ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1980/72
Karar Sayısı:1981/12
Karar Günü:3/2/1981 .
Resmi Gazete
tarih/sayı:13.5.1981/17339
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Çaycuma Sulh Ceza Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : Türk Ceza Yasası'nın 12.6.1979 günlü, 2248
sayılı Yasayla değişik 536. maddesinin üçüncü ve altıncı fıkralarının
Anayasa'nın 12. maddesine aykırı olduğu öne sürülerek iptallerine karar
verilmesi isteminden ibarettir.
I - OLAY :
Selüloz-İş Sendikası Çaycuma Şubesi Başkanı ve Sekreteri olan
sanıklar, üzerinde (Baskı Yasalarına Hayır-Çaycuma Selüloz- İş Sendikası)
yazısı ve ayrıca zincire vurulmuş iki okl resmi bulunan bir pankartı, adı geçen
Sendikanın Çaycuma Şubesi binasının balkonuna herkesce görülebilecek biçimde
asmış olduklarından, haklarında, Türk Ceza Yasasının değişik 536/1., 3. Ve 6.
Maddesi uyarınca kamu davası açılmıştır.
Sanıklar vekili, sözü geçen maddenin tümüyle anayasaya aykırı
olduğunu öne sürmüş, bu itirazı ciddi bulan Mahkeme, maddenin üçüncü ve altıncı
fıkralarının Anayasanın 12. Maddesine aykırı olduğu kanısına vararak iptalleri
için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.
III - METİNLER :
l - Türk Ceza Yasası'nın 12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile
değişik, itiraz konusu kuralları da içeren, 536. maddesi şöyledir :
" Madde 536 - Her kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları
veya yasalarla yetkili kılınmış diğer makamlarca önceden ayrılmış ya da
oturulan yerler dışında, o yerin en büyük mülkiye amirine yapılacak bir başvuru
üzerine ayrılan yerlere, izin almaksızın veya verilen izne aykırı biçimde,
basılı olan veya olmayan, elle yapılmış veya yazılmış her türlü resim, yazı ve
işaretler veya bunları içeren kâğıt, pano, pankart, bant ya da benzerlerini
asar veya yapıştırırsa veya izne dayalı olsa bile bu yerleri boyar veya bu
yerlere yazı yazar, resim ya da işaret yaparsa, eylem başka bir suç oluştursa
bile ayrıca altı aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak
üzere hafif para cezasına çarptırılır.
Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya
ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya
her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu
hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar
üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak üzere hafif para cezasına
çarptırılır.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya
benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı
sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve
kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak
hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri küçüklere veya ceza ehliyeti
olmayan kişilere işletenlere yukarıdaki fıkralar uyarınca verilecek cezalar
yarısı kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemler, siyasal veya ideolojik olmayan
amaçlarla işlenir ve içeriği bakımından bir suçu oluşturmazsa yukarıdaki
fıkralarda yazılı cezalar onda birine kadar indirilebilir.
Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve bunların yerime 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler
uygulanamaz.
Bu maddede suç sayılan eylemlerin işlenmesinden dolayı sebebiyet
verilen zararların tazminine ayrıca hükmolunur.
Görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant
ya da benzerleri bu madde hükümleri dışındadır.
298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkındaki Kanun hükümleri saklıdır."
2 - 13.7.1965 günlü, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında
Kanunun ilgili 4. ve 6. maddeleri de şöyledir :
" Madde 4 - Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar,
suçlunun kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre
mahkemece,
1 - Kabahatlerde beher gün karşılığı 50 ilâ 100 lira hafif,
cürümlerde 100 ilâ 200 lira hesabıyla ağır para cezasına,
2 - Aynen iade veya tazmine,
3 - Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya ıslâh kurumuna devam
etmeye,
4 - Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men'e,
5 - Her nev'i ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında hükmolunan
otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde
18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkûm edildikleri kısa süreli hürriyeti
bağlayıcı cezalar yukarıki bendlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine
çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza
uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
Uygulamada asıl ceza, bu madde hükümlerine göre para cezasına
veya tedbire çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezadır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaları, birinci fıkranın 2, 3,
4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş olanlardan
tedbir hükümlerini Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen 30 gün
içerisinde yerine getirmeyenler veya hükmün gereklerine aykırı hareket
edenlerin tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarının,
tedbir hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen
infazına veya infaz olunmamasına hükmü veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet, haklarında ikinci fıkra
hükmü uygulanmış olanlar tarafından vukubuldukta; tedbir hükmü veren mahkemece
birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını,
hükümde taksit öngörülmüş ise taksit süreleri, aksi halde 5 inci maddenin 8
inci fıkrasında yazılı süreler içerisinde ödemeyenlerin işbu cezaları
mahkemece, hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına
karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilir.
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyarında
olmayan sebepler yüzünden imkânsız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri, sırf askerî suçlar ile askeri disiplin
suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askerî
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz."
" Madde 6 - Adliye mahkemelerinde para cezasından başka bir
ceza ile mahkûm olmayan kimse, işlediği suçtan dolayı ağır veya hafif para veya
6 aya kadar ağır hapis veya bir yıla kadar hapis veya hafif hapis cezalarından
biri ile mahkûm olur ve geçmişteki haliyle ahlâkî temayüllerine göre cezasının
ertelenmesi, ileride cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı hakkında
mahkemece kanaat edinilirse bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir. Bu halde
ertelemenin sebebi hükümde yazılır.
Fiilin işlendiği zamanda 15 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkûm
oldukları ağır hapis cezası iki seneden, hapis ve hafif hapis cezası üç
seneden; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını ikmal etmemiş olanlar ile 70
yaşına varmış ihtiyarların mahkûm oldukları ağır hapis cezası bir seneden,
hapis veya hafif hapis cezası iki seneden fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki
fıkra hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askerî suçlar ve disiplin
suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri
saklıdır."
3 - Dayanılan Anayasa kuralları:
" Madde 12 - Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz."
IV - İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 15. maddesi uyarınca Şevket
Müftügil, Ahmet H. Boyacıoğlu, Rüştü Aral, Ahmet Salih Çebi, Muammer Yazar,
Adil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin
Karamüstantikoğlu, Kenan Terzioğlu, Orhan Onar, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N.
Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta Güngör Özden'in katılmalarıyla 3/6/1980
gününde yapılan ilk inceleme toplantısında sınırlama konusu üzerinde
durulmuştur:
Sanıklar vekili, Türk Ceza Yasasının değişik 536. Maddesinin
tümüyle Anayasaya aykırı olduğunu öne sürmüş ve maddenin yine tümden iptali
için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını istemiş bulunmaktadır. Oysa, Anayasanın
değişik 151. Ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. Maddelerine göre,
mahkemeler, ancak bakmakta oldukları davada uygulanacak yasa kurallarının
Anayasaya aykırı olduğu itirazında bulunabilirler. Nitekim, itirazcı mahkeme
de, başvuru kararında önce, davada uygulanacak kuralları, sözü geçen maddenin
"1-3 ve 6 ncı fıkraları olarak saptanmakta ve daha sonra da bunlardan
yalnızca üçüncü ve altıncı fıkraların Anayasaya aykırı olduğunu belirtmektedir.
Bu durum karşısında itirazın, anılan iki fıkraya yönelik kabul
edilmelidir.
Öte yandan, itiraz konusu altıncı fıkraya ilişkin itirazın da,
yukarıda belirtilen duruma bağlı olarak, fıkrada geçen "üçüncü"
sözcüğü ile sınırlandırılması gerekmektedir. Nihak O. Akçakayalıoğlu bu görüşe
katılmamıştır.
Bu nedenlerle sonuçta, "dosyada eksiklik bulunmadığından
işin esasının incelenmesine, bu incelemenin Türk Ceza Yasasının 2248 sayılı
Yasa ile değişik 536. Maddesinin üçüncü fıkra üzerende ve ayrıca aynı maddeni
altıncı fıkrasının "üçüncü" sözcüğü ile sınırlandırılması yoluyla
yapılmasına, Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun sınırlamaya yer olmadığı yolundaki
karşıoyuyla ve oyçokluğuyla" karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ve
ekleri, itiraz konusu yasa hükümleri ile Anayasa'ya aykırılık savına dayanak
tutulan Anayasa kuralı; bunlarla ilgili yasama belgeleri ve öteki metinler
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A - Türk Ceza Yasasının 2248 sayılı Yasa ile değişik 536.
Maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrası yönünden yapılan inceleme:
1- İşin esasına ilişkin incelemenin başında, kimi üyelerce, sözü
geçen üçüncü fıkranın, 10/1/1981 günlü, 17216 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Yasayla
değiştirildiği ve bu nedenle Anayasa Mahkemesi' nin bu işteki yetkisi de sona
erdiği öne sürülmüş bulunduğundan, konunun önce bu açıdan incelenmesi gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin benzer nitelikteki başka bir itiraz
dolayısiyle verdiği 3.2.1981 günlü, Esas: 1980/45, Karar:1981/11 sayılı
kararında ayrıntılı biçimde belirtildiği üzere; 27.10.1980 günlü, 2324 sayılı
"Anayasa Düzeni Hakkında Kanun"un 3. Maddesiyle, yalnızca,
"Milli Güvenlik Konseyince kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar
hükümleri ile yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların Anayasaya aykırılığı
iddiası ileri " sürülemeyeceğinden, eski bir yasaya karşı yapılmış
başvuruda, bakılmakta olan dava dolayısiyle o yasanın uygulanması sözkonusu
olduğu sürece Anayasa Mahkemesinin o hüküm üzerindeki denetim yetkisinin de
süreceği kabul edilmelidir. Muammer Yazar, Ahmet Zeyneloğlu, Nahit Saçlıoğlu,
Hüseyin Karamüstantikoğlu ve Kenan Terzioğlu bu görüşe katılmamışlardır.
2 - İncelemenin bu aşamasında ise yerel mahkemenin elindeki ceza
davasında Türk Ceza Yasası'nın 2248 sayılı Yasayla değişik 536. maddenin üçüncü
fıkrasının mı, yoksa 7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Yasanın 17. maddesiyle
değiştirilen üçüncü fıkranın mı uygulanması gerektiği konusu üzerinde
durulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen kararında yine
ayrıntılı biçimde belirtildiği üzere, her iki metnin karşılaştırılması sonunda,
ceza miktarında bir değişiklik yapılmamış olmakla birlikte, yeni metnin sanık
aleyhine yeni öğeler taşıdığı anlaşılmış bulunduğundan bakılmakta olan davada
2248 sayılı Yasayla değiştirilen üçüncü fıkranın uygulanması ve Anayasaya
uygunluk denetiminin de bu hüküm üzerinde sürdürülmesi gerekmektedir.
Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin Karamüstantikoğlu ve Kenan Terzioğlu bu
görüşe katılmamışlardır.
3- Yapılan inceleme sonunda, Türk Ceza Yasasının 2248 sayılı
Yasayla değişik 536. Maddesinin itiraz konusu üçüncü fıkrası, Anayasaya aykırı
bulunmadığından, buna yönelik itirazın reddine karar verilmesi bulunmuş ve bu
sonuca ilişkin nedenler de, Anayasa Mahkemesinin sözü edilegelen kararında
ayrıntılı biçimde açıklanmış olduğundan bunların burada yinelenmesine gerek
görülmemiştir.
Aynı nedenlerle bu fıkra hükmüne yöneltilen itirazın da reddine
karar verilmelidir.
Anayasaya aykırılık itirazının reddi görüşüne Nihat O.
Akçakayalıoğlu, Yılmaz Aliefendioğlu ve Yekta Güngör Özden katılmamışlardır.
B - Türk Ceza Yasası'nın 2248 sayılı Yasa ile değişik 536.
Maddesinin altıncı fıkrası kuralının, fıkrada geçen "üçüncü" sözcüğü
ile sınırlı olarak incelenmesi:
Anılan fıkra kuralı, belirtilen sınır içinde, daha önce aynı
nitelikte ki bir başvuru nedeniyle Anayasa Mahkemesince incelenmiş ve Anayasaya
aykırılık savı yerinde görülmeyerek 4.12.1980 günlü, Esas: 1980/43 karar:
1980/64 sayılı kararla itirazın reddine karar verilmiş bulunmaktadır. Sözü
geçen kararda yer alan ve bu iş için de geçerliliğini koruyan gerekçelerin
burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Aynı gerekçelerle bu hükme yöneltilen itirazın da reddine karar
verilmelidir.
VI - SONUÇ :
1 - Türk Ceza Yasası'nın 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasayla
değiştirilen 536. maddesinin üçüncü fıkrası ile 6.11.1980 günlü ilk inceleme
kararı ile sınırlandırılan aynı maddenin altıncı fıkrasının "üçüncü"
sözcüğü üzerindeki işin esasının incelenmesi kararının, 10.1.1981 günlü, 17216
sayılı Resmî Gazete ile yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren " Türk Ceza
Kanunu'nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına, Bazı Maddelerine Yeni
Fıkralar Eklenmesine Dair" 7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Yasayla
değiştirilmiş olmasından Anayasa Mahkemesinin denetim yetkisinin
etkilenmediğine ve elindeki işte denetimi sürdürmesi gerektiğinde Muammer
Yazar, Ahmet Zeyneloğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin Karamüstantikoğlu ve Kenan
Terzioğlu'nun karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
2 - Anayasa'ya uygunluk denetiminin, görülmekte olan davada
uygulanma durumunda bulunan 2248 sayılı Yasanın metinleri üzerinde yapılmasına
Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin Karamüstantikoğlu ve Kenan Terzioğlu'nun
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
3 - Söz konusu bu hükümlerin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve
itirazın reddine, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Yılmaz Aliefendioğlu ve Yekta Güngör
Özden'in karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla,
3/2/1981 gününde karar verildi.
Başkan
Şevket Müftügil
|
Başkanvekili
Ahmet H. Boyacıoğlu
|
Üye
Ahmet Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Muammer Yazar
|
Üye
Ahmet Zeyneloğlu
|
Üye
Hakkı Müderrisoğlu
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
|
|
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
|
|
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Yılmaz Efendioğlu
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY YAZISI
Türk Ceza Yasası'nın 536. maddesinin iptali istenen hükümleri
7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikte yeniden yasama
işlemine tabi tutulmuş, eski hükümler aynen kabul edilmekle beraber önce madde
metninde bulunmayan eylemler bu sefer metne dahil edilmiştir. Eski hükümler
Anayasaya aykırı olsa bile yeni metne aynen dahil edilerek kanun olma niteliği
korunmuş olduğundan 27/10/1980 günlü, 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkındaki
Kanunun 3. ve 6 ncı maddeleri gereğince Anayasaya aykırılığı ileri sürülemez,
sürülse de Anayasa Mahkemesi'nce inceleme yapılamaz. Bu nedenle çoğunlukla
verilen "Türk Ceza Yasasının 12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasayla
değiştirilen 536. Maddesinin üçüncü fıkrası ile... altıncı fıkrasının (üçüncü)
sözcüğünün..... 2370 sayılı Yasa ile değiştirilmiş olmasından Anayasa
Mahkemesinin denetim yetkisinin etkilenmediğine" biçimindeki karara
karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Türk Ceza Kanunu'nun 536. maddesinin iptali istenen hükümleri
7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Kanunla değiştirilmiştir.
Değişiklikte eski metin aynen muhafaza edilmiş ayrıca bazı
kısımlarda ilave edilmiştir. Bu durumda 27/10/1980 günlü, 2324 sayılı Anayasa
Düzeni Hakkındaki Kanunun 3 ve 6 ncı maddeleri uyarınca, Anayasaya aykırılığı
ileri sürülemez ve Anayasa Mahkemesi'nce incelemeye tabi tutulamaz bu nedenle
" Anayasa Mahkemesi'nin denetim yetkisini etkilemediğine" biçimindeki
karara karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
A) Verilen cezanın " tecil edilemiyeceği" ve "
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Kanunun 4. maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirlerin uygulanamıyacağı" yolundaki hükümler kapsamlarına aldıkları
kurallar ile bir " bütünlük ve teklik" taşırlar ve bu nedenle de
bölünemezler.
İlk inceleme evresinde oluşturulan " sınırlama"
kararına bu nedenle karşıyım.
B) İptali istenen hükümde, eylemi yüze çıkan kişinin bir "
dernek üyesi" oluşunun cezayı arttırıcı neden sayılması, dernek kurma ve
kurulu derneklere üye olma hakkını tanıyan Anayasa'nın 29 maddesinin açık hükmü
ile bunu destekleyen temel ilkelerine aykırı ve kararın esasında ayrılışımın
nedeni de budur.
SONUÇ : Çoğunluk kararına katılmayışım bundandır.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
KARŞIOY YAZISI
I - Türk Ceza Yasası'nın, 12/6/1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile
değişik 536. maddesinin üçüncü fıkrası " Yukarıdaki fıkralarda gösterilen
eylemlerin derneklerin veya benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya
onların iştirakiyle yapıldığı sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu
suretle katılan dernek ve kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar
iki katı olarak hükmedilir. Şu kadar ki, hafif hapis cezası iki yılı
aşamaz." hükmünü içermekte idi. Bu hüküm, Millî Güvenlik Konseyi'nce kabul
edilip, 10/1/1981 günlü, 17216 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe
giren 7/1/1981 günlü, 2370 sayılı Yasa ile şu biçimde değiştirilmiştir: "
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemler derneklerin veya benzeri kuruluşların
veya kanun dışı vücuda getirilen veya kanuna aykırı faaliyetleri sebebiyle
kapatılan dernek veya diğer kuruluşların mensupları tarafından veya onların
iştirakiyle veya mensup olmasalar bile bu kuruluşların adına veya adları
kullanılarak yapıldığı takdirde sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı
olarak hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz."
Yapılan bu değişiklikle 536. maddenin üçüncü fıkrası, suç
öğeleriyle sınır ve oranına dokunulmadan sadece yeni fıkranın içerisine
alınmış; böylece, fıkra kapsamı biraz daha genişletilmiş olmaktadır.
İtirazcı mahkemenin başvurusu ve olay, kararın ilk bölümünde yer
aldığı için burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Değinilen değişiklik, Anayasa Mahkemesi'nin işin esasının
incelenmesine karar vermesinden sonra yapılmıştır. Bu evrede, konusu kalmayan
itirazın incelenmesine yer olmadığına karar verilmelidir. Anayasa Mahkemesi,
yasa değişikliklerinde, ilgili hükmün değişmiş olmasını gözönünde tutarak bu
yöntemi benimsemiştir. (Anayasa Mahkemesi Kararı: 27/11/1979 günlü, 1978/74 -1979/43
sayılı, Resmî Gazete : 21/2/1980, Sayı: 16907).
Burada, hatıra şu soru gelebilir: Hukuk ve ceza işlerinde aynı
yöntem uygulanabilir mi'
Hukuk ve ceza hükümlerinin farklılığından, doğuracağı sonuçların
aynı olmadığından söz edilebilir. Ancak, konumuz bakımından böyle bir ayrım
gerekmez. Çünkü, Türk Ceza Yasası'nın 2. maddesi ceza hükümlerinin bir yasanın
yürürlüğe girmesinden önce ve sonra işlenen suçlara nasıl uygulanacağı
hususunda temel ilkeyi koymuştur. Uygulama biçiminin denetimi de üst mahkeme
olan Yargıtay'a aittir. Demek oluyor ki, burada hukuk ve ceza ile ilgili yasa
hükümlerinin Anayasaya uygunluk denetiminde bir ayrım söz konusu olamaz.
Anayasanın 151., 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27.
maddeleri uyarınca Anayasa Mahkemesi'ne başvuran mahkemenin elinde bakmakla
görevli olduğu bir davanın bulunması, iptali istenilen hükmün o davada
uygulanacak hüküm olması gerekir. 536. maddenin değişik üçüncü fıkrası,
itirazcı mahkemenin davaya bakma yetkisini (görevini) ortadan kaldırmadığı için
uygulanacak hüküm olduğu açıktır. Bu bakımdan bir görev sorunu da
bulunmamaktadır.
II - Birinci bölümde belirtilen husustan başka gözönünde
tutulması zorunlu şu konu üzerinde de durulmalıdır :
Millî Güvenlik Konseyi'nin kabul ettiği 27/10/1980 günlü, 2324
sayılı " Anayasa Düzeni Hakkında Kanun" un 3. maddesinde " Millî
Güvenlik Konseyi'nce kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleri ile
yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların Anayasaya aykırılığı iddiası ileri
sürülemez." hükmü yer almıştır. Ayrıca, aynı Yasanın 6. maddesinde de
" Millî Güvenlik Konseyi'nin bildiri ve kararlarında yer alan ve alacak
olan hükümlerle Konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan
kanunların 9 Temmuz 1961 tarihli ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanları
Anayasa değişikliği olarak ve yürürlükteki kanunlara uymayanları da kanun
değişikliği olarak yayımlandıkları tarihte ve metinlerinde gösterilen tarihlerde
yürürlüğe girer." denilmiştir.
Türk Ceza Yasası'nın 536. maddesinin üçüncü fıkrasının, Millî
Güvenlik Konseyi'nce kabul edilip yürürlüğe girmiş bulunan 2370 sayılı "
Kanun" la değişmesi ve eski üçüncü fıkranın yeni metin kapsamına alınması
karşısında, artık Anayasaya uygunluk denetiminin yapılmasına olanak
bulunmamaktadır. Bu nedenle de Anayasaya aykırılık savının incelenmesi
gerekmez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle çoğunluğun, eski hükmü Anayasaya
uygunluk denetimine tabi tutulmasına ilişkin görüşüne karşıyız.
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
KARŞIOY YAZISI
Anayasaya aykırılığı ileri sürülerek itiraz konusu edilen Türk
Ceza Yasası'nın 536. maddesi üçüncü fıkrasının Anayasal denetimi yapılırken
önce fıkranın anlamına ve kapsamına bakmak gerekir. Söz konusu fıkradan, dernek
veya benzeri kuruluş üyelerinin, dernekçe düzenlenen veya planlanan veya
desteklenen örgütsel etkinlik içinde veya örgütsel etkinliğe bağlantılı olarak
536. maddeye göre suç oluşturan eylemleri nedeniyle verilecek cezalarını
ağırlaştırdığı ve kapsamının bununla sınırlı olduğu sonucu çıkartılabilirse, bu
durumun Anayasaya aykırı bir yönü olduğu düşünülemez. Çünkü, suç sayılan bir
eylemin, bir örgüt içinde topluca veya bir örgütün yardımıyla işlenmesi
etkinliğini ve topluma vereceği zararı arttırır. Bu durumda verilecek cezanın
daha ağır olması yerindedir. Ancak, fıkrada, maddede belirtilen "
...eylemlerin derneklerin veya benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya
onların iştirakiyle yapıldığı sabit olduğu takdirde..." denmekle, cezanın
arttırılması için dernek üyesi olmak yeterli bir neden sayılmıştır. Fıkra,
herhangi bir yoruma yer vermeyecek kadar açıktır. Bu fıkraya göre suçu işleyen
veya suça katılan kişinin bir dernek üyesi olması ceza artırımı için
yeterlidir. Bu durumda bir dernek üyesi (tamamen sosyal amaçlı dernek üyeleri
dahil) maddede belirtilen suçu işlerse cezası başkaca bir koşul aranmadan
sadece dernek üyesi olması nedeniyle bu fıkraya göre arttırılacaktır. Aynı
anda, biri bir dernek üyesi olan, ötekinin bir dernekle ilgili bulunmayan iki
kişiyle birbirleriyle ilgisi bulunmamakla beraber aynı nitelikteki iki eylem
nedeniyle sanık bulunsalar, dernek üyesinin cezası ötekinin iki katı
olabilecektir. Bu durumda, sonuç olarak, Anayasal ve yasal güvence altında
bulunan bir derneğin " üyesi olmak" cezalandırılmaktadır. Dernekler
arasında ayırım da yapılamaz. Kapatılmadıkları sürece tüm derneklerin Anayasal
ve yasal güvence altında oldukları ve kural olarak tüzüklerinin de yasalara
uygun bulunduğu kabul edilir. Yasa önünde A derneği üyesi olmakla, B derneği
üyesi olmak arasında bir ayrılık bulunmaması gerekir. Dernek üyesi bir sanığın,
T.C. Yasası'nın 536. maddesine göre suç oluşturan eyleminin, derneğin tüzüğünde
belirtilen amaçları doğrultusunda olması durumunda da, dernek üyelerinin yasa
dışı yöntemlere başvurmadan dernek amaçları doğrultusunda hareket etmelerinin
doğal olması karşısında, salt bu nedenle cezanın arttırılması gerekmez. Bir
dernek üyesinin dernekle, ilişkisi olmayan, Türk Ceza Yasası'nın 536. maddesi
kapsamına giren bir suçu işlemesi halinde, bu suçla ilgisi bulunmayan başka bir
dernek üyesini veya derneği cezalandırmak cezanın kişiselliği ilkesiyle ne
denli uyuşmazsa, bir dernek üyesinin cezasının, salt dernek üyesi olması
nedeniyle arttırılması da o denli hakkaniyete aykırı düşer ve bu durum
Anayasa'nın öngördüğü eşitlik ilkesiyle bağdaşmaz.
Açıklanan nedenlerle Türk Ceza Yasası'nın 536. maddesinin üçüncü
fıkrasının ve " üçüncü" sözcüğüyle sınırlı altıncı fıkrasının
Anayasa'nın 12. maddesine aykırı olduğu ve iptali gerektiği oyu ile verilen
karara karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Türk Ceza Yasası'nın 2248 sayılı Yasa ile değişik 536.
maddesinin üçüncü fıkrası, sözü edilen maddenin ilk iki fıkrasındaki eylemlerin
yaptırımlarını belirlemektedir. Maddenin birinci ve ikinci fıkralarında eylemin
işlendiği yerler, izin durumu ve izin vermeye yetkili kuruluşlar, suçun
işlendiği araçlar ve işleme biçimleri gösterilmiş, üçüncü fıkrada ise suçu
işleyenlere ilişkin özellik yer almıştır. Dördüncü fıkra, küçüklere ve ceza
yeterliği olmayanları suça itenlere verilecek cezanın artırılmasını, beşinci
fıkra " eylemler siyasal veya ideolojik olmayan amaçlarla işlenir ve
içeriği bakımından başka bir suçu oluşturmazsa" yapılacak indirimi
öngörmekte, altıncı fıkra ise ilk dört fıkraya göre verilecek cezaların
ertelenmiyeceğini, ceza yerine 647 sayılı Yasa'da öngörülen önlemlerin
uygulanamayacağını açıklamaktadır. Beşinci fıkra kapsamındaki suçlar için
altıncı fıkranın uygulanması sözkonusu olmamaktadır. Daha açık bir anlatımla,
beşinci fıkra kapsamına giren suçlar için erteleme yolu açıktır. Sekizinci fıkra
ise " görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant ya
da benzerlerini" 536. madde dışında saymıştır. Bunlar için 536. maddenin
uygulanması olanaksızdır.
Bu durumlar karşısında, 536. maddenin birinci ve ikinci
fıkraları kapsamına giren bir eylemin :
1. Derneklerin ya da,
2. Dernek benzeri kuruluşların üyeleri, bağlıları, ilgililerince
ya da,
3. Bunların katılmasıyla (hiçbir kuruluşla ilgisi olmayan kimse
- kimseler tarafından) yapıldığı saptandığında suçu işleyen kuruluşla ilgisi
olmayan kimseye, dernek ya da benzeri kuruluşlarla bağıntısı olan suça katılana
ve doğrudan suç işleyen dernek ya da benzeri kuruluşla bağıntılı kimseye
verilecek ceza (hafif hapis, iki yılı aşmamak koşuluyla), birinci ve ikinci
fıkralardaki cezaların iki katı olacaktır. Artırımı öngören bu üçüncü fıkra,
dernek ya da benzeri kuruluşların ilgilileriyle böyle kimselerin suçuna
katılan, ilgili olmayan kimselerin cezalarının ağırlaştırıldığım
bildirmektedir. Buradaki ölçü " dernek ya da benzeri kuruluşun mensubu
olmak" tır. Suçu işleyen dernek ya da benzeri kuruluş ilgilisiyle ceza iki
kat olacak, suçu işleyen dernek ya da benzeri kuruluş ilgilisinin suçuna
katılanın cezası iki kat olacak, başkasının suçuna katılan dernek ya da
ilgililerinin cezaları iki katı olacaktır. " Dernek" kavramı
artırımının nedeni yapılmış gibi hukuk dışı bir görünüm ortadadır.
Türkiye'de bir dernek enflâsyonu bulunduğu, son yıllarda dernek
yoluyla ya da dernek adları kötüye kullanılarak hukuk dışı girişimlerde
bulunulduğu görülmüş, duyulmuş, izlenilmiş ve saptanmıştır. Ancak, dinsel,
siyasal alanda sömürü aracı yapılmış olmalarına karsın dernekleşmenin uygar
yaşamın kanıtlarından birisi olduğu da kuşkusuzdur. Hukuksal düzenlemelerle
kötülükler, kötüye kullanmalar, kötü gidişler önlenmeli, olumlu ve yapıcı yönde
güçlenmeye katkıda bulunulmalıdır. Yaptırımları ağırlaştırmak ya da başka
çözümler, özgürlüğe dokunmadan kötülükleri ortadan kaldırabilir. Anarşiyi
ortadan kaldırmak, özgürlüğü temelde kısıtlayıp sınırlamayı gerektirmez. Bu
yol, anarşiyi kaldırmaktan çok özgürlüğü kaldırmaya yönelir. Yasa koyucunun
amacının hukuka uygun biçimlerle geçerlik kazanması gerekir. Yasa koyucunun
özgörüsü Anayasa kurallarına aykırı düşmedikçe hukuksaldır. Aykırılık, Anayasa
Mahkemesi'nin iptalini gerekli kılan bir olgudur. Fıkranın dernek kurma
özgürlüğünü, dernekleri, derneklere üye olmayı yasaklar nitelikteki sertliği,
hukukun uygun bulamıyacağı, adaletin bir parçası sayılan hoşgörüye yer vermeyen
katılığı sergilemektedir. Derneklere bağlanan sorun doğrudur. Çözüm gereği de
yerindedir. Sorunla çözüm arasındaki uygunluk hukuksallığı gösterir. Fıkrada bu
uyum bulunmadığı gibi dernek ya da benzeri kuruluşlar ilgililerine yönelik
haksız uygulamaya neden olarak bir ağırlık vardır. Tüzel kişiliği yasallığı
bulunmayan kuruluşlarla tüzel kişiliği ve yasallığı bulunanlar bir tutulduğu
gibi, fıkraya göre, herhangi bir yasal kuruluşun ilgilisi (mensubu) olmak
ağırlaştırma nedeni yapılmıştır. Örneğin, bir hukuk kuruluşunun, bir yardım
kuruluşunun, ulusal ya da yerel bir kuruluşun ilgilisi sekizinci fıkra
dışındaki bir eylemiyle 536. madde kapsamında bir suç işlerse cezası
kuruluşlarla ilgisi olmayan kişilere verilen cezaların iki katı olacak,
eyleminde siyasal ya da ideolojik bir içerik yoksa beşinci fıkraya göre indirim
yapılacaktır. Derneği amacı dışında çalıştıran, derneğinin amacına aykırı
davrananlar için daha ağır ceza öngörülebilir ama salt bir derneğin üyesi olmak
belirli cezanın iki kat verilmesini gerektiremez. Böyle davranıldığında
derneklerin kurulması, topluma yararlı, ulusal hizmetlere etkili olması
önlenir. Derneğini sömürerek, derneğinin araç gereçlerini kullanarak, dernek
yöneticiliğini ya da üyeliğini etkileme nedeni yaparak suç işlenirse cezanın
artırılması yerinde bulunabilir. Bunların hiçbirisi olmadan, yalnızca bir
derneğe üye olmak hem suçlulukta hem de suça katılmakta ağırlaştırma nedeni
olamaz. Yargıtay kararları konuyu biraz daha aydınlatan bir değer taşımaktaysa
da Anayasa Mahkemesi'nin uygunluk denetimi için başlıca ölçü olamaz. Ya da bu
düzeyde bir ölçü olamaz. Kanımca, yaptırımın ağırlığı ve kuralın hukuka
aykırılığı karşısında Yargıtay yumuşatma yolunu kendine özgü bir yorumla,
düşünce yöntemiyle bulmuştur. Yarın, bunun değişmiyeceği de kestirilemez. Öte
yandan, anılan fıkranın yeniden, üstelik kapsamının daha genişletilmiş olarak
benimsenmesi, Anayasa Mahkemesi'ne başvurma yolunun kapalı bulunması, eldeki
2248 sayılı Yasa ile değişik önceki durumu etkilemez. Bir başka mahkemenin bir
kararı karşısında Yargıtay bu kez benim anladığım doğrultuda karar verebilir.
Fıkra açık seçik ortadadır. Yorumu gerektirecek kapalılık, başka yoruma
elverişli bir yapı yoktur.
Eylemin dernekle, derneğin amacıyla, dernek üyeliğiyle hiçbir
ilgisi olmamasına karşın, eylemi yabanın bir dernek üyesi olmasının
ağırlaştırıcı neden sayılmasının hukuk katında anlaşılır yönü yoktur. Bunun
dernekleri sıkıdüzene bağlamakla da ilgisi yoktur. Yaptırımın ilgisi eylemle,
eylemi yapanın kendine bağlı durumlarla olmasıdır. Başka ilişkilerinin ilgisi
aranamaz. Bir meslek üyesinin, bir kuruluş üyesini (hekimlik, askerlik,
öğretmenlik, polislik vs. gibi) sakıncalı eylemlerde cezaları
ağırlaştırılabilir ama bir dernek üyesi olmak cezayı ağırlaştırma nedeni
yapılamaz. Bu tutum, bir kentte oturmanın, bir bölgede yerleşmenin, bir öğrenim
ya da uzmanlık eğitimi yapmanın suç sayılması gibi aykırılığı açık olan bir
ağırlıktır. Fıkra, ilgililerle katılanları bir tutmakla da kendi içinde
çelişkilidir.
Özetle açıkladığım nedenler karşısında çoğunluğun 536. maddenin
üçüncü fıkrasına ilişkin görüşlerine katılmakta güçlük çektiğim ve yürürlükteki
denetim konusu hükmü Anayasamızın 2., 12., 29., 46. 56. maddelerine aykırı
bulduğum için karşıoy kullanıyorum.