ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1985/9
Karar Sayısı : 1986/14
Karar Günü : 26/6/1986
R.G. Tarih-Sayı :17.05.1987-19463
İPTAL DAVASINI AÇAN: TBMM 91 üyesi
İPTAL DAVASININ KONUSU : 8 Mayıs 1985 günlü ve 18748 sayılı Resmî
Gazete'de yayınlanmış bulunan, 3041985 günlü ve 3186 sayılı Tarım Satış
Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun'un 1. maddesinin üçüncü fıkrası, 4, 8, 9,
10, 11, 14, 15, 24, 25. maddeleri, 26. maddesinin (d) bendi, Geçici 2, 3. ve 4.
maddelerinin Anayasa'nın 2, 33, 35, 45, 48, 167 ve 171. maddeleri hükümlerine
aykırılığı nedeniyle iptaline karar verilmesi istemidir.
II - METİNLER :
A- 30.4.1985 günlü, 3186 sayılı Kanunun iptali istenen
hükümlerini- kapsayan maddeleri :
MADDE 1.- Üreticiler; karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet
suretiyle mesleki faaliyetleri ile ilgili ihtiyaçlarını sağlamak, ürünlerini
daha iyi şartlarla değerlendirmek ve ekonomik menfaatlerini korumak amacıyla,
aralarında sınırlı sorumlu, değişik sayıda ortaklı ve değişir sermayeli,
tüzelkişiliği haiz tarım satış kooperatifleri kurabilirler
Bir tarım satış kooperatifinin kurulabilmesi için en az on
üreticinin, bir tarım satış kooperatifleri birliğinin kurulabilmesi için en az
üç tarım satış kooperatifinin bir araya gelmesi şarttır.
Kooperatif ve birlikler, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ekonomik
ihtiyaç ve verimlilik bakımından yapacağı inceleme sonucunda ve bu Bakanlığın
yazılı izni ile kurulur.
Üretici olmayan veya kooperatiflerin çalıştığı ortak ürünleri
üzerinde ticaret ve komisyonculuk yapanlar ile faizle para veya mal olarak
kredi verenler, kooperatiflere ortak olamazlar.
Kuruluş, ortaklığa girme ve çıkma ile ortaklarla hesaplaşma şekil
ve şartları anasözleşmelerde gösterilir."
"MADDE 4.- Kooperatif ve birliklerin örnek anasözleşmeleri
TC. Ziraat Bankası ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görüşü de alınarak
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanır ve Bakanlar Kurulunca kabul
edilir.
Anasözleşmelerde yapılacak değişiklikler de aynı usule tabidir.
"MADDE 8.- Kooperatif ve birliklerin en yetkili organları,
genel kurullarıdır.
Genel kurullarda alınan kararlar, anasözleşmelerde gösterilen süre
içerisinde yetkili makamın onayı ile kesinleşir. Süresi içerisinde onaylanmayan
veya reddedildiği bildirilmeyen kararlar tasdik edilmiş sayılır.
Genel kurullarda, kanun, anasözleşme ve diğer mevzuat hükümlerine
aykırı olarak alınan kararlar uygulanmaz."
"MADDE 9.- Yönetim Kurulları;
a) Kooperatiflerde, genel kurula katılma hakkını haiz oraklar
arasından genel kurulca seçilecek dört üye ile, kooperatifin müdürü veya
vekilinden teşekkül eder.
b) Birliklerde, genel kurulca temsilciler arasından seçilecek dört
üye ile, genel müdür veya vekilinden teşekkül eder.
Devlet adına destekleme alımları ile görevlendirilecek
birliklerde, destekleme alım görevinin verildiği tarihten desteklenen ürünün
satışının tamamen yapıldığı tarihe kadar görev yapmak ve destekleme alımları
ile ilgili işleri yürütmek üzere, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış
Ticaret Müsteşarlığı ile TC. Ziraat Bankası da yönetim kurullarında kendi
mensupları arasından birer temsilci görevlendirirler.
Kooperatiflerde yönetim kurulu başkanı üyeler arasından seçilir.
Birliklerde genel müdür yönetim kurullarına başkanlık eder. Ayrıca, seç1m1e
gelenlerden birer üye de, seçimle gelen üyeler arasında yapılacak seçimle
başkanvekili olurlar.
Kooperatif yönetim kurulu üyelerinin okur yazar, birliklerin yöne
tim kurullarında seçimle işbaşında bulunan üyelerin en az ilkokul, atama
yoluyla gelen temsilcilerin ise yüksek tahsilli olmaları şarttır.
Kooperatif ve birlik yönetim kurulu üyelerine verilecek ücret veya
hakkı huzurun miktarı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tespit olunur. Kooperatif
ve birlikler yönetim kurulu üyeleri, ücret veya hakkı huzurdan başka herhangi
bir ücretten yararlanamayacakları gibi bu kuruluşları temsilen iştiraklerde de
görev alamazlar.
Yönetim Kurulu üyeleri ile kooperatifler tarafından seçilecek
temsilcilerin seçim esasları, temsilcilerin adedi, yönetim kurulları üyeleri ve
kooperatifler tarafından seçilecek temsilcilerde aranacak diğer nitelikler ile
yönetim kurullarının görev ve çalışma esasları anasözleşmelerde belli
edilir."
"MADDE 10.- Denetim Kurulları;
a) Kooperatiflerde, genel kurula katılma hakkını haiz ortaklar
arasından veya dışarıdan seçilecek iki üyeden teşekkül eder.
b) Birliklerde, genel kurulca temsilciler arasından veya dışarıdan
seçilecek iki üye ile, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve TC. Ziraat Bankasının
mensupları arasından görevlendireceği birer temsilciden teşekkül eder.
Kooperatif denetim kurulu üyelerinin en az ilkokul, birlik denetim
kurulunda seçimle iş başında bulunan üyelerin en az ortaokul veya muadili okul,
atama yoluyla gelen temsilcilerin ise yüksek tahsilli olmaları şarttır.
Kooperatif ve birlik denetim kurulu üyelerine verilecek ücret veya
hakkı huzurun miktarı Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tespit olunur. Kooperatif
ve birlik denetim kurulu üyeleri; ücret veya hakkı huzurdan başka herhangi bir
ücretten yararlanamayacakları gibi bu kuruluşları temsilen iştiraklerde de
görev alamazlar.
Denetim kurulu üyelerinin seçim esasları ile bunlarda aranılacak
diğer nitelikler anasözleşmelerde gösterilir.
"MADDE 11.- Kooperatif ve birliklerde işler, Kanun,
anasözleşme, diğer mevzuat hükümleri ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ve üst
kuruluşun talimatları, genel kurul ve yönetim kurulu kararlarına uygun olarak,
kooperatiflerde müdürlük, birliklerde genel müdürlük tarafından yürütülür.
Birliklere bağlı kooperatiflerde müdür ve imzaya yetkili diğer
personel genel müdürün teklifi ve birlik yönetim kurulunun kararı ve Sanayi, ve
Ticaret Bakanlığının onayı ile atanır.
Birliklerde; genel müdür, Sanayi ve Ticaret akanının önerisi
üzerine ortak kararname ile, genel müdür yardımcıları ve imzaya yetkili
personel genel müdürün teklifi, yönetim kurulunun kararı ve Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının onayı ile atanır.
Görevden alınmalarda, atamalardaki usul ve esaslar uygulanır.
Genel müdür ve yardımcılarının yükseköğrenimli, ekonomi ve kooperatifçilik
konularında yeterli tecrübeye sahip bulunmaları şarttır.
Genel müdürün özlük hakları, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
kararlaştırılır. Kooperatif ve birliklerin genel müdür dışındaki personeli için
tayin, nakil ve görevden çıkarılma gibi esaslar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
hazırlanarak yürürlüğe konulacak bir yönetmelikte ayrıca gösterilir."
"MADDE 14.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile bu Bakanlık
tarafından görevlendirilmesi halinde TC. Ziraat Bankasının yaptıracağı
soruşturma sonucuna göre, görevleri ile ilgili suç işledikleri veya kusurlu
oldukları anlaşılan ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca görevden alınmaları uygun
görülen kooperatif ve birliklerin yönetim ve denetim kurulları başkan ve
üyeleri ite personelinin görevine son verilir.
Göreve son verme işlemi, ortaklar arasından seçilen kooperatif
yönetim ve denetim kurulları başkan ve üyeleri için birlik, birlik veya birliği
olmayan kooperatiflerin yönetim ve denetim kurulları başkan ve üyeleri için Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı tarafından yerine getirilir.
Personelin görevden alınmasında atamalarındaki usul ve esaslara
uyulur.
Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca, birliklerin yönetim ve denetim
kurullarına atanan temsilcilerin görevlerine bu Bakanlık tarafından, Hazine ve
Dış Ticaret Müsteşarlığı ile TC. Ziraat Bankasının temsilcilerinin görevlerine
de Sanayi ve Ticaret Bakanlığının birinci fıkradaki hallere dayalı gerekçeli
talebi üzerine ilgili idarece son verilir.
Seçimle iş başına gelen ve göreve son verilme, çekilme, veya diğer
herhangi bir sebeple yönetim ve denetim kurulları üyelikleri sona erenlerin
yerlerine, yenileri seçilip işe başlayıncaya kadar görev yapmak üzere, Sanayi
ve Ticaret Bakanlığınca geçici yönetim ve denetim kurulları üyeleri atanır.
"MADDE 15.- Kooperatif ve birlikler Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının, kooperatifler ayrıca bağlı bulundukları birliklerin verecekleri
talimatlara uygun hareket etmeğe mecbur olup, aksine davranışlar sorumluluğu
gerektirir. Sorumluluk derecesi anasözleşmelerde belli edilir."
MADDE 24.- Bu Kanunun ve anasözleşmelerin uygulanması sırasında,
a)Ortaklar ile kooperatifleri,
b)Kooperatifler ile bağlı oldukları birlikler,
c)Yönetim kurulları ile müdürlük ve genel müdürlük,
Arasında ortaya çıkacak ihtilaflar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
hakemliği ve talimatına göre çözülür. Bu durum, ortak kooperatif; birlik ve
üçüncü şahıs ile kuruluşların, hukukî yol1ara başvurma haklarını ortadan
kaldırmaz."
"MADDE 25.- Kooperatif ve birliklerin zarar edenlerinden
uygun görülenlerin, idarî zaruretler ile hizmetin gerekliliği esas alınarak
birleştirilmeleri, ayrılmaları, çalışma alanlarının genişletilmesi ve
daraltılması ve merkezlerinin başka yere nakli hususlarında, Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının talimatına göre işlem yapılır."
"MADDE 26.- Kooperatif ve birlikler,
a)Genel Kurul kararı ile,
b)İflasın açılması ile,
c) Kanunlarda öngörülen diğer hallerde Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca mahkemeden fesih kararı alınması ile,
d)Bu Kanunun 25 inci maddesinde yazılı sebeplerle,
Dağılırlar.
Dağılmanın esasları ile dağılma sırasında yapılacak işlemler
anasözleşmelerde gösterilir."
GEÇİCİ MADDE 2.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, kooperatif ve
birliklere ait örnek anasözleşmeleri, bu Kanun hükümlerine göre ve en geç üç ay
içerisinde hazırlayarak Bakanlar Kurulunun onayına sunar.
Yeni anasözleşmeler Bakanlar Kurulunca kabul edilerek yürürlüğe
girinceye kadar mevcut anasözleşmelerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur."
GEÇİCİ MADDE 3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım Satış
Kooperatifleri ile birliklerine ait işletme ve fabrikalardan, ayrı birer
oı-taklık haline getirilmesinde yarar gördüklerini tespit ederek ortakların
hakları her halükarda korunmak kaydıyla birer anonim şirket haline
dönüştürülmesi için gerekli düzenlemeyi en geç bir yıl içerisinde yapar.
Bu süre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının lüzum görmesi halinde bir
yıl daha uzar."
GEÇİGİ MADDE 4.- Bu Kanunun yayımı tarihinde görevde bulunan
Bakanlık murakıpları ile bu Kanunda öngörülen nitelikleri taşımayan birlik
genel müdürleri ve yardımcılarından durumları ile mütenasip diğer görevlerde
çalışmak istemeyenlerin ihbar ve kıdem tazminatları ödenerek çalıştıkları
birlik ile ilişkileri kesilir.
Ayrıca, kooperatif ve birliklerden halen görevde bulunup, durumları
bu Kanunda gösterilen niteliklere uymayan yönetim ve denetim kurulları
üyelerinin görevleri; bu Kanunun yayımı tarihinde sona erer.
Bu şekilde görevleri sona erenlerin yerlerine, ilk Genel Kurula
kadar görev yapmak üzere, gerekli nitelikleri taşıyanlar arasından Sanayi ve
Ticaret Bakanlığınca atama yapılır."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları :
"MADDE 2.- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî
dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir."
"MADDE 33.- Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma
hakkına sahiptir.
Dernek kurabilmek için kanunun gösterdiği bilgi ve belgelerin,
kanunda belirtilen yetkili mercie verilmesi yeterlidir. Bu bilgi ve belgelerin
kanuna aykırılığının tespiti halinde yetkili merci, derneğin faaliyetinin
durdurulması veya kapatılması için mahkemeye başvurur.
Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya
zorlanamaz. Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart
ve usuller kanunda gösterilir.
Dernekler, 13 üncü maddedeki genel sınırlamalara aykırı hareket
edemeyecekleri gibi; siyasî amaç güdemezler, siyasî faaliyette bulunamazlar,
siyasî partilerden destek göremez ve onlara destek olamazlar, sendikalarla,
kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla bu amaçla ortak
hareket edemezler.
Kuruluş amaç ve şartlarını kaybeden yahut kanunun öngördüğü
yükümlülükleri yerine getirmeyen dernekler, kendiliğinden dağılmış sayılır.
Dernekler, kanunun öngördüğü hallerde hâkim kararıyla
kapatılabilir. Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî
güvenliğin, millî egemenliğin, kamu düzeninin, başkalarının hak ve
hürriyetlerinin korunması ve suçların önlenmesi bakımlarından gecikilmesinde
sakınca bulunan hallerde; hâkim kararına kadar kanunen yetkili kılınan merciin
emriyle faaliyetten alıkonulabilir.
Birinci fıkra hükmü, Silahlı Kuvvetler ve kolluk kuvvetleri
mensupları ile kamu hizmeti görevlilerinin, dernek kurma haklarına başkaca
sınırlamalar getirilmesine veya bu hürriyeti kullanmalarının yasaklanmasına
engel, değildir.
Bu madde hükmü vakıflara ve bu nitelikteki kuruluşlara da
uygulanır."
"MADDE 35.- Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu
haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
"MADDE 45.- Devlet, tarım arazileri ile çayır ve meraların
amaç dışı kullanılmasını ve tahribini önlemek, tarımsal üretim planlaması ilkelerine
uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve
hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin
sağlanmasını kolaylaştırır.
Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve
gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri
alır."
"MADDE 48.- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme
hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir.
Devlet, özel teşebbüslerin millî ekonominin gereklerine ve sosyal
amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak
tedbirleri alır."
"MADDE 167.- Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet
piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici
tedbirleri alır; piyasalarda fiili veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve
kartelleşmeyi önler.
Dış ticaretin ülke ekonomisinin yararına olmak üzere düzenlenmesi
amacşy1a ithalat, ihracat ve diğer diş ticaret işlemleri üzerine vergi ve
benzeri yükümlülükler dışında ek mali yükümlülükler koymaya ve bunları
kaldırmaya kanunla Bakanlar Kuruluna yetki verilebilir."
"MADDE 171.- Devlet, millî ekonominin yararlarını dikkate
alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.
Kooperatifler, Devletin her türlü kontrol ve denetimine tâbi olup
siyasetle uğraşamaz ve siyasî partilerle işbirliği yapamazlar."
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 15. maddesi uyarınca, H. Semih
ÖZMERT, Orhan ONAR, Necdet DARICIOĞLU, Kenan TERZİOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU,
Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Selahattin METİN, Servet TÜZÜN, Mahmut C. CUHRUK
ve Mustafa ŞAHİN'in katılmaları ile 17.9.1985 günü yapılan i1k inceleme
toplantısında, daha önce "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 91 üyesi
tarafından açılan iptal davasına ait dilekçenin her sayfası mühürle onaylandığı
halde, imzalanmadığı görüldüğünden bu noksanlığın 15 gün içinde tamamlanması
gerektiğinin dava dilekçesinde tebellüğe yetkili oldukları gösterilen
Milletvekillerine tebliği" için geri çevrilen dosyadaki eksiklik
tamamlanmış bulunduğundan işin esasının incelenmesine oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenilen yasa
hükümleri, aykırılık iddiasına dayanak yapılan Anayasa maddeleri, bunlarla
ilgili gerekçeler ve öteki metinler incelendikten sonra, gereği görüşü1üp
düşünüldü :
A- Genel Açıklama :
Dava konusu yasa metinlerinin Anayasa'ya uygunluk denetimine
geçilmeden önce, yurdumuzda kooperatifçiliğin gelişimi konusunu kısaca
incelemekte yarar görülmüştür.
Toplumda bireyleri bir arada yaşamaya iten nedenler arasında
kuşkusuz ekonomik gereksinmeler başta gelir. Siyasal otoritenin niteliği de, bu
gereksinmelerin karşılanmasında ve güvence altına alınmasında tutulan yola göre
değişmektedir. Bu yol ya belirli kişi veya grupların ya da toplumu oluşturan
bireylerin tümünün çıkarları doğrultusunda olabilir. Böylece korunması
amaçlanan ekonomik güvencenin niteliğine göre, toplum yönetiminin demokratik
ilkelere yaklaşım derecesi belli olur. Yüzyıllar boyunca sürüp gelen ekonomik
düzende, bu yaklaşımın yeterince sağlanamadığı saptanınca, bireylerin kendi
gereksinmelerini kendilerinin sağlaması ve karşılıklı yardımlaşma temeline
dayanan büyük ekonomik güçleri oluşturması fikri ortaya atılmıştır. Demokratik
düşünce kültürünün bir ürünü olarak geçen yüzyılların ortalarından beri
varlığını kabul ettiren bu ekonomik sistem, kooperatifçilik adı altında,
özellikle batı uygarlığının önderliğini yapan ülkelerde giderek büyük önem
kazanmıştır.
Bireylerin kooperatif çatısı altında birleşmeleri ve böylece
anamal egemenliğine dayanan geleneksel ekonomik düzenin baskısından kurtulmaları,
yeni bir demokratik ve sosyal adaletçi hukuk düzeninin de temelini
oluşturmuştur. Ancak bireysel küçük ekonomik birimlerin işbirliği yaparak
kooperatif biçiminde ortaya çıkmaları memleketimizde kolay olmamıştır.
Yurdumuzda orta çağlardan beri sürüp gelen bireysel ekonomik yapı, toplum
yaşamımızda egemenliğini henüz bırakmış değildir. Bu nedenle Cumhuriyet
döneminde, yurdun ekonomik yapısında etkin atılımlar öngörülmüş ve devlet
önderliğinde ticaret ve endüstri kurumları meydana getirilmiştir. 29.5.1926 günlü
ve 865 sayılı Ticaret Kanunu ile bir ticaret şirketi niteliğinde kabul edilen
kooperatifler için getirilen hükümler, tarım alanında istenen gelişmeyi
sağlayamamış olduğundan, devlet gözetimi altında özel kanunlarla tarım kredi ve
tarım satış kooperatifleri kurulmuştur.
Bu kooperatiflerin devlet güdümünde tutulmalarının nedeni,
özellikle tarım sektöründe, çıkarlarını korumakta yeterli bilgi ve tecrübesi
olmayan köylü kesiminin zarara uğramaması ve kooperatif kuruluşların ve
bunların dayandığı temel felsefenin giderek dejenere edilmemesi ve böylece
halkın bu kurumlara saygısını ve güvenini yitirmemesi düşüncesi olmuştur.
İşte 21.10.1935 günlü, 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve
Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun'da yer alan devletin önderliğine; yardım
ve korumasına ilişkin hükümler böyle bir gelişimin sonucudur.
Daha sonra yürürlüğe giren Tarım Satış Kooperatifleri ve
Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ve bukararnamenindeğiştirilerek
kabulüne dair 304.1985 günlü, 3186 sayılı Kanunda bu düşüncenin ağırlığı daha
da belirgin olarak kendisini göstermektedir. Gerçekten, tarım satış
kooperatifleri ve birliklerinin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ekonomik
ihtiyaç ve verimlilik bakımından yapacağı inceleme sonucunda ve bu Bakanlığın
yazılı izni ile kurulacağına, anasözleşmelerin TC. Ziraat Bankası ile Türkiye
Ziraat Odaları Birliği'nin görüşü de alınarak aynı Bakanlıkça hazırlanıp
Bakanlar Kurulunca kabul edileceğine, Devlet adına destekleme alımları ile
görevlendirilecek birliklerde, destekleme alımları ile ilgili işleri yürütmek
üzere Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı ile TC.
Ziraat Bankası tarafından, yönetim kurullarında birer temsilci
bulundurulacağına, Kooperatif ve Birlik Yönetim ve Denetim Kurulları üyelerine
verilecek ücret veya hakkı huzurun miktarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca
tespit olunacağına, Birliklerde genel müdür ve kooperatiflerde müdür ve imzaya
yetkili diğer personelin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının onayı ile atanacağına,
görevden alınmalarda da atamalardaki usul ve esasların uygulanacağına, ortaklar
ile kooperatifler, kooperatifler ile bağlı bulundukları birlikler, yönetim
kurulu ile müdürlükler ve genel müdürlük arasında çıkacak uyuşmazlıkların
Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hakemliği ve talimatına göre çözüleceğine
ilişkin kurallar, sözü geçen Kanun Hükmünde Kararname ve Kanunda bu nedenlerle
öngörülmüştür.
B- Anayasa'ya Aykırılık Sorunu :
1- Yasanın 1. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden :
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun'un 1. maddesinin
ilk fıkrasında; Kooperatif ve birliklerin amacı, ikinci fıkrasında, kuruluşa
ilişkin hükümler ve iptali istenen üçüncü fıkrada ise, kooperatif ve birliklerin
Ticaret Bakanlığının ekonomik ihtiyaç ve verimlilik bakımından yapacağı
inceleme sonucunda Bakanlığın yazılı izni ile kurulacağı belirtilmiştir.
Fıkra hükmünün çok açık olan sözüne göre tarım satış
kooperatifleri ve birlikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ekonomik ihtiyaç ve
verimlilik bakımından yapacağı incelemenin olumlu sonuç vermesi halinde
vereceği izin üzerine kurulabilecektir.
İptal isteminin gerekçesinde bu hükme ilişkin olarak özetle;
Anayasa'nın 33. maddesinde herkes önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına
sahiptir, denilerek tüzelkişilerin önceden izin alarak kurulması sisteminin
kabul edilmediği, keza 48. maddesinde de herkesin dilediği alanda çalışma ve
sözleşme hürriyetine sahip olduğu, özel teşebbüs kurmanın serbest bulunduğu ilkesinin
benimsendiğine işaret olunarak fıkra hükmünün Anayasa'nın 33, 48. ve 171.
maddelerine aykırı olduğu öne sürülmüştür. Tasarının genel gerekçesiyle maddeye
ilişkin gerekçede; Sanayi ve Ticaret Bakanlığının böyle bir yetkiyle
donatılmasının nedenleri, müstakil karar ve icra organlarına sahip bulunan ve
uygun olmayan bu yapıları dolayısıyla ekonomiye yük getiren birer kuruluş
haline geldikleri vurgulanan söz konusu kuruluşların, oluşumuna izin verilmeden
önce ekonomik ihtiyaç ve verimlilik bakımından incelenmesinde hazine ve ortak
üretici yararlarının korunmasının amaçlandığı yazılıdır.
Tarım satış kooperatiflerinin kuruluşlarında izin sisteminin
getirilmiş olmasının Anayasa'nın dernek kurma hürriyeti ile çalışma ve sözleşme
hürriyetini düzenleyen 33. ve 48. maddeleriyle ilgili hiçbir yönü
bulunmamaktadır. Dava dilekçesinde kooperatiflerle dernekler kıyaslanırken her
ikisinin de tüzelkişi olması gibi niteliklerinden hareketle sonuca varılmak
istenmiştir. Hemen işaret etmek gerekir ki, tarım satış kooperatifleriyle
dernekler, amaçları birbirinden farklı ayrı faaliyet alanlarının
kuruluşlarıdır. Anayasa'da da ayrı hukuki statüler içinde düşünülmüşlerdir.
Kooperatifler, tüzelkişiliği haiz olmak üzere ortaklarının belirli
ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını
karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla
gerçek ve kamu tüzelkişileriyle özel idareler, belediyeler, köyler, cemiyetler
ve dernekler tarafından kurulan değişir ortaklı ve değişir sermayeli
kuruluşlardır (1163 sayılı Kooperatifler Kanunu Madde 1. 2908 sayılı Dernekler
Kanunu'nun 1. maddesine göre ise, dernekler, kazanç paylaşma dışında belirli ve
ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere en az yedi kişinin bilgi ve çalışmalarını
sürekli olarak birleştirmeleri, biçiminde tanımlanmıştır.
Kooperatiflerin amacı bireyin ekonomisini geliştirmektir.
Ekonominin geliştirilmesi, geniş kapsamlı ve çok yönlüdür. Bireyin günlük
yaşamı içinde gerekli ve kıt olanaklarla tek başına elde edilmesi zor gereksinimlerini
ucuza sağlayabilmesi, rahat, yaşam şartlarına uygun bir konuta sahip
olabilmesi, mesleği ile ilgili araçları kolaylıkla elde edip kullanabilmesi,
teknik ilerleme ve düzenli pazarlama imkânları yaratılması kooperatifleşmekle
mümkün olabilmektedir.
Dernekler ise, insanların tek tek gerçekleştirmeyi başarmaya
güçlerinin yetmeyeceği ereklere varabilmek için, güzelleştirmeye, özendirmeye,
iyiliğe veya okumaya yönelik veya anılanlara benzer amaçlarla kurulurlar. Ne
kâr paylaşmaya yönelik ticari bir gayeleri vardır, ne de amaçlarında böyle bir
ekonomik eğilime rastlanır. Derneklerde ekonomik amaç, çok istisnai durumlarda
ve bazı koşullara bağlı olarak kabul edilmektedir.
İki kuruluş yasalarla ve hukuki yapıları bakımından böylesine
kesin çizgilerle birbirlerinden ayrıldıklarına göre, Anayasa'nın derneklerle
ilgili 33. maddesinin kooperatiflerde uygulanması sözkonusu olamayacağı gibi,
sorunun, özgürlükçü demokratik bir toplumda irade serbestisi çerçevesi içinde
bireyin sözleşme yapma, meslek seçme ve çalışma özgürlüğünün güvencesini
oluşturan Anayasa'nın 48. maddesiyle de bir ilişkisi görülememektedir.
Kooperatif ve birliklerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ekonomik ihtiyaç ve
verimlilik bakımından yapacağı inceleme sonucu ve Bakanlığın yazılı izni ile
kurulabilmelerine olanak sağlayan hüküm dayanağını, kooperatifçiliğin
gelişmesini öngören ve kooperatifleri devletin her türlü inceleme ve denetimine
tabi kılan Anayasa'nın 171. maddesinden almaktadır. Kooperatifçilik için
Anayasa'da herşeyden önce bir çerçeve getirilmiştir. Devlet, kooperatifçiliği
desteklerken millî ekonominin yararlarını dikkate alacaktır.
Kooperatifçilik millî ekonominin ortam ve şartlarına bağlı
olmalıdır.
Kooperatifçiliğin amacı üretimin arttırılması ve tüketicilerin
korunmasıdır.
Devletin millî ekonominin gereklerine uygun yönde çalışan,
üretimin artmasına ve tüketicinin korunmasına hizmet eden kooperatiflere yardım
etmesinde ancak yarar vardır.
Bu yararın devamlılığı da, kuşkusuz, kooperatiflerin devletin
gözetim ve denetimine bağlı bulunmalarıyla mümkün olabilecektir.
Anayasa'nın 171. maddesinde sözü edilen kontrol ve denetim
herhangi bir dönem ile sınırlandırılmış değildir. Bu itibarla da kooperatifler için
öngörülen kontrol ve denetimin ancak kuruluştan sonraki bir aşamada yapılacağı
görüşü de tutarlı sayılamaz.
Kooperatiflerin kuruluşu Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iznine
bağlı kılınmıştır. Bunun anlamı daha kuruluş aşamasında kooperatifleri denetim
altında tutmaktır. Bakanlık, kurulacak kooperatifleri denetim altında tuttuğu
takdirde bunların plan ve kalkınma programlarına uygun yönde gelişmelerini ve
memlekette gerçekleşmesi beklenen ekonomik düzenin yaygınlaşıp benimsenmesini
sağlayabileceği gibi, kooperatifin iç ve dış ilişkilerinde görülebilecek
sapmaları da daha başlangıçta önleyebilecektir.
Açıklanan nedenlerle iptali istenen 1. maddenin üçüncü fıkrasının
Anayasa'nın 33, 48. ve 171. maddelerine aykırı bir yönü görülememiştir.
Bu görüşe Yekta Güngör ÖZDEN katılmamıştır.
2 - Yasanın 4. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Maddede, kooperatif ve birliklerin örnek anasözleşmelerinin TC.
Ziraat Bankası ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görüşü de alınarak Sanayi
ve Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanıp Bakanlar Kurulunca kabul edileceği,
anasözleşmelerde yapılacak değişikliklerin de aynı hükme tabi olacağı,
belirtilmiştir.
Madde gerekçesinde, örnek anasözleşmelerin hazırlanması ve
değiştirilmesinde kooperatif ve birliklerin denetim görevini üstlenen TC.
Ziraat Bankasının bu konudaki bilgisinden yararlanmak olduğu, Türkiye Ziraat
Odaları Birliğinin de görüşünün alınması hususunda maddeye yapılan eklemenin de
aynı amaç doğrultusunda gerçekleştirildiği açıklanmaktadır.
Dava dilekçesinde, kooperatiflerin ve birliklerin tüzükleriyle
ana-sözleşmelerini hazırlama, kabul etme ve değiştirme yetkisinin de
kendilerine ait olması gerekir. Tüzelkişinin organlarından olan genel kurul,
tüzük ve anasözleşmeyi yapma ve değiştirme yetkisini haiz olma durumundadır.
Eğer yasalara uygun olmayan bir durum var ise bunun yasal yollara başvurularak
düzeltilmesini sağlamak devlete -idareye- düşer. Devletin görevi herhalde tüzük
ve anasözleşmeyi hazırlamak ve yerine göre değiştirmek değildir. Bu itibarla
Yasanın "Kooperatif ve birliklerin örnek sözleşmeleri TC. Ziraat Bankası
ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin görüşü de alınarak Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı tarafından hazırlanır ve Bakanlar Kurulunca kabul edilir.
Anasözleşmelerde yapılacak değişiklikler de aynı usule tabidir" şeklindeki
4. maddesi hükmünün Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti
ilkesiyle bağdaşmayacağı ve ayrıca Anayasa'nın 33, 35, 48. ve 171. maddelerine
aykırı düşeceği öne sürülmüştür.
Tarım satış kooperatifleri üzerindeki devletin her türlü kontrol
ve denetim yetkisinin, Anayasa'nın özellikle 48, 166. ve 171. maddelerinden
kaynaklandığı, amacın, devletin ekonomik politikasının güven ve kararlılık
içinde yürütülmesi olduğu söz götürmez. Aynı amaca yönelik faaliyetlerin benzer
statüler içerisinde gerçekleştirilmesinden daha doğal bir şey düşünülemez.
Kamu yararı olan hallerde, millî ekonominin gerekleri ve sosyal
amaçlarla, özgürlüklere kimi sınırlamalar getirilebilir. Devletin,
teşebbüslerin güven ve kararlılık içinde çalışması için gerekli gördüğü
tedbirleri almasında, hem teşebbüs sahiplerinin hem de bu teşebbüsler
aracılığıyla toplumunyaransözkonusudur.
Bu nedenlerle sorunun, dava dilekçesinde genel olarak yer alan
Anayasa'nın dernek kurma hürriyetini düzenleyen 33, mülkiyet hakkı ile ilgili
35, çalışma ve sözleşme hürriyetine ait 48. maddeleriyle doğrudan ilgisi
görülmemiştir.
Düzenlemenin Anayasa'nın 2. ve 171. maddelerine aykırılığından da
söz edilemez.
Bu görüşe Yekta Güngör ÖZDEN katılmamıştır.
3- Yasanın 8. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Maddede kooperatif ve birliklerin en yetkili organlarının genel
kurullar olduğu belirtildikten sonra, genel kurullarda alınan kararların
anasözleşmelerde gösterilen süre içerisinde yetkili makamın onayı ile
kesinleşeceği, süresi içinde onaylanmayan ya da reddedildiği bildirilmeyen
kararların tasdik edilmiş sayılacağı, genel kurullarda, kanun, anasözleşme ve
diğer mevzuat hükümlerine aykırı olarak alınan kararların uygulanamayacağı
esası getirilmiştir.
Maddeye ilişkin gerekçede genel kurulların en yetkili organ olduğu
hükmüne yer verilerek kooperatifçilik ilkelerinden "demokratik
yönetim" esasının korunduğu ayrıca kararların tasdik ve muteberlik
şartlarının gösterildiği belirtilmektedir.
Davacı, bu maddeye ilişkin olarak iptal isteminin gerekçesinde
özetle; kooperatif ve birliklerin en yetkili organlarının genel kurul olduğunu,
bu kurulun kararlarının onayı gerektirmediğini ve bu nedenle hükmün Anayasa'nın
2., 33., 35., 48. ve 171. maddelerine aykırı olduğunu öne sürmüştür.
8. madde ile ilgili olarak önce süre sorunu üzerinde durulmuş,
3186 sayılı Kanunun anılan maddesi yönünden Anayasa'ya uygunluk denetimi
yapılmasını engelleyen ve bu maddeye ilişkin davanın süresinde açılmadığı
yolundaki görüşü haklı kılan bir neden bulunmadığından, iptali istenen öteki
hükümlerde olduğu üzere, 8. maddeye yönelik iptal davasının da süresinde
açıldığı sonucuna varılmıştır.
Mustafa ŞAHİN davanın süresinde açılmadığı görüşündedir.
Genel kurul kararlarının yetkili makamca onaylanması kuralı
kaynağını Anayasa'nın 171. maddesindeki, kooperatiflerin devletin her türlü
kontrol ve denetimine tabi olduğu ilkesinden almaktadır. Madde hükmünün
Anayasa'nın sözü edilen kurallarına aykırı bir yönü yoktur.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
4- Yasanın 9. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Birliklerde ve kooperatiflerde yönetim kurullarının teşkilini
düzenleyen 9. maddede kooperatif yönetim kurullarının genel kurula katılma
hakkını haiz ortaklar arasından genel kurulca seçilecek dört üye ile
kooperatiflerin müdürü veya vekilinden, birliklerde ise genel kurulca
temsilciler arasından seçilecek dört üye ile genel müdür ve vekilinden teşekkül
edeceği hükme bağlanmıştır.
Maddeye ilişkin gerekçede kooperatiflerin ve birliklerin
yönetiminden birinci derecede sorumlu bulunan yönetim kurulu üyelerinin,
görevlerini gereğince yerine getirebilecek nitelikleri taşımalarına önem
verildiği ve üyelerin kooperatiflerde en az ilkokul, birliklerde ise ortaokul
mezunu olma kaydı getirildiği, ayrıca, devletin kredi desteği ile faaliyet
gösteren ve bu sayede hizmet sağlayan kooperatif ve birliklerde aynı zamanda
yönetim kurulunda bulunacak olan müdür ve genel müdürlerin yönetim kurulu
başkanlığı görevini de yürütmesinin uygun görüldüğü, öte yandan, devlet adına
destekleme alımı yapan birliklerin faaliyetlerinin disiplin altına alınması ve
hazine yararlarının korunabilmesi amacıyla yönetim kurulunda Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ile Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının ve Türkiye Cumhuriyeti
Ziraat Bankasının birer temsilcisinin bulunmasının sağlandığı belirtilmiştir.
İptal isteminin gerekçesinde her ne kadar, tüzelkişilerde, yönetim
kurulunun bir organ olduğu, bu organda görev alacak yönetim kurulu üyelerinin
üye ya da ortak sıfatını taşımaları gerektiği, aksinin kabulünün antidemokratik
olacağı öne sürülmüş ise de düzenlemede Anayasa'nın 171. maddesinin hükmü
doğrultusunda denetim ve gözetimin sağlanabilmesi için yönetim kurullarına
birliklerde genel müdür, kooperatiflerde de müdürlerin iştiraki öngörülmüştür.
Nitekim Ticaret Kanunu'nun anonim ortaklıklar hakkındaki 342 ve 1163 sayılı
Kooperatifler Kanununun 58. maddelerinde de aynı hükümler yer almıştır.
Kooperatiflerde işlerin teknik ve özel ihtisas ister durumda bulunması
nedeniyle nitelikli müdür seçilmesi olanağı getirilmesi ortaklar açısından
yarar sağlayacaktır. Bu müdür, yönetim kurulu üyelerinden olabileceği gibi
dışarıdan da atanabilir. Günümüzde teknik bilgi ve tecrübenin önemi büyüktür.
Başta genel müdür olmak üzere idarecilerin bu nitelikleri taşıyan kimseler
olmalarının yararı söz götürmez. Bu nedenlerle madde hükmünün Anayasa'ya aykırı
bir düzenleme niteliğinde olduğu iddiası yerinde değildir.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
5- Yasanın 10. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Birliklerde ve kooperatiflerde denetim kurullarının teşkilini
düzenleyen 10. maddede, kooperatif denetim kurullarının, genel kurula katılma
hakkını haiz ortaklar arasından veya dışarıdan seçilen iki üyeden, birlik
denetim kurullarında ise, genel kurulca, temsilciler arasından veya dışarıdan
seçilecek iki üye ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve TC. Ziraat Bankası
mensupları arasından görevlendirilecek birer temsilciden teşekkül edeceği
öngörülmüştür.
Kooperatiflerin gereği gibi denetlenmelerinin ülke ve toplum
yararı açısından olduğu kadar, ortakların ve alacaklıların haklarını korumak ve
kooperatiflerin sağlıklı bir ortam içerisinde amaçlarını gerçekleştirebilmeleri
açısından da arzettikleri önem ortadadır. Kooperatif yöneticilerinin,
özellikle, ortakların ilgisiz davranmalarından ya da bilgisizliklerinden
yararlanarak çeşitli şekillerde kooperatiflerin zararına sebebiyet verdikleri
sık sık gözlenmiş olaylardandır. Bu nedenlerle kooperatiflerin devamlı olarak
denetlenmesi esası benimsenmiş ve özellikle denetim genelde bir uzmanlık işi
olduğundan genel kurula dışarıdan denetçi seçmek yetkisi tanınmış bulunmasında
Anayasa'ya aykırı bir yön yoktur.
6- Yasanın 11. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
İptali istenilen maddede, kooperatif ve birliklerde işlerin,
kanun, anasözleşme, diğer mevzuat hükümleriyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
ve üst kuruluşun talimatları, genel kurul ve yönetim kurulu kararlarına uygun
olarak, kooperatiflerde müdürlük, birliklerde genel müdürlük tarafından
yürütüleceği esası getirilmiştir.
Bu madde ile ilgili olarak önce süre sorunu üzerinde durulmuş,
3186 sayılı Yasanın anılan maddesi yönünden Anayasa'ya uygunluk denetimi
yapılmasını engelleyen ve bu maddeye ilişkin davanın süresinde açılmadığı
yolundaki görüşü haklı kılan yasal bir neden bulunmadığından, iptali istenen
öteki hükümlerde olduğu üzere 11. maddeye yönelik iptal davasının da süresinde
açıldığı sonucuna varılmıştır.
Mustafa ŞAHİN davanın süresinde açılmadığı görüşündedir.
Maddenin iptali istemine dayanak olarak dava dilekçesinde, genel
müdürün ancak, kanun, anasözleşme, diğer mevzuat ile genel kurul ve yönetim
kurulunun kararlarına göre görev ifa edeceği, aksine bir durumun antidemokratik
olacağı, kooperatiflerin vesayete tabi müesseselerden olmadığı, böyle bir
anlayışın kooperatifçiliğin mahiyeti ile bağdaşmayacağı, maddede belirlenen
esasın benimsenmiş bulunmasının kooperatifçiliğin dejenere edilmesine neden
olacağı ileri sürülmüştür.
Kooperatif ve birliklerde işlerin kanun, anasözleşme ve diğer
mevzuat hükümleriyle Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ve üst kuruluşun
talimatıyla yürütülmesi, kooperatiflerde müdür ve imzaya yetkili diğer
personelin genel müdürün teklifi ve birlik yönetim kurulunun kararı, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının onayı ile atanması, birliklerde genel müdürün Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının önerisi üzerine ortak kararnameyle, genel müdür
yardımcıları ve imzaya yetkili personelin aynı Bakanlığın onayı ile atanmaları
kuralı kaynağını Anayasa'nın 171. maddesinde bulan, kooperatiflerin Devletin
her türlü kontrol ve denetimine tabi olduğu ilkesinden almaktadır. Bu nedenle
madde hükmünün Anayasa'ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
7- Yasanın 14. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Madde, yönetim ve denetim kurulları başkan ve üyeleriyle
personelin görevlerine son verme kural ve koşullarım düzenlemektedir.
Dava dilekçesinde, Yasanın 14. maddesi de göreve son verme
işlemini, seçime ve tayine yetkili organlara bırakmadığından antidemokratiktir.
Anayasa'ya aykırıdır, denilmektedir.
Anayasa'nın 171. maddesine göre, kooperatifler devletin her türlü
kontrol ve denetimine tabidirler. Bu hükme dayanılarak, yaptırılan soruşturma
sonucu görevleri ile ilgili suç işledikleri veya kusurlu oldukları anlaşılan ve
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca görevden alınmaları uygun görülen kooperatif ve
birliklerin yönetim ve denetim kurulları başkan ve üyeleriyle personelin,
Bakanlık; Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı'yla TC. Ziraat Bankası
temsilcilerinin görevlerine de ilgili idarelerce son verilmesi, Anayasa'dan
kaynaklanan kontrol ve denetim görevinin doğal sonucudur. Madde, Anayasa
hükmüne uygun olarak düzenlenmiştir.
Bu görüşe Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör
ÖZDEN katılmamışlardır.
8- Yasanın 15, 24, 25. maddeleri ile 26. maddenin (d) bendinin
Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Anılan Yasa maddeleri, kooperatif ve birliklerin Sanayi Ticaret
Bakanlığı'nın talimatlarına uygun hareket edecekleri,
Ortaklar ile kooperatifleri, Kooperatifler ile birlikler,
Yönetim kurullarıyla müdürlük ve genel müdürlük, arasında ortaya
çıkacak ihtilafların Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın hakemliği ve talimatına
göre çözüleceği,
Bazı koşullarda kooperatif ve birliklerin birleştirilmeleri,
ayrılmaları, çalışma alanlarının genişletilmesi veya daraltılması ve
merkezlerinin başka yere nakli,
Kooperatif ve birliklerin dağılmaları,
Hususlarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın talimatına göre işlem
yapılacağı, hükümlerini düzenlemektedir.
Maddelerin gerekçelerinde, kooperatif ve birlikler, Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı ile bağlı bulundukları üst kuruluşun ve teftiş ve inceleme
sonucuna göre TC. Ziraat Bankasının vereceği talimatlara uygun hareket etmeye
mecbur tutularak, disiplin altına alınmalarına çalışılmıştır.
Bu suretle, faaliyetlerinin genel, idari ve ekonomik prensipler
dahilinde yürütülmesi de temin edilmiş olacaktır.
İçice girmiş ortak -kooperatif- birlik ilişkilerinde ortaya çıkan
sorunların çoğu kere sonuca bağlanamayarak askıda bırakıldığı ve çözümün
mahkemelerde arandığı gözlenmektedir. Getirilen hükümlerle mahkemelere müracaat
hakkı önlenilmemekte, ancak sorunlar için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın
kararına göre ve mahkeme sonucuna kadar işlem yapılması imkân dahiline
sokulmaktadır.
Bugün mevcut tarım satış kooperatifleri ve birliklerin bazılarının
ekonomik şartlar yerine, toplum talebi ve siyasi tercihler gözönüne alınarak
kurulduğu müşahade edilmektedir. Verilen yetki uyarınca, verimsiz ve ekonomik
olmayan kooperatif ve birlikler birleştirilebilecek, ayrılabilecek, çalışma
alanları daraltılıp genişletilebilecek veya dağıtılabileceklerdir,
denilmektedir.
Davacı, anılan maddelerin antidemokratik hükümler içerdiğini,
mülkiyet hakkına aykırı olduğunu kooperatiflerin idarenin talimatına uymak
mecburiyetinde tutulamayacaklarını bu nedenle maddelerin iptalini istemektedir.
15., 24., 25. ve 26/d madde hükümleri ifadelerini, Anayasa'nın
166. ve 171. maddeleriyle devlete verilen denetim yetkisinden almaktadırlar.
Anayasa'nın 166. maddesinde ekonomik, sosyal ve kültürel
kalkınmanın bir plan çerçevesinde gerçekleştirilmesi ilkesi kabul edilmiş,
planlama devlete bir görev olarak verilmiş ve planlamanın ülke kaynaklarının
değerlendirilip verimli kalkınmasını sağlayarak ekonominin tüm sektörleriyle
ülke bütününde dengeli ve uyumlu bir gelişmeyi temine yönelik biçimde
yapılacağı, ayrıca planlarda millî tasarrufu arttırıcı, yatırımı, istihdamı
geliştirici ve yatırımları toplum yararına yöneltici tedbirlere öncelik
verildiği açıklıkla belirtilmiştir. Bu durumda, kooperatif ve birliklerin
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca verilecek talimatlar uyarınca hareket etmeleri
Anayasal bir zorunluk olmaktadır.
Öte yandan madde hükümlerinin Anayasa'nın mülkiyet hakkını
düzenleyen 35, tarım arazilerinin varlığının korunması, tarım ürünlerinin
değerlendirilmesi, tarımla uğraşanların sosyal durumlarının emniyet altına
alınmasını düzenleyen 45, çalışma ve sözleşme hürriyeti ile ilgili 48,
piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesine ilişkin 167. maddeleriyle
doğrudan bir bağlantısı da görülememiştir.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
9- Yasanın Geçici 2. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Madde, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın kooperatif ve birliklere
ait örnek anasözleşmeleri en geç üç ay içerisinde hazırlayarak Bakanlar
Kurulu'nun onayına sunacağı ve yeni anasözleşmeler Bakanlar Kurulu'nca kabul
edilerek yürürlüğe girinceye kadar mevcut anasözleşmelerin kanuna aykırı
olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, hükümlerini getirmiştir.
Dava dilekçesinde, Yasa'nın geçici 2. maddesi hükmünün mülkiyet
hakkına aykırı olduğundan iptali istenmiştir.
Madde, örnek anasözleşmelerin süresini saptamakta ve yeni
anasözleşmeler kabul edilinceye kadar Kanuna aykırı olmayan hükümlerin
uygulanması kuralını getirmekte olduğundan, mülkiyet hakkını düzenleyen 35.
madde ile ilgisi görülmemiştir.
Bu görüşe Yekta Güngör ÖZDEN katılmamıştır.
10- Yasanın Geçici 3. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
İptali istenen madde hükmü; "Sanayi ve Ticaret Bakanlığı,
Tarım Satış Kooperatifleri ile Birliklerine ait işletme ve fabrikalardan ayrı
birer ortaklık haline getirilmesinde yarar gördüklerini tesbit ederek
ortakların hakları her halükarda korunmak kaydı ile birer anonim şirket haline
dönüştürülmesi için gerekli düzenlemeyi en geç bir yıl içinde yapar.
Bu süre, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın lüzum görmesi halinde bir
yıl daha uzar" biçimindedir.
Madde gerekçesinde; bugün birliklerin sahip oldukları fabrika ve
işletmeler, gerek yatırım tutarı ve gerekse kapasite ile istihdam yönünden
büyük önem taşımakta, ayrıca ekonomik bakımdan da etkili bulunmaktadırlar. Buna
mukabil, yönetim kadroları sanayi işletmeciliği bakımından yeterli olmadığından
fabrika ve işletmelerin en verimli şekilde ekonomiye katkıda bulunmaları
sağlanamamaktadır. Bu itibarla işletmecilik faaliyetlerinin kooperatifçilik
faaliyetlerinden ayrı tutulması ve işletmelerin idare sorumluluğunun yeterli
bilgi ve tecrübeye sahip kimselere ve kurumlara devri yararlı görülmüştür.
Devir işlemi sırasında öncelikle ortakların ve halkın iştiraki esas alınacak
böylece mülkiyet hakkının korunması sağlanacaktır, denilmektedir.
Davacı tarafından Yasanın Geçici 3. maddesi hükmünün mülkiyet
hakkına aykırılığı nedeniyle iptali istenmiştir.
Devletin kooperatifler üzerinde her türlü kontrol ve denetim hakkı
bulunmasına ve ekonomik kalkınmanın bir plan çerçevesinde gerçekleştirilmesi
kabul edilmiş ve ülke kaynaklarının değerlendirilip verimli kullanılmasını
sağlamak, ekonomik tüm sektörleriyle ülke bütününde dengeli ve uyumlu bir
gelişmeyi temin ve planlama, devlete verilmiş bir görev olmasına göre iptali
istenen madde hükmünün mülkiyet hakkına ve Anayasa'ya aykırılığı görülmemiştir.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
11- Yasanın Geçici 4. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı sorunu :
Geçici 4. madde, Kanunun yayımı tarihinde görevde bulunan Bakanlık
murakıplarıyla Kanun'da öngörülen nitelikleri taşımayan birlik genel müdürleri
ve yardımcıları, yönetim ve denetim kurulu üyelerinin durumlarını
düzenlemektedir.
Davacı, Geçici 4. madde hükmünün de dava konusu diğer madde hükümleriyle
ilişkisi nedeniyle iptalini istemektedir.
Geçici 4. madde, geçiş dönemini düzenleyen hükümler getirmiştir.
Atamayı önerme ve onaylamaya yetkili mercie, ilgilisinin parasal hakkı saklı
kalmak kaydiyle, göreve son verebilme yetkisi tanınması da genel hukuk kuralı
gereğidir. Birlik genel müdürleriyle yardımcılarının ve Bakanlık murakıplarının
kooperatif ve birliklerle ilişkilerinin kesilmesi kendilerinin bağlı
bulundukları idari memuriyet görevlerinden de ilişkilerinin kesileceği
anlamında olmadığından, anılan kişiler için kooperatifteki göreve devam
açısından bir kazanılmış haktan söz edilemez. Açıklanan nedenlerle madde
hükmünde Anayasa'ya aykırılık görülmemiştir.
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN bu
görüşe katılmamışlardır.
V- SONUÇ :
30.4.1985 günlü, 3186 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve
Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun'un,
1- 1. maddesinin üçüncü fıkrasının ve 4. maddesinin Anayasa'ya
"aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine, Yekta Güngör ÖZDEN'in
karşıoyu ve oyçokluğuyla,
2- 8. maddesine yönelik iptal davasının süresinde açıldığına
Mustafa ŞAHİN'in karşıoyu ve oyçokluğuyla, maddenin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve iptal isteminin reddine, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU
ve Yekta Güngör ÖZDEN'in (İkinci fıkranın Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptali
gerektiği) yolundaki karşıoyları ve oyçokluğuyla,
3- 9. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN'in
karşıoyları ve oyçokluğuyla,
4- 10. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin
reddine oybirliğiyle,
5- 11. maddesine yönelik iptal davasının süresinde açılmış
olduğuna, Mustafa ŞAHİN'in karşıoyu ve oyçokluğuyla,
Maddenin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine,
Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyları ve
oyçokluğuyla,
6- 14. ve 15. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör
ÖZDEN'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
7- 24. ve 25. maddelerinin ve 26. maddesinin (d) bendinin
Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal isteminin reddine, Necdet DARICIOĞLU,
Yılmaz ALİEFENDİOĞLU ve Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
8- Geçici 2. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve iptal
isteminin reddine, Yekta Güngör ÖZDEN'in karşıoyu ve oyçokluğuyla,
9- Geçici 3. ve 4. maddelerinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
iptal isteminin reddine, Necdet DARICIOĞLU, Yılmaz ALİEFEN-DİOĞLU ve Yekta
Güngör ÖZDEN'in karşıoyları ve oyçokluğuyla,
26.6.1986 gününde karar verildi.
Başkan
H.
Semih ÖZMERT
|
Başkanvekili
Orhan
ONAR
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mahmut
C. CUHRUK
|
Üye
Mustafa
GÖNÜL
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
Üye
Adnan
KÜKNER
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
30.4.1985 günlü, 3186 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve
Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanun'un bazı maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ilişkin
iddiaların değerlendirilmesinde, öncelikle, tarım satış kooperatifleri ve
birliklerinin hukuksal niteliklerinin, başka bir deyişle tüzelkişilikleri
bakımından özel hukuk ya da kamu hukuku alanlarından daha çok hangisine
girdiğinin belirlenmesi gerekmektedir.
Özel hukuk tüzelkişiliklerinin en belirgin özelliğini, bireylerin
özgür iradeleriyle kurulmuş olmaları ve istendiğinde yine bireylerin özgür
iradeleriyle kişiliklerine son verebilmeleri oluşturmaktadır. Kamu
tüzelkişiliğini ise, ancak bir yasayla veya yasanın açıkça verdiği yetkiye
dayanılarak kurulabilmeleri, kamu hizmeti görmeleri ve kamu yararı amacını
gütmeleri, kamu gücünü kullanabilmeleri, üyeliğin çok halde zorunlu olması gibi
ölçütler belirler.
Yasayla ya da yasadan alınan yetkiye dayanılarak bir kamu hizmeti
yapmak üzere kurulan tüzelkişiler, özel hukuk alanında ve özel hukuk ilişkisi
içerisinde çalışsalar ve sayılan ölçütlerin tümünü içer-meşeler de, kamusal
yönlerinin ağır basması ve yasama işlemi gibi kamusal bir iradeden
kaynaklanmaları nedeniyle kamu tüzelkişileri sayılırlar.
Tarım satış kooperatifleri ve birliklerinin, 2834 sayılı Yasaya,
Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinin Kuruluşu Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname'ye ve bu Kanun Hükmünde Kararnamenin değiştirilerek kabulüne dair
3186 sayılı Yasaya göre, daha çok üreticilerin ekonomik çıkarlarını korumak,
ürünlerini daha iyi koşullarla değerlendirmek amacıyla özel hukuk alanında
çalışacak biçimde kurulmalarına ve sermayelerinin, kooperatiflerde ortak
üreticilerin, birliklerde ortak kooperatiflerin ödeyecekleri sermaye
paylarından oluşmasına ve bundan dolayı özel hukuk tüzelkişisi görünümünde
olmalarına karşın, Bakanlar Kurulu veya yetki vereceği Bakanlık ya da
kurullarca görevlendirildiklerinde, üreticilerden Devlet adına destekleme
alımında bulunmakla da yetkili olabilmeleri (Mad. 5/c) ve Anayasa'nın 166.
maddesine göre ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmayı, özellikle sanayiin ve
tarımın yurt düzeyinde dengeli ve uyumlu biçimde hızla gelişmesini sağlamakla;
Anayasa'nın 171. maddesine göre ise, millî ekonominin yararlarını dikkate
alarak, öncelikle üretimin arttırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak önlemleri almakla görevli Devletin bu
görevlerini bir kamu hizmeti etkinliği içerisinde yerine getirilebilmesinin
araçları arasında bulunmaları, bunları kamu tüzelkişiliğine daha yakın bir
konuma sokar.
Bu kuruluşların, kurulmalarının, çalışmalarının ve yönetimlerinin
genel nitelikteki Kooperatifler Kanunu'ndan ayrı ve özel bir biçimde
düzenlenmesi, ülke kalkınmasında ve üreticilerin korunmasında yüklendikleri
görevin önemi nedeniyledir.
Tarım satış kooperatifleri ve birliklerine kamu tüzelkişiliği
karakteri izafe edilmesini gerektiren bahis konusu özellikler, yönetimlerinin,
Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan demokratik
devlet ilkesiyle uyum içinde bulunmasını da zorunlu kılar. Ayrıca, Anayasa'nın
171. maddesinin ikinci fıkrasında kooperatiflerin, Devletin her türlü kontrol
ve denetimine tâbi olacakları hükmüne yer verilmesi Devletin bu kooperatifler
üzerindeki denetim yetkisini ve bu yetkinin sınırlarını belirlemek içindir. Bu
nedenler, tarım satış kooperatifleri ve birlikleriyle ilgili bir yasal
düzenlemenin Anayasa'ya uygun sayılabilmesi, bu kooperatifler için öngörülen
yönetim biçiminin, Anayasa'nın 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri arasında
sayılan demokratik olma ilkesine uygun ve Devletin bunlar üzerindeki yetkisinin
de Anayasa'nın 171. maddesinde belirtilen "her türlü kontrol ve
denetim"le sınırlı olmasına bağlıdır.
3186 sayılı Yasa'nın 8. maddesinin birinci fıkrasında
"kooperatif ve birliklerin en yetkili organları, genel kurullarıdır"
denilirken, ikinci fıkrada bu yetkiyi adeta ortadan kaldıran bir biçimde,
"Genel Kurullarda alınan kararlar, anasözleşmelerde gösterilen süre
içerisinde yetkili makamın onayı ile kesinleşir. Süresi içerisinde onaylanmayan
veya reddedildiği bildirilmeyen kararlar tasdik edilmiş sayılır"
denilmesi, Anayasa'ya göre Devletin kooperatifler üzerinde sahip olması gereken
"..her türlü kontrol ve denetim" yetkisini aşan, "yetkili
makamın iradesini çoğunluk iradesi yerine koyan, dolayısıyla hür
kooperatifçilik ve kendi kendini idare ilkelerini zedeleyen bir olgudur. Genel
kurullarda alınan kararların yetkili görülen makamca etkisiz hale getirilmesi
demokratik ilkelerle de bağdaşmaz. Aynı Yasanın 9., 11., 14., 15., 24., 25.
maddeleri ile 26. maddesinin (d) bendi ve geçici 3. ve 4. maddeleri de,
Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan, Türkiye Cumhuriyetinin
"demokratik" Devlet olma niteliğine uygun düşmediği gibi; Anayasa'nın
Devlete verdiği "..her türlü kontrol ve denetim" yetkisini aşarak
Sanayi ve Ticaret Bakanlığına, bu kooperatif ve birlikleri emir ve talimatlarla
yürütme, organlarının aldıkları kararları etkisiz hale getirme ve yönetime
doğrudan karışma yetkilerini topyekûn vermesi nedeniyle Anayasa'nın 171.
maddesiyle de bağdaşmaz.
3186 sayılı Yasanın 8. maddesinin ikinci fıkrası ile 9., 11., 14.,
15., 24., 25. maddelerinin, 26. maddenin (d) bendinin ve geçici 3. ve 4.
maddelerinin Anayasa'nın 2. ve 171. maddelerine aykırı bulunmaları nedeniyle
iptal edilmeleri görüşüyle bu maddelere ilişkin iptal istemlerinin reddi
doğrultusunda verilen kararlara katılmamaktayız.
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
KARŞIOY
GEREKÇEM
Yasanın iptali isteminin reddine ilişkin çoğunluk görüşüne karşı
olan öbür iki sayın üyenin Tarım Satış Kooperatif ve Birliklerinin hukuksal
yapılarını ....kamu tüzelkişiliğine daha yakın bir görünümde" bulmaları
dışındaki gerekçelerine katılmakla birlikte, karşıoy kullandığım maddelerin
tümü için dayandığım gerekçemi ayrıca açıklıyorum :
Anayasa'ya uygunluk denetiminde konuyla doğrudan ve özelde ilgili
Anayasa kuralı öncelikle gözetilir. Anayasal ölçüt, varsa özel maddeyle
sınırlıdır. Genel kurallar, öbür ilgili Anayasa maddeleri daha sonra ele
alınır. Kooperatifçilik konusunda "Kooperatifçiliğin geliştirilmesi"
başlıklı 171. madde, Anayasa'nın özel kuralı, ilgili yasanın başlıca
dayanağıdır. Maddenin içeriğinden, Devletin, ulusal ekonominin yararlarını gözeterek
öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan
kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak önlemleri alacağı anlaşılmaktadır.
Maddenin amacı, gelişmeyi sağlayacak önlemlerin öncelik taşıdığıdır. Tüm
önlemler, adı, yapısı ve türü ayırt edilmeden, kooperatiflerin daha yararlı
olmaları için gerekenlerin yapılması biçiminde uygulamaya konulacaktır.
Maddenin birinci fıkrası, kooperatifleri sıkı düzene sokan, eylem ve
işlemlerinde özgürlüklerini kısıtlayan katılıkları değil, çalışmalarında daha
demokratik yöntemleri gerektiren olumlu tutumların izleneceğini göstermektedir.
Sosyal bir hukuk devleti olmanın bu alandaki doğal sonucu da güçlük çıkarmayı,
olumsuz yönde önlemler almayı değil, kolaylıklar getirerek olumlu yönde
gelişmeye katkıyı zorunlu kılmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası,
"Kooperatifleri Devletin her türlü kontrol ve denetimine" bağlı
tutmuştur. Maddenin tümlüğü içinde iki fıkrayı birbirine karşı, birbiriyle
çelişir görmek, böyle değerlendirmek olanaksız olduğu gibi yorum kurallarına da
ters düşer. Birbirini tamamlayan iki fıkra, birlikte, bir amacın
gerçekleşmesine yöneliktir : Geliştirilmesi için yeterli önlemler alınacak
kooperatifler Devletin her türlü denetimine bağlıdır. Anayasa'nın pekiştirmek
için yinelediğini kabul zorunda olduğumuz, eş anlamlı "denetim ve
kontrol" sözcükleri, Devletin dışarıdan gözetim ve denetiminin anayasal
olurlarıdır.
Hukuksal yapıları hangi özellikleri taşırlarsa taşısınlar,
işlevleri ne olursa olsun, kuruluşları yönünden Tarım Satış Kooperatifleri'nin
birer özel hukuk tüzelkişisi oldukları uygulama, öğreti ve yargı inancalarıyla
doğrulanan, kuşku götürmeyen bir gerçektir. 2834 nolu kuruluş yasasıyla
Bakanlık ya da Bakanlar Kurulu'nca Devlet adına destekleme alımında bulunmakla
görevlendirilmiş olması, salt işlemlerinin bir bölümü nedeniyle Tarım Satış
Kooperatif ve Birliklerini kamu tüzelkişisi saymaya yeterli değildir.
Anayasa'nın 123/3. maddesi "Kamu tüzelkişiliği ancak kanunla veya kanunun
açıkça verdiği yetkiye dayanılarak kurulur" açıklığıyla görüşümü
doğrulamaktadır. Kamu tüzelkişisi ya da kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu
olmadıklarına, bireysel örgütlenme biçimleri açık-seçik, tartışmasız, belirgin
bulunduğuna göre "idarî vesayet" i de aşan düzeyde koyu ve çok sert
bir Devlet elatmasma olur vermek düşünülemez. Denetim, gözetmeyi, izlemeyi,
araştırıp soruşturarak incelemeyi, aykırılık, uygunsuzluk, yolsuzluk varsa
sorumlular hakkında işlem yaptırmayı ve yapmayı kapsar. Ama, özel hukuk
tüzelkişisinin tüm işlemlerine karışmayı, el koymayı, onun yerine işlem
yapmayı, yönlendirip yönetmeyi kapsamaz. Denetleme sözcüğüne yanlış anlam verip
kavramla asla bağdaşmayan oluşum ve sonuçları düşünmek Anayasa'nın temeline,
ruhuna, özüne, anlam ve amacına, hukuk devleti niteliğine uymamaktadır. Denetim
olanaklarıyla donanmış, bu konuda geniş yetkiler taşıyan bir Devlet, izinle
kurulmayı yeterli bulmayıp anasözleşmelerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca
hazırlanıp Bakanlar Kurulu'nca kabul edileceğini, değişikliklerin de aynı
yönteme bağlı olduğunu benimserse hukuk dışına çıkılmış olunur. Kooperatif ve
birliklerin en yetkili organları olan genel kurullarının kararlarının yetkili
makamın onayı ile kesinleşmesi, yönetim kurullarının dışarıdan yapılacak
atamalarla oluşturulması, Genel Müdürün Sanayi ve Ticaret Bakanının önerisi
üzerine ortak kararnameyle, kooperatiflerde müdür ve imzaya yetkili personelin
Sanayi ve Ticaret Bakanının onayı ile atanması, suç ve kusur durumunda yargı
denetimini itip ilgililerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca görevden alınmaları,
Bakanlık talimatlarına uyma zorunluluğu, anlaşmazlıklarda (mad. 24) Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı'nın hakemliği, birleşme ve ayrılmalarla çalışma alanlarının
genişletilmesi, daraltılması ve merkezlerinin başka yerlere alınması Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı'nın buyruğuna bağlı tutulması, Birliklerin ve Kooperatiflerin
işletme ve fabrikalarının Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nca, kendiliğinden ayrı
birer ortaklık durumuna getirilerek anonim şirket düzenlemesinin dışarıdan
yapılması, göreve zorunlu son verme ile Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca yeni
görevlilerin atanması, denetimi aşan, yönetime dönüşen gereksiz el atmalarıdır.
Kooperatifleri ve Birlikleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın birimi, alt
organı durumuna sokan bu düzenlemeyi Anayasa'nın hiçbir maddesiyle, özellikle
171. maddesiyle bağdaştırmak olanaksızdır. 171. maddenin içeriği ve denetim
görevi-yükümlülüğü yönetim biçiminde-deki elkoymaya elverişli değildir. Yerel
yönetimlerle demokrasiyi en alt düzeyde gerçekleştirme savı, özel hukuk
tüzelkişilerini denetim adı altında yönetmek çelişkisiyle içtenliğini yitirir.
Devletin kendi organları üzerinde bile bu ölçüde yetkili bulunduğu yönetimler
azdır. Genel yönetimin - yürütmenin buyruğuna, özgörüsüne (takdirine), karar,
işlem ve katılımına bu ölçüde açık bir denetim hukuk içinde düşünülemez ve bu
tür elatmaya denetim denilemez. Sosyal ve ekonomik politikaların uygulanıp
işletilmesi için kamu erkini kullanma yetkilerinin verilmiş olması, Anayasal
sınırlar dışına taşmayı gerektiremez. Devlet, kendi politikasına uygun
kuruluşlar gerçekleştirebilir. Değişik yapılı bir kuruma kamusal görevler
yükleyebilir. Ama yapısı belli bir kuruma yüklenilen görevler nedeniyle devlet
organı yerine koymak, "organizasyon ve düzen normları" denilen
gözetim kurallarına geçerlik sağlayamaz.
Devletin tarım yatırımı ve kredisi düzeni için araç olarak
kullanmayı düşündüğü birliklerde, kolluk hakkından doğan elatmayı Anayasa'nın
166-168. maddelerinde aramak da yanlıştır. Devletin önlemek ve sağlamakla
yükümlü bulunduğu konuları kooperatifleri kıskaç içine alacak genişlikte
düşünmek anılan maddeleri saptırmak olur.
Devlet, Birlikler aracılığıyla ödemelerde bulunmuş olabilir. Nice
Devlet kurumu, özel hukuk tüzelkişilerine, gerçek kişilere değişik nedenlerle
ödemeler yapmakta, önceden belli edilen yöntem ve koşullara göre geri almaya
çalışmaktadır. Ödeme yapmak, zamanı gelince verdiğini yöntemince geri almak
hakkını verir, yoksa verdiği yerine kuruluşu ele geçirmeyi, kuruluşa egemen
olmayı gerektirmez.
Günlük uygulamalarda siyasal kökenli kimi amaçların
gerçekleşmesine yol açacak bu tutum, "güçlü yönetim" özleminin
yasamaya ve yargıya karşın sınırsız girişimlerinin bir örneğidir. Yürütmeyi
yasamadan güçlü kılan, onun üzerine çıkaran, yargı denetimine biçimsel anlamda,
görünüşte yer veren, özde yadsıyan bir anlayış hukukça sakat bir tutumu
yansıtmaktadır. 10.10.1984 günlü, 3056 nolu Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında
Kanun'un 37/2. maddesinde sözü edilen ortak kararnameye dayanmaya çalışmak da
çözüm arama çabasına bağlanabilir. Yasa'nın kendi maddelerinin yeterli ya da
yetersiz oluşuna bakılır. Uygunluk denetimi de başka yasalara göre değil,
Anayasa'ya göre yapılır.
Türk Ticaret Yasası ile Kooperatifler Yasası kuralları yanlış
değerlendirmede yanlış dayanaklar oluşturmuş, Anayasa'nın vermediği haklar,
antidemokratik yorumlar, zamanı geçmiş varsayımlar ve katılınması olanaksız
nitelemelerle tanınmıştır. Kimi işlemlerin sonucunda yargı yolunun açık
tutulması, önceki işlemleri, evreleri ortadan kaldıramayacağı gibi, geciken bu
denetimi etkin de kılamaz. Anayasa'nın ayrık tuttuğu durumlarla sınırlı yargı
yolu, tek başına, hukuka uygunluğun kanıtı olamaz. Çoğunluğun kabulüne göre,
içinde "yargı yolu" bulunan her aykırı düzenlemeyi uygun karşılamak
tehlikesi de doğabilir. Yargı yolu zaten Anayasal bir hak olarak herkes için
vardır, ayrıca belirtilmesi de gerekmez. Ancak, sonucu hemen alınmış ve
gelişmeleri önleyemeyeceği gibi demokratik olmayan elatmaları da ortadan
kaldıramaz. Yargı yolunun koşulları, işlerlik düzeni ve alacağı zaman
gözetilirse etkinliğini hemen beklemek güçtür. Yargı yolunun açık gösterilmesi
aykırılıkları yok saydıramaz. Yargı yolu, salt açık tutulmakla, sorunları
çözücü olsaydı böyle düzenlemelerin hiçbiri aykırı görülmezdi.
Önemli olan, Devletin, neler yapabileceğinin önceden bilinmesi,
Anayasa ile belirlenmiş olmasıdır. Yasama organının takdiri de sınırsız
olamayacağına göre, yasa düzeyindeki ve niteliğindeki düzenlemelerle Anayasa'ya
aykırı durumlar yaratmak olağan karşılanamaz. Yürütmenin haksız ve sınırsız
yetkileri, özel hukuk alanına Devlet adına gereksiz elatması, biçimi ne olursa
olsun, hukuk dışında kalan işlemlerdir. Kurulup güçlenmesine çalışılan hukuk
devletinde ise aykırılığın büyüğü ya da küçüğü olmaz, her işlem ve eylem hukuka
uygun geçer, hukuk en sağlıklı güvence olarak herkes için saygındır. İptali
istenen Yasa başka yasalar için de olumsuz örnek durumundadır. Bu da önlenmeli
idi.
Anayasalar haklan ve özgürlükleri kısıtlayan değil, güvenceye alan
kaynaklardır. Devlet parasının kullanılmasına göre değil, Anayasal ayrıcalık ve
özellik yoksa, tüm benzer kurum ve kişileri eşitlikle kapsar. Bunun gibi,
Anayasa Mahkemesi de hakların güçlendirilmesi, özgürlüklerin genişletilmesi
yönünde, ilerici, çağdaş yorum yaparak hukukta yeni ufuklar açmalı, asla
çekingen davranmamalıdır. Yürütmenin hukuk dışına çıkmasını ancak Anayasa
Mahkemesi önleyebilir, bu da demokrasimizin yazgısıyla doğrudan ilgilidir.
Anayasa doğrultusunda çalışmaya zorlamak uygunluk denetimiyle olur. Yürütmenin
özel hukuk tüzelkişileri üstünde egemen olmasını, onları avucuna almasını,
onlara istediğini yaptırmasını, denetimi yönetime dönüştürmesini önlemeli,
hukukta boşluk yaratacak duraksamalara, genel yönetimin güçler dengesini
bozacak girişimlerine açık kapı bırakmamalıdır. Anayasal düzeyde her ödün ya da
yanlış yoruma, gereksiz hoşgörüye dayalı uygunluk, yeni aykırılık ve
uygunsuzlukların dayanağı olur. Ters ve yanlış yorumlar, Anayasa'yı Anayasa ile
sınırlama ve saptırma niteliğini alır. Yasayı Anayasa'nın üzerine çıkaran
anlayışların hukukla uyumu söz konusu olamaz. Anayasa Mahkemelerinin, tarihsel
görevleri, ağır sorumlulukları gereği yürütmenin gereksiz ve sakıncalı
düzenlemelerine karşı çıkıp bunları engellemedikçe, kararları yargıyı güçsüz
kılacak olumsuz tutumlar niteliğindedir. Denetlemenin anlam ve amacına aykırı genişletme,
demokratik yönetimi dışlama, kamu yararını koruma çabasıyla hukuka aykırılık
oluşturma, çoğunluk kararının başlıca aykırılıklarıdır. Yerindelik denetimi
gibi soyut kamu yararını, kooperatiflerde geçmiş ve her yerde geçebilecek
olayları düşünmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. İlkeleri korumak ve
Anayasa'ya uygunluğu arayıp sağlamak özeni başlıca işlevidir. Sağlıklı,
Anayasa'ya uygun kurallar Devletin temelini güçlendirir, toplumsal ve ulusal
yapıyı da aydınlatır. Anayasa'nın öngörmediği, amaçlamadığı yetkileri yürütmeye
vermek Anayasal aykırılıklara neden olmak, sakıncalara yol açmaktır. 171.
maddeye aykırı yasa kuralları, Anayasa'nın engellenmesi niteliğinde olduğundan
çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Bakanlar Kurulu, aksini kararlaştırmadıkça, KHK'ler Resmî
Gazete'de yayımlandıkları gün yürürlüğe girerler. Yayımlandıkları gün TBMM'ne
sunulmayan KHK'ler de aynı gün yürürlükten kalkmış sayılırlar. Süresinde
TBMM'ne sunulan KHK'ler ise, şayet TBMM'nce reddedilmiş iseler, bu kararın
Resmî Gazete'de yayımlandığı gün yürürlükten kalkmış olurlar. Değiştirilerek
kabul edilen KHK hükümleri de Resmî Gazete'de yayımlandığı gün yürürlüğe girer
ve dolayısıyle değiştirilen metin de bu tarihte yürürlükten kalkmış olur.
KHK'ler organik bakımdan idari işlem niteliğinde görüntü verseler
bile, maddî bakımdan gücünü yetki kanunundan alan Anayasa'ya uygun ve kendine
özgü bir yasama tasarrufudur. KHK'lerin yasa niteliği ve geçerliliği yukarıdaki
izahattan anlaşılacağı üzere TBMM'nce onaylanarak yetki kanunuyla ilişiğinin
kesilmesi şartına bağlı değildir. TBMM'nce uygun görülerek benimsenen
maddelerinin, ilk defa Resmî Gazete'de yayımlandığı gün yürürlüğe girdiği
tartışmasız olduğuna göre, KHK'lerin ancak TBMM'nin onaylamasından sonra kanun
niteliğini kazanacağı yolundaki düşünceye taraftar olmak güçleşir.
Nasıl ki, bir KHK herhangi bir kanunu yürürlükten kaldırabiliyorsa
aynı değerde olan bir KHK'yi de yine bir kanun veya KHK yürürlükten
kaldırabilir.
Bu itibarla; davaya konu edilen "Tarım Satış Kooperatifleri
Hakkında"ki 3186 sayılı Kanunun dayanağını teşkil eden 238 sayılı KHK'nin
8. ve 11. maddeleri, kararnamedeki biçimiyle aynen benimsenmiş olduğuna göre,
bu maddelerin yürürlük tarihinin 238 sayılı KHK'nin yürürlük tarihi olan 18
Haziran 1984 tarihinin itibar edilmesi ve altmış günlük dava açma süresine bu
tarihin başlangıç alınması gerekir.
Usûl yönünden bu görüşe aykırı düşen ve KHK'ye iki defa yürürlük
tarihi tanıyan çoğunluk kararına karşıyım.