir nedeni vardır. 657 sayılı Yasa'nın
Ek. 26. maddesiyle, bu Yasa'ya bağlı (IV) sayılı cetvel ile, 926 sayılı
Yasa'nın Ek. 18. maddesi ve bu yasaya bağlı (V) sayılı cetvelde makam tazminatı
ödenecek rütbe ve görev ünvanları belirlenmiştir. Bu rütbe ve görevlerde toplam
iki yıl çalıştıktan sonra emekli olanlara, bu tazminatın tamamı yaşamları
boyunca her ay ödenmektedir. Ancak, kamu ve özel sektörde görev alanlarla
mesleklerini icra edenlere bu tazminat ödenmemektedir.
Bu durum karşısında, fıkrada, makam tazminatının ödenmesine ve
kesilmesine ilişkin özel hükümler saklı tutulduğuna ve özel hükümlerde de kamu
kuruluşlarında çalışanlara makam tazminatının ödenmiyeceği belirtildiğine göre,
milletvekilliği görevi devam ederken emekli aylığı bağlananlara da bu
tazminatın ödenmemesi gerekir. İşte, itiraz konusu 2. maddenin dördüncü
fıkrasıyla, saklı tutulmak istenen husus, kesilmeye ilişkin hükümlerin dışında
kalmak ve görev sırasında da bu tazminatı alabilmektir. Nitekim, dosyadaki
bilgi ve belgelerden, görevdeki milletvekillerine emekli aylığı ile birlikte
makam tazminatının da ödendiği anlaşılmaktadır. Fıkranın amacı, herhalde bu
uygulamayı yasayla meşrulaştırmaktır. Burada kişisel çıkar amacının gizlenmeye
çalışıldığı açıktır. Türkiye Cumhuriyeti bir kanun devleti değil, demokratik,
laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğuna göre, kişisel çıkar amacı aşikar olan
böyle bir düzenleme, öbür iştirakçilere göre ayrıcalıklı bir durum oluşturacağı
için Anayasa'ya aykırıdır.
Beşinci fıkra, Yasama Organı üyeleriyle dışardan atanan bakanlara
fiili hizmet zammı verilmesine ilişkin hüküm içermektedir. Fiili hizmet zammı,
ağır, yıpratıcı ve tehlikeli işlerde çalışanların eylemli hizmet süresine eklenen
"itibari" bir süredir. Bu zam, bedensel ve ruhsal yönden yıpratıcı,
çalışma gücünü etkileyen ve yaşam süresini kısaltıcı nitelikteki işlerle
çeşitlitehlikelere açık olan işler için verilmektedir.
Fiili hizmet zammının amacı, ağır, yıpratıcı ve tehlikeli işlerin
çalışanın sağlığında meydana getirdiği olumsuz etkiyi gidermektir. Bu olumsuz
etki yüzünden kişiler daha kısa yaşama riski ile karşı karşıyadırlar ve öbür
iştirakçilere göre sosyal güvenlik olanaklarından daha kısa süreli yararlanma
durumundadırlar. Bu yüzden, söz konusu işlerde çalışanların emekliliğe daha
erken hak kazanmaları, malüllük ve ölüm gibi durumlarda öbür iştirakçilere göre
daha üstün konuma geçirilmeleri, hizmetin niteliğinden kaynaklanan haklı ve
gerekli bir uygulamadır.
Fiili hizmet zammı alan iştirakçilerin eylemli hizmetleri bu süre
kadar aratmakta ve TC. Emekli Sandığı Yasası'nın sağladığı olanaklardan daha
erken yararlanmış olmaktadırlar.
Fiili hizmet zammında maddeten varolmayan, ancak varsayılan
iştirakçcilik süresi söz konusudur. Bu yüzden zammın, ayrıcalık oluşturmaması
için yalnız belli risk ve tehlikeli işlerde çalışanlara verilmesi
öngörülmüştür. İnsanın bedensel ve ruhsal sağlığını etkileyen görevlerde
çalışanlara verilen fiili hizmet zammının "haksızlığı giderici" niteliği,
bu görevlerde çalışmayanlara verilmesi durumunda "ayrıcalığa"
dönüştürülmüş olur. Bir başka anlatımla, tüm fiili hizmet zamları bir
"ayrıcalık"olarak kabul edilse bile, ağır, yıpratıcı ve tehlikeli
işlerde çalışma, bu ayrıcalığın haklı nedenini oluşturur. Bu tür işlerde
çalışmayanlara verilen fiili hizmet zammı ise, haklı nedeni olmayan bir
ayrıcalıktır.
Örneğin lokomotif makinisti ve ateşçilerinin; gemi ateşçi ve
kömürcüleriyle dalgıçların; demir çelik ve pirinç döküm işlerinde çalışanların;
zehirli, boğucu gaz, asit, boya işlerinde çalışanların; patlayıcı maddeler
yapılmasında görevli olanların; gemilerdeki kapalı yerde raspa veya boya işi
yapanların; toprak altında maden çıkarma işlerinde çalışanların; mesleği gereği
radyum, röntgen ve benzeri iyonizan radyasyon laboratuvarlarında çalışanların
görevleri, insan sağlığını doğrudan etkileyecek türdedir. Bu gibilere verilecek
fiili hizmet zammı haksızlığı giderici içerik taşır. Bu görevler, tanınan
ayrıcalığın haklı nedenini oluşturur.
Yasama ve bakanlık görevinin insan sağlığını olumsuz yönde
etkileyecek ağır, tehlikeli ve yıpratıcı bir yanı bulunmamaktadır. Bu gibilere
fiili hizmet zammı verilmesi, zammın amacıyla bağdaşamaz. Bu yüzden Yasama
Organı üyelerine ve dışardan atanan bakanlara fiili hizmet zammı verilmesine
ilişkin düzenleme haklı nedeni olmayan bir ayrıcalıklı düzenleme
niteliğindedir.
Yasama organı, Anayasa'da öngörülmemiş, ya da açıkça yasaklanmamış
konularda bile salt takdir hakkına sahip değildir. Zira yukarıda da açıklandığı
üzere, TC. sosyal bir hukuk devletidir. Mutlak yetki, devletin bu niteliği ile
bağdaşmaz.
Başka bir anlatımla, Anayasa'nın 7. maddesinde öngörülen yasama
yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne aidiyetini yasama organının yasayla
her istediğini yapabileceği, her türlü hukuki durumu yaratabileceği biçimde
anlamak hukuk devleti ilkesiyle bağdaştırılamaz. Kişisel çıkar amacı güden bu
düzenlemede, teknik anlamdabir yetki saptırması, dolayısıyle amaç unsuru
yönünden Anayasa'ya aykırılık ortadadır.
Açıklanan nedenlerle bu konularda kararı oluşturan çoğunluk
görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1992/38
Karar Sayısı : 1993/5
1- 3671 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin ödenek,
Yolluk ve Emekliliklerine Dair Kanun'un 2. maddesinin ilk tümcesinin
Anayasa'nın 153. maddesinin son fıkrasına aykırı bulunarak iptali yolundaki
çoğunluk görüşüne katılmadım.
TBMM üyelerinin ödenek, yolluk ve emeklilik durumlarını düzenleyen
7.5.1986 günlü ve 3284 sayılı Yasa ile 21.4.1988 günlü ve 3430 sayılı Yasa
Anayasa Mahkemesi'nce iptal edilmiştir. İptal gerekçesinde; Yasama organı
üyeliklerine seçilenler ile dışarıdan atanan bakanların veya bunlardan görev
süreleri sona erenlerden TC. Emekli Sandığı'yla ilgilendirilmesi gereken bir
göreve girenlerin ÖĞRENİM DURUMLARINA ve HİZMET SÜRELERİNE bakılmaksızın
emekliliğe esas derece ve kademesinin birinci derecesinin son kademesinden, ekgöstergenin
ise diğer iştirakçilere verilen en yüksek miktar üzerinden uygulanmasının
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu belirtiyordu. Başka bir anlatımla
üyeler, Emekli Sandığı ile ilgilendirilirken öğrenim durumları ile hizmet
sürelerinin dikkatealınmaması Anayasa'ya aykırı görülmüştür.
Bu kez, 3671 sayılı Yasa yapılırken, Yasakoyucu, Anayasa
Mahkemesi'nin yukarı da belirtilen iptal gerekçesine uygun olarak emekliliği 2.
madde ile düzenlemiş ve TBMM üyelerinin emekli sandığı ile
ilgilendirilmelerinde öğrenim ve hizmet durumlarına göre girebilecekleri derece
ve kademeyi, emekli keseneğine esas kabul etmiştir. Farklı olarak emekli
keseneğine esas aylıklara 4500 ek gösterge ilave edilmesi öngörülmüştür.
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarına uygun olarak yapılan bu
yeni düzenleme gerek teknik içerik, gerek kapsam, gerekse konu bakımından iptal
edilen yasalara göre farklı bir yapı arzetmektedir. Teknik açıdan bu farklılığa
rağmen çoğunluk görüşünde belirtildiği gibi Anayasa'nın 153. maddesinin sonfıkrasına
aykırı bulunması hukuka uygun düşmez. Zira bu maddeye aykırı olabilmesi için
yeni yasa hükmünün iptal edilenlerle aynı içerik ve kapsamda bulunması halinde
mümkündür. Kaldı ki yeni düzenleme aynı kapsamda olmadığı gibi Anayasa'ya uygun
çıkarılmıştır.
Çoğunluk görüşü gereğince dava konusu yasanın 2. maddesinin
birinci tümcesi emekli keseneğine esas aylıklara ilave edilen 4500 ek gösterge
yönünden iptal edilmiştir. Başka bir deyişle ek gösterge önceki iptal
kararlarında belirtilen "hizmet süresi ve öğrenim durumları gözetilmeden
tesbit edilmiştir" denilmektedir.
Emekli keseneğine esas aylık, öğrenim durumu ile hizmet süresine
uygun tesbit edilmesine rağmen ek göstergenin bu ölçütlere uygun olmaması
Anayasa'ya aykırı olamaz. Zira yasama organı üyeleri dışındaki diğer emekli
sandığı iştirakçilerinde de ek gösterge bazen öğrenim durumu ve hizmet
sürelerine göre belli edilirken bazen de kadro ünvanı ile görevin konum ve
önemi dikkate alınarak tesbit edilebilmektedir. Yasakoyucunun eğer haklı bir
dayanağı var ise eşitlik ilkesine aykırı gibi gelsede böyle düzenlemeler
yapabilir. Çünkü bazı kamu görevlerinin konumu ve önemi farklı yasal
düzenlemelerin haklı dayanağı olur. 657 Sayılı Devlet Memurları Yasası ile
düzenlenen ek gösterge uygulamasına bakılırsa görev ve ünvanlara göre çok
değişik yapılanma olduğu hemen görülür. Değişik miktarlardaki bu ek göstergeler
emekliliklerine de değişik şekilde aynen yansımaktadır. Hizmet süresi ve
öğrenim durumu gibi ölçütlere bakılmaksızın tesbit edilmiş ek göstergelervardır.
657 sayılı Yasa'nın 59. maddesinde düzenlenen istisnai memurluklarda bunu çok açık
biçimde görmek mümkündür. İstisnai memuriyete atanan ilkokul mezunu bir kişi
öğrenim durumu ve hizmeti uygun olmamasına rağmen fiilen 1. dereceyi ve buna
tahsis edilmiş ek gösterge karşılığını alabilmektedir. Her ne kadar emekliliğe
esas aylığı, müktesebi olan girebileceği derece ve kademe ise de emekliliğe
yansıyan ek göstergesi fiilen aldığı 1. dereceye tahsis edilmiş ek göstergedir.
Başka bir anlatımla yasama organı üyeleri ile dışarıdan atanan bakanlar için
getirilmiş dava konusu düzenlemenin aynısı uygulanmaktadır.
Avukatlar arasından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilen kişilerde
de durumu aynıdır. 15 yıl fiilen avukatlık yapan ve üyeliğe seçilenlerin
emekliliğe esas aylığı çok düşük olmasına karşın Anayasa Mahkemesi üyeliğine
tahsis edilmiş 1. derece aylığını ve bu kadroya tahsisli ek göstergeyi almakta,
emekliliğine ise bu ek gösterge yansımaktadır.
Bu örnekler göstermektedirki emekliliğe yansıyan ek gösterge
uygulamasında öğrenim durumu ve hizmet süresi gözetilmeden, yapılan görevin
önemi ve konumu gözönüne alınarak tesbit yapılması yaygın bir uygulama olup
haklı bir nedene dayanmaktadır. Bu haklı nedene dayalı farklı düzenlemenin
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu söylenemez.
2- İkinci maddenin ikinci fıkrası, milletvekilleriyle dışarıdan atanan
bakanlar veya bu görevleri sona erenler için hangi sosyal güvenlik kurumundan
emekli olursa olsunlar emekli aylıklarının T. C. Emekli Sandığı'nca ödenmesi
kuralını getirmiştir.
Bu sayılan kişiler 2. maddenin birinci fıkrası gereğince emekli
sandığı ile ilgilendirildiğine göre bunu dayalı olarak milletvekilliği ya da
bakanlık görevinin önemi nedeniyle getirilen imkan ve ayrıcalıklardan
faydalandırılmaları çok doğal bir neticedir. Aksi halde milletvekili ya da
dışarıdan bakan olmadan, önceki görevleri sebebiyle emeklilik hükümleri
uygulanacak olsaydı yeni görevlerinin önemine uygun hiçbir haktan faydalanmamış
olurlardı. Yasakoyucunun yeni görevlerin önem vekonumuna uygun farklı imkanlar
getiren yeni düzenlemeler yapması kendi takdir ve yetki alanı içindedir. Bu
nedenle milletvekili ve dışarıdan atanan bakanlara Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmeleri sebebiyle yeni olanaklar getirilmesi Anayasa'nın eşitlik
ilkesine aykırı olamaz.
3- 2. maddenin üçüncü fıkrası ile T. C. Emekli Sandığı dışındaki
sosyal güvenlik kurumlarından emekli olmaları gerekenlere sandıkça bağlanacak
aylık, aynı hizmet süresine sahip emsali yasama organı üyelerine T. C. Emekli
Sandığı'nca bağlanan emekli aylığı tutarına yükseltilmek suretiyle milletvekili
ve dışarıdan atanan bakanların kendi yasal düzenleri içindeki eşitlik sağlanmak
istenmiştir. Bu düzenleme yapılmamış olsaydı yasama organı üyeleri arasında
farklı uygulama olacağından eşitlikilkesine aykırılık o zaman doğardı. Bu
nedenle getirilen düzenlemenin Anayasa'ya aykırı bir yönü yoktur.
4- Yasanın 5. maddesi ile; TBMM üyeleri ve dışarıdan atanan
bakanlara bu görevleri sona erdikten sonra (bu görevlerde iki yıl bulunmuş
olmak şartıyla) emekli aylığı alıp almadıklarına bakılmaksızın ve sayılan
görevleri yapmamak kaydı ile TBMM bütçesinden tazminat ödenmesi
öngörülmektedir.
Bu düzenlemenin, emekli sandığının diğer iştirakçilerini
ilgilendiren bir yönü yoktur. Tazminatın, TBMM bütçesinden ödenmesi nedeniyle
diğer Emekli Sandığı iştirakçilerinin menfaatlarını azaltan ya da etkileyen bir
anlayış kabul edilemez. Davacıların, tazminat biçiminde yapılan bu ödeme ile
bir menfaat ilişkisi de kurulamaz. Zira dava, Emekli Sandığı imkanlarının
eşitlik ilkesine uyulmadan milletvekili ve dışarıdan atanan bakanlara
dağıtıldığı iddiası ile açılmıştır. Kaldı ki yapılan düzenleme ile getirilen
imkan görevin önemi ve onuru dikkate alınarak Emekli Sandığı ile
ilgilendirilmeksizin ödenen yasama organınıntakdir alanı içindeki bir
tasarrufudur.
5- Yasanın geçici 2. ve geçici 5. maddeleri, Yasa'nın 2. maddesi
için yukarıda belirtilen gerekçe ile, geçici 3. maddesi ise Yasa'nın 5. maddesi
sebebiyle yazılan gerekçeye göre Anayasa'ya aykırı olmadığından çoğunluk
görüşüne katılmadım.