ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1992/11
Karar Sayısı: 1992/38
Karar Günü: 2.6.1992
R.G. Tarih-Sayı :18.07.1992-21288
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Soma Asliye Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU: 24.4.1969 günlü, 1163 sayılı "Kooperatif ler
Kanunu"na 6.10.1988 günlü, 3476 sayılı Yasa'nın 26. maddesiyle getirilen
Ek 2. maddenin 4 numaralı bendinden sonra gelen "Bu maddede öngörülen
hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez" hükmünün Anayasa'nın
2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu savıyla iptal istemidir.
I- OLAY :
Soma Cumhuriyet Başsavcılığının 7.5.1991 gün ve 1991/172-105 saydı
iddianamesi ile, iki ayrı kooperatifin yönetim kurulu üyeleri olan sanıklar,
"Kooperatifler Genel Kurul toplantısını süresi içinde yapmadıktan için
Kooperatifler Kanununa aykırı davrandıkları" gerekçesine dayanarak
cezalandırılmaları istemiyle haklarında kamu davası açılmıştır.
Soma Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın 1163 sayılı Yasa'nın Ek 2.
maddesinin 4 numaralı bendinden sonra gelen "Bu maddede öngörülen
hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez." kuralının,
Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırılığı savının ciddi olduğu kanısıyla
Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A. İptali istenen Yasa Kuralı :
24.4.1969 günlü, 1163 saydı "Kooperatifler Kanunu"nun
iptali istenilen fıkrayı da içeren ve 6.10.1988 günlü, 3476 sayılı Yasa'nın 26.
maddesiyle getirilen ek 2. maddesi şöyledir :
"EK MADDE 2- (Ek: 6.10.1988 - 3476/26 md.)
1. 8 inci maddenin üçüncü fıkrasına, 16 ncı maddenin beşinci
fıkrasına 56 ncı maddenin altıncı fıkrasına 59 uncu maddenin dördüncü, altıncı,
yedinci ve sekizinci fıkralarına ve 90 inci maddenin beşinci fıkrasına aykırı
hareket eden kooperatifler ve üst kuruluşların yönetim kurulu üyeleri ve
memurları fiilin önem ve mahiyetine göre üç aydan iki yıla kadar hapis ve
yüzbin liradan birmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar.
2. Genel kurulu olağan toplantıya çağırmayan yönetim kurulu
üyeleri ile 2 nci maddenin dördüncü fıkrasına, 8 inci maddenin ikinci
fıkrasına, 16 inci maddenin birinci fıkrasına, 66 ncı maddenin ikinci fıkrasına
ve 90 inci maddenin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden kooperatif ve üst
kuruluşlarının yönetim kurulu üyeleri fiilin önem ve mahiyetine göre bir aydan
altı aya kadar hapis ve ellibin Liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezası
ile cezalandırılırlar.
3. 56 ncı maddenin ikinci ve dördüncü fıkralarına, 66 ncı maddeye,
67 nci maddeye aykırı hareket eden kooperatif ve üst kuruluşlarının denetim
kurulu üyeleri fiilin önem ve mahiyetine göre bir aydan altı aya kadar hapis ve
ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılırlar.
4. 92 nci madde hükümlerine aykırı hareket eden kooperatif
kurucuları, yönetim kurulu başkan ve üyeleri ve bu fiil genel kurulda vuku
bulmuşsa buna müsamaha eden genel kurul başkanı, üç aydan bir yıla kadar hapis
cezası ile cezalandırılırlar.
Bu maddede öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahviledilemez.
İlgili bakanlık, kooperatifler ve üst kuruluşlarının yönetim ve
denetim kurulu üyeleri ile memurları hakkında görevlerine ilişkin olarak
işledikleri suçlardan dolayı açılan kamu davalarına müdahale talebinde
bulunabilir."
B- ilgili Yasa Kuralları :
647 sayılı "Cezaların İnfazı Hakkında Kanun"un ilgili
maddeleri şöyledir :
1. "MADDE 3.- Uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar,
müebbet veya muvakkattir. Müebbet ölünceye kadar devam eder.
(Değişik : 7.12.1988 - 3506/5 md.) Muvakkat uzun süreli bağlayıcı
cezalar bir yıldan yukan olanlardır.
(Değişik : 7.12.1988 - 3506/5 md.) Bir yıl ve daha az süreli
hürriyeti bağlayıcı cezalar kısa sürelidir.
2. "Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine
uygulanabilecek ceza ve tedbirler :
MADDE 4,- (Değişik 3.5.1973 - 1712/1 md.)
(Değişik 7.12.1988 - 3506/6 md.) Ağır hapis hariç, kısa süreli
hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun kişiliğine sair hallerine ve suçun
işlenmesindeki özelliklerine göre mahkemece;
1. (Değişik 7.12.1988 - 3506/6 md. ) Kabahatlerde beher gün
karşılığı üçbin ile beşbin Ura hafif, cürümlerde beşbin ile onbin lira
hesabıyla ağır para cezasına,
2. Aynen iade veya tazmine,
3. Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya Islah kurumuna devam
etmeye,
4- Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men'e,
5. Her nev'i ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
(Değişik 12.6.1979 - 2248/10 md.) Suç tarihinden önce, para
cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum
edilmemiş olanlar hakkında, hükmolunan otuz güne kadar (otuz gün dahil)
hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç talihinde 18 yaşını ikmal etmemiş olanların
mahkum edildikleri kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar yukarıdaki bentlerde
yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza uzun
süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
(Değişik 7.12.1988 - 3506/6 md.) Uygulamada asıl mahkumiyet, bu
madde hükümlerine göre çevrilen para cezası veya tedbirdir. Bu hükmün
uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalan birinci fıkrasının 2, 3, 4
ve 5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş olanlardan
tedbir hükümlerini Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün
içersinde yerine getirmeyenler veya hüküm gereklerine aykırı hareket edenlerin
tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyetibağlayıcı cezalarının, tedbir
hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen infazına veya
infaz olunmamasına hükmü veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet, haklarında ikinci fıkra hükmü
uygulanmış olanlar tarafından vukubuldukta; tedbir, hükmü veren mahkemece
birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
(Yedinci fıkra mülga: 7.12.1988 - 3506710 md.)
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyacında
olmayan sebepler yüzünden imkansız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri sırf askeri suçlar ile askeri disiplin suçlan
ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askeri
memurlar ve astsubaylar hakkındauygulanmaz."
C. Dayanılan Anayasa Kuralları :
İtiraz başvurusunda dayanılan Anayasa kuralları şunlardır:
1. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 10- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi
düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlerinde kanun önünde
eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör
ÖZDEN, Güven DİNÇER, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, ihsan PEKEL,
Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Haşim KILIÇ ve Yalçın ACARGÜN'ün
katılmalarıyla 13.2.1992 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle
sınırlandırma sorunu üzerinde durulmuş, sınırlandırma sorununun esasla birlikte
ele alınmasına ve dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
işin esasına ilişkin rapor, başvuru karan ve ekleri Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen yasa kuralıyla itiraza dayanak yapılan Anayasa
kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra, gereği görüşülüp düşünüldü :
A. itiraz Konusu Kuralın Anlam ve Kapsamı : 3476 sayılı Yasa'nın
genel gerekçesi şöyledir :
"Bugün dünyada bir çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin,
genel ekonomik faaliyetleri içersinde; Devletin müdahalesi olmadan ancak
Devletin yol gösterici ve destekleyici olduğu kooperatifler, gönüllü
işbirliğinin bir yönlendirme vasıtası şeklinde organize olmuş bir ekonomik
faaliyet şeklidir.
Anayasamızın 171. maddesiyle de Devletimize, Devlet Milli
Ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle üretimin artırılmasını ve
tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak
tedbirler alır' görevi verilmiştir.
Bu göreve uygun olarak kooperatifçiliğin geliştirilmesi kalkınma
planlarımızda ve yıllık programlarda da ilke olarak yer almıştır.
Memleketimizde genel ekonomi içerisinde kooperatifler,Devletin
müdahalesi olmadan vatandaşlarımızın serbest idaresine bağlı olarak gönüllü
işbirliği ile kurulan tüm teşebbüsler olarak görülmektedir. Ancak, bu
kuruluşların ekonomimize yararlı bir şekilde gelişebilmeleri için Devletçe
desteklenen yönlendirilmelerine ihtiyaç duyulmaktadır...."
Gerçekten, bir yandan küçük üreticilere bir yandan da dar
gelirleri korumak, dengeli bir toplum kurmak, sosyal devletin görevlerinden
biridir. Bu konuda kooperatiflerin etkin rolleri vardır. Kooperatifçilik,
hareketi demokratik ülkelerin çoğunda Devlet tarafından korunmakta ve
desteklenmektedir. Başka bir anlatımla kooperatiflerin Devlet güdümünde
tutulmalarının nedeni, yararlarını korumakta yeterli bilgi ve deneyimi olmayan
dar gelirli vatandaşların zarara uğramasına maniolmak ve kooperatif kuruluştan
ve bunların dayandığı temel felsefenin giderek bozulmamasını ve böylece halkın
bu kurumlara olan saygısını sürdürmesini sağlama düşüncesidir.
24.4.1969 günlü Kooperatifler Yasası'na 6.10.1988 günlü, 3476 saydı
Yasa'nın 26. maddesiyle eklenen Ek 2. maddenin 4. bendinden sonra gelen ve aynı
Yasa'nın 27. maddesi uyarınca Yasa'nın yayımından altı ay sonra yürürlüğe giren
ve "Bu maddede öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil
edilemez." Biçiminde düzenlenmiş bulunan itiraz konusu kural, kimi
yasalarda yer alan benzerlerinde olduğu gibi, hükmedilen hürriyeti bağlayıcı
cezanın sadece paraya çevrilmesini yasaklamakta, cezanın ertelenmesini ya da
647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde yazılı tedbirlerden herhangi birine
çevrilmesini engellememektedir.
Ek 2. maddenin 1. bendinde, Kooperatifler Yasası'nın 8., 16., 56.,
59. ve 90. maddeleriyle konulmuş yasaklara aylan davranışta bulunan kooperatif
ve üst kuruluşların yönetim kurulu üyeleriyle memurlarının eylemleri cürüm
olarak nitelendirilmekte ve üç aydan iki yıla kadar hapis ve yüzbin liradan
birmilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılmaktadır.
Yasa'nın önceki maddelere yollama yaparak suçu ve bu suçlara ayrı
ayrı cezalan belirleme yöntemi, Ek 2. maddenin 2, 3 ve 4. bentlerinde de olduğu
gibi benimsenmiş bulunmaktadır.
1163 sayılı Yasa'nın 43. ve 45. maddelerinde genel kumlun olağan
toplantısının yılda bir kez yapılacağı, toplantıya çağırma yetkisi ve bunun
yöntemi belirtilmekte ve kural olarak bu işleri yönetim kurulunun yapacağı
bükme bağlanmaktadır. Görüldüğü gibi, bu "görevlerini yerine
getirmemek" yönetim kurulu üyeleri için suç sayılmakta ve cezası da 2.
bendin son cümlesinde "fiilin önem ve mahiyetine göre bir aydan altı aya
kadar hapis ve ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezası"
olarak saptanmış bulunmakta ve itiraz konusu kural, yukarıda belirtilen suç
için öngörülen "bir aydan altı aya kadar hapis . . ." cezasının
paraya dönüştürülemeyeceğini hükme bağlamış olmaktadır.
3476 sayılı Yasa'nın tasan metninde, iptali istenen kurala yer
verilmemiştir. Dolayısıyla Yasa'nın Hükümetçe hazırlanan genel ve madde
gerekçelerinde ne amaçla düzenlenmiş olduğuna ilişkin bir açıklama yoktur.
İtiraz konusu kuralın, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 26. maddenin
getirdiği Ek 2. maddenin 4 numaralı bendine bağımsız ve yeni bir fıkra olarak
eklendiği görülmektedir. Ancak, komisyon raporunda da açık bir gerekçe yer
almamakta, sadece, kuralın "maddeye ilave edildiği" belirtilmektedir.
3476 sayılı Yasa'nın TBMM'ndeki görüşmeleri sırasında da, iptali
istenen kuralla ilgili hiçbir konuşma olmamış ve Ek 2. maddenin bu kuralı
oylanarak aynen kabul edilmiştir.
B. itiraz Konusu Kuralın ilgili Yasa Kuralları ile
Karşılaştırılması :
Verilen hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya çevrilemeyeceğini
belirten itiraz konusu kural, 647 sayılı "Cezaların infazı Hakkında
Kanun"un getirdiği genel düzenlemeye ayrıklık oluşturmaktadır.
Ülkemizde hürriyeti bağlayıcı cezalar yerine değişik seçeneklerin
uygulanmasına 1965 yılında başlanmış olup, bu yeni sistemin ceza ve infaz
hukukundaki yeri ve anayasal temelleri Anayasa Mahkemesi'nin 647 sayılı
Yasa'nın 4. maddesine yönelen bir itiraza ilişkin 9.3.1971 günlü, Esas:
1970/42, Karar: 1971/30 sayılı kararında özgün biçimde açıklanmış bulunmaktadır.
647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin ilk düzenleniş biçimine göre,
kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun kişiliği, sair halleri ve
suçun istenmesindeki özellikler gözetilerek mahkemelerin takdirine göre para
cezasına veya maddede belirtilen diğer önlemlere çevrilebilirdi.
Başlangıçta tamamen yargıcın takdirine bırakılan ve ayrık hükümler
taşımayan bu düzenleme, sonra, gerek maddede yapılan değişiklikler, gerekse
Türk Ceza Yasası ve diğer özel yasalarla getirilen ayrık kurallarla ilk biçiminden
çok farklı bir duruma dönüştürülmüştür.
Bu değişiklikler ana hatlarıyla şöyledir :
3.5.1972 günlü, 1712 sayılı Yasa ile 647 sayılı Yasa'nın 4.
maddesinde değişiklik yapılmış ve suç tarihinde 18 yaşını bitirmemiş olanların
mahkûm 'edildikleri kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine maddede
sayılan önlemlerden birinin uygulanması zorunluluğu getirilmiştir. Daha sonra,
12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasa'yla da; suç tarihinden önce para cezasına
veya tedbire çevrilmiş olsa dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûmedilmemiş
olanlar hakkında, hükmolunan otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti
bağlayıcı cezaların sözü edilen ceza ve önlemlerden birine çevrilmesi zorunlu
kılınmıştır.
Hükümlü lehine olan bu zorunlu paraya veya önlemlere çevirmeyi amaçlayan
düzenlemeler yanında, tamamen ters yönde gelişen düzenlemeler de olmuştur.
Örneğin :
1712 sayılı Yasa ile, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesine bir fıkra
eklenmiş ve ; "bu madde hükümleri sırf askeri suçlar ile askeri disiplin
suçlan ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askeri
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz" kuralı getirilmiştir.
13.5.1971 günlü, 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu'nun 17.
maddesiyle; "Sıkıyönetim Mahkemelerince verilen cezalar; para cezasına
veya tedbirlerden birine çevrilemez ve ertelenemez" kuralı getirilmiştir.
12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile Türk Ceza Yasası'nın 536.
maddesinde değişiklik yapılmış ve bu maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve
dördüncü fıkralarındaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezaların ertelenmeyeceği
ve bunların yerine 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında Yasa'nın 4. maddesinde
belirtilen ceza ve tedbirlerin uygulanamayacağı hükme bağlanmıştır. Bu kural
Anayasa Mahkemesi'nin denetiminden geçmiş ve Anayasa'yla çelişen bir yönünün
olmadığı saptanmıştır. (29.4.1980 günlü, Esas: 1979/37, Karar: 1980/26 sayılı
karar).
2004 saydı icra iflas Yasası'na 6.6.1985 günlü, 3222 sayılı
Yasa'nın 44. maddesiyle eklenen 352/a maddesi kuralı ile de benzer biçimde,
erteleme, paraya ve önlemlere çevirme yasağı getirilmiş, bu düzenlemenin de
Anayasa'ya aykırı olmadığı belirlenmiştir (11.3.1986 günlü, Esas: 1985/3 Karar
1986/9 saydı karar).
647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde, son olarak 7.12.1988 günlü,
3506 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle;
a) Ağır hapis cezalarının paraya ve önlemlere çevrilmesi önlenmiş,
b) 3. maddesinde yapılan değişiklik sonucu paraya çevrilecek veya
önlem uygulanabilecek hürriyeti bağlayıcı cezaların üst sının bir yıl olarak
saptanmış, c) Paraya çevirmede bir gün karşılığı olarak uygulanacak miktar
kabahatlarda üçbin ile beşbin, cürümlerde beşbin ile onbin liraya
çıkarılmıştır.
Kısaca özetlemek gerekirse; itiraz konusu kural, Türk Ceza Yasası
ile kimi özel yasalarda benzeri görülen ve "paraya çevrime"nin genel
kuralını koymuş bulunan 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin ayrık kurallarını
oluşturmaktadır.
Ancak, belirlemek gerekir ki, itiraza konu kural sadece hürriyeti
bağlayıcı cezanın paraya çevrilmesini yasaklamakta, gerektiğinde hürriyeti
bağlayıcı ceza yerine, 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin birinci fıkrasının 2,
3, 4. ve 5. bentlerinde öngörülen tedbirlerden birinin uygulanmasına engel
teşkil etmemektedir.
C. Sınırlama Sorunu :
itiraz yoluna başvuran Mahkeme'nin iptalini istediği kural, Ek 2.
maddedeki kurumlar için öngörülen cezaların para dönüştürülemeyeceğine
ilişkindir. Oysa, Mahkemenin bakmakta olduğu davanın konusu yalnızca
kooperatifler genel kuruluna olağan toplantıya çağırmama eylemidir. Davanın
maddede sayılan öbür eylemlerle ilgisi yoktur. Bu durumda cezayı paraya
çevirmeme kuralını kooperatif genel kurulunu olağan toplantıya çağırmayan
üyeleriyle sınırlı olarak incelemek gerekir.
D. Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
Mahkeme itiraz başvurusunda itiraza konusu hükmün, suç türünden ve
suçlunun kişiliğinden ayrık olarak hâkimin takdir yetkisini sınırladığını, suç
türüne bakılmaksızın tüm kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların takdiren
parya çevrilebilir olmasına karşın, itiraz konusu kuraldaki ayrıklığın diğer
suçlara göre paraya çevrilmemeyi gerektirir. Bir ceza politikası nedeni de
olmadığını, bu durum karşısında "hukuk devleti eşitlik ilkeleriyle
bağdaşmadığı" yolundaki Anayasa'ya aykırılık savlarını ciddi bulunduğunu
belirterek, "Anayasa'nın 2. ve 10. maddelerine aykırı olduğu"nu ileri
sürerek kuralın iptali için Anayasa Mahkemesi'nebaşvuruda bulunmuştur.
Mahkeme, Genel Kurulu Olağan toplantıya çağırmayan bir
kooperatifin yönetim kurulu üyelerinin bu eylemlerinin cezası bir aydan altı
aya kadar hapis ve ellibin liradan beşyüzbin liraya kadar ağır para cezasını
gerektiren bir suç olarak saptanması ve bu suçtan verilen hürriyeti bağlayıcı
cezaların paraya çevrilmesinin yasaklanmasını; ırz ve namusa tasaddiyi kapsayan
suçlar ile vücut bütünlüğüne ve mala karşı yönelen suçlardan dolayı hükmolunan
cezaların bile ertelenmesi, para cezasınaçevrilmesi ya da Yasa'da öngörülen
öteki önlemlerden birine hükmedilmesi olanağı var iken, bu yasanın koyduğu
biçimsel suçlardan dolayı hükmolunacak cezaların para cezasına
dönüştürülememesini, ceza adaleti yönünden de vatandaşlar arasında farklı ceza
uygulamalarına yol açtığı, bu durumun ise Hukuk Devleti ve kanun önünde eşitlik
ilkelerine aykırı olduğu görüşüne dayandırmıştır.
3476 sayılı Yasa'yla getirilen "Bu kanunda öngörülen
hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez" hükmü, ilk defa
konulmuş bir kural değildir. Türk Ceza Kanununda ve ceza kurallarını içeren
bazı yasalarda, cezanın ertelenmesi ya da 647 sayılı Yasa'nın öngördüğü diğer
ceza ve önlemlere çevrilebilme olanağını ortadan kaldıran ayrık hükümlere de
yer verildiği görülmektedir.
Örneğin :
A. 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun'un 6829
sayılı Yasa ile değişik 58. maddesi,
B. 13.12.1968 günlü, 1072 sayılı Rulet, Tüt, Langırt ve Benzeri
Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanun'un 2. maddesi,
C. Türk Ceza Kanunu'nun 12.6.1979günlü, 2248 sayılı Yasa üe
değişik 536. maddesi,
D. 2004 sayılı İcra ve iflas Kanunu'na 6.6.1985 günlü ve 3222
sayılı Yasa ile eklenen 352/a maddesi.
Cezaların ertelenmeyeceğine veya 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinde
öngörülen ceza ya da önlemlerin uygulanamayacağına ilişkin hükümleri
içermektedir.
Örnek verilen Yasa kurallarına ilişkin Anayasa'ya aykırılık
iddiaları, Anayasa Mahkemesi'nce varit görülmeyerek reddedilmiştir.
(24 .3.1977 günlü, Esas : 1977/3, Karar : 1977/19 - 13.10.1977
günlü, Esas : 1977/86, Karar : 1977/124 - 29.4.1980 günlü, Esas : 1979/37,
Karar : 1980/26-11.3.1986 günlü, Esas: 1985/33, Karar : 1986/9)
Anayasa'nın 171. maddesiyle, Devlete, milli ekonominin yararlan
doğrultusunda üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevi verilmiştir. Bu
göreve uygun olarak kooperatifçiliğin geliştirilmesi, desteklenip
yönlendirilmesi, küçük üreticilerin ve dar gelirlilerin korunması, dengeli bir
toplum oluşturulması sosyal hukuk devletinin önemli görevleri arasındadır. Bu
düşünceye koşut olarak, ceza hükümlerinin daha etkili bir işlerliğe
kavuşturulması ve kötü niyetli yönetim kurulu üyelerini uyarmak için
Kooperatifler Yasası'na 3476 sayılı Yasa'yla Ek 2. maddenin eklendiği
anlaşılmaktadır.
Zaman içinde toplum gereksinimlerinin, hem birey hem de toplum
yararına telkin ettiği, hatta burada olduğu gibi zorunlu kıldığı bazı yeni
düzenlemeler yapmak, bu suretle toplum ihtiyaçlarına uygun önlemleri güçlendiren,
geliştiren, etkilerini daha çok artıran veya atam tersine bunları hafifleten ya
da büsbütün ortadan kaldıran tasarruflarda bulunmak, yasakoyucunun hem doğal,
hem de kaçınılmaz bir görevidir.
O halde, itiraz yoluna başvuran mahkemenin ileri sürdüğü gibi
hakimin takdir yetkisine müdahale hukuk devleti ve yasa önünde eşitlik
ilkelerine aykırılık söz konusu olamaz.
Gerçekten de Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan "sosyal hukuk
devleti" ilkesi, toplum yararının birey yararına üstün tutulması ve
güçsüzlerin korunması anlamını da içerdiğine göre, itiraz konusu kural
Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olmadığı gibi Anayasa'nın 10. maddesinde yer
alan eşitlik ilkesine de aykırı değildir. Çünkü, eşitlik ilkesi eylemli
eşitliği değil hukuksal eşitliği ifade eder. Aynı hukuksal durumda bulunanlar
arasında haklı nedene dayanmayan ayırım yapılmasını önlemeyi amaçlar.
itiraz konusu Yasa'yla getirilen ayrık kural ise, kooperatif
ilişkilerinde sağlıklı yapıyı korumaya yöneliktir, aynı durumda bulunanlar
arasında herhangi bir fark yaratılmış değildir. Bu itibarla Anayasa'nın 10.
maddesine aykırılığı söylenemez.
Cezaların ertelenmesi, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların
para cezasına ya da başka önlemlere çevrilmesi, kişi için bir hak değildir.
Cezaların şahsileştirilmesine ilişkin bir yöntemdir. Bu niteliği nedeniyle
toplum yararına kullanılmak üzere yargıcı takdirine bırakılmıştır.
Ceza verme hakkının, esasını adaletle sınırlandırılmış toplumsal
yarara düşüncesi oluşturur. Bunun doğal sonucu olarak da, bir düzenlemeye
giderken Yasakoyucu kamu yararını en az kişi yaran kadar düşünmek zorundadır.
Kamu yararının takdiri ise yasama organının yetkisindedir.
Hiç kuşkusuz yasama organı kamu yaran düşüncesiyle eylemlere
dilediği miktarda ceza saptayamayacağı gibi kişinin haklarının ve söz gelimi
hak aramak, savunmak ve yasal hakimi önüne çıkarılmak konularındaki haklarının
özüne dokunamaz.
Bu bakımdan, Yasakoyucunun, cezaların ağırlaştırılmış biçimleriyle
ve kesinlikle yerine getiremeyeceği düşüncesinin kişide yaratacağı korkutuculuk
ve çekindiricilikten toplum adına yararlanmayı düşünerek Ek 2. maddede yazılı
suçlan işleyenleri 647 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin kapsamı dışında
bırakmıştır.
İtiraz konusu madde, yakanda işaret edildiği üzere benzerlerine
yasalarımızda çoklukla rastlanan hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya
çevrilemeyeceğini öngörmektedir. Kural, herkes için getirilmiş, kamu düzeninin
ve kişilerin korunması ereğine yönelmiş bulunmaktadır.
Kaldı ki, Anayasa'nın 38. maddesinde ceza konusunda yapılacak
yasal düzenlemelerde Yasakoyucu'nun uyması zorunlu temel ilkeler
belirlenmiştir. Bunlar; işlendiği zaman yürürlükte bulunan yasanın suç
saymadığı bir eylemden dolayı kimsenin cezalandırılmayacağı, kimseye suçu
işlediği zaman yasada o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza
verilemeyeceği,ceza ve ceza yerine geçen güvenlik önlemlerinin ancak yasa ile
konulacağı, suçluluğu hükümle belirleninceye kadar kimsenin suçlu
sayılamayacağı, hiç kimsenin kendisi ve yasada gösterilen yakınlarını suçlayan
bir bildirimde bulunmaya veya bu yolda kanıt göstermeye zorlanamayacağı, ceza
sorumluluğunun kişisel olduğu ve genel zoralım cezası verilemeyeceği gibi
ilkelerdir.
Anayasa'da sayılan bu ilkeler dışında buyurucu ve yasaklayıcı bir
kural bulunmadığından, suçlar ve cezalar hakkında gerekli gördüğü önlemleri
alma, Yasakoyucu'nun takdir yetkisi içinde kalmaktadır. Anayasa, suç ve
cezalara ilişkin olarak belirlediği bu ilkeler dışında kalan, özellikle ne tür
eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne kadar ve ne tür ceza
verileceği, erteleme ya da paraya çevirme olanağı bulunup bulunmayacağı gibi
konularda bir kural koymamış, bunların saptanmasını yukarıdaki ilkeler içinde
Yasakoyucu'ya bırakmıştır. Bu durumda Yasakoyucu Anayasa'ya göre kendi yetki
alanına giren bu konularda neyin kamuya yararlı olup olmadığını takdir hakkına
sahiptir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa'nın 2. maddesinde yazılı Cumhuriyetin
"Hukuk devleti" ilkesi ile çelişmeyen benzer durumların aynı
çözümlere bağlanmasını öngören, bazılarını kayına kural konulmasını yasaklayan
10. maddesinde yer alan "kanun önünde eşitlik" ilkesine de aykırı
düşmeyen itiraz konusu kurala yönelik Anayasa'ya aykırılık savının 1163 sayılı
"Kooperatifler Yasası'nm kimi maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna
kimi maddeler eklenmesi hakkındaki 6.10.1988 günlü, 3476 sayılı Yasa'nm 26.
maddesiyle getirilen Ek 2. maddenin 4 numaralı bendinden sonra gelen, "Bu
maddede öngörülen hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez."
kuralının maddenin 2 numaralı bendindeki "genel kurulu olağan toplantıya
çağırmayan yönetim kurulu üyeleri" ile sınırlı olarak reddi gerekir.
V- SONUÇ :
A. Esas incelemenin, 6.10.1988 günlü, 3476 sayılı "1163
Sayılı Kooperatifler Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna iki
Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun"un 26. maddesiyle getirilen "Ek 2.
madde"nin 4 numaralı bendinden sonra gelen "Bu maddede öngörülen
hürriyeti bağlayıcı cezalar paraya tahvil edilemez." kuralının maddenin 2
numaralı bendindeki "Genel kurulu olağan toplantıya çağırmayan yönetim
kurulu üyeleri"yle sınırlı olarakincelenmesine,
B. Sınırlama karan uyarınca incelenen yukarıda belirtilen kuralın
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
2.6.1992 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|