ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1980/28
Karar sayısı:1980/45
Karar günü:1/7/1980
Resmi Gazete
tarih/sayı:3.10.1980/17124
İPTAL DAVASINI AÇAN : Cumhurbaşkanı,
İPTAL DAVASININ KONUSU : 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı
"T.B.M.M. Eski Üyeleri Hakkında Kanun"un Anayasanın 12. maddesinin
ikinci fıkrası hükmüne aykırı olduğu 1/4/1980 gününde, 549 sıra numarasına
kaydı yapılan 31/3/1980 günlü dava dilekçesiyle öne sürülerek iptaline karar
verilmesi istenmiştir.
III- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyannca, Şevket
Müftüğil, Ahmet H. Boyacıoğlu, Osman Tokcan, Rüştü Aral, Ahmet Salih Çebi,
Muammer Yazar, Adil Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu, Nahit Saçlıoğlu, Hüseyin
Karamüstandikoğlu, Kenan Terzioğlu, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız, Bülent
Olçay ve Yekta Güngör Özden'in katılmalarıyla 15/4/1980 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında : Dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının
incelenmesine oybirliğiyle karar verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ :
İşin esasına ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen yasa,
Anayasa'ya aykırılık iddiasına dayanak olarak gösterilen Anayasa kuralları,
bunlara değin gerekçeler ve başka yasama belgeleri ve konu ile ilgili öteki
metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A) BİÇİM YÖNÜNDEN İNCELEME :
22/4/1962 günlü, 44 sayılı "Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu
ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun" un 28. maddesi, Anayasa Mahkemesini,
istemin konusuyla bağlı tutmasına karşın, istemin gerekçesiyle bağlamamıştır.
Dava dilekçesinde öne sürülmemiş olmakla birlikte, yasanın sözü
edilen bu hükmü gereğince, aşağıdaki konular üzerinde durulmuştur.
Tutanak Dergilerinin incelenmesinde, birisi iptali istenen
yasadan önce, ötekisi ise sözü edilen yasanın görüşülmesi sırasında oluşan iki
durum göze çarpmaktadır. İşin kolaylıkla anlaşılıp konuya yaklaşılabilmesi
bakımından, ilk olarak iptali istenen yasadan önceki aşamada oluşan durumun ele
alınması, arkasından da yasanın görüşülmesi sırasında ortaya çıkan olgular
üzerinde durulması yerinde bulunmuştur.
a) İptali istenen yasadan önceki işlemler :
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu İdare Amirleri, 1974
yılında, "T.B.M.M. eski üyeleri hakkında kanun teklifi" adı altında,
üç maddeden oluşan ortak bir öneri vermişlerdir.
Teklifin "Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyeleri
dokunulmazlık, yasama, ödenek ve yolluk genel kurul ve parti grupları
toplantılarına girme hakları dışında kalan ve T.B.M.M. üyelerine kanunlar,
kararnameler ve yönetmeliklerle tanınan haklardan yararlanırlar."
yolundaki 1. maddesi Millet Meclisi Anayasa komisyonunca "13/12/1960 tarih
ve 157 sayılı Kanunla teşkil olunan Temsilciler Meclisi Üyeleri ile Türkiye
Büyük Millet Meclisi eski üyeleri dokunulmazlık, yasama, ödenek ve yolluk,
genel kurul, komisyon ve parti grupları toplantılarına girme hakları dışında
kalan ve T.B.M.M. üyelerine kanunlar, kararnameler ve yönetmeliklerle tanınan
bütün haklardan yararlanırlar.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 68 inci. maddesinde yer alan,
kamu hizmetlerinden yasaklanma veya kesin hüküm giymiş olma nedenleriyle
seçilme yeterliğini kaybetmiş olanlar, bu haklardan yararlanamazlar."
biçiminde değiştirilmiş, bu metin, Millet Meclisi Genel Kurulunca 2/5/1974,
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca da 30/5/1974 günlerinde görüşülerek kabul
edilmiş ve yasalaşmıştır.
1824 Sayıyı alan bu Yasayı, Cumhurbaşkanı, Anayasa'nın 93.
maddesi uyarınca bir daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine geri
göndermiştir.
Cumhurbaşkanının 7/6/1974 günlü, 4 - 624 sayılı yazısına eklenen
geri gönderme gerekçesi şöyledir :
"Gerekçe
Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının kabulü ile sona ermiş bulunan
Temsilciler Meclisi Üyeleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyelerinin,
dokunulmazlık, yasama, ödenek ve yolluk, genel kurul, komisyon ve parti
grupları toplantılarına girme hakları dışında kalan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyelerine, kanunlar, kararnameler ve yönetmeliklerle tanınan bütün
haklardan yararlanmaları, kanunda öngörülmesi itibariyle, öncelikle,
yararlanacakları bu hakların neden ibaret olduğu araştırılmış ve neticede :
a) Devlet Demiryollarından parasız, Denizcilik Bankasına ait
vapurlardan iç hatlarda keza parasız, dış hatlarda % 25 - 35, Türk Hava
Yollarından % 50 indirimli seyahat;
b) Telefonlarda tercih ve % 60 indirimli tarife uygulanması;
c) Dış ülkelerde gezilerde diplomatik pasaport verilmesi;
d) Öğrenim derecesi ne olursa olsun iki yılda bir derece
ilerlemesi ve l inci derecenin son kademesine kadar yükselme;
e) Şahsı ve bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri için yurt içi
ve yurt dışında tedavi ve buna ilişkin çeşitli sıhhî malzeme yardımı; imkânı
sağlandığı tespit edilmiştir.
Bu durum sade vatandaşlar ve Devlet memurları ile velev bir
dönem olsun, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği yapmış olan vatandaşlar
arasında, ikinciler lehine bir ayrıcalık yaratacağı gibi, Hazine ve İktisadi
Devlet Teşekkül ve müesseselerine de büyük külfetler tahmil edeceğinden Kanunun
bir kere daha Yüksek Meclislerde görüşülüp incelenmesi uygun mütalâa
edilmiştir."
Cumhurbaşkanınca geri gönderilen yasa, Millet Meclisi Anayasa
Komisyonunca 26/1/1978 gününde, Millet Meclisi Genel Kurulunca da 8/2/1978
günlü Birleşimde görüşülerek olduğu gibi kabul edilmiştir.
Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonunun, teklifin
reddini öneren 28/2/1978 günlü raporu ise, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca
20/4/1978 günlü Birleşimde kabul edilerek teklifin reddine karâr verilmiştir.
Cumhuriyet Senatosundan dönen teklif, Millet Meclisi Başkam
tarafından 25/4/1978 gününde, Millet Meclisi Anayasa Komisyonuna havale
edilmişse de hiç bir işlem görmemiş ve gündeme alınmamıştır.
Bu kez Millet Meclisi İdareci Üyeleri, iptali istenen yasaya
ilişkin olan önergeyi Millet Meclisi Başkanına sunmuşlardır.
Açıklanan bu durum nedeniyle iptali istenen yasanın biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı düşüp düşmediği, başka bir deyişle, Cumhurbaşkanınca
Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderilen 1824 sayılı Yasanın yeniden
yasalaşamamış olmasının 2254 sayılı Yasanın iptalini gerektirip gerektirmediği
yönleri üzerinde, durulmalıdır.
l- Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 günlü, 1979/22-45 sayılı
kararında da açıklandığı gibi (11/5/1980 günlü, 16985 sayılı Resmî Gazete),
yasaların yapılışına ilişkin Anayasa ve İçtüzük kuralları, Yasama Meclislerine,
Anayasa'nın ya da içtüzüklerin öngördüğü biçimde yapılmış bir istem (yasa
tasarısı veya teklifi) yokken, yasa koyma ya da yasalar üzerinde değişiklik
yapma yetkisi vermemiştir. Başka bir anlatımla, Yasama Meclislerinin yasa
koymak, değiştirmek ve kaldırmak yetkileri, ancak yöntemine göre yasa tasarısı
veya teklifi verilmesi koşuluyla kullanılabilir. Cumhurbaşkanının Anayasa'nın
93. maddesi uyarınca bir yasa hakkında geri gönderme yetkisinin kullanılması, o
konuda tıpkı bir yasa tasarısı veya teklifi yapılmışçasına, Yasama
Meclislerinin o yasayı yeniden görüşmesi durumunu ortaya çıkarır. Millet
Meclisi İçtüzüğünde, Cumhurbaşkanınca geri gönderilen yasaların nasıl
görüşüleceği konusunda bir hüküm bulunmaması, bunların yasa tasarısı veya
teklifleri gibi görüşülmesi gereğini ve sonucunu ortaya koyar. Nitekim
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 71. ve 84. maddelerinde, "Cumhurbaşkanınca
iade olunacak kanunlar" ve "Cumhurbaşkanı tarafından iade edilen bir
kanun" dan söz edilmesi de bu sonucu doğrulamaktadır. Çünkü Yasama
Meclislerince kabul edilerek yasalaşan ve yayımlanması gereken metinler,
Cumhurbaşkanınca Anayasa'nın 93. Maddesindeki yetki kullanılarak bir daha
görüşülmek üzere geri gönderilmişse, o metnin, bu işlemden sonra ve her evrede
yasa niteliğini koruduğundan söz edilemez. Cumhurbaşkanının geri gönderme
yetkisini kullanması üzerine o yasama belgesi, artık yasa olma niteliğini
yitirmekte, tıpkı yasa tasarıları ve tekliflerinde olduğu gibi, yeniden
görüşülmesi gereken bir belge durumuna dönüşmektedir. Anayasa'nın 93.
maddesindeki "... geri gönderilen kanunu yine kabul ederse" ve
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünde "Cumhurbaşkanınca iade olunacak
kanunlar" veya "Cumhurbaşkanı tarafından iade edilen bir kanun"
deyimlerinden, metnin bu evrede de yasa niteliğinde olduğu ve bu niteliğini
koruduğu yolunda bir anlam çıkarmaya olanak yoktur. Anayasa'da ve İçtüzük'te
yer alan bu deyimler, belgenin, yetkinin kullanıldığı andaki niteliğini
belirtmek açısından değer taşırlar. Bu sözcüklerden, belgenin geri gönderme
yetkisinin kullanılmasından sonra da yasa niteliğini koruduğu yolunda bir anlam
çıkarılması olanaksızdır.
Açıklanan bu durum karşısında, 1824 sayılı Yasanın
Cumhurbaşkanınca geri gönderilmesi üzerine, bu metnin yasa olduğu görüşünden
hareketle Millet Meçlisi Anayasa komisyonunda bekletilerek, aynı konuda verilen
başka bir yasa önerisinin yasalaştırılması sonucu Cumhurbaşkanına Anayasa'nın
93. maddesiyle tanınan geri gönderme yetkisinin etkisiz bırakılacağından ve
buna bağlı olarak "bir daha görüşülmek üzere" biçiminde açıklanan
anayasal buyruğun da engellenmiş olacağından söz edilemez.
2- Kaldı ki, 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 28. Maddesi
uyarınca Anayasa Mahkemesi, iptal davasının konusu ile bağlıdır. Cumhurbaşkanı,
25/12/1979 günlü, 2254 sayılı Yasanın Anayasa'ya aykırılığını ileri sürmüş ve
bu nedenle iptalini istemiştir. Anayasa Mahkemesi, iptal isteminin gerekçesiyle
bağlı olmamakla birlikte, iptali istenen yasanın anlamını, kapsamını ve
içeriğini saptarken, başka yasama belgeleri üzerinde de inceleme ve
araştırmalar yapma yetkisine sahip ise de, hemen açıklamak gerekirki, Anayasa
Mahkemesinin bu konudaki incelemesini, Anayasa'ya uygunluk denetimi biçiminde
görmeye ve göstermeye olanak yoktur. Cumhurbaşkanının geri göndermesi üzerine,
Millet Meclisi Genel Kurulunca olduğu gibi kabul edilen ve Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunca da reddedilerek Millet Meclisi Anayasa Komisyonunda
bekletilmekte olan bir yasama belgesinin, geçerli olup olmadığını ve böyle bir
bekletmenin Anayasa'ya uygun düşüp düşmediğini, bu davada, Anayasa Mahkemesinin
inceleyerek karara bağlaması, her şeyden önce yasanın sözü edilen 28.
maddesindeki ilke ile bağdaşmaz.
Yeri gelmişken şu yöne de kısaca değinmekte yarar görülmüştür .
Cumhurbaşkanının uygun bulmadığı bir yasa metnini bir daha
görüşmek üzere parlamentoya geri göndermesi ve orada o metnin görüşmesiz bekletilmesi
durumunda, Anayasa'nın 93. Maddesindeki Cumhurbaşkanına tanınan yetkinin
işlemez hale geleceği ve ayrıca bir daha görüşme yolundaki buyruğun önemli
derecede ihlâl edilmiş olacağı biçimindeki düşüncelere de katılmaya olanak
yoktur. Anayasa Mahkemesinin 18/12/1979 günlü, 1979/22-45 sayılı kararında da
değinildiği gibi. 93. maddedeki "...uygun bulmadığı..." biçimindeki
deyimler, yerindeliği belirtmektedir ve geniş anlamda kullanılmıştır.
Cumhurbaşkanı, Anayasa'da belirlenen ayrık durumlar dışındaki geri gönderme
yetkisini, Anayasa'ya uygun olmamayı da kapsamak üzere, ülkenin ve ulusun
yararlarıyla bağdaşmadığı kanısına vardığı ya da bu konuda kuşkuya düştüğü
yasalar hakkında gerekçesini de göstermek koşuluyla kullanabilecektir. Daha
açık bir anlatımla Cumhurbaşkanı, yayımlanmasını yerinde bulmadığı, ulusun ve
ülkenin yararına görmediği bir yasayı, bir daha görüşülmek üzere geri
göndermekle o yasanın uygulama alanına konulmasını engellemiş olmaktadır. Geri
gönderilen bu metnin bekletilmekte olmasını, Cumhurbaşkanının yetkisini
engelleyen bir tasarruf biçiminde değil, tam tersine, kullanılan yetkiye uygun
düşen ve o doğrultuda yapılmış bir işlem olarak görmek ve değerlendirmek
gerekir.
3- Bu konuda son olarak şu yönün de açıklanmasında yarar
görülmüştür. Yasama Organında bir yasa tasarısı veya teklifi varken ya da
Cumhurbaşkanınca Anayasa'nın 93. maddesi uyarınca bir yasa için geri gönderme
yetkisinin kullanılmış olması durumunda, Türkiye Büyük Millet Meclisine aynı
konuda yeni yasa tasarısı veya teklifi verilmesini ve bunların görüşülmelerini
engelleyen bir kural Anayasa'da ve İçtüzüklerde yer almış değildir.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle, 25/12/1979 günlü, 2254
sayılı Yasayı sakatlayan ve biçim yönünden onun iptalini gerektiren Anayasa'ya
aykırı bir durumun varlığı söz konusu edilemez.
Rüştü Aral, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız ve Bülent
Olçay bu görüşe katılmamışlardır.
b) 2254 sayılı Yasanın görüşülmesi sırasındaki işlemler :
İptali istenen yasanın Cumhuriyet Senetosu Genel Kurulunda,
25/127]979 günlü, 17. Birleşimde yapılan görüşmede Cumhuriyet Senatosu
içtüzüğünün 59. maddesi hükmüne karşın Hükümet adına temsilci bulundurulmamış,
ayrıca teklif sahibi Millet Meclisi Üyesi ve İdare amiri hazır bulundurularak
görüşmeler sonuçlandırılmıştır.
l- Cumhuriyet Senatosu Genel Kuruluna teklif sahibi idare
amirinin katılması Genel Kurulda hazır bulunmaktan öte bir anlam
taşımamaktadır. Başka bir anlatımla, bu milletvekili teklif sahibi olarak Genel
Kurulda söz almış ve önerisini açıklamış değildir. Anayasa'nın 91. maddesinin
son fıkrasının, teklif sahiplerinin kendi önerilerini her iki meclisin ancak
ilgili komisyonlarında savunabileceklerini öngördüğü görüşü bir varsayım olarak
benimsense bile, bu olayda öneri sahibine söz verilmiş olmadığından, Anayasa'nın
91. maddesine aykırı bir durumun oluştuğu da düşünülemez.
2- Görüşmelerde Hükümet temsilcisinin bulundurulmaması içtüzüğe
aykırı düşmekte ise de, her İçtüzük kuralına aykırılığın aynı zamanda
Anayasa'ya aykırılığı da oluşturacağından söz edilemez. Nitekim Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında ve sözgelimi 17/10/1972 günlü, 1972/16-49
sayılı kararında (Kararlar Dergisi, Sayı 10, Sayfa 534) "Anayasa'nın 85.
maddesinin birinci fıkrası hükmü uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Meclisler çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre
yürütmek durumundadırlar. Anayasa'nın bu hükmünden İçtüzük hükümlerine Yasama
Meclislerince uyulmamış veya bu hükümlerin yanlış uygulanmış olmasının kanunu
kesin olarak Anayasa'ya aykırı duruma getireceği anlamı çıkarılamaz. Nitekim bu
görüş 6/4/1972 günlü, 13/ 18 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında, içtüzüklerin
biçimine ilişkin tüm hükümlerinin aynı önem derecesinde bulunduğu düşünülemez.
Bunların arasında Yasama Meclisince verilen kararın geçerliği üzerinde etkili
olabilecek nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi, ayrıntı sayılabilecek nitelikte
olanlar da vardır. Birinci kümeye girenlere aykırı tutumun iptal nedenini
oluşturacağını, buna karşılık öteki biçim kurallarına uymamanın iptali
gerektirmeyeceğini kabul etmek yerinde olur. Anayasa'da gösterilmeyen ve yalnız
İçtüzükte bulunan biçim kuralları arasında böyle bir ayırım yapılması
zorunludur. Çünkü İçtüzüklerdeki biçim kurallarına aşırı bağlılık Yasama
Meclislerinin çalışmalarını gereksizce aksatır. İçtüzük hükümlerine aykırı
düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni sayılacağı sorunu, uygulanacak
İçtüzük hükümlerinin önemine ve niteliğine göre çözülecek ve incelemeleri
sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip saptanacak bir konudur."
biçiminde görüşünü belirtmiş bulunmaktadır.
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulundaki görüşmelerde Hükümet
Temsilcisinin bulundurulmamasının, Meclisin iradesini açıklamasına engellik
ettiği ya da onu sakatladığı düşünülemez. Bu durumda da Anayasa'ya biçim
yönünden bir aykırılık yoktur.
B) Öz yönünden inceleme :
l- Anayasa'ya uygunluk denetimine geçilmeden önce, İçtüzüklerde
yer alan bu konudaki kuralların ve bunlara ilişkin gerekçelerin incelenmesinde
ve ayrıca yasa ile İçtüzük ilişkileri üzerinde durulmasında yarar görülmüştür.
a) Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyeleri hakkındaki kurala,
5/3/1973 günlü, 584 sayılı Millet Meclisi içtüzüğünün 143. maddesinde yer
verildiği görülmektedir.
Millet Meclisi İçtüzüğü teklifinde böyle bir kural yer
almamıştır. Millet Meclisi Anayasa Komisyonu, teklife, 143. madde olarak
"T.B.M.M. eski üyeleri, genel kurul, komisyon ve parti grup toplantıları
dışında Meclisin diğer kısımlarına girebilirler ve Meclis Kitaplığından
faydalanabilirler." metnini eklemiştir. Komisyon raporunda, 143. madde için,
"T.B.M.M. eski üyeleri hakkında rnevcut uygulama hususunda İçtüzükte
sarahat mevcut değildir. Böyle bir sarahati getirmek maksadiyle 143 üncü madde
yeni olarak tanzim edilmiştir." yolunda bir gerekçeye yer verildiği
görülmektedir.
Sözü edilen İçtüzük önerisinin Millet Meclisi Genel Kurulunda
görüşülmesi sırasında, Millet Meclisi İdare Amirleri, 143. maddenin
"Seçimle milletvekilliği sona eren Millet Meclisi eski üyeleri, yasama,
ödenek ve yolluk ,genel kurul, parti grup toplantılarına girme hakları dışında
kalan ve Millet Meclisi üyelerine tanınan haklardan yararlanırlar."
biçiminde değiştirilmesi için bir önerge vermişlerdir. Millet Meclisi Anayasa
Komisyonu önergeye katıldığını belirtmiş, kimi milletvekillerinin, bu metnin
hangi gerekçeye dayandığı, İçtüzüğün yalnız meclis çalışmalarını düzenleyebilip
bir yasa niteliği olmadığı ve bazı bakanlıkların kararlarıyla parlamenterlere
tanınmış olan hakların İçtüzükle yürütülme olanağı bulunup bulunmadığı
yolundaki sorularını da Anayasa Komisyonu Başkanı "Milletvekillerinin bir
takım kanunlardan doğmuş hakları vardır. Tabiatıyla, kanunlar, İçtüzüklere
hiyerarşik alanda üstün kaideler olduğu için, mevcut hükümleri İçtüzük hükmüyle
de değiştirmemiz mümkün değildir. O bakımdan, bahsettiğimiz haklar, İçtüzük dolayısıyla
milletvekillerine verilmiş olan haklardır. O ne ise, o çerçeve dahilinde olmak
kaydıyla bu husus komisyonumuzca kabul edilmiştir." biçiminde
yanıtlamıştır.
Bu konuşmadan sonra değişiklik önergesi kabul edilmiştir.
(M.M.T.D. Cilt 30, Dönem 3. Toplantı 4. Birleşim T: 12/12/1972, Birleşim : 22,
Sh, 368 - 370).
Sözü edilen 143. maddedeki "seçimle milletvekilliği sona
eren" deyiminin metinden çıkarılması için İdare Amirleri tarafından
verilen önergenin Millet Meclisi Genel Kurulundaki görüşülmesi sırasında kimi
milletvekillerinin sorularına, kürsüye gelen Millet Meclisi Anayasa Komisyonu
sözcüsü "Eski milletvekilleri, yasama, ödenek ve yolluk alma, genel kurul
ve parti grup toplantılarına girme hakkından başka diğer özlük haklarından,
tahsisen söyleyeyim, pasaport, sağlık ve vasıtalardan istifade gibi hususlardan
istifade edeceklerdir. Ancak, eşleri mevzuu ayrı bir mevzuat meselesi
olduğundan o ayrı tanzim edilecektir. Bir milletvekili, seçimden üç gün sonra
istifa etse de, bu haklardan istifade edecektir." yolunda karşılık vermiş
ve bu konuşmadan sonra önerge kabul edilerek 143. Madde bu günkü biçimini
almıştır. (M.M.T.D. Cilt 39, Dönem 3. Toplantı 4. Birleşim T. 14/6/1973,
Birleşim : 127, Sh, 65 - 71).
b) Öte yandan, Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 164. maddesine
(C) bendi olarak eklenmesi kimi Cumhuriyet Cenatosu üyelerince istenen
önergede, Genel Kurulca görüşülerek kabul edilmiş, böylece Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğünün 164. maddesine (C) bendi olarak, "Cumhuriyet Senatosu üyeliği
sona eren Cumhuriyet Senatosu eski üyeleri; yasama, ödenek ve yolluk, genel
kurul ve parti grup toplantılarına girme hakları dışında kalan ve T.B.M.M.
üyelerine tanınan bütün haklardan yararlanırlar." hükmü eklenmiştir
(C.S.T.D. Cilt II, Birleşim T. 30/5/1975, Birleşim: 70, Sh. 516-517).
c) Millet Meclisi Genel Kurulunun, 12/12/1972 günlü Birleşiminde
söz alan Anayasa Komisyonu Başkanı ile Millet Meclisi Genel Kurulunun 14/6/1973
günlü Birleşiminde konuşan Anayasa Komisyonu sözcüsünün açıklamaları arasında,
temelde kimi çelişkiler bulunmaktadır. Konuyu açmak gerekirse, Millet Meclisi
Anayasa Komisyonu Başkanının "...kanunlar İçtüzüklere hiyetarşik alanda
üstün kaideler olduğu için, mevcut hükümleri İçtüzük hükmüyle de değiştirmemiz
mümkün değildir. O bakımdan, bahsettiğimiz haklar, İçtüzük dolayısıyla
milletvekillerine verilmiş olan haklardır. O ne ise, o çerçeve dahilinde olmak
kaydıyla bu husus komisyonumuzca kabul edilmiştir." yolundaki açıklamasına
karşın, 14/6/1973 günlü Birleşimde bunun tersi öne sürülmüştür. Kimi çevrelerce
de benimsenen bu görüşe göre, Meclis İçtüzükleri, hukuksal normlar
hiyerarşisinde Anayasadan sonra ve fakat yasalardan önce gelmekte olup,
İçtüzüklerin bir konuyu hükme bağlamasından sonra ele alınacak husus, aynı
paralelde düzenleme getiren, yasalar değil, o yasaya dayanaklık eden
İçtüzüklerdir.
Dava, 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı Yasanın iptali istemiyle
açılmıştır. 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 28. maddesi Anayasa Mahkemesini
iptal isteminin konusuyla bağlı tuttuğundan, Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin
yukarıda sözü edilen maddeleri hükümlerinin, bu davada Anayasaya uygunluk
denetimi dışında bırakılması gerekmektedir. Bu bakımdan, burada yalnızca
yasalarla Yasama Meclisleri İçtüzüklerinin hiyerarşik ilişkileri üzerinde
durulmakla yetinilecektir.
Anayasanın 64. maddesi, "kanun koymak, değiştirmek ve
kaldırmak... Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkilerindendir..." kuralını
getirmekte, öte yandan 85. maddesinde de "Türkiye Büyük Millet Meclisi ve
Meclisler, çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre
yürütürler..." buyruğu yer almaktadır. İçtüzüklerin normlar hiyerarşisinde
Yasalardan üstün olduğu savı, Meclislerin çalışmalarını düzenleyen kuralların,
yani İçtüzüklerin bu çalışmalar sonucu ortaya çıkan metinlerden yani yasalardan
üstün olması gerekeceği düşüncesine dayandırılıyorsa bu görüşün yanlışlığı ve
tutarsızlığı ortadadır. Şöyle ki, Anayasa değişikliklerinde de Anayasada
gösterilen biçim kuralları dışında kalan ve yasaların yapılışına ilişkin
bulunan kuralların uygulanması 155. madde buyruğu gereğidir. Yukarıda
belirlenen görüş mantığı içinde konuya yaklaşılırsa, Anayasa değişikliklerinde
uygulanabilen, başka bir anlatımla uygulanması Anayasanın 155. maddesinin
buyruğu olan kimi içtüzük hükümlerinin, Anayasa değişikliklerinden de önce
geldiği ve hiyerarşi yönünden ondan üstü olduğu sonucuna varılması gerekir ki,
böyle bir görüşün tutarsızlığı ortadadır. Anayasa, İçtüzük düzenlemesiyle
güttüğü amacı açıkça belirtmektedir. Kaldı ki her Meclisin çalışmalarında
uyacağı ve uygulayacağı İçtüzüğü kendisinin yapmasına karşılık, yasalar,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin ürünüdürler. Cumhurbaşkanına Anayasanın 93.
maddesiyle tanınan yetkinin de İçtüzükler üzerinde işlemeyeceği göz önüne
alınırsa sorunun kendiliğinden bir sonuca bağlandığı görülür. Yasalardan üstün
olduğu, önceliği ve buyurucu niteliği bulunduğu öne sürülen içtüzük hükümlerine
karşın aynı konunun, 2254 sayılı Yasayla, ayrıca ve yeniden düzenlemesi de bu
yoldaki görüşlerin dayanıksızlığını açıkça ortaya koyacak niteliktedir.
25/12/1979 günlü, 2254 sayılı Yasanın Anayasaya uygunluğu
denetlenirken, bu yasa hükümlerine koşut ya da benzer olan içtüzük hükümleri
saptanmakla yetinilmiş, açılmış bir dava olmadığından, bunların Anayasaya
uygunluğu ya da aykırılığı, inceleme kapsamı dışında bırakılmıştır. Şu yönü de
belirtmek gerekir ki, bu hükümlerin iptali istenen yasadan önce Millet Meclisi
İçtüzüğünün 143, Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 164/c maddelerinde düzenlenmiş
olması, bu davada, Anayasa Mahkemesinin yetkilerini kullanmasına ve yasa
hükümlerini Anayasaya uygunluk denetiminden geçirmesine kesinlikle engellik
edemez.
2- Anayasanın 12. maddesinin ikinci fıkrası açısından inceleme :
Dava konusu kuralın sağlıklı bir biçimde Anayasaya uygunluk
denetiminden geçirilebilmesi için, Anayasa ve yasaların milletvekillerine ve
Cumhuriyet Senatosu üyelerine ne gibi haklar ve yetkiler tanıyıp hangi
kolaylıkları sağladığı ve bunların amaçları üzerinde kısaca durulmasında yarar
görülmüştür.
a) Demokratik Parlementer rejimlerde parlementonun ve özellikle
parlemento üyeliğinin taşıdığı büyük önemi açıklamaya gerek yoktur. Anayasanın
76. maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, bütün ulusun temsilcisi
olduğunu belirtmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri
bölgeyi ya da kendilerini seçenleri değil ulusu temsil etmekle görevlidirler.
Ulusun temsili ise, onun yararına olan yasama işlerinin yapılması ve yönetim
faaliyetlerinin, daha açık bir anlatımla icranın denetlenmesi yoluyla yerine
getirilebilir. Bu çok önemli işlevleri nedeniyle, Anayasa, parlemento
üyelerini, yasa teklif etme (Md:91), Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden,
Mecliste ileri sürdüğü düşüncelerden ve bunları Meclis dışında tekrarlama ve
açığa vurmaktan sorumlu tutulmama ve yasama dokunulmazlığı (Md : 79), ödenek ve
yolluk alma gibi kimi hak ve yetkilerle donatmıştır. Bundan başka, Türkiye
Büyük Millet Meclisi üyelerine, kimi yasalarla, örneğin 1042 sayılı Yasanın
15/12/1937 günlü, 3282 sayılı Yasayla değişik 25. maddesiyle Devlet
Demiryollarında parasız seyahat etme, 15/7/1950 günlü, 5682 sayılı Pasaport
Yasasının 13. maddesiyle "diplomatik pasaport" alma; kimi idari
kararlarla da, tercihli telefon kullanma, şehir içi ve şehirler arası telefon
konuşmalarında yüzde altmış, Devlet Hava Yollarının içtihatlarında yüzde elli,
Denizcilik Bankasına ait vapurlarla iç hatlarda yüzde yüz, dış hatlarda yüzde
yirmi beş ilâ yüzde otuzbeş indirimden yararlanma gibi ulusu temsil etme
görevinin gereği sayılabileceği ya da bu görevin yerine getirilmesini
kolaylaştıracağı düşüncesiyle bazı olanaklar sağlanmıştır.
Değinilen yasaların Anayasaya uygunluğunu bu davada denetlemek
ve idarî kararlar üzerinde yargısal denetim yapmak Anayasa Mahkemesinin görevi
dışında olmakla birlikte, bu haklarla yetkilerin ve görevin yerine
getirilmesini kolaylaştıran öteki olanakların, parlemento üyelerine
tanınmasının amacı, parlementerleri ayrıcalıklı bir duruma getirmek olmayıp,
tam tersine, ulusu, demokratik parlementer düzenin gereklerine uygun biçimde
temsil ve ona yolunca hizmet edilmesini ve bu ödevin, Anayasanın 77. maddesi
uyarınca içilen andın dışında hiç bir etki altında kalmadan ve bir kuşkuya da
kapılmadan onurlu biçimde yerine getirilmesini sağlamaktır.
b) 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı Yasanın 1. maddesi ise,
13/12/1960 günlü, 157 sayılı Yasayla kurulan Temsilciler Meclisi Üyeleriyle
Türkiye Büyük Millet Meclisi eski üyelerine, sağlık ve tedavi, ulaştırma
haberleşme ve pasaport konularında, yasaların, kararnamelerin ve
yönetmeliklerin Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine tanıdığı haklardan
yararlanma olanağını tanımakta ve Cumhurbaşkanı da, açtığı bu davada sözü geçen
yasanın Anayasanın 12. maddesinin ikinci fıkrası hükmüne aykırı olduğunu ileri
sürerek yasanın tümünün iptaline karar verilmesini istemiş bulunmaktadır.
13 Aralık 1960 günlü, 157 sayılı Yasa, (1924 tarih ve 491 sayılı
Teşkilâtı Esasiye Kanununun bazı hükümlerinin kaldırılması ve bazı hükümlerinin
değiştirilmesi hakkındaki 12 Haziran 1960 tarihli ve l sayılı Kanuna ek
"Kurucu Meclis Teşkili" hakkında Kanun) adını taşımakta ve bu yasanın
1. maddesi, Kurucu Meclisin, Milli Birlik Komitesi ile, bu yasaya göre
kurulacak olan Temsilciler Meclisi'nden oluşacağını kurala bağlamaktadır.
İptali dava edilen 2254 sayılı Yasanın 1. maddesinde yalnızca
"13/12/1960 tarih ve 157 sayılı Kanunla kurulan Temsilciler Meclisi
üyeleri..."nden söz edilmiş olması, Kurucu Meclisi oluşturan öteki
üyelerin dava konusu yasanın kapsamı dışında tutulduğunu göstermektedir. Bu yön
saptandıktan sonra Anayasa'ya aykırılığı dava edilen yasanın Anayasa'nın 48.,
42. ve dolayısıyla 2. maddeleriyle olan ilişkilerinin de gözden geçirilmesinde
yarar görülmüştür.
Bilindiği gibi, Anayasa'nın 48. ve 42. maddelerinde yer alan
hükümler, Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan "sosyal hukuk devleti"
ilkesini pekiştiren ve bu ilkenin gerçekleşmesi ereğini güden kurallar
durumundadır. Anayasa'nın 48. maddesi, herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip
olduğunu belirtmiş ve yurttaşların tümünün sahip olduğu bu hakkın yerine
getirilmesinin sağlanmasını da Devlete ödev olarak yüklemiştir.
"Herkes" sözcüğünün, Temsilciler Meclisi üyeleri ile Türkiye Büyük
Millet Meclisi eski üyeleri de içerdiği kuşkusuzdur. Anayasa'nın 53. maddesi
ise, Devletin bu ödevini, ancak ekonomik gelişme ve mali kaynaklarının
yeterliği ölçüsünde yapmakla yükümlü bulunduğunu belirtmektedir. Ne var ki
Yasama Meclislerindeki görüşmeler de göz önünde tutulduğunda, 2254 sayılı
Yasanın Temsilciler Meclisi üyeleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi eski
üyelerinin Anayasa'nın 48. ve 42. maddelerinin kapsamında bulunan durumlarını
düzenlemek amacıyla getirilmediği, güdülen amacın halen Yasama Meclisi üyesi
olmayan ve fakat bir zamanlar bu görevi yapmış eski parlemento üyelerini, ulusu
temsil etme görevini eylemli olarak sürdüren parlementerlere bu hizmetin gereği
olarak yasalarla veya öteki yollarla sağlanmış hak, yetki ve kolaylıkların bir
bölüğünden yaralandırarak parlementonun yeni ve eski üyeleri arasında bu
konularda eşdeğerde bir durum yaratmak olduğu anlaşılmaktadır.
c) Anayasa'nın belirgin temel kurallarından birisini kuşkusuz
hukuksal eşitlik ilkesi oluşturmaktadır. Anayasa'nın 12. maddesinin birinci
fıkrası, "Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefi inanç, din
ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir." yolundaki
buyrukla hukuksal eşitliği düzenlemiş, böylece fıkrada sayılan ya da bunlara
benzeyen nedenlerle, yurttaşlara yasa önünde ayrımlı davranmayı kesin olarak
yasaklamıştır. Bu maddenin ikinci fıkrasındaki "Hiçbir kişiye, aileye,
zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz" yolundaki kural, Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında da belirtildiği gibi, birinci fıkradaki
ilkenin başka bir biçimde açıklanmasıdır ve her iki hüküm, bir bütünü oluşturmaktadır.
Şu yönü de belirtmek gerekir ki, hukuksal eşitlik, Anayasa'nın 12/1. maddesi
buyruğu çerçevesinde bir ayırım yapılması söz konusu olmadığı halde, herkesin,
her yönden aynı kurallara bağlı tutulmaları demek değildir. Anayasa'nın,
yapılmasını buyurduğu kimi görevlerin, istenen biçimde ve zamanda eksiksiz
olarak yerine getirilerek, ulusun hizmetine sunulabilmesi için, o hizmeti
yürütmekle yükümlü olan kişilerin ya da kuruluşların, başkalarından ayrı bir
takım yetkilerle donatılmasını ya da onlara bu amaçla kimi güvencelerin
sağlanmasını zorunlu görmesi ya da yasalarda Anayasa doğrultusunda buna benzer
hükümlerin yer alması olağan bir durumdur. Veriliş amacına uygun bulunmak ve
Anayasa'nın öngördüğü ölçüyü aşmamak koşuluyla bu nitelikteki hükümlerin eşitlik
ilkesine aykırı olduğu ve bir ayrıcalık oluşturduğu düşünülemez. Çünkü o
hükümlerin konuluş amacını, yalnızca ulusa en iyi biçimde hizmet sunulması ve
çoğulcu, demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti gereklerinin yerine
getirilmesi düşüncesi oluşturmaktadır. Ancak, bu konuluş amaçları nedeniyledir
ki, hizmeti yerine getirmekle yükümlü olan kişinin, bu yükümden kurtulması veya
o görev yerinden ayrılması durumlarında, o görevi nedeniyle tanınmış olan hak
ve yetkilerin de son bulması doğaldır. Bu nedenle, sırf bir hizmetin yerine
getirilmesi için Anayasa, ya da yasa hükümleriyle tanınmış kimi hak, yetki ve
kolaylıklardan, o görevden ayrılmış olanların da bir yasa hükmüyle
yararlandırılmaları, Anayasa'nın yasakladığı ayrıcalık durumunu oluşturur.
Eski parlementerlerin durumu bu açıdan ele alınıp
incelenmelidir.
Yukarıda da açıklandığı gibi, iptali istenen Yasayla, eski
parlamenterlere, sosyal güvenliklerini öngören kimi haklar sağlanması amaç]
anmamakta görevdeki parlamenterlere sırf yerine getirmekle yükümlü oldukları
görev nedeniyle yasa hükmüyle, ya da idari kararlarla tanınmış olan hak, yetki
veya kolaylıkların bir bölüğünden seçilememiş ya da çeşitli nedenlerle
parlamenterlikten ayrılmış bulunanların, ulusu temsil etme görevi
sürüyormuşçasına yararlandırılmaları öngörülmektedir. Bu durumun, Anayasa'nın
yasakladığı ayrıcalığı oluşturacağından hiç kuşku edilemez. Çünkü, bu tür
kolaylıklar, eylemli olarak ulusu temsil görevini sürdürenlere özgü olup,
hizmet sona erince, kişilerin bu tür kolaylıklardan veya haklardan yararlanma
durumunun da son bulması Anayasal yönden zorunludur.
Kaldı ki, esasında seçime bağlı ve bu niteliğiyle geçici olan
parlamenterlikten ayrılanların eski mesleklerine dönmeleri ya da yeni bir
mesleğe girmeleri olağandır. Eski parlamenterlerin bu mesleklerindeki
çalışmalarında meslektaşlarından ayrı bir durumda olmaları sözgelimi, yurtdışı
gezilerinde onlardan ayrı olarak "diplomatik pasaport" taşımaları,
yurt içinde yapılan o meslekle ilgili gezilerde DD. Yolları araçlarından ücretsiz
yararlanmaları, meslekleriyle ilgili telefon konuşmalarında yüzde altmış
indirim uygulanması, hiç kuşkusuz hukuksal eşitliği temelinden zedeleyen açık
bir ayrıcalık durumu oluşturacaktır,
d) Son olarak şu konuya kısaca değinmekte de yarar görülmüştür.
Anayasa Cumhurbaşkanlığı seçimine ve görevine son derece büyük
önem vermiştir. Düzenlenen hükümlerle, Cumhurbaşkanının Devletin başı olduğu,
bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Milletin birliğini temsil edeceği (Md. 97),
görevleriyle ilgili işlemlerinden sorumlu olmayacağı (Md. 98), arka arkaya iki
defa seçilemeyeceği ve Cumhurbaşkanı seçilmekle, partisi ile olan ilişkinin
kesileceği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin sona ereceği (Md. 95),
görev süresinin bitimine on beş gün kalınca, yenisinin, Türkiye Büyük Millet
Meclisince seçileceği (Md. 101), belirtilmiştir.
Yukarda, genel olarak belirtildiği gibi, Cumhurbaşkanı da, bu
son derece önemli görevleri, içtiği andın dışında hiç bir etki altında kalmadan
ve bir kuşkuya kapılmaksızın yerine getirmek ve üstlendiği bu yüce görevi
yaparken tarafsızlıktan ayrılmamak durumunda ve zorundadır. Anayasa'nın bu
denli zor bir görevi bir şahsın omuzlarına yüklerken, ona bir takım hakları,
yetkileri ve güvenceyi de birlikte vermesini olağan saymak gerekir: Partisinden
ilişiği kesilen, herkese ve bu arada eski partisine karşı da bağımsız olması
istenen ve ard arda seçilme olanağı bulunmayan ve yasama Meclisi üyeliği sıfatı
da son bulan Cumhurbaşkanını, hizmetinin sona ermesi halinde yaş kaydı
gözetmeksizin Cumhuriyet Senatosu üyeliğine getiren Anayasa'nın 70. maddesi
hükmünü, yukarıda da açıklandığı gibi, Cumhurbaşkanının kişiliğine tanınmış
yetkiler biçiminde değil, ulusa hizmet etmenin bir güvencesi olarak ele alıp
bakmak gerekir.
Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle 25/12/1979 günlü, 2254
sayılı Yasa, Anayasa'nın 12/2. fıkrası hükmüne aykırıdır ve tümünün iptaline
karar verilmelidir.
V- SONUÇ :
Dava konusu 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı "T.B.M.M. Eski
Üyeleri Hakkında Kanun"un biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına
Rüştü Aral, Necdet Darıcıoğlu, İhsan N. Tanyıldız ve Bülent Olçay'ın
karşıoylarıyla ve oyçokluğu ile, söz konusu Yasanın Anayasa'nın 12. maddesinin
ikinci fıkrasına aykırı olduğuna ve iptaline oybirliğiyle,
1/7/1980 gününde karar verildi.
Başkan
Şevket Müftügil
|
Başkanvekili
Ahmet H. Boyacıoğlu
|
Üye
Rüştü Aral
|
|
|
|
Üye
Osman Tokcan
|
üye
Ahmet Salih Çebi
|
Üye
Muammer Yazar
|
|
|
|
Üye
Adil Esmer
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Nahit Saçlıoğlu
|
|
|
|
Üye
Hüseyin Karamüstantikoğlu
|
Üye
Orhan Onar
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
|
|
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Bülent Olçay
|
Üye
Yekta Güngör Özden
|
KARŞIOY YAZISI
İptali istenen 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı Yasanın düzenlediği
konu, daha önce 30/5/1974 günlü, 1824 sayılı Yasa ile ele alınmıştır. Ne var
ki, Yasama Meclislerince kabul edilen bu metin, Cumhurbaşkanınca, 7/6/1974
günlü tezkere ile, bir kez daha görüşülmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisine
geri gönderilmiştir. Yasayı yeniden ele alan Millet Meclisi Anayasa Komisyonu,
16/4/1976 günlü toplantısında, geri gönderme gerekçesini uygun bulmamışsa da,
Yasa, o yasama döneminde Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülememiştir. Daha
sonraki yasama döneminde yeniden adı geçen Komisyona gönderilen Yasanın
26/1/1978 günündeki görüşülmesi sonunda, geri gönderme gerekçesi bu kez de
yerinde görülmemiş ve Millet Meclisi Genel Kurulu da Anayasa Komisyonu raporu
doğrultusunda karar alarak 1824 sayılı Yasayı olduğu gibi kabul etmiştir.
Daha sonra, Cumhuriyet Senatosu Anayasa ve Adalet Komisyonu,
Yasayı 28/2/1978 günlü toplantısında görüşmüş ve "Anayasa felsefesine
özellikle eşitlik ilkesine aykırı" gördüğü Yasanın reddi gerektiği
sonucuna varmıştır. Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulu da 11/4/1978 günlü
toplantısında, Anayasa ve Adalet Komisyonu raporunu kabul ederek Yasayı
reddetmiş ve Başkanlık, Anayasa'nın 92. maddesi uyarınca işlem yapılacağını
açıklamıştır.
Cumhuriyet Senatosunca reddedilen 1824 sayılı Yasa, 25/4/1978
gününde Millet Meclisi Başkanı tarafından Anayasa Komisyonuna gönderilmiş ise
de, o günden beri ele alınıp incelenmediği anlaşılmaktadır.
İşte bu aşamada, 25/12/1979 günlü, 2254 sayılı ikinci Yasaya
ilişkin teklif Millet Meclisi idareci üyelerince verilmiş ve 25/12/1978 günü
Anayasa Komisyonuna havale edilmiştir. Teklif bundan sonra her iki Meclisten
geçerek yasalaşmıştır.
Görüldüğü gibi, iptali istenen Yasaya ilişkin teklif, aynı
konuyu, düzenleyen ve Cumhurbaşkanınca geri gönderilen Yasa, Millet Meclisinde,
Anayasa'nın 92. ve 93. maddeleri gereği yerine getirilmek üzere beklemekte iken
verilmiş ve gerekçesi ile komisyon raporlarında evvelki Yasanın varlığını
belirten bir açıklama yapılmadan, ele alınarak yasalaştırılmıştır. Bu
yasalaştırma süreci, kanımızca, Anayasa'ya biçim yönünden aykırıdır. Şöyle ki:
1- Cumhurbaşkanınca, bir kez daha görüşülmek üzere geri
gönderilen metin yasadır. Ancak, henüz yürürlüğe girmediğinden, hak ve
yükümlülük doğurması, başka bir deyişle uygulanması söz konusu değildir. Bu
nedenledir ki, geri çevrilen metin, Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 84/2.
maddesinde belirtildiği gibi, Meclislerde yeni bir tasarı ya da teklif gibi
görüşülmekte ise de, bir tasarı yahut teklif değildir. Sözgelimi, Hükümetçe ya
da teklif sahibince geri alınmasına ve bir yasama döneminde görüşülemezse
yenilenmesine gerek ve olanak yoktur. Yani Meclisler, geri gönderme tasarrufu
üzerinde yasayı olduğu gibi ya da değiştirerek kabul yahut reddetme
durumundadırlar. Bu nedenledir ki, Cumhurbaşkanınca geri gönderilen 1824 sayılı
Yasanın Cumhuriyet Senatosunca reddi üzerine Anayasa'nın 92. maddesi gereğini
yerine getirerek, Yasanın kabulü ya da reddi konusunda bir karar vermeyip aynı
konuda başka bir yasa teklifini işleme koymak ve yasalaştırmak, geri çevrilen
Yasanın yukarıda belirtilen niteliklerine aykırı düşen bir yasama tasarrufunda
bulunmak demektir.
Başka bir deyişle, geri gönderilen yasanın kabulü ya da reddi
konusunda bir yasama tasarrufunda bulunma olanağının böylece ortadan
kaldırılması, bu Yasayı olağan teklif ya da tasarılar düzeyine indirme anlamına
gelmektedir ki, bu durumun Anayasa'nın özellikle 93. maddesine aykırılığında
kuşku yoktur.
2- Bu durum ayrıca Anayasa'nın 92. maddesine de aykırı
düşmektedir. Gerçekten, yukarıda da değinildiği gibi, Anayasa'nın 92. maddesi
yasaların hazırlanmasına ilişkin buyurucu nitelikte kimi hükümler içermektedir,
özellikle bu maddenin konuyla ilgisi olan sekizinci ve dokuzuncu fıkraları,
Cumhuriyet Senatosunca belli çoğunlukla tümü reddedilen bir metnin Millet
Meclisince en az bu çoğunlukla kabul edilebileceğini hüküm altına almaktadır.
Oysa, iptali istenen Yasada olduğu gibi, Cumhuriyet Senatosunda
reddedilen yasalaşmış bir metni bir kenara bırakıp aynı konuda yeni yasa
hazırlamak, özellikle ara seçimleri ile Parlamentoda partilerin ağırlıklarının
değiştiği dönemlerde, senatonun Anayasa'ya göre ancak belli bir çoğunlukla
etkisiz duruma getirilebilecek iradesini yok sayma anlamına gelir. Bu durumun
Anayasa'nın 92. maddesine aykırı düştüğü açıktır.
3- Son olarak şuna da değinmek gerekir ki, Cumhurbaşkanınca geri
gönderilen bir yasanın kabulü ya da reddi konusunda bir karar vermeyip, onun
yerine aynı içerikte yeni bir yasa çıkarmak, Anayasa'nın 93. maddesinde açık ve
kesin bir düzenlemeye konu olan "Yasaları geri gönderme" yetkisini
eylemli biçimde yok saymak anlamına da gelir.
Geri gönderilen Yasanın kabulü ya da reddi konusunda son sözü
söyleme hakkı Türkiye Büyük Millet Meclisinde olmakla birlikte, Devlet
Başkanının bu tasarrufunu hiçbir sonuca bağlamamanın da Yasama organının
yetkisi içinde bulunduğu ileri sürülemeyeceğine göre, söz konusu durum bu
yönüyle de Anayasa'nın 93. maddesine aykırı düşmektedir.
Belirtilen bu nedenlerle, iptali istenen 25/12/1979 günlü, 2254
sayılı Yasanın, öncelikle biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu düşüncesiyle,
çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.
|
|
Üye
Rüştü Aral
|
Üye
Necdet Darıcıoğlu
|
Üye
İhsan N. Tanyıldız
|
Üye
Bülent Olçay
|
|
|
|
|