logo
Norm Denetimi Kararları Kullanıcı Kılavuzu

(AYM, E.1987/19, K.1987/31, 24/11/1987, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.

ANAYASA MAHKEMESİ KARARI

 

Esas sayısı : 1987/19

Karar sayısı : 1987/31

Karar günü : 24/11/1987

R.G. Tarih-Sayı :29.03.1988-19769

 

İtiraz Yoluna Başvuran : Bursa ikinci Vergi Mahkemesi

İtirazın Konusu : 26/5/1981 günlü, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 3239 sayılı yasa ile değişik 89. maddesinin (a) fıkrasının dördüncü bendinin Anayasanın 12 . 13., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istemine ilişkindir.

I - Olay : Maliki bulunduğu binanın önünden geçen yolda Belediyece yapılmış olan 970.000 liralık tretuar harcamaları için tahakkuk ettirilen 218.640 liralık katılma payına ait ihbarname, mükellef olan davacıya 10/3/1987 günlü tebliğ edilmiştir. Katılma payını fazla bulan davacı 7/4/1987 günlü dilekçe ile belediyeye başvurarak, katılma paylarının iptal edilmesini ve kendi binalarının cephelerine düşen fiili yaya kaldırımının metrekare maliyetine göre yeniden hesap edilmesini istemiştir. Bu başvurusundan sonuç alamayan davacı Bursa İkinci Vergi Mahkemesine müracaatla hakkında yapılmış bulunan tahakkukun iptali ile binasının önüne düşen tretuar için gerçek harcamanın tutarı kadar yükümlü kılınmasına ilişkin davayı açmıştır.

Davaya bakan mahkeme; yargılama sırasında 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun davada uygulanacak hüküm niteliğinde bulunan değişik 89. maddesinin (a) fıkrasının dördüncü bendinin Anayasanın 12., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırı olduğu kanısına vararak anılan fıkranın iptaline karar verilmesi için Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.

III - Metinler :

A. İtiraz Konusu Yasa Kuralı :

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 4/12/1985 günlü, 3239 sayılı yasa ile değişik 89. maddesinin iptali istenilen bent hükmünü içeren (a) fıkrası aynen şöyledir.

"Madde 89. - a) Harcamalara katılma payları, bir program dahilinde veya istek üzerine doğrudan doğruya yapılan işlerde bu hizmetler dolayısıyla yapılan giderlerin tamamıdır. Şu kadar ki yapılacak giderler peşin ödendiği takdirde bu paylar ilgililerden yüzde yirmibeş noksanı ile alınır. Ancak bu tür hizmet giderleri Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile İller Bankası tarafından tespit edilen ve yayınlanan rayiç ve birim fiyatlara göre hesaplanan tutarları aşamaz.

Özel Devlet yardımları, karşılıksız fon tahsisleri, bu işler için yapılacak bağış ve yardımlar ve istimlâk bedelleri giderler tutarından indirilir.

Harcamalara katılma payları bina ve arsalarda vergi değerinin yüzde 2'sini geçemez.

Katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için, katılma paylarının yansının önceden belediyelere ödenmesi gerekir."

B. İtirazın Dayandırıldığı Anayasa Kuralları :

"Madde 12. - Herkes, kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir.

Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder."

"Madde 13. - Temel hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlâkınvegenel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun alarak kanunla sınırlanabilir.

Temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel ve özel sınırlamalar demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz ve öngörüldükleri amaç dışında kullanılamaz.

Bu maddede yer alan genel sınırlama sebepleri temel hak ve hürriyetlerin tümü için geçerlidir."

"Madde 36. - Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz."

"Madde 125. - idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.

Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şûranın kararları yargı denetimi dışındadır.

İdari işlemlere karşı açılacak davalarda süre, yazılı bildirim tarihinden başlar.

Yargı yetkisi, İdari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır. Yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemez.

İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.

Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca milli güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.

İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür."

IV - İlk İnceleme :

Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 8. maddesi uyarınca, Orhan Onar, Mahmut C. Cuhruk, Necdet Darıcıoğlu, Yılmaz Aliefendioğlu, Yekta Güngör Özden, Muammer Turan, Servet Tüzün, Mustafa Gönül, Mustafa Şahin, Adnan Kükner ve Ahmet Oğuz Akdoğanlı'nın katılmalarıyla 2/9/1987 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında; dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.

V - Esasın İncelenmesi :

İşin esasına ilişkin rapor, başvurma karan ve ekleri, Anayasaya ay-1iriliği öne sürülen yasa hükmü ve aykırılık savına dayanak yapılan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler ve yasama belgeleri konu ile alâkalı öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :

Anayasaya uygunluk denetimi açısından yapılacak değerlendirmeye geçmeden 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nda, "Harcamalara katılma payı" diye adlandırılan kurumun esasları ve iptali istenilen bent hükmünün işlevinin belirlenmesi gerektiğinden öncelikle bu konular üzerinde durulmuştur.

2/7/1948 günlü, 5237 sayılı eski Belediye Gelirleri Kanunu ile, "yol, lağım ve su tesislerinin masraflarına iştirak payı" adıyla mevzuatımıza girmiş olan kurum, anılan yasayı yürürlükten kaldıran 26/5/1981 günlü, 2464 sayılı yeni Belediye Gelirleri Yasası'nda da benzer esaslar çerçevesinde yeniden düzenlenmiş bulunmaktadır.

Günümüzde şehirleşme hareketlerinin her türlü tahminin ötesinde gelişmesi, şehir niteliğindeki yerleşim alanlarında yaşayan nüfusun hızla artması, şehir halkının giderek sosyal, ekonomik ve kültürel ihtiyaçlarının çoğalması ve nihayet şehirlerin çağın gereklerine göre yeniden tanzim ve iman çabalan, bu konudaki giderlerin geniş ölçüde artması sonucu doğurmuş ve bu durum eski şartlara ve anlayışlara göre kurulmuş olan yerel yönetim finans sistemlerinin yeni ve doyurucu kaynaklara sahip olacak biçimde geliştirilmesini zorunlu kılmıştır, İşte bu amaçla yaratılan yeni mali kaynaklardan bir bölümünü 2464 sayılı Kanunun 86., 87. ve 88. maddelerinde sözü edilen belediyelerce veya belediyelere bağlı kuruluşlarca yol, kanalizasyon ve su tesisi için yapılan harcamalara, bunlardan yararlanacak olan bina ve arsa sahiplerinin katılmalarını öngören "Harcamalara katılma payları" olarak adlandırılan gelirler oluşturmaktadır.

Bu üç türdeki kamu gideri için alınan, resim benzeri bir mali yükümlülük olan söz konusu kamu alacağının, hesaplanması, tahakkuk binimi, zamanaşımı, ilân ve tahsil şekli 2464 sayılı Yasanın üçüncü kısmında düzenlenmiştir. İlgili hükümlere göre, harcamalara katılma paylan, bir program dahilinde veya istek üzerine gerçekleştirilen işlerde, bu hizmetler nedeniyle yapılan giderlerin tamamıdır. Giderler peşin ödendiği takdirde paylar ilgililerden % 25 noksan olarak alınmaktadır.

Harcamalara katılma payları, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile İller Bankası tarafından tespit edilen ve yayınlanan rayiç ve birim fiyatlara göre hesaplanan tutarları aşmamak kaydı ile yapılmış olan gerçek harcamalardır. Hizmetin değerlendirilmesinde, özel devlet yardımları, karşılıksız fon tahsisleri, bu işler için yapılmış bağış ve yardımlar ve kamulaştırma bedelleri, giderler tutarından indirilmekte ve ayrıca, katılma paylan mükellefin bina veya arsasının vergi değerinin °/6 2'sini geçmemektedir. Sözü edilen kamu alacağı mükellefe tebliğ edildiği yılı izleyen yıldan itibaren dört eşit taksitle de ödenebilmektedir. 3030 sayılı "Büyük Şehir Belediyelerinin Yönetimi Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun"un uygulandığı şehirlerde, hizmeti veren belediyelerin görüşü alınmak suretiyle harcamalara katılma paylarının yarısına, peşin ödeme halinde, üçte birine kadar indirmeye Bakanlar Kurulu yetkili kılınmıştır.

Esasları böylece özetlenebilen harcamalara katılma paylarının, vergi hukuku açısından hizmetten yararlanacak olan arsa ya da bina sahibinin ödemesi gereken resim benzen bir mali yükümlülük niteliğinde bulunduğu açıktır.

2464 sayılı Kanunun 89. maddesinin (a) fıkrasının son bendinde "katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için katılma paylarının yansının önceden belediyelere ödenmesi gerekir." denilmekte ve Anayasaya aykırılık savı da sadece bu bent hükmü ile ilgili bulunmaktadır.

İptali istenilen bu bent hükmüne göre; kendisinden harcamalara katılma payı istenilen bina ya da arsa sahibi mükellefin, bu isteğe karşı dava açabilmesi, adına tahakkuk ettirilmiş bulunan harcamalara katılma payının yarısını önceden belediyeye yatırmış olması şartına bağlı tutulmuştur. Söz konusu şart, usul hukukumuz açısından davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için, yerine getirilmesi zorunlu bulunan olumlu bir dava şartı görünümündedir. Mahkemenin davanın esası hakkında inceleme yapabilmesi yani davanın görülebilmesi bu şartın gerçekleşmiş bulunmasına bağlıdır. Diğer taraftan bu şart; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nün 27. maddesinde yer alan "Vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması, tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur..." biçimindeki kuralı, uyuşmazlık halinde önceden belediyeye yatırılması gereken yarı nispetindeki katılma payı yönünden etkilemiş, anılan usul hükmünü uygulanamaz duruma getirmiştir.

Soruna bu noktalardan da yaklaşan yerel mahkemece 2464 sayılı Yasanın 89. maddesiyle getirilmiş bulunan şartın, harcamalara katılma payı nedeniyle belediyeler aleyhine dava açmak isteyen ve fakat mali gücü anılan şartı yerine getirmeye müsait bulunmayanlar yönünden, hak arama özgürlüğünü ve ayrıca idari işlemlere karşı açılacak davalarda, kişiye yargı yolunu açık tutan hakkı demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı düşecek biçimde sınırlandığı öne sürülerek, itiraz konusu hükmün Anayasanın 12., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptali istenmiştir. Dolayısıyla bu iddiayı ilgili Anayasa maddeleri yönünden incelemek gerekmektedir.

"Temel hak ve hürriyetlerin niteliği" başlıklı 12. madde; yukarıda açıklandığı üzere birinci fıkrasında herkesin, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu belirtirken ikinci fıkrasında da bu temel hak ve hürriyetlerin, "kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva" edeceğini hükme bağlamıştır. Maddenin bu tarz düzenlenmesinin de açıkça gösterdiği gibi, Anayasa koyucu kişiyi temel hak ve hürriyetlerle donatırken, bu hak ve hürriyetlerin, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı olan ödev ve sorumluluklarından ayrı düşünülemeyeceğini de vurgulamıştır, İtiraz konusu bendde yer alan düzenlemenin Anayasanın bu maddesi ile bir ilgisi yoktur.

Anayasanın 13. maddesi ise temel hak ve özgürlüklerin; "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli egemenliğin, Cumhuriyetin milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile ve ayrıca Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle" sınırlanabileceğini öngörmüştür. Yine aynı maddede bu sınırlamanın "Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun" olacağı, bir kanunla konacağı ve "demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı" olamayacağı belirtilmiştir. Bu durumda Anayasaya aykırılık iddiasının yerinde olup olmadığını tesbit için itiraz konusu madde bendi ile getirilen düzenlemenin Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan "Hak arama hürriyeti"ne; yukarıda özetlenen bu maddeye aykırı bir sınırlama getirip getirmediğini incelemek gerekir. Böylece itiraz konusu maddenin Anayasanın 36. maddesine aykırılığı yolundaki iddia da incelenmiş olacaktır.

İtiraz konusu madde bendi, hak arama hürriyetini ortadan 'kaldırmamakta, sadece bu hürriyetin kullanılabilmesi için "katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi"ni bir ön şart olarak belirlemektedir. Hak arama hürriyetine böyle bir sınırlama getirme zarureti, "kamu yaran"nı 'korumak endişesinden kaynaklanmıştır. Yukarıda da açıklanmış olduğu üzere hızlı kentleşme, yerleşim merkezlerinin yeniden düzenlenmesini; pek çok sosyal ihtiyaç yönünden gerekli kılmıştır. Katılma paylarının hatalı hesaplanmış olması her zaman mümkün olabilir. Ancak bu gerekçeye dayalı olarak dava açma; hiçbir sınırlamaya tâbi tutulmadan öne sürülmesi imkânının verilmesi, bakılacak dava sayısını son derece arttıracağı gibi, katılma paylarının ödenmesini dava sonuçlanıncaya kadar geciktireceği için, belediyeleri finansman güçlüğü içine sokarak, başlamış projelerin tamamlanmasını da imkânsız kılar. Böyle bir durumun "kamu yararı" açısından yaratacağı ciddi sakıncalar, izahı gerektirmeyecek kadar açıktır. Bir kanunla getirilen ve benzer durumdaki mülk sahiplerine objektif bir şekilde uygulanacak genel nitelikli bu sınırlama Anayasanın 13. maddesinde öngörülen "demokratik toplum düzeninin gereklerine" aykırı değildir.

Anayasanın 36. maddesine aykırılık iddiası da 13. madde ile ilgili bu açıklamalar ışığında incelenmiş olmaktadır. Çünkü sözkonusu madde bendi bu maddede güvence altına alman hak arama hürriyetini ortadan kaldırmamakta, sadece Anayasanın 13. maddesinde öngörülen ilkeler doğrultusunda sınırlanmaktadır. Bu nedenle, sözkonusu düzenlemenin 36. maddeye aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

Aynı şekilde, itiraz konusu madde bendinin "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır." hükmünü taşıyan 125. maddesine de aykırı bir yönü yoktur. Çünkü katılma paylarının tesbiti ile ilgili olarak belediyeler aleyhine her zaman dava açmak mümkündür. Kamu yararım korumak amacıyla getirilen sınırlamanın bu hakkı ortadan kaldırdığını öne sürmek mümkün değildir. Bu nedenle sözkonusu bendin Anayasanın 125. maddesine aykırı olduğu iddiasının reddi gerekir.

SONUÇ :

26/5/1981 günlü, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 4/12/1985 günlü, 3239 sayılı Kanun ile değişik 89. maddesinin (a) fıkrasının son bendinin, Anayasaya aykırı olmadığına ve itirazın reddine Yekta Güngör özden, Muammer Turan, Servet Tüzün, Mustafa Şahin ve Adnan Kükner'in Karşıoyları ve oyçokluğuyla,

24/11/1987 gününde karar verildi.

 

 

Başkan

Orhan ONAR

Başkanvekili

Mahmut C. CUHRUK

Üye

Necdet DARICIOĞLU

Üye

Yılmaz ALİEFENDIOĞLU

Üye

Yekta Güngör ÖZDEN

Üye

Muammer TURAN

Üye

Mehmet ÇINARLI

Üye

Selahattin METİN

Üye

Servet TÜZÜN

Üye

Mustafa ŞAHİN

Üye

Adnan KÜKNER

       

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

 

Esas sayısı : 1987/19

Karar sayısı : 1987/31

 

2464 nolu Belediye Gelirleri Yasası'nın 3239 nolu yasa ile değişik 89. maddesinin (a) bendinin dördüncü fıkrasına yönelik iptal isteminin reddine ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamamın nedenlerini bu karşıoy gerekçemle açıklıyorum :

1 - Anayasa'nın "Temel Haklar ve Ödevler" kapsamına aldığı "Kişinin Hakları ve Ödevleri" içindeki "Hakların korunması ile ilgili hükümlerin başında gelen "Hak arama hürriyeti" kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası, herkesin geçerli araç ve yollardan faydalanarak yargı organlarında davacı ya da davalı olarak sav ve savunma hakkı bulunduğunu öngörmüştür. Yakınma (şikâyet), karşı çıkma (itiraz) ya da dava biçiminde, yöntemince ve yasa yollan izlenerek kullanılacak bu hak, birey ve toplum yönünden varlığını sürdürmenin, kişiliğini korumanın ve hakkını aramanın en belirgin göstergesidir. "Dava hakkı-savunma" olarak da adlandırılan "hak arama özgürlüğü", öbür hak ve özgürlüklere koruma, genişletme ve güçlendirme olanağı getirmekle onların, bir tür güvencesi durumundadır. Bu hakkın kullanılması, yerine getirilmesi olabildiğince kolaylaştırmak, olumlu ya da olumsuz sonuç almayı geciktiren, güçleştiren engeller kaldırılmak gerekirken, yararsız yeni koşullarla sınırlar getirmek Anayasa'nın özüne, ruhuna, hukuk devleti ilkesine, adalet kavramına aykırıdır. Yurttaş, hiçbir çekinme duymadan, güven kaynağı sayılan yargı organına başvurabilmeli, Devlet bu alanda yükümlülük ağırlığı çektirmemelidir. Yoksunluk başvurmayı, adalet aramayı önlememeli, varsıllık (zenginlik) haksızlığı örtmemelidir. Sosyal hukuk devleti, Öncelikle ve özellikle, sağlık, eğitim ve yargı konularında karşılıksız sunuşu yeğleyen devlet anlaşılmalıdır, İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi bu hakkın bağlantılı olduğu öbür haklara ayrıntılarını açıklıkla içermektedir (Madde 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12). Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın Türk Ulusu'na sağladığı bu güvence 40/1. madde ile ayrıca güvenceye bağlanmıştır. Anlamsız düşecek sınırlamalardan kaçınmak, Devletin duyarlık ve özenle davranmasına çabalamak gerekir. Bu hakka gereken saygı gösterilmezse öbür haklar sözde kalır. Kaldıki bu hakka sınır getirmeye olur verecek hiçbir neden Anayasa'nın 13. maddesine sığdırılamaz. İptali istenilen düzenleme temelde, evrensel kurallarla üstün hukuk kurallarına, Anayasa'nın amacına aykırıdır. Hakkın yerine getirilmesini, davalar için yasalarda öngörülenlerden (harçlar gibi) başka yeni ve ek bir koşula bağlamak, olaydaki örneğiyle Belediyenin iznine bağlı kılmak gibi, temelden sakat bir yasama işlemidir. Bu hak hiçbir koşula bağlı tutulmadan kullanıp yerine getirilmedikçe kutsallığı savunulamaz. Anayasa'nın gereğine ulaşmayı engelleyen koşullar Anayasa dışıdır. Bunları, tüm antidemokratik kurallar ve düzenlemeleri, ayıklayıp hukuk yapımızı arındırmak Anayasa Mahkemesi'nin işlevidir. Hukuk devleti böyle çalışmalarla gerçekleşir ve güçlenir.

2 - Hak arama, savunma özgürlüğünün kötüye kullanılması olasılığı, bu yolda bir kuruntu, düzenlemeyi haklı ve geçerli kılamaz. Bu husus uygunluktan çok yerindelik denetimine girebileceği gibi, yasalarımızda kötüye kullanmayı önleyici, karşılayıcı yaptırımlar da vardır. Belediyenin alacağı "katılma payı"nı, Devletin alacağı "vergi"den önde tutmak, önemli kılmak görünümündeki düzenleme yanlış ve haksız, özel ve siyasal amaçlı uygulamalara da işlerlik kazandırabilir. Bunlar da birer kötüye kullanmadır.

Vergi işlemlerinde, salınma (tahakkuk) uyuşmazlıklarında itiraz ve dava durumunda alma (tahsilat) durur. Bu genel yol, katılma paylan için de geçerli olabileceği gibi "itiraz ve dava alma işlemini durdurmaz" kuralı da konularak yargı kararlarına bırakılabilirdi. Bunları iterek, ölçüsüz uygulamalara cesaret verecek, hukuku hiçe sayan düzenlemeyi getirerek yurttaşlara yargı alanında yeni yükler çıkarmak, adalet istemekten caydırmakla birdir. Yükümlü yurttaş, katılma payına ilişkin "ödeme, icra emri"ni aldıktan sonra önce dava açıp yasal süresi içinde ödeme yoluna da gidebilir. Önce dava açmasını, katılma payının yansını istekli Belediyeye yatırma koşula bağlamak, bu hakka ödeme durumuyla işlerlik kazandırmak olur. Oysa, anayasal hak, Anayasa'nın öngörmediği bir yasal koşulla var ya da yok olamaz. Dava, Belediyenin katılma payını almasına engel değil, neden davaya engel konuluyor' Bu sorunun yanıtı hukuksallığın düzeyini özetler. Bu yöntem kuralının özü etkileyip ortadan kaldırması sakıncalıdır. "Dava hakkı, hak arama özgürlüğü" kavramları "vergi" kavramından da önce gözetilip düşünülmelidir. Yasa kuralı, Anayasa kuralının önüne geçemez. Devlet, yurttaşına güçlük değil, güç verir. Dava yolu izine, olura, onaya, koşula bağlı tutulursa açık değil, kapalı demektir. Bunun da hukukla ilgisi yoktur. Hukuku, hukuk devletini, hukukun üstünlüğünü çok sivri, kaba, mutlak somut durumlarda değil hakkı ilgilendirip etkileyen en küçük oluşum ve ayrıntılarda da aramak gerekir. Adalet kapısı, varsılla yoksulun hiçbir çekinme ve kuşku duymadan inan ve güvenle koşacağı, sonuç için hiçbir girişime gereksinim duyurmayan yargı ocağıdır. Yargı güvencesini kimi sınırlamalarla niteliğinden ve yararlarından uzaklaştırmak değer yitirmesine yol açar. Güven duyulmayan organ ve işlem saygınlığını koruyamaz Dava hakkını, dava dışı işlemlere, yargı organından önce yönetimin özgörüsüne (takdirine) ve yaptırımına bağlamak kullanılmasına elatmaktır. Dava içinde güvence (teminat) olarak yatırılmasını da geçen, önceden Belediyeye yatırmak zorunluluğu (depo etmek, geçici ödemek, koşullu yatırmak da değil), yargı denetimini, mülkiyeti bile etkiler. Fırsat eşitliğine de dokunan bu düzenlemeyi uygun bulmak güçtür. Yargı yolunu kapatan kural, hukuk içinde kötü bir örnektir. Özgürlüğü saptıran, yozlaştıran, yok saydıran düzenlemelerle amacına aykırı sınırlamalar hukuk katında hoşgörüyle karşılanamaz, insan haklan bağışlanamaz, kişiyle birlikte vardır. Yöntemin işlemlerini yargı denetiminden kaçırmak Anayasa'yı yadsımak olur.

Hak arama özgürlüğü, tüm özgürlüklerin açıklanışı, doğrulanışıdır. Sınırlanması, kısıtlanması hukuk devleti niteliğini zedeler, hukukun etkinliğini azaltır. İlgili yasaların günün gereksinimlerini karşılayamaması, özellikle yöntem yasalarının yetersizliği, yargı yerlerinin üzücü koşullan, kimi yoksunlukları, uygulama yanlışlıkları, sonuç almak için geçen uzun zaman, hak almayı güçleştirirken hak aramayı da güçleştirip bıktırıcı duruma getirmek adalete güvensizlik doğurur. Böyle olumsuz bir duygunun devlet, ulus, ülke, toplum için giderilmez zararı olur. Adalet, devletin erdemi, en büyük dayanağıdır. Bu dayanağı hiçbir nedenle olumsuz etkilere açık bırakmamak gerekir. Hukuk devletinin bu konuda ödün vermesi değil, özen göstermesi zorunludur. Bu zorunluluğa uymayan düzenlemeler Anayasa'ya ters düşer.

Bu nedenlerle, iptali istenen fıkrayı Anayasa'nın 2., 13., 36. ve 125. maddelerine aykırı buluyor, tersine olan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

 

Üye

Yekta Güngör ÖZDEN

 

 

 

KARŞIOY YAZISI

 

Esas sayısı : 1987/19

Karar sayısı : 1987/31

 

Belediye Gelirleri Kanunu'nün 4/12/1984 günlü, 3239 sayılı Kanunla değişik 93 üncü maddesinde harcamalara katılma paylarının 2-5 yıl içinde tahsil edileceği belirtildiği gibi 89 uncu maddesinde de peşin ödendiğinde, bu payların ilgililerden % 25 noksanı ile alınacağı öngörülmüştür. Buna rağmen 89 uncu maddenin "a" fıkrasının dördüncü bendinde itiraz konusu "Katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için, katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi gerekir" kuralı yer almıştır.

İtirazın reddine dair çoğunluk kararında : "2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nün 27. maddesinde yer alan "Vergi mahkemelerinde vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılması tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzerleri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemlerini durdurur..." biçimindeki kuralı, uyuşmazlık halinde önceden belediyeye yatırılması gereken yan nispetindeki katılma payı yönünden etkilemiş, anılan usul hükmünü uygulanmaz duruma getirmiştir... Bu düzenlemeyle Vergi Usul Yasası'nın 27.maddesinde yer alan imkândan yararlanılarak kötü niyet-: kamu alacağının tahsilini geciktirme yollarına tevessül edilmesi kısmen olsun önlenmeye çalışılmıştır" denilmektedir.

"Kötü niyetle kamu alacağının tahsilini geciktirme yollarına tevessül edilmesini" önlemek için hak arama hürriyetine ve dava hakkına sınır getirilmesine gerek yoktur. "Dava, tahsil işlemini durdurmaz" denilmekle maksat hasıl olur. Nitekim 2577sayılı Kanunun 27nci maddesinde sözü geçen sekizinci fıkrasında açılan davaların tahsil işlemini durdurmayacağı haller de belirtilmiş bulunmaktadır.

Anayasa'nın, 36 ncı maddesinde : "Herkes meşru vasıta ve yollarları faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir"; 125 inci maddesinde: "İdarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolu açıktır" hükümleri yer almıştır. Belediye Gelirleri Kanunu'nun yukarıda belirtilen esas kurallarınla harcamalara katılma payının 2-5 yılda ödenmesi ve peşin ödemelerde H) 25 noksan alınma kabul edilmişken dava açılabilmesi için katılma payının yarısının önceden ödenmesi koşulunun getirilmesi; hak arama hürriyeti ve idarenin işlemine karşı dava hakkının ağır bir sınırlaması olmaktadır. Böyle bir sınırlamaya Anayasanın, 36 ve 125 inci maddeleri cevaz vermediği gibi bu sınırlama, 12 ve 13 üncü maddelerinde ki "Temel lak ve hürriyetlerin niteliği ve sınırlanması" hükümlerine de uymamaktadır.

Bu nedenlerle itiraz konusu kuralın iptali gerektiği düşüncesiyle yoğunluk kararına karşıyım.

 

Üye

Muammer TURAN

 

 

KARŞIOY YAZISI

 

Esas sayısı : 1987/19

Karar sayısı : 1987/31

 

26/5/1981 günlü ve 2464 sayılı "Belediye Gelirleri Kanunu'nun 4/12/1985 günlü ve 3239 sayılı kanunun 121. maddesiyle değişik 89. maddesinin (a) bendinin dördüncü fıkrasında "katılma paylarına karşı dava açılabilmesi için, katılma paylarının yarısının önceden belediyelere ödenmesi gerekir" hükmüne yer verilmiştir.

Mudanya İlçesi Halit Paşa Mahallesindeki Halit Paşa Caddesi 65 numaralı binasının önünden geçen yolda, Mudanya Belediyesince yapılan yol harcamalarından dolayı, adına 218.640 liralık "yol harcamalarına katılma payı" tahakkuk ettirilen Ahmet Ünver Karaali adındaki vatandaş, bu tahakkukun iptali ile binanın önüne düşen gerçek harcamanın tutarı kadar yükümlü kılınması istemiyle Bursa İkinci Vergi Mahkemesi nezdinde dava açmıştır.

Bursa İkinci Vergi Mahkemesi, davada uygulanacak 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun 3239 sayılı Kanunun 121. maddesiyle değişik 89. maddesinin (a) bendinin dördüncü fıkrasını Anayasa'nın 12, 13, 36 ve 125. maddelerine aykırı bularak, bunun iptali için Anayasa Mahkemesine resen itirazda bulunmuştur.

2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu'nun değişik 89. maddesinin dördüncü fıkrası ile katılma paylarına karşı dava açılabilmesi ve davanın esası hakkında inceleme yapılabilmesi için, tahakkuk ettirilen katılma paylarının yansının önceden belediyelere yatırılmasının dava şartı olarak öngörülmesi, bu ödemeyi yapacak mali güce sahip olmayanlar bakımından hak arama özgürlüğünü zedeleyen, savunma hakkını kısıtlayan, kişi hürriyetine güvensizlik getiren bir tutumdur.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinde vergi mahkemelerinde, vergi uyuşmazlıklarından doğan davaların açılmasının tarh edilen vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümlerin ve bunların zam ve cezalarının dava konusu edilen bölümünün tahsil işlemini durduracağı, ihtirazi kayıtla verilen beyannameler üzerine yapılan işlemlerle, tahsilat işlemlerinden dolayı açılan davaların tahsil işlemini durdurmayacağı, bunlar hakkında yürütmenin durdurulması istenebileceği belirtilmek suretiyle vergi uyuşmazlıklarında tarh işlemine dava açma ile tahsilatın duracağı tahsilat işlemine dava açılmasının ise tahsilatı durdurmayacağı ancak, bunlar için yürütmenin durdurulmasının istenebileceği keza, bir davada gerekli harç ve masrafları karşılayacak mali güce sahip olmayanların adli yardım müessesesinden yararlandırılmaları, Anayasa'nın "temel haklar ve ödevler" den saydığı "hak arama hürriyeti "nin bir gereği olduğu gözönünde tutulursa, iddia ve savunma haklarını kısıtlayacak ve bu hakların eksiksiz kullanılmasını engelleyecek nitelikteki itiraz konusu kuralı, Anayasa hükümlerine, özellikle Anayasa'nın 36. maddesinin açık hükmüne aykırı bulmamak mümkün değildir. Bu sebeple çoğunluğun görüşüne muhalifiz.

 

Üye

Servet TÜZÜN

Üye

Mustafa ŞAHİN

Üye

Adnan KÜKNER

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Dönemi 1982
Karar No 1987/31
Esas No 1987/19
İlk İnceleme Tarihi 02/09/1987
Karar Tarihi 24/11/1987
Künye (AYM, E.1987/19, K.1987/31, 24/11/1987, § …)    
Dosya Sonucu (Karar Türü) Esas - Ret
Başvuru Türü İtiraz
Başvuran (Genel) - Başvuran (Özel) Vergi Mahkemesi - Bursa 2
Resmi Gazete 29/03/1988 - 19769
Karşı Oy Var
Üyeler Orhan ONAR
Mahmut Celalettin CUHRUK
Necdet DARICIOĞLU
M. Yılmaz ALİEFENDİOĞLU
Yekta Güngör ÖZDEN
Muammer TURAN
Mehmet Nuri ÇINARLI
Selahattin METİN
Servet TÜZÜN
Mustafa ŞAHİN
Adnan KÜKNER

II. İNCELEME SONUÇLARI


2464 Belediye Gelirleri Kanunu 89/a-4 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/12 , 1982/13 , 1982/36 , 1982/125 yok
3239 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu; 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 2978 Sayılı ücretlilere Vergi İadesi Hakkında Kanun, 492 Sayılı Harçlar Kanunu, 488 Sayılı Damga Vergisi Kanunu, 210 Sayılı Değerli Kağıtlar Kanunu, 1 121 Esas - Ret Anayasaya esas yönünden uygunluk 1982/12 , 1982/13 , 1982/36 , 1982/125 yok

T.C. Anayasa Mahkemesi