"...
II. İTİRAZIN GEREKÇESİ :
İtiraz yoluna başvuran mahkeme, itirazın dayanağını şöyle açıklamaktadır :
"Tekirdağ Barosuna kayıtlı olan Avukat (............) in sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan dolayı hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesince son soruşturma açılması üzerine Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesine göre işten el çektirmek üzere bir karar verilmesi için bu avukatın dosyasının Tekirdağ Barosu Disiplin Kuruluna göndermediğinden dolayı sanık Baro Başkanı (.............) hakkında mahkememize kamu davası ikame olunmuştur.
Sanık avukat mahkememizdeki savunmasında, adı geçen avukatın dosyasını Baro Disiplin Kuruluna göndermemekle Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesi hükmünün böylece yerine getirilmesini kasten engellediğini, çünkü Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesinin Anayasaya aykırı bulunduğunu, bu aykırılığın tesbiti zımnında sırf Anayasa Mahkemesine müracaatı sağlayabilmek için kasten mezkur avukatın dosyasını Baro Disiplin Kuruluna göndermediğini ve hakkında açılacak davayı peşinen kabul ettiğini, hakkında açılan dava sırasında Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu savunabilmek için dava açılmasını sağladığını bildirmiştir.
Sanık Avukat (............) bu davranışı ile ve sanık mevkiine geçmeyi kabul ederek Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesinin Anayasaya aykırılığının savunuculuğunu yapmaktadır. Sırf bu savunmayı yapabilmek için de kendisini sanık mevkiine koymaktan çekinmemektedir. Diğer bir ifade ile, bir kanun maddesinin Anayasaya aykırılığım savunabilmek için (başka bir yolda olmadığından) kendisini sanık mevkiine koymaktadır. Sanığın fiili hakkında uygulanması istenen kanun maddesi 1136 sayılı Kanunun 62 nci maddesi delaletiyle TCK. nun 240 ncı maddesidir. Bu ceza maddesinin Anayasaya aykırılığı sanık tarafından ileri sürülmüş değildir. Sanık yukarıda da belirtildiği üzere Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesinin Anayasaya aykırılığının Anayasa Mahkemesince tetkikinin sağlanmasının temini için sanık mevkiine kendisini koymaktadır. Diğer bir ifade ile kendi kanaatine göre haksızlığı savunabilmek için kendisini feda etmekten çekinmemektedir. Sanık avukat'a yüklenen suçun maddî yapısı 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesine muhalefet olarak belirlenmiştir. TCK. nun 240 inci maddesi bu muhalefet nedenine bağlıdır. 154 üncü maddenin yürürlüğü nedeni ile TCK. nun 240 inci maddesine giren bir görevi kötüye kullanma suçu söz konusu olmaktadır. Bu itibarla mahkememizin sanığın suçunun subutu halinde Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesini de uygulayacağı cihetle Anayasa Mahkemesine konuyu aktarmaya yetkisi vardır.
Şu hale göre, sanık avukatın'da belirttiği gibi Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesinin Anayasaya uygun olup olmadığının evvel emirde tahlili gerekir. Gerçekten mezkûr madde bazı suçlardan ve bu arada sahtecilikten dolayı hakkında son tahkikat açılan avukata Baro Disiplin Kurulunca önlem niteliğinde işten el çektirilmesini zorunlu kılmaktadır. Ancak böyle bir yola başvurulduğu ve Yönetim Kurulunca işten el çektirilen bir avukat, hakkında açılan davanın sonuna kadar avukatlık mesleğini icra edemiyecek daha önce aldığı ve henüz derdest bulunan davaları bir başkasına devredecek sayinden başka bir güvencesi bulunmıyan bu kimse hakkında açılmış davanın sonuna kadar ne ile geçinecektir. Şayet bu avukat, hakkında açılan dava sonunda beraet ederse Baro Disiplin Komisyonunca işten el çektirildikten sonradan başlamak üzere beraetine kadar geçecek süre içersindeki iktisadi kaybı, iş çevresi ve müvekkilleri nazarında kaybettiği şeref ve onuru nasıl telafi edilecektir' Davanın başında sırf tedbir olsun diye işten yasaklanacak avukatın beraeti halinde uğrayacağı zararları önlemek ve gidermek hususunda Avukatlık Kanunununda veya diğer kanunlarda herhangi bir hüküm mevcut değildir. Dava sonuna kadar kişi, sanık durumundadır. Ancak hakkındaki ceza davası kesinleştiğinde kendisine mahkûm denir, şayet hakkında dava mevcut olup devam etmekte iken ve sanık durumunda bulunan bir avukatı dava sonuna kadar işten men etmek onu peşinen mahkûm etmek dernek olmaktadır. Beraet etmesi de mümkün olan bir avukat hakkında önceden bir nevi iktisadi ve sosyal yönden mahkûmiyetin dahi sakınca yarattığı ve Anayasaya aykırı olduğu açık olduğu gibi her peyden önce hukuk mantığına da uygun düşmemektedir. Dava açılır açılmaz avukata işten el çektirme zorunlu ise beraeti halinde uğrayacağı tüm zararların karşılığının da sağlanması bir zorunluluktur. Ancak yasalarımızda avukatlar hakkında böyle bir güvence yoktur, kanun nazarında avukatın haricinde diğer fertler, Devlet memurları ve hatta bir ölçüde beraet eden tutuklular dahi güvence altındadır. İşten el çektirilen bir memur bu dönem sırasında maaşını kısmen almak, yaşamını daha alt düzeyde de olsa sürdürmek ve beraejt ettiğinde de yoksun kaldığı haklarına kavuşmak imkanına sahiptir. İşten el çektirilip yıllarca yazıhanesinden ve yargı yerindeki uğraşısından uzaklaştırılan onurunu ve saygınlığını yitiren avukat ise (Avukatlık Kanununun 154 üncü maddesi karşısında) meslek yolundan kısmi bir gelir sağlama olanağından da yoksun bırakılmaktadır. Haksız tutuklanana Devletin yüklendiği tazminat sorumluluğu kadar bir kamu güvencesi, koğuşturmadan aklanarak çıkan bir avukata dahi tanınmış değildir, işten el çektirilen bir memur ve hatta dava sonunda beraet eden bir tutuklu ile, işten el çektirilen ve dava sonunda beraet eden bir avukat arasında bu yönlerden dahi bir eşitlik mevcut bulunmamaktadır. Anayasanın. 12. maddesi (herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiç bir kişiye aileye zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz) demektedir. Anayasanın bu hükmü muvacehesinde yukarıda açıklanan nedenlerle bir memur ve bir tutuklu ile avukat arasındaki kanun önünde eşitlik prensibi ihlal edilmiş olmaktadır. Dava sonunda beraet etme ihtimali de mevcut bulunan bir sanık avukat'a diğer fertlere tanınan güvence de sağlanmadığına, bu hususta bir kanun hükmü de bulunmadığına göre, yine Anayasanın 12 nci maddesindeki kanun önünde eşitliği sağlamak üzere, hakkındaki dava sonuçlanıncaya kadar (beraet etmesi ihtimal dahilinde de olduğundan) işten el çektirilmemesi gerekir. O halde Avukatlık Kanununun buna müteallik 154 üncü maddesi Anayasanın 12 nci maddesine aykırıdır.""
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1978/41
Karar Sayısı:1978/37
Karar günü:25/5/1978
Resmi gazete tarih/sayı:11.7.1978/16343
İtiraz yoluna başvuran : Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi
İtirazın konusu : 19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154. maddesinin Anayasanın 8., 11., 12. ve 33. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
I. OLAY :
Sahtecilik ve dolandırıcılıktan sanık iki avukat hakkında İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinde son soruşturma açılmış ve duruşmaya başlanmıştır. 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 154. maddesi uyarınca kendi barolarına bağlı avukat hakkında gerekli işlem yapılması için Tekirdağ Barosu Yönetim Kurulunca dosyanın disiplin kuruluna şevkine oyçokluğu ile karar verilmiş, baro başkanı sözü edilen 154. maddenin Anayasaya aykırı olduğunu, bu yüzden dosyayı disiplin kuruluna göndermeyeceğini ve kendisi hakkında bu tarz işleminden ötürü de Kamu davası açılması gerektiğini Adalet Bakanlığına bildirmiştir. Bunun üzerine Adalet Bakanlığınca baro başkanı hakkında gerekli kovuşturma izni verilmiş ve adı geçenin Avukatlık Kanununun 62. maddesi aracılığı ile Türk Ceza Kanununun 240. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmak üzere son soruşturma açılmıştır. Sanık 12/4/1978 günlü dilekçesinde 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154. maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu öne sürmüş ve mahkeme, bu savı ciddi bularak Anayasanın değişik 151. maddesi uyarınca bu konuda bir karar verilmek üzere Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.
III. METİNLER :
1- İptali istenen yasa hükmü :
19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154. maddesi şöyledir :
Madde 154- Haklarında meslekten çıkarma cezası verilen veya tutuklama müzekkeresi çıkarılan yahut rüşvet, sahtecilik, hırsızlık, dolandırıcılık, inancı kötüye kullanma ve yalan yere tanıklık cürümlerinden biri ile haklarında son soruşturmanın açılması kararı verilen ve 42. madde uyarınca geçici olarak görevlendirilmiş olup yapılan işlerin ücretini iş sahibinden aldığı halde aynı maddenin son fıkrası gereğince kabule değer bir sebep olmaksızın ilgili mercie ödememiş olan avukatların işten yasaklanmaları zorunludur.
2- Dayanılan Anayasa Maddeleri :
Madde 8- Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarına, idare makamlarım ve kişileri bağlıyan temel hukuk kurallarıdır.
Madde 11- Temel hak ve hürriyetler, Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğünün, Cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, kamu yararının genel ahlâkın ve genel sağlığın korunması amacı ile veya Anayasanın diğer maddelerinde gösterilen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak, ancak Kanunla sınırlanabilir.
Kanun, temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunamaz.
Bu Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbirisi, insan hak ve hürriyetlerini veya Türk Devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayırımına dayanarak, nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak kasdı ile kullanılamaz.
Bu hükümlere aykırı eylem ve davranışların cezası Kanunda gösterilir.
Madde 12- Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, Kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde 33- Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilinden dolayı cezalandırılamaz.
Cezalar ve ceza tedbirleri ancak Kanunla konulur.
Kimseye, suçu işlediği zaman Kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez.
Kimse, kendisini veya Kanunun gösterdiği yakınlarını suçlandırma sonucu doğuracak beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.
Ceza sorumluluğu şahsîdir.
Genel müsadere cezası konulamaz.
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesinin, İçtüzüğün 15. maddesi uyarınca yaptığı İlk İnceleme toplantısında, konu hakkında hazırlanan rapor, Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinin başvurma karan ve ekleri, iptali istenen yasa hükmü ilgili Anayasa kuralları, bunlara ilişkin yasama belgeleri ve konu ile bağlantısı bulunan öteki metinler okunduktan sonra, önce 1136 sayılı Yasanın 154. maddesinin iptalini isteyen Mahkemenin itiraz yoluna başvurmaya yetkisi bulunup bulunmadığının sorunu üzerinde durulmuştur.
Anayasanın değişik 151., 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddelerine göre bir mahkeme, bakmakta olduğu davada, uygulanacak yasa hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya yanlardan birinin ileri sürdüğü aykırılık savının ciddî olduğu kanısına varırsa ilgili yasa kuralının iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinin elinde bakmakta olduğu bir dava vardır. Mahkemenin, iptalini istediği 19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Yasanın 154. maddesinin görülmekte olan bu davada uygulanacak hüküm olup olmadığının saptanması zorunludur.
İstanbul Ağır Ceza Mahkemesinin baktığı davanın konusu, sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarıdır. Eyüp Ağır Ceza Mahkemesinin 26/9/1977 günlü, 1977/185 Esas sayılı son soruşturmanın açılmasına ilişkin kararında, sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 64., 342/2., 503., 522. maddelerinin ceza, 1136 sayılı Yasanın 154. maddesinin de disiplin yönlerinden uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Bu kararın bir örneği sanığın bağlı bulunduğu Tekirdağ Baro Başkanlığı aracılığı ile o yer Baro Yönetim Kuruluna gönderilmiş ve bu kurulca, ilgili avukat hakkında 1136 sayılı Yasanın 154. maddesine göre disiplin cezası uygulaması için dosyanın Tekirdağ Barosu Disiplin Kuruluna gönderilmesine 26/10/1977 günü, 13 sayı ile karar verilmiştir. 19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 97. maddesinin ikinci bendi gereğince, Yönetim Kurulu Kararını yerine getirmekle görevli olan Baro Başkanı, itiraz konusu 1136 sayılı Yasanın 154. maddesinin Anayasaya aykırı olduğunu ileri sürerek ve Adalet Bakanlığının uyarılarına uymayarak ve Baro Yönetim Kurulunun Kararına karşın dosyayı Baro Disiplin Kuruluna göndermemiştir.
Baro Başkanı hakkında bu nedenle açılan kovuşturma sonucu Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi 1136 sayılı Yasanın 62. maddesi aracılığı ile Türk Ceza Kanununun 240. maddesine göre son soruşturmanın Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesinde açılmasına 29/2/1978 günü 1978/31 esas sayı ile karar vermiştir. Bu davanın duruşması sırasında sanığın 19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Yasanın 154. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu savını dilekçe ile ve sözlü olarak ileri sürmesi üzerine mahkeme, bu savın ciddî olduğu kanısına varmış ve itiraz yoluna başvurmuştur.
Tekirdağ Ağır Ceza Mahkemesi, gördüğü bu davada 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154. maddesini uygulama durumunda değildir. Çünkü sözü edilen Yasanın 141. maddesi uyarınca disiplin kovuşturması Yönetim Kurulu tarafından verilen bir kararla açılır. Ayni zamanda Yönetim Kurulunun da başkanı olan baro başkanı, Yönetim Kurulunun çoğunlukla verdiği karara karşın dosyayı tutarak Disiplin Kuruluna göndermemiş ve göndermeyeceğini de yetkili organlara bildirmiştir. Sanığın işte bu eylemi dolayısiyle hakkında kamu davası açılmış ve Türk Ceza Kanununun 240. maddesi ile cezalandırılması istenmiştir. Sözü edilen ceza yaptırımının hukukî öğeleri ise, baro başkanının kötüye kullandığı ileri sürüleri görevi bakımından, Avukatlık Kanununun 97. maddesinde gösterilmektedir. Aynı Yasanın 154. maddenin ise baro başkanı açısından suçun hukukî öğeleriyle bir ilişkisi ve uygulanma yeri yoktur.
Bu nedenlerle mahkeme, itiraz konusu hükmü, Anayasaya uygunluk denetimi için Anayasa Mahkemesine getiremez. Anayasanın, değişik 151. ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Yasanın 27. maddelerine uymayan itirazın, itirazda bulunan mahkemenin yetkisizliği yönünden reddi gerekir.
V. SONUÇ :
19/3/1969 günlü, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 154. maddesinin davada uygulanma yeri bulunmadığından, bu madde hükmüne yönelen itirazın, Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddine,
25/5/1978 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan
Kâni Vrana
Başkanvekili
Şevket Müftügil
Üye
Abdullah Üner
Ahmet Koçak
Şekip Çopuroğlu
Fahrettin Uluç
Muhittin Gürün
Lütfi Ömerbaş
Ahmet Erdoğdu
Hasan Gürsel
Osman Tokcan
Ahmet Salih Çebi
Nihat O. Akçakayalıoğlu
Ahmet H. Boyacıoğlu
Necdet Darıcıoğlu