ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı :1991/36
Karar Sayısı : 1991/35
Karar Günü : 8.10.1991
R.G. Tarih-Sayı :12.12.1991-21079
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Boyabat Ağır Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU:12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle
Mücadele Kanunu"nun geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
Anayasa'nın 2. ve 10. maddesine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
Zor kullanmak suretiyle ırza geçmek suçundan sanık Y.A., Boyabat
Ağır Ceza Mahkemesi'nin 20.2.1991 günlü, Esas 1990/50, Karar 1991/7 sayılı
hükmüyle Türk Ceza Yasası'nın 414/2., 55/3., 59/2. maddeleri uyarınca 5 yıl 6
ay 20 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
Irza geçmek, kızlık bozmak, kaçırmak alıkoymak suçlarından sanık
H.S. ise aynı Mahkemenin 21.11.1990 günlü, Esas 1988/39, Karar 1990/54 sayılı
hükmüyle Türk Ceza Yasası'nın 414/1., 80., 418/2., 59/2., 430/2. ve 59/2.
maddeleri uyarınca 6 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmıştır.
Her iki hükümlü hakkındaki kararlar yöntemine uygun biçimde kesinleşmiştir.
Boyabat cezaevinde, hükmedilen bu cezalarını çekmekte olan
hükümlüler, Boyabat Cumhuriyet Başsavcılığı'na birer dilekçe ile başvurarak
3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası'nın geçici 1. maddesi gereğince cezalarının
1/5'ini çektiklerinde şartla salıverilmeleri gerektiğini, oysa süre
belgelerinde şartla salıverilme tarihlerinin, aynı Yasa'nın geçici 4.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi gereğince cezalarının1/3'ünü
çekmelerinden sonra şartla salıverilmeleri gerekir biçiminde belirlendiğini,
bunun ise Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürerek 3713 sayılı Yasa'nın 4.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptalinin istenmesi gerektiğini
bildirmişlerdir.
Buistemler üzerine, anılan Yasa kuralının Anayasa'nın 2. ve 10.
maddelerine aykırı olduğu yolundaki Boyabat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın
düşüncesini de alan Boyabat Ağır Ceza Mahkemesi, 3713 sayılı Terörle Mücadele
Yasası'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptali için
26.9.1991 gününde itiraz yoluna başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A- İPTALİ İSTENEN YASA KURALI :
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun Geçici 4.
maddesinin iptali istenen (b) bendini içeren birinci fıkrası aynen şöyledir :
"GEÇİCİ MADDE 4.- 8.4.1991 tarihine kadar;
a) Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile
bu suçlara iştirak edenler,
b) Türk Ceza Kanunun 125, 146 (son fıkra hariç), 403, 404/1, 405,
406, 407, 414, 416/ilk ve 418 inci maddelerine giren suçları işleyenler,
c) Türk Ceza Kanunun ikinci kitabının "Devlet İdaresi
Aleyhinde İşlenen Cürümler" başlıklı üçüncü babında yer alan hükümlere
aykırı hareket edenler ile Bankalar Kanununa aykırı hareketle bankalardan
haksız ve usulsüz para alanlar, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibi Hakkında
Kanun hükümlerine muhalefet ederek menfaat temin edenler; usulsüz, yolsuz ve
gerçek dışı işlemlerle ihracat, ithalat ve yatırım teşvikleri suretiyle vergi
iadesi, prim, kredi, faiz farkı ve benzeri adlarla kamu kaynaklarından haksız
menfaat temin edenler, yukarıda belirtildiği şekilde haksız, usulsüz ve yolsuz
olarak sağladıkları menfaat karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına
bakılmaksızın ödemedikleri takdirde,
d) Askerî Ceza Kanunun 55, 56, 57, 58 ve 59 uncu maddelerine giren
suçları işleyenler,
Hakkında bu Kanunun Geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
Ancak, bu maddede sayılan suçlar dolayısı ile verilen ölüm
cezaları yerine getirilmez. Bu hükümlüler hakkında;
Ölüm cezasına hüküm giyenler 20 yıllarını; müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 15 yıllarını; diğer şahsî hürriyeti bağlayıcı cezalara
mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/3'ünü; çektikleri takdirde iyi
halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de
hesaba katılır.
Bu hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun Ek 2 nci maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz.
Geçici 2 nci madde (son fıkrasındaki Geçici 1 inci maddeye yapılan
atıf hükmü hariç) ve Geçici 3 üncü madde hükümleri, bu hükümlüler hakkında da
uygulanır."
B- DAYANILAN AYANASA KURALLARI :
1. "MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8 inci maddesi gereğince Yekta
Güngör ÖZDEN, Güven DİNÇER, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, Oğuz AKDOĞANLI, İhsan
PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL, Haşim KILIÇ ve Yalçın
ACARGÜN'ün katılmalarıyla 8.10.1991 günü yapılan ilk inceleme toplantısında;
olayın özelliği karşısında belge asıllarının gönderilmiş olmasının eksiklik
sayılmayarak işin esastan incelenmesi uygun bulunarak başvuru kararı ve ekleri,
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen Yasa kuralları ile dayanılan Anayasa
kuralları, bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. SINIRLAMA SORUNU :
Şartla salıverilme isteminde bulunan hükümlülerden Y.A. Türk Ceza
Yasası'nın 414/2 inci, H.S. ise Türk Ceza Yasası'nın 414/1., 418/2. ve 430/2.
maddesine aykırı davranışlarından hüküm giymişlerdir.
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b)
bendinde sayılan Türk Ceza Yasası maddeleri arasında 414. ve 418. maddeler de
yer almaktadır.
Mahkeme, aynı bentte yeralan Türk Ceza Yasası'nın 416. maddesinin
de iptalini istemiş olmakla birlikte adıgeçen hükümlüler hakkında bu madde
uygulanmamıştır. Başvuruda bulanan Mahkemenin önünde itiraz konusu maddenin
uygulanmasını gerektirir bir dava bulunmamakta, bu nedenle de anılan maddenin
iptali için başvuruda bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mahkeme, şartla
salıverilme istemlerini karara bağlarken 3713 sayılı Yasa'nın geçici 4.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendini, Türk Ceza Yasası'nın 414. ve 418/2.maddeleri
ile sınırlı olarak uygulama durumunda bulunmaktadır.
Bu bakımdan itiraz konusu kurallara ilişkin esas inceleme, Türk
Ceza Yasası'nın 414. ve 418/2. maddeleriyle sınırlı olarak yapılmalıdır.
B. İTİRAZ KONUSU KURALIN ANLAM VE KAPSAMI :
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının
itiraz konusu (b) bendi ile bu bentle bağlantılı kurallar şöyledir :
"GEÇİCİ MADDE 4.- 8.4.1991 tarihine kadar;
a)........
b) Türk Ceza Kanunu'nun 125, 146 (son fıkra hariç), 403, 404/1,
405, 406, 407, 414, 416/ilk ve 418 inci maddelerine giren suçları işleyenler.
c).........
d).........
Hakkında bu Kanunun Geçici 1. maddesi hükümleri uygulanmaz. Ancak
bu maddede sayılan suçlar dolayası ile verilen ölüm cezaları yerine getirilmez.
Bu hükümlüler hakkında;
Ölümcezasına hüküm giyenler 20 yıllarını; müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 15 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara
mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/3'ünü çektikleri takdirde iyi
halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de
hesaba katılır.
Bu hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun Ek 2 nci maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz.
Geçici 2 nci madde (son fıkrasındaki Geçici 1 inci maddeye yapılan
atıf hükmü hariç) Geçici 3 üncü madde hükümleri, bu hükümler hakkında da
uygulanır."
Görüldüğü gibi geçici 4. madde, şartla salıvermeye ilişkin
kuralları içermektedir. Maddenin, iyi anlaşılabilmesi için Türk Ceza
Yasası'nın, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın ve Terörle Mücadele
Yasası'nın şartla salıvermeye ilişkin kurallarıyla birlikte incelenmesi
gerekir.
Şartla salıverilmeye ilişkin genel kural, 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Yasa'nın 19. maddesidir. Bu maddeye göre, TBMM tarafından ölüm
cezalarının yerine getirilmemesine karar verilen hükümlüler 30 yıllarını;
müebbet hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer kişisel özgürlüğü
bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük sürelerinin yarısını
çekmiş ve Tüzüğe göre iyi durumlu olmaları koşuluyla istemde bulunmasalar dahi
şartla salıvermeden yararlanabileceklerdir.
Bu kuralda, 3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesiyle, 8 Nisan
1991 gününe kadar işlenen suçlar nedeniyle hükümlüler, geçici 2. maddesiyle de
tutuklular yararına değişiklikler yapılmıştır. Aynı Yasa'nın 17. maddesi, bu
tarihten sonra Yasa'nın kapsamına giren suçlardan mahkûm olanların şartla
salıvermeden yararlanabilme koşullarını ağırlaştırmıştır.
Geçici 1. maddeye göre, 8.4.191 gününe kadar işlenen suçlar
nedeniyle verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek ve bu durumda olanlar 647
sayılı Yasa'nın 19. maddesinin öngördüğü 30 yıl yerine 10 yıllarını; yaşamboyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olanlar 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin
öngördüğü 20 yıl yerine 8 yıllarını; diğer özgürlüğü bağlayıcı cezalara mahkûm
olanlar hükümlülük sürelerinin yarısı yerine beşte birini çekmekle şartla
salıverileceklerdir.
Geçici 4. madde bu kurala, birinci fıkranın (a), (b) ve (d)
bentlerinde sayılan suçlar açısından ayrıklık getirmiş, şartla salıvermeden
yararlanabilmek için çekilmesi gereken ceza süresini daha uzun tutmuştur. Bu
tür suçlar için verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek, ancak, bu
hükümlüler geçici 1. maddenin öngördüğü 10 yıl yerine 20 yıllarını; yaşamboyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükümlüler 8 yıl yerine 15 yıllarını; diğer
özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükümlüler de cezaların 1/5'i yerine 1/3'ünü çekmek
koşuluyla şartla salıvermeden yararlanabileceklerdir. Aynı maddenin birinci
fıkrasının (c) bendinde sayılan suçları işleyenlerin geçici 1. maddedeki
indirim oranlarından yararlanmaları, "haksız, usulsüz ve yolsuz olarak
sağladıkları menfaat karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına bakılmaksızın
ödemeleri" koşuluna bağlanmıştır.
Geçici 1. ve 4. maddelerden yararlanmak için ilgilinin iyi durumlu
olup olmadığına bakılmayacaktır.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde, bu Yasa'da
terör suçlarından sayılan eylemler sonucu, memur ve kamu görevlilerini
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler ya da öldürmeye kalkışanlarla bu
suçlara katılanlardan söz edilmektedir.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu (b) bendinde
ise, sayılan suçları işleyenler, başka bir koşul aranmaksızın doğrudan madde
kapsamına girmektedirler.
Bu bentte öngörülen suçlar -ilk üçü dışında- terör suçu
niteliğinde olmayan, uyuşturucu maddeye, ırza geçmeye ilişkin suçlardır. Buna
karşılık, terör suçu niteliğindeki kimi suçlar madde kapsamı dışında bırakılmıştır.
C. "AF"FIN,"ŞARTLA SALIVERME"NİN ve İTİRAZ
KONUSU KURALLA GETİRİLEN DÜZENLEMENİN HUKUKSAL NİTELİKLERİ :
itiraz konusu kuralın, Anayasa'ya uygunluk yönünden incelenmesine
geçilmeden önce, hukuksal nitelliğinin irdelenmesine; bunun doğru biçimde yapılabilmesi
için de öncelikle "şartla salıverme" ve "af" kurumları
üzerinde durulmasına gerek görülmüştür :
1. Şartla Salıverme :
Şartla salıverme, cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi,
başka bir deyişle, cezaevindeki tutum ve davranışıyla (iyi durumuyla) topluma
uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün ödüllendirilmesidir. Suçlunun
kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık
duyması ve bunu iyi davranışlarıyla kanıtlaması durumunda, cezaevinde daha
fazla kalması gereksiz olabilir. Bu durumda, infaz sistemindeki etkili araç,
şartla salıvermedir. Şartla salıvermenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir
süre çekilmiş olması, hükümlünün, bu süre içinde iyi durum göstermesi, şartla
salıverildikten sonra gözetim altında kalması veşartla salıvermenin gereklerine
uyulmaması durumunda şartla salıverme kararının geri alınabilmesidir.
2. Af :
Ceza hukukunda, kamu davasını ve cezayı düşüren bir neden olarak
kabul edilen "af", nesnel ceza yasaları öznel durumlara uygulanırken
ortaya çıkabilecek kimi uygunsuzlukların giderilmesinde, başka bir deyişle
cezanın, yasakoyucunun öngörmediği ya da öngörülenden daha şiddetli bir sonuç
verdiği durumlarda gerekli olabilir. Af, kimi zaman ceza siyasetinin uygulama
aracı olarak da düşünülebilir: Toplumdaki çatışmaların unutulması, kin
duygularının kökleşmesinin önlenmeye çalışılması gibi. Ayrıca, cezaevlerinin
durumları ve adlî hatâların giderilmesi gibi nedenler affı gerekli kılabilir.
Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla
birlikte ortadan kaldırır (Türk Ceza Yasası, Madde 97).
Özel af ise, yalnızca cezaya etkili olan aftır. Hükmolunmuş cezayı
kaldırır, azaltır ya da başka bir cezaya çevirir (Türk Ceza Yasası, Madde 98).
3. İtiraz Konusu Kuralın Hukuksal Niteliği :
3713 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin başlığı "şartla
salıverme"dir. Başka bir deyişle, bu Yasa kapsamına giren suçlardan
mahkûmiyetlerde şartla salıverme bu maddeye göre, bu maddede açıklık bulunmayan
konularda, Türk Ceza Yasası'na ve 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin birinci
fıkralarıyla ek 2. maddesi hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.
3713 sayılı Yasa'nın geçici 1., 2. ve 4. maddelerinde de şartla
salıvermeden söz edilmektedir.
Bu geçici maddeler, 17. maddeden gerek kapsam, çekilecek süre,
gerekse iyi durumunaranmaması, tutukluların da salıverilmeden
yararlanabilmeleri nedenleriyle ayrı bir düzenleme getirmiştir. Geçici 1. ve 4.
maddeler arasında da kapsam ve şartla salıverilmeden yararlanabilmek için
çekilmesi gerekli süreler açısından farklılık bulunmaktadır. Geçici 4.
maddedeki ayrıklık dışında geçici 1. maddeden tüm suçlular yararlanabilirken,
geçici 4. madde, birinci fıkranın (a), (b), (c) ve (d) bentlerinde sayılı
kişilere maddede belirtilen koşullarla uygulanacaktır.
Geçici maddelerin ortak özelliği, bu hükümlere göre şartla
salıverilmek için "iyi hal"in aranmamasıdır. "İyi hal"
koşulunun yokluğu, 4. maddenin itiraz konusu edilen (a) ve (b) bentleriyle
getirilen düzenlemeye bir yönüyle şartlı af görünümü vermekte ise de; istemle
bağlı olmadan şartla salıverilmeden söz edilmesi, cezanın bir bölümünün
çektirilmesinin gerekliliği ve daha önemlisi, Türk Ceza Yasası'nın 17.
maddesinde koşulların oluşması durumunda şartla salıverme kararının geri
alınması olanağının bulunması, öngörülen düzenlemenin, "af"dan çok,
şartla salıvermeye benzediğini, kendisine özgü bir nitelik taşıdığını
göstermektedir.
D. ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU :
1. Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme :
İtiraz konusu kural, şartla salıvermeden yararlanabilmek için
genelde çekilmesi gereken ceza sürelerini gösteren geçici 1. maddeden ayrılmış,
bu maddede yer alan 10 yıllık, 8 yıllık, 1/5'lik ceza sürelerini, maddede
sayılan suçlar açısından, 20 yıla, 15 yıla ve 1/3'e yükseltmiştir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin kararında, 3713 sayılı Yasa'nın
geçici 1. ve 4. maddelerinde farklılığın; hakkındaki mahkûmiyet hükmü
kesinleşerek suç (eylem) ile ilişkisi kesilen ve hükümlü statüsüne giren
kişinin; aynı genel koşullar içinde cezasını çekmesi, şartla salıvermenin aynı
konumdaki tüm hükümlülere aynı biçimde uygulanması gerektiği yönündeki hukukun
genel ilkesine ve eşitlik kuralına aykırı düştüğü ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşmiş kararlarına göre, yasa önünde
eşitlik, herkesin, her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, haklı
nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir.
Ancak, aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Konunun eşitlik yönündenincelenebilmesi için, itiraz konusu kuralla getirilen
düzenlemenin geçici 1. maddeye göre ayrılık taşımasının haklı bir nedenin olup
olmadığının belirlenmesi gerekir.
Suçlu topluma uyum güçlüğü gösteren ve uyumsuzluğunu suç işlemekle
açığa vuran kimsedir. Cezanın caydırıcılığı ve suçlunun topluma uyum
sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması, ceza
politikasının temel ilkesini oluşturur. Toplumun suça verdiği önem ve suçun
ağırlığı, cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırılmasınaesas olur. Bu
husus, devletin cezalandırma politikasına uygun olarak yasakoyucunun bu
konudaki değerlendirmesi ve takdiriyle belirlenir.
Ancak, cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın,
suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir
programın uygulanmasını gerektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden
olan psikolojik, çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz
programı içinde giderilerek, suça yeniden yönelmesini önlemektir. Bu program,
suça göre değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen
iyi durumuna göre düzenlenecektir. Bu da infazın, mahkûmların işledikleri
suçlara göre bir ayırıma gidilmeden, aynı esaslara ve belirli bir programa göre
yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan
iki hükümlüden birinin sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza
çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu
doğurur ve bu iki mahkûm arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgürlüğü bağlayıcı cezanın
yasalarda belirlenecek alt sınırının infaz kurumunda geçirilmesi koşuluyla,
suçlunun kişiliğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun zamanın belirlenmesi
yönündedir. Bu yöntemde işlenen suçun, şartla salıverme açısından belirleyici
bir niteliği yoktur.
Böylece, infaz yönünden eşit ve aynı durumda bulunan mahkûmlar
arasında şartlı salıverme bakımından ayrı uygulama, Anayasa'nın 10. maddesinde
öngörülen "yasa önünde eşitlik" ilkesine uygun düşmemekte ve bu
ayrılığın haklı bir nedeni de bulunmamaktadır.
2. Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden inceleme :
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendi, kimi öğeler
getirmesi nedeniyle, madde kapsamındaki kişinin kendisine daha elverişli
koşullar sağlayabilecek daha genel nitelikteki kuraldan, başka bir deyişle
geçici 1. maddenin öngördüğü şartla salıverilmeden yararlanmasını engellediği
gibi hükümlüler arasında aynı ve ceza infaz hukukunun temel prensiplerine
aykırı uygulamalara neden olmaktadır. Suç türünden, suçlunun kişiliğinden ayrı,
tümüyle uygulama-yararlanma eşitliği kapsamına giren "indirim" de
aykırılık ve ayırımı getirmek, yasakoyucunun kesinleşmiş hükümden önceki evreye
dönük suçave suçluya göre uygulama öngörmesi "şartla salıverme"
kavramının hukuksal niteliği ile çelişir.
Böylece, sonraki Yasa'nın bir tür geçmişi kapsayan, kimi
hükümlüler bakımından çekilecek cezayı farklılaştırıp ağırlaştırarak
Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırılığı daha belirgin kılan kuralı, ceza infaz
hukukunun temel ilkelerine ve Anayasa'nın "hukuk devleti" ilkesine de
ters düşer. Türk Ceza Yasası'nın 414. ve 418/2. maddeleri yönünden iptal
edilmelidir.
3. Anayasa'nın 153. Maddesinin İkinci Fıkrası Yönünden İnceleme :
Anayasa'nın 87. maddesi ile affını öngörmediği suçlar dışında
kalan suçlar için yine Anayasa'da öngörülen af yasası çıkarma olanağı varken bu
yola gidilmeyip affedilemeyecek suçları da kapsama alan karma yapı görünümünde
ama, hukuksal niteliği açıkça suçtan bağımsız bir "şartla salıverme"
getirilmiştir.
Anayasa'nın af yasağı kapsamına aldığı suçları işleyenleri
yararlandırabilmek için "şartla salıverme" yönteminin genişletilerek
Anayasa engelinin bu adla aşılması, düzenlemenin siyasal amaçla
gerçekleştirilmiş olduğu yolundaki düşünceye ağırlık vermektedir. Anayasa'ya
karşın alınan bu sonuç, yargı organlarının, hukukun üstünlüğünü, Anayasa'nın
bağlayıcılığını ve önceliğini egemen ve etkin kılma çabası karşısında
"affedilemiyenlerin affı" olarak nitelendirilemez. Yasama organı salt
af yasası çıkarıp Anayasa'nın af dışı tuttuğu suçlara ilişmeseydi Anayasa
Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı olmadıkça suç türleri arasında farklı af süreleri
getirilmesine karışamazdı. Oysa, yasama organı Anayasa'nın yapılmasını
istemediğini "şartla salıverme" kurumu içinde yürürlüğe koyması
karşısında salt teknik hukuksal denetimi ve "eşitlik" ilkesi yönünden
iptali zorunlu kılmaktadır. Devlet, ulus, ülke yararı konusunda biribirini
doğrulayan görüşler hukuksal yorumdaki doğalaykırılıklarla değişik sonuca
ulaşabilir. İptalden, zor kullanma suretiyle ırza geçme suçlarının uygun
bulunması, hoş görülmesi ya da bu tür suçların toplum için tehlikelerinin
gözardı edilmesi anlamı asla çıkarılamaz. Sorun, cezanın çektirilmesinde suç
türünden soyutlanmış bağımsız ceza süresinde, "şartla salıverme"
yöntemlerine aykırı bulunan eşitsizliğin ve hukuka aykırılığın giderilmesidir.
Anayasa'nın 153. maddesinin ikinci fıkrasında, "Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanun koyucu gibi hareketle yeni bir uygulamaya yol açacak
biçimde hüküm tesis edemez." denilmektedir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya
aykırı bulduğu bir kuralı iptal ederek, Anayasa'ca kendisine verilen Anayasa'ya
uygunluğu sağlama işlevini yerine getirir. Mahkemenin görevi, kuşkusuz kural
koymak olmayıp Anayasa'ya aykırılığı gidermektir. Ancak, Anayasa'ya aykırı
bulunarak iptal edilen bir statü ya da kural işlemin yürürlükten kalkması yeni
hukuksal bir durum doğurur ve uygulama, bulunduğu statü içinde yürürlüğünü
sürdürür. Başka bir deyişle, her iptal kararı yeni hukuksal bir sonuca neden
olur. Bu durum, Anayasa Mahkemesi'nin kendisini yasakoyucu yerine koyduğu
anlamına gelmez. Yasama organı, iptal kararıyla ortaya çıkan hukuksal yapıyı
uygun bulmazsa, kuşkusuz Anayasal sınırlar içinde, yeni kural koyabilir ya da
yürürlükteki kurallarda değişiklik yapabilir. Anayasa'nın 153. maddesiyle
yasaklanan, yasakoyucu gibi davranarak kural koyma niteliğinde yeni bir uygulamaya
yol açacak biçimde karar alınmasıdır.
İptal kararının kaçınılmaz ve doğal sonucu olan yeni durum, yeni
görünüm, yürürlükte kalan bölüme göre ya da yürürlükten kalkan kurala göre
uygulanması gerekli, yerine getirilmesi zorunlu bir işlemdir. Afla, şartla
salıverme arasındaki hukuksal çizgiyi belirlemek, buna göre gereğini
kararlaştırmak yasakoyucunun yerine geçmek değil, kendi yetki ve görevinin
gereğini yerine getirmektir. Nitekim, 1982 Anayasası'nın 153. maddesinin
gerekçesinde, ".... eşitlik ilkesi gibi temel ilkelere aykırı olmamak
koşulu ile ...." denilerek bir aykırılık hükmünün iptalinin yasakoyucunun
istenci ile çelişse de Anayasa'ya uygun olacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin, Anayasa'ya aykırı bulduğu kuralı ya da
ayrıklık (istisna) hükmünü iptal etmesinde Anayasa'ya aykırı bir yön
bulunmamaktadır.
E- UYGULAMADA DOĞABİLECEK BOŞLUK SORUNU :
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında "kanun, kanun
hükmünde kararname veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların
hükümleri, iptal kararının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten
kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği
tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı
günden başlayarak bir yılı geçemez." denilmekte;2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Yasa'nın 53. maddesinin
dördüncü fıkrasında da "Gereken hallerde ..." ve "... hukuki
boşluğun kamu düzenini tehdit ya da kamu yararını ihlal edici mahiyette görürse
..." açıklığı yeralmaktadır.
İptal kararının uygulamada hukuksal boşluk doğurması ve yeni
düzenlemeler için zamana gereksinme duyulması durumlarında iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca belirlenmesi gerekebilir. 3713 sayılı
Yasa'nın geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin iptali,
uygulamada bir boşluk doğurmayacaktır. Bu bentler, geçici 1. maddenin getirdiği
düzenlemeye eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri yönünden aykırı bulunduğuna göre
iptal hükmüyle eşitsizlik giderilmiş olacaktır. Olayda,Anayasa'nın ve 2949
sayılı Yasa'nın öngördüğü durumlarla koşullar söz konusu değildir.
İtiraz konusu (a) ve (b) bentlerine ilişkin iptal hükümlerinin
yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca belirlenmesi, kimi kişilerin Anayasa
Mahkemesi'nce Anayasa'ya aykırı bulunan bu kurallara göre cezaevlerinde bir
süre daha kalmalarına neden olacaktır. Böyle bir düzenleme Anayasa'ya aykırı
bulununca, bu tür ayrıma giden yeni bir düzenleme olanaksız kalacağından süre
vermek gereksizdir.
Uygulamada hukuksal bir boşluk doğmayacağına göre, iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca kararlaştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Erol CANSEL ve Haşim
KILIÇ bu görüşlere katılmamışlardır.
VI- SONUÇ .
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun;
A- Olayın özelliği karşısında belge asıllarının gönderilmiş
olmasının eksiklik sayılmayarak esas incelemeye geçilmesine ve geçici 4.
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline yönelik itiraza ilişkin
esas incelemenin Türk Ceza Yasası'nın 414. ve 418/2. maddeleri hükümleriyle
sınırlı olarak yapılmasına OYBİRLİĞİYLE,
B. Sınırlama kararı uyarınca incelenen geçici 4. maddesinin
birinci fıkrasının (b) bendinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve Türk Ceza
Yasası'nın 414 ve 418/2. maddeleri yönünden İPTALİNE, Servet TÜZÜN, Mustafa
ŞAHİN, İhsan PEKEL, Erol CANSEL ile Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
8.10.1991 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
|
|
|
|
|
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
Oğuz AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan PEKEL
|
|
|
|
|
|
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
|
|
|
|
|
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Dava konusu 12/4/1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele
Kanunu"nun geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin Anayasa'ya
aykırı olmadığına dair görüşümüz, aynı konuya ilişkin olarak 19/7/1991 günlü,
Esas: 1991/15, Karar: 1991/22 sayılı ve Resmî Gazete'nin 31/7/1991 günlü, 20946
sayılı nüshasında yayımlanan karara ekli karşıoy yazısında ayrıntılı olarak
açıklandığı cihetle, burada yinelenmesine gerek görmüyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa Mahkemesi'nin 31.7.1991 günlü, 20946 sayılı Resmî
Gazete'de yayımlanan Esas. 1991/15, Karar: 1991/22 sayılı kararındaki karşıoy
yazımda belirttiğim gerekçelerle bu kararda da çoğunluk görüşüne katılmadım.
KARŞIOY
YAZISI
3713 sayılı Yasa ile getirilen şartla salıvermede, cezanın
çekilmiş olması gereken bölümü demokratik ülkelerde 1/3-3/4 arasında iken 1/5'e
düşürülmüştür. Ayrıca iyi halli hükümlü olma kaydı da kaldırılmıştır.
Böyle bir düzenlemeyi evrensel hukuk düzeninde normal bir şartla
salıverme olarak kabul etmek olanaksızdır. Önemli olan hükümlünün
salıverildikten sonra topluma zararlı bir eylemi olmıyacağından bir ölçüde emin
olunması gerekir. Suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışları ve iyi hali
nazara alınmadığına göre suça yeniden yönelmeme güvencesi hiç kalmamaktadır.
Bu biçim bir düzenlemedeeşitlik ilkesini kamu düzeni ve yararını
göz önünde bulundurmadan uygulamak hukukun genel ilkelerine aykırı olur.
Anayasa'nın eşitlik ilkesinin çiğnenmiş sayılabilmesi, eşitliği bozar gibi
görünen kuralın, herhangi bir kamu yararına veya haklı bir nedenedayanılmadan
getirilmiş olmasına bağlıdır. Esasen normal şartla salıvermede iyi halli olma
şartı arandığı için hükümlüler arasında cezanın çekilen miktarına göre eşitlik
söz konusu değildir. İyi halli olmanın nazara alınmadığı ve cezanın çekilme
süresininçok düşük tutulduğu adeta af niteliğinde olan söz konusu şartla
salıvermede benzeri suçları işleyenler yönünden cezanın çekilmiş olan bölümü
için eşitlik ilkesinin gözönünde bulundurulmasının gereği üzerinde durulsa
bile, toplum ve insanlık için felâket halini alan bazı suçları işleyenlerin
topluma yeniden vereceği zararları hiç değilse olabildiğince önlemek hukuka
saygının gereğidir.
Irza geçme suçlarının toplumumuza olan zararları, insanlarımıza
verdikleri elem ve yıkıntılarla zaman zaman ülke dışına da taşan itibar kırıcı
ve yüz kızartıcı neticeleri gözardı edilemez. İnceleme konusu düzenlemede iyi
halli olma şartı kaldırıldığından kamu düzeni ve huzuru yönünden diğer suçlara
nazaran farklılık gösteren bu suçlar için normal olmıyan bir şartla salıvermedecezanın
çekiliş süresinin, caydırıcılık ve güvenirlilik yönünden diğer suçlara nazaran
makul farklılık içinde düzenlenmesi, toplum düzeni ve kamu yararı yönünden
haklı nedenlere dayalı ve eşitlik uygulamasının bir istisnası olarak
görülmektedir. Anayasa'yave hukuka aykırı bir yönü yoktur.
Bu nedenle iptal kararını oluşturan çoğunluk görüşüne
katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
I. 3713 sayılı Kanun'a göre getirilmiş olan şartlı salıverme, 647
sayılı Kanun'da tarifini ve düzenlenmesini bulan şartlı salıvermeden farklı,
kendine özgü kuralları olan bir tahliye türüdür. Nitekim 647 sayılı Kanun'nun
19. maddesi "TBMM tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar
verilenler 30 yıllarını, müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını;
diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük
süresinin ½ sini çekmiş olup da Tüzüğüne göre İYİ HALLİ hükümlü niteliğinde
bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şahsî şartla salıverilirler,
hükmünü koymuştur. Bumaddeden anlaşıldığı gibi şartlı salıvermeden
yararlanmanın iki şartı bulunmaktadır.
A) 1. Ölüm cezası yerine getirilmemesi TBMM'nce kararlaştırılanların
30 yılını,
2. Ağır hapis cezasına hükümlülerin 20 yılını,
3. Diğer şahsî hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş
olanların hükümlülük süresinin ½ sini çekmiş olmaları;
B) Tüzüğüne göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulunmaları.
12.4.1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (R.G.
20843) cezaların infazını düzenleyen üçüncü bölümünün 17. maddesiyle "bu
kanunun kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar"ın cezalarının infaz
süreleri ve iyi halli olmaları ile ilgili bazı değişiklikler getirdi: Nitekim
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun'un 19. maddesine göre TBMM'nce
ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenlerin 30 yıllarını
doldurmaları şartı, 3713 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile 36 yıla; müebbet hapis
cezasına hükümlülerin 20 yıllarını doldurmaları şartı 30 yıla; diğer şahsı
hürriyeti bağlayıcı cezaların ½ sini çekmeleri şartı ise 3/4 e çıkarılmış;
şartlı salıvermenin diğer unsuru olan "iyi hallı hükümlü olma" şartı
bu madde de yer almıştır.
Buna mukabil, 647 sayılı Kanun'un 19. maddesinin son fıkrasında;
şartlı salıvermeyi engelleyen fillerin miktarı ve türü 3713 sayılı Kanun'un 17.
maddesinin 2. fıkrasıyla değişikliğe uğramış; iki defa firar veya iki defa
cezaevi yönetimine karşı ayaklanma yerine bu fiillerin bir defa işlenmesi
şartlı salıvermeyi engeller kabul edilmiş ve hücre hapsi veya katıksız hapis
türünden dörtdefa disiplin cezası alma şartı yerine, üç defa hücre hapsi cezası
almanın şartlı salıvermeyi önleyeceği hükme bağlanmıştır.
Kanunun geçici 7. maddesi, 17. madde hükmünün 3713 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girmesinden sonra, bu suç türüne göre istisna getirilmiş kanun
kapsamına giren suçları işleyenler hakkında uygulanacağını belirtmiştir. Bu
suretle kanunun 17. maddesi, kanun kapsamındaki fiilleri, yürürlük tarihi olan
12.4.1991 den itibaren işleyenlerin şartlı tahliyelerini, 647 sayılı Kanun'un
19. maddesindeki düzenlemeye göre, aleyhe olarak daha ağır şartlara bağlamış ve
şartlı salıvermedeki sürelerin tesbitinde suç türünü esas almıştır.
3713 sayılı Kanun'un Geçici 1 ve Geçici 4. maddeleri, 8.4.1991
tarihine kadar işlenen suçlar nedeniyle mahkûm olanların şartlı tahliyeleri
için çekmeleri gereken ceza sürelerini, 647 sayılı Kanun'un 19. ve 3713 sayılı
Kanun'un 17. maddelerindeki sürelerden farklı olarak fakat hükümlünün lehine
kısaltma yapmak suretiyle yeniden düzenlemiştir. Nitekim, geçici 1. madde,
verilenölüm cezalarının yerine getirilmeyeceğini; 647 sayılı Kanun'un 19.
maddesine göre şartlı salıverme için çekilmesi öngörülen cezanın 10 yılını;
müebbet ağır hapis için çekilmesi öngörülen cezanın 8 yılını; diğer sahsî
hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm olanların bu cezanın beşte birini çekmek ve
iyi halli olup olmadıkları da aranmamak suretiyle talepleri olmaksızın şartla
salıverileceklerini hükme bağlamıştır. Geçici 4. madde ise yine 8.4.1991
tarihine kadar a, b, c, d, fıkralarındaki suçları işlemiş olanlara geçici 1.
madde hükümlerinin uygulanmayacağını (yani bu maddedeki infaz sürelerinin
indiriminden yararlanamıyacaklarını); ancak, ölüm cezasına hüküm giyenlerin 20
yıllarını (geçici 1. maddede 10 yıl) müebbet ağır hapse hükümlülerin 15
yıllarını (geçici1. maddede 8 yıl), diğer hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm
edilmiş olanların hükümlülük sürelerinin 1/3 ünü (geçici 1. maddede 1/5 ini)
çektikleri taktirde iyi halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri
olmadan şartla salıverilmelerini öngörmektedir.
II. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, kanunkoyucu 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu'nun 17 ve geçici 1, 2, 4. maddeleri ile gerek tutuklu
sanıklar gerekse hakkında mahkûmiyet hükmü kesinleşip suç ile ilişkisi kesilen
ve hükümlü statüsüne giren kişilerin cezalarının infazı sürelerinden lehlerine
olarak bazı indirimler tanımış ve iyi halli hükümlü olma şartını da kaldırarak
kanunda belirlenen infaz süreleri dolanların derhal tahliyesini sağlamak
istemiştir. Aslında Anayasa'nın 87. maddesi, 14. maddedeki fillerden (yani
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma, Türk Devletinin ve
Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürme, temel hak ve hürriyetleri yok etme,
Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfındiğer
sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlama vb. amaçlarla Anayasa'da yer alan
hak ve hürriyetleri kullanarak) suç işleyen ve hüküm giyenler hakkında genel ve
özel af çıkarılamıyacağını hükme bağlamıştır. Bununla beraber TBMM bu gibi
suçlular hakkındaki af çıkarma yasağını aşabilmek için 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu'na ithal ettiği geçici 1. 2, 4. maddelerle şartlı tahliyelerini
sağlamak istemiştir. bu sonucun alınabilmesi için de şartlı tahliyede cezaların
bir kısmının çekilmiş olması şartıyanında, ayrıca iyi halli hükümlü olma şartı
da kaldırılmıştır. bu suretle şartlı tahliye benzeri, ve af niteliği de
taşımayan sui generis bir düzenleme ortaya çıkmıştır.
Aslında cezasını bir süre çekerek tahliye edilecek hükümlüler
arasında, hatta aynı suçtan aynı süre ceza almış olsalar ve aynı miktarlarda
cezalarını çekmiş olsalar da, aynı anda tahliyelerini önleyen yani eşitlik
kuralının önüne geçen en önemli faktör iyi halli hükümlülüktür. Nitekim Ceza
İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin yönetimine veCezaların İnfazına Dair
Tüzüğün 178-182. maddeleri bir hükümlünün iyi hal kararının alınmasını, sicil
ve gözlem fişine göre kurumun düzenine karşı tutumunun, pişman olup
olmadığının, istekli çalışıp çalışmadığının, kurum yönetimine karşı
davranışının, arkadaşlarıyla iyi geçinip geçinmediğinin, iyileştirme ve eğitim
çalışmalarına uyumunun kurum müdürünce değerlendirilmesine ve disiplin
kurulunca değerlendirmenin uygun bulunmasına bağlamıştır. Ayrıca ilgili mahkeme
de şartla salıvermeyi uygun bulmalıdır. Budurumda, aynı suçtan hüküm giymiş ve
aynı süre cezasını çekmiş iki hükümlüden biri iyi halli diğeri ise iyi hal
şartlarını henüz taşımadığı kanaatına varılırsa yalnız iyi hallisi şartlı
salıvermeden yararlanabilecektir. Halbuki 3713 sayılı Kanun'un geçici1. ve 4.
maddelerine göre öngörülen infaz sürelerini dolduranlar iyi halli olmaları
aranmaksızın şartlı tahliyeden yararlanacaklardır. İyi halli olma şartı kaldırılarak
bu bakımdan mahkûmlar arasında eşitlik sağlanmak istenmiştir.
III- Anayasa'nın 10. maddesine göre eşitlik kuralı açısından
geçici 4. maddenin (b) bendinin Ceza Kanunu'nun 146. maddesi (son fıkra hariç)
ile sınırlı olarak incelenmesi: 4. Kolordu Komutanlığı nezdinde kurulu
sıkıyönetim (1) numaralı Askerî Mahkemesi 30.4.1991 tarihli kararıylaAnayasa
Mahkemesi'ne başvurmuş ve 3713 sayılı Kanun'un önündeki davada uygulanacak
hüküm niteliğindeki geçici 4. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin geçici 1. maddeye
göre eşitsizlik yarattığını ileri sürerek iptalini istemiştir.
Anayasa Mahkemesi'nce verilen sınırlama kararına göre, davada
uygulanacak hüküm geçici 4. maddesinin (b) bendindeki Ceza Kanunu'nun 146.
maddesi (son fıkra hariç)dir. İtiraz eden Mahkemeye göre; geçici 1. maddeyle bu
maddeye istisna getiren geçici 4. madde karşılaştırıldığı zamaneşitsizlik şöyle
ortaya çıkmaktadır.
Geçici 4. maddenin (b) bendindeki TCK'nun 146. maddesine göre
cezalandırılan hükümlü ölüm cezasına çarptırılmışsa 20 yılını; müebbet hapis
cezasına çarptırılmışsa 15 yılını; şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya hüküm
giymişse hükümlülük süresinin 1/3 ünü çekmişse, iyi halli olup olmamasına
bakılmaksızın ve talebi gerekmeksizin şartla salıverilir. Buna mukabil, geçici
1. maddeye göre hükümlü ölüm, müebbet ağır hapis diğer hürriyeti bağlayıcı
cezalardan birine hüküm giymişsesırasıyla cezasının 10 yıl, 8 yıl, 1/5 ini
çektikten sonra, iyi halli olup olmadığına bakılmaksızın ve talebi de olmadan
şartla salıverilir.
Eşitsizlik yarattığı iddia edilen bu fark, geçici 4. maddenin
öngördüğü infaz ve şartlı salıverme sürelerinin suçun türünün esas alınmasından
geçici 1. maddedeki infaz ve şartlı salıverme süreleri ise, cezanın türü esas
alınarak hesap edilmesinden ileri gelmektedir.
İnfaz ve şartlı salıverme süresinin suçun türü esas alınarak
hesaplanmasının Anayasa'ya aykırılıkla bir ilişkisi olmaması gerekir. Esasen
3713 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinin (b) bendinde sayılan TCK 125, 146
(son fıkra hariç), 403, 404/1, 405, 406, 407, 414, 416 ilk ve 418. maddelerine
giren suçları işleyenlerin, suçun niteliğine göre, infaz sürelerinidoldurup
şartlı salıverilmeleri yeni bir çözüm olmayıp, önceden beri infaz sistemimizde
uygulaması olan bir düzenlemedir. örneğin Ceza Kanunu'nun 16. maddesi ilk
düzenleme biçimiyle yalnız üç yıldan fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya hüküm
giyenlerin şartlasalıvermeden yararlanacaklarını; çekilmesi gereken sürenin
hapis için ½; ağır hapis için ' olduğunu; ancak öldürme, gasp, hırsızlık gibi
suçlardan mahkûm olanların şartla salıverilmiyeceklerini hükme bağlamaktaydı.
3038 sayılı Yasa da suçu ne olursa olsun,tüm hükümlülerin şartlı
salıverilecekleri kuralını getirmekle beraber, bazı suçları işleyenlerin daha
geç tahliyesini öngörmekteydi. Yine, 647 sayılı Yasa 19. maddesinde ilke
olarak, TBMM'nin ölüm cezasının yerine getirilmemesine karar verdiği hükümlünün30
yılını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün 20 yılını; diğer hürriyeti
bağlayıcı cezalara mahkûm olanların, hükümlülük sürelerinin ½ sini çekmeleri ve
iyi halli olmaları durumunda şartla salıvermeden yararlanacaklarına dair hüküm
koymakla beraber sonfıkrasında belli disiplin suçunu belirli miktarlarda
işleyen hükümlülerin şartlı salıvermeden yararlanamıyacakları ifade edilmiştir.
Bu hüküm iyi halin belirlenmesinde etkili olmak üzere disiplin suçunun türünü
esas alarak infaz süresinden indirim yapılması imkanını ortadan kaldırmaktadır.
Şartlı salıverme sürelerinin suçun niteliğine göre hesaplanması ve hangi
suçların bu kapsama gireceği kanunkoyucunun tercih ve takdirine kalmış bir
husustur. Bu takdiri kullanan kanunkoyucunun ne sebeple belli suçları bukapsama
alıp; diğer suçları kapsam dışında bıraktığı tartışmasına mahal veremeyeceği
kanaatindeyiz.
Kanunkoyucunun geçici 1. maddede şartlı salıverme sürelerini
cezanın türüne göre düzenlemesi esasen bu günkü ceza hukukunun daha ziyade
tercih ettiği bir şartlı salıverme şeklidir. Üstelik, 3713 sayılı Yasa'nın
geçici 1. maddesi (ve geçici 4. maddesi) mahkûmun iyi halli olması şartını da
aramayarak şartlı tahliyeyi daha da kolaylaştırmıştır.
IV. Şartlı salıvermede geçici 1. maddedeki ceza ölçütünden
ayrılarak geçici 4. maddede suçun türüne göre infaz sürelerinden farklı
indirimler getirilmesi Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik kuralına aykırılık
oluşturmaz. Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatlarına göre yasa önünde
eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
"Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp,
haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir
ilkedir. Gerçekten de, durum ve konumlardaki farklılık, hukuki statülerdeki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kurallar ve değişik
uygulamalar getirir" (1989/35, 1990/22, 19.7.1990 tarihli Anayasa Mahkemesi
kararı, R.G. 21.3.1991, sayı: 20821, S-25).
Geçici 4. maddenin (b) bendindeki suçları işleyenlerin, geçici 1.
maddedeki suçları işleyenlere göre infaz sürelerinden daha az indirime haklı
görülmeleri, bir eşitsizlik olarak değerlendirilemez. Zira iki maddenin dayandığı
ölçütler birbirinden farklıdır; biri cezayı esas alarak indirim sürelerini
hesaplamakta; diğeri ise suçu dikkate alarak farklı indirim süreleri
koymaktadır.
Kanunkoyucu, geçmişteki uygulamalarda da bu ölçütlere göre infazda
farklı indirim süreleri konduğu ve bazı tür eylemler için indirimde cezaların
değil; suçun türünün esas alındığın gerçeğinden hareket etmiştir.
Bu suretle, iki farklı türde infaz sürelerinden indirim
düzenlemesi yapılmıştır. Ölçütler farklı olduğundan, geçici 1. madde ile geçici
4. maddenin (b) bendinin içeriğindeki anılan cezalar ve suçlar arasında bir
karşılaştırma yapmak ve eşitlik kuralına göre tartışmak olanağı yoktur. Nitekim
Anayasa Mahkemesi, yukarıda anılan kararında da Anayasa'nın 10. maddesindeki
öngörülen eşitliği böyle anlamaktadır.
V. Konuya bir de, Kanunkoyucunun farklı suçlar ve farklı cezalar
için farklı infaz indirimleri getirebileceğini açıklayan iki Anayasa Mahkemesi
kararından alıntı yaparak yaklaşmakta yarar vardır:
Yukarıda anılan, E.1989/35; K.1990/22 sayılı kararında Yüksek
Mahkeme aynen şöyle demektedir (R.G. 21 Mart 1991, No:20821, S.24):
"Anayasa'nın 38. maddesinde ceza hukuku alanında yapılacak
yasal düzenlemelerde yasakoyucunun suç ve cezalara ilişkin uyması zorunlu temel
ilkeler belirlenmiştir. Bunlar, işlendiği zaman yürürlükte bulunan yasanın suç
saymadığı bir eylemden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağı, kimseye suçu
işlediği zaman yasada suç için konulmuş cezadan daha ağır bir ceza
verilemeyeceği, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik önlemlerinin ancak yasa ile
konulacağı, suçluluğu yargıç kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu
sayılamıyacağı, ... ceza zorunluluğu kişisel olduğu ve genel zor alım cezası
verilemeyeceği gibi ilkelerdir.
Anayasa'da bu sayılan kurallar dışında ayrıca buyurucu veya
yasaklayıcı bir kural bulunmadığından, suçlar ve cezalar hakkında gerekli
gördüğü önlemleri almak yasakoyucunun yetkisi içinde kalmaktadır. Anayasa suç
ve cezaya ilişkin olarak belirlediği bu ilkeler dışında kalan, özellikle ne tür
eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne kadar ve ne tür ceza
verileceği, nelerin cezayı ağırlaştıracağıveya hafifletici neden sayılacağı
gibi konularda bir kural koymamış, bunların saptanmasını yukarıdaki ilkeler
içinde yasakoyucuya bırakmıştır. Şu halde yasakoyucu Anayasa'ya göre kendi
yetki alanına giren bu konularda takdir hakkına sahiptir. Bu yetkiyi
kullanırken Anayasa'nın 17. ve 38. maddelerindeki ilkeleri, suçların ağırlık
derecelerini ve yeniden suç işlenmesini önleme ve suçluyu ıslah amaçlarını da
gözetecektir.
Suçlar ve cezalar açısından konulan bu ilkelerin ceza sistemini
tamamlayıcı bölümünü oluşturan infaz hukukunda da geçerli olacağı, dolayısıyla
"şartlı salıverme" kurumunun şartlarının belirlenmesinde de gözönünde
tutulması gerekeceği kuşkusuzdur.
Yasakoyucu şartla salıvermenin koşullarını, örneğin yararlanma
sürelerini, kimi suçlardan mahkûmların bundan yararlanıp
yararlanamıyacaklarını, ya da farklı biçimde yararlanabileceklerini, zaman
içerisinde toplumun gelişmesine göre, serbestçe takdir edebilecektir".
Yine, Anayasa Mahkemesi 13.3.1979 tarih ve 1979/14 sayılı
kararında da, şartlı salıvermede farklı uygulamaya yol açan itiraz konusu
hükmün Anayasa'ya aykırı olamıyacağı yorumunu yapmış ve: "şartla
salıverilme koşullarında yapılacak genel bir düzenleme ile, müebbet ağır hapis
cezasına mahkûm olanların şartla salıverilmeden yararlanabilmeleri için
çektirilmesi zorunlu ceza süresinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın, muvakkat
özgürlüğü bağlayıcı cezalara çarptırılanların şartla salıverilmesinde
çektirilmesi gerekli ceza süresi, örneğin, hükümlülük süresinin ½ sine
düşürülebilecektir. Bu doğrultuda yasal düzenlemenin eşitlik ilkesine ters
düşmeyeceğine kuşku yoktur. Çünkü böyle bir değişikliğe, uygulamadaki
aksaklıkların giderileceği ve daha olumlu sonuçlara ulaşacağı varsayımı ile
gidilecek, böylece yeni yasanın yürürlükteki düzeni iyileştirmeamacı, yapılan
değişikliğin haklı nedenlerini oluşturacaktır".
VI. Anayasa Mahkemesi'nin kısa süre önce verdiği kararların
ışığında ve yaptığımız açıklamalar karşısında; 3713 sayılı Kanun'un geçici 1.
maddesindeki infaz sürelerine göre, geçici 4. maddedeki infaz sürelerinin ayrı
tutularak daha az indirime tabî tutulmasının Anayasa'nın 10. maddesindeki
eşitlik kuralına aykırılık oluşturmadığı; kanunkoyucunun suçu esas alarak da
infaz sürelerini düzenleyebileceği, geçici 1. maddenin ceza türlerine göre
yaptığı infaz sürelerinden indirimin, geçici 4. maddenin (b) bendindeki suçlar
için yapılan indirimi etkilemiyeceği ve eşitlik kuralı açısından bu iki
maddenin karşılaştırılamıyacağı; zira düzenlemedeki temel öğelerin biribirinden
farklı olduğu; bu düzenlemelerde kanunkoyucunun takdir hakkı bulunduğu
takdirinin de objektif kriterlerinin suçlunun topluma kazandırılması ve kamu
yararı olduğu görüşüne vardığımızdan, geçici 4. maddenin (b) bendindeki Ceza
Kanunu'nun 146. maddesi (son fıkra hariç) sözcüğünü iptal eden çoğunluğun
görüşüne karşıyız.
Üye
Erol
CANSEL
|
Üye
Haşim
KILIÇ
|