"...
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ :
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin bu konudaki 12.2.1992 günlü kararının gerekçe bölümü aynen şöyledir :
"Sanıklar hakkında 298 sayılı Yasa'nın 60. maddesinin yollamasıyla aynı Yasa'nın 151/2. maddesi gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış olup, davada uygulama yeri olan 298 sayılı Yasa'nın 2234 sayılı Yasa ile değişik 60. maddesinde de "umuma açık veya helkesin görebileceği açık veya kapalı yerlere afiş veya duvar ilânı asmak suretiyle seçim propagandası yapılamaz" ibaresinin Cumhuriyet Savcısı ve sanıklar tarafından Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 2, 5, 26. ve 31. maddelerine aykırı olduğu iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne sunulmasının istendiği görülmektedir.
Bu iddia mahkememizce de ciddi olarak görülmüş ve maddenin tümünün iptali için Anayasa Mahkemesi'ne 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddesi gereği başvurmak gerekmiştir.
Gerçekten de anılan kural TC. Anayasası'nın 2, 5, 26. ve 31. maddelerine aykırıdır. Türk Devletinin sosyal bir hukuk devleti olduğunu düzenleyen 2. maddesi ele alındığında yasaların hukuka uygun olması gerekeceği anlaşılmakla, bundan da uluslararasında kabul gören hukuk normlarının yaşayacağı, uluslararası hukuka uygun olmayan normların çağdaş anayasa hukuku yorumumuzda dikkate alınmayacağı, yüksek mahkemenin süregelen uygulamalarından da bu konuya dikkat edildiği görülmekle anlaşılmaktadır. Oysa; olayda uygulama yeri olan yasak, çağdaş Anayasa Hukuku yorumunun ve hukuk devleti olma ilkesinin gerisinde kalmaktadır.
Aynı şekilde Anayasamızın 5. maddesinde ifade edilen ve devletin temel amaç ve görevleri arasında yer alan "kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri..." kaldırma görevinin de bir sonucu olarak siyasi partilerin propaganda özgürlüklerini daraltan bir yasaldüzenlemenin yapılamaması, Anayasa'nın 13. maddesinde de ifadesini bulan temel sınırlamalar dışında başka sınırlamalar getirilerek hem gerçek kişilerin, hem de tüzelkişilerin bu haklarını kullanabilme özgürlüklerini daraltmamak gerekir. Diğer taraftan radyo, televizyon ve yazılı basında serbestçe propaganda yapılırken de son seçimlerde de görüldüğü gibi bu yasak fiilen delinirken, duvar ilanı ve afişi ile propaganda yapma yasağı şeklindeki bir hükmün hukuken de uygulanmaması gerekir. Olaya Anayasa'nın 26.maddesi açısından da baktığımızda anayasal bir aykırılık olduğu görülmektedir. Çünkü siyasal partiler programlarını diğer partilerde farklı yanlarını ancak propaganda yaparak ortaya koyacaklar ve bu şekilde kamuoyu bir düşünce sahibi olacaktır. Ancak böylebir yasak ve sınırlama hem siyasi partilerin bir nevi düşünce özgürlüğü olarak değerlendirilebilecek propaganda yapma özgürlüklerini kullanmalarını engelleyecek diğer yandan da Anayasa'nın 31. maddesinde yer alan basın dışı kitle iletişim araçları olarakdeğerlendirilebilecek olan afiş ve duvar ilanı kullanılmasını engelleyecek.
Hüküm : Gerekçesi yakanda açıklandığı üzere ;
iddia makamının ve sanıkların Anayasa'ya aykırılık iddiası mahkememizce de benimsendiğinden Anayasa Mahkemesi'ne başvurmak üzere 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28 ve Ceza Muhakemeleri Kanunu'nun 253/2. maddesi gereğince MUHAKEMENİN DURMASINA,
Dosyanın gerekçeli kararla birlikte suretinin çıkarılarak Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmek üzere C. Savcılığına tevdiine,
Sanıkların yüzünde, C. Savcısının huzuru ile talebe uygun olarak karar verildi.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1992/16
Karar Sayısı : 1992/17
Karar Günü : 3.3.1992
R.G. Tarih-Sayı :14.05.1992-21228
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Gümüşhacıköy Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 26.4.1961 günlü, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un 17.5.1979 günlü, 2234 sayılı Yasa ile değişik 60. maddesinin Anayasa'nın 2., 5., 26. ve 31. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
20 Ekim 1991 günlü milletvekili seçimi için yasal izin alarak seçim bürosu kuran sanıkların bu büroların herkesçe görülebilecek ön tarafına cam üzerine ve açığa afiş ve duvar ilânları astıklarının zaptetme tutanaktan, sanıkların ikrarı ve emanete kayıtlı afiş ve ilânlardan anlaşılması üzerine haklarında 298 sayılı Yasa'ya aykırılık suçundan 16.9.1991 günlü iddianame ile kamu davası açılmıştır.
Yapılan yargılama sırasında, Cumhuriyet savcısı tarafından, 298 sayılı Yasa'nın sanıklara uygulanacak 60. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmüş, sanıkların da katıldığı bu iddiayı ciddi bulun mahkeme Anayasa Mahkemesi'ne başvurma karan vermiştir.
III- YASA METİNLERİ :
A- iptali istenen Yasa Kuralı :
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun'un iptali istenen değişik 60. maddesi şöyledir :
Duvar ilânı ve afişle propaganda yapma yasağı : MADDE 60.- (Değişik : 17.5.1979-2234/1 md.)
Umuma açık veya herkesin görebileceği açık veya kapalı yerlere afiş veya duvar ilanı asmak suretiyle seçim propagandası yapılamaz.
B- İlgili Yasa Kuralı : .
298 sayılı Yasa'nın konuyla ilgili kuralı da şudur :
Propaganda serbestliği ve süresi :
MADDE 49.- (Değişik : 25.8.1961-356/1 md.)
Seçimlerde propaganda, bu kanun hükümleri dairesinde serbesttir.
(Değişik : 10.9.1987-3403/1 md.) Propaganda, oy verme gününden önceki onuncu günün sabahında başlar ve oy verme gününden önceki günün saat 18.00'inde sona erer.
C- Dayanılan Anayasa Kuralları :
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin iptal istemini dayandırdığı Anayasa kuralları şunlardır :
1. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçla belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 5.- Devletin temel amaç ve görevleri, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışmaktır."
3. "MADDE 26.- Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veyabenzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sim olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Düşüncelerin açıklanması ve yayılmasında kanunla yasaklanmış olan herhangi bir dil kullanılamaz. Bu yasağa aykırı yazılı veya basılı kağıtlar, plâklar, ses ve görüntü bandları ile diğer anlatım araç ve gereçleri usulüne göre verilmiş hâkim karan üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin emriyle toplattırılır. Toplatma kararını veren merci bu karanın, yirmidört saat içinde yetkili hâkime bildirir. Hâkim bu uygulamayı üç gün içinde karara bağlar.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz."
4. "MADDE 31. - Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzelkişilerin elindeki basın dışı kitle haberleşme ve yayım araçlarından yararlanma hakkına sahiptir. Bu yararlanmanın şartlan ve usulleri kanunla düzenlenir.
Kanun, 13 üncü maddede yer alan genel sınırlamalar dışında bir sebebe dayanarak, halkın bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlere ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşmasını engelleyici kayıtlar koyamaz."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince yapılan ilk inceleme toplantısında; ilk inceleme raporu, başvuru karan ve ekleri, iptali istenilen Yasa kuralıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve ilgili öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
298 sayılı Yasa'nın "propaganda serbestliği ve süresi" başlıklı değişik 49. maddesinde, seçimlerde propagandanın bu kanun hükümleri dairesinde serbest olduğu belirtildikten sonra, "propaganda, oy verme gününden önceki onuncu günün sabahında başlar ve oy verme gününden önceki günün saat 18.00'inde sona erer" hükmüne yer verilmiştir. Aynı Yasa'nın değişik 60. maddesinde ise, umuma açık veya herkesin görebileceği açık veya kapalı yerlere afiş veya duvar ilânı asmak suretiyle seçim propagandası yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
iki maddenin birlikte incelenmesinden 60. maddede düzenlenen propaganda yasağının ancak 49. madde ile belirli "propaganda süresi" içinde geçerli olabileceği sonucuna varılmıştır.
Bu nedenle 20.10.1991 günlü milletvekili seçimleri için 10.11.1991 gününde başlayan propaganda süresi dışında 13.9.1991 gününde meydana gelen olaya, 298 sayılı Yasa'nın iptali istenen değişik 60. maddesi uygulanamaz.
Bir mahkemenin Anayasa'ya aykırı görerek iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götüreceği yasa kuralının bakmakta olduğu davada uygulanacak kural olması, Anayasa'nın 153. maddesinin birinci ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesinin birinci fıkrasının gereğidir. Bu zorunluluğa aykırı başvuruların kabulü olanaksızdır. Bakmakta olduğu davada uygulanması söz konusu olmayan bir kuralın iptalini istemeye mahkemeler yetkili değildir.
İtiraz yoluna başvuran yerel mahkemenin istemi bunedenle reddedilmelidir.
SONUÇ :
Anayasa'nın 152. maddesinin birinci fıkrası ile 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddesi karşısında uygun bulunmayan İtirazın başvuran mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE, Güven DİNÇER ile Servet TÜZÜN'ün karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
3.3.1992 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör ÖZDEN
Başkanvekili
Güven DİNÇER
Üye
Servet TÜZÜN
Mustafa ŞAHİN
İhsan PEKEL
Selçuk TÜZÜN
Ahmet N. SEZER
Erol CANSEL
Yavuz NAZAROĞLU
Haşim KILIÇ
Yalçın ACARGÜN
KARŞIOY YAZISI
Özel nitelikteki bazı tür cezai hükümlerin uygulanması belirli hukuk rejimleri içinde mümkündür. Bu tip cezai hükümleri düzenleyen kanunlardaki fevkalade ve zaman sınırlı hukuki rejimlerin yürürlüğe konulması ile bunların getirdiği cezai yaptırımlar uygulanabilirlik kazanırlar. Milli korunma, sıkıyönetim ve olağanüstü hal uygulamalarını düzenleyen yasalar bu konuda örnek gösterilebilirler.
Seçimleri düzenleyen yasalardaki cezai hükümlerin bir bölümünün süreklilik göstermesine karşın bir bölümü de yalnız yasalarla tesbit edilen seçim süreleri içindeki olaylarla sınırlı olarak uygulama alanına sahiptirler.
Bir ceza kuralının zaman içindeki uygulanabilirliğini ve türünü tartışmak toplum adına ceza verme yetkisini kullanarak karar veren ve o hükmü uygulayan mahkemeye ve yargı düzenine aittir.
Anayasa yargısında uygulanacak kural kavramı, hukuki uyuşmazlığın çözümündeki temel kural anlamındadır. Ceza mahkemesinin uygulayacağı kural, propaganda yasağıdır. Bu yasağın seçim süresi ile sınırlı olup olmadığı türünde bir yorum, ceza yargılaması ile ilgili bir konudur. Anayasa yargısında uygulanacak kural araştırması anlamında bile olsa davayı karara bağlayacak mahkemenin yerine geçerek ceza davasının sonucunu tayin edecek tarzda karar verilemez.
Seçimi düzenleyen yaptırımların bütünü içinde uyuşmazlık konusu olayda mahkemece bir mahkûmiyet karan verilebilir veya verilmeyebilir. Ancak, hükme esas olan kural iptali istenen kuraldır.
Bu sebepten iptali istenen kuralın uyuşmazlıkta uygulanacak kural olmadığı yolunda verilen karara karşıyız.