ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1988/1
Karar Sayısı : 1988/26
Karar Günü : 30.6.1988
R.G. Tarih-Sayı :26.11.1988-20001
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Daireler
Kurulu.
İTİRAZIN KONUSU : 23.1.1987 günlü, 270 Sayılı Yüksek Hâkimlik
Tazminatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesinin (c) bendinin
birinci kesiminde yer alan "...m yarısı ..." ek ve sözcüğünün
Anayasa'nın Başlangıç bölümüyle 10., 138. ve 139. maddelerine aykırılığı
nedeniyle iptali istemidir.
I- OLAY :
Hâkim Tuğgeneral olarak 1984 yılında Askerî Yargıtay Başkanlığı'na
atanan, 30.8.1985'de aynı görevde tümgeneralliğe yükseltilen, 2.9.1986'da yasal
yaş sınırına ulaşması nedeniyle emekliye ayrılan davacıya, TC. Emekli Sandığı
Genel Müdürlüğü'nün 3.9.1986 günlü, 8761 sayılı kararıyla, 1.10.1986'dan
geçerli olmak üzere emekli aylığı ve tümgeneral makam tazminatı bağlanmış,
24.12.1986 günlü, 265 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca makam tazminatı
göstergesi yükseltilmiş, aynı Genel Müdürlüğün 8.4.1987 günlü, 13946 sayılı
kararıyla, tümgenerallikte toplam iki yıl çalışması nedeniyle makam
tazminatının tuğgenerallikten ödenmesi ve fazla ödemelerin sonraki
hakedişlerinden kesilmesi 29.4.1987 günlü, Tah. 3/23.331.16/843976 sayılı
yazıyla kendisine bildirilince, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi'-ne 25.6.1987
günlü dilekçeyle başvuran davacı "Tümgenerallik makam tazminatının, süre
dolmadığından, tuğgenerallik makam tazminatından ödenmesi ve fazladan ödenen
paraların geri alınması hakkındaki işlemin ayrı ayrı iptalini" dava etmiş,
ayrıca 270 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesindeki "... bu
maddeye göre bulunacak miktarın yarısı ödenir" kuralının öbür yüksek yargı
organları başkanlarının aldığı yüksek hâkimlik tazminatı yerine makam tazminatı
almak zorunda bırakması nedeniyle eşitlik ilkesini zedelediğine değinerek
Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüş, bu savı ciddi gören Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi Daireler Kurulu, 270 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 3.
maddesinin (c) bendinin birinci kesimindeki "...m yarısı ..." ek ve
sözcüğünün Anayasa'nın Başlangıç kısmıyla 10., 138. ve 139. maddelerine aykırı
düştüğü kanısıyla Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak iptalini istemiştir.
III- YASA METİNLERİ :
A- İptali İstenen Kanun Hükmünde Kararname Kuralı :
23.1.1987 günlü, 270 sayılı Yüksek Hâkimlik Tazminatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesinin itiraz konusu ek ve sözcüğü de
içeren (c) bendi şöyledir :
"c) Yüksek Hâkimlik Tazminatı almaya müstahak oldukları
tarihten itibaren bu görevlerde en az iki yıl çalıştıktan sonra emekliye
ayrılanlara, bu maddeye göre bulunacak miktarın yarısı hayatta bulundukları
sürece TC. Emekli Sandığınca ödenir. TC. Emekli Sandığı bu ödemeleri üç aylık
devreler halinde faturası karşılığında Hazine'den tahsil eder.
Askerî hâkim sınıfı general - amirallere yukarıdaki esaslara göre
emekliliklerinde ödenecek tazminat miktarının rütbelerinin karşılığı makam
tazminatından az olması halinde, rütbelerinin karşılığı makam tazminatı ödenir.
Bu madde gereğince tazmine müstahak bulunanlardan kamu ve özel
sektörde görevalanlara serbest meslek icra edenlere bu tazminat ödenmez."
B- İlgili Yasa ve KHK Kuralları :
1. 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun değişik
ek 18. maddesi :
"EK MADDE 18- a. (Değişik : KHK. 265 mad. 3. - 24.12.1986)
Aşağıda yazılı rütbe ve görevlerde bulunanlara hizalarında gösterilen gösterge
rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan
miktarda makam tazminatı ödenir. Makam tazminatı damga vergisi hariç herhangi bir
vergiye tabi tutulmaz ve ödemelerde aylıklara ilişkin hükümler uygulanır.
Rütbe ve Görev UnvanıGösterge
Genelkurmay Başkanı 1.500
Orgeneral ve Oramiral olmak kaydıyla Kuvvet Komutanları
ve Jandarma Genel Komutanı 1.300
Orgeneral ve Oramiraller 1.100
Korgeneral ve Koramiraller 1.000
Tümgeneral ve Tümamiraller 900
Tuğgeneral ve Tuğamiraller 800
b. (Değişik : KHK. 269, mad. 3. - 23.1.1987) Bu rütbe ve
görevlerde toplam iki yıl süre ile çalıştıktan sonra emekliye ayrılanlara,
yukarıdaki fıkraya göre bulunacak miktarın tamamı hayatta bulundukları sürece
her ay TC. Emekli Sandığınca ödenir. TC. Emekli Sandığı bu ödemeleri üç aylık
devreler halinde faturası karşılığında Hazine'den tahsil eder. Ancak, kamu ve
özel sektörde görev alanlarla serbest meslek icra edenlere bufıkra gereğince
tazminat ödenmez."
2. 30.12.1987 günlü, 306 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5.
maddesi :
"Madde 5.- Makam tazminatı ile Yüksek Hâkimlik Tazminatı
ödenmesini gerektiren görevlerin birden fazlasında toplam iki yıl bulunduktan sonra
emekliye ayrılanlara makam tazminatları bulundukları en üst görevleri esas
alınarak ödenir. Bunlardan istisnai memurluklarda bulunanlarla Devlet Denetleme
Kurulu kadrolarında görev alanların makam tazminatlarının ödenmesine devam
olunur."
C- Dayanılan Anayasa Kuralları :
1. "BAŞLANGIÇ
Ebedi Türk vatan ve milletinin bütünlüğüne ve kutsal Türk
Devletinin varlığına karşı, Cumhuriyet devrinde benzeri görülmemiş bölücü ve
yıkıcı kanlı bir iç savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada;
Türk Milletinin ayrılmaz parçası olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin,
milletin çağrısıyla gerçekleştirdiği 12 Eylül 1980 harekâtı sonucunda, Türk
Milletinin meşru temsilcileri olan Danışma Meclisince hazırlanıp, Milli
Güvenlik Konseyince son şekli verilerek Türk Milleti tarafından kabulve tasvip
ve doğrudan doğruya O'nun eliyle vazolunan bu ANAYASA :
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman
Atatürk'ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve O'nun inkılâp ve ilkeleri
doğrultusunda;
Dünya milletler ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi
olarak; Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet varlığı, refahı, maddî ve manevî
mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;
Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız
Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmağa yetkili kılınan
hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun
icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;
Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması
anlamına gelmeyip, belli Devlet yetkilerinin kullanılmasından ibaret ve bununda
sınırlı medenî bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve
kanunlarda bulunduğu;
Hiçbir düşünce ve mülahazanın Türk millî menfaatlerinin, Türk
varlığının Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve
manevî değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve
medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve lâiklik ilkesinin gereği
kutsal din duygularının, Devlet işlerine vepolitikaya kesinlikle
karıştırılmayacağı;
Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden
eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve
hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu
yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;
Topluca Türk vatandaşlarının millî gurur ve iftiharlarda, millî
sevinç ve kederlerde, millî varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve
külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin
hak ve hürriyetine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik
duygularıyla ve "Yurtta sulh, cihanda sulh" arzu ve inancı içinde,
huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;
FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde
saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,
TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan
ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur."
2. "MADDE 10.- Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî
düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun
önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar."
3. "MADDE 138.- Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm
verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya
herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak
zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle
değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
4. "MADDE 139.- Hâkimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri
istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin
veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük
haklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş
olanlar, görevini sağlık bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak
anlaşılanlar veya meslekte kalmaları uygun olmadığına karar verilenler hakkında
kanundaki istisnalar saklıdır."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8. maddesi uyarınca Mahmut C.
CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU, Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI,
Selâhattin METİN, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Mustafa ŞAHİN, Adnan KÜKNER ve
Mehmet Şerif ATALAY'ın katılmalarıyla 9.2.1988 gününde yapılan ilk inceleme
toplantısında öncelikle, iptali istenilen kuralın davada uygulanacak hüküm olup
olmadığı üzerinde durulmuştur. Davacı, makam tazminatı olarak emsali yüksek
yargı organları başkanlarının almakta olduğu yüksek hâkimlik tazminatını alması
gerekirken 270 sayılı KHK'nin 3. maddesinin (c) bendindeki yollamanedeniyle
rütbesinin makam tazminatını almak zorunda kaldığını ileri sürerek anılan
bentte yer alan ek ve sözcüğün iptali istemiyle dava açmıştır. Uyuşmazlığın
çözümünde itiraz konusu kural doğrudan uygulama durumunda olduğu gibi bu kural
nedeniyle makamtazminatının indirilmesi ve fazla ödemenin geri alınmasına
ilişkin yönetim işlemiyle hukuksal statüsü arasında özde bağlantı vardır.
Nedensellik bağı, yöntemince uygulanmaya konulan işlemle, iptali istenilen
kuralın içeriğiyle belirginleşmiştir. Sivil yargı organları emeklilerine
verildiği gibi yüksek hâkimlik tazminatının tamamı ödense, makam tazminatını
değil, yüksek hâkimlik tazminatını seçecektir. Davacının savına göre bu sonucu
KHK'nin itiraz konusu maddesi engellemektedir. Bu durumda, Anayasa'ya aykırılık
savını ciddi bulan Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, incelemesini ve kararını bu
maddeye dayandıracaktır. İstemin kaynağı, yargı çalışmasının konusu ve kararın
temeli, söz konusu maddedir. Davacının hukuksal konuma istediği yararıyla dava
nedeni yapılan kural arasında ayrılması olanaksız ilişki, davada uygulanacak
hüküm niteliğini ortaya koymaktadır. "Davada uygulanacak yasa kuralı"
kavramı, bir davanın her evresinde ele alınan sorunların çözümünde, davayı
sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönden dayanılacak, davayı etkileyecek
yahut tarafların sav ve savunmaları doğrultusunda bir karar vermek için
gözetilmesi gereken kuralları anlatmaktadır. İtiraz konusu kuralın uygulanması
sonucunda dava çözümlenmiş olacaktır. Açıklanan nedenlerle 270 sayılı KHK'nin3.
maddesinin (c) bendi bakılmakta olan davada uygulanacak kural niteliğindedir.
Böylece yapılan ilk inceleme sonunda dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine, Yılmaz ALİEFENDİOGLU, Sefahattin
METİN, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL ve Adnan KÜKNER'in "İptali istenilen
hüküm dava sebebiyle uygulanacak hüküm niteliğinde bulunmadığından, itirazın,
başvuran Mahkemenin yetkisizliği yönünden reddi gerektiği" yolundaki
karşıoyları ve oyçokluğuyla karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ :
işin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, itiraz
konusu' kural, ilgili yasa ve kanun hükmündeki kararnamelerle itiraza dayanak
yapılan Anayasa kuralları, bunların gerekçeleri ile öbür yasama belgeleri
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A - İtiraz konusu kuralın ve ilgili kuralların getirdiği düzenleme
:
19.2.1982 günlü, 2596 sayılı Yasayla, 926 sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanunu'na eklenen Ek 18. Maddenin getirdiği
"Genelkurmay Başkanına brüt aylık tutarının (ek gösterge dahil) % 20'si,
Kuvvet Komutanlarına ve Jandarma Genel Komutanına ise % 15'i makam tazminatı
olarak ayrıca ödenir." kuralını 26.6.1984 günlü, 241 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin 40. maddesi yürürlükten kaldırmış, 39. maddesi de makam tazminatı
alacakların kapsamını, orgeneral ve oramirallerle yüksek mahkemeler başkanları,
Cumhuriyet Başsavcısı ve Başbakanlık Müsteşarını da içine alacak biçimde
genişletmiştir. Maddenin (b) bendi, bu rütbe ve görevlerde toplam üç yıl
çalışmış olanlardan en az 25 yıl kamu görevi yaptıktan sonra emekliye
ayrılanlara bu tazminatın % 60'ının hayatta bulundukarı sürece ödeneceğini
hükme bağlamıştır.
29.11.1984 günlü, 243 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yeni bir
düzenleme yapılarak sivil ve asker kesimde makam tazminatı ödenecekler ayrı
maddelerle gösterilmiş, her iki kesimde de makam tazminatından
yararlanacakların sayısı ve alacakları miktar, önceki Kararnameye oranla
artırılmış ve emeklilikte makam tazminatını alabilmek için bu rütbe ve
görevlerde toplam çalışma süresi iki yıla indirilmiştir.
24.12.1986 günlü, 265 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, bir yandan
makam tazminatı göstergelerini yükseltirken, öte yandan 241 ve 243 sayılı
Kararnamelerin emeklilikte verilmesini öngördüğü % 60 oranındaki tazminatı %
100'e çıkartılmıştır.
Daha sonra, 23.1.1987 günlü, 269 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname'nin 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu'nun Ek 18.
Maddesinin (b) bendinde yaptığı değişiklikle, emeklilikte makam tazminatı
alabilmek için, en az 25 yıl kamu görevi yapmak koşulu dakaldırılmıştır.
Bu düzenlemeyi izleyen 23.1.1987 günlü, 270 sayılı Yüksek Hâkimlik
Tazminatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle yenilikler getirilmiş, yüksek
mahkemelerin başkanlarıyla daire başkanlarına önceki kararnamelerle "makam
tazminatı" olarak yapılan ödemenin adı "yüksek hâkimlik
tazminatı" olarak değiştirilmiş, kapsamı da, tüm yüksek mahkeme ve
Sayıştay üyelerine belli koşullarda birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcıları
içine alacak biçimde genişletilmiştir. Sözü edilen Kararname, askerî yargıda 3.
maddede unvanları belirtilen görevlerde bulunanlara da yüksek hâkimlik
tazminatı ödeneceğini, ancak bu tazminatı alanların ayrıca 926 sayılı Yasanın
Ek 18. Maddesindeki makam tazminatından yararlanamayacağını kurala bağlamıştır.
Böylece birinci sınıfve bu sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılara ödenek
verilmesine, general-amiral olmak koşuluyla daha önceki Kararnamelere göre
sadece rütbelerinin makam tazminatlarını alabilecek durumda olan Askerî
Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkanlarıyla Başsavcılarına daha
yüksek gösterge üzerinden yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesine olanak
sağlanmıştır. Kararnamenin itiraz konusu kuralı da içeren 3. maddesinin (c)
bendi, yüksek hâkimlik tazminatı almaya hak kazandıkları tarihten başlayarak bu
görevlerde enaz iki yıl çalıştıktan sonra emekliye ayrılan askerî yargı organı
mensuplarına, bu maddeye göre bulunacak miktarın yarısının, hayatta
bulundukları sürece TC. Emekli Sandığı'nca ödeneceğini öngörmüştür.
Kararnamenin 3. maddesinin (c) bendi, hâkim general-amirallere,
emekliliklerinde ödenecek yüksek hâkimlik tazminatının rütbelerinin karşılığı
makam tazminatından az olması durumunda, rütbelerinin karşılığı makam
tazminatının ödeneceği açıklığını da taşımaktadır.
30.12.1987 günlü, 306 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 5.
maddesinde ise, makam tazminatı ile yüksek hâkimlik tazminatı ödenmesini
gerektiren görevlerin birden fazlasında toplam iki yıl bulunduktan sonra
emekliye ayrılanlara, makam tazminatlarının bulundukları en üst görevleri esas
alınaraködeme yapılacağı hükmü yer almaktadır. Bu kuralın 270 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname'nin iki ayrı durumu içeren itiraz konusu kuralın yürürlüğüne
bir etkisi bulunmamaktadır.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
1. Anayasa'nın Başlangıç kısmı ile 10. maddesi yönünden inceleme :
İtiraz eden mahkemenin başvurusunda, Anayasa'nın Başlangıç'ın-da
"-Her Türk vatandaşının bu anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik
ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak millî kültür, medeniyet ve hukuk
düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddî ve manevî varlığını bu yönde
geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu" yazılı bölümle,
Anayasa'nın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10. maddesi arasında
bağlantı kurulduktan sonra özetle; Anayasa'nın Üçüncü Bölümü'nde,
"Yargı" başlığı altında askerî adlî ve idarî mahkemelerde görev yapan
hâkim ve savcıları ayırım yapmaksızın kapsayan, hâkimlik ve savcılık
mesleklerinin özelliğinden doğan tazminata ve bağımsızlığa ilişkin hükümler
konulduğu, Anayasa'nın 145. maddesinin dördüncü fıkrasının, 140. maddenin
üçüncü fıkrasına yaptığı yollamadan da anlaşılacağı gibi, Anayasa Koyucunun
aylık ve ödenekler konusunda da hâkimler arasında bir ayırım yapmak istemediği
anlatılıp itiraz konusu kural gereği askerî yargı hâkim ve savcılarınaemekliliklerinde
yüksek hâkimlik tazminatının yarısının verilmesinin eşitlik ilkesine aykırı
olduğu belirtilmiştir.
270 sayılı Kanun Hükmünde Kararname, asker ve sivil tüm hâkim ve
savcılar için çalışma sürelerine ve görev unvanlarına bağlı olarak, 650-700-750-850-900-1300
gösterge rakamları üzerinden yüksek hâkimlik tazminatı verilmesini kurala
bağlamaktadır. Ancak, emekliliklerinde askerî hâkim ve savcılara, itiraz konusu
kural gereği, bu miktarın yarısı verilirken, öbürlerine tamamı ödenmektedir. Aynıayırım,
askerî hâkim ve savcılarla, makam tazminatına hak kazanan rütbe ve görevlerde
bulunan subayların emekliliklerinde de söz konusudur. Anlaşılmaktadır ki,
emekliliklerinde yalnızca askerî yargı mensuplarına yüksek hâkimlik
tazminatının yarısı ödenmektedir. İtiraz konusu kuralın yarattığı bu sonuçla
Anayasa'nın Başlangıç kısmı arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Düzenlemenin,
Başlangıç kısmında benimsenen ilkelere aykırı, ilgililerin Anayasadaki temel
hak ve özgürlüklerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak
medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî
varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisini engelleyen, bir yönü yoktur.
Aşağıda, özellikle "eşitlik ilkesi" yönünden yapılacak değerlendirme
bu konuya dahaçok aydınlık getirecektir.
Hukuksal durumları aynı olan kişiler arasında haklı bir nedene
dayanmayan ayırımları önlemeyi amaçlayan eşitlik ilkesi, eylemli değil,
hukuksal eşitliği öngörür. Kimi yurttaşların değişik kurallara bağlı
tutulmaları farklı bir nedene dayanmakta ise eşitliğe aykırılıktan söz
edilemez. Bu ilke, benzer nitelik ve durumda olanlar arasında farklı uygulamaya
engel olup tüm yurttaşların, ayrı nitelik ve durumda olanların, mutlak her
yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu içermez. Mutlak bir
kavram olmayan eşitlik, öncelikle Anayasa'nın 10. maddesinin birinci fıkrasında
sayılan ve benzeri nedenlerle yasa önünde ayırımı yasaklamaktadır. Bunların
dışında, Anayasa'nın uygun bulduğu gereklerle ve ayrı durumlar için ayrı işlemve
uygulamalar eşitlik ilkesiyle çelişmez. Zorunlu bir nedene, anayasal bir gereğe
dayanmayan, aynı durum ve nitelikler için ayrı düzenlemeler, ayrı uygulamalar,
eşitlik ilkesini zedeleyen, önlenmesi zorunlu oluşumlardır. Yasa önünde
eşitliği gerçekleştirmeyi sağlamaya yönelik 10. maddenin özetlenen bu anlam ve
amacı sorunun çözümünde başlıca ölçüttür.
İtiraz konusu kural, kapsamı içindeki askerî hâkim ve savcılara
emekliliklerinde ödenecek yüksek hâkimlik tazminatı bakımından değişik bir
uygulama getirdiğine göre, öncelikle, askerî hâkim ve savcılarla adlî yargı
hâkim ve savcılarının aynı durumda olup olmadıklarının saptanması gerekir.
Anayasa'nın Üçüncü Kısmı'nın Üçüncü Bölümü "Yargı"
konusunu düzenlemektedir. 138. maddede mahkemelerin bağımsızlığı, 139. maddede
hâkimlik ve savcılık teminatı konularında ilkeler getirilmiştir. 140. maddenin
üçüncü fıkrasında, hâkim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hakları ve
ödevleri, aylık ve ödenekleri, meslekte ilerlemeleri gibi konularla diğer özlük
işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı esaslarına göre
kanunla düzenleneceği belirtildikten sonra, aynı maddenin dördüncü fıkrasında,
"Hâkimler ve savcılar altmışbeş yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler;
askerî hâkimlerin yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunda
gösterilir." denilmektedir. 1961 Anayasası'nın 134. maddesinde önce,
"...Askerî hâkimlerin yaş haddi kanunla belli edilir" biçiminde yer
alan bu kural, 20.9.1971 günlü, 1488 sayılı Yasayla "Askerî hâkimlerin yaş
haddi, yükselme ve emeklilikleri kanunla belli edilir." olarak
değiştirilmiştir. Değişiklik gerekçesinde, "...askerî hâkimlerin yaş
hadleri gibi yükselme ve emekliliklerinin de kanunla düzenleneceği hüküm altına
alınmıştır.
Böylece askerî yargı ile ilgili 138 inci maddenin son fıkrası ile
uygunluk sağlanmıştır. Kanun, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve
askerlik hizmetlerinin gereklerine göre, bu konuları düzenleyecektir"
denilmiştir.
1961 Anayasası'nın 134. maddesinde değişiklik yapan 1488 sayılı
Yasanın gerekçesi ve 1982 Anayasası'nın askerî yargıya ilişkin 145. madde
birlikte değerlendirildiğinde, 140. maddenin, askerî hâkimlerin yaş sınırı,
yükselme ve emekliliklerinin mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve
askerlik hizmetinin gereklerine göre, genel kuraldanayrı biçimde, yasayla
düzenlenmesini gerektirdiği görülmektedir.
Anayasa'nın askerî yargı hâkim ve savcıları için
gerçekleştirilmesini istediği yasal düzenleme. 140. maddenin dördüncü
fıkrasında öngörülen "yaş haddi", "yükselme" ve
"emeklilik" konularıyla sınırlı değildir. "Askerî yargı"
kenar başlığını taşıyan 145. madde de konuyu özel olarak düzenlemiştir. Bu
maddenin son fıkrasının ilk tümcesinde "'Askerî yargı organlarının
kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri askerî savcılık görevlerini
yapan askerî hâkimlerin mahkemesinde görevli bulundukları komutanlık ile
ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, askerlik hizmetinin
gereklerine göre kanunla düzenlenir." denilerek özellikle, özlük işleri
konusunda ayrı düzenleme gereğineaçıklık kazandırılmıştır. Anlaşılmaktadır ki,
adlî ve idarî yargı hâkim ve savcıları hakkında çıkarılacak yasaya,
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri egemen olurken, askerî
hâkim ve savcılar hakkında çıkarılacak yasada bu ilkeler yanındabunlarla uyumlu
olarak askerlik hizmetlerinin gerekleri de gözönünde tutulacaktır. Askerî hâkim
ve savcılarla, adlî ve idarî yargı hâkim ve savcılarının özlük hakları
yönünden, ayrı statüye bağlı tutulmaları Anayasa buyruğu olduğundan
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına aykırı olmamak koşuluyla, iki
ayrı kesimin hâkim ve savcıları için bu konuda ayrı yasal düzenlemeler yapılıp
kurallar getirilmesi, yaş sınırı ve kadrosuzluk nedeniyle emeklilikte
kadrosuzluk tazminatı, öğrencilik ve fiili hizmet olanakları gibi ayrı işlem ve
uygulamalar öngörülmesi olağan sayılmalıdır. İki kesim aynı nitelik ve durumda
görülmediğine, hizmet gerekleri ve görev konumu yönünden farklılık
benimsendiğine göre, emeklilikte ayrı yararlanma doğal karşılanmalıdır. Konunun
yerindelik yönü Anayasa yargısı alanı dışında kalmaktadır. Farklı uygulama,
ilgilileri için yararlı ya da zararlı olabilir. Bu varsayımlar ya da olgular,
Anayasa'nın aradığı koşullar ve uygulanmasını istediği gerekler dışında
kalacağından Anayasa'ya aykırılık nedeni oluşturmaz. Yasal düzenlemelerle sorun
çözümlenebilir. Sivil ve asker kesim arasında Anayasa'dan kaynaklanan farklılık
olağan kabul edilince, sivil emekliye yapılandan daha az ödeme gibi, daha çok
ödemenin de eşitlik ilkesine aykırı olacağı düşünülemez. Ödemeler, bir Anayasa
hükmü gereği değil, yasa gereğidir. Ancak, askerî hâkim ve savcılarla, adlî ve
idarî yargı hâkim ve savcılarının genelde ayrı yasal düzenlemelere bağlı
tutulmasının Anayasa'dan kaynaklanması, aylık ve ödenek yönünden de farklı
düzenlemelere bağlı tutulmayı zorunlu kılmaz. Aynı biçimde ve oranda
yararlanmalarında da aykırılık olamaz. Nitekim, 357 sayılı Askerî Hâkimler ve
Savcılar Kanunu'nun 18. maddesiyle, itiraz konusu kuralın yürürlüğe girmesine
kadar, bu konuda büyük ölçüde eşitlik sağlanmıştır. Ne var ki, iki kesimin
aylık ve ödeneklerinde denklik sağlayan kural gibi emekliliklerinde farklı
uygulamalara yol açacak kuralın da -statülerindeki değişiklik nedeniyle-
Anayasayla bağdaşmadığı söylenemez.
2. Anayasa'nın 138. ve 139. maddeleri yönünden inceleme :
Olayda, Askerî Yargıtay Başkanı için öngörülen 1300 gösterge
rakamının yarısının 265 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin tümgeneraller için
öngördüğü 900 gösterge rakamından düşük olması nedeniyle davacıya bu rütbenin
makam tazminatının ödenmesine başlanmış, ancak tümgenerallikte iki yılı
doldurmadığından TC. Emekli Sandığı'nın 8.4.1987 günlü işlemiyle tuğgenerallik
makam tazminatının ödenmesi yoluna gidilmiştir. Bu uygulamaya karşı açılan
davada öne sürülen Anayasa'ya aykırılık savını ciddi bularak itiraz yoluna
başvuran Mahkemenin kararında, Anayasa'nın 138. ve 139. maddeleriyle ilgili
olarak, özetle, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesinin hâkimlerin gerek yürütme
gerek yasama organına bağlı olmadıkları, onlardan ayrı oldukları, bu iki
organın hâkimlere emir ve talimat veremeyeceği ve tavsiyelerde bulunamayacağı
anlamına geldiği; hâkimlik teminatının ise, hâkimlerin bağımsızlığını korumaya
hizmet eden kurumlardan sadece birisi ve fakat en önemlisi olduğu, bu esaslerm
askerî yargı organlarını da kapsadığı, böyle olunca her iki yargı organı
mensuplarına verilecek yüksek hâkimlik tazminatının dayanağı sayılan ilkenin de
aynen uygulanması yani askerî yargı mensuplarının emekliye ayrılmaları
durumunda yarısının değil, sivil yargı mensuplarına verildiği gibi tamamının
ödenmesi gerektiği, Anayasa'nın Başlangıç Bölümünde hedef gösterilen hukuk
düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme, maddî ve manevî varlıklarını
geliştirme yönünden askerî yargı mensupları aleyhine yaratılan hukukî eşitsizliğin
giderilmesine ve bu suretle nasafet kurallarına uygun bir dengenin kurulmasına
yarayacağı belirtilmektedir. Anayasa'nın Mahkemelerin bağımsızlığı konusunu
düzenleyen 138. maddesi, hâkimlerin görevlerinde bağımsız olduklarını,
Anayasa'ya, yasalarave hukuka uygun olarak vicdanî kanaatlerine göre hüküm
vereceklerini, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere emir ve talimat
verilemeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunulamayacağını, görülmekte olan dava
hakkında Yasama Meclisinde soru sorulamayacağını, görüşme yapılamayacağını,
yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda
olduklarını kurala bağlamaktadır.
"Hâkimlik ve Savcılık Teminatı" kenar başlıklı 139.
madde ise, hâkim ve savcıların azlolunmayacaklarına, yaş haddinden önce
kendileri istemedikçe emekliye ayrılamayacaklarına, bir mahkeme ya da kadronun
kaldırılması sonucu da olsa aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun
kılınamayacaklarına, hükümlülük, sağlık gibi nedenlerle görevini yerine
getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar hakkındaki hükümlerin saklı olduğuna
ilişkindir.
Hâkim ve savcıların özlenen ölçüde sosyal güvenliğe
kavuşturulmaları, emekliliklerinde karşılaşacakları ekonomik sıkıntı
kaygısından uzaklaştırılmaları, kuşkusuz mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatına güç katarak yargı işlevinin nitelik olarak yücelmesine katkıda
bulunacaktır. Tüm meslekler için geçerli olan bu varsayımın gerçekleşmesini,
Devlet ancak malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde sağlayabilecektir.
Bunun dışında itiraz konusu kuralla, Anayasa'nın 138. ve 139.
maddelerinde yer alan mahkemelerin bağımsızlığı ile hâkimlik ve savcılık
güvencesi arasında doğrudan bir ilişki ya da çelişkinin varlığından söz
edilemez. Öte yandan, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik güvencesine
Anayasa'nın konuyla ilgili başka maddelerinde de değinilmektedir.
Anayasa'nın "Askerî Yargı" başlıklı 145. maddesinde,
askerî yargı organlarının kuruluş ve işleyişiyle askerî hâkimlerin özlük
işlerinin mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı, askerlik hizmetinin
gereklerine göre kanunla düzenleneceği öngörülmüştür. Aynı biçimde, Anayasa'nın
156. maddesinde Askerî Yargıtay konusunda düzenleme getirilmekte ve maddenin
son fıkrasında "Askerî Yargıtayın kuruluşu, işleyişi, mensuplarının disiplin
ve özlükişleri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik
hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir." denilmektedir.
Benzer bir düzenleme, Anayasa'nın "Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi" başlıklı 157. maddesinin son fıkrasında da yer almaktadır.
Askerî yargıya ilişkin tüm bu kurallarda "mahkemelerin
bağımsızlığı" ve hâkimlik teminatı" yanında "askerlik
hizmetlerinin gereklerinden söz edilmektedir. "Askerî hizmetlerin
gerekleri" konusuna ilk kez, 1961 Anayasasının yalnızca "Askerî Yargı"
başlıklı 138. maddesinin son fıkrasında yer verilmişken, 1488 sayılı Yasayla
yapılan değişiklikle Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve Askerî Yargıtay için de
"askerlik hizmetlerinin gereği" öğesi benimsenmiştir. Anayasa
Mahkemesi'nin 18.9.1975 günlü, Esas: 1975/159,Karar: 1975/216 sayılı kararında
belirtildiği gibi "askerlik hizmetinin gerekleri", ancak mahkemenin
bağımsızlığı ve bu bağımsızlığın güvencesi ve dayanağı olan hâkimlik
güvencesine dokunmadığı sürece ve o oranda söz konusu olabilir, tanınıp gözetilebilir.Bağımsızlık
ve güvenceyle çelişmeyen, bu anayasal ilkeleri olumsuz yönde etkilemeyen
"askerlik hizmetinin gerekleri" geçerlidir. Anayasal konum;
Anayasa'nın öngördüğü işlevlere bağlı yapı karşısında askerlik hizmetinin
gerekleri nedenine dayanılarak mahkemenin bağımsızlığının, başkan ve üyelerinin
güvencesinin zedelenmesine yol açılması hukukça savunulamaz. Askerlik
hizmetinin gerekleri, mahkemenin bağımsızlığını ve üyelerinin güvencesini
koruma sınırına dayandığı anda durur. Daha açık bir anlatımla, bağımsızlık ve
güvence, askerî hizmet gereğinin arkasında kalamaz, bu ilkelerden ödün
verilerek askerî hizmet gereklerine öncelik tanınamaz. Bağımsızlık ve güvenceye
aykırı askerî hizmet gereği gözetilemez ve geçerli kılınamaz. Mahkemenin bağımsızlığı
ve hâkimlik güvencesi her şeye karşı korunacak üstün ilkelerdir.
1982 Anayasası'nda "mahkemelerin bağımsızlığı",
"hâkimlik teminatı" ve "askerlik hizmetlerinin gerekleri"
kavramları daha açık bir yaklaşım içinde ele alınmıştır. 140. maddenin ikinci
fıkrasında, hâkimlerin, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre görev ifa edecekleri belirtilmiştir. Bu genel bir kuraldır.
Başka bir deyişle, doğrudan yargı işlevi söz konusu olduğunda, askerî hâkimler
için de geçerli tek ilke, bu görevin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esasları içinde yerine getirilmesidir. Askerlik hizmetlerinin
gerekleri düşüncesiyle hâkimlerin görevlerine müdahaleye Anayasa izin
vermemektedir. Buna karşılık, askerî yargı organlarının kuruluşu, işleyişi,
askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî savcıların mahkemesinde görevli
bulundukları komutanlık ile ilişkileri gibi konularda askerlik hizmetlerinin
gerekleri de gözönünde bulundurulacaktır. Bunların daha çok, özlük işlerinde
gözetileceği hususunda duraksamaya yer yoktur.
İtiraz konusu kuralın getirdiği düzenlemenin askerlik
hizmetlerinin gereği olup olmadığı konusuna gelince :
Bu kuralın, temelde, hâkim generallerle diğer generaller arasında
emekliliklerinde alacakları makam tazminatı açısından fark bulunmamasını
sağlamayı amaçladığı anlaşılmaktadır. Böylece, emeklilikte, daha küçük rütbede
bir hâkim generalin, daha yüksek rütbedeki bir generalden çok tazminat
almasının önüne geçilmiş, sınıfı ne olursa olsun aynı rütbedeki generallere
aynı makam tazminatı verilmesi sağlanmıştır. Bunun da, askerlik hizmetlerinin
gereklerine uygun olduğu düşünülmüştür. Eşit rütbedeki generallere eşit makam
tazminatı ödenmesi askerlik hizmetinin bir gereği olarak değerlendirildiğinde,
bu gereğe emeklilikten önceki dönemde uyulması aranmazken emeklilikte uyulması
çelişkili görülebilir. Gerçekten de, Askerî Yüksek Mahkemeler Başkanı ya da
Başsavcısı olmak koşuluyla bir tuğgeneral hâkime ödenecek yüksek hâkimlik
tazminatı gösterge rakamı, kuvvet komutanı olmak koşuluyla orgeneral ve
oramirallere ödenen 1300 rakamına ulaşmaktadır. Yüksek hâkimlik tazminatının
görev sırasında tamamının verilmesi askerlik hizmetinin gerekleri açısından
sakıncalı görülmezken emeklilikte sakıncalı bulunması, konuyu yasa koyucunun
doğrudan "askerî hizmetlerin gereği" kavramına dayandırması ve bu
kavramı değerlendirmesine bağlı görülmektedir. Sivil kesimde aynı düzeyde
belirleme, bir anayasal zorunluluk olmayınca, yine Anayasa'nın öngördüğü bir
kavrama bağlı olarak ayrı düzenleme, takdir yetkisi içinde kabul edilmelidir.
Generaller dahil, subaylarla askerî hâkim ve savcılar, görevleri süresince
ödenekleri yönünden farklı düzenlemelere bağlı tutulmuşlardır. Görev gereği bu
statü farkı, bir askerî hâkimin, rütbesindeki ya da daha üst rütbedeki bir
subaydan daha çok ödenek alması sonucunu doğurabilmektedir.
Askerlik hizmetinin gereklerinden olan astlık üstlük ilişkisinin,
anılan aylık ve ödeneklere de yansıması, daha üst rütbedekilerin sınıfı ne
olursa olsun daha çok ödenek alması gerektiği düşünülebilir. Ödenek ve yan
ödemeler, görevin nitelik ve özelliği gözönünde bulundurularak saptanır.
Bunların belirlenmesinde yapılan işin önemi, çekici kılınması, güçlüğü,
doğurabileceği tehlikeler, o alanda uzman sayısının az olması gibi etkenler
gözönünde bulundurulur. Bu tür ödemelerde yapılan işin özellikleri esas
alındığına göre kimi durumlarda rütbenin, ödeneğin belirlenmesine etkisinin
ikinci plânda kalması kaçınılmaz olmaktadır. Askerî hâkimlerle diğer sınıflar
arasında ödenekler açısından ayrılık daha belirgindir. Askerî hâkimler,
Anayasa'dan kaynaklanan hâkim ödeneği alırlarken, diğer sınıflar görevlerinin
özelliklerine uygun çeşitli yan ödemeler almaktadırlar. Bu nedenlerle, görev
süresince eşit rütbeye eşit ücret gibi bir politika izlenmesi güçtür. Öte
yandan, bu ödeneklerdeyapılan iş esas alındığında, hâkim ödeneği dahil hepsi
görev sırasında verilir, hiçbirisi emekli aylığına esas alınmaz. Bunun tek
istisnasını oluşturan Yüksek Hâkimlik Tazminatı ise, emekli aylığı niteliğinde
olmayıp, ilgiliye yaşadığı sürece ödenmekte vekarşılığı Emekli Sandığı'nca
Hazine'den alınmaktadır. Bu durumuyla, değişik etkenlerden kaynaklanan yan
ödemeler, özellikle makam tazminatı nedeniyle görev sırasında eşit rütbedeki
subaylara eşit ücret ödenmesindeki güçlük, emekli maaşının gösterge ve ekgöstergeden
oluşması nedeniyle, hiç olmazsa generaller açısından, söz konusu olmamaktadır.
İşte, itiraz konusu kuralla bunu izleyen "Askerî hâkim sınıfı
general-amirallere yukarıdaki esaslara göre emekliliklerinde ödenecek tazminat
miktarının rütbelerininkarşılığı makam tazminatından az olması halinde,
rütbelerinin karşılığı makam tazminatı ödenir." biçimindeki kural, bu
dengeyi kurmayı amaçlamıştır. Böylece sınıfı ne olursa olsun, ordunun üst
kademelerinde görev yapan generaller arasında, görevleri sırasında, yapılan
işin özelliğinden doğan kimi ücret ayrılıkları olsa da, hak ettikleri emeklilik
ödemeleri açısından eşitlik sağlanmıştır. Böyle bir sonucu gerçekleştirmeyi
amaçlayan itiraz konusu kural, askerlik hizmetlerinin bir gereği olarak değerlendirilmelidir.
Ayrıca, eşit rütbede olanlara eşit emekli ücreti verilmesi
askerlik hizmetinin bir gereği olarak değerlendirilirse, bu ilkeye albay ve
daha alt rütbedekiler söz konusu olduğunda uyulmaması çelişkili görülebilir.
Gerçekten de, 265 sayılı Kanun Hükmünde Kararname tuğgeneral ve daha üst
rütbedekiler için emekliliğe de yansıyacak makam tazminatı verilmesini
öngörmektedir. Buna karşılık, 270 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin öngördüğü
yüksek hâkimlik tazminatından yararlanabilmek için askerî yüksek mahkemelerde
başkan, başsavcı, ikinci başkan, daire başkanı ve üye olarak görev yapanlar
dışında kalan askerî hâkim subaylar için birinci sınıfa ayrılmış, Askerî
Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi üyeliklerine seçilme hakkını
kaybetmemiş ve bu sınıfa ayrıldıktan sonra en az bir yılını tamamlamış olmak
koşulları yeterli sayılmıştır. Böylece, yarbay ve albay rütbe-sindeki hâkimler
de, emekliliklerinde yarı miktarda olmak üzere, söz konusu tazminatı
almaktadırlar. Oysa, diğer sınıflardan aynı rütbedeki subayların makam
tazminatı almaları söz konusu değildir. Bu olgunun askerlik hizmetlerinin
gerekleri ile bağdaşması görev-meslek özelliğine bağlanmalıdır. Yüksek hâkimlik
tazminatına hak kazanmada general olmayanlar için, rütbe değil, birinci sınıfa
ayrılmış hâkim olma koşulu esas alınmıştır. Başka bir deyişle, ilgililere bu
tazminat, yarbay ya da albay oldukları için değil, hâkim oldukları için
verilmektedir. Makam tazminatını ise, yasama organı, yalnızca generallere
vermeyi uygun bulmuştur. Kaldı ki, aynı rütbedekilere görevleri sırasında eşit
ücret verilmemesi ve askerî hâkim sınıfı albay ve yarbaylara yüksek hâkimlik
tazminatı verilirken aynı rütbedeki diğer subaylara makam tazminatı
verilmemesi, itiraz kapsamı dışında kalan kuralların sonucudur. Bir an için,bu
kuralların askerlik hizmetlerinin gerekleri ilkesiyle bağdaşmadığı varsayılsa
bile bu olgu, belirtilen ilkenin savsaklanabileceği, itiraz konusu kural için
de, askerlik hizmetlerinin gereklerine uyma zorunluluğu bulunmadığı anlamına
gelmez. Hâkimlik vesavcılık görevinin özelliği gereği uygulamalar, anayasal
ilkelere dayalı düzenlemeler olduğundan farklılıkların Anayasa'ya
aykırılığından söz edilemez.
Askerî hâkim sınıfı subaylarla diğer subaylar, aylıkları dışındaki
ödemeler konusunda da tamamen ayrı düzenlemelere bağlı kılınmışlardır. Bunlar
doğaldır. 357 sayılı Askerî Hâkimler Yasası'nın 18. maddesinde, askerî
hâkimlerin maaş dereceleri ve maaş yükselmelerinin subaylar hakkındaki kanun
hükümlerine bağlı olduğu belirtildikten sonra, bunlara maaş derecelerinin
karşılığı olan sınıf ve derecede bulunan ödenek miktarı esas alınarak adliye
hâkim ve savcıları hakkındaki kurallar uyarınca hâkim ödeneği verileceği
öngörülmektedir. Madde, ödenek yönünden Askerî Yargıtay ve Yargıtay arasında da
eşitlik sağlamıştır. Ödeneğin verilmesinde ve kesilmesinde de aynı kurallar
uygulanacaktır.
Askerî hâkim ve savcılara uygulanacak ek gösterge rakamları da
diğer subaylara uygulananlardan farklıdır. 926 sayılı Yasanın 241 sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile değiştirilen Ek 9. Maddesi askerî hâkimlerin ek
göstergelerini belirlerken, aynı Yasanın 137. maddesi subay ve astsubaylara
uygulanacak ek göstergeleri belirlemektedir. Bu maddelerde belirtilen ek
göstergelerin birinden yararlanan diğerinden yararlanamaz. Ancak, Ek 9. Maddekapsamına
girenlere uygulanacak ek göstergeler 137. maddeye göre kazanılabilecek
göstergeden düşük olamaz. Askerî Hâkim sınıfı ile diğer subaylar arasında
mevcut ek gösterge farkı, 1600 sayılı Askerî Yargıtay Kanunu'nun 42. ve 1602
sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 80. maddeleri kapsamındakiler
ayrık olarak, generaller için söz konusu değildir. 137. maddeye göre askerî
hâkim sınıfından general ve amiraller hakkında sadece eşiti rütbedeki
general-amirallere bu madde ile verilen ek gösterge rakamları uygulanır.
926 sayılı Yasa'nın 306 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
değişik Ek 17. Maddesine göre subay, astsubay, uzman jandarma çavuşu ve uzman
erbaşlara brüt aylıklarının % 55'i oranında tazminat ödenir. Bu tazminattan
hâkim ödeneği alanlar yararlanamamaktadırlar.
2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 106. maddesine göre
hâkim ödeneği alanlar, 926 sayılı Yasayla ve diğer yasalarla verilen iş
güçlüğü, is riski, eleman teminindeki güçlük gibi ödeneklerden yararlanamazlar.
Askerî hâkimlerleadlî ve idarî yargı hâkimlerinin yaş haddi,
emeklilik, yükselme, özlük işleri yönünden Anayasa gereği ayrı durum ve
nitelikte olmaları ve eşitlik ilkesinden, askerlik hizmetlerinin gerekleri gibi
haklı bir nedene dayalı olarak uzaklaşılmış bulunması karşısında itiraz konusu
kuralın Anayasa'nın 138. ve 139. maddeleriyle bağdaşmayan bir yönü de
görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle itiraz reddedilmelidir. Necdet DARICIOĞLU,
Mustafa ŞAHİN ve İhsan PEKEL bu görüşe katılmamışlardır.
VI - SONUÇ :
23.1.1987 günlü, 270 sayılı Yüksek Hâkimlik Tazminatı Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname'nin 3. maddesinin (c) bendinin birinci kesimindeki,
itiraz konusu, "...in yarısı ..." ek ve sözcüğünün Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin REDDİNE, Necdet DARICIOĞ-LU, Mustafa ŞAHİN ve
İhsan PEKEL'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
30.6.1988 gününde karar verildi.
Başkan
Mahmut
C. CUHRUK
|
Başkanvekili
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Mehmet
Şerif ATALAY
|
Üye
ihsan
PEKEL
|
Üye
Selçuk
TÜZÜN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasa'nın "Yargı yetkisi" başlıklı 9. maddesinde ve
"Üçüncü Kısım"ın yargıya ayrılan "Üçüncü Bölüm"ünün
"Genel hükümler" başlığı altındaki 138., 139. ve 140. maddelerinde,
yargının ortak ilkeleri belirtilmiş, özlük hakları ve hâkimlik teminatı
bakımından askerî hâkimler ile adlî ve idarî yargı hâkimleri arasında, askerî
hâkimlerin "yaş haddi, yükselme ve emeklilikleri"nin kanunla düzenleneceğini
öngören kurallar dışında herhangi bir farka yer verilmemiştir. Askerî yargıda,
askerî hizmetlerin gerekleri, askerî hâkimlerin, nezdinde askerî mahkeme
kurulan komutan ve askerî kurum amirleriyle ilişkileri gibi askerliğin
özelliğinden kaynaklanan bazı ayrık yönlerin bulunması, özlük haklarının
dışında kalan konulardır. Nitekim Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu'nun,
Anayasa'nın 145. maddesiyle ilgili değişiklik gerekçesinde de, "Askerî
yargı organlarının kuruluş ve işleyişleri, askerî hâkimlerin özlük işlerinde
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatına ilişkin genel hükümlerden
aynen yararlanacakları, bunun yargı hizmetinin bağımsızlığının tabiî bir sonucu
olduğu ilke olarak benimsenmiş, ancak asker kişi olmaları ve silâhlı kuvvetlerbünyesi
içerisinde görev yaptıkları hususu gözönünde tutularak, yargı hizmeti dışındaki
ilişkilerinin kanunla düzenleneceği, bu düzenlemenin sadece bu hususa ait
olduğu belirlenmiştir." denilmek suretiyle adlî ve idarî yargı
hâkimleriyle askerî hâkimlerinözlük işlerindeki eşitlik özellikle
vurgulanmıştır.
Hukuk Devleti, hukukun üstünlüğü temeline oturur. Bu temelde,
kanun önünde eşitlik baş öğelerden birini oluşturur. Belirtilen esas ve ilkeler
ise ayrıcalığın her türünü reddetmektedir. Görevde iken "Yüksek Hâkimlik Tazminatı"nı
tam olarak almağa hak kazanmış askeri hâkimlerin, emekliye ayrılmaları halinde
bu tazminatın yarısından yararlandırılmalarının nedenini bulmak mümkün
değildir. İtiraz konusu düzenlemeyi haklı kılan ciddi ve hakkaniyete uygun bir
sebep ortaya konulmadıkça, öteki yargı mensuplarına ayrıcalık tanınması gibi
bir sonuç ortaya çıkar.
Gerçekten, 270 sayılı Yüksek Hâkimlik Tazminatı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname'nin 1. maddesiyle 3/A. maddesi arasında, Yüksek Hâkimlik
Tazminatı almaya müstehak görevlilerin unvanları ile gösterge rakamları ve
Yüksek Hâkimlik Tazminatının miktarı bakımından tam bir uyum ve adil bir denge
gözetildiği halde; anılan Kararnamenin emekliye ayrılan yargı görevlilerine
yapılacak ödemeleri belirleyen 2. ve 3/C. maddelerinin birinci fıkralarında söz
konusu uyum ve dengenin belirgin biçimde bozulması, yapılan görevin önemine ve
üstlenilen sorumluluğun derecesine uygun olarak tanınan hakkın bütünlüğünü de
bozmakta, dolayısıyla "sosyal devlet" ve "hukuk devleti"
ilkeleriyle bağdaşmayan bir durumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Konunun sübjektif ölçülerle başka biçimde ele alınması,
Anayasa'nın 10. maddesindeki eşitlik, 2. maddesindeki "sosyal devlet"
ve "hukuk devleti" ilkelerine ters düştüğünden bu durumu savunmaya ve
ondan yana çıkmaya imkân yoktur.
Açıklanan nedenlerle aksi yöndeki kararı oluşturan çoğunluk
görüşüne katılmamaktayız.
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
İhsan
PEKEL
|