ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı : 1986/20
Karar sayısı : 1987/9
Karar günü : 31/3/1987
R.G. Tarih-Sayı :28.05.1987-19473
İtiraz Yoluna Başvuran : Trabzon Vergi Mahkemesi
I - İTİRAZIN KONUSU : 26/5/1981 günlü, 2464 sayılı Belediye
Gelirleri Kanunu'nun 97. maddesine 4.12.1985 günlü, 3239 sayılı Kanunun 125.
maddesi ile eklenen "... ve belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde
yeraltı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve
sanayi suları..." ibaresinin Anayasa'nın 73. maddesine aykırılığı
nedeniyle iptali istemidir.
II - OLAY :
Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları'na, kısa adıyla
"SEKA" ya bağlı bir işletme olan Giresun-AKSU Müessesesi, kullanma ve
sanayi suyunu elde etmek amacıyla bir tesis kurarak çıkardığı yeraltı suyundan
faydalanmaya başlamış ve bu iş için yerel belediyenin herhangi bir katkı ve
hizmetinden de yararlanmamıştır.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 3239 sayılı Kanun ile
değişik 97. maddesinin verdiği yetkiye dayanan Giresun Belediye Meclisinin
anılan müessesenin yeraltından elde ettiği suyun ücretinin 5 TL/ton olarak
saptaması üzerine, Belediye Başkanlığı da ilgili işletmeye bir yazı göndererek
birim fiyatı belirlenen su ücretinin hesaplanabilmesi için tesisata sayaç
taktırılması ile birlikte abone kaydının da yaptırılmasını istemiştir.
Belediye Meclisinin, yeraltından elde edilen su ücretinin birim
fiyatının saptanmasına ilişkin kararının iptali istemiyle Trabzon Vergi
Mahkemesine dava açan SEKA-AKSU Müessese Müdürlüğü, 2464 sayılı Kanunun 97.
maddesinin birinci fıkrasına, 3239 sayılı Kanun ile eklenen "... ve
belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından kamu ve özel
kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları ..." ibaresinin
Anayasa'nın 73. maddesine aykırı olduğu iddiasında bulunmuştur.
Davacının ileri sürdüğü Anayasa'ya aykırılık iddiasının ciddi
olduğu kanısına ve bu sebeple iptali için Anayasa Mahkemesine başvuran Trabzon
Vergi Mahkemesi'nin karar gerekçesinde, özetle : 3239 sayılı Yasanın 125.
maddesiyle değişen 1/1/1986 tarihinde yürürlüğe giren 2464 sayılı Yasanın 97.
maddesi; belediyelerin bu kanunda harç veya katılma payı konusu yapılmayan ve
ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü hizmet ve belediye
ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından kamu ve özel kişiler
tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları için belediye meclislerince
düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili oldukları belediyeye tekel
olarak verilmiş işlerin kendi özel hükümlerine tabi olduğunu öngörmektedir.
Yapılan bu değişiklikle, yeraltı sularından kamu ve özel kişilerce
elde edilen sular için belediye tarafından yapılan bir iş veya hizmet sözkonusu
olmadığı halde belediye meclisince öngörülecek tarifeye göre ücret alma yetkisi
belediyeye verilmiştir. Bu durumda belediyenin alacağı ücret herhangi bir
hizmet karşılığında olmadığından, ücret olarak değerlendirmek yerine yükümlüler
açısından yarattığı külfet nedeniyle vergi benzeri mali yüküm saymak daha uygun
düşecektir.
Anayasamızın vergi ödevini düzenleyen 73. maddesi; herkesin, kamu
giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlü
olduğunu,
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının maliye politikasının
sosyal amacım oluşturduğunu,
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin konulmasının,
değiştirilmesinin ve kaldırılmasının kanunla yapılabileceğini,
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle, oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun
belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisinin
Bakanlar Kuruluna verilebileceğini,
öngörmektedir.
Görüldüğü üzere Anayasa'nın 73. maddesinin, vergi, resim, harç ve
benzeri mali yükümlülükler konusunda kanunla konacak alt ve üst sınır içinde
kalmak kaydıyla Bakanlar Kuruluna değişiklik yapma yetkisi vermesine karşın
uyuşmazlık konusu mali yükümün dayanağını oluşturan Belediye Gelirleri
Kanunu'nun yürürlükteki 97. maddesi, belediye meclisince düzenlenecek tarifeye
göre ücret alınacağını belirtmiştir. Bu durumda alt ve üst sınırlarının tesbiti
kanunla düzenlenmeden sadece tarife yapmak yetkisinin belediye meclisine
verilmiş olmasının Anayasa'ya aykırılık oluşturduğu öne sürülmüştür.
III - METİNLER :
A) Dava Konusu Yasa Kuralı :
Anayasa'ya aykırı olduğu iddia edilen 2464 sayılı Kanunun 3239
sayılı Kanun ile değişik 97. maddesi şöyledir :
"Madde 97. - Belediyeler bu Kanunda harç veya katılma payı
konusu yapılmayan ve ilgililerin isteğine bağlı olarak ifa edecekleri her türlü
hizmet ve belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından kamu
ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları için belediye
meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkilidir. Belediye'ye
tekel olarak verilmiş işler kendi özel hükümlerine tabidir.
Yeraltı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen
kullanma ve sanayi sularına ait ücretler İstanbul'da İSKI, 3030 sayılı Kanunun
uygulandığı yerlerde Büyük Şehir Belediyeleri tarafından tahsil edilir."
B) Dayanılan Anayasa Kuralı :
"Madde 73. - Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali
gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.
Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacıdır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar
ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve
aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir."
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 15. maddesi uyarınca, 29/7/1986
gününde Orhan ONAR, Mahmut C. CUHRUK, Necdet DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN,
Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, Mustafa GÖNÜL, Osman Vahdettin
OKTAY, Mustafa ŞAHİN ve Adnan KÜKNER'in katılmalarıyla yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine ve
sınırlama sorununun esasla birlikte ele alınmasına oybirliğiyle karar
verilmiştir.
V. ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvuru kararı ve ekleri, Anayasa'ya
aykırılığı ileri sürülen Yasa, itiraza dayanak yapılan Anayasa maddesi,
bunlarla ilgili gerekçeler ve öbür yasama belgeleri okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü :
A) incelemenin Sınırlandırılması Sorunu :
29/7/1986 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında uygulanacak
yasa kuralına ilişkin sınırlama sorununun işin esası ile birlikte ele
alınmasına karar verilmiş olması sebebiyle öncelikle bu konu üzerinde
durulmuştur.
Yeraltı suyundan faydalanan kişilerin özel veya kamu tüzelkişisi
olmaları, sorunun çözümlenmesi açısından ayırım yapılmasını gerektirecek
nitelikte değildir. O nedenle, her ne kadar davacı taraf tüzelkişiliğe sahip
bir kamu kuruluşu ise de, sorunun çözümü, işin niteliği bakımından davacının
hukuki kişiliği ile ilişkisi olmayan kimi konuların açıklığa kavuşturulmasına
bağlı olduğuna ve iptali istenilen kuralın itiraz yoluna başvuran mahkemece
uygulanacak kural durumunda bulunduğuna göre, sınırlandırmaya gerek olmadığı,
sonucuna varılmıştır.
B - Dava Konusu Hükmün Anayasa'ya Aykırılığı Sorunu :
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 3239 sayılı Kanunun 125.
maddesiyle değiştirilen 97. maddesi, belediyelerin Belediye Gelirleri Kanunu
uyarınca harç ve katılma payı konusuna girmeyen ve ancak ilgililerin isteğine
bağlı olarak yapacakları her türlü hizmetten olduğu gibi, belediye sınırlarıyla
mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından kamu ve özel kişiler
tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları için de belediye meclislerince
düzenlenecek tarifelere göre ücret almaya yetkili olduklarını hükme
bağlamıştır.
Görüldüğü üzere, sözkonusu madde, belediye meclislerinin
düzenleyecekleri tarifelere göre ücret alınması hususunda belediyelere yetki
verirken, bu yetkinin iki konuda kullanılmasını öngörmüştür. Bunlardan
birincisi, ilgililerin isteğine bağlı olarak yapacakları harç ve katılma payı
konusuna girmeyen her türlü hizmetler; diğeri de belediye ve mücavir alan
sınırları içerisinde yeraltında bulunan suyun kamu ve özel kişiler tarafından
elde edilmesidir.
2464 sayılı Kanunun 97. maddesi, değiştirilmeden önce, belediyeleri
sadece ilgililerin isteğine bağlı olarak yapacakları, harç ve katılma payı
konusuna girmeyen her türlü hizmet için, belediye meclislerince düzenlenecek
tarifelere göre ücret almaya yetkili kılmış iken, yapılan değişiklikle, buna ek
olarak yeraltı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen sular
için belediyelerin yaptığı bir iş veya hizmet sözkonusu olmadığı halde,
belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre ücret alınması konusunda da
yetkili kılmıştır.
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, yasa maddesinde yapılan sözkonusu
değişikliğe dayanarak belediyeler tarafından alınan ücretin, ödeyenleri
açısından bir tür mali yüküm olduğunu, mali yükümlerin ise konu, matrah, oran,
yukarı ve aşağı sınırları bakımından yasa ile düzenlenmeleri gerektiğini
belirterek, bu düzenlemeleri içermeyen dava konusu hükmün Anayasa'nın 73.
maddesine aykırı bulunduğunu ileri sürmüştür.
Bu durumda sorunun çözümlenebilmesi için öncelikle, yeraltı suları
ile, ücret, vergi, resim, harç ve benzeri mali yüküm kavramlarının hukuki
nitelikleri üzerinde kısaca durulmasında yarar görülmüştür.
I - Yeraltı Sularının Hukuki Niteliği :
743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 23/11/1960 günlü, 138 sayılı
Kanunla değişik 679. maddesinin ikinci fıkrasında, yeraltı sularının genel olarak
menfaati umuma ait sulardan olduğu, bir arza malik olmanın onun altındaki suya
malik olmayı tazammun etmeyeceği, son fıkrasında da, yeraltı sularından arz
maliklerinin istifade şekli ve bunun derecesinin özel kanunlarda gösterileceği
hükme bağlanmıştır. Medeni Kanunun 679. maddesinde sözü edilen özel Kanun,
16/12/1960 günlü, 167 sayılı "Yeraltı Suları Hakkında Kanun" dur. Bu
Kanunun 1. maddesinde de yeraltı sularının umumi sulardan olduğu, Devletin
hüküm ve tasarrufu altında bulunduğu, araştırılması, kullanılması ve
tescillerinin bu kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Şu halde, özel
mülkiyete konu olmaktan çıkarılmış bulunan yeraltı sularının teknik vasıtalarla
yeryüzüne akıtılması durumunda, tabi olacağı hukuki rejim, 167 sayılı Kanunla
tayin ve tesbit edilen rejim olacaktır.
1580 sayılı Belediye Kanunu'nun 19/A maddesine göre, belediyeler
doğrudan doğruya yapılmak ve işletilmek kayıt ve şartı ile su, havagazı,
elektrik vb. tesisatı kurup işletme hak ve imtiyazına sahiptirler. İtiraz
konusu olayda ise, 167 sayılı Yeraltı suları Hakkında Kanun'un 5. maddesinde
"... ilan edilmiş yeraltı suyu işletme sahaları dışında her arazi sahibi,
arazisinde yeraltı suyu aramak, suyu bulduktan sonra, bunun kendi faydalı
ihtiyaçlarına yetecek miktarını kullanmak hakkına maliktir."' diyen
hükümden kaynaklanan ve Devletin özel emlâki dışında olup tabii kamu emlâki
arasında bulunan yararı kamuya ait sulardan, objektif hukukun koyduğu esaslar
doğrultusunda belirlenen statüsüne göre herkesin yararına sunulan bir hakkın
kullanılması sözkonusudur. Bunun, belediyelerin, belde sakinlerine su dağıtma
imtiyazına ve tekeline dokunan bir yanı da yoktur.
Yeraltı suları üzerinde, Devletin kolluk gücüne dayanan yönetim ve
koruma yetkisini, medeni hukukun mülkiyet hakkına ilişkin hükümlerine
benzeterek alınan ücreti Devletin sübjektif hakkıymış gibi göstermek isabetli
bir yorum tarzı sayılamaz.
2 - Alman Paranın Ücret Niteliğinde Olup Olamayacağı Sorunu :
Ücret bir hizmet karşılığı ödenen paradır. Nitekim 2464 sayılı
Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97. maddesinde de ücret deyimi bu anlamda
kullanılmıştır.
İtiraz konusu madde kuralı, yeraltı sularından kullanma veya
sanayi suyu şeklinde faydalanmak amacıyla su elde edilmesi durumunda
belediyelere, ilgililerinden ücret alınmasına ilişkin yetki verirken, anılan
sudan faydalananlara, suyun elde edilmesi hususunda belediyeye hizmet götürme
mecburiyetini koymamıştır. Alınan ücret karşılığında bir mal verilmesi de
sözkonusu olmadığına göre, ücret adı altında istenen su parası herhangi bir hizmet
veya malın karşılığını da oluşturmamaktadır. Oysa, hiç bir karşılık sunulmadan
kişilerden yalnız vergi ve benzerleri alınabilir. Her ne kadar alınacak paraya
"ücret" adı konulmuş ise de, Mahkememizin bir çok kararlarında da
belirtildiği üzere, kamu idareleri tarafından alman paraların isimlerine değil,
içerik ve niteliklerine göre değerlendirilmesi gerekir.
3 - Alınan Paranın Harç veya Resim Olarak Nitelendirilip
Nitelendirilemeyeceği Sorunu :
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun gerekçesinde harcın tanımı "fertlerin
özel menfaatlerine ilişkin olarak, kamu kurumlan ve hizmetlerinden
yararlanmaları karşılığında yaptıkları ödemelerdir." biçiminde
yapılmıştır. Buna göre, bir hizmetin harç konusu olabilmesi için; kişilerin bir
kamu kurumundan yararlanmaları, kişilere kamu eliyle özel bir yarar sağlanması
ve kamu idaresinin kişilerin özel bir işiyle uğraşması gerekmektedir.
Resim ise, devlet dairelerinde ve kamu kuruluşlarında görülen
hizmet ve yapılan giderlerin karşılığı olarak yalnız o işle ilgili olan gerçek
ve tüzelkişilerden sağlanan gelirlerdir.
Bu tanımlamalar da dikkate alındığında bir hizmet veya mal
karşılığı olmadan yeraltı sularından kullanma ve sanayi suyu olarak kamu veya
özel kişilerce su elde edilmesi karşılığında belediyeler tarafından
"ücret" adı altında alınan paranın bir hizmetin, malın veya herhangi
bir giderin karşılığını teşkil etmemesi nedeniyle hukuki niteliği bakımından
"Harç" veya "Resim" olarak nitelendirilmesi de mümkün
değildir.
4 - Vergi ve Benzeri Mali Yükümlülük Kavramı Yönünden İnceleme :
Belediyelerin gelir kaynaklarının büyük bir bölümü, kamu hukukuna
dayanır ve üstlendiği kamu hizmetlerinin gerektirdiği harcamaların karşılığını
oluşturur. Bu nedenle, belediyelerin alacakları vergi, resim, harç ve
benzerlerinin Anayasa'nın 73. maddesinde öngörülen esaslar dairesinde kanunla
konulması, aşağı ve yukarı hadlerinin belirlenmesi gerekir.
Belediye ve mücavir alan sınırları içindeki yeraltı sularından
kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları için
belediye meclislerince düzenlenecek tarifelere göre "ücret" adı
altında alınan paranın, bir hizmet veya malın karşılığını oluşturmaması,
maliyet-kâr esasına göre belirlenmemesi ve kamu gücüne dayanılarak tek taraflı
irade ile tespit olunması açısından, belediyeler için vergi benzeri mali kaynak
oluşturduğu açıktır. Bu ödemenin tarifeye bağlanması ve adına ücret denilmiş
olması onun bu niteliğini etkilemez. Bu sebeple, Anayasa'nın öngördüğü vergi
ilke ve kurallarına uygun olarak düzenlenmesi, zoralım özelliği taşımaması şarttır.
Anayasa'nın vergi ödevi kenar başlığını taşıyan 73. maddesinde
"... vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur,
değiştirilir veya kaldırılır.
Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun
(belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar
Kuruluna verilebilir." denilmektedir.
Mahkememizin yerleşmiş içtihatlarında da açıkça belirtildiği
üzere, Anayasa Koyucu her çeşit mali yükümün kanunla konulmasını buyururken,
keyfi ve takdiri uygulamaları önlemeyi amaçlamıştır. Kanun koyucunun yalnız
konusunu belli ederek bir mali yükümün ilgililere yükletilmesine olur vermesi,
bunun kanunla konulmuş sayılabilmesi için yeter neden olamaz. Mali yükümlerin,
matrah ve oranlan, tarh ve tahakkuku, tahsil usulleri, yaptırımları,
zamanaşımı, yukarı ve aşağı sınırları gibi çeşitli yönleri vardır. Bir mali
yüküm bu yönleri dolayısıyla, yasayla "yeterince çerçevelenmemişse,
kişilerin sosyal ve ekonomik durumlarını, hatta, temel haklarını etkileyecek
keyfi uygulamalara yol açabilmesi mümkündür. Bu bakımdan mali yükümler belli
başlı öğeleri de açıklanarak ve çerçeveleri kesin çizgilerle belirtilerek
yasalarla düzenlenmelidir.
2464 sayılı Kanunun 3239 sayılı Kanun ile değişik 97. maddesi
yeraltı sularından kullanma Ve sanayi suyu olarak faydalananlardan
"ücret" adı altında alınan ve bir karşılığa dayanmaması sebebiyle
vergi benzeri olduğunda kuşku bulunmayan mali yükümün, yalnızca konusunu ve
yükümlülerini belirtmekle yetinip, miktarının saptanmasını belediye
meclislerine bırakmaktadır. Dolayısıyla maddede matraha, orana, aşağı ve yukarı
sınırlara ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, bu
düzenleniş biçimi ile belli başlı öğeleri açıklanmamış ve çerçevesi kesin
çizgilerle belirlenmemiş bulunan bir tür mali yüküm niteliğindeki sözkonusu
ödemenin yükümlüleri durumundaki kamu ve özel kişilerden alınmasına olur veren
3239 sayılı Kanun ile Belediye Gelirleri Kanunu'nun 97. maddesine eklenen
"... ve belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından
kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları ..."
biçimindeki hüküm, Anayasa'nın 73. maddesine aykırıdır. itiraz yoluna başvuran
mahkemenin istemi doğrultusunda iptali gerekir.
Orhan ONAR, Mahmut C. CUHRUK, Selâhattin METİN, Servet TÜZÜN, ve
VURAL SAVAŞ bu görüşe katılmamışlardır.
C) Uygulama Olanağı Kalmayan Kural Sorunu :
Dava konusu 2464 sayılı Kanunun 97. maddesinin birinci fıkrasına
3239 sayılı Kanun ile eklenmiş bulunan ibarenin iptal edilmesi sebebiyle artık
yeraltı sularından faydalanmak maksadıyla elde eden kamu ve özel kişilerden
belediyelerin ücret almaları mümkün olamayacağından, sözü edilen 97. madde
hükmüne yine 3239 sayılı Kanun ile bir fıkra halinde eklenmiş bulunan
"yeraltı sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma
ve sanayi sularına ait ücretler İstanbul'da İSKİ, 3030 sayılı Kanunun
uygulandığı yerlerde 'Büyük Şehir Belediyeleri tarafından tahsil edilir."
şeklindeki hükmün de uygulama yeri kalmamaktadır. Bu nedenle 2949 sayılı
"Anayasa Mahkemesi'nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun"un 29. maddesi uyarınca 2464 sayılı Kanunun 3239 sayılı Kanunla
değişik 97. maddesinin ikinci fıkrası hükmünün de iptali gerekmektedir.
D) İptal Hükmünün Yürürlük Tarihi :
Anayasa'nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasına göre gereken
hallerde, Anayasa Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca
kararlaştırabilir.
Aynı hüküm, 2949 sayılı Kanunun 53. maddesinin dördüncü fıkrasında
da tekrarlanmış ve beşinci fıkrasında ise, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı
üzerine oluşacak boşluğu kamu düzenini tehdit veya kamu yararını ihlâl edici
mahiyette görürse dördüncü fıkra hükmünü uygulayacağı ve boşluğun doldurulması
için TBMM Başkanlığı ile Başbakanlığa bilgi vereceği açıklanmıştır.
2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun, 3239 sayılı Kanunun
125. maddesiyle değişik 97. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "... ve
belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı sularından kamu ve özel
kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi suları..." hükmü, iptal
ile yürürlükten kalktığı takdirde, kamu hizmeti gören belediyeler,
hizmetlerinin gerektirdiği harcamalarının karşılığını oluşturan gelir
kaynaklarının birinden yoksun kalacak ve dolayısıyla kesintisiz devamı gereken
kimi kamu hizmetinin aksamasına sebep olacaktır. Bundan da çeşitli sakıncalar
doğacağı cihetle, Anayasa Mahkemesi'nin yetkisini kullanarak, iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırması ve bu suretle kanun koyucuya
yeniden yapacağı düzenleme için ihtiyacı plan zamanın sağlanması uygun
görülmüştür. Yekta Güngör ÖZDEN, Muammer TURAN, Selâhattin METİN ve Mustafa
ŞAHİN, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 3239 sayılı Kanunla değişik
97. maddesinde, yeraltı sularından alınacağı öngörülen ücret, belediyelerin
kamu hizmetini etkileyecek bir oran ve değerde değildir ve bundan bir yasal
boşlukta husule gelmez. Kararın yürürlük tarihinin ertelenmesi, Anayasa'ya
aykırı haksız bir iktisabın bir süre daha devamını sağlamanın yersiz ve haksız
olduğunu ileri sürerek bu görüşe katılmamışlardır.
VI. SONUÇ :
1 - İtiraz konusu kural bakımından sınırlama yapılmasına mahal
olmadığına, oybirliğiyle;
2 - 26.5.1981 günlü, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun
3239 sayılı Kanun'un 125. maddesiyle değişik 97. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan ".. ve belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde yeraltı
sularından kamu ve özel kişiler tarafından elde edilen kullanma ve sanayi
suları..." biçimindeki ibarenin iptaline, Orhan ONAR, Mahmut C. CUHRUK,
Selâhattin METİN, Servet TÜZÜN ve Vural SAVAŞ'ın karşıoyları ve oyçokluğuyla;
3 - İptal hükmü, maddenin ikinci fıkrasının uygulanmaması sonucunu
doğurduğundan Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında
Kanun'un 29. maddesi gereğince maddenin ikinci fıkrasının da iptaline
oybirliğiyle;
4 - İptal hükmü nedeniyle meydana gelen hukuki boşluğun niteliğine
göre Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve Yargılama Usulleri Hakkında 2949 sayılı
Yasa'nın 53. maddesi gereğince iptal hükmünün iptal kararının Resmi Gazete'de
yayımlandığı tarihten itibaren altı ay sonra yürürlüğe girmesine, Yekta Güngör
ÖZDEN, Muammer TURAN, Selâhattin METİN ve Mustafa ŞAHİN'in karşıoyları ve
oyçokluğuyla;
31.3.1987 gününde karar verildi.
Başkan
Orhan
ONAR
|
Başkanvekili
Mahmut
C. CUHRUK
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALIEFENDIOĞLU
|
Üye
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Selâhattin
METİN
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Vural
SAVAŞ
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
Esas sayısı : 1986/20
Karar sayısı : 1987/9
Karar günü : 31/3/1987
Yeraltı suları, tıpkı denizler, göller, ormanlar ve madenler gibi
kamusal" nitelikli bir maldır. Bunun çeşitli nedenleri arasında birinci
eden, yeraltı sularının, bütün doğal kaynaklar gibi, zamanla tükenmesi ve asan
eliyle tekrar yaratılmasının mümkün olmamasıdır, ikinci neden, yeraltı
sularının sadece kullanıma alındığı coğrafi alanla sınırlı olmayıp, ir bölgenin
hatta bütün bir ülkenin jeolojik yapısından kaynaklanmış iması ve bu yapı
içerisinde sınırları kestirilemeyen bir yeraltı suları dengesi içinde meydana
gelmiş bulunmasıdır. Bu nedenle yeraltı sulanın hukuki rejimi, tabii servetleri
ve kaynakları "devletin hüküm ve tasarrufu altında "sayan ve"
bunların işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre
için, gerçek ve tüzelkişilere devredebilir." hükmünü içeren 168. maddesine
uygun olmalıdır.
Sözkonusu yasa hükmü ile Devlet, yeraltı suları üzerindeki hakkını
belediyelere devretmektedir. Bu devir, Anayasa'nın 168. maddesine uyun olduğu
gibi, mahalli idarelere, "görevleri ile orantılı gelir kaynakları
sağlanır." hükmünü getiren 127. maddesinin de bir gereğidir.
Belediyelerin, Devlet adına, yeraltı sularını kullananlardan
"ücrete adı altında bir "fiyat" talep etmesini, Anayasa'nın 73.
maddesinde yeralan "vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerden
saymaya imkan yoktur. Çünkü vergi, resim, harç ve benzeri yükümlülükler, devletin
"devlet" olmaktan kaynaklanan iradesi sonucu ortaya çıkarlar. Yeraltı
sularını kullananlardan "ücret" adı altında talep edilen ise; bir
doğal kaynaktan yararlanmak için ödenmesi gereken bir "fiyat"
niteliğindedir, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler yerine
getirilirken, mükellefin bu ödemeler karşısında devletten doğrudan doğruya ve
kendisinin bir mal ve/veya hizmet talebi sözkonusu değildir. Oysa ki yeraltı
suları için ödenen ücret, doğrudan doğruya kullanılan bir su kaynağı için
denmektedir.
Bu nedenle belediyelerin, yeraltı sularını kullananlardan
"ücret" adı altında talep ettiği ödeme bir "fiyat"
niteliğinde olup; vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerden
sayılamaz. Dolayısıyla bu ücretin belirlenmesinde Anayasa'nın 73. maddesinde
öngörülen "vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık,
istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği
yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna
verilebilir." hükmünün uygulanması istenemez.
Çoğunluk kararına bu görüşle karşıyız.
Başkan
Orhan
ONAR
|
Başkanvekili
Mahmut
C. CUHRUK
|
Üye
Selâhattin
METİN
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Vural
SAVAŞ
|
|
|
|
|