ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1990 /17
Karar Sayısı: 1990/23
Karar Günü: 20.9.1990
R.G. Tarih-Sayı :26.10.1990-20677
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 1.3.1926 günlü, 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu'na
7.12.1988 günlü, 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyleeklenen 6.12.1989günlü, 3591
sayılı Yasa ile değişik "Ek 2. Madde"nin Anayasa'nın 2. maddesiyle,
10. maddesinin birinci ve üçüncü, 11. maddesinin ikinci, 38. maddesinin üçüncü,
138. maddesinin birinci, 161. maddesininbirinci ve dördüncü fıkralarına aykırı
olduğu görüşüyle iptali istemidir.
I- OLAY:
15.4.1990 günü kullandığı taşıt aracıyla trafik kurallarına aykırı
davranan sanığın kendisine para cezası yazan görevli polis memuruna, dinine ve
Allah'ına söverek hakaret ettiği savıyla, cezalandırılması istemiyleCumhuriyet
Savcılığı'nca açılan kamu davasında yapılan yargılama sırasında itiraz yoluna
başvuran yerel mahkeme, sanık hakkında uygulanması istenilen Türk Ceza
Yasası'nın 3506 sayılı Yasa ile değişik 266. maddenin birinci fıkrasında
öngörülen hürriyeti bağlayıcı ceza yanındaki para cezasının belirlenmesinde
3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle Türk Ceza Yasası'na eklenen ve 3591 sayılı Yasa'nın
1. maddesiyle değiştirilen ek 2. maddenin Anayasa'nın yukarda belirtilen
maddelerine aykırı olduğu görüşüne dayanarak iptali istemiyle, doğrudan Anayasa
Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III-YASA METİNLERİ:
A. İptali İstenen Yasa Kuralı:
Türk Ceza Yasası'na 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle eklenen ve
3591 sayılı Yasa'nın 1. maddesiyle birinci fıkrasındaki "30" rakamı
"75" olarak değiştirilen Ek 2. maddenin son biçimi şöyledir:
"Ek Madde 2.- Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren
Ek l inci madde kapsamına giren para cezaları; i988 yılı Bütçe Kanununda 84
olarak belirlenen memur maaş katsayısının artırılması halinde Bütçe Kanununda
her 75 puan artış, bir birim olarak kabul edilerek, Ek l inci maddeye göre
tespit edilen ceza miktarlarının, bulunacak birim sayıyla çarpılması suretiyle
belirlenir.
Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kabul edilecek
kanunlardaki para cezaları için de müteakip yıllar, Bütçe Kanununda belirlenen
katsayı miktarlarında artırma yapıldığı takdirde birim sayısının tespitinde
başlangıç olarak, o kanunun yürürlüğe girdiği tarihteki Bütçe Kanununda geçerli
olan devlet memurları aylıkları katsayısı esas alınır."
B. Dayanılan Anayasa Kuralları:
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin iptal istemini dayandırdığı
Anayasa kuralları şunlardır:
1. "Madde 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyalbir hukuk Devletidir."
2. "Madde 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3. "Madde 11.- Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel
hukuk kurallarıdır.
Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz."
4. "Madde38.- (Üçüncü Fıkra) Ceza ve ceza yerine geçen
güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur."
5. "Madde 138.- (Birinci Fıkra) Hâkimler, görevlerinde
bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerinegöre
hüküm verirler."
6. "Madde 161.- (Birinci Fıkra) Devletin ve kamu iktisadî
teşebbüsleri dışındaki kamu tüzelkişilerinin harcamaları, yıllıkbütçelerle
yapılır.
(Dördüncü Fıkra) Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışındahiçbir
hüküm konulamaz."
IV- İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi îçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Necdet
DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN,
Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER, Erol CANSEL ve Yavuz
NAZAROĞLU'-nun katılmalarıyla6.6.1990gününde yapılanilkinceleme toplantısında,
dosyada eksiklik olmadığı saptandıktan ve işin esasının incelenmesi gerektiği
belirlendikten sonra sınırlama sorunu üzerinde durulmuştur. Dosya içeriğine ve
başvuru kararındaki anlatıma göre:
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Türk Ceza Yasası'na 7.12.1988
günlü, 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle eklenen ek 2. madde ile 6.12.1989
günlü, 3591 sayılı Yasa'nın 1. maddesini Anayasa'ya aykırı görerek Anayasa
Mahkemesi'ne başvururken herhangi bir sınırlama yapmamıştır.
3591 sayılı Yasa'nın, "30" rakamını "75"e
dönüştürerek gerçekleştirdiği değişiklik sonucu ek 2. maddenin aldığı yeni
biçim, yeni içerik, 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesi uyarınca Türk Ceza
Kanunu'na eklenen ek 2. madde ile 3591 sayılı Yasa'nın 1. maddesini ayrı ayrı
değil, birlikte elealmayı gerekli kılmaktadır. 3591 sayılı Yasa'nın 1.
maddesiyle getirilen değişiklik 3506 sayılı Yasa'yla getirilen ek 2. maddenin
birinci fıkrasıyla bütünleşmiştir. Bu durumda, incelenmesi zorunlu kural, 3591
sayılı Yasayla değişik ek 2. maddedir. Türk Ceza Kanunu'na 3506 sayılı Yasa ile
eklenen ek 1. madde hükümlerine göre saptanan para cezaları, 1988 yılı Bütçe
Yasası'nda 84 olarak belirlenen memur maaş katsayısının o günde yürürlükte
bulunan memur maaş katsayısı rakamından düşülüp 75'e bölünmesisonucunda
bulunacak birim sayıyla çarpılarak belirlenecektir. Ek 2. maddenin ikinci
fıkrasında, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kabu1-edilecek
yasalardaki para cezaları için de, birim sayısının tesbitinde başlangıç olarak,
yasanın yürürlüğe girdiği tarihte geçerli memur maaş katsayısı esas alınarak,
birinci fıkrada öngörülen yöntemin uygulanacağı bildirilmektedir. Bu fıkra
davada uygulanacak kural değildir. Oysa Mahkeme, birinci fıkrayla birlikte
ikinci fıkranın da iptali isteminde bulunmuştur. Ek 2. maddenin tümünün
iptalini istemek, birayırım yapmadan itirazda bulunmak olaya uygun bir başvuru
değildir. Bakılmakta olan davanın kapsamını aşan istemin, uygulanacak kuralla
sınırlıtutulması incelemenin uygunluğu yönünden de zorunludur.
Bu nedenle esasailişkin inceleme, Türk Ceza Yasası'na 3506 sayılı
Yasa ile eklenen ek 2. maddenin 3591 sayılı Yasa ile değişik birinci fıkrasıyla
sınırlı olarak yapılmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk inceleme sonunda dosyada
eksiklik olmadığından işin esasının incelenmesine, bu incelemenin, Türk ceza
Yasası'na7.12.1988günlü, 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle eklenen ek 2.
maddenin 6.12.1989 günlü, 3591 sayılı Yasa'yla değiştirilen birinci fıkrasıyla
sınırlı olarak yapılmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ:
Esas inceleme raporu, başvuru kararı ve ekleri, iptali istenilen
yasa kuralıyla, dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve öbür
yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, sanık hakkında uygulamak durumunda
bulunduğu, 3506 sayılı Yasa'yla Türk Ceza Yasası'na eklenen ve 3591 sayılı Yasa
ile değiştirilen ek 2. maddenin birinci fıkrası uyarınca para cezasının artırılmasında
bir yıl süreli Bütçe Yasası'na yollama yapılmasını, kıyas yöntemiyle belirsiz
ceza koymak biçiminde değerlendirip ve bireysel özgürlüğün güvencesini
oluşturan suç ve cezaların yasallığı ilkesine dayanarak iptal istemiştir.
3506 sayılı Yasa'yla Türk Ceza Yasası'na eklenen ek 2. maddeninbirinci
fıkrasında, bu maddenin yürürlüğe girdiği günden başlayarak ek 1. madde
kapsamına giren para cezalarının 1988 yılı Bütçe Yasası'nda "84"
olarak belirlenen memur maaş katsayısının artırılması durumunda Bütçe
Yasası'nda her "30" puan artış bir birim olarak kabul edilip ek 1.
maddeyegöre saptanan ceza miktarlarının bulunacak birim sayıyla çarpılmasıyla
belirlenmesi esası benimsenmiştir. 3591 sayılı Yasa'yla "30" rakamı
12.12. 1989 dan başlayarak "75"e yükseltilmiştir.
Ek 2. maddenin kabulü üzerine 3506 sayılı Yasa'nın 10. maddesi,
Türk Ceza Yasası'nın 304. maddesinin (III) numaralı fıkrasını, 647 sayılı
Yasa'nın 4. maddesinin yedinci fıkrasını ve 10.6.1949 günlü, 5435 sayılı
Yasa'yı yürürlükten kaldırmıştır.
İtiraz konusu kuralla, ek 1. madde kapsamındaki para cezaları,
1988 Bütçe Yasası'nda devlet memurlarının maaşlarının saptanmasında gösterge
rakamlarıyla çarpılması öngörülen "84" katsayısının artırılması
durumunda Bütçe Yasası'nda her "75" puan artışbirbirim olarak alınıp
yine ek 1. maddeye göre saptanan ceza miktarlarının, bulunacak birim sayıyla
çarpılmasıyla belirlenmesi yöntemi getirilmiştir.
İtiraz konusu kural ile memurların paranın satın alma gücünde
görülen değer kayıpları karşısında her yıl Bütçe Yasalarıyla malî yıl başında
gösterge rakamlarının belirlenen katsayıileçarpımları sonucu maaşları
saptandığı gibi, suç ve ceza arasında bulunması gerekli dengenin korunması ve
para cezalarının bir süre etkinlik ve caydırıcılık öğesinden yoksun kalmaması için
5435 sayılı Yasa'da değişikliklerin belirli bir zamana gereksinim duyurması da
gözönüne alınarak otomatik bir sistem getirildiği anlaşılmaktadır.
Sınırlama kararı gereğince, itiraz konusu kural, dayanılan Anayasa
maddelerine göre sırasıyla incelenecektir:
1- Anayasa'nın 10. Maddesi Yönünden İnceleme:
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin aykırılık durumuna gösterdiği
örneğe katılmak olanaksızdır. Türk Ceza Yasası'nın 2. maddesinin ikinci
fıkrası, bir cürüm ya da kabahatin işlendiği zamandaki yasayla sonradan
yayımlanan yasa hükümleri birbirinden farklı olduğunda, sanığın lehine olan
yasanın uygulanacağını öngördüğünden, herkes suç işlediği günde yürürlükte olan
kurala göre cezalandırılacaktır. Yakalanma günü ne olursa olsun, aslolan, suçun
işlendiği gündür. Bu durumun ayrıklığı yasa değişikliğiyle cezanın azaltılması,
böylece, sanığın lehine olan yeni kuralın uygulanmasıdır. İşleyişbirörnekle
somutlaştırılırsa durum daha çok açıklık kazanacaktır.
15.7.1990 günü basit müessir fiilişlemiş etmiş iki kişiden birisine
suçüstü hükümlerine göre yapılan yargılama sonunda 1990 yılı Bütçe Yasası'nda
memur maaş katsayısı "255" olduğundan 255-84 =171 katsayı farkına
göre 171: 75 = 2,28 ve ek 1. maddeye göre 12.000 - 150.000 sınırları
"2.28"in kesiri atılarak "2" birim sayısıyla çarpılarak
12.000 x2=24.000 lira alt sınır,150.000x2=300.000 lira üst sınır esas alınarak
hâkim tarafından bu sınırlar arasında ceza şahsileştirilecektir. İkinci kişi,
1992 yılında yakalanıp aynı suçtan yargılandığında, 1992 Bütçe Yasası'nda memur
maaş katsayısının "684"e çıkarıldığı bir an varsayılırsa, suç
günündeki Bütçe Yasası'nın "255" katsayısı sanığın lehine olduğu için
uygulanacaktır. Çünkü "684" katsayıdan "84" çıkarıldığında
684-84 = 600 rakamı bulunur ve bu rakam "75" sayısına bölündüğünde
600: 75 = 8birimsayısı elde edilir. Türk Ceza Yasası'nın 456. maddesinin
dördüncü fıkrasındaki cezanın alt sının 12.000 x 8 = 96.000 TL. üst sınırı ise
150.000 x8=1.'200.000 TL. tutarı sanığın aleyhine ölür. Enflasyonist piyasa
koşullarının kalkması uzakbirolasılıktır. Böyle olmayacağı ve katsayının 1992
de "100"e düşeceği varsayılsa, 1990 yılında suç işleyip 1992 yılında
yakalanarak yargılanan kişiye Türk Ceza Yasası'nın yukarda anımsatılan 2.
maddesinin ikinci fıkrası gereğinceleheolan kural uygulanacağından, Türk Ceza
Yasası'nın 456. maddesinin dördüncü fıkrası örneğinde, 12.000 x l = 12.000 TL.
ile 150.000 x l =150.000 TL. arasında verilecek para cezasının, paranın satın
alma gücünün yükselmesi karşısında 1990 da ödenen para cezasından farklı
olmayacağı ortadadır. Sanık lehine olan kural, sonradan yürürlükten kalksa
bile, cezanın suçun işlendiği günde yürürlükte bulunan yasaya göre saptanması
ilkesi gereğince sanığa uygulanır.
Anayasa Mahkemesi'nin birçok kararında yinelenip vurgulandığı gibi,
Anayasa'nın 10. maddesi, aynı hukuksal durumda bulunan kişiler arasında haklı
bir nedene dayanmayan ayrımı önlemeyi amaçlamıştır. Bu madde, eylemli eşitliği
değil, hukuksal eşitliği öngörmekte, aynı durumda olanların ayrı kurallara
bağlı tutulmasını sakıncalı kılmamaktadır.
Bu nedenlerle, itiraz, Anayasa'nın 10. maddesiyleilgilibulunmamış
ve bu madde yönünden yerinde görülmemiştir.
2- Anayasa'nın11.ve 138. Maddeleri Yönünden İnceleme:
Anayasa'nın bağlayıcılığını ve üstünlüğünü belirten 11. maddesi, yasaların
Anayasa'ya aykırı olamayacağını öngörmektedir. Bu durum temel ilkeyi
açıklamakta, bir yasa kuralının Anayasa'nın Başlangıç'ına ya da herhangi bir
maddesine aykırı olamayacağım bildirmektedir. Böyle bir aykırılık varsa 11.
maddeye göre iptal nedenidir. Ancak doğrudan aykırılığın dayanağı ya danedeni
11. madde değildir.
Bunun gibi, "Mahkemelerin Bağımsızlığı" başlıklı 138.
madde de, itiraz konusunda, aykırılık görüşünün dayanağı olacak nitelikte
sayılamaz. Kuralın ve uygulamanın, mahkemelerin bağımsızlığıyla bir ilgisi
yoktur.
Açıklanan durum karşısında, itirazın Anayasa'nın11.ve 138.
maddeleriyle doğrudan ya da dolaylı ilişkisi kurulamamıştır.
3- Anayasa'nın 2., 38. ve 161. Maddeleri Yönünden İnceleme:
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, itiraz konusu kuralla cezaların
belirsizliğinin öngörüldüğü kanısındadır.
a) 3506 sayılı Yasa'yla Türk Ceza Yasası'na eklenen ek 1. madde,
5435 sayılı Yasa'da değişiklikler yaparak yasaların yürürlük tarihlerine göre
temel para cezalarını, geriye doğru üç mislinden üçyüz misline çıkarmıştır. Ek
2. maddenin öngördüğü yöntemle hesaplanınca Bütçe yasalarında memur maaş
katsayısının "84"ün altına düşmesi durumunda ya da 84 ~f 150 = 234'e
ulaşmasına kadar "l" birim rakamının belirlenen para cezasına uygulanmasıyla
aynı miktarda para cezası saptanacaktır. Katsayının 234olmasında "2",
309 olmasında "3", 384 olmasında "4", 459 olmasında
"5", 534 olmasında "6", 609 olmasında "7" ve 684
olmasında "8" olarak alınacaktır. Suç sayılan eylem ve yaptırımı olan
ceza yasada açıkça gösterilmiştir.Paranın satınalma gücünün düşmesi, olumsuz
gelişmeler sonucu para değerini yitirmesi para cezalarının etkinliğine
yansıyacağından, itiraz konusu kural yürürlüğe konularak bu durumun önlenmesi
amaçlanmıştır. Ceza adaletini gerçekleştirme için yasakoyucunun takdir alanı
kapsamında bulunan düzenlemelerden birisi olan incelenen kural, her yıl memur
maaş katsayısının ayarlanması dolayısıyla para cezalarındaki artışın oranını
göstermektedir. Önceden, 5435 sayılı Yasa'da yapılacak değişikliklerle sağlanmak
istenen uyum, bu değişikliğe bağlı kalınmak zorunluluğuyla gereksinimleri
karşılayamayınca, daha gerçekçi ve bilimsel bir yöntemi gerçekleştirme
uğraşları yeni düzenlemeyle sonuçlanmıştır. Anlaşılmaktadır-ki, para
cezalarının işlerliği ve etkinliği otomatik yöntemle sağlanmak istenmektedir.
Bu yapılırken ceza hukukunun temel ilkeleri, alt ve üst sınır, takdir hakkı
olduğu gibi durmaktadır. Her yıl yenibiryasa çıkarmak-tansa alt ve üst sının
yıla göre değiştirip olabildiğince güncelleştirmek, sorunun bilimsel düzeyde
çözümü niteliğindedir. Yasama organının Anayasa sınırlarını zorlamayan bu
olağan takdirinin hukuk devleti ilkesine ters düşen yönü yoktur. Hukuk devleti,
insan haklarına saygılı, bu haklan ve özgürlükleri sağlıklı güvencelere
bağlayarak koruyan, toplum yaşamında adaleti ve eşitliği gerçekleştiren,
hukukun üstünlüğüne özen gösteren, tüm işlem ve eylemleri yargı denetimine
bağlı olan, kurduğu hukuk düzenini içtenlikle sürdüren devlettir. Bu niteliğin
gereklerine aykırı olmayan düzenlemenin aykırılık taşıdığı savı, dayanaksız
kalmaktadır.
b) Anayasa'nın 38. maddesinin içeriğiyle itiraz konusu kural
karşılaştırıldığında, bir kimseye suçu işlediği zaman yasada o suç için
konulmuş cezadan daha ağır bir ceza verilmesinin düşünüldüğünü ya da amaçlandığını
gösteren belirti yoktur. Para cezalarının caydırıcı etkisini artırmak ve para
değerindeki düşüşün para cezalarına etkisini önlemek için 5435 sayılı Yasa'-dan
sonra bu Yasa'yı değiştiren 2248 ve 2790 sayılı Yasaların yürürlüğe konulduğu
bilinmektedir. 5435 sayılı Yasa'nın bu hususu açıklayan 3. maddesinde para
cezalarındaki artışın suçun türüne, görev ve yetki belirlemesiyle yasa
yollarına başvurmaya ilişkin hükümlerine dokunmadığı belirtilmiştir. 5435
sayılı Yasa, para cezası koyan yasanın yayım gününe göre uygulanacak katsayıyı
saptayarak paradeğerindeki düşme nedeniyle caydırıcı etkisini yitirme düzeyinde
azalan para cezalarına katsayı ekleyerek oranını artırmıştır.
İtiraz konusu kural, katsayının 5435 sayılı Yasa'da değişiklik
yapan yasalarla belirlenmesi yerine, her yıl Bütçe Yasası'nda Türk Ceza
Yasası'-nın 3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle eklenen ek 1. maddede benimsenen
5435 sayılı Yasadaki en son artırım oranlarına, yasanın kabul ve yayını tarihi
olan 1988 yılı için belirlenen memur maaş katsayısı "84" rakamını alt
sınır kabul edip bu rakama önceleri her "30" daha sonra 3591 sayılı
Yasa'yla her "75" rakamı artışını "l" birim alarak o
birimin çarpılması yoluyla otomatik biçimde para cezasının, para değerindeki
düşmeyle ters orantılı olarak artırılmasını içermektedir. İçinde bulunulan
yılınson günü suç işleyen kimseyle gelecek yılınilkgünü suç işleyen kişilere
verilecek para cezalarının farklı olması doğaldır. Yasaların yürürlük günleri
ayrı olunca, ayrı yasalar kapsamındaki cezaların da ayrı olması olağandır. Aynı
durum 5435 sayılı Yasa ve bunun değişiklikleri için de söz konusudur.
Yasakoyucu, her düzenlemede bir başlangıç günü saptamak ve ondan önceki gün ile
o gün arasındaki kimi zaman oldukça önemli farklı durumu belirlemek zorunda kalmaktadır.
Yürürlükten kalkmış bir Yasa'yla ceza belirlenmesi ceza hukukuna
yabancı bir sistem değildir. Çünkü, suç gününden sonraki yasa değişiklikleriyle
getirilen yeni kural ancak sanık lehine ise uygulanabilir. Böylece, birer
yıllık bütçe yasaları yürürlükten kalksa da, suç gününe göre hangisi sanık
lehine ise o uygulanacaktır.
Bu durumda Anayasa'nın 38. maddesine aykırılıktan söz edilmesi
yerinde görülmemiştir.
c) İtiraz konusu kuralla yapılan düzenlemede, Bütçe Yasası'nda 657
sayılı Devlet Memurları Yasası'nın değişik 154. maddesi uyarınca gösterge
rakamlarının aylık tutarlarına çevrilmesinde belirlenecek katsayıyı para
cezalarının miktarının belirlenmesinde her "75" artışı "1"
birim kabul edilmektedir. İtiraz yoluna başvuran mahkeme, bu düzenlemeyi
"Bütçe Kanunlarına Bütçe dışı hüküm konulması" olaraknitelendirmektedir.
Öte yandan, itirazcı mahkeme, geçici süreyle yürürlükte kalan bir yıllık
yasalara yollamada bulunularak kıyasla belirsiz ceza konulduğunu ileri
sürmüştür.
Ceza hukukunda, suç olan eylemleri önlemenin önde gelen
aracılarından biri, ceza yaptırımıdır. Bu yaptırımın bireylerin suç işlemesini
önlemesi, en azından yeniden suç işlemekten alıkoyacak ölçüde bulunması
gerekir. Bu ölçünün belli edilmesini, genel olarak cezanın hesaplanmasıortaya
koyar.
Cezanın hesaplanması, biri yasakoyucuya ötekisi onu uygulayacakmahkemelere
ilişkin olmak üzere iki ayrı evreyi kapsar. Soyut olan birincievrede,
yasakoyucu önce, suçlara uygulanacak olan ceza ve emniyet önlemlerinin oran ve
türlerini genel ve soyut olarak yasada belli eder. Cezalarıngenel ve soyut ya
da özel ve soyut olarak belli edilip saptanmasında, suçun ağırlığının gözönünde
tutulması, her suçun cezasıyla orantılı bulunması gerekir. Ancak, cezanın
mahkemelerce uygulanması evrensinde hâkim, yalnız suçun ağırlığını ya da
hafifliğini değil, suçu işleyenin kişiliğini de gözönünde tutarak, yasanın o
eylem için alt ve üst sınırlarını belirleyip saptadığı cezayı buna göre takdir
etmek durumundadır. Her suç için bir tehdit ve dolayısıyle önleme aracı olarak
cezanın tür ve ölçülerini, öncedengenel ve soyut ya da özel ve soyut biçimde
belirleyip saptamak Anayasa'nın 87. maddesiyle yasakoyucuya tanınmış yetkiler
arasında bulunmaktadır.
Toplumun, belli bir zamandaki tüm yaşantısının siyasal oluşumu ve
değer yargıları ceza hukuku kurallarına ya doğrudan doğruya ya da dolayısıyla
etkide bulunur veya onlara yansır. Bu etkileme ve yansımanın, Ana-yasa'da yer
alan temel ceza kurallarıyla sınırlarına ve genel hukuk kurallarına aykırı
düşmemek koşuluyla, ceza kuralları ile kapsadıkları ceza yaptırımları, toplumun
ve bireylerin belli bir zamandaki tüm yaşantılarının türlü nedenlerle
oluşturacağı zorunlulukların doğurduğu düzen ve güven gereksinimlerini
karşılamak üzere, ancak devletçe konulur. Başka bir anlatımla, yukarıda
açıklanan sınırlar içinde kalmak koşuluyla yasakoyucu belli bir eylem ve
davranışı soyut ve genel olarak suç sayarak, onu ceza yaptırımı ile önlemek
isteyebileceği gibi, ceza yaptırımlarını tür ve ölçüleri bakımından, soyut ve
genel olarak artırmak ya da azaltmak yetkisini de taşımaktadır.
îtirazkonusu kuralla yasakoyucu, para cezalarının, para
değerindeki düşme nedeniyle etkinliğinin azalmasını önlemek amacıyla, bir
yasama işlemiyle belirlenen katsayının belli bir ölçü içerisinde temel cezayla
çarpılarak saptanmasını uygun bulmuştur. Yasakoyucunun ceza yaptırımlarını
soyut ve genel olarak artırmak yetki ve takdirini kullanırken; Anayasa
kuralları ile kamu yararı ve kamu düzeni gereklerine bağlı kaldığı varsayılır.
Düzenlemede, bu gereklerle bağdaşmayan bir yan görülmemiştir.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, Bütçe Yasası'na bütçe ile ilgili
olmayan hüküm konulduğunu ileri sürmektedir. İtiraz konusu kuralla bütçe
yasalarında kabul edilen memur maaş katsayısında her "75" artışın bir
birim sayılarak para cezalarının saptanmasında Bütçe Yasası'na yollamayapan bir
kuralın Türk Ceza Yasası'na konulduğu açıkça ortadadır. Yapılan düzenleme,
genel ve soyut olarak paranın satın alma gücündeki düşmeye karşı bir önlem
olarak memur maaş katsayısının belli bir sayıya ulaştığında bulunacak bir sayı
aracılığıyla kimi para cezaları saptanmaktadır. Bütçe Yasası'nın süreli olması
ve yürürlükten bir süre sonra kalkması, itiraz konusu kural ile ilişkisi
yönünden önemli değildir. Çünkü, itiraz konusu kural ile Bütçe Yasası'na Türk
Ceza Yasası'nı değiştiren bir hüküm konulmamış, tersine Bütçe Kanunlarında 84
katsayısından sonraki her "75" rakamı artışı bir birim kabul edilerek
o kadarbirimsayısının ek 1. maddede saptanacak para cezasıyla çarpılması esası
kabul edilmiştir.
Öteyandan, Bütçe Yasalarına, bütçe ile ilgili olmayan kurallar
konulmasına, Anayasa'nın öngördüğü olağan yöntemlerle çıkarılmayan kimi yasa
kurallarının bütçe yasalarıyla düzenlenmesi eğilimini oluşturabileceği için
karşı çıkılmaktadır. Böylece, kendisine özgü hazırlıklar gerektiren
düzenlemeler ve değişiklikler yerine, Bütçe Yasalarında yer alacak geçici
kurallarla yetinilmesi yolu seçilebileceği anayasa hukuku yönünden sakıncaları
nedeniyle endişe yaratmaktadır. Bu yol izlenerek bütçe yasalarına kimi yasaların
o malî yıl içinde uygulanmasını önleyecek kurallar konulmasının alışkanlık
durumuna gelmesi, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarıyla engellenmektedir.
İtiraz konusu kural, bir Bütçe Yasası kuralı olmayıp olağan bir yasa içinde
Bütçe Yasası'na yollama yapılmasının örneğidir.
Bu nedenlerle itiraz konusu kuralın Anayasa'nın 161. maddesine
aykırı düştüğü görüşünde de uygunluk bulunmamıştır.
İtiraz reddedilmelidir.
Güven DİNÇER bu görüşe katılmamıştır.
VI- SONUÇ:
-1.3.1926günlü, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'na 7.12.1988 günlü,
3506 sayılı Yasa'nın 4. maddesiyle eklenen 6.12.1989 günlü, 3591 sayılı Yasa
ile değişik Ek 2. Madde'nin sınırlama kararı uyarınca incelenen birinci
fıkrasının Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Güven DİNÇER'in
karşıoyu ve oyçokluğuyla,
20.9.1990 gününde karar verildi.
Başkan
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Başkanvekili
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Oğuz
AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
Üye
Ahmet
N. SEZER
|
Üye
Erol
CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
Üye
Güven
DİNÇER
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı : 1990/17
Karar Sayısı:1990/23
Para cezalarının, her yıl Bütçe Kanunu ile tesbit edilen memur
maaş katsayısına göre hesaplanan hareketli ve değişken bir hale getirilmesi
Anayasanın cezaların kanuniliği ilkesini koyan 38 inci maddesinin üçüncü
fıkrasına ve bütçe kanunları ile konulabilecek hükümleri sınırlayan 161 inci
maddesinin son fıkrasına aykırıdır.
Suç ve cezaların kanuniliği konusundaki evrensel hukuk ilkesi,
Ana-yasa'nın 38 inci maddesinin üçüncü fıkrasında; "Ceza ve ceza yerine
geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur.'' ifadesiyle anayasa kuralı
haline gelmiştir. Bu anayasa kuralı Türk Ceza Kanunu'nun l inci maddesinde;
"Kanunun sarih olarak suç saymadığıbir fiil için kimseye ceza verilemez.
Kanunda yazılı cezalardan başka bir ceza ile de kimse cezalandırılamaz." 2
nci maddesinde; "İşlendiği zamanın kanununa göre cürüm veya kabahat
sayılmayan fiilden dolayı kimseye ceza verilemez. İşlendikten sonra yapılan
kanuna göre cürüm veya kabahat sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse
cezalandırılamaz. Eğer böyle bir ceza hüküm olunmuşsa icrası ve kanuni
neticeleri kendiliğinden kalkar. Bir cürüm veya kabahatin işlendiği zamanın
kanunu ile sonradan neşir olunan kanunun hükümleri birbirinden farklı ise
failin lehinde olan kanun tatbik ve infaz olunur." ifadesiyle yasalaşmış
ve altmış yılı aşan bir süre zarfında uygulanagelmiştir. Türk Ceza Kanunu'nun
bu hükümleri adeta Anayasa'nın ilgili hükümleri ile bütünleşmiş vebiranlamda
onun yorumunu getirmiştir.
Anayasa'ya aykırılığı İzmir 1. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından
itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesi önüne getirilen Türk Ceza Kanunu'na 3506
sayılı Kanun'la eklenen Ek 2 nci maddesi ve bu maddeyi değiştiren 3591 sayılı
Kanun'un l nci maddesi ile para cezaları, her yıl Bütçe Kanunu ile belirlenen
memurmaaş katsayısına göre hesaplanan bir sisteme bağlanmıştır. Getirilen yeni
düzenleme, uygulamada çeşitli teknik zorlukları beraberinde getireceği gibi
anayasa ile getirilen ve Ceza Kanunu ile yorumlanan cezaların kanuniliği
ilkesine ters düşmektedir.
İtiraza konu para cezası sisteminde, değişik yıllarda işlenen
fiillere aynı ceza bükümünün uygulanması sonucunda aynı gün ayrı ayrı para
cezalarına hükmolunabilecektir.
Anayasamızın 38 inci maddesinin üçüncü fıkrası, ceza yerine geçen
güvenlik tedbirlerini de ceza gibi mütalaa etmiş ve bunları da cezaların
kanuniliği ilkesinden yararlandırmıştır. Öyleyse Ceza Kanunu'na ve Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanuna göre ödenmeyen para cezasının hapse çevrilmesi ve
hapis ile tazyik hakkındaki hükümler ile benzeri hükümlerinuygulanmasında da
ceza hukukunun anayasal ilkelerini ihlal edecek durumlarla karşı karşıya
gelinecektir. Ayrı ayrı zamanlarda işlenen ve aynı gün karara bağlanan para
cezaları değişik olacak ve aynı fiil ve suç için para cezası değişik sürelerde
hapse çevrilecektir.
Konu bütçe kanunlarının anayasal yapısı ile ülkemizdeki bütçe
uygulamaları yönünden ele alındığında, itiraza konu hükümlerin Anayasa'ya
aykırılığı daha açık bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Anayasa'nın bütçenin hazırlanması ve uygulanması ileilgili 161
incimaddesinin son fıkrasında; bütçe kanunlarına, bütçe ile ilgili hükümler
dışında hiçbir hüküm konulamayacağı öngörülmüştür. Bu kural, Anayasa
Mahkemesi'nin çeşitli kararlarında yorumlanmış ve uygulama yönünden açıklık
kazanmıştır. Bu kararlarda, Bütçe Kanunları ile diğer kanunların gelir, gider
ya da Bütçe Kanunlarının hazırlanması ve uygulanması ile doğrudan veya dolaylı
ilgili kurallarının değiştirilmesi Anayasa'nın 87. ve 89. maddelerine aykırı
bulunmuştur Ayrıca, bütçe kanunlarında yalnızoyıl bütçesi ile ilgili ve süreli
hükümlerin yer alabileceği ve bu amaca aykırı, bütçeye yabancı kuralların Bütçe
Kanunlarına girmesinin Anayasa'nın 161 inci maddesine aykırılığı bu kararlarda
ısrarla belirtilmiştir.
3506 ve 3591 sayılı Kanunlar da Bütçe Kanunlarına yapılan atıf ile
Bütçe Kanunlarının bütçe yılı ve konusu ile sınırlı katsayı hükümleri, Bütçe
Kanunlarını aşan bir uygulama alanına ulaşmıştır. Böylece para cezalarının
Bütçe Kanunu ile saptanması gibi bir usul dolaylı yoldan kanunlaşmıştır.
Diğer taraftan uygulamada Bütçe Kanununun bütçe yılına yetişmemesi
ve reddi gibi sebeplerle geçici bütçe anlamında olan ve malî yıl bütçesi
kanunlaşıncaya kadar devlet harcamalarının yapılmasına ve devlet gelirlerinin
tahsiline izin veren kanunlar yapılmaktadır. Bu durumda bir önceki yılın
bütçesinin kapandığı tarih ile geçici bütçenin yürürlüğe girdiği tarih arasında
geçen sürede para cezalarının uygulanma imkanı yoktur. Zira, bütçenin yıllık
olması nedeni ile eski katsayı uygulanmaz. Yeni katsayı ise yürürlüğe
girmemiştir. Geçici bütçeyle veya geciken normal bütçe ile tesbit olunan
katsayının ise geçmişe dönük bir şekilde uygulanarak para cezalarının
belirlenmesi de mümkün değildir.
1988 Malî Yılı Bütçe uygulaması ise konumuz bakımından daha
ilginçtir. 1988 Malî Yılı Genel ve Katma Bütçeleri kanunlaşıncaya kadar devlet
harcamalarının yapılmasına ve Devlet Gelirlerinin Tahsiline Yetki Verilmesine
Dair Kanunun 4 üncü maddesi ile yasalar gereği bütçe kanunları ve ekli
cetvellerde tesbiti gereken katsayı miktarve limitlerini tesbite BakanlarKurulu
yetkili kılınmıştır. Buna benzer düzenlemeler bütçe uygulamalarında idarenin
işlerliğinin gereğidir. Ceza hukukunun uygulamaları bakımından bu tür bir
düzenlemenin hukukiliği ve Anayasa'ya uygunluğu düşünülemez.
İtiraza konu edilen kanun hükümleri gayri muayyen, belirsiz,
açıklıktan uzak, tesbiti ve uygulanması güç ve bazen de imkânsız cezalar
koyduğu için Anayasa'nın 38 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır.
Bütçe kanunlarına konulmaması gereken yasa hükümlerinin, bütçekanununa
atıf suretiyle düzenlenmesi, cezaların bütçe kanunları ile tesbiti sonucunu
doğurmaktadır. Bu yüzden itiraza konu edilen hükümler Anayasa'nın 161 inci
maddesinin son fıkrasına da aykırıdır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle itiraza konu edilenkanun
hükümlerininiptali gerekeceği oyuyla karara karşıyım.