ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1991/15
Karar Sayısı : 1991/22
Karar Günü : 19.7.1991
R.G. Tarih-Sayı :31.07.1991-20946
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Ankara 4. Kolordu Komutanlığı Nezdinde
Kurulu Sıkıyönetim (1) Numaralı Askeri Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "TERÖRLE
Mücadele Kanunu"nun geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bentlerinin, Anayasa'nın 2.ve 10. maddelerine aykırılığı savıyla iptali
istemidir.
l-OLAY:
1975-1981 yılları arasında, çeşitli eylemleriyle, "Türkiye
Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını veya bir kısmını tağyir ve
tebdil veya ilgaya ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini
ıstaka veya vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs" ettikleri ve yasa
dışı Devrimci-Yol örgütü üyesi oldukları savıyla sanıklar hakkında,
Ankara-Çankırı-Kastamonu İlleri Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı'nın
26.2.1982, 17.3.1981 ve 24.6.1983 günlü iddianameleri ile, Türk Ceza Yasası'nın
146/1. maddesi uyarınca cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açılmıştır.
Sıkıyönetim Mahkemesi'nin Esas: 1982/50 sayısına kayıtlı ve
birleşen dosyalarla birlikte sanık sayısı 723'e ulaşan kamu davası, 19.7.1989
gününde sonuçlandırılmış, suçlu görülen kimi sanıkların, Türk Ceza Yasası'nın
146/1.maddesi uyarınca idamlarına, kimilerinin ise 146/ 1. ve 59.maddeleri
uyarınca müebbet ağır hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.
Dava gerekçeli kararın yazımı aşamasında olup verilen hükümler henüz
kesinleşmemiştir.
Halen Ceyhan Kapalı Cezaevi'nde üzerlerine atılı suçlardan tutuklu
bulunan kimi sanıklar da, 12.4.1991 günlü, 3713 sayılı " Terörle Mücadele
Kanunu"nun yürürlüğe girmesi üzerine 22.4.1991 günlü ortak dilekçeleriyle
bu Yasa'nın kendilerine de uygulanmasını ve "tutukluluklarının sona
erdirilmesini" istemişlerdir.
Sanıkların istemleri konusunda Askeri Savcılığın görüşünü alan ve
sanıkların dilekçelerinde ileri sürdükleri ve Savcılıkça da paylaşılan
Anayasa'ya aykırılığa ilişkin savın ciddi olduğu kanısına varan ve esasen aynı
görüşte olan Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi, uygulamak durumunda olduğu, 3713
sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 4. maddesinin 1. Fıkrasının (a) ve
(b) bentlerinin, Anayasa'nın 2. Ve 10.maddelerine aykırı olduğunu ileri
sürerek, iptali için itiraz yoluna başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ:
A.İPTALİ İSTENEN YASA KURALLARI:
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici
4.maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri şöyledir.
"GEÇİCİ MADDE 4.-8.9.19911 tarihine kadar;
a)Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile
bu suçlara iştirak edenler,
b)Türk Ceza Kanununun 125, 146 (son fıkra hariç), 403,
404/1,405,406,407,414,416/ilk ve 418 inci maddelerine giren suçları
işleyenler,"
B.DAYANILAN ANAYASA KURALLARI:
1."MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru , milli
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirteilen temel ilkelere dayanan
demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
2."MADDE 10.- Herkes, dil , ırk , renk, cinsiyet siyasi
düşünce, felsefi inanç, din mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin
kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince, Yekta Güngör
ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk
TÜZÜN, Ahmet N. Sezer, Erol CANSEL, Yavuz NAZAROĞLU, Güven DİNÇER, Haşim
KILIÇ'ın katılmalarıyla 14.5.1991 günü yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işinesasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V-ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırı olduğu ileri sürülen Yasa Kuralları ile dayanılan Anayasa kuralları,
bunların gerekçeleri ve öteki yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A.SINIRLAMA SORUNU:
Salıverme isteminde bulunan sanıkların tümü, Türk Ceza Yasası'nın
146/1. maddesine aykırı davranıştan hüküm giymişlerdir. Sanıklardan biri polis
memurunun öldürülmesi olayında, azmettirme suçundan, Türk ceza Yasası'nın
146/1. ve 59. maddeleri uyarınca cezalandırılmıştır.
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin 1. fıkrasının (b)
bendinde sayılan suçlar arasında, son fıkrası dışında 146. maddede yer
almaktadır. Mahkeme, salıverme istemini karara bağlarken (b) bendini Türk Ceza
Yasası'nın 146. (son fıkra hariç) maddesiyle sınırlı olarak uygulama durumunda
bulunmaktadır. Buna karşılık (a) bendinin, koşulları varsa tümüyle uygulanması
gerekir.
Bu bakımdan itiraz konusu kurallara ilişkin esas inceleme, (b)
bendi için Türk Ceza Kanunu'nun ... 146 (son fıkra hariç).." maddesi hükmü
ile sınırlı olarak yapılmaktadır.
B. İTİRAZ KONUSU KURALLARIN ANLAM VE KAPSAMI:
3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesinin, itiraza konu edilen (a)
ve (b) bentleri ile bu bentlerle bağlantılı kurallar şöyledir:
" GEÇİCİ MADDE 4.-8.4.1991 tarihine kadar;
a)Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve
kamu görevlilerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini
yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile bu suçlara
iştirak edenler,
b)Türk Ceza Kanunu'nun 125, 146 (son fıkra hariç), 403,404/1 405
406, 407 4144, 416/ilk ve 418. maddelerine giren suçları işleyenler,
c)..............................
d)..............................
Hakkında bu Kanunun geçici 1 inci maddesi hükümleri uygulanmaz.
Ancak, bu maddede sayılan suçlar dolayısı il verilen ölüm cezaları yerine
getirilmez. Bu hükümlüler hakkında;
Ölüm cezasına hüküm giyenler 20 yıllarını; müebbet ağır hapis
cezasına hükümlüler 15 yıllarını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara
mahkum edilmiş olanlar hükümlülük süresinin 1/3 ünü; çektikleri takdirde iyi
halli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla
salıverilirler.
Bu sürelerin tayininde hükümlünün tutuklu kaldığı süreler de ,
hesaba katılır. B hükümlüler hakkında 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun Ek 2 nci maddesindeki indirim hükümleri uygulanmaz.
Geçici 2 nci madde (son fıkrasındaki Geçici 1 inci maddeye yapılan
atıf hükmü hariç) ve Geçici 3 üncü madde hükümleri, bu hükümlüler hakkında da
uygulanır."
Görüldüğü gibi, geçici 4. madde, şartla salıvermeye ilişkin
kuralları içermektedir. Maddenin, iyi anlaşılabilmesi için, Türk Ceza
Yasası'nın, Cezaların İnfazı Hakkında Yasa'nın ve Terörle Mücadele Yasası'nın
şartla salıvermeye ilişkin kurallarıyla birlikte incelenmesi gerekir.
Şartla salıverilmeye ilişkin genel kural, 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkında Yasa'nın 19. maddesidir. Bu maddeye göre , TBMM tarafından ölüm
cezalarının yerine getirilmemesine karar verilenler 30 yıllarını; müebbet ağır
hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını; diğer şahsi özgürlüğü bağlayıcı
cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük sürelerinin yarısını çekmiş ve
Tüzüğe göre iyi durumlu olmaları koşuluyla istemde bulunmasalar dahi şartla
salıvermeden yararlanabileceklerdir.
Bu kuralda, 3713 sayılı Yasa'nın geçici 4. maddesiyle, 8 Nisan
1991 gününe kadar işlenen suçlar nedeniyle hükümlüler ve geçici 2. maddesiyle
tutuklular yararına değişiklikler yapılmıştır. Aynı Yasa'nın 17. maddesi, bu
tarihten sonra bu Yasa'nın kapsamına giren suçlardan mahkum olanların şartla
salıvermeden yararlanabilme koşullarını ağırlaştırmıştır.
Geçici 1. maddeye göre, 8.4.1991 gününe kadar işlenen suçlar
nedeniyle verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek ve bu durumda olanlar 647
sayılı Yasa'nın 19. maddesinin öngördüğü 30 yıl yerine on yılların; yaşam boyu
özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum olanlar 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin
öngördüğü 20 yıl yerine 8yıllarını; diğer özgürlüğü bağlayıcı cezalara mahkum
olanlar, hükümlülük sürelerinin yarısı yerine beşte birini çekmekle şartla
salıverileceklerdir.
Geçici 4.madde bu kurala, birinci fıkranın (a),(b) ve (d)
bentlerinde sayılan suçlar açısından ayrıklık getirmiş, şartla salıverme
yararlanabilmek için çekilmesi gereken ceza süresi daha uzun tutmuştur. Bu tür
suçlar için verilen ölüm cezaları getirilmeyecek, ancak, bu hükümlüler geçici
1. maddenin öngördüğü on yıl yerine 20 yıllarını; yaşam boyu özgürlüğü
bağlayıcı cezaya hükümlüler 8 yıl yerine 15 yıllarını; diğer özgürlüğü
bağlayıcı cezaya hükümlüler de cezaların 1/5'i yerine 1/3 ünü çekmek koşuluyla
şartla salıvermeden yararlanabileceklerdir. Aynı maddenin birinci fıkrasının
(c) bendinde sayılan suçları işleyenlerin geçici 1. maddedeki indirim
oranlarından yararlanmaları, " haksız , usulsüz ve yolsuz olarak
sağladıkları menfaat karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına
bakılmaksızın" ödemeleri koşuluna bağlanmıştır.
Geçici 1. ve 4. maddeler kapsamına girmek için ilgilinin iyi
durumlu olup olmadığına bakılmayacaktır.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu (a) bendinde,
bu Yasa'da terör suçlarından sayılan eylemler sonucu, memur ve kamu
görevlilerini, görevlerini yaparken ya da sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler ya da öldürmeye kalkışanlarla bu
suçlara katılanlardan söz edilmektedir.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının itiraz konusu edilen (b)
bendinde ise, sayılan suçları işleyenler, başka bir koşul aranmaksızın,
doğrudan madde kapsamına girmektedirler.
Bu bentte öngörülen suçlar-ilk üçü dışında- terör suçu niteliğinde
olmayan, uyuşturucu maddeye, ırza geçmeye ilişkin suçlardır. Buna karşılık,
terör suçu niteliğindeki kimi suçlar madde kapsamı dışında bırakılmıştır.
C. "AF"IN, "ŞARTLA SALIVERME"NİN VE İTİRAZ
KONUSU KURALLA GETİRİLEN DÜZENLEMENİN HUKUKSAL NİTELİKLERİ:
İtiraz konusu kuralın, Anayasa'ya uygunluk yönünden incelenmesine
geçilmeden önce, hukuksal niteliğinin irdelenmesine; bunun doğru bir biçimde
yapılabilmesi için de öncelikle " şartla salıverme" ve "af"
kurumları üzerinde durulmasına gerek görülmüştür.
1.Şartla Salıverme:
Şartla salıverme, cezanın çektirilmesinin kişiselleştirilmesi,
başka bir deyişle, cezaevindeki tutum ve davranışıyla (iyi durumuyla) topluma
uyum sağlayabileceği izlenimini veren hükümlünün ödüllendirilmesidir. Suçlunun
kendisine verilen cezadan daha kısa bir sürede uslanması, eyleminden pişmanlık
duyması ve bunu iyi davranışlarıyla kanıtlanması durumunda, cezaevindedaha
fazla kalması gereksiz olabilir. Bu durumda, infaz sistemindeki etkili araç,
şartla salıvermedir. Şartla salıvermenin en önemli öğeleri, cezanın belirli bir
süre çekilmiş olması, hükümlünün, bu süre içinde iyi durum göstermesi, şartla
salıverildiktensonra gözetim altında kalması ve şartla salıvermenin gereklerine
uyulmaması durumunda şartla salıverme kararının geri alınabilmesidir.
2.Af:
Ceza hukukunda, kamu davasını ve cezayı düşüren bir neden olarak
kabul edilen"af" nesnel ceza yasaları öznel durumlara uygulanırken
ortaya çıkabilecek kimi uygunsuzlukların giderilmesinde, başka bir deyişle
cezanın, yasakoyucunun öngörmediği ya da öngörülenden daha şiddetli bir sonuç
verdiği durumlarda gerekli olabilir. Af, böylece, cezanın istenmeyen etkisini
azaltarak ceza adaletine yardımcıdır. Af, kimi zaman ceza siyasetinin uygulama
aracı olarak da düşünülebilir: Toplumdaki çatışmaların unutulması, kin
duygularının kökleşmesinin önlenmeye çalışılması gibi. Ayrıca, cezaevlerinin
durumları ve adlî hataların giderilmesi gibi nedenler affı gerekli kılabilir.
Genel af, kamu davasını ve hükmolunan cezaları bütün sonuçlarıyla
birlikte ortadan kaldırır ( Türk Ceza Yasası, madde 97)
Özel af ise, yalnızca cezaya etkili olan aftır. Hükmolunmuş cezayı
kaldırır, azaltır ya da başka bir cezaya çevirir (Türk Ceza Yasası, madde 98)
3.İtiraz konusu kuralın hukuksal niteliği :
3713 sayılı Yasa'nın 17. maddesinin başlığı " şartla
salıverme" dir. Başka bir deyişle, bu Yasa kapsamına giren suçlardan
mahkumiyetlerde şartla salıverme bu maddeye göre, bu maddede açıklık bulunmayan
konularda, Türk Ceza Yasası'na ve 647 sayılı Yasa'nın 19. maddenin birinci ve
ikinci fıkralarıyla ek 2.maddesi hükümlerine göre gerçekleştirilecektir.
3713 sayılı Yasa'nın geçici birinci, ikinci ve dördüncü
maddelerinde de şartla salıvermeden söz edilmektedir.
Bu geçici maddeler, 17.maddeden gerek kapsam çekilecek süre ve
gerekse iyi durumun aranması, tutukluların da salıverilmeden yararlanabilmeleri
nedenleriyle ayrı bir düzenleme getirmiştir. Geçici 1. ve 4. maddeler arasında
da kapsam ve şartlı salıverilmeden yararlanabilmek için çekilmesi gerekli
süreler açısından farklılık bulunmaktadır. Geçici 4. maddedeki ayrıklık dışında
geçici 1. maddeden tüm suçlular yararlanabilirken, geçici 4. madde, birinci
fıkranın (a), (b), (c), ve (d) bentlerinde sayılı kişilere maddede belirtilen
koşullarla uygulanacaktır.
Geçici maddelerin ortak özelliği, bu hükümlere göre şartla
salıverilmek için "iyi hal"in
aranmamasıdır. "iyi hal" koşulunun yokluğu, 4. maddenin
itiraz konusu edilen (a) ve (b) bentleriyle getirilen düzenlemeye bir yönüyle
şartlı af görünümü vermekte ise de; istemle bağlı olmadan şartla salıverilmeden
söz edilmesi, cezanın bir bölümünün çektirilmesinin gerekliliği ve daha
önemlisi , Türk Ceza Yasası'nın 17. maddesinde koşulların oluşması durumunda
şartla salıverme kararının geri alınması olanağının bulunması, öngörülen
düzenlemenin, "af" dan çok şartla salıvermeye benzediğini, kendisine
özgü bir nitelik taşıdığını göstermektedir.
D.ANAYASA AYKIRILIK SORUNU:
1.Anayasa'nın 10. maddesi Yönünden İnceleme:
İtiraz konusu kural, şartla salıvermeden yararlanabilmek için
genelde çekilmesi gereken ceza sürelerini gösteren geçici 1. maddeden ayrılmış,
bu maddede yer alan 10 yıllık , 8 yıllık, 1/5'lik ceza sürelerini, maddede
sayılan suçlar açısından, 20 yıla, 15 yıla ve 1/3'e yükseltmiştir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin kararında, 3713 sayılı Yasa'nın
geçici 1. ve 4. maddelerinde farklılığın ; hakkındaki mahkumiyet hükmü
kesinleşerek suç (eylem)
İle ilişkisi kesilen ve hükümlü statüsüne giren kişinin; aynı
genel koşullar içinde cezasını çekmesi, şartla salıvermenin aynı konumdaki tüm
hükümlülere aynı biçimde uygulanması gerektiği yönündeki hukukun genel ilkesine
ve eşitlik kuralına aykırı düştüğü ileri sürülmüştür.
Anayasa Mahkemesi'nin yerleşmiş kararlarına göre, yasa önünde
eşitlik, herkesin, her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp, haklı
nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir ilkedir.
Ancak, aynı durumda olanlar için ayrı düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur.
Konunun eşitlik yönünden incelenebilmesi için, itiraz konusu kurallarla
getirilen düzenlemenin geçici 1. maddeye göre ayrı olmasının haklı bir
nedeninin olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Suçlu, topluma uyum zorlukları gösteren ve uyumsuzluğunun suç
işlemekle açığa vuran kimsedir. Cezanın caydırıcılığı ve suçlunun toplumla uyum
sağlayabilmesi başka bir deyişle topluma yeniden kazandırılması, ceza
politikasının temel ilkesini oluşturur. Toplumun suça verdiği önem ve suçun
ağırlığı, cezanın farklılaştırılmasına ya da ağırlaştırmasına esas olur. Bu
husus, devletin cezalandırma politikasına uygun olarak Yasakoyucunun bu
konudaki değerlendirmesine ve takdirine göre belirlenir.
Ancak, cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın,
suçlunun topluma uyum sağlamasını ve topluma yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Bu amacın gerçekleştirilebilmesi, suça bağlı kalmadan ayrı bir
proğramın uygulanmasını gerektirir. Tüm çabalar, suçlunun uyumsuzluğuna neden
olan psikolojik, çevresel, sosyal ve kişisel etkenlerin belirli bir infaz
proğramı içinde giderilerek, suça yeniden yönelmesini önlemektedir. Bu proğram,
suça göre değil, suçlunun infaz süresince gösterdiği davranışlarına ve gözlenen
iyi durumuna göre düzenlenecektir. Bu da infazın, mahkumların işledikleri
suçlara göre bir ayırıma gidilmeden, aynı esaslara ve belirli bir proğrama göre
yapılmasını ve sonuçlarının gözlenmesini gerektirir. Aynı miktar cezayı alan
ikihükümlüden birinin, sırf suçunun türü nedeniyle daha uzun süre ceza
çektikten sonra şartla salıverilmesi, cezaların farklı çektirilmesi sonucunu
doğurur ve bu iki mahkum arasında eşitsizliğe neden olur.
Şartla salıvermede çağdaş eğilim, özgürlüğü bağlayıcı cezanın
yasalarla belirlenecek
Bir alt sınırının infaz kurumunda geçirilmesi koşuluyla, suçlunun
kişiliğindeki gelişmeleri gözleyerek uygun zamanın belirlenmesi yönündendir. Bu
yöntemde işlenen suçun, şartla salıverme açısından belirleyici bir niteliğiyoktur.
Böylece, infaz yönünden eşit ve ayını durumda bulunan mahkûmlar
arasında şartlı salıverme bakımından ayrı, Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen
yasa önünde eşitlik ilkesine uygun düşmemekte ve bu ayrılığın haklı bir nedeni
de bulunmamaktadır.
2.Anayasa'nın 2. Maddesi Yönünden İncelenmesi:
Konu, geçici 4. maddenin birinci fıkrasının, "Bu Kanunda
terör suçlarından sayılan eylemler sonucu memur ve kamu görevlilerini
görevlerini ifa ederken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini
yapmalarından dolayı öldürenler veya öldürmeye teşebbüs edenler ile bu suçlara
iştirak edenler", biçimindeki (a) bendi yönünden özellik göstermektedir.
Bu kural, "Bu Kanunda terör suçlarından sayılan eylemler",
kamu görevlilerini görevlerini yapmalarından dolayı öldürenler" gibi suçun
işlendiği anda mevcut olmayan yeni öğeler getirmiş ve bu bent kapsamı içinde
kalan hükümlülerin, durumlarının değerlendirilmesine ve şartla salıverilmede
geçici 1. maddeye göre daha az elverişli koşullara bağlı kılınmalarına neden
olmuştur.Bu durumdaki hükümlü hakkında, şartla salıverilme yönünden daha genel
ve daha elverişli olan geçici 1. madde yerine, geçici 4. maddenin birinci
fıkrasına göre uygulama yapılması, bu kişinin aynı yıla hüküm giymiş, ancak
geçici 1.maddeden yararlanabilen başka hükümlüye göre daha uzun süre ceza
çekmesine yol açmaktadır. Bu düzenleme bir bakıma, bu bent kapsamına alınan
hükümlünün cezasını arttırıcı etki yapmaktadır. Bu hükümlünün, geçici 1. madde
yerine geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına sokulması suçu
işledikten sonra yürürlüğe giren 3713 sayılı Yasa'yla yapılmaktadır. Çünkü,
"terör suçlarından sayılan eylemler" ilk kez bu Yasa'da
belirtilmiştir. Yasa'nın 3. maddesinde sayılan suçlar terör suçudur. 4.
maddesine göre ise, bu Yasa'nın uygulanmasında, bu maddede sayılan suçlar da,
1. maddede belirtilen terör amacıyla işlendiği takdirde terör suçu
sayılacaktır. Suçun işlendiği tarihte, terör suçu diye ayrı bir suç bulunmadığı
gibi, şartla salıverme yönünden de suç türlerine göre böyle birayırım yoktur.
Geçici 4. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü, kimi öğeler
getirmesi nedeniyle, madde kapsamındaki kişinin, kendisine daha elverişli
koşullar sağlayabilecek, daha genel nitelikteki kuraldan, başka bir deyişle
geçici 1. maddenin öngördüğü şartla salıverilmeden yararlanmasını engellediği
gibi hükümlüler arasında ayrı uygulamalara neden olmaktadır. Suç türünden,
suçlunun kişiliğinden ayrı, tümüyle uygulama-yararlanma eşitliği kapsamına
giren "indirim" de ayrılık ve ayrım getirmek, yasakoyucunun
kesinleşmiş hükümden önceki evreye dönük suça ve suçluya göre uygulama
öngörmesi "şartla salıverme" kavramının niteliği ile çelişir. Bir
örnek vermek gerekirse, yaşam boyu ağır hapis cezasına mahkûm iki hükümlüden
biri geçici 1. maddeye göre 8 yılcezaevinde kalmakla şartla salıvermeden
yararlanırken; suçun işlenişinden, hatta mahkumiyetten daha sonra yürürlüğe
giren bu yasa'yla işlediği suç terör suçu sayılan öteki hükümlü, 15 yıl ceza
çektikten sonra şartla salıverilecektir. Başka bir deyişle 7 yıldaha fazla
cezaevinde kalacaktır. Bu durum eşitlik ilkesine açık aykırılık
oluşturmaktadır.
Böylece, sonraki Yasa'nın bir tür geçmişi kapsayan, kimi
hükümlüler bakımından çekilecek cezayı fazlalaştırıp ağırlaştırarak Anayasa'nın
eşitlik ilkesine aykırılığı daha belirgin olan kuralı, hukuk devleti ilkesine
de ters düşer. İtiraz konusu kuralların bu yönden de iptali gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 12.4.1991 günlü, 37133 sayılı Yasa'nın
geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile (b) bendinin sınırlama
kararı uyarınca "... 146 (son fıkra hariç )..." hükmünün iptali
gerekir.
Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN,Erol CANSEL ve Haşim KILIÇ bu görüşe
katılmamışlardır.
3.Anayasa'nın 153 Maddesinin İkinci Fıkrası Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 153.maddesinin ikinci fıkrasında, "Anayasa
Mahkemesi bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tamamını veya bir hükmünü
iptal ederken, kanunkoyucu gibi hareketle yeni bir uygulama yol açacak biçimde
hüküm tesis edemez." denilmektedir.
Anayasa Mahkemesi, Anayasa'ya aykırı bulduğu bir kuralı iptal
ederek, Anayasa'ca kendisine verilen Anayasa'ya uygunluğu sağlama işlevini
yerine getirir. Mahkemenin görevi, kuşkusuz kural koymak olmayıp, Anayasa'ya aykırılığı
gidermektir. Ancak, Anayasa'ya aykırı bulunarakiptal edilen bir statü ya da
kural işlemin yürürlükten kalkması yeni hukuksal bir durum doğurur ve uygulama,
bulunduğu statü içinde yürürlüğünü sürdürür. Başka bir deyişle, her iptal
kararı yeni hukuksal bir sonuca neden olur. Bu durum, Anayasa iptali,
uygulamada bir boşluk doğurmayacaktır. Bu fıkralar, geçici 1. maddenin
getirdiği düzenlemeye eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri yönünden aykırı
bulunduğuna göre iptal hükmüyle eşitsizlik giderilmiş olacaktır. Olayda,
Anayasa'nın ve 2949 sayılı Yasa'nın öngördüğü durumlarla koşullar söz konusu
değildir.
İtiraz konusu (a) ve (b) bentlerine ilişkin iptal hükümlerinin
yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca belirlenmesi, kimi kişilerin, Anayasa
Mahkemesi'nce Anayasa'ya aykırı bulunan bu kurallara göre cezaevlerinde bir
süre daha kalmalarına neden olacaktır. Böyle bir düzenleme Anayasa'ya aykırı
bulununca, bu tür ayrıma giden yeni bir düzenleme olanaksız kalacağından süre
vermek gereksizdir.
Uygulamada hukuksal bir boşluk doğmayacağına göre , iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca kararlaştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Servet Tüzün ve Mustafa ŞAHİN bu görüşe katılmamışlardır.
VI-SONUÇ:
12.4.1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele
Kanunu"nun:
A-Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptaline
yönelik itiraza ilişkin esas incelemenin bent içeriğinde geçen Türk Ceza
Kanunu'nun "...146 (son fıkra hariç ) ..." hükmüyle sınırlı olarak
yapılmasına OYBİRLİĞİYLE,
B-Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin Anayasa'ya
aykırı olduğuna ve İPTALİNE, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN,Erol CANSEL ile Haşim
KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
C-Sınırlama kararı uyarınca incelenen geçici 4. maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde geçen Türk Ceza Kanunun'nun "...146 (son fıkra
hariç)..." hükmünün İPTALİNE, Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN,Erol CANSEL İLE
Haşim KILIÇ'ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
D-Anayasa'nın 153. maddesi ve 2949 sayılı Yasa'nın 53. maddesine
göre süre verilmesine gerek olmadığına, SERVET TÜZÜN ile Mustafa ŞAHİN
karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
19.7.1991 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Başkanvekili
Güven DİNÇER
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Haşim KILIÇ
|
Üye
Yalçın ACARGÜN
|
|
|
|
|
EK
GEREKÇE
Anayasa'nın 38 maddesinin ilk fıkrasının ikinci tümcesinde
"kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha
ağır bir ceza verilemiyeceği, " ikinci fıkrasında".... ceza
mahkûmiyetinin sonuçları konusunda da" birinci fıkra hükümlerinin
uygulanacağı belirtilmektedir.
İnceleme konusu kural , suçun işlendiği zaman mevcut olmayan yeni
öğeler getirmiş ve kesin hükme bağlanan işleri bile bu yeni öğeler açısından
değerlendirerek şartla salıverilmede daha elverişsiz koşullara bağlı
kılınmalara neden olmuştur.
İlgilinin şartla salıverme açısından daha geniş çapta avantaj
sağlayan geçici 1. madde kapsamından çıkması sonucunu doğuran bu kural, cezayı
ağırlaştırıcı bir neden niteliğindedir.
Ceza mahkûmiyetinin sonuçları, geniş anlamda "cezanın
infazını da içerdiğinden, Anayasa'nın 38. maddesinin ilk fıkrasının ikinci
tümcesindeki kural "kimseye suçu işlediği zaman yasada o suç için konulmuş
olan cezadan daha ağır bir ceza çektirilemez" anlamına da gelir.
Şartla salıverilme, suçlunun cezaevindeki "iyi hal"ini
ödüllendiren bir kurumdur.
Cezanın infazı, işlenen suçun türüne bağlı olmaksızın, suçlunun
topluma uyum sağlamasını ve yeniden kazandırılmasını amaçlar.
Her ne kadar geçici 4. maddenin (a) bendinde sayılan kişiler,
sonuç olarak şartla salıverme yönünden önceki statülerinden daha elverişli bir
konuma gelmiş iselerde, suçun işlendiği tarihte yasaların öngörmediği kimi yeni
öğelerin sonraki Yasa'yla getirilmesi nedeniyle genel kural niteliğindeki
geçici 1. maddeden yararlanamaz duruma gelmişlerdir.
Terör kavramı yeni bir öğe olarak 37113 sayılı Yasa ile
getirilmiştir. Bu bent, ilk defa bu yasa ile getirilen ve terör suçu sayılan
eylemleri, kimi kişilere karşı işleyenler yönünden şartla salıverme koşullarını
ağırlaştırmış ve bu kişilerin, aynı miktar ceza alan öteki mahkumlara oranla
suçu işledikleri zaman o suç için konulmuş cezadan daha ağır bir ceza
çekmelerine neden olmuştur.
Belirlenen nedenlerle ve doğurduğu sonuçlar itibariyle 3713 sayılı
"Terörle Mücadele Kanunu'nun Geçici 4. maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinin, eşitlik ve hukuk devleti ilkeleri yanında ayrıca Anayasa''ın 38.
maddesine de aykırı olduğu kanısındayız.
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
KARŞIOY
YAZISI
1.3713 sayılı Kanun'a göre getirilmiş olan şartlı salıverme, 647
sayılı Kanun'da tarifini ve düzenlenmesini bulan şartlı salıvermeden farklı ,
kendine özgü kuralları olan bir tahliye türüdür. Nitekim 647 sayılı Kanun'nun
19. maddesi "TBMM tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar
verilenler 300 yıllarını, müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını;
diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkum edilmiş olanlar hükümlülük
süresinin1/2 sini çekmiş olup da Tüzüğüne göre İYİ HALLİ hükümlü niteliğinde
bulundukları takdirde, talepleri olmasa dahi şahsi şartla salıverilirler,
hükmünü koymuştur. Bu maddeden anlaşıldığı gibi şartlı salıvermeden
yararlanmanın iki şartı bulunmaktadır:
A)1. Ölüm cezası yerine getirilmemesi TBMM'nce
kararlaştırılanların 300 yılını,
2.Ağır hapis cezasına hükümlülerin 20 yılını,
3.Diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş
olanların hükümlülük süresinin ½ sini çekmiş olmaları;
B)Tüzüğüne göre iyi halli hükümlü niteliğinde bulunmaları.
12.4.1991tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (R.G.20843
cezaların infazını düzenleyen üçüncü bölümünün 17. maddesiyle " bu kanunun
kapsamına giren suçlardan mahkûm olanlar" ın cezalarının infaz süreleri ve
iyi halli olmaları ile ilgili bazı değişikliklergetirdi: Nitekim 647 sayılı
Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanun'un 19. maddesine göre TBMM'nce ölüm
cezalarını yerine getirilmemesine karar verilenlerin 30 yıllarını doldurmaları
şartı, 3713 sayılı Kanun'un 17. maddesi ile 36 yıla; müebbet hapis cezasına
hükümlülerin 20 yıllarını doldurmaları şartı 30 yıla; diğer şahsı hürriyetti
bağlayıcı cezaların ½ sini çekmeleri şartı ise ' e çıkarılmış; şartlı
salıvermenin diğer unsuru olan "iyi halli hükümlü olma" şartı bu
madde de yer almıştır.
Buna mukabil, 647 sayılı Kanun'un 19. maddesinin son fıkrasında;
şartlı salıvermeyi engelleyen fiillerin miktarı ve türü 3713 sayılı Kanun'un 17
maddesinin 2. Fıkrasıyla değişikliğe uğramış; iki defa firar veya iki defa
cezaevi yönetimine karşı ayaklanma yerine bu fiillerin birdefa işlenmesi şartlı
salıvermeyi engeller kabul edilmiş ve hücre hapsi veya katıksız hapis türünden
dört defa disiplin cezası alma şartı yerine, üç defa hücre hapsi cezası almanın
şartlı salıvermeyi önleyeceği hükme bağlanmıştır.
Kanunun geçici 7. maddesi,17.madde hükmünün 3713 sayılı Kanun'un
yürürlüğe girmesinden sonra, bu suç türüne göre istisna getirilmiş kanun
kapsamına giren suçları işleyenler hakkında uygulanacağını belirtmiştir. Bu
suretle kanunun 17. maddesi, kanun kapsamındaki fiilleri, yürürlüktarihi olan
12.4.1991 den itibaren işleyenlerin şartlı tahliyelerini, 647 sayılı Kanun'un
19. maddesindeki düzenlemeye göre, aleyhe olarak daha ağır şartlara bağlanmış
ve şartlı salıvermedeki sürelerin tesbitinde suç türünü esas almıştır.
3713 sayılı Kanun'un Geçici 4. maddeleri, 8.4.1991 tarihine kadar
işlenen suçlar nedeniyle mahkum olanların şartlı tahliyeleri için çekmeleri
gereken ceza sürelerini, 647 sayılı Kanun'un 19. ve 3713 sayılı Kanun'un 17.
maddelerindeki sürelerden farklı olarak fakat hükümlünün lehine kısaltma yapmak
suretiyle yeniden düzenlenmiştir. Nitekim, geçici 1. madde, verilen ölüm
cezalarının yerine getirilmeyeceğini; 647 sayılı Kanun'un 19. maddesine göre
şartlı salıverme için çekilmesi öngörülen cezanın 10 yılını; müebbet ağır
hapisiçin çekilmesi öngörülen cezanın 8 yılını; diğer şahsi hürriyeti bağlayıcı
cezalara mahkûm olanların bu cezanın beşte birini çekmek ve iyi halli olup
olmadıkları da aranmamak suretiyle talepleri olmaksızın şartla salıverileceklerini
hükme bağlamıştır. Geçici 4. madde ise yine 8.4.1991 tarihine kadar a, b, c, d,
fıkralarındaki suçları işlemiş olanlara geçici 1. madde hükümlerinin
uygulanmayacağını (yani bu maddedeki infaz sürelerinin indiriminden
yararlanamıyacaklarını); ancak, ölüm cezasına hüküm giyenlerin20 yıllarını
(geçici 1. maddede 10 yıl) müebbet ağır hapse hükümlülerin 15 yıllarını (geçici
1. maddede 8 yıl), diğer hürriyeti bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanların
hükümlülük sürelerinin 1/3 ünü(geçici 1. maddede 1/5 ini) çektikleri takdirde
iyihalli olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmadan şartla
salıverilmelerini öngörmektedir.
II. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, kanunkoyucu 3713 sayılı
Terörle Mücadele Kanunu'nun 17 ve geçici 1, 2, 4. maddeleri ile gerek tutuklu
sanıklar gerekse hakkında mahkûmiyet hükmü kesinleşip suç ile ilişkisi kesilen
ve hükümlü statüsüne giren kişilerin cezalarının infazı sürelerinden lehlerine
olarak bazı indirimler tanımış ve iyi halli hükümlü olma şartını da kaldırarak
kanunda belirlenen infaz süreleridolanların derhal tahliyesini sağlamak
istemiştir. Aslında Anayasa'nın 87. maddesi, 14. maddedeki fiillerden (yani
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozma, Türk Devletinin ve
Cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürme, temel hak ve hürriyetleri yok etme,
Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın
diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlama vb. amaçlarla Anayasa'da
alan hak ve hürriyetleri kullanarak) suç işleyen ve hüküm giyenler hakkında
genel veözel af çıkarılamıyacağını hükme bağlamıştır. Bununla beraber TBMM bu
gibi suçlular hakkındaki af çıkarma yasağını aşabilmek için 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanuunu'na ithal ettiği geçici 1, 2, 4. maddelerle şartlı
tahliyelerini
Sağlamak istemiştir. Bu sonucun alınabilmesi için de şartlı
tahliyede cezaların bir kısmının çekilmiş olması şartı yanında, ayrıca iyi
halli hükümlü olma şartı da kaldırılmıştır. Bu suretle şartlı tahliye benzeri,
ve af niteliği de taşımayan sui generis bir düzenleme ortaya çıkmıştır.
Aslında cezasını bir süre çekerek tahliye edilecek hükümlüler
arasında, hatta aynı suçtan aynı süre ceza almış olsalar ve aynı miktarlarda
cezalarını çekmiş olsalar da, aynı anda tahliyelerini önleyen yani eşitlik
kuralının önüne geçen en önemli faktör iyi halli hükümlülüktür. Nitekim Ceza
İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair
Tüzüğün 178-182 maddeleri bir hükümlünün iyi hal kararının alınmasını, sicil ve
gözlem fişine göre kurumun düzenine karşı tutumunun, pişmanolup olmadığının,
istekli çalışıp çalışmadığının, kurum yönetimine karşı davranışının,
arkadaşlarıyla iyi geçinip geçinmediğinin, iyileştirme ve eğitim çalışmalarına
uyumunun kurum müdürünce değerlendirilmesine ve disiplin kurulunca
değerlendirmenin uygunbulunmasına bağlamıştır. Ayrıca ilgili mahkeme de şartla
salıvermeyi uygun bulmalıdır. Bu durumda, aynı suçtan hüküm giymiş ve ayın süre
cezasını çekmiş iki hükümlüden biri iyi halli diğeri ise iyi hal şartlarını
henüz taşımadığı kanaatına varılırsa yalnıziyi hallisi şartlı salıvermeden
yararlanabilecektir. Halbuki 3713 sayılı Kanun'un geçici 1. ve 4. maddelerine
göre öngörülen infaz sürelerini dolduranlar iyi halli olmaları aranmaksızın
şartlı tahliyeden yararlanacaklardır. İyi halli olma şartı kaldırılarak bu
bakımdan mahkumlar arasında eşitlik sağlanmak istenmiştir.
III. Anayasa'nın 10. maddesine göre eşitlik kuralı açısından
geçici 4. maddenin (b) bendinin Ceza Kanunu'nun 146 maddesi (son fıkra hariç)
ile sınırlı olarak incelenmesi: 4. Kolordu Komutanlığı nezdinde kurulu
sıkıyönetim (1) numaralı Askeri Mahkemesi 30.4.1991 tarihli kararıyla Anayasa
Mahkemesi'ne başvurmuş ve 3713 sayılı Kanun'un önündeki davada uygulanacak
hüküm niteliğindeki geçici 4. maddesinin (a) ve (b) bentlerinin geçici 1.
maddeye göre eşitsizlik yarattığını ileri sürerek iptalini istemiştir.
Anayasa Mahkemesİ'nce verilen sınırlama kararına göre, davada
uygulanacak hüküm geçici 4. maddesinin (b) bendindeki Ceza Kanunu'nun 146.
maddesi (son fıkra hariç)dir. İtiraz eden Mahkemeye göre; 1. maddeyle bu
maddeye istisna getiren geçici 4. madde karşılaştırıldığı zaman eşitsizlik
şöyle ortaya çıkmaktadır.
Geçici 4. maddenin (b) bendindeki TCK'nun 146. maddesine göre
cezalandırılan hükümlü ölüm cezasına çarptırılmışsa 20 yılını; müebbet hapis
cezasına çarptırılmışsa 15 yılını; şahsi hürriyeti bağlayıcı cezaya hüküm
giymişse hükümlülük süresinin 1/3 ünü çekmişse, iyi halli olup olmamasına
bakılmaksızın ve talebi gerekmeksizin şartla salıverilir. Buna mukabil, geçici
1. maddeye göre hükümlü ölüm,müebbet ağır hapis diğer hürriyeti bağlayıcı
cezalardan birine hüküm giymişse sırasıyla cezasının 10 yıl , 8 yıl, 1/5 ini
çektikten sonra, iyi halli olup olmadığına bakılmaksızın ve talebi de olmadan
şartla salıverilir.
Eşitsizlik yarattığı iddia edilen bu fark, geçici 4. maddenin
öngördüğü infaz ve şartlı salıverme sürelerinin suçun türünün esas alınmasından
geçici 1. maddedeki infaz ve şartlı salıverme süreleri ise, cezanın türü esas
alınarak hesap edilmesinden ileri gelmektedir.
İnfaz ve şartlı salıverme süresinin suçun türü esas alınarak
hesaplanmasının Anayasa'ya aykırılıkla bir ilişkisi olmaması gerekir. Esasen
3713 sayılı Kanun'un geçici 4. maddesinin (b) bendinde sayılan TCK 125, 146
(son fıkra hariç), 403, 404/1, 405, 406, 407, 414, 416 ilk ve 418.maddelerine
giren suçları işleyenlerin, suçun niteliğine göre, infaz sürelerini doldurup
şartlı salıverilmeleri yeni bir çözüm olmayıp, önceden beri infaz sistemimizde
uygulaması olan bir düzenlemedir. Örneğin Ceza Kanunu'nun 16. maddesi ilk
düzenleme biçimiyle yalnız üç yıldan fazla özgürlüğü bağlayıcı cezaya hüküm
giyenlerin şartla salıvermeden yararlanacaklarını; çekilmesi gereken sürenin
hapis için ½; ağır hapis için ' olduğunu; ancak öldürme, gasp hırsızlık gibi
suçlardan mahkûm olanların şartla salıverilmiyeceklerini hükme bağlamaktaydı.
3038 sayılı Yasa da suçu ne olursa olsun, tüm hükümlülerin şartlı
salıverilecekleri kuralını getirmekle beraber, bazı suçları işleyenlerin daha
geç tahliyesini öngörmekteydi. Yine, 647 sayılı Yasa 19. maddesinde ilkeolarak,
TBMM'nin ölüm cezasının yerine getirilmemesine karar verdiği hükümlünün 30
yılını; müebbet ağır hapis cezasına hükümlünün 20 yılını; diğer hürriyeti bağlayıcı
cezalara mahkûm olanların, hükümlülük sürelerinin ½ sini çekmeleri ve iyi halli
olmalarıdurumunda şartla salıvermeden yararlanacaklarına dair hüküm koymakla
beraber son fıkrasında belli disiplin suçunu belirli miktarlarda işleyen
hükümlülerin şartlı salıvermeden yararlanamıyacakları ifade edilmiştir. Bu
hüküm iyi halin belirlenmesinde etkiliolmak üzere disiplin suçunu belirli
miktarlarda işleyen hükümlülerin şartlı salıvermeden yararlanamıyacakları ifade
edilmiş. Bu hüküm iyi halin belirlenmesinde etkili olmak üzere disiplin suçunun
türünü esas alarak infaz süresinden indirim yapılması imkanını ortadan
kaldırmaktadır. Şartlı salıverme sürelerinin suçun niteliğine göre hesaplanması
ve hangi suçların bu kapsama gireceği kanun koyucunun tercih ve takdirine
kalmış bir husustur. Bu takdiri kullanan kanun koyucunun ne sebeple belli
suçları bu kapsamaalıp; diğer suçları kapsam dışında bıraktığı tartışmasına
mahal veremeyeceği kanaatindeyiz.
Kanunkoyucunun geçici 1. maddede şartlı salıverme sürelerini cezanın
türüne göre düzenlemesi esasen bu günkü ceza hukukunun daha ziyade tercih
ettiği bir şartlı salıverme şekildir. Üstelik , 3713 sayılı Yasa'nın geçici
1.maddesi (ve geçici 4. maddesi) mahkûmun iyi halli olması şartının da
aramayarak şartlı tahliyeyi daha da kolaylaştırmıştır.
lv. Şartlı salıvermede geçici 1. maddedeki ceza ölçütünden
ayrılarak geçici 4. maddede suçun türüne göre infaz sürelerinden farklı
indirimler getirilmesi Anayasa'nın 10.maddesindeki eşitlik kuralına aykırılık
oluşturmaz. Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik içtihatlarına göre yasa önünde
eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına gelmez.
"Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik, mutlak anlamda bir eşitlik olmayıp,
haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara olanak veren bir
ilkedir. Gerçektende, durum ve konumlardaki farklılık, hukuki statülerdeki
özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kurallar ve değişik
uygulamalar getirir" (1989/35, 1990/22, 19.7.1990 tarihli Anayasa
Mahkemesi kararı, R.G.21.3.1991, sayı 20821, S-25)
Geçici 4. maddenin (b) bendindeki suçları işleyenlerin, geçici 1.
maddedeki suçları işleyenlere göre infaz sürelerinden daha az indirime haklı
görülmeleri, bir eşitsizlik olarak değerlendirilemez. Zira iki maddenin
dayandığı ölçütler birbirinden farklıdır; biri cezayı esas alarak indirim
sürelerini hesaplamakta; diğeri ise suçu dikkate alarak farklı indirim süreleri
koymaktadır.
Kanunkoyucu, geçmişteki uygulamalarda da bu ölçütlere göre infazda
farklı indirim süreleri konduğu ve bazı tür eylemler için indirimde cezaların
değil; suçun türünün esas alındığı gerçeğinden hareket etmiştir.
Bu suretle, iki farklı türde infaz sürelerinden indirim
düzenlemesi yapılmıştır. Ölçütler farklı olduğundan, geçici 1. madde ile geçici
4. maddenin (b) bendinin içeriğindeki anılan cezalar ve suçlar arasında bir
karşılaştırma yapmak ve eşitlik kuralına göre tartışmak olanağı yoktur. Nitekim
Anayasa Mahkemesi, yukarıda anılan kararında da Anayasa'nın 10. maddesindeki
öngörülen eşitliği böyle anlamaktadır.
V. Konuya bir de, Kanunkoyucunun farklı suçlar ve farklı cezalar
için farklı infaz indirimleri getirebileceğini açıklayan iki Anayasa Mahkemesi
kararından alıntı yaparak yaklaşmakta yarar vardır:
Yukarıda anılan, E.1989/35; K.1990/22 sayılı kararında Yüksek
Mahkeme aynen şöyle demektedir (R.G. 21 Mart 1991, No: 200821, S.24):
" Anayasa'nın 38.maddesinde ceza hukuku alanında yapılacak
yasal düzenlemelerde yasa koyucunun suç ve cezalara ilişkin uyması zorunlu
temel ilkeler belirlenmiştir. Bunlar, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı kimsenin cezalandırılamayacağı,
kimseye suçu işlediği zaman yasada suç için konulmuş cezadan daha ağır bir ceza
verilemeyeceği, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik önlemlerinin ancak yasa ile
konulacağı, suçluluğu yargıç kararı ile saptanıncaya kadar kimsenin suçlu
sayılamıyacağı,... ceza zorunluluğu kişisel olduğu ve genel zor alım cezası
verilemeyeceği gibi ilkelerdir.
Anayasa'da bu sayılan kurallar dışında ayrıca buyurucu veya
yasaklayıcı bir kural bulunmadığından, suçlar ve cezalar hakkında gerekli
gördüğü önlemleri almak yasakoyucunun yetkisi içinde kalmaktadır. Anayasa suç
ve cezaya ilişkin olarak belirlediği bu ülkeler dışında kalan, özellikle ne tür
eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne kadar ve ne tür ceza
verileceği,nelerin cezayı ağırlaştıracağı veya hafifletici neden sayılacağı
gibi konularda bir kural koymamış, bunların saptanmasını yukarıdaki ilkeler
içinde yasakoyucuya bırakmıştır. Şu halde yasakoyucu Anayasa'ya göre kendi
yetki alanına giren bu konularda takdir hakkına sahiptir. Bu yetkiyi
kullanırken Anayasa'nın 17. ve 38. maddelerindeki ilkeleri, suçların ağırlık
derecelerini ve yeniden suç işlenmesini önleme ve suçluyu ıslah amaçlarını da
gözetecektir.
Suçlar ve cezalar açısından konulan bu ilkelerin ceza sistemini
tamamlayıcı bölümünü oluşturan infaz hukukunda da geçerli olacağı, dolayısıyla
"şartlı salıverme" kurumunun şartlarının belirlenmesinde de gözönünde
tutulması gerekeceği kuşkusuzdur.
Yasakoyucunun şartla salıvermenin koşulları, örneğin yararlanma
sürelerini,kimi suçlardan mahkûmların bundan yararlanıp yararlanamıyacaklarını,
ya da farklı biçimde yararlanabileceklerini, zaman içerisinde toplumun
gelişmesine göre, serbestçe takdir edebilecektir".
Yine, Anayasa Mahkemesi 13.3.1979 tarih ve 1979/14 sayılı
kararında da, şartlı salıvermede farklı uygulamaya yol açan itiraz konusu
hükmün Anayasaya aykırı olamıyacağı yorumunu yapmış ve: "şartla
salıverilme koşullarında yapılacak genel bir düzenleme ile, müebbet ağır hapis
cezasına mahkûm olanların şartla salıverilmeden yararlanabilmeleri için
çektirilmesi zorunlu ceza süresinde herhangi bir değişiklik yapılmaksızın,
muvakkat özgürlüğü bağlayıcı cezalara çarptırılanların şartla salıverilmesinde
çektirilmesi gerekli ceza süresi, örneğin,hükümlülük süresinin ½ sine
düşürülebilecektir. Bu doğrultuda yasal düzenlemenin eşitlik ilkesine ters
düşmeyeceğine kuşku yoktur. Çünkü böyle bir değişikliğe, uygulamadaki
aksaklıkların giderileceği ve daha olumlu sonuçlara ulaşılacağı varsayımı ile
gidilecek, böylece yeni yasanın yürürlükteki düzeni iyileştirme amacı,yapılan
değişikliğin haklı nedenlerini oluşturacaktır".
VI. Anayasa Mahkemesi'nin kısa süre önce verdiği kararların
ışığında ve yaptığımız açıklamalar karşısında; 3713 sayılı Kanun'un geçici 1.
maddesindeki infaz sürelerine göre, geçici 4. maddedeki infaz sürelerinin ayrı
tutularak daha az indirime tabi tutulmasının Anayasa'nın 10. maddesindeki
eşitlik kuralına aykırılık oluşturmadığı; kanunkoyucunun suçu esas alarak da
infaz sürelerini düzenleyebileceği, geçici 1. maddenin ceza türlerine göre
yaptığı infazsürelerinden indirimin, geçici 4. maddenin (b) bendindeki suçlar
için yapılan indirimi etkilemiyeceği ve eşitlik kuralı açısından bu iki
maddenin karşılaştırılamıyacağı; zira düzenlemedeki temel öğelerin biribirinden
farklı olduğu; bu düzenlemelerle kanunkoyucunun takdir hakkı bulunduğu
takdirinin de objektif kriterlerinin suçlunun topluma kazandırılması ve kamu
yararı olduğu görüşüne vardığımızdan, geçici 4. maddenin (b) bendindeki Ceza
Kanunu'nun 146. maddesi (son fıkra hariç) sözcüğünü iptal eden çoğunluğun
görüşüne karşıyız.
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Erol
CANSEL
|
Üye
Haşim
kılıç
|
Ayrıca, süre verilmeden verilen iptal hükmünün kanunkoyucunun
istemediği bir sonuç yaratması, yani Ceza Kanunu'nun 146. maddesine göre
hükümlelerin geçici 1. maddedeki infaz sürelerinden yararlanmalarını
sağlamasının da Anayasa'nın 153 maddesinin ikinci fıkrasına uygun düşmediği
kanaatindeyim.
KARŞIOY
YAZISI
I- 1975-1981 yılları arasında, çeşitli eylemleriyle, "T.C.
Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun tamamını veya bir kısmını tağdir ve tebdil ilgaya
ve bu kanun ile teşekkül etmiş olan Büyük Millet Meclisini ıskata veya
vazifesini yapmaktan men'e cebren teşebbüs" ettikleri ve yasa dışı örgüt
üyesi oldukları iddiasıyla haklarında açılan kamu davası
Sonunda sanıklar, 4 üncü Kolordu Komutanlığı Nezdinde Kurulu
Sıkıyönetim (1) Numaralı Askeri Mahkemesi'nin 1982/50 esas ve 19.7.1989 günlü
kararıyla TCK'nun 146/1 ve 1466/1, 59 ncu maddeleri uyarınca ölüm ve müebbet
ağır hapis cezaları ile cezalandırılmalarına karar verilmiş ve ancak haklarında
tesis edilen hükmün henüz kesinleşmediği anlaşılmıştır.
12 nisan 1991 günlü, 3713 sayılı "Terörle Mücadele
Kanunu"nun geçici 4.maddesinin kapsamına giren sanıklar, işbu maddenin
geçici 1. maddesiyle değişik biçimde düzenlenen (a) ve (b) bentlerinin
Anayasa'nın hukuk devleti ve eşitlik ilkelerine ve dolayısıyla 2. ve 10.
maddelerine aykırı olduğunu ileri sürerek iptali isteminde bulunmuşlardır.
İstemi ciddi gören dava mahkemesi de, konuyu Anayasa Mahkemesi'ne getirmiştir.
II- Şartla salıverme kurumu, hürriyeti bağlayıcı cezaların yerine
getirilmesi evresinde mahkûmu düzelmeye özendiren ve dolayısıyla cezaların
bireyleştirilmesini gerçekleştirmeyi amaçlayan bir araçtır.
Şartla salıverme konusundaki genel kural 647 sayılı
"Cezaların İnfazı Hakkında Yasa"nın 19. maddesiyle düzenlenmiştir.
Maddeye göre, TBMM tarafından ölüm cezalarının yerine getirilmemesine karar
verilenler 30 yıllarını, müebbet ağır hapis cezasına hükümlüler 20 yıllarını,
diğer şahsi özgürlüğü bağlayıcı cezalara mahkûm edilmiş olanlar hükümlülük
sürelerinin yarısını, çekmiş olup da, tüzüğe göre iyi halli hükümlü
niteliğindeyseler istemde bulunmasalar da şartla salıverilirler.
Bu genel kuralda, 3713 sayılı Yasanın ilk dört geçici maddesiyle,
8 Nisan 1991 gününe kadar işlenen suçlar açısından sanık ve hükümlüler yararına
değişiklikler yapılmıştır. Aynı Yasanın 17. maddesi bu tarihten sonra işlenen
ve bu Yasa kapsamına giren suçlardan hükümlülerin, şartla salıvermeden
yararlanabilme koşullarını ağırlaştırmıştır.
İtiraz konusu geçici 4. madde, geçici 1. maddeyle getirilen kurala
bir istisna niteliğindedir. Geçici 1. maddeye göre, 8.4.1991 gününe kadar
işlenen suçlar nedeniyle verilen ölüm cezaları yerine getirilmeyecek ve bu
durumda olanlar 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesinin öngördüğü, 30 yıl yerine on
yıllarını, yaşam boyu özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkûm olanlanlar, 647 sayılı
Yasa'nın19. maddasenin öngördüğü 20 yıl yerine 8 yıllarını diğer özgürlüğü
bağlayıcı cezalara mahkûm olanlar ise , hükümlülük sürelerininyarısı yerine
beşte birini doldurmakla şartla salıverilme hakkını kazanmış olacaklardır.
Geçici 4. madde bu kurala, birinci fıkrasında sayılan suçlar
açısından istisna getirmiş, şartla salıvermeden yararlanabilmek için çekilmesi
gereken ceza süresini daha uzun tutmuştur. Bu tür suçlar için verilen ölüm
cezaları yerine getirilmeyecek ancak, bu hükümlüler geçici 1. maddenin
öngördüğü on yıl yerine 20 yıllarını, yaşam boyu özgürlüğü bağlayıcı cezaya
hükümlüler 8 yıl yerine 15 yıllarını, diğer özgürlüğü bağlayıcı cezaya
hükümlüler de cezaların 1/5 i yerine 1/3 ünü çekmek koşuluyla şartla
salıvermeden yararlanabileceklerdir. Aynı maddenin birinci fıkrasının(c)
bendinde sayılan suçları işleyenlerin geçici 1. maddedeki indirim oranlarından
yararlanmaları "haksız,usulsüz ve yolsuz olarak sağladıkları menfaat
karşılıkları ve bunların fer'ilerini zamanaşımına bakılmaksızın "
ödemeleri koşuluna bağlanmıştır.
Geçici 1. ve 4. maddeler kapsamına giren ilgilinin iyi halli olup
olmadığına bakılmayacaktır. Oysa 647 sayılı Yasa'nın 19. maddesindeki genel
kurala göre, iyi halli hükümlü niteliğinde olanlar ancak şartla salıverilmeye
hak kazanmış olurlar. Halbuki 3713 sayılı Yasa ıslah şartı aramaksızın
hükümlülerin çok büyük bir bölümünü bu indirimden yararlandırmakta , şartla salıvermede
indirimi çekilmesi gereken ceza süresi üzerinden yapmaktadır. Gerçekte, şartla
salıverme müessesesinin amaç ve ereği dikkate alınacak olursa, cezanın kimlik
ve karekteri üzerinde ne gibi etki ve değişiklikler yapmış olduğunun
saptanabilmesiiçin, mahkûmun ceza müddetinin yeterli bir bölümünü cezaevinde
geçirmesi, iyi halde olması ve bunu kanıtlanması gerekir. Başka bir anlatımla,
şartla salıverme işlemlerinde cezanın bir kısmının herhalde iyi hal ile
geçirilmiş olması şarttır. Bu şart aranmadan mahkûmun tahliyesini öngören
hükümlerin "şartlı salıverme" niteliğinde sayılıp sayılmayacakları
tartışmaya açık ve ayrıca üzerinde durulmaya değer bir konudur.
III- 647 sayılı "Cezaların İnfazı Hakkında Kanun" şartla
salıverilme işlemine esas alınacak cezaları değişik kümelere ayırarak ayrı ayrı
şartlara bağlamış ve tüm muvakkat hürriyeti bağlayıcı cezalarda mahkûmiyet
süresinin yarısının çekilmiş bulunması şartını aradığı halde, 3713 sayılı
"Terörle Mücadele Kanunu"nun 17. maddesi, bu kanunun kapsamınagiren
suçlardan mahkûm olanlar için değişik bir sistemi uygun görmüş ve geçici
maddelerini de bu anlayışa göre düzenlemiştir.
Geçici maddeler, genellikle geçiş dönemlerine ait işlemlerin
uygulama şeklini ve alanını gösteren ayrık ve istisnai hükümleri içerirler.
Yasaların geçici maddeleri ile esas maddeleri arasında çelişki
varsa, özel niteliği dolayısıyla esas maddeye tercihan uygulanırlar. Çünkü
yasakoyucu kuralın istisnasında kamu yararı görmüş olabilir. Bu nedenle
uygulamada öncelik alan geçici maddeler bir defa uygulanıp sonuçları tamamen
alındıktan sonra artık o geçici madde esas maddelerin etki alanı dışına çıkmış
olur.
Geçiş döneminde ve bir defaya mahsus olmak üzere, "İyi halli
olup olmadıklarına bakılmaksızın ve talepleri olmaksızın şartla salıverme"
bağışında bulunan yasakoyucu'nun şartla salıverme süresinin tayininde
mahkûmların geçmişteki hali ile ahlaki eğilimlerini ceza ile cezalının kimliği
ve kişiliği arasındaki ilişkiyi gözönünde tutmuş olması, yasama tekniğine, kamu
yararına ve yasama politikasına tutmuş olması, yasama tekniğine, kamu yararına
ve yasama politikasına uygundur. Bu istisnaların eşitliğe aykırılığı ileri
sürülerek dava konusu yapılması düşünülemez. Zira eşitlik, niteliklerde
benzerlik, yasa kurallarına uyarlık oranında söz konusu olabilir.
Nitekim Anayasa Mahkemesi de çok yakın bir tarihte benzeri bir
olay dolayısıyla tesis eylediği kararında aynı doğrultuda içtihatta
bulunmuştur. Bu kararda aynen"... Anayasa'nın 38. maddesinde, ceza hukuku
alanında yapılacak yasal düzenlemelerde yasakoyucu'nun suç ve cezalara ilişkin
uyması zorunlu temel ilkeler belirlenmiştir. Bunlar, işlendiği zaman yürürlükte
bulunan yasanın suç saymadığı bir eylemden dolayı kimsenin
cezalandırılamayacağı, kimseye suçu işlediği zaman yasada o suç için konulmuşolan
cezadan daha ağır bir ceza verilemeyeceği, ceza ve ceza yerine geçen güvenlik
önlemlerinin ancak yasa ile konulacağı, suçluluğu yargıç kararı ile
saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılmayacağı hiç kimsenin kendisini ve
yasada gösterilen yakınlarınısuçlayan bir bildirimde bulunmaya veya bu yolda
kanıt göstermeye zorlanamayacağı, ceza sorumluluğunun kişisel olduğu ve genel
zoralım cezası verilemeyeceği gibi ilkelerdir. Ayrıca, Anayasa'nın
17.maddesinin üçüncü fıkrasında da kimsenin insan onuruyla bağdaşmayan bir
cezaya ya da işleme bağlı tutulamayacağı öngörülmüştür.
Anayasa'da bu sayılan kurallar dışında ayrıca buyurucu ve
yasaklayıcı bir kural bulunmadığından, suçlar ve cezalar hakkında gerekli
gördüğü önlemleri almak yasakoyucunun yetkisi içinde kalmaktadır. Anayasa, suç
ve cezaya ilişkin olarak belirlediği bu ilkeler dışında kalan, özellikle, ne
tür eylemlerin suç sayılacağı, suç sayılan eylemlere ne kadar ve ne tür ceza
verileceği, nelerin cezayı ağırlaştıracağı veya hafifletici neden sayılacağı
gibi konularda bir kural koymamış, bunların saptanmasını yukarıdaki ilkeler
içinde yasakoyucuya bırakmıştır. Şu halde yasakoyucu, Anayasa'ya göre kendi
yetki alanına giren bu konularda takdir hakkına sahiptir. Bu yetkeye
kullanırken Anayasa'nın 17. ve 38. maddelerindeki ilkeleri, suçların ağırlık
derecelerini ve yeniden suç işlenmesini önleme ve suçluyu ıslah amaçlarını da
gözetecektir.
Suçlar ve cezalar açısından konulan bu ilkelerin, ceza sisteminin
tamamlayıcı bölümünü oluşturan infaz hukukunda da geçerli olacağı, dolayısı ile
"ile "şartla salıverilme kurumunun şartlarının belirlenmesinde de
gözönünde tutulması gerekeceği kuşkusuzdur.
Yasakoyucunun, şartla salıverilmenin koşullarını, örneğin
yararlanma sürelerini, kimi suçlardan mahkûmların bundan yararlanıp yararlanmayacaklarını,
ya da farklı biçimde yararlanabileceklerini, zaman içinde toplumun gelişmesine
göre, serbestçe takdir edebilecektir.
3267 sayılı Yasa'yla yapılan değişiklikten önce şartlı salıvermede
müebbet ağır hapis ve ağır hapis cezasında çekilen cezanın süresi yönünden
mevcut olan paralellik anılan yasayla değişmiş ve iyi halle geçirilecek süre
müebbet ağır hapis cezasıyla cezalandırılanlar aleyhine artmıştır. Bu
değişikliğin Anayasa'nın 10.maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı olup olmadığı,
sorunun temelini oluşturmaktadır.
Anayasa Mahkemesi'nin pekçok kararlarında da vurgulandığı gibi,
yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı olacağı anlamına
gelmez. Anayasa'nın 10. maddesinde öngörülen eşitlik, mutlak anlamda bir
eşitlik olmayıp, haklı nedenlerin bulunması durumunda farklı uygulamalara
olanak veren bir ilkedir. Gerçekten de durum ve konumlarındaki farklılık,
hukuki statülerindeki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik
kurallar ve değişik uygulamaları gerekli kılar. Aynı durumda olanlar için ayrı
düzenleme Anayasa'ya aykırılık oluşturur. Anayasa'nın amaçladığı eşitlik,
hukuksal eşitliktir. Ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesine aykırılık söz konusu olamaz..."
denilmektedir. (19.7.1990, E.1989/35, K.1990/22 R.G. 21.3.1991-20821, S.24).
IV- Geçici 4. maddede "Bu kanunda terör suçlarından sayılan
eylemler..." diye yeni hukuki adıyla anılan kural, daha önceden işlenmiş
suçların vasfını değiştirmediği gibi cezayı da artırmadığına göre "
kimseye, suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır
bir ceza verilemez" kuralının ihlal edildiği iddiası da varit değildir.
V- Geçici 4. maddenin (a) ve (b) bentleri iptal edildiğine göre,
bu bentlerin kapsamına giren suçu işliyenler hakkında geçici 1. maddenin
uygulanmasına yol açılmış bulunmaktadır. Bu nedenle yeni bir düzenlemede
bulunabilmesi için yasama organına süre verilmesi ve bundan dolayı iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği tarihin ayrıca kararlaştırılması gerekeceği
düşüncesindeyim.
Açıklanan nedenlerle kararı oluşturan çoğunluk görüşüne
katılmadım.