ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1993/9
Karar Sayısı : 1993/21
Karar Günü : 10.6.1993
R.G. Tarih-Sayı :15.12.1993-21789
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara Yirminci Asliye Hukuk Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon
Kanunu'nun 14. maddesinin Anayasa'nın 10., 35. ve 46. maddelerine aykırılığı
savıyla iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
İnşaat için yapılan kazı sırasında üçüncü kişiye ait arazinin
altından geçen PTT yeraltı kablolarına zarar verilmesi üzerine PTT Genel
Müdürlüğünce tazminat davası açılmıştır.
Davaya bakan mahkeme kişiye ait arazide PTT'nin tesisat yapmasına
olanak veren 4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 14.
maddesinin Anayasa'nın 10., 35. ve 46. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptali
için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ
A. İptali İstenen Yasa Kuralı
4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 14.
maddesi şöyledir:
"MADDE 14.- Hükümet eşhasın tahtı tasarrufundaki arazinin
dahilinde ve emlak ve müessesatın haricinde telgraf ve telefon tesisatı
inşasına selahiyettardır. Ancak yapılacak tesisat işbu arazi, emlak ve
müessesatın istimal ve istifadesini haleldar etmemesi lazımdır."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları
1."MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
2. "MADDE 35.-Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz."
3. "MADDE 46.- Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının
gerektirdiği hallerde, karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette
bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve
usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya
yetkilidir..."
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Oğuz
AKDOĞANLI, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Haşim KILIÇ ve Mustafa
BUMİN'in katılmalarıyla 9.3.1993 günü yapılan ilk inceleme toplantısında
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, sınırlama
sorununun esas inceleme evresinde ele alınmasına oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırı olduğu ileri sürülen yasa kuralı ile itiraza dayanak yapılan Anayasa
kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler ve öteki yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra gereği düşünüldü.
A- Sınırlama Sorunu
Hasar kişilere ait araziden geçirilen PTT kablolarını ilgilendirdiğinden
inceleme dava konusu maddenin ilk tümcesindeki "Arazi" sözcüğü ile
sınırlı olarak yapılmıştır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Telgraf ve Telefonun Tesis ve İşletilmesi görevi;
4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun inhisarı
(tekel) içeren 1. maddesi metnindeki "Karasularıyle beraber bütün Türkiye
Cumhuriyeti havzaî Hükümetindeki memalik dâhilinde telgraf ve telefon tesis ve
işletmesi Hükümetin tahtı inhisarında olup gerek mevcut, gerek âtiyen vücuda
getirilecek bilûmum telgraf ve telefon muhaberesi -tarz ve usulü için
kullanılacak vesait ve şeklin mahiyeti ne olursa olsun- inhisara dâhil ve işbu
inhisarın tatbikatı ve istimali suretlerini kavaidini idare izafeten Posta ve
Telgraf ve Telefon İdaresine mevdudur." biçimindeki kuralıyla bağlantılı
olarak, Devlet adına yürütülmek üzere PTT İşletmesine tekel olarak verilmiştir.
Posta, Telgraf ve Telefon İşletmesi (PTT) ise, 2813 sayılı Telsiz
Kanunu hükümleri saklı kalmak kaydıyla telgraf ve Telefon ve her türlü
haberleşme tesislerini Devlet adına tekel olarak kurmak ve işletmek üzere;
8.6.1984 günlü, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye göre, 9 Kasım 1984 günlü
18570 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Türkiye Cumhuriyeti Posta, Telgraf ve
Telefon İşletmesi Genel MüdürlüğüAna Statüsü ile kurulmuş bir KİT kuruluşudur.
PTT, zarar verilen kabloyu 406 sayılı Telgraf ve Telefon
Kanunu'nun 14. maddesinin verdiği yetkiye dayanarak ve Devlet adına hareketle
şahsa ait araziden geçirmiştir. Mahkeme, bu kuralın Anayasa'nın 10., 35. ve 46.
maddelerine aykırı olduğu kanısındadır.
1- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme
Mahkemece, inceleme konusu kuralın Anayasa'nın 10. maddesindeki
herkesin kanun önünde eşitliği ilkesine aykırılığı üzerinde durularak PTT'nin
kendisi gibi kurulan diğer kamu iktisadi teşebbüslerinden farkı olmadığı;
Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve belediyelerin şahıslara ait
arazilerden, kamu yararının gerektirdiği hallerde karşılıklarını peşin ödemek
şartıyla kamulaştırarak veya bunlar üzerinde irtifak hakkıkurarak istifade
edebildikleri halde PTT idaresine farklı olarak imtiyaz tanınmasının
Anayasa'daki eşitlik ilkesine aykırılığı ileri sürülmüştür.
İnceleme konusu kuralla getirilen olanak, KİT statüsünde bulunan
PTT'ye diğer KİT'lerden farklı bir imtiyaz tanınması anlamında değildir.
Düzenleme, telgraf ve telefon tesisatıyla verilen haberleşme hizmetlerinin
Devlet ve toplum yönünden taşıdığı önem ve özel konumu ile ilgilidir. PTT'nin,
KİT statüsü ile düzenlenmesi hizmetlerinin kamu hizmeti olması ve diğer temel
ve klasik kamu kurumları arasında yer alması gereğini ve gerçeğini değiştirmez.
PTT'nin KİT veya diğer herhangi bir yönetim modeli tercih edilerek
yönetilmesi, yaptığı kamu hizmetinin daha etkin ve verimli olmasını sağlamak
içindir. Nitekim gelişen teknolojik imkân ve uygulamaların seyri içinde PTT,
KİT olduğu 1953 yılına kadar değişik kamu yönetim biçimleri içinde yer
almıştır. Bir kamu idaresinin değişik yönetim biçimleri içinde örgütlenme ve
düzenlenmesinin, Anayasa'da haklar ve sorumluluklar düzenlenirken konulan kanun
önünde eşitlik kuralı ile herhangibir ilgisi bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle bu kural ile eşitlik ilkesini düzenleyen
Anayasa'nın 10. maddesi arasında bir bağlantı kurulamadığından bu maddeye
aykırılık savı yerinde görülmemiştir.
2- Anayasa'nın 35. Maddesi Yönünden İnceleme
Mahkeme, kişilerin arazilerini kullanırken bunların altından
yararlanma yetkilerinin ve genellikle inşaat yapmalarının engellendiğini, çoğu
defa haber verilmeden ve irtifak hakkı tesis edilmeden PTT yeraltı hatlarının
geçirildiğini, dava konusunda olduğu gibi zararlı sonuçların doğduğunu
belirterek Anayasa'nın 35. maddesine aykırılıktan söz etmiştir.
Mülkiyet kavramının anlamı ve boyutları ile hukukî yapısı,
toplumların zaman içindeki gelişme ve bunun sonucu olarak Anayasaların
benimsediği toplumsal ve siyasal sisteme göre biçimlenir.
Taşınmaz mülkiyetinin sınırlandırılması, ile toplum adına kısmen
veya tamamen kaldırılması veya özel durumlara tabi tutulması Anayasa'nın
gösterdiği sınırlar içinde ancak yasa ilebelirlenir.
Mülkiyet kavramı toplum düzeninin bir parçası olarak toplum sal
bütünlük ve toplum yararı ile birlikte şekillenir. Çağın gerektirdiği yaşam
düzeninin kurulması, modern anlamda; imar, sağlık ve diğer teknik alt yapıların
yapılmasını gerektirir. Bu alt yapılar kurulmadan çağdaş toplumsal hayat ve
düzen kurulamaz. Bu itibarla modern Devlet düzeninde taşınmaz mülkiyet ülke ve
kent altyapısının gerektirdiği sorun ve gerçeklerle bir bütündür.
Anayasa'nın Mülkiyet hakkını düzenleyen 35. maddesinde;
"Buhaklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla
sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz"
denilmektedir. Anayasamızda mülkiyet hakkı mutlak bir hak olarak tanınmamış,
kişi yararı ile toplum yararının çatıştığı yerlerde toplum yararının üstün
tutulması öngörülmüş ve mülkiyetin sosyal işlevi, toplum yararına uygun
kullanma ile özdeşleştirilmiştir. Mülkiyet hakkının buna aykırı kullanılmasına
Anayasa olur vermemektedir.
Anayasa Mahkemesi, kimi kararlarında mülkiyet hakkını, sosyal
yarar açısından ele almış ve Anayasa'nın 35. maddesinde yer alan hükümlerin
anlamına uygun biçimde yorumlamıştır. Bu maddenin son fıkrası, "mülkiyet
hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz" biçiminde
düzenlendiğine göre sahibinin mülkiyethakkı içinde bulunan engel olma, kullanma
ve yararlanma yetkileri toplum yararına sınırlanabilecektir.
406 sayılı Kanunun itiraz konusu 14. maddesiyle mülkiyet hakkı
kimi koşullarla sınırlanmış ve kayıtlanmıştır. Ancak, telgraf ve telefon gibi
toplumu ilgilendiren bir haberleşme tesisinin en kolay ve hızlı biçimde
gerçekleştirilmesi amaçlandığına göre; mülkiyet hakkına konulan bu kayıtlama,
kamu yararına dayanmakta, haberleşme hürriyetini düzenleyen Anayasa'nın 22.
maddesi gerekleriyle kişi yararına da olmakta ve maddedeki koşullar karşısında
Anayasa'nın temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ile ilgili 13. maddesine de
aykırılık oluşturmamaktadır.
Kaldı ki, söz konusu düzenlemede, arazi sahibinin mülkü üze rinde
sahip olduğu kullanma ve yararlanma hak ve yetkilerine PTT'nin engel olmaması
koşulu getirilmiştir. Maddenin incelenmesinden açıkça anlaşıldığı üzere PTT
İşletmesi binaların dışında ve arazi kapsamına giren taşınmazların içinde,
kullanma ve yararlanma haklarına engel olmayacak biçimde tesisat
yapabilecektir. PTT, bu yetkinin kullanılmasında ve koşulların nazara
alınmasında konunun önemine uygun özeni göstermek zorundadır. İnşaat ve benzeri
nedenlerle sonradan çıkacak kullanma ve yararlanma ihtiyacının bildirilmesi
halinde aynı Yasa'nın 25. maddesi uyarınca PTT gerekli olanağı sağlamakla
yükümlüdür.
Bu nedenlerle inceleme konusu düzenleme Anayasa'nın 35. maddesine
aykırı değildir.
3- Anayasa'nın 46. Maddesi Yönünden İnceleme
Mahkemece, PTT'nin, kişilerin taşınmazlarından yararlanabilmesi
için Anayasa'nın 46. maddesi uyarınca irtifak hakkı kurulmasının gerekliliği
üzerinde durulmuş ve bu husus gözetilmeksizin yapılan düzenlemenin Anayasa'nın
46. maddesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür.
Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrası hükmü ile Devlete ve
kamu tüzelkişilerine, kamu yararının gerektirdiği hallerde, özel mülkiyet
konusu olan taşınmazları kamulaştırma veya bunlar üzerinde idari irtifaklar
kurma yetkisi verilmiş ve gerçek değerin peşin olarak ödenmesi ilkesi
benimsenmiştir.
Kamulaştırılan taşınmaz üzerinde malikin hukukî ilişkisinin
ortadan kalkması, kamulaştırma hukukunun ilkelerindendir. İtiraz konusu maddede
kamulaştırmadan ve üzerinde tesisat yapılacak
taşınmaz mal mülkiyetinin idareye geçeceğinden söz edilmemiştir.
Bu kural uyarınca araziden tesisat geçirilmesi halinde, malikin mülkiyet hakkı
devam etmektedir. İdarenin anılan maddeye dayanılarak tesisat yapması, hukuk
açısından bir kamulaştırmayı veya idarî irtifak hakkı kurmayı zorunlu kılacak
nitelikte değildir. Öte yandan, taşınmaz mal üzerinde telgraf ve telefon
tesisatı yapma yetkisi, malikin kullanma ve yararlanma haklarının saklı
tutulması koşuluyla sınırlandırdığından, söz konusu hükümle, idareye taşınmaz
mallara kamulaştırmasız elatma yetkisi tanındığı biçiminde değerlendirilemez.
Yapılacak tesisat ile malikin kullanma ve yararlanma haklarının engelleneceği
anlaşılan durumlarda ise, taşınmazın tümünün ya da bir bölümünün
kamulaştırılması veya taşınmaz üzerinde idarî irtifak kurulması gerekir. Kaldı
ki, PTT tarafından kişilerin arazilerine tesisat yapılması ya da yapılan
tesisat ile mülk sahibinin, kullanma, yararlanma olanaklarının ortadan
kaldırılması durumunda malikin yargıya başvurabileceği açıktır.
Bu nedenlerle itiraz konusu maddenin Anayasa'nın 46. maddesine
aykırı bir yönü yoktur.
Yekta Güngör ÖZDEN, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Ahmet N. SEZER ve
Yalçın ACARGÜN bu görüşlere katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
4.2.1924 günlü, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 14.
maddesine ilişkin itirazın:
A- Maddenin ilk tümcesindeki "arazi" sözcüğü ile sınırlı
olarak incelenmesine,
B- Sınırlama kararı gereğince incelenen kuralın Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Servet TÜZÜN,
Mustafa GÖNÜL, Ahmet N. SEZER ile Yalçın ACARGÜN'ün karşıoyları ve
OYÇOKLUĞUYLA,
10.6.1993 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa GÖNÜL
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
Üye
Mustafa BUMİN
|
Üye
Sacit ADALI
|
|
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı : 1993/9
Karar Sayısı : 1993/21
"Arazi" sözcüğüyle sınırlı olarak esası incelenen 14.
maddeyle Hükûmet, kişilerin kullandığı arazinin içinde, yapıların ve
kuruluşların dışında telgraf ve telefon donanımı kurmaya yetkili kılınmakla
birlikte yapılacak donanımın kurulduğu-geçirildiği arazi, yapı ve kuruluşların
kullanımını ve onlardan yararlanmayı engellememesini öngörmektedir. PTT
işletmesi olarak algılamak zorunluluğu bulunan "Hükûmet"in içinden
telgrafya da telefon donanımı geçirmesine katlanmak durumunda bırakılan arazi
sahibinin olurunu gerekli kılmayan düzenleme hukuk devleti ilkesiyle
çatışmaktadır. Anayasal güvenceye bağlı mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla
sınırlanması düzeyini ve niteliğiniaşan, bu koşullara uymayan oluşum, arazi
sahibine karşılıksız yükümlülük değil, katlanma zorunluluğu getirmektedir. Bu
durumuyla yönetsel bir irtifak hakkı olmadığı gibi Medeni Yasa kapsamında
düşünülecek taşınmaza ilişkin ya da kişisel irtifak hakkı da değildir.
Taşınmaz üzerinde sınırlamaların Anayasa'nın 13. maddesindeki
nedenler dışında gerçekleştirilmesi olanaksızdır. 1961 ve 1982 Anayasalarından
önce yürürlüğe konulmuş bir yasada hukuk devleti ilkesine uyma özeni
aranmayabilinirdi. Oysa günümüzde bu gerekleri gözardı etmek Anayasa'ya
aykırılığı gündeme getirir.
Taşınmaz sahibinin kimi haklardan yoksun bırakıldığı bir
yükümlülük (olumsuz edim) değil, başkalarının kimi eylemlerine katlanma zorunda
bırakılması (olumlu edim) bu niteliğiyle mülkiyet hakkının sınırlanmasını aşan,
kısıtlanmasına ilişkin özel bir durumdur.
Anayasa'nın 46. maddesiyle ilgisi olmayan bu elatma, Anayasa'nın
35., 13. ve 2. maddesine aykırılık oluşturmaktadır.
Sınırlama ancak Anayasa'nın 13. maddesindeki gereklerle, 46.
maddesindeki koşuluna uyularak gerçekleştirilebilir.
Bu nedenlerle çoğunluk kararına katılamıyoruz. 10.6.1993
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1993/9
Karar Sayısı : 1993/21
4.2.1924 kabul tarihli ve 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun
14. maddesi, Hükûmet eşhasın tahtı tasarrufundaki arazinin dahilinde ve emlâk
ve müessesatın haricinde telgraf ve telefon tesisatı inşasına selahiyettardır.
Ancak yapılacak tesisat işbu arazi, emlâk ve müessesatın istimal ve
istifadesinihelaldar etmemesi lâzımdır" biçiminde bir kuralı
öngörmektedir.
Maddelerin günümüz Türkçesindeki anlamı, gerçek kişilerin ya da
özel hukuk tüzelkişilerinin tasarrufu altındaki arazinin içinde bina ve müesseselerin
dışında telgraf ve telefon tesisatı yapmaya... Hükûmet yetkilidir. Buradaki
"Hükûmet" sözcüğü PTT yönetimini ifade etmektedir.
Telgraf ve telefon tesisatı yapımı, hiç kuşkusuz bir "kamu
hizmeti" gereksinimini karşılamayı amaçlar. "Kamu hizmeti"nin varlığı
ise, bir "Kamu yararı"nın varlığına kanıttır. Bu nedenle de, bir kamu
yönetimi olan PTT yönetiminin, üstlendiği kamu hizmetini, yani telgraf ve
telefon tesisatını yapma ereğine ulaşabilmesi için, itiraz yoluyla iptal
istemine konu edilen 406 sayılı Yasa'nın 14. maddesine dayanarak bireylerin ya
daözel hukuk tüzel kişilerinin arazilerinin içine, binalarının ya da
tesislerinin dışına müdahale yetkisi vardır. Bu yetkiyi kullanma öncesinde, bir
bedel karşılığında ya da bedel ödemeden malikin rızasının alınması, bir uzlaşma
yöntemi zorunluluğu, anılanYasa kuralında öngörülmemiştir.
Öte yandan, malikin Anayasa'nın 35. maddesiyle koruma altında
bulunan "mülkiyet hakkı" vardır. Anayasa, "Mülkiyet hakkı"
başlığı altındaki 35. maddesiyle şu bağlayıcı kuralı koymuştur.
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı
olamaz."
Bir kamu yönetiminin, kamu hizmetini yürütebilmek için sahip
olduğu yetki, önceliğini "kamu gücü"nden değil, "kamu
yararı"ndan almaktadır. Kuvvet hakkın değil, hak kuvvetin
belirleyicisidir. Bir hukuk devletinde olması gereken de budur. O halde burada,
evrensel boyutlarda ve kutsal nitelik taşıyan bir "temel hak" ile,
vazgeçilmezliği kuşku götürmeyen, ağırlıklı önemi, gerekliliği ve çağdaş
özelliği yadsınamayacak "toplum yararı"nın bağdaştırılması
sözkonusudur
Kanımızca, Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı"nı düzenleyen ve
üç fıkradan oluşan 35. maddesindeki buyurucu kurallar, bu hak kullanabilme
özgürlüğü ile, toplumun yoğunlaşan ve güncelleşen ortak beklentilerinden
kaynaklanan "kamu-toplum yararı"nı mantıksal bir temelde bağdaştırıp
dengelemiştir.
Türk Medenî Kanunu da 618. maddesinde öngördüğü mülkiyet hakkını
tanımlarken, "Bir şeye malik olan kimse, o şeyde kanun dairesinde dilediği
gibi tasarruf etmek hakkına haizdir..." demek suretiyle, iki kavram
arasındaki uzlaştırma gereksinimini "yasa"nın takdir gücüne
bırakmıştır.
Temel hakların en önemlilerinden biri olan mülkiyet hakkının, ona
sahip olanın "...dilediği gibi..." kullanabilmesinin de yasal bir
çerçevesi vardır.
Anayasa'nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması"
başlığı altında ve genel sınırlama nedenlerini belirleyen 13. maddesinin
birinci fıkrasına göre "temel hak ve hürriyetler, .... kamu yararının, ...
korunması amacı ile...., Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla
sınırlanabilir." Bu "genel sınırlama nedeni"nden ayrı olarak,
yine Anayasa'nın mülkiyet hakkına ilişkin 35. maddesinin ikinci fıkrası,
"Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla kanunla
sınırlanabilir."biçiminde bir "özel sınırlama nedeni"ni de
içermektedir.
Hemen işaret edelim ki, Anayasa'nın bu iki kuralının öngördüğü
sınırlamanın da bir sınırı olduğunu, Anayasa'nın 13. maddesinin ikinci fıkrası
duraksamaya yer bırakmayacak bir açıklık ve kesinlikle göstermektedir:
"Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik
toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında
kullanılamaz." Bu, bir ölçü-normdur ve uyulması zorunludur.
İtiraz yoluyla iptal istemine konu edilen 406. sayılı Telgraf ve
Telefon Kanunu'nun 14. maddesi ise, PTT yönetimince yerine getirilecek ve
kuşkusuz birer kamu hizmeti olan telgraf ve telefon tesisatı için mülkiyet
hakkına müdahale yetkisi karşılığında rayiç bedel ödenmesi ya da malikle
uzlaşma yöntemine başvurulması olanağını içermemektedir. Kamu yararına dayalı
kamu hizmeti, tek yanlı bir devlet gücüyle karşılanır durumdadır. Bu da,
"demokratik toplum düzeninin" gerekleriyle çatışmaktadır. bir başka
anlatımla temel hakkın özüne dokunmaktadır. Oysa, kamu hizmetinin amacına göre,
Anayasa'nın 46. maddesindeki "kamulaştırma" kuralları uygulanabilir.
Açıklanan nedenlerle, 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu'nun 14.
maddesinin, Anayasa'nın 2. ve 35. maddelerine aykırı olduğu ve iptal
edilmesinin gerektiği kanısıyla, çoğunluk yönündeki karara karşıyız.
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa GÖNÜL
|