ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
Karar Günü: 10.7.1990
R.G. Tarih-Sayı :28.07.1993-21651
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Elazığ 3. Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 3.11.1988 günlü, 3493 sayılı "6831 sayılı
Orman Kanununda, 1475 sayılı İş Kanununda, 2918 sayılı Karayolları Trafik
Kanununda ve 2926 sayılı Tarımda Kredi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununda Değişiklikler Yapılmasına ve Bu Kanunlardaki Bazı
Cezaların İdarî Cezaya Dönüştürülmesine Dair Kanun"un 26. maddesinin
Anayasa'nın141., 154. ve 155. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemidir.
I- OLAY :
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürü'nce, yürütülen
denetimde fuel-oil tankları yanında, ârıza durumunda sıvının tümünü alabilecek
büyüklükte kuyu ve drenaj yapılmadığının saptanması nedeniyle 1475 sayılı İş
Yasası'nın 74. maddesine göre çıkarılan Tüzüğe aykırı davrandığı savıyla aynı
Yasa'nın 101. maddesi uyarınca 5.900.000.- TL. idarî para cezasına çarptırılan
işveren vekilinin kendilerine 14.6.1989 da tebliğ edilensöz konusu cezanın
kaldırılması için 20.6.1989 gününde itirazda bulunduğu yerel mahkeme, uygulamak
durumunda olduğu 1475 sayılı Yasa'nın 108. maddesini değiştiren 3493 sayılı
Yasa'nın 26. maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısıyla iptali istemiyle
doğrudan Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştur.
III- YASA METİNLERİ :
A. İPTALİ İSTENEN YASA KURALI :
Resmi Gazete'nin 11.11.1988 günlü, 19986. sayısında yayımlanan
3493 sayılı Yasa'nın iptali istenen 26. maddesi şöyledir:
"MADDE 26.- 1475 sayılı İş Kanununun 108 inci maddesi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Madde 108.- Bu Kanunda öngörülen idarî nitelikteki para cezaları
gerekçesi belirtilmek suretiyle Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge
Müdürünce verilir. 98 inci maddenin (D) bendindeki ceza hükümlerini uygulamaya
mahallin sulh ceza mahkemeleri, 105 inci maddesinde yer alan eylemlerden dolayı
açılan davalarda ise asliye ceza mahkemeleri yetkilidir. Bu davalar acele
mevaddandır.
İdarî nitelikteki para cezaları ilgililere usulüne göre tebliğ
edilir. Bu para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde
yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen
kararlar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme
yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. Bu Kanuna göre verilen idarî para
cezaları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerine
göre mahalli mal memurluğunca tahsil olunur."
B. DAYANILAN ANAYASA KURALLARI :
İtiraz yoluna başvuran yerel mahkemenin aykırılık savına dayanak
gösterdiği Anayasa kuralları da şunlardır:
1. "MADDE 141.- Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın
veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.
Küçüklerin yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması,
yargının görevidir."
2. "MADDE 154.- Yargıtay, adliye mahkemelerince verilen ve
kanunun başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son
inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar.
Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adlî yargı hâkim ve
Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.
Yargıtay Birinci Başkanı, birinci başkanvekilleri ve daire
başkanları kendi üyeleri arasından Yargıtay Genel Kurulunca üye tamsayısının
salt çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler; süresi bitenler yeniden
seçilebilirler.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekili,
Yargıtay Genel Kurulunun kendi üyeleri arasından gizli oyla belirleyeceği beşer
aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından dört yıl için seçilirler. Süresi
bitenler yeniden seçilebilirler.
Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, Başkan, başkanvekilleri, daire
başkanları ve üyeleri ile Cumhuriyet Başsavcısı ve Cumhuriyet Başsavcıvekilinin
nitelikleri ve seçim usulleri, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir."
3. "MADDE 155.- Danıştay, idarî mahkemelerce verilen ve
kanunun başka bir idarî yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son
inceleme merciidir. Kanunla gösterilen belli davalara da ilk ve son derece
mahkemesi olarak bakar.
Danıştay, davaları görmek, Başbakan ve Bakanlar Kurulunca
gönderilen kanun tasarıları hakkında düşüncelerini bildirmek, tüzük
tasarılarını ve imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini incelemek, idarî
uyuşmazlıkları çözümlemek ve kanunla gösterilen diğer işleri yapmakla
görevlidir.
Danıştay üyelerinin dörtte üçü, birinci sınıf idarî yargı hâkim ve
savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından
Cumhurbaşkanı; tarafından seçilir.
Danıştay Başkanı, Başsavcı, başkanvekilleri ve daire başkanları,
kendi üyeleri arasından Danıştay Genel Kurulunca üye tamsayısının salt
çoğunluğu ve gizli oyla dört yıl için seçilirler. Süresi bitenler yeniden
seçilebilirler.
Danıştayın, kuruluşu, işleyişi, Başkan, Başsavcı, başkanvekilleri,
daire başkanları ile üyelerinin nitelikleri ve seçim usulleri, idarî yargının
özelliği, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenlenir."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi gereğince Mahmut C.
CUHRUK, Yekta Güngör ÖZDEN, Necdet DARICIOĞLU, Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI,
Servet TÜZÜN, Mustafa ŞAHİN, İhsan PEKEL, Selçuk TÜZÜN, Ahmet N. SEZER ve Erol
CANSEL'in katılmalarıyla 3.11.1989 günü yapılan ilk inceleme toplantısında daha
önce 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 28. maddesi uyarınca işingeri çevrilmesine neden olan eksikliğin
giderildiği saptanarak işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, iptali
istenen yasa kuralıyla dayanılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ve
öbür yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- Sınırlama Sorunu :
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddeleri, itiraz yolunu, bakılmakta
olan davada uygulanacak yasa hükümlerine
açık tutmakta, uygulama olanağı bulunmayan hükümleri itiraz
yoluyla Anayasa'ya uygunluk denetiminin dışında bırakmaktadır.
3.11.1988 günlü; 3493 sayılı Yasa'nın 26. Maddesiyle değiştirilen
1475 sayılı İş Yasası'nın itiraz konusu 108. maddesinin birinci fıkrasında, bu
yasada öngörülen idarî nitelikteki cezaları verecek yönetim organı yanında ceza
kurallarını uygulayacak ve ceza davalarına bakacak yargı yerleriyle bu
davaların ivedi işlerden olduğu belirtilmektedir. İkinci fıkrasında ise;
"İdarî nitelikteki para cezaları ilgililere usulüne göre tebliğ edilir.
İtiraz uyarınca verilen kararlar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde
evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır. BuKanuna göre
verilen idarî para cezaları 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü
Hakkında Kanun hükümlerine göre mahallin mal memurluğunda tahsil olunur."
hükmü yer almaktadır.
3.3.1989 günlü itiraz dilekçesinde, Elâzığ Bölge Müdürlüğü'nce
verilen cezanın iptali istendiğinden anılan maddenin birinci fıkrası ile ikinci
fıkrasının ikinci, üçüncü ve dördüncü tümceleri dışında kalan tümcelerinde yer
alan ve cezanın idarî mercilerce verilmesi ve yerine getirilmesi yöntem ve
esaslarını düzenleyen kurallarınbakılmakta olan davada, uygulama olanağı
bulunmamaktadır. Bu hususlar gözönünde tutulduğunda, 3493 sayılı Yasa'nın 26.
maddesiyle değiştirilen 1475 sayılı İş Yasası'nın 108. maddesinin tümüne
yönelik itirazla ilgili esas incelemenin, bu maddenin ikinci fıkrasının
"Bu para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili
sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar
kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak
en kısa sürede sonuçlandırılır." içerikli ikinci, üçüncü ve dördüncü
tümceleriyle sınırlı olarak yapılması gerekir.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
İtiraz yoluna başvuran yerel mahkemenin gerekçeli kararında, söz
konusu 3493 sayılı Yasa'nın 26. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı yönünden, özet
olarak; itirazın konusu olan idarî nitelikte para cezası olduğuna göre bu
cezanın yerinde olup olmadığına ilişkin itirazın Anayasa'nın kabul ettiği yargı
ayrılığı sistemi gözetildiğinde, inceleme görev ve yetkisinin idarî yargı
mercilerineait olması gerektiği, bu yeni düzenlemeyle idarî nitelikteki
işlemlere karşı açılacak davalara bakmak görev ve yetkisinin adlî yargı içinde
yer alan sulh ceza mahkemesine verildiği ileri sürülmüş ve Anayasa'nın 154. ve
155. Maddelerine dayanılmıştır.
Öteyandan bu düzenleme ile incelemenin evrak üzerinde yapılmasının
ve verilecek kararın da kesin olmasının öngörülmesi nedeniyle Anayasa'nın 141.
maddesinde yer alan duruşmaların herkese açık olarak yapılacağı ilkesi ile
yüksek mahkemelere başvuru olanağınınortadan kaldırıldığı öne sürülmüştür.
3.11.1988 günlü, 3493 sayılı Yasa'nın 26. Maddesiyle değiştirilen
1475 sayılı İş Yasası'nın 108. maddesinin incelenen ikinci tümcesinde, Bölge
Müdürlüğünce idarî nitelikte verilen para cezalarına karşı 7 gün içinde yetkili
sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceğine ilişkin kural yer aldığına göre,
Anayasa'ya uygunluk denetiminin odak noktasını, bu tür para cezalarına karşı
yapılacak itirazların sulh ceza mahkemelerinde incelenerek sonuca bağlanmasının
Anayasa'ya aykırı olup olmadığı oluşturmaktadır.
1- İdarî nitelikteki para cezalarına karşı yapılan itirazların
sulh ceza mahkemelerinde incelenmesinin Anayasa karşısında durumu :
İnceleme konusu maddenin ikinci fıkrasının üçüncü tümcesinde,
itiraz üzerine verilen kararların kesin olacağı hükmü yer almaktadır. Yasa
gerekçesinde açıklandığı gibi mahkemelerin işini azaltmak için diğer ülkelerde
başvurulan bir önlem olan ve "idarenin ceza belirlemesi" olarak tanımlanabilecek
"ceza kararnamesi" kurumu, 3493 sayılı Yasa'yla düzenlenmiştir.
Toplumlar geliştikçe ve nüfus arttıkça yaptırım uygulanacak eylemler de
artacağından yeni düzenlemelere aykırılıkları önlemek için kimi durumlarda
uyuşmazlıkları çözümlemek amacıyla yeni yargısal yöntemlerin öngörülmesi
doğaldır. Bu yaptırımlar değişik yönetim organlarının denetiminden geçse de,
karar veren idarî makamlar bağımsız olmadıklarından, cezalandırılan kimse
cezasını uygun bulmazsa uyuşmazlığı yargı yerine götürebilmelidir. Bu maddenin
ikinci fıkrasının ikinci tümcesinde öngörüldüğügibi, idarece verilecek idarî
para cezalarına konu olan uyuşmazlıkların, bir kanun yolu olan itirazla yargı
yerleri önüne götürülebilme olanağı, gerek toplum ve gerekse taraflar için
güvence sağlamaktadır. Böylece maddî ceza hukukuna ilişkin olan uyuşmazlığın
yargı yerlerince çözümlenmesi sonunda verilecek kararlar, gerek bireylerin
gerekse toplumun adalet duygularını daha doyurucu düzeyde karşılayacaktır.
İtiraz yoluna başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada, Elâzığ
Bölge Müdürlüğü'nce 1475 sayılı İş Yasası'nın 30., 35., 58 ve 71. maddelerine
aykırı eyleminden dolayı aynı Yasa'nın 99. ve 107. maddeleri uyarınca ilgili
hakkında verilen toplam 5.900.000.-TL idarî para cezasına ilişkin uyuşmazlık
incelenip çözüme bağlanacaktır. Bu incelemede tüm ceza yargılama kararlarında
olduğu gibi önce eylemin suçlanan tarafından işlenip işlenmediği iş bu hukuk
kuralları karşısındaki durumu saptanarak yaptırım gerektirip gerektirmediği
araştırılacaktır. Bu durumda, uyuşmazlık konusu eylemin, idarî yargıda
incelenip çözümebağlanacak idarî bir işlem ya da karar olsa da, söz konusu
Yasa'nın değişik 108. Maddesi ikinci fıkrasının ikinci tümcesi ile bu tür
uyuşmazlıkların adlî yargı yerinde çözümleneceğine ilişkin düzenlemenin,
Anayasa'nın yargı ile ilgili genel ilkelerine vedolayısıyla 154. ve 155.
maddelerine aykırı bir yönü yoktur.
Bu görüşe Necdet DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU, Selçuk TÜZÜN ve Yavuz NAZAROĞLU katılmamışlardır.
2- İtiraz üzerine verilen kararların kesin olduğu ve itirazın,
zorunluluk duyulmayan durumlarda evrak üzerinde inceleme yapılarak
sonuçlandırılmasının Anayasa'ya aykırı olup olmadığı sorunu :
Bir yargı yerinin verdiği kararda aykırılık olduğu savı ile ortaya
çıkan uyuşmazlığın çözümlenmek üzere yargı önüne getirilmesi "kanun
yolu"na başvurmadır. Ancak, uyuşmazlık çok kez açık ve belirgin
olmadığından "Kanun yolu" müessesesi, öğretide genellikle dava olarak
kabul edilmemektedir. Yargı yerlerinin verdikleri kararlarda, gerek yanılma,
gerekse normları değişik biçimde yorumlama sonucu olarak doğan ve olağan
sayılması gereken yasaya ve hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlamak
amacıyla bazı yöntemlerin konulması yoluna gidilmiştir. Kanun yolu,
aykırılıkları
gidermek ve uygun karar verilmesini sağlamak bakımından taraflar
için olduğu kadar toplum için de büyük bir güvencedir. Ancak kanun yolunun
yargılamayı uzattığı da bir gerçektir. Yargılamanın olabildiğince hızlı
sonuçlanması ve suçluların bir an önce cezalandırılması gerektiğinden her
karara karşı değil, fakat önemli kararlara karşı kanun yoluna gidilmesi gereği
benimsenmiştir. "Hiçbir hatâ olmasın" düşüncesinden kalkılarak,
"Hepsini yeniden inceleyelim, aykırılık varsa giderelim" denildiği
takdirde, bu çok iyi amaçlı uğraşı, kanun yolu kurumunu işlemez duruma getirir.
Anayasa'nın hak arama hürriyeti başlıklı 36. maddesi 141. ve 154.
maddeleriyle birlikte incelenip değerlendirildiğinde, Yasakoyucunun, yargı
yerlerince verilen kararların veya hükümlerin Anayasa'ya, kanuna ve hukuka
uygunluğunu güvenlik altına almak üzere, değişik kanun yollarına gidebilme
olanağını sağlaması, Anayasa'nın sözü edilen maddelerdeki ilkelere aykırı bir
durum yaratmaz. Aksine, böyle düzenlemenin, hâkimleri ve mahkemeleri
Anayasa'ya, kanuna ve hukuka uygun karar veya hüküm vermekle ödevli kılan
Anayasa'nın138/1. maddesinde yer alan kuralın gerçekten uygulanması amacını
güden bir önlem niteliğinde değerlendirilebilir. Ancak Anayasa'nın 141.
maddesinin son fıkrasındaki "Davaların en az giderle ve mümkün olan
süratle sonuçlandırılması yargının görevidir." biçimindeki hüküm gözönünde
tutulup Anayasa'nın 36/1. maddesinde yer alan "Herkes, meşrû vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı
olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir." kuralı değerlendirildiğinde,
uyuşmazlıkları inceleyip karara bağlamakla yetkili ve görevli olan yargı
yerlerince yapılacak incelemeler sonunda verilecek kararlardan hangilerinin
kesin olduğunu belli etmenin, uyuşmazlıkların nitelikleri gözetilerek ve
Anayasa'daki yargı ile ilgili temel ilkelere vegüvence kurallarına aykırı
bulunmamak koşulu ile Yasakoyucunun takdirine bırakılmış olduğunun kabûlü
gerekir.
Olayda, "itiraz"ı incelemekle görevli ve yetkili yargı
yerince verilmiş bulunan kararın kesin olduğunu saptayan itiraz konusu kuralda
da anılan temel ilkeler ve güvence kuralları ile bağdaşmayan bir yön
bulunmamaktadır.
3- İtiraz konusu maddenin ikinci fıkrası dördüncü tümcesindeki
"İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en
kısa sürede sonuçlandırılır." içerikli yargılama usûl ve esasına ilişkin
kuralın, Anayasa'ya aykırı olup olmadığı sorunu:
Yargılamasının amacı, gerçeğin araştırılarak uygulanacak yaptırım
konusunda doğan uyuşmazlığın, yargısal bir kararla çözümlenmesidir. Anayasa'nın
141. maddesinde belirtildiği gibi, son soruşturmada genel ilke duruşmaların
sözlü, açık ve yüze karşı yapılmasıdır. Nüfus ve suçlarda artış nedeniyle diğer
ülkelerde olduğu gibi, ceza yargılamasının duruşmalı olarak yapılması
ilkesinden nitelikleri yönüyle kimi basit sayılabilecek suçlarda bu yöntemden
vazgeçilerek, evrak üzerinde incelemeyle sonuca varılması ilkesi kabul
edilmiştir. Ancak, ceza yargılamasında önemli olan yargılama mercileri yönünden
gerçeği araştırma olanağı ortadan kaldırılmamalıdır. Bu düzenlemede, yukarıdaki
ilke gözününde tutularak incelemenin evrak üzerinde yapılmasının yargı
merciinin takdirine bırakılarak, uyuşmazlığın niteliği bakımından gerçeğin
saptanması için ceza yargılamasının duruşmalı olarak ve gerektiğinde, sözlü,
açık, yüze karşı yargılama ilkeleri uygulanabileceğine göre, Anayasa'nın 141.
maddesinin son fıkrasında yer alan davaların en az giderle ve olabildiğince
hızlı biçimde sonuçlandırılması gereği yerine getirilmiş olmaktadır. O halde
Anayasa'nın 141. maddesine de aykırılıktan söz edilemez.
V- SONUÇ :
3.11.1988 günlü, 3493 sayılı Yasa'nın 26. Maddesiyle değiştirilen
1475 sayılı İş Yasası'nın 108. maddesinin;
A- Tümüne yönelik itirazın, bu maddenin ikinci fıkrasının "Bu
para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili sulh ceza
mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. İtiraz,
zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme yapılarak en kısa sürede
sonuçlandırılır." içerikli ikinci, üçüncü ve dördüncü tümceleriyle sınırlı
olarak incelenmesine, oybirliğiyle,
B- Sınırlama kararı uyarınca incelenen:
1- "Bu para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün
içinde yetkili sulh ceza mahkemesine itiraz edilebilir." Hükmünü taşıyan
ikinci tümcenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Necdet
DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Selçuk TÜZÜN ve Yavuz
NAZAROĞLU'nun karşıoyları ve oyçokluğuyla,
2- İkinci fıkranın daha sonraki "İtiraz üzerine verilen
kararlar kesindir. İtiraz, zaruret görülmeyen hallerde evrak üzerinde inceleme
yapılarak en kısa sürede sonuçlandırılır." içerikli üçüncü ve dördüncü
tümcelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve bu tümcelere yönelik itirazın
REDDİNE, oybirliğiyle,
10.7.1990 gününde karar verildi.
Başkan
Necdet
DARICIOĞLU
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Oğuz
AKDOĞANLI
|
Üye
İhsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
Üye
Ahmet
N. SEZER
|
Üye
Erol
CANSEL
|
Üye
Yavuz
NAZAROĞLU
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
1475 sayılı İş Kanunu'nun 3.11.1988 günlü, 3493 sayılı Yasayla
değiştirilen 108. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve idarî nitelikteki
para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde yetkili sulh
ceza mahkemesine itiraz edilebileceğini öngören kural; Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanunu'nun 297-304. maddeleriyle düzenlenen "itiraz" yolundan farklı,
kendine özgü niteliklere sahip değişik bir başvuru yöntemini içermektedir.
İnceleme konusu kuralın, gerekçesi belirtilmek suretiyle
"Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bölge Müdürünce" verilen ve
idarî bir işlem karakterini taşıdığında kuşku bulunmayan "idarî
nitelikteki para cezaları"na ilişkin cezalandırma işlemlerinin yargısal
denetiminde adlî yargı kapsamındaki sulh ceza mahkemelerini görevlendirdiği
görülmektedir.
İdarenin hukuka bağlılığı ilkesini işlerliğe kavuşturmak amacıyla
idarî eylem ve işlemlerin bağımsız yargı organlarınca denetlenmesi yolunun
açılması yanında idarî yargı kuruluşlarının oluşturulması olanağının da
sağlanması, böylece, TC. Anayasası'nın 125., 140. ve 155. maddeleriyle Anayasa
Koyucu'nun "yargı ayrılığı" ilkesini açıkça benimsemiş bulunması;
idarî yargı alanına giren bir uyuşmazlığın adlî yargı yerlerinde çözümlenmesini
kesinlikle engellemektedir.
Bu durum karşısında, yasama organının idare hukuku alanına giren
bir eylem ya da işlemle ilgili hukuka uygunluk denetiminin
gerçekleştirilmesinde adlî yargı yolunu seçme ve bu doğrultuda düzenleme yapma
hakkına sahip olduğu düşünülemez. Aksi halde, hiç kimsenin, kanunen tabi olduğu
mahkemedenbaşka bir merci önüne çıkarılamayacağını hükme bağlayan Anayasa'nın
37. Maddesinin birinci fıkrası buyruğuna da uyulmamış olacaktır.
Anayasa Mahkemesi'nin benzer konulara ilişkin 22.12.1988 günlü,
1988/5-55 sayılı kararıyla 28.2.1989 günlü, Esas: 1988/32, Karar: 1989/10
sayılı kararı ve daha önceki 25.3.1975 günlü, Esas: 1974/42, Karar: 1975/62
sayılı ve 25.5.1976 günlü, 1976/1-28 sayılı kararları yukarıda özetle
belirlenen görüşleri istikrarlı biçimde benimseyen somut örneklerdir.
1475 sayılı İş Kanunu'nun 3493 sayılı Yasayla değişik 108.
maddesinin ikinci fıkrasının "doğal hâkim" ve "yargı
ayrılığı" ilkeleriyle bağdaşmayan itiraz konusu ikinci cümlesi hükmünü
Anayasa'ya aykırı görmeyen çoğunluk kararına bu nedenlerle katılmamaktayım.
KARŞIOY
GEREKÇESİ
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
Başkan Necdet DARICIOĞLU'nun karşıoy yazısında açıkladığı
gerekçeleri, zaman ve yer almamak için, karşıoyumun gerekçesi olarak
yinelediğimi belirtmekle yetiniyorum.
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
İtiraz yoluyla incelenen bu işte, 10.7.1990 günlü, E: 1989/28, K:
1990/18 sayılı Anayasa Mahkemesi'nin kararındaki karşıoy gerekçemle, verilen
kararın belirttiğim yönüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
3.11.1988 günlü, 3493 sayılı Yasa'nın 26. Maddesiyle değiştirilen
1475 sayılı İş Yasası'nın 108. maddesinin sınırlama kararı uyarınca incelenen
"Bu para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili
Sulh Ceza Mahkemesi'ne itiraz edilebilir." hükmünü taşıyan ikinci tümcenin
Esas: 1989/28, Karar: 1990/18 sayılı kararda yollamada bulunduğum karşıoyda
açıklanan nedenlerle Anayasa'ya aykırı olduğu, iptaline karar verilmesi gerektiği
kanısında olduğumdan, Sayın çoğunluğun bu konudaki itirazın reddine dair
görüşüne katılmıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Esas Sayısı: 1989/29
Karar Sayısı: 1990/19
3.11.1988 günlü, 3493 sayılı Yasa'nın 26. Maddesiyle değiştirilen 1475
sayılı İş Yasası'nın 108. maddesinin sınırlama kararı uyarınca incelenen
"Bu para cezalarına karşı tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde yetkili
Sulh Ceza Mahkemesine itiraz edilebilir." hükmünü taşıyan ikinci
tümcesininEsas: 1989/28, Karar: 1990/18 sayılı kararda belirttiğim aynı
nedenlerle Anayasa'ya aykırı olduğu, iptaline karar verilmesi gerektiği
kanısında olduğumdan sayın çoğunluğun bu konudaki itirazın reddine dair
görüşüne katılmıyorum.