ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
EsasSayısı : 1992/29
KararSayısı : 1993/23
KararGünü : 24.6.1993
R.G. Tarih-Sayı :23.12.1999-23915
İPTAL DAVASINIAÇAN :Anamuhalefet(Anavatan)
Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına Grup Başkanı A. Mesut YılmazİPTAL
DAVASININ KONUSU :3.4.1992 günlü Resmî Gazete'de yayımlanan 3787 sayılı
"Bazı Kamu Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı
Hakkındaki Kanun"un, 1.,2., 3., 4., 5., 6., 7., 8., 9., 10., 11., 12.,
13., 14., 15., 16., 17., 18., 19., 20., 21., 22., Geçici 1., 2., 3.
maddeleriyle 23. ve 24. maddelerinin Anayasa'nın Başlangıç'ı ile 2., 8., 10.,
38., 73. ve 87. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali istemidir.
II- YASA METİNLERİ
A- İptali İstenen Yasa Kuralları
21.3.1992 günlü, 3787 sayılı Kanun'un iptali istenilen maddeleri
şöyledir:
1- "MADDE 1.-Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle (bu tarihdahil) vadesi geldiği halde ödenmemiş olan ya da
ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan; 213 sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına
giren vergi, resim ve harçların tamamı ile bu alacak asıllarına isabet eden
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrı% 30'unun 4 eşit
taksitte Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar tamamen
ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması, yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi
şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının kalan % 70'inin
tahsilinden vazgeçilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle asılları kısmen ya
da tamamen ödenmiş bulunan vergi, resim ve harçlara isabet eden gecikme zammı,
gecikme faizi ve vergi cezalarının % 30'unun 4 eşit taksitte Nisan, Haziran,
Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması,
yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi şartıyla kalan % 70'inin tahsilinden
vazgeçilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle bir vergi aslına
bağlı olmaksızın kesilmiş olup Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle
ödenmemiş olan vergi cezalarının % 30'unun 4 eşit taksitte Nisan, Haziran,
Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması,
yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi şartıyla kalan % 70'inin tahsilinden
vazgeçilir.
Birinci fıkra kapsamına giren alacakların, bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48
inci maddesi uyarınca tecil edilip de tecil şartlarına uygun olarak ödenmekte
olanlarından, ödenmemiş taksit miktarları için mükellefler, dilerlerse bu Kanun
hükümlerinden yararlanabilirler. Bu takdirde tecil şartlarına uygun olarak
ödenen taksit miktarları için tecil hükümleri geçerli sayılır. Bu şekilde
ödenen taksit miktarlarına tecil tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süre
için sadece tecil faizi uygulanır. Kalan taksit miktarları vadesinde ödenmemiş
alacak kabul edilir. Bu alacaklar hakkında birinci ve ikinci fıkra hükümleri
uygulanır.
Bu madde kapsamına giren kamu alacakları ile ilgili olarak, tatbik
edilen hacizler, yapılan ödemeler nispetinde kaldırılır ve buna isabet eden
teminatlar iade edilir."
2- "MADDE 2.-Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihte Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri veya Danıştay nezdinde
ihtilaflı hale getirilmiş ya da dava açma süresi henüz geçmemiş olan veikmalen,
resen veya idarece tarh edilmiş bulunan vergi, resim ve harçların tamamı ile
bunlara bağlı gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrı%
30'unun; 4 eşit taksitte Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar
tamamen ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması, yaratılmış ihtilaflardan
vazgeçilmesi şartıyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının kalan %
70'inin tahsilinden vazgeçilir.
Birinci fıkraya göre ödenecek vergi, resim ve harç asıllarının
tespitinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tarhiyatın bulunduğu
en son safhadaki miktar esas alınır. Ancak, en son safhada bozma ya da terkin
kararı bulunması halinde, ödenecek miktar ilk tarhiyata göre tespit edilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun uzlaşma hükümlerinden yararlanılarak uzlaşma sağlanmış alacaklar 1
inci madde hükmünden, Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle; uzlaşma
hükümlerinden yararlanılmak üzere başvuruda bulunulmuş, uzlaşma günü verilmemiş
veya uzlaşma günü gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış, ancak dava açma süresi
geçmemiş alacaklar bu madde hükmünden yararlanır.
Gecikme faizleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle
tahakkuk etmemiş vergi, resim ve harç asıllarına ilişkin tarhiyatta, Kanunun
yürürlük tarihi itibariyle hesaplanır.
Bu madde hükmü ile 1 inci madde hükmü 1.1.1992 tarihinden önceki dönemleri
ve beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannameleri
kapsar."
3- "MADDE 3.-Bu Kanundan yararlanılarak
ödenecek gecikme zammı ve gecikme faizlerinin tespitinde, 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesinin 3505 sayılı
Kanunun 24 üncü maddesiyle değişik üçüncü fıkrası hükmü uygulanmaz. Gecikme
zammı ve gecikme faizleri, 1.1.1990, 1.1.1991 ve 1.1.1992 tarihleri itibariyle
asıl addolunma işlemi yapılmaksızın hesaplanır.
Bu Kanundan yararlanılarak ödenen alacaklara Kanunun yürürlük
tarihinden sonraki aylar için gecikme zammı uygulanmaz.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 3505 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesiyle değişik 51 inci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 10.12.1988
tarihinden sonra vadesi gelen kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammı ile
10.12.1988 tarihinden sonra tahsil edilebilir hale gelen gecikme faizlerinden
asıl addolunarak ödenen miktarlar, bu Kanuna göre ödenecek miktarlardan mahsup
edilir.Ancak, ödenen miktarların bu Kanuna göre ödenecek miktarlardan fazla
olması halinde aradaki fark mükelleflere iade edilmez."
4- "MADDE 4.-1.1.1992 tarihinden önceki
dönemlere ve beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken
beyannamelere ilişkin olarak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce
başlanıldığı halde, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar tamamlanamamış olan
vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve tahakkuk işlemlerine devam edilir.
Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilecek vergilerin
tamamı ile kesilecek cezaların ve hesaplanacak gecikme faizinin % 10'unun,
ihbarnamenin tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde,
gecikme faizi ve vergi cezalarının % 90'ının tahsilinden vazgeçilir.
Mükelleflerin bu madde hükümlerinden yararlanabilmeleri için
fıkrada belirtilen süre ve şekilde ödeme yapmaları ve ihtilaf yaratmamaları
şarttır. Bu madde hükmünden yararlanan mükellefler hakkında 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 359 uncu maddesine göre kamu davası açılmaz ve açılmış bulunan
davalar sürdürülmez.
Birinci fıkrada belirtilen dönemlere ilişkin olarak bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce tamamlandığı halde bu tarihte ya da bu tarihten
sonra vergi dairesi kayıtlarına intikal eden Takdir Komisyonu Kararları ve
Vergi İnceleme Raporları ile bu tarihten önce düzenlenen ceza tutanakları
üzerine gerekli tarh ve tebliğ işlemleri yapılır. Yapılan tarhiyat üzerine
ikinci fıkrada öngörülen şekilde belirlenen tutarın, ihtilaf yaratılmaması ve tarhiyata
ilişkin ihbarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenmesi şartıyla
bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.
Bu Kanunun 2ncimaddesi ile bu madde hükmünden yararlananlar, 213
sayılı Vergi Usul Kanununun, uzlaşma, tarhiyat öncesi uzlaşma ve kaçakçılık,
ağır kusur, kusur, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarında indirim
hükümlerinden yararlanamazlar.
Bu madde hükmüne göre incelemeye başlama; bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce mükellef nezdinde işe başlama tutanağının alınması, mükellefe
davet veya defter ve belgelerin istenmesi yazısının tebliğ edilmiş olması,
matrah tesisine yönelik tutanak düzenlenmesi ya da defter ve belgelerin
incelenmek üzere denetim elemanına teslim edilmesi hallerini kapsar."
5- "MADDE 5.-Götürü usulde vergilendirilen
mükelleflerin 1.1.1992 tarihinden öncetarhedilmesigereken vergilerini, bu
Kanunun yürürlüğe girdiğitarihdenitibaren 31 Ekim 1992 tarihine kadartarhettirmelerihalinde,
haklarında bu Kanunun 2ncimaddesi hükümleri uygulanır."
6- "MADDE 6.-1.1.1992 tarihinden önceki
dönemlere ve beyana dayanan vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken
beyannamelere ilişkin olarak 30 Nisan 1992 tarihine kadar, 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun 371 inci maddesine göre beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve
tahakkuk ettirilen vergi, resim ve harçların tamamı ile hesaplanacak pişmanlık
zammının ve kesilen usulsüzlük cezasının ayrıayrı% 10'unun ilktaksidien geç bu
tarihte, kalanı ise Haziran, Ağustos, Ekim 1992 aylarında olmak üzere 4 eşit
taksitte ödenmesi halinde pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasından kalan %
90'ının tahsilinden vazgeçilir."
7- "MADDE 7.-Gelir ve kurumlar vergisi
mükellefleri vermiş oldukları yıllık beyannamelerinde vergiye esas alınan
matrahlarını, aşağıda yazılı yıllara ilişkin asgari nispetlerden az olmamak
üzere, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 30 Nisan 1992 tarihine
kadar artırdıkları takdirde; artırımda bulundukları yıllar için mükelleflerin
kendileri hakkında yıllık gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ile bu yıllara
ilişkin olarak daha sonra başkaca bir tarhiyat yapılmaz.
YILLAR
.
|
ARTIRIMNİSPETLERİ
.
|
1987
Takvim Yılı İçin
|
%
40
|
1988
Takvim Yılı İçin
|
%
35
|
1989
Takvim Yılı İçin
|
%
30
|
1990
Takvim Yılı İçin
|
%
20
|
Gelir vergisi mükelleflerinin; artırımda bulunmak istedikleri yıl
ile ilgili olarak vermiş oldukları Gelir vergisi beyannamelerinde zarar beyan
edilmiş, ya da hiç beyanname verilmemiş olması halinde, vergilendirmeye esas
alınacak matrah; 1987 takvim yılı için
1 500 000 liradan, 1988 takvim yılı için 2 500 000 liradan, 1989
takvim yılı için 4 000000liradan, 1990 takvim yılı için 6 000000liradan, az
olamaz.
Kurumlar vergisi mükelleflerinin; artırımda bulundukları yıla
ilişkin olarak daha önce vermiş oldukları beyannamelerinde zarar beyan etmiş
olmaları veya beyanname vermemiş olmaları halinde, vergilendirmeye esas
alınacak matrahlar ile birinci fıkraya göre artırdıkları matrahlar 1987 takvim
yılı için 5 000000liradan, 1988 takvim yılı için 8 000000liradan 1989 takvim
yılı için 13 000000liradan, 1990 takvim yılı için 20 000000liradan az olamaz.
Bu madde hükmüne göre artırılan matrahlar, kurumlar vergisi
mükelleflerinden % 50, gelir vergisi mükelleflerinde % 40 oranında
vergilendirilir ve bu matrahlar üzerinden ayrıca herhangi bir vergi ya da
SavunmaSanayiiDestekleme Fonu, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu,
Çıraklık, Mesleki ve Teknik Eğitimi Geliştirme ve Yaygınlaştırma Fonu alınmaz.
Kurumlar vergisi mükelleflerinin verdikleri yıllık beyannamede,
Kurum kazancından indirilen ve Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A)
fıkrasının 8 ve 15 numaralı bentlerine göre gelir vergisitevkifatınatabîtutulmuş
olan kazanç ve iratlarının da bulunması halinde; bu maddenin birinci fıkrasında
belirtilen vergi incelemesine ve tarhiyata muhatap olmamaları için bu kazanç ve
iratlar üzerinden tevkif edilen vergilerin istisna ve indirimin ait olduğu yıla
ilişkin olarak, birinci fıkrada belirtilen nispetlerde artırılarak ödenmesi
şarttır.
Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesinin (A) fıkrasının 8 ve 15
numaralı bentlerinde yer alan vergitevkifatınatabi kazanç ve iratların muhtasar
beyanname ile beyan edilmemiş olması halinde, bu yıllara ilişkin olarak birinci
fıkrada belirtilen vergi incelemesine veya tarhiyata muhatap olmamaları için;
kurumlar vergisi mükelleflerinin bu kazanç ve iratlara aittevkifatmatrahlarını,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 30 Nisan 1992 tarihi arasında beyan
etmeleri ve beyan edilen bu matrahlar için 1987 yılı ile ilgili olarak % 14,
1988 yılı ile ilgili olarak %13.5, 1989 yılı ile ilgili olarak % 13 ve 1990
yılı ile ilgili olarak % 12 nispetinde vergilendirilmeleri şarttır.
Bu maddenin beşinci ve altıncı fıkralarındayeralanhükümlerinden
yararlanarak artırımda veya beyanda bulunan mükelleflerin, bu yıllara ilişkin
olarak vergi incelemesi ve tarhiyata muhatap olmamaları için, ilgili yıllarda
vergiye esas alınan kurumlar vergisi matrahlarını da üçüncü fıkrada belirtilen
miktarlardan az olmamak üzere birinci fıkrada belirtilen nispetlerde artırmaları
şarttır.
Bu maddenin altıncı fıkrası hükmünden yararlanan mükellefler
hakkında 213 sayılı Vergi Usul Kanununun pişmanlık zammı ve usulsüzlük
cezalarına ilişkin hükümleri uygulanmaz.
Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin bu madde hükmünden
yararlanarak beyan ettikleri matrahları artırmaları halinde, daha önce tevkif
yoluyla ödemiş oldukları vergiler mahsup ve iade edilmez.
Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin; matrah artırımında
bulunmaları halinde, önceki yıllara ilişkin zararları, gelecek yıllar
kârlarından mahsup edilmez.
Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarında yer alan istisna ve
indirimler nedeniyle gelecek yıllardamatrahdanindirim konusu yapılabilecek
tutarlar, bu madde hükmüne göre artırılan matrahlardan indirilemez."
8- "MADDE 8.-Gelir veya kurumlar vergisi
mükelleflerinin, 7ncimaddede belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde
artırdıkları tutarların % 20'sini katma değer vergisi olarak ödemeyi kabul
etmeleri halinde, bu mükellefler nezdindesözkonusuvergiyi ödemeyi kabul ettikleri
yıllarla ilgili olarak katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyat yapılmaz. Şu
kadar ki; artırımda bulunulan yıllarla ilgili olarak kendileri hakkında sondaki
dönemlere devreden indirilebilir katma değer vergileri ve ihraç kaydıyla
teslimlerden veya iade hakkı doğuran işlemlerden doğan tecil-terkin, iade veya
mahsup işlemleri ile sınırlı olmak üzere, inceleme hakkı saklıdır.
Bu madde hükmüne göre ödenen katma değer vergisi, gelir veya
kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider veya maliyet unsuru olarak
nazara alınmaz, ödenmesi gereken katma değer vergilerinden indirilmez veya
herhangi bir şekilde mahsup ve iade edilmez.
Katma değer vergisi uygulaması bakımından; bu maddede belirtilen
nispet, adi,kollektifve adi komandit şirket ortaklarının her biri için
hesaplanan gelir vergisi matrahları toplamına uygulanır."
9- "MADDE 9.-Bu Kanunun 7ncive 8 inci
maddeleri hükümlerine göre hesaplanan gelir, kurumlar ve katma değer
vergilerinin Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar 4 eşit
taksitte ödenmesi şarttır. Bu vergilerin Kanunda belirtilen şekilde ödenmemesi
halinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci
maddesine göre gecikme zammı ile birlikte takip ve tahsiline devam olunur.
Bu Kanunun 7ncimaddesi hükmüne göre hesaplanarak ödenen vergiler,
gelir veya kurumlar vergisi matrahlarının tespitinde gider olarak kabul
edilmeyeceği gibi herhangi bir nedenle indirim, mahsup ve iade konusu yapılmaz.
Defter ve belgeleri üzerinde daha önce vergi incelemesi yapılmış olan
mükellefler, diledikleri takdirde vergi incelemesi yapılan yıl için de
artırımda bulunabilirler.
Bu Kanuna göre artırılan matrahlar nedeniyledahilitevkifatve
geçici vergi hesaplanmaz ve tahsil olunmaz.
Bu Kanuna göre matrah artırımında bulunulması, Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle başlanılmış olan vergi incelemeleri ile takdir
işlemlerine engel teşkil etmez. İnceleme veya takdir sonucu tarhiyata konu
matrah farkı tespit edilmesi halinde, bulunan matrah farkı, bu Kanunun 7 ve 8
inci maddesi hükmü ile birlikte değerlendirilir.
İdarenin artırımda bulunulmayan yıllar için vergi inceleme yapma
hakkı mahfuzdur."
10- "MADDE 10.-213 sayılı Vergi Usul
Kanununun;
Mükerrer 354 üncü maddesi uyarınca 1.1.1992 tarihi itibariyle
işyeri kapatma cezası uygulanacak safhaya gelen işyerleri hakkında; bu cezaya
karşı ihtilaf yaratılmaması veya yaratılmış ihtilaftan vazgeçilmesi ve 353 üncü
maddenin 4 numaralı bendinde yer alan özel usulsüzlük cezalarının bu Kanunun 1
inci maddesi hükümlerine göre ödenmesi halinde işyeri kapatma cezası
uygulanmaz.
344 ve 358 inci maddelerinde yer alan kaçakçılık ve kaçakçılığa
teşebbüs suçlarını 1.1.1992 tarihinden önce işleyen ve bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmamış olanlar
hakkında suç duyurusunda bulunulmaz, suç duyurusunda bulunulup soruşturma,
kovuşturma ile yargılama safhasında bulunan Kamu davaları ortadan kalkar.Bu
hükümden yararlanabilmek için kaçakçılık ve kaçakçılığa teşebbüs suçlarına
ilişkin filler nedeniyle ortaya çıkan vergiziyaıdolayısıyla yapılmış olan
tarhiyata isabet eden vergi aslının tamamı ile bu vergiye bağlı vergi cezaları,
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları, gecikme faizi ve gecikme zamlarının
tamamının ödenmiş olması veya bu Kanun hükümlerinden faydalanılarak bu Kanunda
öngörülen süre ve tutarda tamamen ödenmesi şarttır.
353 üncü maddesinin 1 ve 2 numaralı bent hükümlerine göre 1.1.1992
tarihinden önce yapılmış tespitler için kesilen ve kesilecek olan özel
usulsüzlük cezalarının; ihtilaf yaratılmaması veya yaratılmış ihtilaftan
vazgeçilmesi ve bu Kanun hükümlerinden yararlanılarak ödenmesi halinde bu
cezalara dayanak olan tespitler, işyeri kapatma ve kaçakçılığa teşebbüs
cezalarının uygulanmasında dikkate alınmaz."
11- "MADDE 11.-3100 sayılı Katma Değer
Vergisi Mükelleflerinin Ödeme Kaydedici Cihazları Kullanmaları Mecburiyeti
Hakkında Kanuna göre 31.12.1990 tarihine kadar mecburiyeti başladığı halde
ödeme kaydedici cihazları süresinde almayan mükellefler hakkında; en geç bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ayın sonuna kadar bu cihazları
almaları, ihtilaf yaratmamaları, yaratılmış ihtilaflardan vazgeçmeleri şartıyla
haklarında Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmaz, soruşturma,
kovuşturma ile yargılama safhasında bulunan Kamu davaları ortadan kalkar."
12- "MADDE 12.-2886 sayılı Devlet İhale
Kanununun 75 inci maddesi ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanuna göre tahsili öngörülenecrimisillerdenbu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle ödeme süresi geçtiği halde ödenmemiş bulunanlarının
tamamı ile bunlara bağlı gecikme zamlarının % 30'unun ihtilaf yaratılmaması,
yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi ve Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992
ayları sonuna kadar 4 eşit taksitte ödenmesi halinde gecikme zamlarından kalan
% 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmesi gerektiği
halde ödenmemiş bulunan ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanun kapsamına giren ve miktarı 200 000 lirayı aşmayan trafik para cezaları
ile miktarı 100 000 lirayı aşmayan diğer para cezalarının (1615 sayılı Kanun
uyarınca tahsili gereken para cezaları hariç) tahsilinden vazgeçilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle tahsil edilebilir
hale geldiği halde ödenmemiş bulunan 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme
Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar veMahkumlaraÖdettirilecek
Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanuna göre doğan yiyecek bedelleri ile 6200 sayılı
Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunun 32ncimaddesinde
belirtilen alacakların ferileri ile birlikte miktarı 100 000 lirayı
aşmayanların tahsilinden vazgeçilir.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 41 inci maddesine istinaden Türkiye
Cumhuriyeti Ziraat Bankası ve postaneler adına uygulanan gecikme zamları ile
ilgili kuruluşların sorumluları adına hesaplanan % 10 nispetindeki cezaların
tahsilinden vazgeçilir.
6183 sayılı Amme Alacaklarını Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 58
inci maddesine göre ödeme emirlerine yapılan itirazlar nedeniyle haksız
çıkanlardan tahsili gereken % 10 nispetindeki zammın, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarih itibariyle ödenmemiş olması halinde, bu zammın % 30'unun 4 eşit
taksitte Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna kadar ödenmesi ve
ihtilaf yaratılmaması, yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi şartıyla kalan %
70'inin tahsilinden vazgeçilir."
13- "MADDE 13.-Bu Kanunun 1 inci maddesi
kapsamına giren alacaklar ile ilgili olarak kanunun yürürlük tarihinden önce
haklarında 3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin
Korunması Hakkında Kanun uyarınca Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda
bulunulmuş olan mükelleflerin, suç duyurusuna konu olan borçlarını, daha önce
ya da bu Kanun hükümlerine göre ödemiş olmaları ve ayrıca 3167 sayılı Kanunun
16ncımaddesinde yer alan % 10 tazminatın, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibariyle ödenmemiş olması halinde ise bunun % 30'unun bu Kanunun 1 inci
maddesinde öngörülen süre ve şekilde ödenmesi şartıyla haklarındaki soruşturma,
kovuşturma ile yargılama safhasında bulunan kamu davaları ortadan kalkar.Bu
takdirde tazminatın % 70'inin tahsilinden vazgeçilir."
14- "MADDE 14.-Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle 1991 yılı Motorlu Taşıtlar Vergisi ikinci taksitini vadesinde
taşıt pulu esasına göre ödemeyen mükelleflerin bu taksitin tamamı ile gecikme
zamlarının % 30'unu 30 Nisan 1992 tarihine kadar ödemeleri halinde gecikme
zamlarının kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
1992 yılına ilişkin Motorlu Taşıtlar Vergisi hakkında bu Kanun
hükümleri uygulanmaz."
15- "MADDE 15.-Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarih itibariyle vadesi geldiği halde ödenmemiş bulunan ve 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamına giren, miktarı 50 000
lirayı aşmayan alacakların tahsilinden vazgeçilir.
50 000 liralık sınırın tespitinde her bir alacağın türü, dönemi,
asılları ve ferileri ayrıayrıdikkate alınır."
16- "MADDE 16.-Bu Kanunun 19 uncu maddesi hükmü
hariç olmak üzere, bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerden ilk üçünün hiç
ödenmemesi ya da eksik ödenmiş olması halinde, ödenmemiş olan tutarların 31
Ekim 1992 tarihi sonuna kadar; hiç ödenmeyen ya da eksik ödenen kısmın son
taksite ait olması halinde ise bu tutarın 30 Kasım 1992 tarihi sonuna kadar
ödenmeyen kısım ile birlikte her ay için ayrıayrı% 10 fazlası ile ödenmesi
şartıyla bu Kanundan yararlanılır.
Bu Kanun kapsamına giren alacakların yukarıda belirtilen şekilde
tamamen ödenmemiş olması halinde mükellefler ödedikleri tutar kadar bu Kanun
hükümlerinden yararlanırlar. Bu takdirde, yapılan ödemelerdeki borç aslı ile
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının hesabında toplam borç
tutarındaki asıl ile gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezaları arasındaki
oran esas alınır."
17- "MADDE 17.-Bu Kanuna göre ödenecek olan
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının toplamı doğmalarına neden
olan alacak aslını geçemez."
18- "MADDE 18.-Yıllık gelir vergilerini 193
sayılı Gelir Vergisi Kanununun 117ncimaddesinin Maliye ve Gümrük Bakanlığına
verdiği yetkiye dayanılarak belirlenen Ekim, Kasım ve Aralık aylarında ödeyen
çiftçiler, bu Kanun hükümlerine göre ödeyecekleri tutarları (Bu Kanunun 19 uncu
maddesi hükmü hariç) Ekim, Kasım ve Aralık 1992 aylarında olmak üzere 3 eşit
taksitte öderler.
Bu şekilde ödeme yapan mükellefler hakkında bu Kanunun 16ncımaddesinin
birinci fıkrası hükmü uygulanmaz.
Taksitlerden ilk ikisinin hiç ödenmemesi ya da eksik ödenmiş
olması halinde ödenmemiş tutarların 31 Aralık 1992 tarihi sonuna kadar her ay
için ayrıayrı% 10 fazlası ile birlikte ödenmesi şartıyla bu Kanundan
yararlanılır."
19- "MADDE 19.-1. a)1615 sayılı Gümrük
Kanununun 3 üncü maddesi uyarınca bu Kanunun yürürlük tarihine kadar vergi
ödeme mükellefiyeti başlamış bulunan eşyaya ilişkin gümrük vergilerinden, bu
Kanunun yürürlük tarihinden önce muaccel hale geldiği halde tamamen veya kısmen
ödenmemiş olanların aslının tamamının ve bu asla bağlı olarak aynı Kanunun 146
ve 149 uncu maddeleri uyarınca kesilmiş ve muaccel hale gelmiş para cezası ve
gecikme zammının % 30'unun bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 2 ay içinde
ödenmiş olması kaydıyla % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
Yukarıda sözü edilen gümrük vergilerine bağlı para cezaları hakkında,
bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce 1615 sayılı Gümrük Kanununda
belirtilen idarî itiraz mercilerine itiraz edilmesi veya Yargı Organlarında
dava açılması nedeniyle, ihtilaflı bulunanlar için ihtilaftan vazgeçilmesi ve
yukarıda belirtilen esaslar çerçevesinde ödeme yapılması halinde yukarıdaki
fıkra hükümleri uygulanır. Ancak, bu fıkraya göre ödenecek para cezalarının
tespitinde, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ihtilafın bulunduğu
en son safhada belirlenmiş miktar esas alınır. En son safhada bozma kararı ya
da terkin kararı bulunması halinde, ödenecek miktar ilk aşamada istenen
miktardır.
Yukarıda belirtilen esaslara göre ödenen gümrük vergilerine bağlı
para cezalarından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte itiraz süresi geçmemiş
olanlar ile bu tarihten sonra tebliğ edilecekler için ihtilaf yaratılmaması ve
tebliğ tarihinden itibaren 2 ay içinde % 30'unun ödenmesi şartıyla % 70'inin
tahsilinden vazgeçilir.
b) Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 1615 sayılı Gümrük Kanunu
hükümlerine aykırı olarak işlenmiş fiiller nedeniyle aynı Kanunun 147, 148,
151, 152, 153, 154. 155, 156 ve 157ncimaddeleri uyarınca kesilen para
cezalarından bu Kanunun yürürlük tarihinden önce muaccel hale geldiği halde
ödenmemiş olanların bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 1 ay içinde %
30'unun ödenmesi kaydıyla % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
2. a) 1615 sayılı Gümrük Kanununun 3 üncü maddesi uyarınca bu
Kanunun yürürlük tarihine kadar vergi ödeme mükellefiyeti başlamış bulunan
eşyaya ilişkin gümrük vergilerinden bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar
1615 sayılı Gümrük Kanununda belirtilen idarî itiraz mercileri veya İdarî Yargı
Organları nezdinde ihtilaflı hale getirilmiş bulunanların, aslının tamamının ve
bu asla bağlı olarak aynı Kanunun 146 ve 149 uncu maddeleri uyarınca kesilecek
para cezaları ile uygulanacak gecikme zamlarının % 30'unun bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren 2 ay içinde ihtilaftan vazgeçilmek kaydıyla ödenmesi
halinde % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
Yukarıdaki fıkraya göre ödenecek vergi ve resim asıllarının
tespitinde bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ihtilafın bulunduğu en
son safhada belirlenmiş olan miktar esas alınır. Ancak en son safhada bozma
kararı ya da terkin kararı bulunması halinde, ödenecek miktar ilk aşamada
istenen miktardır.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadar mükellefine tebliğ
edilen ek tahakkuk konusu gümrük vergilerinin ihtilaflı hale getirilmemesi
kaydıyla, bu vergi ve resimler ile bu asla bağlı cezalar hakkında da yukarıdaki
fıkrada yer alan hükümler uygulanır.
b) Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 1615 sayılı Gümrük Kanunu
hükümlerine aykırı olarak işlenmiş fiiller nedeniyle aynı Kanunun 147, 148,
151, 152, 153, 154, 155, 156 ve 157ncimaddeleri uyarınca kesilen para
cezalarından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ihtilaflı bulunanlar ile bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte itiraz süresi geçmemiş olanların ihtilaftan
vazgeçilmek veya ihtilaf yaratılmamak ve % 30'u bu Kanunun yürürlük tarihinden
itibaren 1 ay içinde ödenmek kaydıyla % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.Bu hükme
göre ödenecek para cezasının tespitinde ihtilafın bulunduğu en son safhada
belirlenmiş miktar esas alınır.
3. a) 1615 sayılı Gümrük Kanununun 3 üncü maddesi uyarınca bu
Kanunun yürürlük tarihine kadar vergi ödeme mükellefiyeti başlamış bulunan
eşyaya ilişkin gümrük vergilerinden, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra tebliğ edilenlerin tamamının ihtilaf yaratılmaksızın ödeme süresi içinde
ve bu vergilere bağlı olarak aynı Kanunun 146 ve 149 uncu maddeleri uyarınca
kesilecek para cezalarının % 30'unun da aynı sürede ödenmesi kaydıyla % 70'inin
tahsilinden vazgeçilir.
b) Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 1615 sayılı Gümrük Kanununa
aykırı olarak işlenmiş fiiller nedeniyle aynı Kanunun 147, 148, 151, 152, 153,
154, 155, 156 ve 157ncimaddeleri uyarınca bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
sonra tebliğ edilen para cezalarının % 30'unun tebliğ tarihinden itibaren 1 ay
içinde ödenmesi kaydıyla % 70'inin tahsilinden vazgeçilir.
4.Bu Kanun hükümleri;
a) 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun ve Teşvik
Mevzuatı hükümlerine aykırı hareket edilmesi sebebiyle ortaya çıkan vergi,
resim, para cezaları ve gecikme zamları;
b) 1615 sayılı Gümrük Kanununun 118 ve 119 uncu maddeleri
hükümlerinin bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra ihlal edilmesi sebebiyle
Gümrük Kanununun 149 uncu maddesi uyarınca kesilecek para cezaları;
Hakkında uygulanmaz."
20- "MADDE 20.-Bu Kanun kapsamında yapılan
ödemeler her ne suretle olursa olsunred, iade ve mahsup edilmez.
Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan ödemeler ile
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48 inci maddesine
göre tahsil edilen tecil faizlerinin bu Kanun hükümlerine dayanılarakredve
iadesi yapılamaz."
21- "MADDE 21.-Bu Kanunun uygulanmasına ait
usul ve esaslar Maliye ve Gümrük Bakanlığınca belirlenir."
22.- "MADDE 22.-Bu Kanun hükümleri,
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu Üyeleri ve birinci derecedeki
yakınları ve bunların hissedarı bulundukları ortaklık ve şirketler için
uygulanmaz."
23- "GEÇİCİ MADDE 1.-Maliye ve Gümrük Bakanlığı
Gelirler Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında çalıştırılan personele
(Gelir İdaresini Geliştirme Fonu Yönetmeliği gereğince fonun kullanılmasına
ilişkin hizmetlerde doğrudan görevlendirilen personeldahil), karşılığı 213
sayılı Vergi Usul Kanununa 3418 sayılı Kanunun 32ncimaddesi ile eklenen ek 13
üncü maddeye göre kurulan Gelir İdaresini Geliştirme Fonu'ndan ödenmek üzere, 5
yıl süre ile Gelirler Genel Müdürlüğü merkez teşkilatında 80, İstanbul İlinde
70, Büyükşehir Belediyesi bulunan diğer illerde 60, nüfusu 100 000'in üstünde
olan il ve ilçelerde 50, bunun altında olan il ve ilçelerde de 40 saate kadar
aylık fazla çalışma yaptırılabilir.
Fazla çalışmaların normal mesai günlerinde ve daire içinde
yaptırılması halinde fazla çalışma saati karşılığı olarak; (10) gösterge
rakamının Devlet memurları aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak ücret
ödenir. Bu ücret; tatil günlerinde daire içinde yapılan çalışmalara katılan
personele 2 kat, normal mesai günlerinde ancak mesai saatleri haricinde yapılan
daire dışı çalışmalara katılan personele 3 kat, tatil günlerinde daire dışında
yapılan çalışmalara katılan personele ise, 4 kat olarak ödenir.
Normal mesai gün ve saatleridahilindeyukarıda illere ve nüfus
büyüklüklerine göre belirlenen saatlerle sınırlı olmak kaydıyla ayrıca
yapılacak yaygın ve yoğun vergi denetimi çalışmalarına (vergi dairesi dışında)
katılan personele, bu çalışmaları karşılığında saat başına verilecek ücret, bir
saatlik fazla çalışma için belirlenen ücretin yarısıdır.
Şehirlerarası yollarda yapılacak vergi denetimlerine, İl
Defterdarları tarafından; adedi, çalışma mahal ve saatleri belirlenmek
suretiyle, yardımcı olmak üzere görevlendirilen güvenlik görevlilerine de bu
esaslardahilindefazla çalışma ücreti ödenir."
24- "GEÇİCİ MADDE 2.-433 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Geçici 2ncimaddesinin (a) bendi hükmüne göre madde kapsamındaki
personele yapılan ödemelere; 1615 sayılı Gümrük Kanununun 165 inci maddesinde
gerekli değişiklik yapılıncaya ve 449 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca
Gelir İdaresini Geliştirme Fonundan yapılacak ek ödemelerin 213 sayılı Vergi
Usul Kanununun ek 13 üncü maddesinin 4 numaralı bendine göre tespitine kadar
15.6.1991 tarihinde yürürlükte olan kanunî dayanakları gereğince ve bunlara
göre belirlenmiş esas ve usuller uyarınca, bu tarihteki oranların tamamı
üzerinden devam olunur."
25- "GEÇİCİ MADDE 3.-Bu Kanunun Geçici 1 ve
Geçici 2ncimaddeleri uyarınca yapılacak ödemeler, Gelir Vergisine tabi
tutulmaz."
26- "MADDE 23.-Bu Kanunun Geçici 1, Geçici
2 ve Geçici 3 üncü maddeleri hükümleri 1.2.1992 tarihinde, diğer hükümleri
yayımı tarihinde yürürlüğe girer."
27- "MADDE 24.-Bu Kanun hükümlerini
Bakanlar Kurulu yürütür."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
İptal isteminde dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1-"MADDE 2.-Türkiye Cumhuriyeti,
toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere
dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2- "MADDE 8.-Yürütme yetkisi ve görevi,
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun
olarak kullanılır ve yerine getirilir."
3 -"MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk,
cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle
ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
4- "MADDE 38.-Kimse, işlendiği zaman
yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz;
kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır
bir ceza verilemez.
Suç ve ceza zamanaşımı ile ceza mahkûmiyetinin sonuçları konusunda
da yukarıdaki fıkra uygulanır.
Ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla
konulur.
Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.
Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir
beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsidir.
Genel müsadere cezası verilemez.
İdare, kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucunu doğuran bir
müeyyide uygulayamaz. Silahlı Kuvvetlerin iç düzeni bakımından bu hükme kanunla
istisnalar getirilebilir.
Vatandaş, suç sebebiyle yabancı bir ülkeye geri verilemez."
5- "MADDE 73.-Herkes, kamu giderlerini
karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
6- "MADDE 87.-Türkiye Büyük Millet
Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; Bakanlar
Kurulunu ve bakanları denetlemek; Bakanlar Kuruluna belli konularda kanun
hükmünde kararname çıkarma yetkisi vermek; bütçe vekesinhesapkanun tasarılarını
görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek;
milletlerarasıandlaşmalarınonaylanmasını uygun bulmak, Anayasanın 14 üncü
maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel
af ilânına, mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine
getirilmesine karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri
kullanmak ve görevleri yerine getirmektir."
III-İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENEDİOĞLU, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk
TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Haşim KILIÇ ve YalçınACARGÜN'ünkatılmalarıyla
26.5.1992 günü yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasına geçilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Davanın esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi ve ekleri, iptali
istenen Yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları ile bunların gerekçeleri ve
öteki yasama belgeleri okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A- 3787 sayılı Yasa Hakkında Genel Açıklama
Bazı Kamu AlacaklarınınTahsilatınınHızlandırılması ve Matrah
Artırımı Hakkındaki Yasa'nın birinci ve ikinci bölümünde özetle;
- Kesinleşmişbulunan,
- Vergimahkemeleri, bölge idare mahkemeleri veya Danıştay'da
ihtilaflı duruma gelmiş olan,
-İncelemeve tarhiyat aşamasındaki vergi, resim ve harçların
asıllarının tamamının ödenmesi koşuluyla bunlara bağlı olarak gerçekleşen
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrıolmak üzere % 30'unun
ödenmesi durumunda, kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilmesine ilişkin kurallar
getirilmekte, üçüncü bölümünde, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin
vermiş oldukları yıllık beyannamelerindeki matrahları, yasada belirtilen
oranlarda artırmaları koşuluyla vergi incelemesi ve başkaca tarhiyatın
yapılmayacağı öngörülmektedir. Dördüncü bölümünde ise, işyeri kapatma,
kaçakçılık ve kaçakçılığa teşebbüs cezalarının uygulanmayacağı haller ve
bununla ilgili koşullar düzenlenmekte, ayrıca,ecrimisilalacaklarıyla ödenmeyen
motorlu taşıtlar vergilerinin gecikme zamlarından indirimler yapılmaktadır.
Beşinci bölümde de, gümrük vergisi cezaları ile gecikme zamlarından yapılacak
indirimlere ilişkin kurallar getirilmektedir. Altıncı bölümde, Yasa'nın
uygulanmasına ilişkin konular düzenlenerek Maliye ve Gümrük Bakanlığı'na kimi
yetkiler verilmektedir.
Tasarıda, Yasa'nın amacı aynen şöyle açıklanmıştır.
"Hazırlanan bu Kanun Tasarısıile;
1- Vergi dairelerinde birikmiş takipli dosyalarla yargı
safhasındaki ihtilaflı dosya sayılarının azaltılması, mükelleflerce ödenememiş
vergi borçlarının asıllarının tamamı ile ceza, zam ve faizlerinin bir kısmının
ödenmesi suretiyle borçlarının tasfiyesinin sağlanması,
2- Vergi, resim ve harçların sürelerinde ödenmemesi nedeniyle
uygulanan gecikme zammı ve faizlerinin; heryıl başıitibariyle doğmalarına neden
olan alacak aslı addolunarak bunlara da gecikme zammı uygulanması işleminin
yeni bir müessese olması, mükelleflerimizce henüz tam olarak intibak
edilememesi sebepleriyle bu kanun kapsamına giren gecikme zammı ve gecikme
faizlerinin anılan asla dönüşme hükümleri dikkate alınmadan hesaplanması,
3- Çeşitli kamu gelirleritahsilatının hızlandırılmasının
sağlanması, tahsili sürüncemede kalan ve ihtilaflı halde bulunan alacakların
Hazine'ye bir an önce intikalinin sağlanması,
4- Kanunun bir bütünlük içinde ele alınmasını sağlamak üzere
inceleme ve takdir safhasında dosyası bulunan mükelleflerin de madde hükmünden
faydalanmalarınaimkansağlanması,
5- Ödenecek miktarların taksitler halinde olması ve taksit
aralarında geniş süre bırakılarak ödemelerde kolaylık getirilmesi,
6- Diğer taraftan, yıllık beyanname ile beyan edilen kazançlarını
tam ve doğru beyan edememiş bulunan mükelleflere, beyan dışı kalmış
kazançlarını, herhangi bir ceza uygulamasına maruz kalmaksızın beyan etme ve
matrah artırımında bulunmaimkanınınsağlanması amaçlanmıştır."
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
1- Yasa'nın 1.,2., 4. ve 5. Maddelerinin İncelenmesi
a- Maddelerin Anlam ve Kapsamı
Yasa'nın 1. maddesine göre, Yasa'nın yürürlüğe girdiği 3.4.1992
tarihinde vadesi geldiği halde ödenmemiş veya ödeme süresi henüz geçmemiş
bulunan vergi, resim ve harçların asıllarının tamamı ile buna isabet eden
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrı% 30'unun belirtilen
aylarda tamamen ödenmesi koşuluyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
cezalarının kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilmektedir.
3.4.1992 gününe kadar asılları kısmen ya da tamamen ödenmiş vergi,
resim, harçlara isabet eden gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının
da % 30'unun ödenmesi durumunda da % 70'inin tahsilinden vazgeçilmekte; kısmen
yapılan ödemelerde, bundan yararlanabilmek için kalan vergi, resim ve harcın
tamamen ödenmesi koşulu getirilmektedir.
Öte yandan, vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen vergi cezaları
ile 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesine
göre tecil edilen, ancak vadesi gelmemiş taksitler için, mükellefler bu kanun
hükümlerinden yararlanmak isterse gecikme zammı, faizi ve vergi cezalarının %
30'unun belirtilen biçimde ödenmesi koşuluyla kalan bölümünden
vazgeçilmektedir.
Yasa'nın 1. maddesinden yararlanabilmek için ihtilaf yaratılmaması
ve yaratılmış ihtilaflardan vazgeçme koşulu da getirilmiştir.
Yasa'nın 2. maddesine göre, Yasa'nın yürürlüğe girdiği gün
itibariyle; Vergi Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay'da ihtilaflı
olan ya da dava açma süresi geçmemiş olan veikmalen, resen ya da idarece tarh
edilmiş bulunan vergi, resim ve harçların asıllarının tamamı ile bunlara bağlı
gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrı% 30'unun; belirtilen
mahkemelerde ihtilaflı olmakla birlikte asılları tamamen ya da kısmen ödenmiş
bulunan gecikme zammı, faiz ve vergi cezalarının ayrıayrı% 30'unun maddede
belirtilen aylarda ödenmesi koşuluyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
cezalarının % 70'inintahsilatındanvazgeçilmektedir.
Ayrıca, Yasa'nın yürürlüğe girmesinden önce 213 sayılı Vergi Usul
Kanunu'nun uzlaşma hükümlerinden yararlanarak uzlaşma sağlanmış alacaklar için
Yasa'nın 1. maddesi hükmü, Yasa'nın yürürlüğe girdiği gün itibariyle uzlaşma
için başvuruda bulunmuş ancak uzlaşma günü verilmemiş veya uzlaşma günü
gelmemiş ya da uzlaşma sağlanamamış ve dava açma süresi de geçmemiş alacaklar
içinde 2. madde hükmü uygulanacaktır.
1. ve 2. madde hükümleri 1.1.1992 tarihinden önceki dönemleri ve
beyannameleri kapsamaktadır.
Yasa'nın 4. maddesine göre, bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten
önce başlandığı halde bitirilmemiş 1.1.1992 tarihinden önceki dönemlere ait
verilmesi gereken beyannamelerin vergi incelemeleri ile takdir, tarh ve
tahakkuk işlemlerine devam edileceği belirtilerek, bu işlemlerin
tamamlanmasından sonra tarh edilecek vergilerin asıllarının tamamı ile
kesilecek cezaların ve hesaplanacak gecikme faizinin % 10'unun ihbarnamenin
tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ödenmesi halinde gecikme faizi ve
vergi cezalarının % 90'ının tahsilinden vazgeçilmektedir.Ayrıca, birinci
fıkrada belirtilen döneme ilişkin bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarihten önce
tamamlanan ve vergi dairesi kayıtlarına intikal eden Takdir Komisyonu Kararları
ve Vergi İnceleme Raporları ile ceza tutanaklarına dayalı tarh ve tebliğ
yapılacak, bulunan tutarlara ikinci fıkrada öngörülen işlemler ve indirimler
uygulanacaktır.
5. maddede de, götürü usulde vergilendirilen mükelleflerin
1.1.1992 tarihinden öncetarhedilmesigereken vergilerini 31.10.1992 gününe kadartarhettirmeleridurumunda,
Yasa'nın 2. maddesinin uygulanacağı belirtilmekte vetarhedilenverginin tamamı
ile kesilen vergi cezası ve gecikme faizinin % 30'unun ödenmesi koşuluyla ceza
ve faizin kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilmesi öngörülmektedir.
Yasa'nın 1.,2., 4. ve 5. maddelerinin kalan bölümlerindeusuliişlemlere
ilişkin kurallar yer almaktadır.
b- Maddelerin Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu
Dava dilekçesinde özetle, Anayasa'nın 2. maddesinde, Türkiye
Cumhuriyetinin sadece hukuk devleti değil, aynı zamanda sosyal devlet olduğunun
belirtildiği, hukuk devletinin ileri aşamasına ancak bu ilke ile
ulaşılabileceği, sosyal devletin temel amaç ve görevinin, sosyal adaleti,
sosyal refahı ve sosyal güvenliği sağlamak olduğu, vergi düzenlemelerinin tüm
hak ve özgürlükleri etkileyici niteliğinin bulunduğu, devletin vergi koyma
kaldırma ve değiştirmede sosyal hukuk devleti tanımında ifade edilen ilkelere uyması
gerektiği belirtilerek 1. ve 2. maddelerin uygulanmasında "başvurulacak
mercii" ve "başvuru süresi"nin yasa ile belirlenmemiş olmasının
Anayasa'nın 87. maddesine aykırı olduğu, yasaların öngördüğü hakların
kullanılmasının süreye bağlandığı durumlarda, bu sürenin yasalarda
gösterilmesinin hukuk devletinin bir gereği bulunduğu, vergi mükelleflerine
tanınan hakların kullanılmasını sınırlayan hak düşürücü sürelerin yasada yer
verilmemesinin Anayasa'nın 2. ve 8. maddelerine aykırı olduğu, vazgeçilen faiz,
zam ve cezaları zamanında ödeyen mükellefleriniyiniyetlerinincezalandırıldığı,
ödemeyenlerle aralarında eşitsizlik yaratıldığı, bu durumun Anayasa'nın 73.
maddesinde öngörülen malî güce göre vergi ödeme ilkesine de ters düştüğü, bu
nedenlerle Yasa'nın iptal edilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Vergi, devletin egemenlik gücüne dayanarak kamu giderlerine
katılımı sağlamak amacıyla kişilerden aldığı ekonomik değerlerdir. Verginin
tarh, tahakkuk ve tahsil aşamalarını belirleyen yasal düzenlemeler hukuksal
güveni sağlar. Oluşan güven, hukuk devletinin de doğal sonucudur. Devletin
vergilendirme yetkisi, vergide yasallık, eşitlik, malî güç ve genellik gibi
kimi anayasal ilkelerle sınırlandırılmıştır. Öte yandan, yasalarda verginin
ödenmemesi durumunda da gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezası gibi ek
yükümlülükler öngörülerek devlet alacağı güvence altına alınmıştır.
Anayasa'nın 73. maddesine göre, vergi koymaya, kaldırmaya ve
değiştirmeye yetkili olanyasakoyucu, buna bağlı gecikme zammı, faizi ve
cezalarına ilişkin düzenlemeler yapmaya da yetkilidir. Ancak, bu tür yasal
düzenlemeler yapılırken, Anayasa'da belirtilen ilkelere uygun davranılması
anayasal bir zorunluluktur. Vergi borcunun zamanında ödenmemesinden dolayı
alınan gecikme zammı, asıl alacağa bağlı olarak ortaya çıkan fer'i nitelikte
belli oran ve miktarlardaki ek yükümlülüklerdir. Bunlardan gecikme zammı kamu
alacağının süresinde ödenmeyen bölümü için vade gününü izleyen aylara göre
belli oranlarda alınır. Gecikme faizi ise, vergiyi doğuran olayın sonradan
öğrenilmesi nedeniyle olağan dışı yapılan vergilendirme işlemlerinde uygulanan
ve gecikme zammından ayrıca tahsil edilir. Gecikme zammı ile gecikme faizinin
amacı verginin zamanında ödenmesini sağlamak ve ödenmemesi durumunda Hazine'nin
kaybını önlemektir.
Vergi cezaları, mükelleflerin ya da sorumluların yasalarda
belirtilen suçları işlemeleri durumunda uygulanması gereken yaptırımlardır.
Gecikme zammı ve gecikme faizinin amacı, kamu alacaklarının zamanında
ödenmemesinden dolayı hazinenin uğradığı zararı karşılamak iken, vergi
cezalarının amacı ise vergi suçlarını işleyenleri cezalandırmaktır. Bu cezalar,
vergi idareleri tarafından idarî usullerle ve yargı kararı gerekmeksizin
uygulanan malî ve idarî nitelikli yaptırımlar olabileceği gibi, yargı
organlarınca ceza yargılama usulleri uygulanarak hürriyeti bağlayıcı ceza
niteliğindeki yaptırımlar da olabilir.
Anayasa'nın 2. maddesinde TürkiyeCumhriyeti'ninSosyal bir Hukuk
Devleti olduğu belirtilmiş 5. maddesinde de, kişilerin ve toplumun refah huzur
ve mutluluğunu sağlamak üzere siyasal, ekonomik ve sosyal engellerin
kaldırılması devletin temel görevleri arasında sayılmıştır. Sosyal devlet,
sosyal adaletin, sosyal refahın ve sosyal güvenliğin gerçekleşmesini sağlayan
devlettir. Ekonomik ve malî politikalar sosyal devletin gerçekleşmesini
sağlayan araçlardır. Adil ve dengeli bir vergi politikası sosyal devletin
vazgeçemeyeceği ilkelerden birisidir.
Sosyal hukuk devleti de, insan hak ve özgürlüklerine saygı
gösteren, ferdin huzur ve refahını gerçekleştiren ve güvence altına alan,
kişiyle toplum arasında denge kuran, özel teşebbüsün güvenlik ve kararlılık
içinde çalışmasını sağlayan, çalışma hayatının gelişmesi için sosyal, iktisadi
ve malî önlemler alarak çalışanları koruyan, milli gelirin adil biçimde
dağılmasını temin eden, hukuka bağlı ve gerçekçi bir özgürlük rejimini
uygulayan devlettir.
Yasakoyucu, Anayasa'nın 5. maddesinde belirtilen Devletin temel
amaç ve görevlerini yerine getirebilmesi için anayasal ilkelere aykırı olmaması
koşuluyla yeni malî yükümlülükler koyabileceği gibi, mevcut malî
yükümlülüklerin tümünü ya da bir kısmını kaldırma yetkisine sahiptir.
İptali istenen yasa, bazı kamu alacaklarınıntahsilatınınhızlandırılmasını
sağlamak amacıyla kimi kolaylaştırıcı ve özendirici kurallar içermektedir.
Yasa'nın gerekçesi ile TBMM'nde yapılan görüşmelerde de belirtildiği gibi bu
kuralların hukuksal yönden olmasa bile fiilen büyük ölçüde tahsil kabiliyetini
yitirmiş kamu alacaklarınıntahsilatınınhızlandırılarak Hazine'ye aktarılması;
ihtilaflı kamu alacakları ile ihtilaf doğması muhtemel alacaklara ilişkin dava
dosyalarının azaltılması; alacağın takibi için alacak bedelinden daha fazla
gider yapılmasının engellenmesi; büyük oranlarda gerçekleşen enflasyonun
doğurduğu zararın bir ölçüde giderilmesi ve kamu giderleri için kamu
finansmanın en kısa sürede sağlanması amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın 5. maddesinde öngörülen toplumun refah ve huzurunun
sağlanması, kamu giderlerine ilişkin kaynakların zamanında ve en ekonomik
yoldan Hazine'ye aktarılmasıyla mümkündür. Vergi aslını kaldırmaya yetkili olanYasakoyucunun,
buna bağlı gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının bir bölümünden
vazgeçmek suretiyle Hazine alacaklarına tahsil edilebilir nitelik
kazandırmasında kamu yararı olmadığı söylenemez.
Anayasa'nın 10. maddesindeki, eşitlik ilkesiyle aynı hukuksal
durumda olan kişilerin aynı kurallara, değişik hukuksal durumda olanların ise
farklı kurallara bağlı tutulması öngörülmektedir. Durum ve konumlarındaki
özellikler, kimi kişiler için değişik kuralları ve uygulamaları gerekli
kılabilmektedir. Başka bir anlatımla, durum ve konumlardaki farklılıkların
doğurduğu zorunluluklarla, Anayasa'da öngörülen kamu yararı ya da başka
nedenlere dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi durumunda
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılıktansözedilemez.
Aynı hukuksal konumda olmalarına karşın vergi borcunu ve diğer
yükümlülüklerini zamanında yerine getirenlerle, getirmeyenlerin kamu yararı amacıyla
farklı kurallara bağlı tutuldukları anlaşıldığından iptali istenen kurallar
eşiklik ilkesine aykırı görülmemiştir.
Dava dilekçesinde, Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinin uygulanmasında,
"başvurulacak merci" ve "başvuru süresinin" belirlenmemiş
olması nedeniyle de iptali istenmektedir.Oysa,her iki maddede getirilen
olanaklardan yararlanmak isteyenlerin borçlarına ilişkin ilk taksitlerini 1992
yılı Nisan ayı sonuna kadar ödemeleri öngörüldüğünden, başvuru süresinin de
Nisan ayı sonuna kadar olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, her vergi mükellefinin
bağlı olduğu bir vergi dairesi ya da mal müdürlüğü bulunduğundan
"başvurulacak merci"lerin de bu kurumlar olacağı tartışmasızdır. Öte
yandan, vergi dairesi ile mükellefler arasındaki ihtilaflardan vazgeçildiğine
ilişkin başvurunun vergi dairesine mi yoksa yargı yerlerine mi yapılacağı
konusunda iptali istenen kurallarda bir açıklık bulunmadığı bununda hukuk
devleti ilkesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. İptali istenen maddelerde
öngörülen "ihtilaflardan vazgeçme" koşulu mükellefin yargı
organlarına davadan vazgeçtiğini bildirmesiyle gerçekleşmiş olacaktır. Yargıya
intikal etmemiş ihtilaflardan vazgeçme koşulu mükellefin vergi dairesine
bildirmesiyle çözüme ulaşacağından, herhangi bir belirsizlikten desözedilemez.
Maddelerde vazgeçilen kamu alacağına ilişkin düzenlemeler verginin
aslıyla ilgili olmayıp bunun fer'i nitelikteki uzantıları olan gecikme zammı,
gecikme faizi ve vergi cezalarıyla ilgilidir. Belirlenen kamu alacaklarında
indirim yapılabilmesi, vergi aslının tamamen ödenmesi koşuluna bağlanmıştır.
Başka bir anlatımla, malî güce göre alınan vergi aslının, bir bölümünden
vazgeçilmesi ya da affedilmesisözkonusudeğildir.
Yukarıda açıklandığı gibi gecikme zammı ve gecikme faizi ile vergi
cezaları, verginin zamanında ödenmesini sağlayan yaptırımlardır. İptali istenen
maddelerde vergi aslında herhangi bir indirim öngörülmemekte aksine tamamının
ödenmesi koşuluyla gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının bir
bölümünden vazgeçilmektedir. İptali istenen kurallarla Anayasa'nın 73.
maddesinde belirtilen malî güç ilkesi ile yürütme yetkisi ve görevine ilişkin
8. madde ve TBMM'nin görev ve yetkilerine ilişkin 87. maddesi arasında bir ilgi
kurulamamıştır.
Bu nedenlerle, Yasa'nın iptali istenen 1.,2., 4. ve 5. maddeleri
Anayasa'nın 2., 5. ve 10. maddelerine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI "bu kuralların gecikme
faizi ve gecikme zammı yönünden iptali gerektiği" gerekçesiyle bu düşüncelere
katılmamışlardır.
2- 3. Maddesinin İncelenmesiDava dilekçesinde,
"asıl addolunma" işlemi ile kamu alacağının değerinin korunduğu,
faizlerin piyasa koşullarına göre düşük olması nedeniyle mükelleflerin
borçlarını ödemeyerek ucuz kredi olanağı sağlama yolunun kapatıldığı, oysa
iptali istenen kuralla bunların kaldırıldığı, kamu alacağının değerini
yitirmesi nedeniyle mükelleflere haksız kazanç sağlandığı, bunun da Anayasa'nın
eşitlik ilkesi ile 73. maddesine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Yasanın 3. maddesinde, 3787 sayılı Yasa'dan yararlanarak ödenecek
gecikme zammı ve gecikme faizlerinintesbitinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun'un 51. maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanmayacağı
belirtilerek 1990, 1991 ve 1992 yılbaşlarında "asıl addolunma"
işleminin yapılmayacağı öngörülmüştür.
6183 sayılı Yasa'nın 51. maddesinde "İçinde bulunulanyıl
sonunakadar ödenmemiş olan gecikme zammı ile gecikme faizi, müteakip yılın
başından itibaren doğmalarına neden olan amme alacağı gibi addolunur ve bu amme
alacağı, tebliğ edilmeksizin tahakkuk eder. Tahakkuk eden bu amme alacağına
üzerinden hesaplandıkları amme alacağı aslına uygulanan yukarıdaki hükümler
aynen uygulanır. Ceza mahiyetinde olan diğer amme alacaklarına ise gecikme
zammı tatbik edilmez" denilerek gecikme zammı ve gecikme faizinin
ödenmemesi durumunda da bunlara faiz uygulanacağı belirtilmiştir. "Asıl
addolunma" işlemi olarak da nitelendirilen bu uygulama ile ödenmeyen
gecikme zam ve faizine faiz uygulanarak, mükelleflerin finansman ihtiyaçlarını
vergi borçlarını ödememek suretiyle sağlama eğilimleri önlenmek istenmiştir.
Yasa'nın 3. maddesinin gerekçesinde, "bu uygulamanın yeni olması
nedeniyle, mükellefler tarafından tam olarak anlaşılamamış olması, gecikme zam
ve faizinin hesaplanmasının kolaylaştırılması ve mükelleflerinin ödenmemiş borç
asıllarını ödemeye teşvik ederektahsilatınhızlandırılmasının" amaçlandığı
açıklanmıştır.
Anayasa'nın 73. maddesinde, herkesin malî gücüne göre vergi
ödemekle yükümlü olduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye
politikasının sosyal amacı olduğu belirtilmektedir. Malî güç ilkesi, az
kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır. Mükellefin vergi ödemesini
gerektiren bir kazancına ulaşabilmek için uygulanan vergi politikalarının
dengeli ve adil olması sosyal devlet ilkesinin de gereğidir. Malî güç
kavrandığı ölçüde vergide adil ve dengeli bir dağılıma da ulaşıldığı
varsayılır.
Mükelleflerin yükümlülüklerini zamanında yerine getirmedikleri
durumlarda gecikme zammı ve gecikme faizi gibi yaptırımlar uygulanmaktadır. Bu
yaptırımların amacı, mükellefi ödeme yapmaya zorlamaktır. Bu nedenle, malî
nitelikli yaptırımların saptanma biçimi, miktarı, ya da oranlarında yapılan
değişikliklerin Anayasa'nın 73. maddesindeki malî güç kavramı ile ilgisi
görülmemiştir.
Maddenin üçüncü fıkrasının birinci tümcesinde "Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihe kadar 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü
Hakkında Kanununun 3505 sayılı Kanunun 24. maddesiyle değişik 51. maddesinin
üçüncü fıkrası gereğince 10.12.1988 tarihinden sonra vadesi gelen kamu
alacaklarına uygulanan gecikme zammı ile 10.12.1988 tarihinden sonra tahsil
edilebilir hale gelen gecikme faizlerinden asıl addolunarak ödenen miktarlar,
bu Kanuna göre ödenecek miktarlardan mahsup edilir." denilerek daha önce
asıl addolunma işlemi uygulanarak daha fazla gecikme zam ve faizi ödeyen ya da
ödeyecek olan mükelleflere "mahsup işlemi" olanağı getirilerek
farklılık giderilmiştir.Tümcede belirtildiği gibi, gecikme zam ve faizinin asıl
addolunarak hesaplama uygulaması 10.12.1988 tarihinde başlaması nedeniyle
mahsup işlemlerinde de bu tarihten sonraki gecikme zam ve faizleri esas alınmak
suretiyle denge sağlanmıştır.
İptali istenen kuralın uygulanmasıyla, daha önce gecikme zam ve
faizini asıl addolunmak suretiyle ödeyen mükelleflerle yeni duruma göre ödeyen
mükellefler arasında farklılık yaratıldığı savı da yerinde değildir.
Bu nedenle, madde, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesine
aykırı değildir.
Yekta Güngör ÖZDEN maddenin sontümcesine , YılmazALİEFENDİOĞLU veSacitADALI
ise maddenin tümüne ilişkin görüşlere katılmamışlardır.
3- 6. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Yasa'nın 1.,2., 4. ve 5. maddeleri için ileri
sürülen Anayasa'ya aykırılık savları bu madde içinde yinelenmiştir.
Maddede, 1.1.1992 tarihinden önceki dönemlere ve beyana dayanan
vergilerde bu tarihe kadar verilmesi gereken beyannamelerle Vergi Usul
Kanunu'nun 371. maddesine göre, beyan edilen matrahlar üzerinden tarh ve
tahakkuk ettirilen vergi, resim ve harçların tamamının, hesaplanacak pişmanlık
zammı ve usulsüzlük cezasının da ayrıayrı% 10'unun dört eşit taksitte
belirtilen aylarda ödenmesi koşuluyla pişmanlık zammı ve usulsüzlük cezasının
kalan % 90'ının tahsilinden vazgeçileceği öngörülmektedir.
Vergi Usul Kanunu'nun 371. maddesine göre, beyana dayanan
vergilerde kaçakçılık, ağır kusur ve kusur niteliğindeki yasaya aykırı
durumları ilgili makamlara kendiliğinden dilekçe ile haber veren mükelleflere,
kimi koşulların yerine getirilmesi halinde kaçakçılık, ağır kusur ve kusur
cezaları kesilmemektedir. Ayrıca maddede ödeme süresi geçmiş vergiler için 6183
sayılı Yasa'nın 51. maddesinde belirtilen oranda gecikme zammı kadar pişmanlık
zammı uygulanacağı belirtilmektedir. Kuşkusuz usulsüzlük cezası da ayrıca
kesilecektir.
Buna göre, pişmanlık dilekçesi sonunda tarh ve tahakkuk ettirilen
vergi, resim ve harçların tamamı ile tahakkuk ettirilen pişmanlık zammı ve
usulsüzlük cezasının % 10'unun ödenmesi koşuluyla pişmanlık zammı ve usulsüzlük
cezasının % 90'nının tahsilinden vazgeçilmektedir.
Kimi kamu alacaklarının tahsilatının olanaklı duruma getirilmesi
ya da hızlandırılması amacıyla yapılan düzenlemelerin Anayasa'ya aykırı
olmadığı konusunda Yasa'nın 1.,2., 4. ve 5. maddeleri için belirtilen
gerekçeler bu madde içinde geçerli olduğundan iptal isteminin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI pişmanlık zammı yönünden bu
düşüncelere katılmamışlardır.
4- 7. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde; maddenin beşinci ve altınca fıkralarındaki
düzenlemelerde muhtasar beyanname verme yükümlülüklerini süresinde yerine
getirenlerle getirmeyenler arasında bir ayrım gözetilmediği, yasalara aykırı
davrananlar matraharttırımı yoluyla vergi incelemesinden kurtulurken, yasadan
yararlanmayanların vergi incelemelerine devam edilmesinin, uygulama sonunda bir
kısım mükelleflerin malî güçlerine uygun olarak vergilendirilmemelerinin,
Anayasa'nın 10.,73. ve 87. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Maddede, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin yıllık
beyannamelerinde vergiye esas matrahlarını 1987, 1988, 1989 ve 1990 yılları
için sırasıyla % 40, % 35, % 30 ve % 20 oranından az olmamak üzere
arttırdıkları takdirde, bu yıllar için gelir ve kurumlar vergisi incelemesi ile
başkaca bir tarhiyatın yapılmayacağı öngörülmekte, gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerinin belirtilen yıllarda zarar beyan etmiş olmaları ya da hiç
beyanname vermemiş olmaları durumunda, ikinci ve üçüncü fıkralarda belirtilen
miktarlardan az olmamak koşuluyla matrah beyan etmeleri gerektiği
belirtilmektedir.
Maddenin beşinci ve altıncı fıkralarında, kurumlar vergi
mükelleflerinin yıllık beyannamelerinde, kurum kazancından indirilen ve Gelir
Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinin (A) fıkrasının 8 ve 15 numaralı bentlerine
göre vergitevkifatınatabi tutulan kazanç veiradlarınınbulunması halinde,
birinci fıkrada belirtilen oranlardan az olmamak koşuluyla tevkif edilen
vergileri artırırlarsa vergi incelemesi ve tarhiyatın yapılmayacağı, sözü edilen
vergitevkifatınınbulunmasına karşın, bunu muhtasar beyannamede göstermeyen
kurumlar vergisi mükelleflerinin ise, bu kazanca ilişkin matrahları beyan
etmeleri ve altıncı fıkrada belirtilen oranlarda vergilendirilmeleri koşuluyla
vergi incelenmesine bağlı tutulmayacakları açıklanmaktadır.Maddenin diğer
fıkralarında ise, matraharttırımınailişkinusulîişlemler düzenlenmektedir.
Maddede, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin gelirlerini,
zararlarını beyan etme ya da beyan etmemeleri durumlarında, matrahlarını
arttırmaları koşuluyla vergi incelemesinden vazgeçilmesinin düzenlendiği
görülmektedir. Başka bir anlatımla, maddenin getirdiği olanaktan tüm gelir ve
kurumlar vergisi mükellefleri isterlerse yararlanabileceklerdir.Yasakoyucununmükellefleri
kâr, zarar ya da hiç beyanda bulunmamış olma durumlarına göre ayırmakla bir
farklılık yarattığı söylenemez. Madde, tüm gelir ve kurumlar vergisi
mükelleflerini kapsamına almaktadır.
Maddenin altıncı fıkrasında, muhtasar beyanname vermemiş olan
kurumlar vergisi mükelleflerinin beyan ettikleri matraharttırımınailişkin vergi
oranlarını yüksek tutarak, beyannamesini önce vermiş olan mükelleflere oranla
daha fazla malî yük öngören bir ayrım gözetmiştir. Öte yandan yasadan
yararlanmak, mükelleflerin isteğine bağlı olduğundan yararlananlarla
yararlanmayanlar arasında bir farklılık olması doğaldır. Bu farklılık yasadan
değil mükelleflerin iradesinden kaynaklanmaktadır.
Buna göre, dava dilekçesinde ileri sürüldüğü gibi, yükümlülüğünü
önce yerine getirenle getirmeyen, kazanç beyan edenle zarar beyan eden veya
vergi incelemesi yapılmayanla, yasadan yararlanmayıp vergi incelemesi devam
eden mükellefler arasında bir ayırımsözkonusudeğildir.
Anayasa'nın 73. maddesinde öngörülen malî güç kavramı, vergi yükünün
adil, dengeli ve eşit dağılımını zorunlu kılar. Bu da ancak, mükellefin malî
gücüne ulaşıldığı ölçüde gerçekleşebilir. Mükelleflerce, çeşitli nedenlerle
eksik beyan edilmiş veya hiç beyan edilmemiş geçmiş yıllara ilişkin kazançların
matraharttırımıolanağı verilerek kayıt içine alınması malî güce ulaşma amacını
taşıdığından, Anayasa'nın 73. maddesine aykırı değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
Anayasa'nın 87. maddesiyle bir ilgisi görülmemiştir.
5- 8. ve 9. Maddelerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, vergilerin, mükelleflerin beyan ettiği
matrahlar üzerinden tarh ve tahakkukunun yapıldığı, katma değer vergisinin ise
devlete ödenmek üzere ikinci şahıslarca nihai tüketiciden tahsil edildiği, 8.
maddeyle Devlete ödenmesi gereken bu vergilerin üçüncü şahıslar üzerinde
bırakıldığı, bunun da Anayasa'nın eşitlik ilkesi ve 73. maddesine aykırı olduğu
ileri sürülmüştür.
8. maddede, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri, Yasa'nın 7.
maddesine göre vergiye esas matrahlarını arttırdıkları ve bu artışın % 20'sini
katma değer vergisi olarak ödemeyi kabul ettikleri takdirde, ilgili yıllara
ilişkin katma değer vergisi incelemesi ve tarhiyatının yapılmayacağı
belirtilmektedir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'na göre, bu verginin
matrahı, mal veya hizmetin satış bedeli olmasına karşılık, incelenen 3787
sayılı Yasa'nın 7. maddesine göre, gelir ve kurumlar vergisi matrahlarındaki
artış miktarları, 8. maddede belirtilen KDV'nin matrahı olmaktadır. 7. madde
gereğince, matrah ya da vergiarttırımındabulunmayan mükellefler, katma değer
vergisi matraharttırımınıdüzenleyen 8. maddeden yararlanamayacaklardır. Gelir
ve kurumlar vergisinden muaf olan ya da istisna edilen, ancak işlemleri katma
değer vergisine tabi bulunan mükellefler de 8. madde kapsamı dışında tutulacaklardır.
7. maddeye göre artırılan vergi matrahının 8. madde uyarınca %
20'nin KDV olarak öngörülmesi tahakkuk etmiş, kesinleşmiş, somut bir vergiden
vazgeçme biçiminde nitelendirilemez. Tersine, vergi incelemesi sonunda ileride
ortaya çıkarılacağı varsayılan bir KDV düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Bu
nedenle, tüketicilerden tahsil edilmiş ancak devlete ödenmeyen bir vergidensözedilemez.
Mükelleflerin geçmiş yıllara ilişkin hesaplarının katma değer
vergisi yönünden vergi incelemesi kapsamı dışına çıkarılması, bütçe
gelirlerinin artırılması ve denetim sonunda çıkacak olası uyuşmazlıkların
giderilmesi amacına yöneliktir. Ayrıca, matrah artırımı yoluyla KDV elde
edilmesinin, 7. maddedeki gelir ve kurumlar vergisi matrah artırımına bağlı
tutulması, gelir ve kurumlar vergisini de arttırıcı etki yapacağından KDV
mükelleflerine haksız kazanç sağlandığı ileri sürülemez. Kaldı ki, KDV oranının
yüksek saptanmış olması, ödenmesi gereken KDV'den indirilememesi, mahsup ve
iade edilmemesi, KDV'nde satış bedelinin matrah olarak esas alınmamasına
ilişkin olumsuzlukları dengeleyici düzenlemelerdir. Böyle bir uygulamanın gelir
ve kurumlar vergisi mükellefleri ile KDV'nin tahsil edildiği tüketicilerin malî
güç dengelerinde eşitsizlik yarattığı savı da yerine değildir.
Yasa'nın 9. maddesinde, gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin
7. ve 8. maddelere göre yapmış oldukları matrah artırımı sonunda hesaplanan
gelir, kurumlar ve katma değer vergilerinin ödeme koşulları, ödenmemesi
durumunda uygulanacak yaptırımlar ve bunlara ilişkin kimi esas ve usuller
öngörülmektedir.
Dava dilekçesinde, 7. ve 8. maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğu
ileri sürülerek bunlara ilişkinusulîişlemlerin düzenlendiği 9. maddenin de
iptal edilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Belirtilen maddelerin uygulanma
usulünü öngören 9. madde Anayasa'ya aykırı değildir.
Bu nedenle, 8. ve 9. maddelerin iptal istemlerinin reddi gerekir.
6- 10. ve 11. Maddelerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Yasa'nın 10. maddesiyle, 1.1.1992 tarihinden
önce maddede belirtilen suçlar nedeniyle,mahkumolanlarla, olmayanlar arasında
ve cezası kesinleşen ya da infaz aşamasındakileri kapsamaması nedeniyle ayrım
yapıldığı, böylece Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık oluşturduğu, 11.
maddesinin de bir uygulama maddesi olması nedeniyle diğer maddelerden
ayrılmasının olanaksız olduğu bu nedenle iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
10. maddenin birinci fıkrasında, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun
354. maddesi gereğince işyeri kapatma cezası almış ve uygulama aşamasına gelmiş
olanlar hakkında, ihtilaf yaratılmaması, yaratılmışsa vazgeçilmesi ve özel
usulsüzlük cezalarını bu Yasa'nın 1. maddesine göre ödemeleri koşuluyla işyeri
kapatma cezasının uygulanmayacağı öngörülmektedir.İkinci fıkrada ise,VUK'nun344.
ve 358. maddelerinde yer alan kaçakçılık ve kaçakçılığa teşebbüs suçlarını
1.1.1992 tarihinden önce işleyenler hakkında, henüz suç duyurusunda
bulunulmamış olanlar için duyuruda bulunulmayacağı, suç duyurusunda bulunulmuş
ancak, soruşturma, kovuşturma ve yargılama safhasında bulunan kamu davalarının
ortadan kalkacağı belirtilerek, bunlardan yararlanabilmek için, kaçakçılık ve
kaçakçılığa teşebbüs suçları nedeniyletarhedilenmatraha isabet eden vergi aslı
ile buna bağlı vergi cezaları, usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları, gecikme
zammı ve gecikme faizinin tamamının ödenmiş olması koşulu getirilmiştir. Üçüncü
fıkrada da,VUK'nun353. maddesine göre, verilmesi ve alınması gereken fatura,
gider pusulası, müstahsil makbuzu ile serbest meslek makbuzunu vermeyen ve
almayanlardan kesilen ve kesilecek olan özel usulsüzlük cezalarının, ihtilaf
yaratılmaması, yaratılmışsa vazgeçilmesi ve ödenmesi durumunda, bu cezaya
dayanak olantesbitlerinişyeri kapatma ve kaçakçılığa teşebbüs cezalarının
uygulanmasında esas alınmayacağı belirtilmiştir.
Yasa'nın 11. maddesinde, katma değer vergisi mükellefi olup da
ödeme kaydedici cihazı 31.12.1990 tarihine kadar almayanların, bu Yasa'nın
yürürlüğe girdiği tarihitakipedenay sonuna kadar cihazı almaları, ihtilaf
yaratmamaları ve yaratılmış ihtilaflardan vazgeçmeleri koşuluyla haklarında suç
duyurusunda bulunulmayacağı, soruşturma, kovuşturma yapılmayacağı, yargılama
safhasında bulunan kamu davalarının ortadan kalkacağı öngörülmüştür.
1.1.1992 tarihinden önce kaçakçılık ve kaçakçılığa teşebbüs suçlarından
dolayı cezaları kesinleşenlerle bu suçlardan dolayı haklarında suç duyurusunda
bulunulmayan ya da soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamasında bulunanlar
aynı hukuksal konumda değildirler. Ayrı hukuksal konumda olanların ayrı
kurallara bağlı tutulması ise eşitlik ilkesini bozmaz.
Bu gerekçeler, Yasa'nın 11. maddesi için de geçerlidir.
Bu nedenlerle, 10. ve 11. maddelere ilişkin iptal istemin reddi
gerekir.
7- 12. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinde "başvurulacak
merci" ve "başvuru süresi"nin bulunmamasına ilişkin Anayasa'ya
aykırılık gerekçeleri bu madde için de yinelenmiştir.
12. maddenin birinci fıkrasında, 2886 sayılı Devlet İhale
Kanunu'nun 75. maddesine göre, devlete ait taşınmaz malların gerçek ve tüzelkişilerce
işgal edilmesi durumunda alınması öngörülenecrimisilile 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun gereğince tahsil edilmesi gerekenecrimisillerden,
süresi geçtiği halde ödenmemiş bulunanların tamamı ve buna bağlı gecikme
zamlarının % 30'unun ödenmesi koşuluyla gecikme zamlarından kalan % 70'inin
tahsilinden vazgeçileceği belirtilmiştir.
İkinci fıkrada, bu Yasa'nın yürürlüğe girdiği tarih itibariyle
miktarı 200.000 lirayı aşmayan ödenmemiş trafik para cezaları ile miktarı
100.000 lirayı aşmayan diğer para cezalarının; üçüncü fıkrada, 2548 sayılı
Yasa'ya göremahkumlaraödettirilecek yiyecek bedelleri ile 6200 sayılı Yasa'nın
32. maddesinde belirtilen alacakların 100.000 lirayı aşmayan bölümünün,
dördüncü fıkrada, 6183 sayılı Yasa'nın 41. maddesine göre T.C. Ziraat Bankası
ve postaneler adına uygulanan gecikme zamları ile sorumluları adına hesaplanan
% 10 nispetindeki cezaların tahsilinden vazgeçilmektedir.
Beşinci fıkrada, 6183 sayılı Yasa'nın 58. maddesine göre kendisine
ödeme emri tebliğ olunan şahsın borcu olmadığına, kısmen ödediğine ya da borcun
zamanaşımına uğradığına ilişkin itirazın da haksız çıkması durumunda, tahsili
gereken % 10 nispetindeki zammın % 30'unun ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması ya
da yaratılmış ihtilaflardan vazgeçilmesi koşuluyla zammın % 70'inintahsilatınınyapılmayacağı
öngörülmektedir.
Maddenin birinci ve dördüncü fıkralarında belirtilen alacakların
bir kısmından vazgeçilmesi, önceki bölümde açıklandığı gibi tahsil edilme
olanağı büyük ölçüde kalmamış, kamu alacaklarının tahsil edilebilir duruma
getirilmesi amacından kaynaklanmakta, ikinci ve üçüncü fıkralarda, tahsilinden
tümüyle vazgeçilen alacakların ise takibi için yapılan giderlerin aslını
geçmesi nedeniyle, kamu yararı gözetilerek tahsilinden vazgeçilmektedir.
Maddenin getirdiği olanaktan yararlanabilmek için ödenmesi gereken miktarın ilktaksidinin1992
Nisan ayı sonuna kadar yatırılması gerektiğinden başvuru süresinin de bu ayın
sonuna kadar olması doğaldır. Bu konuda başvurulacak merciler ise mükellefin
bağlı bulunduğu vergi dairesi ya da mal müdürlükleridir. Bu nedenle, birinci ve
dördüncü fıkrada başvurulacak merci ya da başvuru süresinin bulunmadığı savı da
yerinde değildir.
İkinci ve üçüncü fıkralarda belli miktardaki kamu alacaklarından
vazgeçildiğinden, borçluların bu konuda herhangi bir başvuru yapması da söz
konusu olmayacaktır.
Belirtilen nedenlerle, 12. madde, Anayasa'nın 2. ve 8. maddelerine
aykırı değildir. İptal isteminin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI bu düşüncelere birinci ve
dördüncü fıkralardaki "gecikme zammı" yönünden katılmamışlardır.
8- 13. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 3167 sayılı Yasa'ya aykırılıktanmahkumve cezası
infaz aşamasında olanlarla bu Yasa'dan yararlananlar; Yasa'nın yürürlük tarihi
olan 3.4.1992 gününden önce karşılıksız çek verenlerle, sonra verenler; özel
hukuk ilişkilerinde karşılıksız çek verenlerle vergi dairelerine karşılıksız
çek verenlerin farklı kurallara bağlı tutulmasının, Anayasa'nın 10. maddesine
aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
13. maddede, vergi borçlarına karşılık idareye çek veren ancak
karşılıksız çıkması nedeniyle haklarında Cumhuriyet Savcılıklarına suç
duyurusunda bulunulmuş olan mükelleflerin, borçlarını daha önce ya da bu Yasa
kurallarına göre ödemiş olmaları, ayrıca ödenmemiş % 10 tazminatın da % 30'unun
ödenmesi koşuluyla haklarında yürütülen soruşturma ve kovuşturma ile yargılama
aşamasındaki davaların ortadan kalkacağı öngörülmekte, böylece, tazminatın %
70'inin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesine göre, aynı hukuksal konumda
olanlar aynı, farklı hukuksal konumda olanlar ise farklı kurallara bağlıdır.
Cezası kesinleşen ya da infaz aşamasında olan mükelleflerle
hakkında henüz kovuşturma ve soruşturma ya da kamu davası devam eden
mükelleflerin ve vergi borcunu çekle ödeyenlerle özel borcunu çekle ödeyenler
karşılıksız çek verilmesi yönünden aynı hukuksal konumdadırlar.
Ancak,yasakoyucuaynı hukuksal konumda olanlar hakkında Anayasa'nın
13. maddesinde öngörülen nedenlerle, farklı kurallar getirebilir. Vergi
dairesine karşılıksız çek verenlerin borç asıllarının tamamının ve doğmuş olan
% 10 tazminatın da % 30'unun ödenmesi koşuluyla soruşturma, kovuşturma ve
yargılama aşamasında bulunan kamu davasının ortadan kaldırılmasını öngören 13.
maddeyle yapılan düzenleme, tahsil edilemeyen kamu alacaklarının hızla tahsil
edilmesi amacına yöneliktir.
Bu nedenlerle, Anayasa'nın 10. maddesine aykırı görülmemiştir.
İptal isteminin reddi gerekir.
9- 14. ve 15. Maddelerinin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, motorlu taşıtlar vergisinin 1991 yılı ikincitaksidiniödemeyen
mükelleflerin kapsama alınmasıyla önceki yıllara ilişkin motorlu taşıt vergisi
borcu olan mükelleflerle bunlar arasında ayrıma neden olacağı, 50.000 lirayı
aşmayan kamu alacaklarının tahsilinden vazgeçilmesinin de borçlarını zamanında
ödeyenlerin malî güçlerinde olumsuz etki yapacağı, bu nedenlerle, Yasa'nın 14.
ve 15. maddelerinin Anayasa'nın 10. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
14. maddede, 1991 yılına ilişkin motorlu taşıtlar vergisinin
ikincitaksidiniödemeyen mükelleflerin,taksidintamamını ödemeleri koşuluyla
gecikme zammının % 70'inin tahsilinden, 15. maddede ise, 6183 sayılı Yasa
kapsamına giren ve miktarı 50.000 lirayı aşmayan kamu alacaklarından vazgeçilmektedir.Motorlu
taşıtlar vergisinin 1991 yılı ikincitaksidiT.C. Ziraat Bankası şubelerince
taşıt pulu esasına göre tahsil edildiğinden bu konuda ayrı bir düzenleme
yapılmıştır. Önceki dönemlere ilişkin motorlu taşıt vergisini ödememiş
mükellefler, vergi aslı ile gecikme zamlarını, kesinleşmiş alacakların
düzenlendiği Yasa'nın 1. maddesinden yararlanmak suretiyle ödeyebileceklerinden
herhangi bir ayrım söz konusu olmayacaktır.
Motorlu taşıt vergisini zamanında ödemiş olanların malî güçlerinin
olumsuz yönde etkilendiği savı, önceki bölümlerde belirtildiği gibi tahsil
edilememiş kamu alacaklarının hızla tahsilini sağlama amacı karşısında yerinde
görülmemiştir.
Yasa'nın 12. maddesi için belirtilen gerekçeler, 6183 sayılı Yasa
kapsamındaki miktarı 50.000 lirayı aşmayan kamu alacaklarından vazgeçilmesini
düzenleyen 15. madde içinde geçerlidir.
Bu nedenle, maddelerin iptaline ilişkin istemin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI 14. maddedeki " gecikme
zammı" yönünden bu düşüncelere katılmamışlardır.
10- 16. ve 18. Maddelerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde Yasa'nın diğer maddelerinin iptali durumunda,
uygulamaya yönelik 16. ve 18. maddelerinin de iptali gerekeceği ileri
sürülmüştür.
16. maddede, bu Yasa gereğince ödenmesi gereken taksitlerin hiç
ödenmemesi ya da eksik ödenmesi durumunda % 10 fazlasıyla ödenmesi koşuluyla
Yasa'dan faydalanabilecekleri öngörülmekte, 18. maddede ise, bu Yasa'dan
yararlanacak olan çiftçilerin taksitlerini ödeyecekleri aylar belirlenmektedir.
Yasa'nın uygulanmasına ilişkin bu maddelerde, Anayasa'ya aykırı
bir yön görülmemiştir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI 18. maddenin gecikme zammı ve
gecikme faizi yönünden iptali gerektiği düşüncesiyle çoğunluk görüşüne
katılmamıştır.
11- 17. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, bu maddenin uygulamaya ilişkin olması
nedeniyle, diğer maddelerin iptali durumunda bunun da iptal edilmesi gerektiği
ileri sürülmüşse de, 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesi gereğince Anayasa'nın 10.
maddesi yönünden inceleme yapılmıştır.
Maddede, ödenecek gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi
cezalarının toplamının, doğmalarına neden olan alacak aslını geçemeyeceği
öngörülmektedir. Buna göre, ödenecek vergi cezalarının, gecikme zamlarının ve
gecikme faizlerinin ayrıayrı% 30'ları alınmak suretiyle ödenecek miktar
saptanacak, bu tutarların toplamı doğmalarına neden olan alacak aslını
geçemeyecektir.
Kural gereğince ödenmesi gereken vergi cezası, gecikme zammı ve
gecikme faizinin alacak aslını geçemeyeceğinin öngörülmesi nedeniyle, borcun üzerinden
geçen yıl ne olursa olsun ödenecek miktar aynı olacaktır. Başka bir anlatımla,
borcunu bir yıl sonra ödeyen mükellefle iki yıl sonra ödeyen mükellef üst sınır
nedeniyle aynı miktarı ödeyecektir. Böylece borcunu uzun süre ödemeyen mükellef
yararına imtiyazlı bir durum yaratılmaktadır.
Farklı durumda olanlara aynı kural uygulanarak imtiyazlı bir durum
yaratılması Anayasa'nın 10. maddesine aykırılık oluşturur.
Maddenin iptali gerekir.
Güven DİNÇER, Oğuz AKDOĞANLI, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ile Yalçın
ACARGÜN çoğunluk görüşüne katılmamışlardır.
12-19. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Yasa'nın 1. ve 2. maddeleri için belirtilen
Anayasa'ya aykırılık gerekçelerinin bu madde için de geçerli olduğu ileri
sürülmüştür.
Dört fıkradan oluşan 19. maddenin (1), (2) ve (3) numaralı
fıkralarında, yasanın yürürlük tarihine kadar vergi ödeme yükümlülüğü başlamış,
ancak bu yasanın yürürlük tarihinden önce kesilmiş ve muaccel hale gelmiş olup
kısmen veya tamamen ödenmemiş gümrük vergisinin tamamının ödenmesi durumunda;
- GümrükKanunu'nun 146. ve 149. maddesi gereğince kesilen para
cezası ve gecikme zammının,
- Gümrük Kanunu'na aykırı eylemler nedeniyle Yasa'nın 147.,148.,
151., 152., 153., 154., 155., 156. ve 157. maddelerine göre kesilen para
cezalarının,
% 30'unun Yasa'da belirtilen esaslara uygun olarak ödenmesi
koşuluyla kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilmektedir. Ancak, bunun için
idarede veya yargıda ihtilaf yaratılmışsa bu ihtilaftan vazgeçilmesi, henüz
itiraz etme veya dava açma süresi geçmemiş ise ihtilaf yaratılmaması şarttır.
Maddenin 4 numaralı fıkrasında yasanın uygulanmayacağı durumlar
düzenlenmektedir.
Yasa'nın 1. ve 2. maddelerine benzer düzenlemeler, 1615 sayılı
Gümrük Kanunu gereğince tahsil edilmesi gereken kamu alacakları için de yapılmıştır.
Yasa'nın gerekçesinden de anlaşılacağı gibi, gümrük vergisi ile Gümrük
Kanunu'na aykırı fiiller sonucu kesilen ya da tahakkuk ettirilen para cezası ve
gecikme zammından doğan kamu alacaklarınıntahsilatınınhızlandırılması
ihtilafların ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Vergi ve benzeri malî
yükümlülükleri yasa ile değiştiren, kaldıran ya da yeniden koyanyasakoyucununAnayasa'ya
aykırı olmamak koşulu iletahsilatınhızlandırılarak bütçe gelirlerinin
arttırılması için kimi kamu gelirlerinin bir kısmının tahsilatından vazgeçerek
yükümlüleri ödemeye yönlendirmesi olanaklıdır. Yasa'nın 1. ve 2. maddelerinde
açıklanan gerekçeler gümrük vergisine ilişkin bu düzenlemeler içinde geçerli
olduğundan madde Anayasa'ya aykırı değildir.İptal isteminin reddi gerekir.
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU veSacitADALI "gecikme zammı
yönünden" bu görüşlere katılmamıştır.
13- 20. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Yasa'nın diğer maddelerinin iptali durumunda
uygulamayı düzenleyen 20.maddesininde iptal edilmesi gerektiği ileri
sürülmüştür.
20. maddede bu Yasa kapsamında yapılan ödemelerin her ne suretle
olursa olsunred, iade ve mahsup edilmeyeceği, yasanın yürürlüğünden önce
yapılan ödemelerle 6183 sayılı Yasa'nın 48. maddesine göre tahsil edilen tecil
faizlerinin deredve iadesinin yapılmayacağı öngörülmüştür.
Maddenin gerekçesinde, yapılacak ödemelerde yeni ihtilaflar
yaratılmaması amacıyla bu kuralın getirildiği belirtilmiştir.
İhtilafların en aza indirilmesinde kamu yararı olduğu kuşkusuzdur.
Bu Yasa'ya göre yapılacak ödemelerdered, iade ve mahsup edilemeyeceğine ilişkin
kural, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nda öngörülen mükerrer ödeme ya da maddî
hata sonucu yapılan haksız işlemleri de kapsayacak biçimde anlaşılamaz. Bu
nedenle, maddeyi, bu tür başvurular dışındaki konulardared, iade ve mahsup
işlemlerinin yapılamayacağı biçiminde anlamak söz konusu olmadığından iptal
isteminin reddi gerekir.
14- 21. Maddenin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, 21. maddede Bakanlığa verilen görev ve
yetkilerin sınırlarının açıkça belirtilmemiş olduğu, genel bir ifade
kullanılmak suretiyle yasada düzenlenmeyen konularda tebliğ çıkartma yetkisi
verildiği, böylece Anayasa'nın 87. maddesinde belirlenen TBMM'nin kanun yapma
yetkisinin devredildiği, bu nedenle, iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Yasa'nın 21. maddesiyle uygulamaya ilişkin usul ve esasların
belirlenmesinde Maliye ve Gümrük Bakanlığı yetkili kılınmıştır.
Buna göre Bakanlık, Yasa'nın uygulanmasına ilişkin açıklayıcı ve
yönlendirici objektif düzenleyici kurallar koyabilecektir. Yasa'da, esasa
ilişkin kurallarla çerçeve çizilmiştir. Bakanlık bu sınırlar içinde yetkisini
kullanabilecektir. Kaldı ki, Bakanlığın objektif düzenleyici işlemlerine karşı
yargı yolu da açıktır. Bu nedenle, verilen yetki Anayasa'nın 87. maddesinde
belirtilen TBMM'nin "kanun koyma" yetkisinin devri anlamında
değildir.
İptal isteminin reddi gerekir.
15- 22. Maddenin Açıklanması
Dava dilekçesinde, yasadan yararlanmanın mükellefin isteğine bağlı
olduğu, 22. maddede belirtilen kişilerin yasadan yararlanmamalarının
öngörüldüğü, bu nedenle, Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkelerine aykırı
olduğu ileri sürülmüştür.
Maddede, Yasa'nın Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu Üyeleri
ve birinci derecedeki yakınları ve bunların hissedarı bulundukları ortaklık ve
şirketler için uygulanmayacağı belirtilmektedir.
Yasa'nın görüşülmesi sırasında verilen bir önerge ile eklenen
maddenin gerekçesi şöyledir:
"Önerilen madde ile Cumhurbaşkanları, Başbakan ve Bakanların
ve birinci dereceye kadar yakınlarının yasanın öngördüğüimkanlardanyararlanmamaları
esası getirilmiştir. Böylece, yürütmede en üst düzeyde yetki yerinde
bulunanların özveride bulunmaları yolundaki toplumsal eğilimlere de zemin
hazırlamış olmaktadır.
Bu düzenlemenin diğer vatandaşlara tanınan olanakların yürütmede
bulunanlara ve onların yakınlarına tanınmaması suretiyle anayasal eşitliği
zedelediği ilk anda düşünülebilirse de; kamu en üst düzeyde yetki ve sorumluluk
alanların, bazı kısıtlamalar içinde bulunmaları Anayasamız tarafından
reddedilmemektedir. Aksine 82. madde de yasama organı üyelerinin nasıl bir
kısıtlamaya tabi tutuldukları, tereddütleri kaldıran bir emsal olmaktadır.
Amaç, bir yandan görev yerinde bulunan insanların yıpratılmasını
önlemek, diğer yandan topluma demokratik özverinin örneklerini vermektir"
3787 sayılı Yasa, tahsil edilemeyen kamu gelirlerinintahsilatınınhızlandırılması
ve vergi ihtilaflarının en aza indirilmesini sağlamak amacıyla tüm mükellefler
için yapılmış bir düzenlemedir. Bu düzenlemede, haklı ve geçerli nedenlerin
olması durumunda kimi istisnalar ve muafiyetlerin olması doğaldır. Ancak,
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu Üyeleri ile birinci derecedeki
yakınlarının bu yasadan yararlanamayacaklarının öngörüldüğü kuralın haklı bir
nedeninin bulunduğu söylenemez. Yasama çalışmaları sonunda yapılan
düzenlemeler, idarî, malî, hukukî ve sosyal yararlar sağlayan sonuçlar doğurur.
Kimi kuşkularla bu sonuçlardan yasal düzenlemeleri hazırlayanları, teklif
edenleri, yapanları ve yakınlarını yoksun bırakmanın haklı yönü görülemez.
Böyle bir düşünce, tüm yasaların sonuçlarından buna katkısı olanları yoksun
bırakmayı gerektirir.Oysa,AnayasakoyucuBakanlar Kurulu'nun da içinde bulunduğu
TBMM üyelerinin üyelikle bağdaşmayan işlerini açıkça belirtmiştir. Bunlar
dışında, yapmış olduğu işlerden dolayı vergi yasaları karşısında diğer
yükümlülerden bir farkı olmaması gerekir. Maddede belirtilen kişilerin birinci
derecedeki yakınlarının dışlanmasında eşitsizlik daha da belirgindir. Bu
nedenle, madde Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik ilkesineaykırdır; iptali
gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN ve Servet TÜZÜN "Cumhurbaşkanı, Başbakan
ve Bakanlar Kurulu Üyeleri" yönünden bu düşüncelere katılmamıştır.
16- Geçici 1., 2. ve 3. Maddelerin İncelenmesi
Dava dilekçesinde, Yasa'nın diğer maddelerinin iptali durumunda
bunlara bağlı olarak geçici maddelerin de iptali gerekeceği ileri sürülmüştür.
Geçici 1. maddede, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında çalışan ya da vergi denetimi
çalışmalarına katılan personele, karşılığı Gelir İdaresini Geliştirme Fonu'ndan
ödenmek üzere fazla çalışma yaptırılabileceği öngörülmüştür. Fazla çalışmaya
ilişkin usul ve esaslar maddede ayrıntılı biçimde açıklanmıştır.
Geçici 2. maddede ise, Maliye ve Gümrük Bakanlığı personeline 433
sayılıKHK'ningeçici 2. maddesinin (a) bendinde belirtilen Gelir İdaresini
Geliştirme Fonu'ndan ve 1615 sayılı Gümrük Kanunu'nun 165. maddeye göre
toplanan paralardan ödenen "ek ücret"in ödenmesine devam edileceği
belirtilmektedir.
Geçici 3. maddede de, Geçici 1. ve Geçici 2. maddelere göre ödenen
fazla çalışma ücreti ile ek ücretin Gelir Vergisine tabi tutulmayacağı kurala
bağlanmıştır.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı personeline daha önce 433 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve 1991 yılı Bütçe Kanunu'nun 48. maddesi hükümleri
gereğince yapılan bu ödemelerin 1991 yılı Bütçe Kanunu'nun ve 433 sayılıKHK'nindayanağı
olan 6.6.1991 gün ve 3755 sayılı Yetki Kanunu'nun Anayasa Mahkemesi'nce iptal
edilmesi nedeniyle (Daha sonra 433 sayılıKHK'de5.5.1992 gününde iptal
edilmiştir)sözkonusuödemeler bu düzenlemeyle yasal dayanağa kavuşturulmuştur.
Maliye ve Gümrük Bakanlığı personeline kimi ödemeler yapılmasını
öngören Yasa'nın Geçici 1.,2. ve 3. maddeleri, Memur ve diğer kamu
görevlilerinin özlük haklarının yasayla düzenleneceğini öngören Anayasa'nın
128. maddesine aykırı değildir. Geçici maddelere ilişkin iptal isteminin reddi
gerekir.
17- 23. ve 24. Maddelerin İncelenmesi
Yasa'nın, 23. maddesinde Geçici 1., 2. ve 3. madde kuralları
1.2.1992 tarihinde, diğer kurallarının ise Yasa'nın yayım tarihi olan 3.4.1992
tarihinde yürürlüğe gireceği; 24. maddede ise Yasa'nın Bakanlar Kurulu'nca
yürütüleceği belirtilmiştir.
Geçici maddelerde, düzenlenen konuların, yasal dayanağa
kavuşturulması amacıyla malî ve teknik zorunlulukların gerekli kıldığı farklı
yürürlük tarihleri öngörülmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Bu maddelere ilişkin iptal isteminin reddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN ile Ahmet N. SEZER 23. maddenin "geçici
maddelerin yürürlük tarihi yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu" gerekçesiyle
çoğunluk görüşüne katılmamışlardır.
V-SONUÇ
21.3.1992 günlü, 3787 sayılı "Bazı Kamu AlacaklarınınTahsilatınınHızlandırılması
ve Matrah Artırımı Hakkında Kanun"un;
A- 1. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme zammı ve
gecikme faizi yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
B- 2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin, gecikme zammı ve
gecikme faizi yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
C- 3. maddesinin;
a) Son tümcesi dışındaki kurallarının Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Bu
kuralların gecikme zammı ve gecikme faizi yönünden iptali gerektiği"
yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
b) Son tümcesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yekta GüngörÖZDEN'inkarşıoyuve OYÇOKLUĞUYLA,
D- 4. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme faizi
yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
E- 5. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme zammı ve
gecikme faizi yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
F- 6. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin pişmanlık zammı
yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
G- 7.,8., 9., 10. ve 11. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
H- 12. maddesinin;
a) Birinci ve dördüncü fıkralarının Anayasa'ya aykırı olmadığına
ve iptal isteminin REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Fıkraların
gecikme zammı yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
b) İkinci, üçüncü ve beşinci fıkralarının Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
I- 13. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
J- 14. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme zammı
yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
K- 15. ve 16. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
L- 17. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Güven
DİNÇER, Oğuz AKDOĞANLI, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ile YalçınACARGÜN'ünkarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
M- 18. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme zammı ve
gecikme faizi yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve
OYÇOKLUĞUYLA,
N- 19. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ileSacitADALI'nın"Maddenin gecikme zammı
yönünden iptali gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
O- 20. ve 21. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE,
P- 22. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Yekta
Güngör ÖZDEN ile ServetTÜZÜN'ün"Maddenin, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
Bakanlar Kurulu Üyeleri bölümünün Anayasa'ya aykırı olmadığı ve iptaline
ilişkin istemin reddi gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
R- 23. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN ile Ahmet N.SEZER'in"Maddenin, Yasa'nın geçici
maddelerinin yürürlük tarihi yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptali
gerektiği" yolundakikarşıoylarıve OYÇOKLUĞUYLA,
S- 24. maddesi ile Geçici 1.,2. ve 3. maddelerinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, OYBİRLİĞİYLE, 24.6.1993 gününde
karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Başkanvekili
GüvenDİNÇER
|
Üye
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Oğuz AKDOĞANLI
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
SacitADALI
|
|
|
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Kararın kimi bölümlerinde kullandığımkarşıoylarıngerekçesini
açıklıyorum:
1. Yasa'nın 3. maddesinin üçüncü fıkrasının son tümcesi; 3 Nisan
1992 gününe değin 6183 sayılı Yasa'nın 3505 sayılı Yasa'nın 24.maddesiyle
değişik 51. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince 10.12.1988'den sonravâdesigelen
kamu alacaklarına uygulanan gecikme zammı ile yine bu tarihten sonra alınabilir
duruma gelen gecikme faizlerinden asıl sayılarak ödenen miktarların bu Yasa'ya
göre ödenecek miktarlardan fazla olması durumunda aradaki farkın yükümlüye geri
verilmeyeceğini öngörmektedir.
Yanlışlığı, yanılmayı ve yasal zorunluluğun neden olduğu
duygularla yapılan ödemeyi bilegözardıeden bu kural, gecikme zammı ve gecikme
faizlerinde asıl sayılarak bilinerek önceden yapılan ödemelerin sonra yürürlüğe
giren yasadan yararlanmasını engellemektedir. Hukuk devleti, hukuk kurallarının
geçerliğini örnek uygulamalarla kanıtlayan, haksızlıktan özenle kaçınan,
yanlışlık ya da yanılgıları hoşgörüyle karşılayıp düzelten, yurttaşlarının
zararına kendine yarar sağlamayan devlet olarak da tanımlanabilir. Yasaile,genelde,
getirdiği kolaylığa ters düşen, üzerine konma görünümündeki bir uygulama
"devlet" sıfatıyla bağdaşmaz. Devletin, yurttaşa her zaman, her koşul
ve durumda, her konuda, her düzeyde güven vermesi gerekir. Güven vermek,
devletin devlet olma koşulu ve başlıca görevidir. Sonraki yasaya göre fazla
aldığı saptanan parayı veri vermemesi, aynı durumdaki iki yükümlü arasında
ayrım yapmaktan daha ağır biçimde, hukuksallıktan uzaklığı sergiler. Hukuk
devleti, her işlem ve eylemi hukuk kurallarına uygun olan devlettir. Yasayla
öngördüğü kolaylığı, fazla ödemeyi geri vermemekle güçlük getirme anlamında uygulamaya
koyan devlet bir tür haksız yarar sağlama durumuna düşer. Böyle bir izlenim
bile hukuk devleti niteliğiyle bağdaşmaz. Bu nedenle maddenin "Ancak,
..." la başlayan son tümcesinin iptali gerektiği görüşündeyim. 2. Yasa'nın
22. maddesiyle Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu üyeleri için
getirilen yararlanma yasağının,Yasakoyucununözgörü (takdir) hakkı kapsamında
doğal karşılanması gerektiği kanısındayım. Bunlarla eylem birliği ya da
ilişkisi olmayan yakınlarının, kişiselliğe aykırı biçimde, üstelik
ortaklıklarını da içine alarak yararlanmalarını önlemek, kararda yazılan
gerekçelerle Anayasa'ya aykırıdır. Ancak, yükümlünün isteğine bağlı olan
Yasadan yararlanma olanağı, 22. maddede sayılan yürütme yetkililerine
tanınmamakla bir aykırılık oluşmamaktadır. Bu görevi üstlenenlerin, kamu
yaşamını yakından ilgilendiren konularda özel durumda bulundukları kuşkusuzdur.
Konumları gereği, davranışları duyarlıkla izlendiği için devlet olanaklarını
kötüye kullanıp kullanmadıkları tartışmalarını önlemek için kimi kolaylıklardan
yararlanma yolunun kapatılmasıYasakoyucununseçimine bağlıdır. Yasama organı
üyeliği, kamu görevi için getirilen koşul türünde bir düzenlemedir. Anayasa'nın
vergi ödeviyle ilgili 73. maddesinde bu seçimi engelleyen bir içerik ve açıklık
yoktur. Ayrı durumda olanlara ayrı uygulama, eşitlik ilkesine aykırı düşmez.
Cumhurbaşkanıyla tüm Bakanlar Kurulu üyelerinin (Başbakan da bu kurulun
içindedir) özel durumları belirgindir. Yürütmenin başında ve yönetime egemen
olarak, devlet işlem ve eylemlerinden başlıca sorumlu kişilerdir. Onların
sakıncalı tutumlarının anlamı ağırdır. Devlete onursal ağırlık verecek
durumlardan kaçınılması amacıyla getirilen kuralın aykırı bir yanı yoktur.
Yasama organı, bu tür önlemleri devlet görevlileri yönünden alabilir. Ayrım
sayılan kural, haklı nedene dayanmaktadır. Bu haklı neden, devletin kendi
yöneticileri için özenidir. Cumhurbaşkanı, yürütmenin değil, devletin başıdır.
Yasama organının saygınlığı, üyeleriyle dışardan atanan Bakanların yasalara
uygun davranışlarıyla korunur ve artar. Vergi işlemleriyle bunlara bağlı
durumlara etkili görevde bulunanları, vergi indirim ve kolaylıklarından
yararlandırmamak yasama organının devlet işleriyle üst görevli-yetkililere
verdiği önemin kanıtıdır. Yasama çalışmalarına egemen olanların kendi
yararlarını gözettiği sav ve suçlamalarını karşılamak ve geçersiz kılmak için
yasama organının ayrık kural getirmesine anayasal bir engel görmemekteyim.
Kaldı ki toplumsal beklenti ve özlemler gözetilerek yürürlüğe konulan kuralın
devlet yönünden yararı dasözkonusudur. Devlet, kendi görevlisinden demokratik
özveri isteyebilir, yetki ve sorumluluğuna uygun kısıtlamalar getirebilir. Bu
kişilerin yararlanma isteğinde bulunamamaları devletin, onların özel
durumlarına bağlı özel uygulamasıdır. Maddenin bu bölümüne yönelik iptal
isteminin reddi gerektiği kanısındayım.
3. Geçici 1. ve geçici 2. maddeler uyarınca yapılacak ödemeleri
Yasa'nın yürürlüğe girdiği yayım günü olan 3.4.1992'den önce 1.2.1992 de
başlatan 23. madde Anayasa'ya aykırıdır. Ödeme nedeni fazla çalışmalar bu
Yasa'yla başlayacaktır. Bu Yasa'nın olanak verdiği çalışmalardır. Yapılmamış
çalışmaların ücreti olamaz. Kimi çalışanları yararlandırmak amacıyla Yasa'nın o
maddeyle ilgili yürürlüğünü önceye almanın, geçmişten başlatmanın yaratacağı
eşitsizlik ve devlet parasını gelişigüzel kullanım hukuk devleti ölçüleri
dışına çıkmaktır. 24.6.1993
Başkan
YektaGüngörÖZDEN
KARŞIOY
YAZISI
Dava konusu 17. maddede, "Kamu AlacaklarındaTahsilatınHızlandırılması
Hakkında Kanun" kapsamına giren kamu alacaklarındaki gecikme zammının,
amme alacağının aslını geçemeyeceği öngörülmektedir.
Dava konusu kural mali hukuk alanında eskiden beri uygulama alanı
bulmuş bir kuraldır. Nitekim 21.7.1953 tarihinde çıkan 6183 sayılı Amme
Alacaklarının Tahsili Hakkında Kanun'un 51. maddesinin ilk metninde de benzeri
bir kural vardır. Bu kural zamanla ekonomik ve mali ihtiyaçlara göre
değişikliğe uğramıştır.
Vergi ve kamu alacaklarının tahsili ile ilgili kurallar günün
getirdiği ihtiyaca ve anlayışa göre ve özel şartlarına göre değişim gösterirler.
Anayasa'nın 10. maddesi ile belirlenen eşitlik ilkesi kişilerin
yasa önünde eşitliğini sağlamak ve kişilere, zümrelere ve sosyal sınıflara,
imtiyaz tanınmasını engelleme amacına yöneliktir.
Vergi hukuku konu ve yapı olarak eşitsizlik veya en azından
farklılık esasına dayanır. Vergi ve mali konulardaki eşitlik, temel kurallara
değil de kişisel uygulamalara dönük kurallara yöneliktir.
Muhalefetimize konu olan madde kendi çerçevesindeki bütün kamu
borçlarını kapsar niteliktedir. Ayrıca bu kuraltahsilatınhızlandırılması
amacıyla çeşitli nedenlerle alınamamış kamu alacaklarının tahsili ve eski
işlemlerin tasfiyesi amacına yönelik genel bir kuraldır. Buradaki
"eşitlik" anlayışı, kuralın, aynı durumdaki bütün borçlulara
uygulanıp uygulanmadığının irdelenmesi ile sınırlıdır. Konumuzda bu inceleme
sınırlarını aşmak Anayasa Mahkemesi'ni ekonomik yerindelik denetimi yapacak bir
organ haline getirir. Bu ne mümkündür, ne de anayasal denetim amacına uygun
düşer.
Bu nedenlerle, kuralın iptaline karşıyız.
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Oğuz AKDOĞANLI
|
KARŞIOY
YAZISI
İptal davasına konu olan 3787 sayılı "Bazı Kamu Alacaklarının
Tahsilinin Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkındaki Kanun"ile;genel
olarak bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarih itibari ile vadesi geldiği halde
ödenmemiş olan ya da ödeme süresi henüz geçmemiş bulunan veya asılları kısmen
ya da tamamen ödenmiş bulunan yahut bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilmiş
olup, halen ödenmemiş olan, vergi, resim ve harçların tamamı ile bu alacak
asıllarına isabet eden gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının ayrıayrı%
30'unun dört eşit taksitle, Nisan, Haziran, Ağustos, Ekim 1992 ayları sonuna
kadar ödenmesi ve ihtilaf yaratılmaması yaratılmış ihtilaflardan ise vazgeçilmesi
şartıyla kalan % 70'inin tahsilinden vazgeçilmektedir.
Sözü edilen Kanun'un 22. maddesinde ise; bu Kanun hükümlerinin
Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar Kurulu üyeleri ve bunların birinci derecedeki
yakınları ile hissedarı bulundukları ortaklık ve şirketler için uygulanmayacağı
belirtilmektedir.
Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen "kanun önünde eşitlik
ilkesi" Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararlarında vurgulandığı gibi ancak
hukuksal durumları ve nitelikleri benzer olanlar içinsözkonusudur.
Anayasa'nın yürütme bölümünde yer alan 101.,102., 104. ve 105.
maddelerinde Cumhurbaşkanı'na; 109., 110., 111. ve 112. maddelerinde Başbakan
ve Bakanlar Kurulu Üyelerine; kamu hizmetlerini yerine getiren memurlar ve
diğer kamu görevlilerine tanınmayan gerek yetki ve gerek sorumluluk konularına
ilişkin olarak Anayasa'nın 8. maddesi gereği yürütme yetkisi ve görevinin
yerine getirilmesindeki etkinliklerigözönündetutularak farklı düzenlemeye yer
verilmiş bulunmaktadır.
Yürütme yetkisi ve görevi, Anayasa'nın 8. maddesi gereği
Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasa ve kanunlara uygun olarak
kullanılıp, yerine getirildiğine göreyasakoyucunundiğer kamu görevlilerine
nazaran "yürütme yetkisi ve görevinin" yerine getirilmesi bakımından
Anayasa'dan kaynaklanan etkinlik derece farklılığı ve ayrıca bu görevi
üstlenenlerin kamunezdindekisaygın durumlarıgözönünealınarak bu şekilde bir
düzenlemeye gidildiği anlaşılmaktadır.
Etkinlik dereceleri ve hukuksal durumları farklı olan kuruluşlar
ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'nın öngördüğü eşitlik bozulamaz.
Açıklanan nedenlerle, inceleme konusu Kanun'un 22. maddesinde yer
alan "Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu Üyeleri"ne ilişkin
bölümün Anayasa'ya aykırı olmadığı görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Bazı maddelerinin iptali istenen 3787 sayılı Yasa'yla tahsil
edilebilme olanağıyokolanveya büyük ölçüde güçleşen vergi alacaklarınıntahsilatınıhızlandırmak,
kamu giderleri için gereksinim duyulan vergi gelirlerinin hızla ödenmesini
sağlamak amaçlandığına, bu amacın kamu yararına dönük bulunmasına, iptali
istenen 17. maddeyle de vergi alacaklarının gecikme zammı, gecikme faizi ve
cezalarının, vergi alacağının aslını geçemeyeceği öngörülerek ödenemeyecek
duruma gelen gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının tavanını asıl
vergi alacağıyla sınırlayarak verginin ödenmesini sağlamak olduğuna göre kumu
yararına dönük bulunan bu düzenlemenin Anayasa'nın hiçbir hükmüne aykırılığı
bulunmamaktadır.
Bu nedenlerle, maddeye yönelik iptal isteminin reddine karar
verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına karşıyız.
Üye
Üye
SelçukTÜZÜN Yalçın
ACARGÜN
|
KARŞIOY
YAZISI
1- 3787 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde, "Bu Kanuna göre
ödenecek olan gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının toplamı
doğmalarına neden olan alacak aslını geçemez" denilmektedir.
Dava dilekçesinde ise, 17. maddenin 11.,15. ve 16. madde ile
birlikte uygulamaya ilgili olduğu, Anayasa'ya aykırılığı nedeniyle, iptali
gereken diğer maddelerden ayrı düşünülmesi olanaksız kurallar içerdiğinden
iptali gerektiği ileri sürülmüştür.
Yasa tasarısında 17. maddeye ilişkin gerekçede de şöyle
denilmektedir: "Bu Kanun ile vergi asıllarının tamamını ödeyen
mükelleflerin vergi cezaları ile fer'i borçlarının da bir kısmının tahsili
öngörülmekte, tahsil edilecek olan vergi cezaları ve fer'i alacakların toplamı
ise vergi asıllarını geçemeyeceği hükmü getirilerek birikmiş borçların
tasfiyesi daha da özendirilmektedir."
Gecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezaları, vergi aslına bağlı
fer'i yükümlülüklerdir. Bunlar, verginin yasal süresi içinde ödenmesini sağlar,
süresinde ödenmemesi durumunda da kamu hizmetlerinin geç görülmesi nedeniyle,
Devlet hazinesinin uğradığı maddî kayıpların giderilmesine yönelik
yaptırımlardır.Yasakoyucu'nungecikme zammı, gecikme faizi ve vergi cezalarının
vergi aslını geçen bölümün tahsilinden vazgeçmesinde, Anayasa'nın 10.
maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırı bir yön bulunmamaktadır. Yasa'nın
1. ve 2. maddeleri hakkındaki iptal istemlerirededilirken, 17. maddenin
Anayasa'nın 10. maddesine aykırı görülerek iptaline karar verilmesi de çelişki
oluşturmaktadır. Bu nedenle, 17. maddeye ilişkin çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
2- Yasa'nın 23. maddesinde, "Bu Kanunun Geçici 1, Geçici 2 ve
Geçici 3. maddeleri hükümleri 1.2.1992tarihinde ...yürürlüğegirer"
denilmektedir.
Geçici 1. madde, Maliye ve Gümrük Bakanlığı Gelirler Genel
Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilatında çalıştırılan personelin aylık fazla
çalışmasına ve bunlara yapılacak ödemelere ilişkindir. Geçici 2. madde ise, 433
sayılıKHK'ninGeçici 2. maddesinin (a) bendi hükmüne göre madde kapsamındaki
personele yapılan ödemeler hakkındadır.
Aylık fazla çalışma ve bu çalışma karşılığı yapılacak ödemeler bu
maddelerle olanaklı duruma gelmektedir. Yasa'nın diğer kuralları Yasa'nın
yayınlandığı 3.4.1992 günü yürürlüğe girmesine karşılık Geçici 1.,2. ve 3.
maddelerin yürürlüğü 1.2.1992 gününden başlatılarak yapılmayan fazla çalışmaya
ücret ödemesine olanak sağlanması hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Maddenin
bu bölümünün iptali gerekir.
KARŞIOY YAZISI
3.4.1992'de Resmî Gazete'de yayımlanan 3787 sayılı "Bazı Kamu
Alacaklarının Tahsilatının Hızlandırılması ve Matrah Artırımı Hakkındaki
Kanun"un 1.,2., 3., 4., 5., 6., 12., 14., 18. ve 19. maddelerindeki
tahsilinden vazgeçilen "gecikme zammı", "gecikme faizi" ve
"pişmanlık zammı" ile ilgili kısımlar, malî yükümlülüklerini
zamanında yerine getirenlerle getirmeyenler arasında farklı bir uygulamaya yol
açmaktadır. Bunun kabul edilebilir haklı bir nedeni yoktur ve bu durum
Anayasa'nın temel ilkelerinden olan "eşitlik"izedelemektedir. Kuralların
sözü edilen kısımlar yönünden iptali gerekir.