ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1990/4
Karar Sayısı:1990/6
Karar Günü: 12.4.1990
R.G. Tarih-Sayı :18.06.1990-20551
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Danıştay 8. Dairesi.
İTİRAZIN KONUSU:8.6.1965 günlü, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan
Kanunu'na11.7.1984günlü, 3035 sayılı "8.6.1965 Tarihli ve 625 Sayılı Özel
Öğretim Kurumları Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Geçici Bir
Maddesinin Kaldırılması, Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun"un 19.
maddesi ile eklenen ek 4. Maddenin Anayasa'nın 42. maddesine aykırılığı ileri
sürülerek iptali istemidir.
I- OLAY:
İtiraz konusu Ek 4. Madde özel öğretim kurumlarına öğrenci
kapasitelerinin % 2'sinden aşağıya düşmemek üzere ücretsiz öğrenci okutma
yükümlülüğünü getirmiştir. Maddenin ikinci fıkrasıyla da ücretsiz okutulacak
öğrencilerin miktarı, seçimi ve kurumlara kabul koşullarının Milli Eğitim
Bakanlığı'nca çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenme ve ayrıca Bakanlığa
ücretsiz okutulacak öğrenci sayısını yüzde ona kadar artırabilme yetkisi
verilmiştir.
İtiraz konusu kurala dayanılarak Millî Eğitim Bakanlığı'nca5.1.
1985 günlü, 18626 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Özel Öğretim
Kurumlarında Öğrenci Ücretlerinin Tesbit ve Tahsiline Ait Yönetmelik"in
20. maddesinde özel öğretim kurumlarının kuruma devam eden öğrenci sayısının
yüzde ikisinden aşağı olmamak üzere ücretsiz öğrenci okutmak zorunda oldukları
belirtilmiş ve bu miktarın yüzde otuzunun Bakanlıkça, yüzde yetmişinin kurumca
tesbit olunacağı esası benimsenmiştir.
Millî Eğitim Bakanlığı özel öğretim kurumlarında ücretsiz olarak
okutulacak öğrenci oranını 1986-1987 öğretim yılında yüzde yediye çıkarmış,
1987-1988 öğretim yılında da bu oran aynen korunmuştur. Ancak 4.6.1988 günlü,
19832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan "Özel Öğretim Kurumları Öğrenci
Ücretleri Tesbit ve Tahsil Yönetmeliği"nin 12. maddesi,ücretsiz
okutulacak' öğrenci miktarını, kuruma devam eden öğrenci sayısının yüzde onu
olarak göstermiş ve bu öğrencilerin yüzde yetmişbeşinin Bakanlıkça, yüzde
yirmibeşinin ise kurumca belirlenmesi esası getirilmiştir.
Anılan yönetmeliğin 13. maddesinde ücretsiz okutulacak
öğrencilerin belirlenmesi ile ilgili esasların ayrı bir yönetmelikle tespiti
öngörüldüğünden, Özel Öğretim Kurumlarında Okuyacak Öğrenciler Hakkında
Yönetmelik" 28.2.1989 günlü Bakan onayı ile yürürlüğe konulmuştur.
"Kolej Ayşe Abla Özel Eğitim ve Öğretim Tesisleri Ticaret ve
SanayiLimitet Şirketi" vekili, 1.5.1989 günlü ve duruşma istemli, dava
dilekçesinde, müvekkili şirkete ve diğer özel öğretim kurumlarına yüklenen
ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğünün ve 28.2.1989 günlü onayla yürürlüğe
konulan Yönetmeliğin tüm hükümleri ile4.6.1988günlü Yönetmeliğin 12. maddesinin
Anayasa'ya aykırılığını ileri sürerek iptali için Danıştay'a dava açmıştır.
Danıştay Sekizinci Dairesi, davalı idarenin savunmasını aldıktan
sonra, davacı tarafın Anayasa'ya aykırılık savının ciddi olduğu kanısına
vararak 1.12.1989 gününde Anayasa Mahkemesine başvuru kararı almıştır.
III-YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralı:
28.7.1984günlü, 18472 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan11.7.1984günlü,
3035 sayılı Yasa'nın 19. maddesiyle 625 sayılı Yasa'ya eklenen veiptali
istenilen madde şudur:
"Ek Madde 4.- Özel Öğretim Kurumları, öğrenci
kapasitelerinin, % 2'sinden aşağıya düşmemek üzere ücretsiz öğrenci okutmakla
yükümlüdürler.
Bakanlık, ücretsiz okutulacak öğrencilerin miktarı, seçimi ve
kurumlara kabul şartlarını yönetmelikle düzenler, ücretsiz öğrenci miktarını
yüzde ona kadar artırabilir."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
1. "Madde 42.- Kimse, eğitim ve öğretim hakkından yoksun
bırakılamaz.
Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir.
Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda,
çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında
yapılır. Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.
Eğitim ve öğretim hürriyeti, Anayasaya sadakat borcunu ortadan
kaldıramaz.
İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve
Devlet okullarında parasızdır.
Özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet
okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir.
Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin,
öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli
yardımları yapar. Devlet durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları
topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.
Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma
ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle
olursaolsun engellenemez.
Türkçe'den başka hiçbirdil,eğitim ve öğretim kurumlarında Türk
vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim
kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dilde eğitim ve öğretim
yapan okulların tâbi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası
andlaşma hükümleri saklıdır."
2. "Madde 48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşmehürriyetlerine
sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır."
3. "Madde 73.- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere,
malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur,değiştirilir
veya kaldırılır.
Vergi,resim, harç ve benzeri malî yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
IV- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Yekta Güngör ÖZDEN,
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet
TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ve Erol
CANSEL'in katılmalarıyla 20.2.1990 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında,
dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararıyla ekleri, iptali
istenilen yasa kuralı ile dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve
öteki yasama belgeleri okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama:
Özel öğretim kurumları, TC. uyruklu gerçek ve tüzelkişiler
tarafından ilip isletilen eğitim kurumlarıdır. Başka bir anlatımla Devlet,
eğitim kurumları dışında kalan tüm öğretim kurumları özel öğretim kurumudur.
Özel öğretim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'nın gözetim ve denetimi altında
faaliyette bulunmaktadır. Bu kurumların Devletin temel görevlen ısında yer
alan, vatandaşa eğitim-öğretim verme konusundaki işlevi; ticari yanma karşın, bir
kamu hizmeti sayılmaktadır.
Anayasa'nın 42. maddesinin altıncı fıkrasına göre ilk ve orta
dereceli özel okulların Devlet okulları ile erişilmek istenen düzeye uygun
olarak bağlı kalacakları esaslar 625 sayılı yasayla düzenlenmiştir.
8.6.1965 günlü, 625 sayılı Yasanın 3035 sayılı Yasayla değişik 1.
Maddesine göre; "TC. uyruklu gerçek kişiler, özel hukuk tüzelkişileri veya
özel hukuk hükümlerine göre yönetilen tüzelkişiler tarafından açılan okul
öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim kurumlan ve bu düzeyde haberleşme ile
öğretim yapan kuruluşlar, çeşitli kurslar, dershaneler, öğrenci etüd itim
merkezleri, biçki dikiş yurtlan ve benzeri kurumlar, özel öğretim kurumu olarak
kabul edilmektedir.
625 sayılı Yasanın 2. maddesine 3035 sayılı Yasa ile eklenen 2.
fıkrada "özel öğretim kurumlarının faaliyetlerini sadece kazanç sağlamak
için düzenleyemeyecekleri ancak, Türk Milli Eğitiminin amaçlan doğrultusundaitiminkalitesini
yükseltmek, gelişmelerine fırsat ve imkân verecek yaralar ve hizmetler yapmak
üzere gelir sağlayabilecekleri" kuralına yer verilmiştir.
Özel öğretim kurumu kurma ülkemizde 625 sayılı Yasanın 2843 sayılı
yasayla değişik 3. maddesinin birinci fıkrasına göre Milli Eğitim Bakanı'ndan
"Kurum açma izni" alınması koşuluna bağlanmıştır. Yine anılan maddenin
3035 sayılı yasayla değişik üçüncü fıkrasında, "askeri okullar, din
eğitimi ve öğretimi yapan özel öğretim kurumları ile emniyet teşkilatına bağlı
okulların aynı veya benzeri özel öğretim kurumu açılamaz" denilmektedir.
Özel öğretim kurumları özel teşebbüs tarafından açılmaları ve
paralı olmaları dışında; eğitim, öğretim, yönetim ve disiplin uygulamaları
yönünden resmi öğretim kurumlarındaki mevzuatı aynen uygulamaktadır. Ancak
"erişilmek istenen seviye" ölçü alındığında, özel okulların sınıf
mevcutları 40'ın üzerine çıkartılmamakta ve ikili öğretime izin
verilmemektedir.
İtiraza konu 625 sayılı Yasaya 3035 sayılı Yasanın 19. maddesiyle
eklenen Ek 4. maddenin birinci fıkrasında, özel öğretim kurumlarınayüklenen
ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğü alt sınırlarıyla birlikte gösterilmiş ve
uygulanması için maddenin ikinci fıkrası ile Milli Eğitim Bakanlığına,
yönetmeliklerle düzenlemede bulunmak üzere, % 10'a kadar birtavan öngörülerek
ücretsiz okutulacaköğrencilerin miktarı, seçimi ve kurumlara kabul şartlarını
belirlemek yetkisi verilmiştir.
Milli Eğitim Bakanlığı ücretsiz okutulacak öğrencilerin tesbitinde
objektif esaslara yer vermek zorundadır. Ancak bu öğrencilerin özel öğretim
kurumlarının öğrenci kapasitesinin % 2'si ile % 10'u arasında belirlenmesi,
Bakanlığın yetkisi içindedir. Öte yandan ücretsiz okutulacak öğrencilerin ne
kadarının Bakanlıkça, ne kadarının özel öğretim kurumlarınca seçileceği 'hususu
yönetmelikle düzenlenmektedir. Nitekim,5.1.1985 günlüResmî Gazete'de yayımlanan
yönetmelikte özel öğretim kurumlarına ücretsiz okutulacak öğrencinin % 70'ini
tesbit yetkisi veren bakanlık, daha sonra 4.6.1988 günlü Resmî Gazete'de
yayımlanan yönetmelikle bu oranı % 25'e kadar düşürmüştür.
B. Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu:
1- Anayasa'nın 42. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 42. maddesi "Eğitim ve öğrenim hakkı ve
ödevi" başlığı altında kimsenin, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun
bırakılamayacağı; eğitim ve öğretimin, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları
doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve
denetimi altında yapılacağı; ilköğretimin kız ve erkek bütün vatandaşlar için
zorunlu ve Devlet okullarında parasız olduğu; özel ilk ve orta dereceli
okulların bağlı olduğuesasların, Devlet okullarıyla erişilmek istenen düzeye
uygun olarak yasayla düzenleneceği; Devletin, maddî olanaklarından yoksun
başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka
yollarla gerekli yardımları yapacağı yolunda kimikurallar içermektedir.
Yazılış biçimiyle Anayasa'nın 42. maddesi, ortaöğretim konusunda
ir zorunluluk ve dolayısıyle Devlet'e parasız yerine getirilmesi gerekli ir
ödev yüklemediği izlenimini vermektedir. Ortaöğretim, hatta ilköğretim
düzeyinde "özel" okulların varlığı da kabul edilmektedir. Özel kullar
konusuna 1961 Anayasasının "kişi hakları" bölümünde (m. 21) er
verilmiş iken, 1982 Anayasası'nda "Eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi"
aşlığı altında "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" bölümünde yer
erilmiş bulunmaktadır. Öte yandan yedinci fıkradaki "Devlet, maddi
imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin öğrenimlerini sürdürebilmeleri maçı
ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları
sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri
lir" hükmüyle eğitim ve öğretim hakkının Devlete yüklediği ödevlerin
konularını da vurgulamış olmaktadır.
Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılırken, Anayasa'nın konuyla
ilgili tüm hükümlerinden yararlanmak zarureti vardır. Çünkü, her yasa gibi
Anayasa da bir bütündür ve tek bir kuralın yeterince açıklık getirmediği
durumlarda bütün metnin gözönünde tutulması, başka bir anlatımla, sözün-e
açıklık olmayınca özüne gidilmesi ve bunun için de kuralların tümünün
incelenmesi, öz yönünden yorum yapılırken ileriye dönük ve gerçekçi birolun
izlenmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi'nin bir çok kararlarında da vurgulandığı gibi,
Anayasa'nın 2. maddesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk
devletidir. Sosyal hukuk Devleti güçsüzleri koruyarak gerçek eşitliği, yani
sosyal adaleti ve böylece toplumsal dengeyi sağlamakla yükümlüdür. Çünkü, gerçek
hukuk devleti ancak toplumsal devlet anlayışı içinde ise bir anlam kazanır.
Hukuk devletinin amaç edindiği kişiliğin korunması, sosyal güvenliğin ve sosyal
adaletin sağlanması yolu ile gerçekleştirilebilir.
Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten ve aynı
zamanda metnine dahil olan başlangıç kısmının dördüncü paragrafında "Dünya
milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesiolarak; Türkiye
Cumhuriyetinin ilelebet varlığı refahı, maddî ve manevi mutluluğu ile çağdaş
medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde" sürekli çaba harcanacağı
vurgulanırken, "Devletin temel amaç ve görevleri" başlığım taşıyan 5.
maddesi de, Devlete, bu amacın gerçekleşebilmesi için gerekli şartları
hazırlama devini vermiş bulunmaktadır. Bu ödevin yerine getirilmesinin yolu da
hiç kuşkusuz, Atatürk ilke ve inkılâpları doğrultusunda, aklın egemenli-ine
dayanan çağdaş eğitim ve öğretim kurumlarının oluşturulması, varılanların
geliştirilmesi ve böylece, uygar düşünce ve ruh yapısına sahip nitelikli
insanların yetiştirilmesidir. Başka bir anlatımla Anayasa, ulusumuzu çağdaş
uygarlık düzeyine eriştirecek teknik, ekonomik, kültürel ve sosyal gelişme
alanlarında iyi eleman yetiştirilmesini Devletin görevleri arasında saymıştır.
O halde, eğitim ve öğretim hizmetlerine, devletçe öteki kamu hizmetleri
arasında önemli bir ağırlık verilmesi zorunluğu vardır. Ulusal savunma, sağlık
ve iç güvenliğin sağlanması gibi, onlarla eş değerde ödevler olarak eğitim ve
öğretim koşullarının çağdaş uygarlığın gerektirdiği düzeye ulaştırılması için
etkin önlemlerin alınması, devletin erteleyemeyeceğiödevlerindendir. Devlete
ait bu denli önemli bir kamu hizmetinin yürütülmesinde çok az da olsa pay
sahibi kılman özel okulların konumunu bir çeşit "kamu hizmeti
imtiyazı"na benzetmek mümkündür. Devlet, bir kamu hizmetini, bizzat kendi
personeli, araç ve gereciyle yapabileceği gibi, bu hizmeti özel kişilere de
yaptırabilir. Ancak bu durum, hizmeti yapmaklayükümlü kılman kamu kurumunu
hizmetten yararlananlara ve üçüncü şahıslara karşı sorumluluktan kurtarmaz. Bu
sebeple, özel okulları, iç yönetimlerinde ve dış etkinliklerinde Devlet
okullarında olduğu gibi hizmetin kurallarına uygun ciddiyet ve güvenilir
biçimde yürütülmesini sağlamak Devletin görevidir. O halde, bir yanda genel
kamu yaran amaçlayan bir bir kamu hizmeti, öte yandan da yararını düşünen özel
kişiler vardır ve işte bu yarar çatışmasının dengelenmesi söz konusudur. Bunu
sağlayabilmekiçin de yürütülecek hizmet üzerinde kamu kurumuna etkin yetki ve
sorumluluk tanımak gerekir. Nitekim, Anayasa'nın 42. maddesinin altıncı
fıkrasında "özel ... okulların bağlı olduğu esaslar ... kanunla
düzenlenir." hükmü,kanun koyucunun bu konudaki yetkisini saklı tutmuştur.
Anayasa'da, bir hizmet ünitesinin kurulması halinde, ona varlık
verecek olan yasada ne gibi kurallara ve ilkelere uyulacağı öngörülmemiş ise,
bu husus kural olarak yasa koyucunun takdirine bırakılmış olur. Anayasa
Mahkemesi'nin bir çok kararlarında belirtildiği gibi "yasakoyucu,
Anayasa'ya uygun olmak koşuluyla, her alanda her çeşit düzenlemeyi
yapabilir." Anayasa'nın 42. maddesinin yedinci fıkrasında, "Devlet,
maddi imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri
amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar." tümcesinde
yer alan "başka yollarla" sözcüğü, yardım kapsamı içinde tamamlayıcı
genel bir hükümdür. Bu duruma göre, kuruluş gücünü Anayasa'dan almakla beraber,
"Devlet okulları ile erişilmek istenen seviyeye uygun olarak" kanunla
düzenleneceği öngörülen ilk ve orta dereceli özel okulların, Anayasa'nın
belirlediği konular dışında kalan statüsünün oluşturulması, yasakoyucununtakdir
alam içindedir.
Kamu hizmetleri, aslında bir bütündür. Bununyerine getirilmesi deilke
olarak Devlete aittir. Ancak toplum hayatının gittikçe genişlemesiyle çoğalan
kamu hizmetlerinin mutlaka klasik idare kuruluşları tarafından görülmesi koşulu
artık aranmakta, bunların dışında özel kişilerce de gerçekleştirilebileceği
kabul edilmektedir. Başka bir deyişle, kamusal hizmet ünitelerinin nitelik ve
özellikleriyle uyuşabildiği ölçüde, kamu ve özel hukuk kurallarından oluşan
karma nitelikte yapılandırılmaları mümkündür. Bu sebepledir ki, kamu hizmetleri
ne suretle yürütülürse yürütülsünkamu kurum ve kuruluşlarının gözetim ve
denetimleriyle hizmeti yönlendirme yetkileri var olduğu sürece, hizmet kamusal
niteliğini korumuş olur.
Anayasa'nın 42. maddesi, özel okulları, "eğitim ve öğretimin
Devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı" genel kuralının dışında
tutmamış, "özel ilk ve orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar ...
kanunla düzenlenir" hükmüyle, milli eğitim hizmetlerinin kamu gücünün
etkin bir düzeyde kullanılmasını gerektiren işlerden olduğunu belirterek onun
kamusal niteliğini korumak istemiş ve özel öğrenim kurumlarını, ancak kamu
yararına ters düşmeyecekleri ölçüde serbest bırakmak ve bu çerçeve içinde izin
vermek olanağını tanımıştır. Bu itibarla, Anayasa'nın 65. maddesinin Devleti,
mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde sorumlu tutan kuralına dayanmak
suretiyle maddenin "sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler" bölümündeki
sistematik konumuna göre, eğitim ve öğretimi "zayıflatılmış ve eksik
korumalı potansiyel haklar"dan sayarak bu alanın özel teşebbüse tamamen
açık olduğunu, faaliyetlerine parasal yönden kayıtlar konulamayacağını savunmak
mümkün değildir.
Maddî imkânlardan yoksun, başarılı öğrencilere, özel okullarda
belli oranda yer ayırma zorunluluğu, nitelikli insan yetiştirme ödevi yanında,
Anayasa'nın 5. maddesinin Devlete yüklediği"...insanın maddî ve manevî
varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlama..."ödevinin de yasalsonucudur
ve demokratik toplum düzenini sosyal yönüyle şekillendiren bir anlayışın
gereğidir. Onun için, Devletin bu tutumunu haklara engeller koyanDevlet değil,
sosyal devlet ilkesini gerçekleştiren devlet olarak nitelemekgerekir.
Ekonomik dalgalanmalara bağlı, değişken bir ücret sisteminde,
yükümlülüğün üst sınırının % 10 olarak saptanmasını, ölçülülük ilkesine bağlıkalınmadığı,
dolayısıyla aracın amacına göre ölçüsüz bir oran içinde bulunduğu biçiminde
nitelemek de olanaksızdır. Kamusal yönü ağır basmakla beraber, özel öğretim
kurumlarının sağlayacakları eğitim olanaklarına, ileriye dönük yatırımlarına,
personel ve işletme giderlerine göre tespitedilecek ücret tutarlarının
bunlardan yararlananlar tarafından makûl kârlarıyla birlikte karşılanması
doğaldır. Milli Eğitim Bakanlığının bu konuda getireceği kısıtlamaların
yargısal denetime açık olduğu düşünülürse, üst sınırın % 10 olarak tespitinin,
özel okullar için aşırı bir yük oluşturmayacağı da açıktır.
2- Anayasa'nın 48. Maddesi Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın 48. maddesinin birinci fıkrası herkesin dilediği
alanda çalışma özgürlüğüne sahip olduğunu açıklamaktadır. Hiç kuşkusuz, çalışma
ve sözleşme özgürlüğü de, öteki özgürlükler gibi sınırsız bir özgürlük olmayıp
kamu yararı amacıyla her zaman sınırlanabilir. Nitekim, maddenin ikinci
fıkrasındaki "Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve
sosyal amaçlara uygun yürümesini güvenlilik ve kararlılık içinde çalışmasını
sağlayacak tedbirleri alır." hükmüyle, çalışma ve sözleşme hürriyetlerine
bazı sınırlamaların getirilebileceği belirtilmiştir. Bu sebeple; "maddî
imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin" eğitim ve öğrenimini burslar ve
başka yollarla kolaylaştırmak, insanın maddî ve manevi varlığının gelişmesi için
gerekli şartları hazırlamakla görevli kılınan, ancak, olanakları sınırlı bir
Devletin ödevini gerçekleştirmek amacına yönelik söz konusu düzenlemeyi,
hukukun aşırı zorlaması diye nitelendirmek de doğru değildir.
3- Anayasa'nın 73. Maddesi Yönünden İnceleme:
İtiraz konusu 625 sayılı Yasanın Ek 4. maddesinin birinci
fıkrasında, özel öğretim kurumlarına, öğrenci kapasitelerinin % 2'sinden
aşağıya düşmemek üzere, % 10 oranına kadar ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğü,
itiraz yoluna başvuran mahkemece "dengeli, ölçülü, taşınabilir olma"
özelliklerine uygun bulunmadığı için de Anayasa'ya aykırılığı öne sürülmüştür.
Belli oranda ücretsiz öğrenci okutma zorunluluğunun hem özel
okullara ve hem de buralarda öğrenim gören öğrenci ailelerine bir miktar malî
yük getireceği kuşkusuzdur. Ancak, bu yükün, vergi benzeri malî yükümlülük
niteliğinde olduğu kabul edilemez. Çünkü, yukarıda işaret edildiği gibi, halkın
öğrenim ve eğitim ihtiyaçlarını sağlama faaliyeti önemli kamu
hizmetlerindendir. Olayda, Devlet, özel öğretim kurumlarına ilk ve orta
dereceli okullarda bir kamu hizmeti olan eğitim ve öğretim görevini yapmaküzere
yasayla yetki vermektedir. Burada her ne kadar birsözleşme yoksa da, giderleri
ve riski kendisine ait olmak ve hizmetten yararlananlardan aldığı ücretle,
yatırımlarını amorti etmek üzere bir kamu hizmetinin, kurulması ve işletilmesi
söz konusudur. O halde özel okulların yaptığı hizmetin "kamu hizmeti
imtiyazı"na benzer yönünün daha ağır bastığı ortadadır. Özel okullarda
okuyup okumama seçeneği de dikkate alınırsa özel okulların ücretsiz öğrenci
okutma zorunluluğu vergi benzeri malî yükümlülük biçiminde nitelendirilemez.
Açıklanan nedenlerle, 11.7.1984 günlü, 3035 sayılı Yasanın 19,'
maddesiyle 625 sayılı "Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na eklenen itiraz konusu
Ek 4. maddenin Anayasaya aykırı bir yönü bulunmadığından itirazınreddi gerekir.
Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet ÇINARLI ve Servet TÜZÜNbu görüşlere
katılmamışlardır.
VI- SONUÇ:
8.6.1965günlü, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na 3035
sayılı Yasayla eklenen "Ek 4 üncü madde"nin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve itirazın REDDİNE, Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet ÇINARLI ve Servet
TÜZÜN'ün karşıoyları ve oyçokluğuyla,
12.4.1990 gününde karar verildi.
Başkan
Necdet
DARICIOĞLU
|
Başkanvekili
Yekta Güngör ÖZDEN
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Muammer TURAN
|
Üye
Mehmet ÇINARLI
|
Üye
Servet TÜZÜN
|
Üye
Mustafa ŞAHİN
|
Üye
İhsan PEKEL
|
Üye
Selçuk TÜZÜN
|
Üye
Ahmet N. SEZER
|
Üye
Erol CANSEL
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı:1990/4
Karar Sayısı:1990/6
1. İptali istenerek, anayasaya uygunluk denetimi için, itiraz
yoluyla Anayasa Mahkemesi'ne getirilen yasa kuralı, salt "ücretsiz öğrenci
okutma yükümlülüğü"nü öngörmekte, ücretsiz okutulacak öğrencilerin
niteliklerine ilişkin, örneğin "yoksul, kimsesiz, öğretmen çocuğu, ailenin
öğretimdeki ikinci ya da üçüncü çocuğu, öğretilebilir ya da sakat çocuk,
başarılı çocuk" gibi hiçbir açıklık içermemektedir. Haklı bir nedene,
hukuksal bir gerekliliğe ya da zorunluluğa dayanmayan, bir tür devlet zoruyla
yürütülmek istenen okutma durumunun, hukuk devleti kavramıyla bağdaştırılması
olanaksızdır. Devlet kurumu ile hukuk kavramının çağdaş değerlendirmesi,
Anayasa'nın özü ve amacı gözetilerek anlamlandırılması, bilimsel yorumlarla
açıklanması, yurttaşlara (gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişilerine)
yükümlülük getirilmesinin anayasal dayanağı koşulunu arar. Devlet, her şey onun
adına yapılan, onun adı kullanılıyorsa hoş görülüp haklı bulunan,uygun
karşılanan bir varlık değildir. Hukuka uygun olmayan, hakkaniyet ölçülerini
aşan her oluşum, devlet adına ise devlete gölge düşürür, onun değerini ve
saygınlığını azaltır. Topluma ve bireye en doğal hakkı olangüvenceyi veremeyen
ya da gücüyle aykırı kuralları egemen kılan devlet, hukuksallıktan uzaklaşır.
Yasama organını tümüyle devlet saymak yanlış olduğu, gibi bir kuralı yasama
organının biçimsel uygunlukla yürürlüğe koyması onun geçerli sayılmasını da
gerektirmez. İptal edilinceye ya dayürürlükten kaldırılıncaya değin yürürlükte
kalan, hukuksal yönden geçersiz nice kural vardır. Nasıl yürürlükte olmak
geçerli olmayı gerektirmiyorsa yasama organının özgörü (takdir) yetkisi
kapsamında sayılmak da hukuksal olmaya yetemez. Kaldıki, yasama organının
özgörü yetkisi sınırsız olmayıp başta Anayasa olmak üzere evrensel hukuk ilkeleri,
insan hak ve özgürlükleriyle sınırlıdır.
Mülkiyet hakkını özel bir kuralla güvenceye bağlayan,
kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını, sınırlanmasının da ancak
kamu yararı amacıyla olabileceğini öngören Anayasa'nın, özel kesim alanına
hiçbir neden göstermeden ve haklı bir neden bulunmadan el atılmasını hukuka
uygun sayması olanaksızdır. Özel girişimin güvenlik ve kararlılık içinde
çalışmasını sağlayacak önlemleri almakla yükümlü kılınan devletin, özel
girişime yükler getirmesi, çoğunluk oylarıyla benimsenen gerekçeyle bile uygun
gösterilebilecek bir tutum değildir. Devlet, özel öğretim kurumlarında ücretsiz
öğrenci okutulmasını istiyorsa onların ücretlerini öder ya da en çok indirimli
ücret gereğini haklı nedenlere dayalı olarak getirir. Nasıl bir lokantada,
terzide, berberde, özel hastahenede, basımevinde ücretsiz iş yaptırma
zorunluluğu uygulanamazsa, ev bir yana, pansiyonda, otelde, öğrenci yurdunda
ücretsiz barınma zorunluluğu getirilemezse, bunlardan hiçbir ayrılığı
bulunmayan özel girişimin çalıştırdığı öğretim kurumlarına da karışılmaz.
Devlete olduğundan fazla, hukuk dışı anlamlar vererek onu istediği alana
istediği gibi el atmakta yetkili saymak, onu hukukdevleti olmaktan çıkarır.
Böyle bir devlet hukuk devleti olmaz, başka bir gücün devleti olur. Mağazaların
yüzde on bez, kumaş ya da mendili ücretsiz vermesi kurala bağlanamayacağı gibi
özel öğretim kurumları da, oranı ne olursa olsun, ücretsiz öğrenci okutmak
zorunda tutulamazlar. Devlet, KİT'leri eliyle, ürünlerinden belli bir oranda
belki ücretsiz dağıtabilir, KİT'ler kendi malıdır. Ama özel girişim devletin
malı olmadığı gibi devlet her şeyin sahibi de değildir. Ülkesi, ulusuyla
birlikte tanımlanması devlet yapısının belirlenmesi içindir. Temeli adalet olan
devlet adaletsizlikten kaçınmaya özen göstermelidir. Doğal kıran (âfet), savaş,
olağanüstü durumlar dışında her eve belli sayıda konukların, soydaşların
alınması zorunluluğu nasıl uygun düşmezse, iptali istenilen kural da uygun
karşılanamaz. Hukuksal kavramlar, tanımlama ve nitelemelerle,bir tür gereksiz
yorumlarve zorlama ile Anayasa'ya uygunluk sonucuna gidilmiştir. Öbür
karşı-oylarda belirtildiğinden yinelemediğim anayasal ölçütler gözardı
edilmiştir. Anayasa Mahkemesi, haklan ve özgürlükleri korumadıkça, yasama
organını hukuk ve Anayasa sınırları içinde tutmak beceri ve başarısını
göstermedikçe, antidemokratik kurallar doyurucu bir denetimle ayıklanmadıkça
görevini gereğiyle yapmış sayılamaz ve varlık nedenine aykırı davranış olur.
2. Sosyal devlet alıcı değil vericidir. Ücretsiz okutmayı
kotarabilecek nice yol ve olanak varken, tutumlu gidişiyle daha çok sayıda
öğrenciyi yerleştirmek kolaylığı açıkken zorlama yolunun seçilmesi
sakıncalıdır.Hukuk devleti, öncelikle hukukun yanında yer alır. Kendi yararını
değil, hukuku gözetir. Zarar verici de olsa hukuka uygun olanı seçer ve izler.
Duygusal davranamaz. Ücretsiz okutulan öğrencilerin ücretlerinin ücretli okuyan
çocuklarınkine eklenmesine yol açan bir uygulamayı görmezlikten gelmek devlete
yakışmaz. Bu gerçek ve ücretsiz okuyan öğrencilerin çoğunun, müsteşar
yardımcısı, profesör, vali, vali yardımcısı, kaymakam, kurmay albay, doktor,
yarbay çocuğu olduğu gözetilirse sorunu devletinsosyal hukuk devleti niteliğine
bağlanmak da yanılgıdır.
Sosyal gerekler, hükümlü ve sakatların çalışmaları karşılığında
ücret almaları yöntemindeki zorunlulukta vardır. Ücretsiz okutmanın bu
uygulamaya benzerbiryanı yoktur. Karşılıksız yararlanma ilişkinindoğasına
aykırıdır. Giderlerine hiçbir katkıda bulunmadığı kuruluştan yararlanmak,
üstelik korunması gerekli özel girişimde, her kurumun özelleştirilmesi,
özelleştirilerek kullanılması anlamındadır.
İlke gözetilmeyince, oranın önemi yoktur. Ölçülülük ilkesini de
çiğneyen iptali istenilen kural, özel girişimin özgürlüğüne getirilen bir
sınırlamadır. Kamu hizmetini özel kuruluşlara yaptırmak niteliğindeki yasa
düzenlemesi, hukuksal tartışmayı sürdürecek içeriğiylebir kamu hizmetiimtiyazı
türünde de değerlendirilemez. Özel öğretim kurumunun yapısı, üyelik bağı,
hukuksal konumu ve ilişkinin yanlan "kamu hizmeti ayrıcalığı" nı
dışarda bırakmaktadır. Devlet, sağlık ve savunma gibi en başta gelen
öğretim-eğitim görevini özel kuruluşlara yüklemektedir. Bu yükün, gözetim ve
denetim sayılması da olanaksızdır. Devlet, özel kuruluşun gelirinden vergi ya da
benzeri bir yükümlülük isteyebilse de, ücretsiz okutmanın gelir karşılığı ve
üstelik vergi alınırken vergi benzeri bir yükümlülük olarak kabulü düşünülemez.
Angarya sayılacak devlet için ağır bir yaralanmadır. Anayasal dayanağı olmayan
bir yükümlülük bu kapsamda değerlendirilir. Mutlaka yasaklayıcı bir kuralın
aranması, hukuk dışı haklara kapıyı açık tutmaktadır. Bir durum, bir kural
hukukun temel ilkelerine aykırı düşüyorsa yasaklayıcı ya da olur verici bir
anayasa kuralı olması onu hukuka aykırılıktan kurtaramaz. Olur veren kural olsa
olsa Anayasa'ya aykırılık savını engeller, Olayda böyle bir kural da yoktur.
Destek olunacak özel girişime devlet ağırlığı ile güçlük çıkarılmaktadır.
3. "Yardım" niteliği de söz konusu değildir. Biçimini ve
türünü devletin saptadığı zorunlu yardımın gönüllülük niteliği çiğnenmektedir.
Sosyal adalet, devletten beklenen soylu bir yaklaşımdır. Kişilere yükümlülükler
getirerek eşitsizlik yaratmanın sosyal adaletle hiçbir ilişkisi yoktur.
Demokrasinin özü eşitlik, kederde ve kıvançta birlik, özgürlük ve özellikle
hukuksallıktır. Devlet zoru, demokrasinin özüne aykırıdır. Demokrasi, devlete
üstünlük ve öncelik değil, önderlik yükler. Düzenleyici, denge sağlayıcı ve yol
göstericidir. Kamusal yarar demokrasinin özüne karşın gerçekleştirilemez.
Kaldıki varsıl, belli kişilerin çocuklarının daha çok yararlandırıldığı bir
yöntem kamusal yararla da uyuşmaz. Anayasa Mahkemesi, demokratik ilkeleri ve
hukuksal değerleri yeterince koruyamaz duruma getirilmektedir. Devletin asıl ve
sürekli görevleri içindeki eğitim ve öğretim, haklı hiçbir neden gözetmeden
özel kuruluşlarla paylaşması ve ücret gereğinden kaçınması uygun bir örnek
değildir. Özel öğretim kurumlarının devlet okulları düzeyine getirilmesinin
yolu da bu değildir. Anayasa'nın 42. maddesinin yedinci fıkrasında öngörülen,
maddî olanaklardan yoksun başarılı öğrencilere devlet yardımı da bu yolla
yapılamaz. Fıkrada geçen ".. başka yollarla gerekli yardım..."
devletin kendi olanaklarıyla yapacağı yardımlardır. Üstelik, başarılı öğrencilerle
sınırlıdır. Olayımızda herhangi birkoşul ve ölçüt yoktur. Anayasa'nın sözünü
ettiği yardım, olanakları elverdiği ölçüde devletin öz kaynaklarını kullanarak
yapabileceği yardımdır. Hiçbir karşılık almadan görev aktarımı hukuk içinde
savunulamaz. Ücretli okuyan çocukların velilerinin akçalı yükünü ağırlaştıran
ücretsiz okutma durumu, bu veliler için de haksızlık yaratmaktadır. Yüzde on
oranı da dengeli bir dağılım olmayıp on yılda bir yılın tüm öğrencilerinin
ücretsiz okuması gibi ağır bir sonuca neden olmaktadır. Vergi benzeri sayılsa
bile dengeli ve adaletli sayılamaz. İptali istenilen kural, Anayasa'nın 42.
maddesinin dışına taşmaktadır.
4. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 28.2.1989 günlü onayıyla yürürlüğe
konulan "Özel Öğretim Kurumlarında Ücretsiz Okuyacak Öğrenciler Hakkında
Yönetmelik"le bakanlığa bırakılan % 75 kontenjanın nasıl uygulanacağı
belirlenmiştir.4.6.1988günlü, 19832 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
"Özel Öğretim Kurumlan Öğrenci Ücretleri Tesbit ve Tahsil
Yönetmeliği" nin 12. maddesiyle öngörülen % 10 oranındaki ücretsiz
öğrencinin kalan % 25 i de kurumlarca sağlanmaktadır.
Anayasa'nın konuyla doğrudan ilgili 42. maddesi ücretsiz öğrenci
okutma zorunluluğuna dayanak olacak bir açıklık yoktur. Devlet okullarına
parasız öğretimi öngören Anayasa, özel okullar için böyle bir zorunluluk
öngörseydi onu da kapsamına alırdı. Anayasa Mahkemesi'nin26.3. 1974 günlü Esas
1973/32, Karar 1974/ilsayılı kararı da bu görüşü doğrulamaktadır. Anayasa'nın
42. maddesinin yedinci fıkrasında geçen ".. başka yollarla gerekli
yardımlar..."ın da devlet dışındaki kimi kuruluşların gençler üzerindeki
olumsuz etkisini önlemeye yönelik biçimde olacağı madde gerekçesinde
açıklanmıştır. "Karşılıksız burs" niteliğindeki itiraz konusu kural,
devlete yüklenen görevin gereksiz paylaşımı görünümündedir. Başarılı ve yoksul
öğrenciler için öngörülmüş yardım türlerine de benzemeyen ücretsiz okutma
devletin kendi yükümlülüğünü özel girişime yaptırmasıdır. Neresinden bakılırsa
bakılsın iptali istenilen kural ulusal ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlarına uygun gidişini sağlayacak önlemlerle de uyum içinde değildir. Sözü
edilen "önlem", özel girişimin yararına sonuç verecek önlemdir,
zararına yol açacak önlem değil, önlem sonucunu aşan zorunlu uygulama Anayasa
ile bağdaşamaz.
5. Çoğunluk oyuyla oluşan kararın dayanakları yanlış seçilmiştir.
Konunun eğitim ve öğretim kurumlarının oluşturulmasıyla, insanların
yetiştirilmesiyle doğrudan ilgisi yoktur. Kararı doğru ve haklı göstermek için
yan konulara girilmiş, örnekler verilmiş, Anayasa Mahkemesi'nin konuyla ilgili
bulunmayan bir kararına dayanılmıştır. İptali istenilen kuralın, akçalı
olanaktan yoksun öğrencilere ilişkin hiçbir açıklık taşımamasına karşın,
kararda "Maddî imkânlardan yoksun, başarılı öğrencilere, özel okullarla
belli oranda yer ayırma zorunluluğu..."denilerek yasakoyucu-nun kapalı
amacına, kanuna uygun bir gerekçe yakıştırılmıştır. Gerçekte, yasakoyucunun
Anayasa ile sınırlı olan özgörü hakkı, yanlış bir "devlet" kavramı
değerlendirmesiyle, sınırsızlığa, bir tür devlet zorlamasına götürülmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti'nin her yönüyle tam bir hukuk devleti olması
yolunda en etkili çaba yargı kuruluşlarından beklenir. Örneğin,
bağımsızlıklarını sağlayıp korumak, güçlendirip genişletmek bile öncelikle
kuruluşların tutumlarına bağlıdır. Hukuk devletinin başlıca mimarları olan
yargı kuruluşları, yorumlan ile Anayâsa'yı zenginleştirecek, boşlukları
dolduracak, çelişki ve aykırılıkları çağdaş doğrultuda giderecektir. Hukuk
devletinin, her istediğini yapamayan, hukuktan asla ayrılmayan devlet olduğunu
yinelemekte yarar vardır. Böyle bir devlet anayasa ile haksızlık hukuksuzluk
getiremez. Hukuk devletinin anayasası devletinin ulusuna baskı aracı değildir.
Devletin kuruluş ve yönetim düzeni ile yükümlülüklerini belirlerken,
iktidarların gücünü sınırlayarak ulusun hak ve özgürlüklerini güvenceye bağlar.
Unutulmamalıdır ki ulus devlet için değil, devlet ulus içindir. Devletin
insancıllığı, insan haklarının son aşamasıdır. Koşullanmış, yanlış bir devlet
anlayışı, devlete sonsuz ve sınırsız yetkiler vererek, onun her istediğini
yapabileceğini, yasakoyucunun özgörüsü ile istediği düzenlemeyi
gerçekleştirebileceğini ya da özgürüsünü bırakılan alanlarda "Devlet
yararına" düşüncesinden kalkarak, hukuku gözardı ederek bireylere ve
kuruluşlara yükümlülükler getirebileceğini uygun bulur. Böylesine bir yorum,
"güçlü yürütme" bahanesiyle yargının ve hukuk devletinin yıpratılıp
etkisinin azaltılmasına yol açmıştır. Yürütme doğal olarak güçlüdür. Devletin
her olanağı elindedir. Bağımsız olduğu yasalarda yazılı bulunan yüksek yargı
organlarının bütçeleri de yürütmenin oluruyla kullanılabilmektedir. Bu tür
gereksiz ve sakıncalı yorumlarla çağdaş hukuk devleti niteliğinezarar
verilmektedir. Yargıyı izleyici durumuna düşürecek, giderek kararlarından ancak
yürütmenin uygun bulduklarının geçerli sayılmasına yol açabilecek devlet
değerlendirmesi yerinde görülemez. İnsan hak ve özgürlüklerinin tüm
boyutlarıyla yaşama geçirilip egemen kılınması devletin bunlara saygısıyla
olanaklıdır. Anayasayı salt biçimsel yönden değil, siyasal felsefe ve çağdaş
doğrultu yönünden de ele almak gerekir. Bir uygulamanın adaletli olması,
biçimsel yönden hukuka uygun olmasından da önemlidir. Hemhukuka, hemadalete
uygun olması aranmalıdır. Adaletsiz uygulama yargı kararıyla önlenemezse, yürütmenin
haksızlıktan vazgeçmesi beklenerek ana ağırlık verilerek onun işlemlerine özlem
duyulur. Antidemokratik kuralları ayıklamakta yargının duyarlığı önde
olmalıdır. Yargı organı, kararlarıyla, kendini olduğu gibi yürütmeyi de
güçlendirmelidir. Devletin egemenlik hakkı kadar özel mülkiyetin de geçerliği
söz konusudur ve sınır-anması anayasal koşullara bağlıdır. Anayasa'ya gerçek
kimliğini yargı kararlarının kazandıracağı kuşkusuzdur. Anayasa yargı kararıyla
gerçek biçimini ve anlamını bulacaktır. Bu kıvanç verici sonuç, çağdaş düşünce,
çağdaş yorum, bilimsel gereklerle insanı değerli ve üstün tutan bir anlayış,
devleti gerçek yerinde hukukla güçlü tutan bir benimseyişle sağlanır. Hukukun
üstünlüğü ilkesinin her yadsınışı yeni bir hukuksuzluğun nedenidir. Sürütmenin
görevli-yetkili kılınarak sınırsız olanaklarla donatılması, yasamaya, özellikle
yargı erkine karsı güçlendirildiğinin savunulması hukuk devleti niteliğinin
yitirilmesi pahasına hoşgörüyle karşılanamaz. Yürütmenin, yasama ve yargı
denetimindeki her adımının, her eylem ve izleniminin hukuka uygunluğu yanında
yasamanın yargı denetimindeki işlemlerinin de Anayasa'ya ve hukukun üstün
kurallarına, evrensel ilkelerine göredeğerlendirilmesi gerekir. Günlük koşullar
anayasal ilkelerin ölçüsü olamaz. Gerekçe doyurucu değildir. Kişisel haklar
demokraside en sağlıklı güvenceyi bulur. Demokrasiyi sözde bırakmayıp özde
kökleştirmek için kişisel haklara böyle gelişigüzel elatmaları önlemek gerekir.
Demokrasi, devlet ağırlıklı değil, haklar ve özgürlükler ağırlıklıdır.
Düzenleyici, koruyup kollayıcı devletin saygın yeri, hukuka saygısıyla
gerçekleşir.
Açıklamaya çalıştığım bu nedenlerle;
8.6.1965günlü, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na,11.7.1984günlü,
3035 sayılı "8.6.1965 Tarihli ve 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi, Geçici Bir Maddesinin Kaldırılması,
Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun"un 19. maddesiyle eklenen "Ek 4
üncü madde"nin Anayasa'nın 2., 5., 11., 42., 48. ve 73. maddelerine aykırılığı
açık olduğundan iptalini zorunlu buluyor, tersini kararlaştıran çoğunluk
görüşüne katılamıyorum. 12.4.1990
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı:1990/4
Karar Sayısı:1990/6
Anayasa'nın 42. maddesinde "Devlet, maddî imkânlardan yoksun
başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve
başka yollarla gerekli yardımları yapar" denilmiş olması, Devlet'in
birininkesesinden ötekine yardım yaptıracağı anlamına gelmez. Maddede
"Devlet......gerekli yardımları yapar" deniliyor. Hükmün açık anlamı
yardımı
Devletin yapacağıdır. Bu yardımın "burslar ve başka
yollarla" yapılacağı söyleniyor: "Başka yollar", yatılı okutma
vs. gibi, bursların dışında kalan yardım şekilleridir. Devletin burslardan
başka yollarla da yardım yapacağının söylenmiş olması, Devletin bu yardımı
zorla vatandaşa yaptırabileceği seklinde yorumlanamaz. Anayasa'nın sözü geçen
42. maddenin yer aldığı "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler"
başlıklı Üçüncü Bölümünün son maddesiyle (Madde: 65), bu konuya daha da açıklık
getirilmekte; Devletin, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen
görevlerini, "malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde" yerine
getireceği belirtilmektedir. Maddede, Devlet, malî kaynakları yetmezse, sosyal
ve ekonomik alanlardaki görevlerini zorla vatandaşa yaptırır denmiyor.
Anayasa'nın 42. maddesinin altıncı fıkrasında "Özel ilk ve
orta dereceli okulların bağlı olduğu esaslar, Devlet okulları ile erişilmek
istenen seviyeye uygun olarak, kanunla düzenlenir" denilmektedir.
Düzenlemenin amacı, özel okulları "Devlet okulları ile erişilmek istenen
seviyeye" uygun bir takını esaslara bağlamaktır. Bu fıkra, yapılacak bir
düzenleme ile, özel okullara parasız öğrenci okutma yükümlülüğü
getirilebileceği şeklindeyorumlanamaz.
Kaldı ki, Anayasa'nın "Temel Haklar ve Ödevler" başlıklı
İkinci Kısmında yer alan 18. maddesi angaryayı kesin bir şekilde
yasaklamaktadır. Türk Hukuk Lügati (Millî Eğitim Bakanlığı, 1944)
"angarya"nın ikinci anlamını "Bir malın menfaatinden veya bir
şahsın hizmetinden bedava istifade edilmesi" olarak gösteriyor. 8.6.1965
tarihli ve 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu'na 3035 sayılı Kanunla
eklenen Ek 4. maddede, Özel Öğretim Kurumları'nın, öğrenci kapasitesinin %
2'sinden aşağıya düşmemek üzere ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlü olduğu ve
Bakanlığın bu miktarı yüzde ona kadar artırabileceği kabul edilerek, Özel
Öğretim Kurumları'na, Anayasa'nın 18. maddesine aykırı olarak bir angarya
yüklenmektedir.
Özel Öğretim Kurumlan bu angaryayı elbette kendi üzerinde
bırakmayacak, büyük ölçüde, çocuğunu parayla bu okullarda okutan velilere
devredecektir. Özel okullarda sâdece zengin çocuklarının okuduğu çok yanlış bir
varsayımdır. Çocuğunun iyi bir öğrenim görmesini isteyen birçok fakir veya orta
halli yurttaşlar da dişinden tırnağından artırarak, sıkıntılara katlanarak bu okullara
öğrenci göndermektedir. Kendi çocuğunun okul taksidini zorlukla ödeyebilen bu
yurttaşlar, bir de. başkalarının çocuğuiçin ödemede bulunmak mükellefiyetiyle
karsı karşıya bırakılmış olmaktadır.
Kaldı ki, paralı okumak zorunda kalan çocukların hepsinin, parasız
okutulmak üzere seçilen çocuklardan daha zengin, daha varlıklı ailelere mensup
olacakları da ileri sürülmez. Birçok takdir unsurları karışacak seçim şekline
göre, daha az varlıklının paralı, daha çok varlıklının parasız okutulması da imkân
dışı değildir.
Anayasa'nın 2. maddesi Devlet'in sosyal bir Devlet olduğunu
söylemekle birlikte, "bir hukuk Devleti" olduğunu da vurguluyor. Bir
hukukDevleti-âmiyâne tâbiriyle-Ali'nin külahını Veli'ye giydiremez.
Yukarda açıkladığım gerekçelerle, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumlan
Kanunu'na 3035 sayılı Kanun'la eklenen Ek 4. maddeyi Anayasa'ya aykırı
bulduğumdan, bu maddenin iptali için yapılan itirazın reddi yolundaki Mahkeme
kararına katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı:1990/4
Karar Sayısı:1990/6
8.6.1965günlü, 625 saydı "özel Öğretim Kurumları Kanunu'na
3035 sayılı Yasa'nın 19. maddesi ile eklenen itiraz konusu hükmü içeren Ek 4.
maddesinde; "Özel öğretim Kurumlan, öğrenci kapasitelerinin, % 2'sinden
aşağıya düşmemek üzere, ücretsiz öğrenci okutmakla yükümlüdürler. Bakanlık,
ücretsiz okutulacak öğrencilerin miktarı, seçimi ve kurumlara kabul şartlarını
yönetmelikle düzenler, ücretsiz öğrenci miktarım yüzde ona kadar
artırabilir." kuralı yer almaktadır.
Anayasa'nın 42. maddesinin yedinci fıkrasında, "Devlet maddî
imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı
ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar. Devlet, durumları
sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri
alır." denildiğine göre, kanun koyucunun inceleme konusu maddede, salt
"ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğü"nü getirmekle yetinmeyip, açık
bir biçimde "kamu yararı"nın öncelikle gözetilmesi bakımından kural
olarak ücretsiz okutulacak öğrencilerin niteliklerine ilişkin, Anayasa'nın sözü
edilen maddesinde yer alan "maddî imkânlardan yoksun ve başarılı
olma" koşullarının belirtilmesi, öte yandan ücretsiz okutulacak
öğrencilerin miktarı, seçimi ve kurumlara kabul şartlarını açıklığa kavuşturması
gerekirdi.
Anayasa'nın 2. maddesinde; "Türkiye Cumhuriyetinin, toplumun
huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı,
Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanak,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu belirtilmektedir. Yasaların
kamu yararına dayanması gereği kuşkusuz hukuk devletinin önde gelen
unsurlarından birisini oluşturmaktadır. Anayasa Mahkemesi'-nin 22.6.1972 günlü,
E: 1972/14, K: 1972/34 sayılı kararında, "Hukuk Devleti İlkesinin öğeleri
arasında yasaların kamu yararına dayanması ilkesinin de var olduğu"
açıklanmıştır. Bu karara göre, "Anayasa'nın 2.maddesinde tanımlandığı
üzere Devletimiz bir hukuk devletidir. Hukuk devleti ilkesinin öğeleri arasında
yasaların kamu yararına dayanması ilkesi vardır. Bu ilkenin anlamı kamu yararı
düşüncesi alınmaksızın başka bir deyimle yalnızca belli kişilerin yararına
alarak herhangi bir yasa kuralının konulamayacağıdır. Buna göre kamu yararım
içermeyen bir yasa kuralı, Anayasa'nın 2. maddesine aykırı olur ve dava
açıldığında iptali gerekir."
Ayrıca Anayasa'nın 5. maddesine göre,"...kişilerin ve
toplumunrefah, huzurve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve
hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak
surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın
maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartlan hazırlamaya çalışması
...." Devletin temel amaç ve görevlerindendir. Maddî imkânlardan yoksun
başarılı öğrencilere yardım ve durumları sebebiyle özel eğitimi ihtiyacı
olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri almak da bu görevler kapsamındadır.
3035 sayılı Yasa'nın 19. maddesi ile eklenen Ek 4. maddede ise;
maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrenci alma koşullarına yer verilmeden salt
"ücretsiz öğrenci okutma yükümlülüğü" öngörülmektedir Bu durumda
maddî imkânlardan yoksun olmayan öğrencilerde işbu yardımdan
yararlanabileceklerdir. Uygulamada, maddî olanakları yüksek düzeyde alan
velilerin çocuklarının "Ücretsiz okuma" da çoğunluğu teşkil etmeleri
de bu görüşü teyid etmektedir.
Anayasa'nın ilgili maddesinde öngörülen "maddî olanaklardan
yoksun ve başarılı öğrenci alma" koşullarına yer verilmemekle, bu gibi
öğrencilere, öğrenimlerini sürdürmeleri bakımından devletçe yardım yapılması
biçimindeki Anayasal İlke de yerine getirilmemiş olmaktadır. Bu durumda-iş bu
düzenleme ile kamu yararının gözetildiği düşünülemez.
Yukarıda belirtildiği gibi; bu eksiklikler Anayasa'nın buyruğuna
uygun bir düzenlemenin yapılmadığını göstermektedir. Böylece anayasaca
öngörülen amaçların sağlanmasını engelleyen nitelikteki eksiklikler Anayasa'ya
aykırılık oluşturmaktadır. Çoğunluğun, bu düzenlemenin Anayasa'ya aykırı
olmadığı yolundaki görüşüne yukarıda açıklanan nedenlerle katılmıyorum.