ANAYASA
MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı: 1985/30
Karar Sayısı: 1986/10
Karar Günü: 18/3/1986
R.G. Tarih-Sayı :15.05.1986-19108
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: 3 üncü Ordu Sıkıyönetim Komutanlığı 1
Numaralı Askeri Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : 5/6/1985 günlü, 3216 sayılı, "Bazı Suç
Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun"un Anayasa'nın 14. ve
87. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemidir.
I- OLAY :
Sanık, 17/6/1985 günlü dilekçesinde, 3. Ordu ve Sıkıyönetim
Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin 29/11/1983 günlü, E. 1981/404, K.
1983/216 sayılı kararı ile Halkın Kurtuluşu isimli silahlı çeteye üye olmak
suçundan TCK'nun 168/2. maddesi uyarınca beş yıl ağır hapis ve bir yıl sekiz ay
Yozgat İlinde zorunlu ikametle emniyeti umumiye nezareti altında bulundurulma
cezalarına mahkum edildiğini ve bu hükmün Askerî Yargıtay'ca onanarak
kesinleştiğini, örgütün mensubu olmasına karşın pişmanlık duyduğunu ve örgütle
ilgili bildiklerini dilekçesinde belirttiğini ileri sürerek, itiraf ve
açıklamalarının doğruluğu araştırılıp saptandıktan sonra 3216 sayılı Yasanın
Geçici Maddesinin A/a ve B/a fıkralarından yararlandırılmasını istemiştir.
Dosyanın incelenmesinden; sanık hakkında Türk Ceza Yasasının 168/2
ve 173/son maddeleri gereğince dilekçesinde belirttiği biçimde karar verildiği
ve bu kararın Askerî Yargıtay'ca 20/2/1985 gününde onanarak kesinleştiği ve
infaza verildiği anlaşılmıştır.
Sıkıyönetim Askerî Savcılığının, 3216 sayılı Yasanın, Anayasa'ya
aykırı bulunduğuna ilişkin savının ciddi olduğu kanısına varan 3. Ordu ve
Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askerî Mahkemesi, söz konusu Yasanın tümünün
iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
III - YASA METİNLERİ :
İptali İstenen Yasa Metni :
5/6/1985 günlü, 3216 sayılı Yasa metni şöyledir :
"MADDE 1.- Siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için Türk
Ceza Kanununun 313 üncü maddesine göre kurulmuş teşekkül; Türk Ceza Kanununun
125, 131, 141 ve 142 nci maddeleri ile 146 ila 163 üncü maddelerinde yazılı
suçları işlemek üzere kurulmuş silahlı çete veya cemiyet mensubu olup da;
a) Bu teşekkül, çete veya cemiyet tarafından işlenen suçlara
iştirak etmeyenlerden,
b) Bu teşekkül, çete veya cemiyet tarafından bu Kanunun yayımı
tarihinden önce işlenen suçlara iştirak etmiş olmakla beraber haklarında
tahkikata başlanmamış olanlardan,
Teşekkül, çete veya cemiyetin teşekkülü ve faaliyetleri hakkında
bilgi vermek suretiyle teşekkül, çete veya cemiyetin dağılmasın,a veya meydana
çıkarılmasına sebep olanlar veya teşekkül, çete veya cemiyet üyeliklerinden
mukavemet göstermeksizin kendiliklerinden çekilerek güvenlik kuvvetlerine silah
ve malzemelerini teslim edenler veya verecekleri bilgi ve belgelerle veya
bizzat gösterecekleri çaba ile teşekkül, çete veya cemiyetin amaçladığı suçun
işlenmesine engel olanlar hakkında ceza verilmez.
Siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için Türk Ceza Kanununun
313 üncü maddesine göre kurulmuş teşekkül mensubu olup da bu Kanunun yayımı
tarihinden önce aynı amaçla suç işleyenlerden veya Türk Ceza Kanununun 125 ve
131 inci maddeleri ile 146 ila 163 üncü maddelerinde yazılı suçları bu Kanunun
yayımı tarihinden önce işleyenlerden biri, suçu ve diğer failleri, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılacak son tahkikata kadar yetkili makamlara
ihbar ettiği ve ihbarın doğruluğu anlaşıldığı takdirde,. hal ve şartlara ve
hadisenin hususiyetlerine göre, ölüm cezası yerine 15 yıldan, müebbet ağır
hapis cezası yerine 10 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir ve
diğer cezalar dörtte bire kadar indirilerek hükmolunur.
Bu teşekkül, çete veya cemiyet tarafından, bu Kanunun yayımı
tarihinden sonra işlenen suçlara iştirak etmiş olanlardan, haklarında tahkikata
başlanmadan yukarıdaki fıkralarda gösterilen şekilde hareket etmiş bulunanlar
için, ikinci fıkrada yazılı indirim hükümleri uygulanır.
MADDE 2.- Haklarında Türk Ceza Kanununun 141 inci maddesinin 7
numaralı fıkrası, 142 nci maddesinin 7 numaralı fıkrası, 170 inci maddesi ve
171 inci maddesinin son fıkrası, 404 üncü maddesinin 3 numaralı bendi ile son
fıkrası ve bu Kanun hükümleri uygulananlar için, ilgilinin isteği halinde
Devlet tarafından hüviyet değiştirme dahil gereken her türlü koruma tedbirleri
alınır.
Yukarıdaki fıkra uyarınca hüviyetleri değiştirilenlerin yeni
hüviyetleri adli sicildeki kayıtlarına işlenir.
Madde 3.- Bu Kanunun uygulanması bakımından mahkeme, ihbar ve
açıklamanın doğruluğunu ayrıca İçişleri Bakanlığı vasıtasıyla da araştırır.
İçişleri Bakanlığı mahkemenin yazısı üzerine konuyu en kısa zamanda inceleyerek
mahkemeye gerekçeli bir rapor verir.
Bu Kanunun uygulandığı hallerde, mahkemece gerekli görülürse
infazın tehirine karar verilebilir.
Madde 4.- Teşekkül, çete ve cemiyet mensuplarının cezadan toplu
olarak kurtulmak için aralarında anlaştıkları sübuta ererse bu Kanun hükümleri
uygulanmaz.
Madde 5.- Bu Kanuna göre yapılacak ihbar ve açıklamaların kötü
niyetle yapıldığı veya delillerin uydurulduğu anlaşıldığı takdirde, fiil başka
bir suç oluştursa bile ayrıca beş yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezası
verilir.
Madde 6.- Haklarında bu Kanun hükümleri uygulanmış bulunanlar, bu
Kanun kapsamına gren suçları yeniden işlemeleri durumunda, bu Kanundan tekrar
faydalanamazlar.
GEÇİCİ MADDE - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce;
A) Siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için Türk Ceza Kanununun
313 üncü maddesine göre kurulmuş teşekkül veya Türk Ceza Kanununun 125, 131,
141 ve 142 nci maddeleri ile 146 ila 163 üncü maddelerinde yazılı suçları
işlemek üzere kurulmuş silahlı çete veya cemiyet mensubu olup da bu teşekkül,
çete veya cemiyet tarafından işlenen suçlara iştirak etmeyenlerden;
a) Haklarında hazırlık ve son tahkikat yapılmakta olanlar ile
verilen mahkumiyet hükümleri kesinleşenlerden, bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç ay içinde yetkili merci veya hükmü veren Mahkemeye
başvurup da teşekkül, çete veya cemiyetin teşekkülü ve faaliyetleri hakkında
bilgi vermek suretiyle teşekkül, çete veya cemiyetini dağıtılmasına veya
meydana çıkarılmasına sebep oldukları anlaşılanlar,
b) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce; haklarında yapılan
tahkikatın herhangi bir safhasında veya tahkikata başlanmadan önce veya verilen
hüküm kesinleştikten sonra yetkili mercilere açıklama yapmak suretiyle
teşekkül, çete veya cemiyetin dağıtılmasına veya meydana çıkarılmasına sebep
oldukları anlaşılmış bulunanlardan yetkili merci veya davayı görmekte olan veya
hükmü veren mahkemeye başvuranlar,
Hakkında bu Kanunun 1 inci maddesinin birinci fıkrası hükmü
uygulanır.
B) Siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için Türk Ceza Kanununun
313 üncü maddesine göre kurulmuş teşekkül mensubu olup da aynı amaçla suç
işleyip veya Türk Ceza Kanununun 125 ve 131 inci maddeleri ile 146 ila 163 üncü
maddelerinde yazılı suçları işleyip;
a) Haklarında son tahkikat yapılmakta olanlar ile verilen
mahkûmiyet hükümleri kesinleşenlerden, suçları ile ilgili teşekkül, çete veya
cemiyeti ve diğer failleri, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay
içinde davayı görmekte olan veya hükmü veren mahkemeye başvurmak suretiyle
açıklayan ve bu açıklamalarının doğruluğu anlaşılmış olanlar hakkında;
açıklamanın hüküm kesinleştikten sonra yapılmış olması halinde, hal ve şartlara
ve hadisenin hususiyetlerine göre ölüm cezası yerine 30 yıldan, müebbet ağır
hapis cezası yerine 24 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir ve
diğer cezalar yarısına kadar indirilerek hükmolunur. Açıklama son tahkikat
safhasında yapılmış ise, hal ve şartlara ve hadisenin hususiyetlerine göre ölüm
cezası yerine 20 yıldan, müebbet ağır hapis cezası yerine 15 yıldan aşağı
olmamak üzere ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar üçte bire kadar
indirilerek hükmolunur.
b) Haklarında yapılan tahkikatın herhangi bir safhasında veya
tahkikata başlanmadan önce veya verilen hüküm kesinleştikten sonra suçları ile
ilgili teşekkül, çete veya cemiyeti ve diğer failleri, bu Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten önce yetkili mercilere açıklamış olup da bu açıklamalarının
doğruluğu anlaşılmış bulunanların yetkili merci veya davayı görmekte olan veya
hükmü veren mahkemeye başvurmaları halinde haklarında; açıklamanın hüküm
kesinleştikten sonra yapılmış olması halinde, hal ve şartlara ve hadisenin
hususiyetlerine göre ölüm cezası yerine 30 yıldan, müebbet ağır hapis cezası
yerine 24 yıldan aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir ve diğer cezalar
yarısın kadar indirilerek hükmolunur. Açıklama son tahkikat safhasında yapılmış
ise, hal ve şartlara ve hadisenin hususiyetlerine göre ölüm cezası yerine 20
yıldan, müebbet ağır hapis cezası yerine 15 yıldan aşağı olmamak üzere ağır
hapis cezası verilir ve diğer cezalar üçte bire kadar indirilerek hükmolunur.
Eğer açıklama tahkikata başlanmadan önce veya hazırlık tahkikatı aşmasında
yapılmış ise bu Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.
Hükmü veren mahkemenin herhangi bir nedenle kalkmış olması halinde
bu husustaki kararlar, kaldırılan mahkemenin işlerine devam eden mahkemece,
böyle bir mahkemenin bulunmaması halinde, suçun işlendiği yer itibariyle davaya
bakmaya yetkili Devlet Güvenlik Mahkemesince verilir.
MADDE 7.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer ve yayımı
tarihinden iki yıl sonra yürürlükten kalkar.
MADDE 8.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."
B- Dayanılan Anayasa Kuralları :
"Madde 14.- Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri,
Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve
Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek,
Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın
diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve
mezhep ayırımı yaratmak veya sair herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere
dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamazlar.
Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu yolda teşvik
veya tahrik edenler hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.
Anayasanın hiçbir hükmü, Anayasada yer alan hak ve hürriyetleri
yok etmeye yönelik bir faaliyette bulunma hakkını verir şekilde
yorumlanamaz."
Madde 87.- Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri,
kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak: ...Anayasanın 14 üncü maddesindeki
fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilanına,
mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek ve..."
IV - İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca H. Semih
ÖZMERT, Orhan ONAR, Necdet DARICIOĞLU, Kenan TERZİOĞLU, Yılmaz ALİEFENDİOĞLU,
Muammer TURAN, Mehmet ÇINARLI, Servet TÜZÜN, Mahmut C. CUHRUK, Mustafa GÖNÜL ve
Mustafa ŞAHİN'in katılmalarıyla 28.11.1985 gününde yapılan i1k inceleme
toplantısında 2.8.1985 günlü kararla saptanan eksiklik, konu ile ilgili
belgelerin asılları yerine onanlı örnekleri getirtilmek ve iddia makamının
Anayasaya aykırılık savına karşı hükümlünün savunması aldırılmak suretiyle
tamamlanmış bulunduğundan işin esasının incelenmesine, sınırlandırma sorununun
esas inceleme sırasında ele alınmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, başvurma kararı ve ekleri, itiraz
konusu yasa; ilgili Anayasa kuralları ve öteki metinler okunup incelendikten
sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A- İncelemenin Sınırlandırılması :
Anayasa Mahkemesinin ilk inceleme kararında, sınırlama sorununun
çözümü esas inceleme evresine bırakılmış olduğundan, bu konunun öncelikle ele
alınması gerekmektedir.
Yerel mahkeme, 3216 sayılı Yasanın tümünün iptal edilmesi
istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Anayasa Mahkemesi, bakılmakta olan
davada, anılan Yasanın içerdiği kuralların tümüyle uygulama alanına girip
girmediği konusunu inceleyerek, Anayasa'ya uygunluk denetiminin kapsamının
belirlenmesi ve incelemenin bu kapsamla sınırlandırılması sorunu üzerinde
durmuştur.
Anayasanın 152. maddesine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme,
uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasa'ya
aykırı görürse ya da taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının
ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Bu hükme göre
yerel mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi uygulayacağı kural ile
sınırlıdır. Bu durumda 3216 sayılı Yasanın incelenmesi ve sanık hakkında
uygulanacak hükmünün belirlenmesi zorunludur.
3216 sayılı Yasanın 1. maddesi :
Siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için TCK'nun 313. maddesine
göre kurulmuş teşekkül; Türk Ceza Yasasının 125., 131. 141. ve 142: maddeleri
ile 146 ila 163. maddelerinde yazılı suçları işlemek üzere kurulmuş silahlı
çete veya cemiyet mensubu olup da; bu teşekkül, çete veya cemiyet .tarafından
işlenen suçlara iştirak etmeyenler;
Bu Yasanın yayımı tarihinden önce işlenen suçlara iştirak etmiş
olmakla beraber haklarında soruşturmaya başlanmamış olanlardan, bilgi vermek
suretiyle teşekkül, çete veya cemiyetin dağılmasına veya meydana çıkartılmasına
sebep olanlar veya teşekkül, çete ve cemiyet üyeliklerinden kendiliğinden
çekilerek güvenlik kuvvetlerine silah ve malzemelerini teslim edenler veya
suçun işlenmesine engel olanlar;
Yukarıda sözü edilen teşekkül mensubu olup da, bu Yasanın yayımı
tarihinden önce aynı amaçla suç işleyenlerden, suçu ve diğer failleri Yasanın
yürürlüğe girmesinden sonra açılacak son soruşturmaya kadar yetkili makamlara
ihbar edenler;
ile ilgili düzenleme getirmiş;
Maddenin son fıkrası da, bu Yasanın, yayımı tarihinden sonra
işlenen suçlara iştirak edenlerden, haklarında tahkikata başlanmadan yukarıdaki
fıkralara uygun davranmış olanlara ikinci fıkrada yazılı indirimin
uygulanmasını öngörmüştür.
Geçici madde ise, Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önceki
durumlarla ilgili düzenleme getirmektedir. Geçici maddenin (A) fıkrası Yasanın
1. maddesinde sözü edilen teşekkül, silahlı çete veya cemiyet mensubu olup da;v
bu teşekkül, çete veya cemiyet tarafından işlenen suçlara iştirak
etmeyenlerden;
a) Haklarında hazırlık ve son tahkikat yapılmakta olanlar ile
verilen mahkûmiyet hükümleri kesinleşenlerden, bu Yasanın yürürlüğe girdiği
tarihten itibaren üç ay içinde bilgi vermek suretiyle teşekkül, çete veya
cemiyetin dağılmasına veya meydana çıkarılmasına sebep olanlar;
b) Bu Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce; haklarında yapılan
tahkikatın herhangi bir safhasında veya tahkikata başlanmadan önce veya verilen
hüküm kesinleştikten sonra yetkili mercilere açıklama yapmak suretiyle
teşekkül, çete ve cemiyetin dağılmasına veya meydana çıkarılmasına sebep
oldukları anlaşılmış bulunanlardan yetkili merci veya davayı ,görmekte olan
veya hükmü veren mahkemeye başvuranlar;
(B) fıkrasında ise, siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek için
TCK'nun 313. maddesine göre kurulmuş teşekkül mensubu olmanın yanında aynı
amaçla suç işleyen veya TCK'nun 125. ve 131. maddeleri ile 146 ila 163.
maddelerinde yazılı suçları işleyenler;
ile ilgilidir.
Olayda, sanık, yerel mahkemeye verdiği dilekçesinde, silahlı
çeteye üye olmak suçundan Türk Ceza Yasasının 168/2 maddesi uyarınca mahkûm
olduğunu bu hükmün Askerî Yargıtay'ca onanarak kesinleştiğini, yakalandıktan
sonra örgüt mensubu olmaktan pişmanlık duyarak, örgüt hakkında bildiklerini
söylediğini, itiraflarının doğruluğunun araştırılarak 3216 sayılı Yasadan yararlandırılmasını
istemiş; mahkeme de, 3216 sayılı Yasanın Anayasaya aykırı olduğu kanısıyla
dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine ilişkin kararında, sanığın TCK'nun
168/2 ve 173/son maddeleri gereğince dilekçesinde açıkladığı şekilde mahkûm
olduğunu, mahkûmiyet kararının onanarak kesinleştiğini ve infaza verildiğini
belirterek beyanını doğrulamıştır.
Görüldüğü üzere sanık, Türk Ceza Yasasının 146. maddesinde yazılı
suçu işlemek için kurulmuş silahlı çete mensubu olması nedeniyle mahkum olmuş
ve cezası kesinleşmiş olmakla beraber, bu çete tarafından işlenen suçlara
katılmamıştır. Bu Yasanın yürürlüğünden önce bilgi vererek, bu teşekkülün
dağıtılmasına veya meydana çıkartılmasına yardımcı olduğunu ileri sürmektedir.
Bu durumda 3216 sayılı Yasanın sanık hakkında uygulanacak kuralı,
Geçici Maddenin (A) fıkrasının (a) bendi dışındaki kesimidir. Böylece,
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Yasanın 28. maddeleri gereğince işin esasına
ilişkin incelemenin 3216 sayılı "Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere
Dair Kanun"un Geçici Maddesinin (A) fıkrasının (a) bendi dışında kalan
hükümleriyle sınırlandırılması gerekmektedir.
Geçici maddenin (A) fıkrasının bir kesimi, (a) ve (b) bendleri
için ortak kural niteliğindedir ve her iki bendle birlikte uygulama alanına
girmektedir. Bu durumda, Anayasa Mahkemesinin, sınırlama kararında Anayasa'nın
152. maddesini dikkate alarak konuya açıklık getirmesi gerekmektedir.
Anayasa'nın 152. maddesi, Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red
kararının Resmî Gazete'de yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun
hükmünün Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamayacağını
öngörmüştür. İtiraz yoluyla başvurularda Anayasa Mahkemesinin yetkisi,
uygulanacak kuralla sınırlı bulunduğuna göre, Anayasa Mahkemesince, uygulanacak
hüküm çerçevesinde incelenmesi gereken ortak kısımlar, yalnız bu ilgi yönünden
Anayasal denetime tabi tutulmuş sayılırlar. Bu durumda Anayasa Mahkemesi
Anayasaya uygunluk denetimi yaparken inceleme dışında bırakılan kesimleri de kapsayan
ortak kuralların, sadece incelenen kural yönünden Anayasaya uygunluk denetimini
yapmaktır. Böylece, söz konusu ortak kısımlar Anayasa'ya aykırı bulunur ve
iptal edilirse sadece (b) bendi yönünden iptal edilmiş, red edilirse yine (b)
bendi yönünden reddedilmiş sayılır.
Necdet DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet ÇINARLI ve
Selahattin METİN bu görüşe katılmamışlardır.
B - 3216 sayılı Yasanın Geçici Maddesinin (A) fıkrasının (a) bendi
dışında kalan hükümlerinin Anayasaya aykırı olup olmadığı sorunu :
Yerel Mahkemenin, Anayasa Mahkemesine başvuru kararında;
Anayasanın 87.maddesinin Anayasanın 14. maddesindeki fiillerden dolayı hüküm
giyenler hakkında genel ve özel af ilan edilemeyeceğini öngördüğü, af
niteliğindeki 3216 sayılı Yasanın ise, Anayasa'nın 14. maddesinde yer alan,
kimi suçlardan dolayı hüküm giyenlerin af edilmesene olanak tanıdığı ve bu
nedenle Anayasa'ya aykırı düştüğü öne sürülerek iptali gerektiğinden söz
edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin verdiği sınırlama kararı uyarınca yerel
mahkemenin başvurusu sadece, 3216 sayılı Yasanın Geçici Maddesinin (A)
fıkrasının (a) bendi dışındaki hükümleri yönünden ele alınarak incelenmiştir.
Konunun Anayasa'nın 87. ve 14. maddeleri yönünden incelenmesi :
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkilerini genel olarak
düzenleyen Anayasa'nın 87. maddesi, TBMM'nin, Anayasa'nın 14. maddesindeki
fiillerden dolayı hüküm giyenler hariç olmak üzere, genel ve özel af ilanına
yetkili olduğu kuralını getirmiştir. TBMM, bu madde karşısında, Anayasa'nın 14.
maddesindeki fiillerden dolayı hüküm giyenler için genel ve özel af yasası
çıkaramayacaktır.
Anayasa'nın 14. maddesi temel hak ve özgürlüklerin kötüye
kullanılmaması ile ilgili düzenleme getirmektedir. Bu maddeye göre, Anayasada
yer alan hak ve özgürlüklerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye
düşürmek, temel hak ve özgürlükleri yok etmek, Devletin bir kişi veya zümre
tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde
egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak veya sair
herhangi bir yoldan bu kavram ve görüşlere dayanan bir devlet düzeni kurmak
amacıyla kullanılamazlar. Bu yasaklara aykırı hareket eden veya başkalarını bu
yolda teşvik veya tahrik edenler hakkında uygulanacak yaptırımlar yasayla
düzenlenir. Türk Ceza Yasası, 125 ila 173. maddeleri Devletin kiiliğine karşı
işlenen cürümlerle ilgili ceza yaptırımlarını içermektedir.
Olayda sanığın, Türk Ceza Yasasının ikinci kitabının, "Devletin
Şahsiyetine Karşı Cürümler" başlıklı Birinci Babında yer alan 168.
maddesinin ikinci fıkrası ile 173. maddesinin son fıkrası gereğince mahkûm
edildiği ve cezanın kesinleştiği, böylece Anayasa'nın 14. maddesinin l4apsamına
giren bir suçtan dolayı hüküm giydiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda 3216 sayılı Yasanın niteliğinin ve ceza hukukundaki
yerinin belirlenmesi önem arzetmektedir. Bu yasa bir af yasası niteliğinde
görülürse, Anayasa'nın 87. ve 14. maddeleri gereğince Anayasa'ya aykırı
sayılacak, aksi halde Anayasa'ya uygun bulunacaktır.
1 - 3216 sayılı Yasanın niteliği :
5.6.1985 günlü, 3216 sayılı "Bazı Suç Failleri Hakkında
Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun", siyasi ve ideolojik amaçla suç işlemek
için Türk Ceza Yasasının 313. maddesine göre kurulmuş teşekkül ya da aynı
yasanın 125., 131., 141. ve 142. maddeleri ile 146 ila 163. maddelerinde yazılı
suçları işlemek üzere kurulmuş silahlı çete veya cemiyetlerin ortaya
çıkarılmasına yardımcı olan sanıkların cezalandırılmaması veya hükmedilen
cezanın indirilmesine olanak sağlamaktadır.
Yasa; sanık veya hükümlünün, bilgi vermek suretiyle sözü geçen
teşekkül, çete ve cemiyetin dağılmasında veya ortaya çıkartılmasında yaptığı
hizmet nedeniyle, suçundan dolayı ceza verilmemesi ya da cezasında indirim
yapılması; böylece ödüllendirme ve özendirme yoluyla suç ve suçluların otaya
çıkartılması esasına dayanmaktadır.
Bu Yasayla güdülen amaç, gizli kalmış suçlu ve suçlarla
yakalanamamış suçluların meydana çıkartılmasını sağlamaktır. (TBMM Tutanak
Dergisi, Dönem 17, Cilt 17, Birleşim 107, Oturum 2, 5.6.1985, Say. 303).
Konunun açıklığa kavuşması ve 3216 sayılı Yasanın bir af yasası
niteliğinde olup olmadığının anlaşılabilmesi için af konusunun, ceza hukuku
yönünden incelenmesi gerekmektedir.
Affın bir atıfet işlemi olmasına karşın, 3216 sayılı Yasadan
yararlandırmada esas olan, bir hizmetin karşılığının verilmesi; suç ve
suçluların ortaya çıkarılmasında özendirme yolunun seçilmesidir. Af, yargısal
sonuçlar doğursa da, niteliği itibariyle bir yargı işlemi değildir; yasma ya da
devlet başkanı tarafından tesis edilen bir yürütme işlemidir. 3216 sayılı
Yasaya göre yapılan uygulamada ise, mahkemeler sanığın ya da hükümlünün
eylemini ve koşulları değerlendirerek bunların Yasadan yararlanmalarına ya da
yararlanmamalarına karar verirler. Böylece ilgililerin, 3216 sayılı Yasadan
yararlanması bir yargı işlemiyle gerçekleşir. Af yasalarında esas olan aftan
yararlanma zorunlu olmasına karşın, 3216 sayılı Yasadan yararlanma sanığın veya
hükümlünün istemine bağlıdır.
Özel af, kesinleşmiş bir cezayı kaldıran, hafifleten veya daha
hafif olmak koşuluyla; başka bir cezaya çeviren bir atıfet kurumudur. Bu
niteliğiyle haklarında henüz mahkumiyet kararı verilmemiş olanlar için özel af
söz konusu olmaz. 3216 sayılı Yasayla getirilen "ceza verilmez"
kuralının uygulanmasında ise, ortada kesinleşmiş bir cezanın bulunması koşulu
aranmaz.
Genel af, sosyal düşüncelerle tüm ya da kimi suçları ve
hükmedilmiş ise cezaları, bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırır.
Kapsamına giren ve h,aklarında henüz dava açılmamış suçlar hakkında kamu davası
açılmasını önler. Halbuki, bu Yasayla öngörülen "ceza verilmez"
hükmünün uygulanabilmesi için, Yasanın yayımından önce kovuşturmaya geçilmemiş
olsa bile, kamu davasının açılması gerekir. Mahkemece; Yasanın öngördüğü
koşulların gerçekleştiğinin anlaşılması durumunda ceza verilmemesine
hükmedilir. Görüldüğü üzere, af kapsamına giren ve henüz dava açılmamış bir
suçun faili hakkında dava açılması olanağının bulunmamasına karşın, 3216 sayılı
Yasanın uygulanabilmesi için kamu davasının açılmasına gerek vardır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle 3216 sayılı Yasa, Anayasa'nın 87.
maddesinde sözü edilen genel ve özel af niteliğinde olmayıp, devletin, o suç ve
suçluyu ortaya çıkarmak, sanıkları yakalamak görevine sağlanan katkının
ödüllendirilmesidir.
2 - 3216 sayılı Yasa ile getirilen hükümlerin ceza hukukumuzdaki
yeri :
3216 sayılı Yasanın bazı koşullarda cezalarda indirim yapılmasını
ya da ceza verilmemesini öngören kuralı Türk Ceza Hukukunda ilk karşılaşılan
bir kurum ve uygulama değildir.
Türk Ceza Yasasının 170., 171., 224. ve 404. maddeleri bazı
koşulları yerine getiren sanığa ceza verilmemesini; 141. ve 142. maddeleri ise
cezada indirim yapılmasını öngörmektedir.
Gizli kalmış ve yakalanmamış olan suçlarla, suçluların meydana
çıkartılmasına yardımcı olan sanığın; etkin bir pişmanlık içinde bulunduğu
varsayılan. Bu açıdan 3216 sayılı Yasa ile getirilen kuralların ceza
hukukumuzdaki yeri, suçların ortaya çıkarılması ve suçluların yakalanmaları
açısından ceza politikasına uygun düşmekte ve sanığın "faal nedameti"
esasına dayanmaktadır. Türk Ceza Yasasının, yukarında sayılan maddeleri dışında
180., 285., 287., 289., 413., 432. ve 523. maddelerinde de "faal
nedamet" nedeniyle cezalarda indirim öngörülmüştür.
Böylece kimi zaman ceza politikasıyla amaçlanan sosyal yarar, kimi
durumlarda sanıkların cezalandırılmaması ya da cezalarında indirim yapılması
yoluyla sağlanmaktadır.
Özetlemek gerekirse,
gizli katmış örgütlerin dağıtılmalarını, ortaya çıkarılmalarını
sağlamak, bu örgütlerin amaçladıkları suçları önlemek için, "ceza
vermeme" ya da "cezada indirim" kuralını getiren 3216 sayılı
Yasanın; bir af yasası niteliğinde olmadığı, sanık ya da mahkûmun, suçların
ortaya çıkarılmasında ve suçluların yakalanmasındaki yardımının
ödüllendirilmesi amacını güttüğü ve faal nedamet esasına dayandığı anlaşılmakta
ve Anayasa'ya aykırı bir yanı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle itiraz yoluyla yapılan başvurunun reddi
gerekmektedir.
VI- SONUÇ :
1 - İşin esasının incelenmesinin, 5/6/1985 günlü, 3216 sayılı
Kanun'un Geçici Maddesinin (A) fıkrasının (a) bendi dışında kalan hükümleriyle
sınırlı olarak yapılmasına, Necdet DARICIOĞLU, Yekta Güngör ÖZDEN, Mehmet
ÇINARLI ve Selahattin METİN'in (incelemenin Geçici Maddenin (A) fıkrasının [b)
bendi ile sınırlandırılması) gerektiği yolundaki karşıoyları ve oyçokluğuyla,
2- 216 sayılı Kanun'un sınırlandırma kararı çerçevesinde incelenen
hükümlerinin, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine oybirliğiyle,
18 Mart 1986 gününde karar verildi.
Başkan
H.
Semih ÖZMERT
|
Başkanvekili
Orhan
ONAR
|
Üye
Necdet
DARICIOĞLU
|
Üye
Kenan
TERZİOĞLU
|
Üye
Yılmaz
ALİEFENDİOĞLU
|
Üye
Yekta
Güngör ÖZDEN
|
Üye
Muammer
TURAN
|
Üye
Mehmet
ÇINARLI
|
Üye
Selahattin
METİN
|
Üye
Servet
TÜZÜN
|
Üye
Mustafa
ŞAHİN
|
|
|
|
|
KARŞIOY
YAZISI
5/6/1985 günlü, 3216 sayılı Yasa'nın Geçici Maddesinin (A) fıkrası
bünyesinde yer alan (a) bendinden önceki kesimi, anılan fıkranın (a) ve (b)
bentleri için geçerli, ortak bir içerik taşımaktadır.
Bu durum karşısında, koşulları gerçekleştiğinde, örneğin yalnız
(b) bendinin Anayasa'ya aykırılığından dolayı iptali cihetine gidilmesi
halinde, (a) bendinin uygulanma olanağını gereğince sürdürebilmesi için, Geçici
Maddenin yukarıda niteliği belirlenen kesiminin (a) bendi yönünden yürürlükte
kalmasında zorunluluk vardır. Belirtilen nedenlerle, yalnız (a) bendinin iptali
halinde ise aynı zorunluluk bu kez (b) bendi yönünden ortaya çıkacaktır.
Bu zorunluluk ve (b) bendinin başlıbaşına içerik ve anlamı, 3.
Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesinin Anayasa'nın 152.
ve 2949 sayılı Yasa'nın 28. maddelerine dayalı başvurusuna ilişkin incelemenin;
Geçici Maddenin (A) fıkrasının (b) bendi ile sınırlı olarak yapılmasını
gerektirmektedir.
İşin esasının, 3216 sayılı Yasa'nın Geçici Maddesinin (A)
fıkrasının (a) bendi dışında kalan hükümleriyle sınırlı olarak incelenmesi
yolundaki çoğunluk kararına bu nedenlerle katılmamaktayız.
Üye
Necdet DARICIOĞLU
|
Üye
Yekta Güngör
ÖZDEN
|
Üye
Mehmet ÇINARLI
|
Üye
Selahattin METİN
|