ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1980/54
Karar sayısı:1980/63
Karar günü:4.12.1980
Resmi Gazete
tarih/sayı:1.4.1981/17297
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Türkeli Sulh Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının
12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrasının, Anayasanın 2., 12., 14., 33. ve 132. maddelerine aykırı olduğu öne
sürülerek iptali istemidir.
I- OIAY:
Sanığın, Türkeli ilçesi Musabey caddesinde, oturulan binaların
duvarlarına, herkesçe görülebilecek biçimde (ÜGD, MSP, MHP ve TEK YOL İSLAM)
ibarelerini yazması nedeniyle, hakkında Türk Ceza Yasasının 2248 sayılı Yasa
ile değişik 536/2, 6. maddesi uyarınca kamu davası açılmıştır.
Yargılama sırasında sanık, anılan maddenin altıncı fıkrasının
Anayasaya aykırı olduğunu öne sürmüş, davaya bakmakta olan Mahkeme de, bu savı
ciddi bularak Anayasa Mahkemesine başvurmaya karar vermiştir.
III- METİNLER:
A) Yasa kuralları:
l- İptali istenen kuralı da içeren, Türk Ceza Yasasının
12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesi şöyledir:
"Madde 536- Her kim, belediyeler, köy ihtiyar kurulları
veya yasalarla yetkili kılınmış diğer makamlarca önceden ayrılmış ya da
oturulan yerler dışında, o yerin en büyük mülkiye amirine yapılacak bir başvuru
üzerine ayrılan yerlere, izin almaksızın veya verilen izne aykırı biçimde,
basılı olan veya olmayan, elle yapılmış veya yazılmış her türlü resim, yası ve
işaretler veya bunları içeren kağıt, pano, pankart, bant ya da benzerlerini
asar veya yapıştırırsa veya izne dayalı olsa bile bu yerleri boyar veya bu
yerlere yazı yazar, resim ya da işaret yaparsa, eylem başka bir suç oluştursa
bile ayrıca altı aydan bir yıla kadar hafif hapis ve bin liradan aşağı olmamak
üzere hafif para cezasına çarptırılır.
Bu eylemler yukarıdaki fıkra dışında kalan yerlerde veya kamuya
ayrılmış veya kamuya açık veya herkes tarafından görülebilecek yerlerde veya
her türlü taşıt araçları veya kamu hizmetlerine ait iletişim araçları veya kamu
hizmetine ayrılmış veya özel kişi ve kuruluşlara ait işaret veya levhalar
üzerinde işlenirse, eylem başka bir suçu oluştursa bile ayrıca bir yıldan iki
yıla kadar hafif hapis ve ikibin liradan az olmamak üzere hafif para cezasına
çarptırılır.
Yukarıdaki fıkralarda gösterilen eylemlerin derneklerin veya
benzeri kuruluşların mensupları tarafından veya onların iştirakiyle yapıldığı
sabit olduğu takdirde suçu işleyen veya suça bu suretle katılan dernek ve
kuruluş mensuplarına sözü edilen fıkralardaki cezalar iki katı olarak
hükmedilir. Şu kadar ki hafif hapis cezası iki yılı aşamaz.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemleri küçüklere veya ceza ehliyeti
olmayan kişilere işletenlere yukarıdaki fıkralar uyarınca verilecek cezalar
yarısı kadar artırılır.
Yukarıdaki fıkralardaki eylemler, siyasal veya ideolojik olmayan
amaçlarla işlenir ve içeriği bakımından bir suçu oluşturmazsa yukarıdaki
fıkralarda yazılı cezalar onda birine kadar indirilebilir.
Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez ve bunların yerine 647 sayılı Cezaların
İnfazı Hakkındaki Kanunun 4 ncü maddesinde belirtilen ceza ve tedbirler
uygulanamaz.
Bu maddede suç sayılan eylemlerin işlenmesinden dolayı sebebiyet
verilen zararların tazminine ayrıca hükmolunur.
Görenek ve geleneklere göre asılacak kâğıt, pano, pankart, bant
ya da benzerleri bu madde hükümleri dışındadır.
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri
Hakkındaki Kanun hükümleri saklıdır." .İ
2- 13.7.1965 günlü, 647 sayılı Cezaların infazı Hakkında
Kanun'un ilgili 4. ve 6. maddeleri de şöyledir:
"Madde 4- Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalar, suçlunun
kişiliğine, sair hallerine ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre mahkemece,
1. Kabahatlerde beher gün kargılığı 50 ilâ 100 lira hafif,
cürümlerde 100 ilâ 200 lira hesabıyla ağır para cezasına,
2. Aynen iade veya tazmine,
3. Altı ayı geçmemek üzere bir eğitim veya islâh kurumuna devam
etmeye,
4. Bir yılı geçmemek kaydıyla muayyen bir yere gitmekten, bazı
faaliyetleri veya meslek ve sanatı icradan men'e,
5. Her nev'i ehliyet ve ruhsatnamenin bir aydan bir yıla kadar
muvakkaten geri alınmasına,
Çevrilebilir.
Suç tarihinden önce, para cezasına veya tedbire çevrilmiş olsa
dahi, hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm edilmemiş olanlar hakkında, hükmolunan
otuz güne kadar (otuz gün dahil) hürriyeti bağlayıcı cezalarla, suç tarihinde
18 yaşını ikmal etmemiş olanların mahkûm edildikleri kısa süreli hürriyeti
bağlayıcı cezalar yukarıki bentlerde yazılı ceza veya tedbirlerden birine
çevrilir.
Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hürriyeti bağlayıcı ceza
uzun süreli de olsa fail hakkında bu maddenin ilk fıkrasının (1) numaralı bendi
hükmü uygulanabilir.
Uygulamada asıl ceza, bu madde hükümlerine göre para cezasına
veya tedbire çevrilen hürriyeti bağlayıcı cezadır.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaları, birinci fıkranın 2, 3,
4 ve 5 numaralı bentlerinde yazılı tedbirlerden birine çevrilmiş
olanlardan tedbir hükümlerini Cumhuriyet Savcılığınca yapılan tebligata rağmen
30 gün içerisinde yerine getirmeyenler veya hükmün gereklerine aykırı hareket
edenlerin tedbire çevrilmiş olan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezalarının,
tedbir hükümlerine muhalefetlerinin derecesine göre kısmen veya tamamen
infazına veya infaz olunmamasına hükmü veren mahkemece karar verilir.
Tedbire ilişkin hükümlere muhalefet, haklarında ikinci fıkra
hükmü uygulanmış olanlar tarafından vukubuldukta; tedbir, hükmü veren mahkemece
birinci fıkrada yazılı esaslar dairesinde para cezasına çevrilir.
Kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezasını,
hükümde taksit öngörülmüş ise taksit süreleri, aksi halde 5 inci maddenin 8
inci fıkrasında yazılı süreler içerisinde ödemeyenlerin işbu cezaları
mahkemece, hükümde bir günlük hürriyeti bağlayıcı ceza ne miktar para cezasına
karşılık tutulmuş ise aynı miktar üzerinden hürriyeti bağlayıcı cezaya
çevrilir.
Tedbir hükümlerinin yerine getirilmesi hükümlünün ihtiyarında
olmayan sebepler yüzünden imkânsız hale gelmişse hükmü veren mahkemece bu
tedbir yerine başka bir tedbire hükmolunur.
Bu madde hükümleri, sırf askerî suçlar ile askerî disiplin
suçları ve birinci fıkranın 3 ve 4 numaralı bendi hükümleri de subaylar, askerî
memurlar ve astsubaylar hakkında uygulanmaz."
"Madde 6- Adliye mahkemelerinde para cezasından başka bir
ceza ile mahkûm olmayan kimse, işlediği bir suçtan dolayı ağır veya hafif para
veya 6 aya kadar ağır hapis veya bir yıla kadar hapis veya hafif hapis
cezalarından biri ile mahkûm olur ve geçmişteki haliyle ahlâki temayüllerine
göre cezasının ertelenmesi, ileride cürüm işlemekten çekinmesine sebep olacağı
hakkında mahkemece kanaat edinilirse, bu cezanın ertelenmesine hükmolunabilir.
Bu hâlde ertelemenin sebebi hükümde yazılır.
Fiilin işlendiği zamanda 15 yaşını bitirmemiş küçüklerin mahkum
oldukları ağır hapis cezası iki seneden, hapis ve hafif hapis cezası üç
seneden; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını ikmal etmemiş olanlar ile 70
yaşına varmış ihtiyarların mahkûm oldukları ağır hapis cezası bir seneden,
hapis veya hafif hapis cezası iki seneden fazla olmadığı hallerde de yukarıdaki
fıkra hükümleri uygulanabilir.
Bazı suçlara ilişkin cezalar ile askerî suçlar ve disiplin
suçlarına ilişkin cezaların ertelenemeyeceğine dair özel kanun hükümleri
saklıdır."
B) Dayanılan Anayasa kuralları:
"Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve
Başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve
sosyal bir hukuk devletidir."
"Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce,
felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamaz."
"Madde 14- Herkes, yaşama, maddî ve mânevi varlığını
geliştirme haklarına ve kişi hürriyetine sahiptir.
Kişi dokunulmazlığı ve hürriyeti, kanunun açıkça gösterdiği
hallerde, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça kayıtlanamaz.
Kimseye eziyet ve işkence yapılamaz.
İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan ceza konulamaz."
"Madde 33- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan
kanunun suç saymadığı bir fiilinden dolayı cezalandırılamaz.
Cezalar ve ceza tedbirleri ancak kanunla konulur.
Kimseye, suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan
cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Kimse, kendisini veya kanunun gösterdiği yakınlarını suçlandırma
sonucu doğuracak beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsîdir.
Genel müsadere cezası konulamaz."
"Madde 132- Hakimler, görevlerinde bağımsızdırlar;
Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdani kanaatlarına göre hüküm verirler.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge
gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclislerinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi
bir beyanda bulunulamaz. Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme
kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir
suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez."
IV.
İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca Şevket
Müftügil, Rüştü Aral, Osman Tokcan, Muammer Yazar, Adil Esmer, Nihat
O.Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin Karamüstantikoğlu, Kenan Terzioğlu,
Orhan Onar, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent Olçay, Yılmaz
Aliefendioğlu ve Yekta Güngör Özden'in katılmalarıyla 25.9.1980 gününde yapılan
ilk inceleme toplantısında sınırlama konusu üzerinde durulmuştur:
Anayasanın değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27.
maddelerine göre, mahkemeler, ancak bakmakta oldukları davada uygulanacak yasa
kurallarının Anayasaya aykırı olduğu itirazında bulunabilirler. İncelenmekte
olan itirazda, bu yola başvuran Mahkeme, Türk Ceza Yasasının değişik 536.
maddesinin altıncı fıkrasını Anayasaya aykırı görmüş ve iptalini istemiştir.
Anılan fıkra, sözü geçen maddenin ilk dört fıkrasında yazılı cezalar ile ilgili
bir kural taşımaktadır. Bu halde, bakılmakta olan davada, maddenin ilk dört
fıkrasından hangisi uygulanacaksa, itiraz konusu altıncı fıkra da, o fıkra
yönünden uygulanacak demektir.
Ceza Yargılamaları Yöntemi Yasasının 257/1. maddesine göre,
"hükmün mevzuu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden
ibaret" olacağından, davada uygulanacak kuralın saptanması için eylemin
iddianamede nitelendirilme biçimine bakmak gerekmektedir. x
İddianamede eylem: "... ilçe merkezi Musabey caddesinde,
gece saat 22.00 sularında, kamuya açık ve herkes tarafından görülebilecek
şekilde ve oturulan binaların duvarlarına; "ÜGD", "MSP",
"MHP" ve "TEK YOL İSLAM" sloganlarını, elinde bulunan yeşil
renkli yağlıboya ile yazmak biçiminde belirtilmiştir.
Belirtilen bu eylem, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
birinci fıkrasında nesnel öğeleri gösterilen suçu oluşturmaktadır. Gerçekten,
sözü geçen madde tüm olarak incelendiğinde, suçun nesnel öğelerinin yalnız
birinci fıkrada gösterildiği, öteki fıkralarda bu yönden birinci fıkraya
göndermede bulunulmakla yetinildiği görülmektedir. Bu nedenle, dolaylı da olsa,
öteki fıkraları birinci fıkradan bağımsız saymaya olanak yoktur.
Öte yandan, dava konusu suç, birinci fıkrada belirlenen ilân
yerleri dışında ve ayrıca herkes tarafından görülebilecek bir yerde işlenmiş
olduğundan, anılan maddenin ikinci fıkrasına uygun düşmekte ve esasen kamu
davası da bu fıkraya dayanılarak açılmış bulunmaktadır.
Böylece, bakılmakta olan davada Türk Ceza Yasasının 536.
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uygulanabileceğinden, altıncı fıkranın
tümüne ilişkin itirazın, "birinci" ve "ikinci" sözcükleri
ile sınırlı olarak incelenmesi gerekmektedir.
Bu nedenlerle ve "dosyanın eksiği bulunmadığından, işin
esasının 1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 12.6.1979 günlü, 2248
sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı fıkrasında geçen
"birinci" ve "ikinci" sözcükleri ile sınırlı olarak
incelenmesine, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N.Tanyıldız, Bülent Olçay ve Yekta
Güngör Özden'in "incelemenin yalnızca itiraz konusu altıncı fıkrada geçen
(ikinci) sözcüğü ile sınırlı olarak yapılması gerektiği" yolundaki
karşıoylarıyla ve oyçokluğuyla" karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ:
İşin esasına ilişkin rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ve
ekleri, itiraz konusu yasa hükümleri ile Anayasaya aykırılık savına dayanak
tutulan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili yasama belgeleri ve öteki metinler
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
İtirazcı Mahkeme, Türk Ceza Yasasının değişik 536. maddesinin
altıncı fıkrasının iptalini istemektedir. Bu fıkra birbirinden ayrı şu iki
kuralı içermektedir:
1- Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralardaki suçlardan
dolayı hükmolunacak cezalar ertelenemez,
2- Bu fıkralardaki suçlardan dolayı hükmolunacak cezalar yerine
647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkındaki Yasanın 4. maddesinde belirtilen ceza ve
tedbirler uygulanamaz.
İtirazcı Mahkeme, bu iki kuralı da, Anayasanın 2., 12., 14., 33.
ve 132. maddelerine aykırı görmektedir. Oysa, Anayasa Mahkemesinin daha önce
aynı nitelikteki başka bir itiraz nedeniyle verdiği 29.4.1980 günlü, Esas:
1979/37, Karar: 1980/26 sayılı kararında (Resmî Gazete, Gün: 23.8.1980, Sayı:
17084) belirtildiği gibi, itiraz konusu fıkra kuralının Anayasaya aykırı bir
yönü yoktur. O kararda, Anayasanın 2., 12. ve 33. maddeleri açısından yapılan
incelemeye ilişkin gerekçeler burada da geçerlidir. Bunların yinelenmesine
gerek görülmemiştir.
Ancak, incelenmekte olan bu işte itiraz ayrıca, Anayasanın 14.
ve 132. maddelerine de dayandırılmıştır. Gerçi sözü edilen önceki Anayasaya
uygunluk denetimi, kuşkusuz, Anayasanın ayrıntısız her kuralı gözetilerek
yapılmışsa da, itiraz konusu yasa kuralının, Anayasanın belirtilen maddeleri
karşısındaki durumunu da belirlemekte yarar vardır:
Konuya, Anayasanın 14. maddesinin son iki fıkrasında yer alan
"kimseye eziyet ve işkence yapılamaz", "insan haysiyeti ile bağdaşmayan
ceza konulamaz" kuralları açısından yaklaşıldığı takdirde, itiraz konusu
kuralın, anılan Anayasa kurallarına da aykırı düşen bir yanı bulunmadığı açıkça
ortadadır.
Öte yandan, Anayasanın 132. maddesi uyarınca, "hâkimler...
Anayasaya, kanuna, hukuka ve vicdanî kanaatlarına göre hüküm"
vereceklerinden, itiraz konusu altıncı fıkranın uygulanmasıyla Anayasanın bu
buyruğu yerine getirilmiş olmaktadır.
Özetlenirse, Yasa koyucunun toplumsal bir bunalım döneminde,
kamu yararıyla ilgili takdirinin bir ürünü olan itiraz konusu yasa
kuralının Anayasaya aykırı bir yönü bulunmadığından, itirazın reddine karar
verilmelidir.
VI- SONUÇ:
1.3.1926 günlü, 765 sayılı Türk Ceza Yasasının 12.6.1979 günlü,
2248 sayılı Yasa ile değişik 536. maddesinin altıncı fıkrası hükmünün, aynı
maddenin birinci ve ikinci fıkraları yönünden Anayasaya aykırı olmadığına ve
itirazın reddine,
4.12.1980 gününde ve oybirliğiyle karar verildi.
|
|
|
Başkan
Şevket Müftügil
|
Başkanvekili
Ahmet H. Boyacıoğlu
|
Üye
Ahmet Salih Çebi
|
|
|
|
Üye
Muammer Yazar
|
Üye
Adil Esmer
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
|
|
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
Üye
Kenan Terzioğlu
|
|
|
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
|
|
|
Üye
Bülent Olçay
8.1.1981 günü vefat ettiğinden imza ettirilemedi.
|
Üye
Yılmaz Aliefendioğlu
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY YAZISI
Aynı doğrultudaki sınırlama kararlarıyla ilgili karşıoy
yazılarında da belirtildiği gibi, işin esasına ilişkin incelemenin Türk Ceza
Yasasının 12.6.1979 günlü, 2248 sayılı Yasayla değişik 536. maddesinin altıncı
fıkrası yönünden sınırlandırılmasında, bu fıkranın kapsam ve niteliği üzerinde
durulması gerekmektedir.
Türk Ceza Yasasının 536. maddesinin altıncı fıkrası hükmünün,
aynı maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarına göre ceza tayin
edildikten sonra uygulama alanına girdiğinde kuşku yoktur. Böyle olunca,
sınırlama yapılırken, altıncı fıkra hükmünün, bakılmakta olan davada, 536.
maddenin birinciden dördüncüye kadar ki fıkralarından hangisine göre tayin
edilecek ceza yönünden uygulanabileceğinin saptanması zorunlu bulunmaktadır.
Her ne kadar maddenin birinci fıkrası, daha sonraki fıkralarda
yer alan suçların maddi öğelerini de içermekte ise de, olayda, sanığa
verilebilecek ceza yalnızca ikinci fıkrada gösterilen cezalardan oluşacağı
cihetle, altıncı fıkra yönünden yapılacak incelemenin, koşulları kesinlikle
gerçekleştiğinde ceza tayinine esas alınacak ikinci fıkra ile sınırlı
tutulmasında yasal zorunluluk vardır.
Gerçekten, altıncı fıkraya ilişkin inceleme birinci fıkrayı da
kapsayacak genişlikte tutulacak olursa, verilecek karar, olayda ceza tayini
yönünden uygulanması söz konusu olmayan birinci fıkrayı da etkileyecektir. Bu
durumu, Anayasanın değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27.
maddeleri hükümleriyle bağdaştırılması kanımızca olanaksızdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, "İlk inceleme" sonunda
verilen karara katılamıyoruz.
|
|
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|