ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1974/56
Karar Sayısı : 1975/8
Karar Tarihi:28/1/1975
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME : İstanbul
Sıkıyönetim 3 Numaralı Askeri Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU : Resmi Gazetenin 18.5.1974
günlü, 14890 mükerrer sayılı nüshasında yayımlanan “Cumhuriyetin 50 nci Yılı
Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında Kanun’un” 2. maddesinin (A) ve
(B) bendlerinin Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına biçim yönünden ve
Anayasanın diğer hükümlerine esas yönünden aykırılığı nedenleriyle Anayasanın
değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı kanunun 27. maddelerine dayanılarak
iptalleri istenmiştir.
I- OLAY :
Bir bölüğün Türk Ceza Kanununun 146. ve bir bölüğünün de 495. maddesinin
birinci ve 497. maddesinin ikinci fıkralarına ve birisinin de 141. maddesine
aykırı eylemlerinden ötürü sanıklar hakkında, sonra kaldırılmış bulunan
İstanbul Sıkıyönetim 1 Numaralı Askeri Mahkemesince verilmiş bulunan 3.5.1972
günlü, 1972/1 sayılı kararın Askeri Yargıtay 3. Dairesinin 5.6.1974 günlü,
1974/2-92 sayılı ilâmıyla (bazı sanıklar yönünden) bozulması nedeniyle bu kez
İstanbul Sıkıyönetim 3 Numaralı Askeri Mahkemesinde Esas: 1974/21 sayı ile
görülmekte olan kamu davasının bozmadan sonraki duruşmasında, sanıklar
vekillerinin, 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin bu davada
uygulanacak yasa kuralları arasında yer alacak olan (A) ve (B) bentlerinin,
gerek biçim ve gerek esas yönlerinden Anayasaya aykırılıklarının ileri
sürülmesi ve Cumhuriyet Savcısının buna katılması üzerine Mahkemece de, ileri
sürmenin ciddi olduğu kanısına varılarak, iptalleri için, Anayasanın 151. ve
22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri uyarınca itiraz yolu ile
Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar verilmiş bulunmaktadır.
II-İTİRAZIN GEREKÇESİ :
İtirazcı Mahkemenin gerekçesi şöyledir :
“T.C. Kanununun 146 ncı maddesini ihlâl etmek suçundan sanıklar
……. ve …… ile T.C.Kanununun 141 nci maddesini ihlâl suçundan sanık ……
haklarında İstanbul Sıkıyönetim Mülgâ 1 No.lu Askeri Mahkemesince ittihaz
edilmiş bulunan mahkumiyet hükmü Askeri Yargıtay 3 ncü Dairesinin 5.6.1974 gün
ve 1974/2-92 ve esas karar sayılı hükmü ile bozulması üzerine sanıkların
yeniden duruşmalarına başlanmış, duruşmaları sırasında sanık müdafilerinden
avukat ……. ve …….. 1803 sayılı Af Kanununun 2. maddesinin (b) bendinin
Anayasaya aykırı olduğunu belirtmişler ve bu istemlerinin ciddi kabul edilerek
Anayasa Mahkemesine intikal ettirilmesini istemişlerdir.
Müdafilerin bu taleplerine Askeri Savcı iştirak etmiş, konunun
ciddiyetine binaen Anayasa Mahkemesine intikal ettirilmesini mütalâa ve talep
etmiştir.
1803 sayılı Af Kanunu yürürlüğe girdikten sonra bu Kanunun 5/A maddesi
Anayasa Mahkemesinin 2.7.1974 gün ve 1974/19-31 esas karar sayılı hükmü ile
usul yönünden Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edilmiş olduğu, sözü
edilen kararın incelenmesinden anlaşılmıştır. Bu kararın gerekçesinde 1803
sayılı Af Kanununun 6 ve 7 nci maddelerinin Millet Meclisi ve Cumhuriyet
Senatosunca hiçbir değişikliğe uğramadan aynen kabul edilmiş oldukları, bu
sebeple bu maddeler yönünden bir anlaşmazlık düşünülemiyeceği belirtilmiş, bu
maddelerin dışında kalan diğer maddelerin ise Cumhuriyet Senatosunca ve Karma
Komisyonca değiştirildiği, bu suretle ortaya üç ayrı metin çıkmış olduğu, bu
duruma nazaran Anayasanın 92 nci maddesinin 5 nci fıkrası uyarınca Millet
Meclisinin Karma Komisyonca, Cumhuriyet Senatosunca ya da evvelce kendisi tarafından
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etme durumunda bulunduğu
belirtilmiştir. Bu duruma nazaran 1803 sayılı Af Kanununun yukarda sözü edilen
maddeler dışında kalan diğer maddelerinin usul yönünden Anayasaya aykırılığı
söz konusu olabilmektedir.
Keza, Askeri Yargıtay 3 ncü Dairesinin bozma ilâmı gözönünde
alındığı sanıklar hakkında 1803 sayılı Af Kanununun Anayasaya aykırılığı iddia
edilen 2 nci maddesinin uygulanması muhtemel görülmektedir.
Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin 2.7.1974 gün ve 1974/19-31 esas
karar sayılı hükmünün muhtevası Askeri Yargıtay 3 ncü Dairesinin bozma ilâmı
birarada değerlendirildiğinde 1803 sayılı Af Kanununun 2/A ve B işaretli
fıkralarının usul yönünden Anayasaya aykırı olduğu şeklindeki iddiaların ciddi
kabul edilmesi zorunlu görüldüğünden konunun Anayasa Mahkemesine intikal
ettirilmesi cihetine gidilmesi Mahkeme Kurulunca uygun görülmüştür.
Karar :
Yukarıda izah edilen sebeplerden ötürü sanık müdafileri ve Askeri
Savcının 1803 sayılı Af Kanunun 2/A ve B madde ve fıkralarının davamızla tatbik
edilecek maddeler olduğu ve Anayasaya şekil ve esas yönünden aykırı olduğu
şeklindeki iddiaların Anayasa Mahkemesinin 2.7.1974 gün ve 1974/31-19 esas
karar sayılı hükmünün gerekçesi nazarı dikkate alınarak ciddi kabul edilmesine
konunun Anayasamızın 151 nci maddesi gereğince Anayasa Mahkemesine intikal
ettirilmesine;
Davanın T.C. Anayasasının 151 nci maddesindeki “Anayasa Mahkemesi
için kendisine geldiğinden başlamak üzere üç ay içinde kararını verir” hükmü
gözönüne alınarak bu konudaki Anayasa Mahkemesinin kararının Mahkememize
intikal ettirilmesine kadar davanın Anayasamızın aynı maddesi gereğince geriye
bırakılmasına, sanıklar ……. ve ….. yüzlerine karşı, diğerlerinin gıyaplarında,
müdafi avukatlar ………….. ve ………. hazır oldukları halde, iddia makamında …..
tutanakta sivil memur ….. bulundukları halde oybirliğiyle verilen karar okunup
tefhim kılındı. 11.10.1974”
III-YASA METİNLERİ :
1- Anayasaya aykırılığı ileri sürülen Yasa kuralları :
15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 2. maddesinin Anayasaya
aykırılığı ileri sürülen (A) bentleri şöyledir:
“Madde 2- 7.2.1974 tarihine kadar işlenmiş:
A) Türk Ceza Kanununun 127.,128.,129.,131.,132.,133 ncü
maddelerinde 135 nci maddesinin ikinci bendinde, 136., 137.,138.,139 ncu
maddelerinde, 146.ncı maddesinin üçüncü fıkrasında, 148. nci maddesinde, 149. ncu
maddesinin üçüncü fıkrasında, 150,152,156,157,168,171,172 ve 384 ncü maddeleriyle
Askeri Ceza Kanununun 55,56 ve 59 ncu maddelerinde yazılı suçlardan dolayı 5
yıl ve daha az bir süre ile mahkum olanların cezaları, fer’i ve mütemmim
cezaları ile ceza mahkumiyetlerinin sonuçlarını da kapsamak üzere
affedilmiştir.
Yukarıda yazılı suçlardan dolayı beş yıldan fazla süre ile mahkum
edilenlerin hürriyeti bağlayıcı cezalarının beş yılı ve para cezalarının tamamı
affedilmiştir.”
B) Türk Ceza Kanununun 202, 203, 205, 206, 207, 208, 209, 210, 212,
213, 214, 215, 216, 217, 218, 219, 403 ncü maddeleriyle 404 ncü maddesinin 1
nci bendinde, 406,407,414/1, 415,416/2-3,491,492, 493,495,496,497,498,499,500,503
ve 510 ncu maddeleriyle, Askeri Ceza Kanununun 131 ve 132 nci maddelerinde
gösterilen suçları işleyenler hakkında ilgili maddede öngörülen Devlet zararı
önceden ödenmek, tazminat hükümleri ise saklık kalmak şartiyle bu maddeni (A)
bendi hükmü uygulanır.”
3-Dayanılan Anayasa kuralları :
Anayasanın dolayısiyle dayanılan 8. ve 12. maddeleriyle 92. maddesinin
beşinci fıkrası metinleri aşağıdadır:
“Madde 8- Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.
Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare
makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
“Madde 12- Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.”
“Madde 92/5- Millet Meclisi Cumhuriyet Senatosundan gelen metni
benimsemezse, her iki Meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki
üyelerden bir karma komisyon kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet
Meclisine sunulur. Millet Meclisi, Karma Komisyonca veya Cumhuriyet Senatosunca
veya daha önce kendisine hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul
etmek zorundadır. Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
kabul edilmiş olan madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde
açık oya başvurulur.”
3- İlgili Yasa kuralları:
Türk Ceza Kanununun itirazla dolayı olarak ilgili 146. maddesinin
üçüncü fıkrası ile 495 ve 497. maddeleri metinleri aşağıya çıkartılmıştır:
“Madde 146/3- Birinci fıkrada yazılı suça ikinci fıkrada
gösterilenden gayri surette iştirak eden fer’i şerikler hakkında beş seneden
onbeş seneye kadar ağır hapis ve âmme hizmetlerden müebbeden memnuiyet cezası
hükmolunur.”
“Madde 495- Her kim, menkul bir malın zilyedini veya cürüm
mahallinde bulunan bir başkasına cebir ve şiddet kullanarak veya şahsen veya
malen büyük bir tehlikeye düşüreceği beyanı ile tehdit ederek o malı teslime
yahut o malın kendi tarafından zaptına karşı sükut etmeye mecbur kalırsa on
seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezasına mahkum olur.
Bir malın yağması esnasında veya akabinde fiili icra veya itmam
etmek veya malı kaçırmak yahut kendisini veya şerikini cezadan kurtarmak için
mal sahibine veya vaka mahalline gelen başkasına karşı cebir ve şiddet veya
tehdit icra eden kimse hakkında da aynı ceza hükmolunur.”
“Madde 497- Yukarıdaki maddelerde beyan olunan cürümler, geceleyin
veya silâh ile tehdit ederek işlenirse onbeş seneden yirmi seneye kadar ağır
hapis cezası verilir.
Bu fiiller, yol kesmek suretiyle veya içlerinden velev birisi
görünür şekilde silâhlı bulunan ikiden ziyade kimseler yahut kıyafetini tebdil
etmiş olan şahıslar tarafından işlenirse ağır hapis cezası 20 seneden aşağı
olamaz.”
IV. İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi Muhittin Taylan, Kâni Vrana, Kemal Berkem, İhsan
Ecemiş, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün,
Lütfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Şevket Müftügil, Nihat
O.Akçakayalıoğlu ve Ahmet H.Boyacıoğlu’dan kurulu olarak 17.12.1974 gününde
toplanmış ve İçtüzüğün 15. maddesi uyarınca gerekli ilk incelemeyi yaparak,
aşağıdaki sorunlar üzerinde durmuştur:
1-Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup
olmadığı sorunu:
Suç ve cezaların affı hakkındaki yasama belgelerinin Anayasaya
uygunluk denetimine tabi olup olamayacağı sorunu üzerinde de tartışmalar
yapılmış ve bu denetimin Anayasa Mahkemesince yapılmasına anayasal açıdan
olanak bulunduğu sonucuna varılmıştır. Konu hakkında ayrıntılı gerekçeler, daha
önce Mahkememizin verdiği 28.11.1974 günlü, Esas:1974/34, Karar: 1974/50 sayılı
kararında tümüyle açıklanmış bulunduğundan (Resmi Gazete, gün:21.1.1975,
sayı:15125), burada tekrarına gerek kalmamıştır.
Orada da gerekçeleriyle gösterildiği üzere, bir kuralı itiraz
konusu yapılan 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Yasa, Anayasanın değişik 147. maddesindeki
“kanun” deyiminin kapsamına girmektedir. Öbür yandan, Anayasanın Anayasaya uygunluk
denetimi dışında bıraktığı yasalardan değildir. Şu duruma göre, itiraz yoluyla
gelen bu işe bakmanın Anayasa Mahkemesinin görevi içinde bulunduğu ortadadır.
Bu görüşe Halit Zarbun katılmamıştır.
2- Esasın incelenmesindeki sınır sorunu :
Sanıklar hakkındaki kamu davasında uygulanması istenen ve uygun
görülen Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin 3. fıkrası, 15.5.1974 günlü, 1803
sayılı kanunun 2. maddesinin itiraz konusu yapılan (A) bendinde ve Türk Ceza
Kanununun 495. ve 497. maddeleri de (B) bendinde sayılan maddeler arasında yer
aldıklarına ve Mahkemece de (A) ve (B) bentlerindeki kuralların sadece sözü
geçen maddeler yönünden Anayasaya aykırılıkları ileri sürülüp iptalleri
istendiğine göre, Mahkemenin görmekte olduğu davada uygulanacak kanun kuralları
olmaları nedeniyle, Anayasa Mahkemesi itirazının kapsamı ile de bağlı olarak
işin esasını, ancak (A) bendinin Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin üçüncü
fıkrası ve (B) bendinin de Türk Ceza Kanununun 495. ve 497. maddeleriyle
sınırlı olarak inceleyebilir.
Nihat O.Akçakayalıoğlu uygulanacak kanun hükmü olması nedeniyle
esasın, (A) ve (B) bentlerinin tümü yönlerinden incelenmesi gerektiği karşı
oyunda bulunmuştur.
3- İlk inceleme sonunda verilen karar :
İlk inceleme evresinde yukarıda açıklanan sorunların incelenmesi
sonunda: Dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından, işin esasının 15.5.1974
günlü, 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (A) bendinin Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin
3. fıkrası ile ve (B) bendinin de Türk Ceza Kanununun 495. ve 497. maddeleriyle
sınırlı olarak incelenmesine Nihat O.Akçakayalıoğlu’nun esas incelemenin davada
uygulanan hükümler olmaları nedeniyle 2. maddenin (A) ve (B) bentlerinin tümü
yönünden yapılması gerektiği ve Halit Zarbun’un bu işte inceleme yapmanın
Anayasa Mahkemesinin görevi dışında bulunduğu yolundaki karşıoylarıyla ve
oyçokluğuyla karar verilmiştir.
V-Esasın incelenmesi :
İtirazın esasına ilişkin rapor, İstanbul Sıkıyönetim 3 Numaralı
Askeri Mahkemesinin 19.11.1974 günlü, 1974/2063-21 sayılı yazısına bağlı olarak
gelen 11.10.1974 günlü gerekçeli ara kararı ve ekleri, iptali istenen ve ilgili
bulunan yasa kuralları, dayanılan Anayasa kuralları, bunlarla ilgili gerekçeler
ve başka yasama belgeleri ile konuyu ilgilendiren öteki metinler okunduktan
sonra, gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Bu işte ilk inceleme evresinde (Anayasa Mahkemesinin itirazı
incelemeye görevli ve yetkili olup olmadığı sorunu) tekrar tartışma konusu
yapılmış, 28.11.1974 günlü, Esas:1974/34, Karar: 1974/50 sayılı kararımızda
(Resmi Gazete; gün:21.1.1975, sayılı: 15125) tümüyle açıklanmış bulunan
ayrıntılı gerekçelerle Mahkememizin Af Kanunlarını Anayasaya uygunluk
denetimine bağlı tutmakla görevli ve yetkili olduğu sonucuna varılmış
bulunmaktadır.
Ancak esasın incelenmesine geçilmezden önce, bu işin 17.12.1974
günlü toplantıda yapılan ilk incelemesinde bulunmamış olan kimi üyelerce
Mahkememizin görevli ve yetkili olup olmadığı sorunu bu evrede dahi ortaya
atılıp görüşülebileceğinin öne sürülmesi üzerine yapılan tartışmalar sonunda,
ilk inceleme evresinde görev sorunu incelenerek çözülmüş olduğundan konunun
yeniden ele alınarak görüşülmesine yer olmadığına Şahap Arıç, Halit Zarbun ve
Ziya Önel’in karşı oylariyle ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
B- İtiraz konusu yapılan kuralların Anayasaya aykırılığı sorunu:
İtirazla ilgili kamu davasında 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı
Kanunun 2. maddesinin (A) ve (B) bentlerindeki kurallar hakkındaki sanıklar
vekilince yapılıp Cumhuriyet Savcısının katıldığı ve Mahkemece de ciddi görülen
Anayasaya aykırılık ileri sürmesi hem biçime ve hem de esasa yönelik
bulunmaktadır:
1-İtiraz konusu kuralların biçim yönünden Anayasaya aykırılığı
sorunu:
Gerçekten bir yasa kuralının biçim yönünden Anayasaya aykırı
olarak yasalaştığı ileri sürüldüğünde, önce bu konu üzerine eğilmek zorunluluğu
vardır. Esasen biçim kuralları bir metnin yasalaşması için, uygulanması yasama
organınca zorunlu niteliği olan kurallardır. Hatta, bunlar itiraz yoluna
başvuran mahkemece ileri sürülmese bile, Anayasaya uygunluk denetimi yetkisini
kullanmakla görevli bulunan Anayasa Mahkemesince doğrudan doğruya gözönünde
tutulabilir. Kaldı ki, burada, mahkemece biçim yönünden de Anayasaya aykırılık
itirazı yapılmış bulunmaktadır. O halde, itirazın çözümü için itiraz konusu
yasa kurallarının Anayasaya buyurduğu biçim kurallarına uygun olarak yasalaşıp
yasalaşmadığı sorunu üzerinde durulması gerekmektedir.
15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Af Yasasının 5. maddesinin Anayasa
Mahkemesinin 2.7.1974 günlü 1974/31 sayılı kararıyla (Resmi Gazete; gün:
12.7.1974 , sayı: 14943) iptal edilmiş bulunan (A) bendinin kanunlaşması ile
ilgili olarak Millet Meclisinde Cumhuriyet Senatosundan gelen metnin benimsenmemesi
ve bu yüzden Karma Komisyonca da bir metnin hazırlanması üzerine yürütülen
yasama işlemleri arasında bir yasa kuralını biçim yönünden Anayasaya aykırı
kılabilecek başlıca iki aksaklık göze çarpmış ve (uyuşmazlık konusu maddelerin
ayrı ayrı oylanmış), bir de (öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek
yalnız Karma Komisyon metninin oylanması ile yetinilmiş) olmasına ilişkin
işlemlerden oluşan bu aksaklıklardan ötürü 1803 sayılı Kanunun 5. maddesinin
sözü geçen (A) bendinin iptaline karar verilmiştir.
a) Uyuşmazlık konusu maddelerin ayrı ayrı oylanması sorunu:
Yukarıda da açıklanıp gösterildiği üzere, 15.5.1974 günlü, 1803
sayılı kanunun 5. maddesinin (A) bendi, daha önce Anayasa Mahkemesine doğrudan
doğruya iptal davası konusu olarak getirilmiş, Anayasanın 92. maddesinin beşini
fıkrasında öngörülen biçim kurallarına aykırı oluşturulduğu saptanarak iptaline
karar verilmiş ve bu konudaki 2.7.1974 günlü, 19/31 sayılı karar Resmi Gazetede
de yayımlanarak (Resmi Gazete; gün: 12.7.1974, sayı: 14943), ayrıca süre
verilmemesi nedeniyle yayım gününde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Yine aynı kanunun 2. maddesinin (A) bendinde yer alan kural da,
Türk Ceza Kanununun 127. ve Askeri Ceza Kanununun 56. maddelerinin olayla
ilgili hükümleri yönünden Mahkememizin 28.11.1974 günlü, 34/50 sayılı kararıyla
(Resmi Gazete; gün: 21.1.1975, sayı: 15125), yine Anayasanın 92. maddesinin
beşinci fıkrasındaki biçim kurallarına aykırı görülerek iptal edilmiştir.
Bu işte itiraz ve inceleme konusu yapılan yasa kurallarından birisi
yine 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (A) bendine ilişkindir ve bu dahi biraz
önce sözü geçen 28.11.1974 günlü, 34/50 sayılı kararımızda saptanan biçim
aksaklığı ile oluşmuştur.
Öte yandan, 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (B)
bendindeki kural ise, Türk Ceza Kanunun 414. maddesinin birinci fıkrasiyle
sınırlı olarak, Mahkememizin 28.11.1974 günlü, Esas: 1974/39, Karar: 1974/51
sayılı karariyle, yine Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasındaki biçim
kurallarına aykırı oluştuğu gerekçesiyle iptal edilmiş bulunmaktadır. ( Resmi
Gazete, gün: 29.1.1975, Karar: 15133)
Şu halde, 1803 sayılı Kanunun gerek 5. maddesinin (A) ve gerekse
2. maddesinin (A) ile (B) bentleri için önce gösterilip saptanmış bulunan iptal
nedenleri doğal olarak 2.maddenin (A) ve (B) bentleri için burada dahi
geçerlidir. Bu nedenler, yukarıda günleri ve sayıları açıklanan ve
yayımlandıkları Resmi Gazetelerin gün ve sayıları gösterilen kararlarımızda
bütün açıklık ve ayrıntıları ile belirtilmiş olduğundan, burada tekrar
edilmelerine gerek kalmamıştır.
Ancak, 17.12.1974 günlü ilk inceleme kararımızda da belirtildiği
üzere, 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı kanunun (A) bendinin, Mahkememin elindeki
kamu davasında uygulama yeri bulunun Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin üçüncü
fıkrasiyle ve (B) bendinin ise 495. ve 497. maddeleriyle sınırlı olarak
iptaline karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü, bir mahkemenin Anayasaya
uygunluk denetimi için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi,
Anayasanın değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri
uyarınca, o mahkemenin elinde görülmekte olan bir davanın varlığı ve Anayasaya
aykırılığı ileri sürülen kuralı mahkemenin o davada uygulama durumunda
bulunması gibi iki koşulun gerçekleşmesine bağlıdır. O halde Anayasa
Mahkemesinin itiraz yolu ile Anayasaya uygunluk denetimi konusundaki yetkisi de
bu koşullarla sınırlı demektir.
Muhittin Gürün ile Nihat O.Akçakayalıoğlu gerekçeye ve Kemal
Berkem, Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ahmet Koçak ve Ahmet Salih Çebi bu görüşe
karşı oyda bulunmuşlardır.
b) Öteki metinlerin uygulanmasına devam olunmayarak yalnız
komisyon metninin oylamasıyla yetinilmesi sorunu:
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 1803 sayılı Kanununun 2. maddesinin
kanunlaşması ile ilgili olan biçim yönünden Anayasaya aykırılık nedenlerinden
ikincisi olan (öteki metinlerin oylanmasına devam edilmeyerek yalnız Karma
Komisyon metninin oylanması ile yetinilmesi) biçimindeki aksaklığı itirazında
açık olarak öne sürmemekte ise de, esasen itirazın gerekçesiyle bağlı bulunmayan
Mahkememiz bu ikinci aksaklığı kendiliğinden ele almış, ancak bu nedenin burada
oluşmadığı Millet Meclisi Tutanak Dergisinin incelemesiyle belli olduğundan
(bak:Anayasa Mahkemesi kararı, gün: 28.11.1974, sayı : 34/50, Resmi Gazete,
gün: 21.1.1975, sayı:15125) itirazın bu nedene dolaylı olarak ilişen bölümü
üzerinde durulmasına yer görmemiştir.
2- İtiraz konusu kuralların esas yönünden Anayasaya aykırılığı
sorunu:
İtiraz konusu kuralların biçim yönünden Anayasaya aykırılığı
saptanmış ve bu nedenle de iptalleri öngörülmüş olduğundan, esas yönünden
aykırılık sorunu üzerinde durulmasına yer kalmamıştır.
3- İptal hükmünün yürürlüğe giriş günü:
Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre, Anayasa
Mahkemesince Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya
içtüzük veyahut bunların iptal edilen kuralları, gerekçeli kararın Resmi
Gazetede yayımlandığı günde yürürlükten kalkar. Gereken hallerde, Anayasa
Mahkemesi, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir.
Bu gün, kararın Resmi Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir
yılı geçemez.
22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin dördüncü
fıkrasında da, Anayasa Mahkemesinin, iptal dolayısiyle oluşacak boşluğu, kamu
düzenini tehdit edici nitelikte görürse, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü
ayrıca kararlaştıracağı ve boşluğun doldurulması için Yasama Meclisleri
Başkanlıklarına ve Başbakanlığa durumu duyuracağı yazılıdır.
Yukarıda belirlendiği üzere, 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun
2. maddesinin (A) bendinin Anayasaya biçim yönünden aykırılığı nedeniyle ve
Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin üçüncü fıkrası ve (B) bendinin ise 495. ve
497. maddeleriyle sınırlı olarak iptalleri öngörülmüştür. İptal, yasa
kurallarının Anayasaya uygun biçimde oluşmamış bulunduğu yolunda Anayasa
Mahkemesince saptanan duruma ve varılan sonuca dayanmaktadır. 1803 sayılı
Kanunun affettiği suç ve cezaların niteliği ve niceliği ile beliren kapsamı
karşısında, iptal hükmünün kamu düzenini tehdit edici yasal bir boşluğu
oluşturacağından da söz edilemez.
Açıklanan nedenlerle Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan ve uygulanması, Anayasaca, Anayasa Mahkemesinin işi
değerlendirilip gerekli görmesine bırakılmış bulunan yetkinin kullanılmasına ve
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına ve iptal
hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına gerek
görülmemiştir.
Kemal Berkem, Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner
ve Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe karşıoyda bulunmuşlardır.
VI-SONUÇ :
1- İlk inceleme evresinde görev sorunu incelenerek çözülmüş
bulunduğundan konunun yeniden ele alınarak görüşülmesine yer olmadığına Şahap
Arıç, Halit Zarbun ve Ziya Önel’in karşı oylariyle ve oyçokluğu ile;
2- 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (A) bendinin
Türk Ceza Kanununun 146. maddesinin üçüncü fıkrası ile (B) bendinin de Türk
Ceza Kanununun 495. ve 497. maddeleriyle sınırlı olarak, Millet Meclisinde
Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı olarak oylanmış bulunması
nedeni ile biçim yönünden iptaline, Muhittin Gürün ile Nihat
O.Akçakayalıoğlu’nun gerekçedeki ve Kemal Berkem, Şahap Arıç, Halit Zarbun,
Ahmet Koçak ve Ahmet Salih Çebi’nin itirazın reddi gerektiği yolundaki
karşıoylarıyla ve oyçokluğu ile;
3- İtiraz konusu kurallar biçim yönünden iptal edilmiş olduğuna
göre ayrıca esas yönünden aykırılık sorunu üzerinde durulmasına yer olmadığına
oybirliğiyle;
4- İşin niteliğine göre Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca
kararlaştırılmasına yer olmadığına, Kemal Berkem, Şahap Arıç, Halit Zarbun,
Ziya Önel, Abdullah Üner ve Nihat O.Akçakayalıoğlu’nun karşıoylarıyle ve
oyçokluğu ile;
28.1.1975 gününde karar verildi.
Başkan
Muhittin TAYLAN
|
Başkanvekili
Kâni VRANA
|
Üye
Kemal BERKEM
|
Üye
Şahap ARIÇ
Karşıoy ilişik
|
Üye
Halit ZARBUN
|
Üye
Ziya ÖNEL
Karşıoy yazısı
ektedir.
|
Üye
Abdullah ÜNER
Karşıoy yazısı
ektedir.
|
Üye
Ahmet KOÇAK
|
Üye
Muhittin GÜRÜN
Karşıoy ektedir.
|
Üye
Hasan GÜRSEL
|
Üye
Ahmet Salih ÇEBİ
|
Üye
Şevket MÜFTÜGİL
|
Muhalefet şerhi eklidir
Üye
Adil ESMER
|
Üye
Nihat
O.AKÇAKAYALIOĞLU
|
Üye
Ahmet
H.BOYACIOĞLU
|
(Karşı oy ekli)
KARŞIOY YAZISI
I.1803
sayılı Yasaya ilişkin teklifle ilgili madde metinlerinin, Millet Meclisi Genel
Kurulunda, ayrı ayrı oylanmış bulunması, Anayasa’nın 92 nci maddesine aykırı
düşmediğinden itiraz konusu kuralın biçim yönünden iptali gerekmiyeceği;
II.
Anayasa Mahkemesince biçim yönünden iptal edilip esasın incelenmesine
girilmeyen hallerde oluşacak ve kamu düzenini bozacak nitelikte bulunan yasal
boşluğun, yasama organınca, yeni bir düzenleme ile durdurulmasına olanak
sağlanmak üzere, Anayasa’nın 152 ve 44 sayılı Yasanın 50 nci maddeleri
uyarınca, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarih için bir süre verilmesi uygun
olacağı
görüşü
ile çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Anayasa Mahkemesince:
I. Görev sorunu ilk inceleme sırasında incelenerek çözülmüş
bulunduğundan konunun tekrar ele alınarak görüşülmesine yer olmadığına;
II. 1803 sayılı Af Kanununun iptal konusu maddelerinin biçim
yönünden iptaline;
III. İşin niteliğine göre Anayasa’nın değişik 152. maddesinin 2. fıkrası
uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına yer
olmadığına, oyçokluğuyla karar verilmiş ve ben de kararın bu üç yönüne muhalif
kalmıştım. Evvelce Mahkememizin aynı nitelikteki bir kararında da aynı yönlerde
karşıoyda bulunmuştur. Bu karşıoy yazılarım (21 Ocak 1975 gün ve 151125 sayılı
Resmi Gazetede yayınlanan 1974/34,1974/50 sayı ve 28.11.1974 sayılı) Anayasa
Mahkemesi kararındaki karşıoy yazılarımın. I,II,III nolu kısımlarında
tafsilatlı olarak yazılmıştı. 1803 sayılı Af Kanunu hakkında Anayasa
Mahkemesine gelmekte olan itirazların çoğu, madde numaraları farklı olarak aynı
niteliktedirler.
Bu itiraz konusu kararda da aynı noktalarda karşıoy vermiş
bulunuyorum. Yayınlandığını bildirdiğim Resmi Gazetedeki karşıoy yazılarındaki
karşıoylarım prensipleri itibariyle aynı nitelikte olduğu için bunların burada
tekrarına lüzum görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle bu Anayasa Mahkemesi kararının Anayasaya uygun
olmadığını bildirdiğim kısımlarına, karşıoy yazımım I,II,III no.larında
gösterdiğim nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü 15125 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Mahkememizin 28.11.1974 günlü, 1974/34-50 sayılı kararına ilişkin karşıoy
yazımda açıkladığım gerekçelerle, çoğunluğun kararına da katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü 15125 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olan
Anayasa Mahkemesinin 28.11.1974 gün 1974/34 Esas ve 1974/50 sayılı kararında
açıkladığım nedenlerle çoğunluğun görev ve süreye ilişkin görüşlerine
katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
Cumhuriyetin 50 nci Yılı Dolayısiyle yayınlanan 1803 sayılı Af
Kanununun 2 nci maddesi, Millet Meclisinde Anayasanın 92 nci maddesinin beşinci
fıkrasına aykırı biçimde oylanmış olması nedeniyle Anayasa Mahkemesince, esası incelenmeksizin
ve bu maddenin (A) bendinin TCK.nun 146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasıyle ve (B)
bendinin de T.C.K’nun 495 ve 497 nci maddeleriyle sınırlı olmak üzere iptaline
karar verilmiştir. Bu itibarla yasama organının sözü edilen hükmü yeniden
düzenlenmek yetkisi mevcuttur. Böylece yasama organına bu yetkisini
kullanabilme olanağının sağlanması zorunluğu ortaya çıkmaktadır.
Yasama organının bu yetkisini kullanabilmesi için de Anayasa
Mahkemesi kararının Resmi Gazetede yayımlanmasından itibaren – Anayasanın 152
nci maddesiyle 44 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin üçüncü fıkrası gereğince –
iptal hükmünün yürürlüğe girmesi hususunda yeterli bir sürenin verilmesi
gerekmektedir. Böyle bir süre verilmediği takdirde Anayasa Mahkemesinin iptal
kararı Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte iptal edilen kanun hükmü yürürlükten
kalkacak ve bu suretle yasama organının bu kanun hükmünü yeniden düzenlenmesine
zaman ve fırsat kalmayacaktır.
İptal hükmünün yürürlüğe girmesinde bir süre kabul edilmek için
her halde (kamu düzenini tehdit edici yasal bir boşluk) meydana gelmesine gerek
bulunmamaktadır. Anayasanın 152 nci maddesinde böyle bir şart aranmamış ve 44
sayılı Kanunun 50 nci maddesinde üçüncü fıkrasının da Anayasanın bu hükmüne müvazi
olarak yine böyle bir şart konulmamış ve Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü
hallerde iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabileceği öngörülmüş
ve bundan ayrı olarak aynı maddenin dördüncü fıkrasında da (bir kanun veya
içtüzüğün veya bunların belirli hükümlerinin iptali halinde meydana gelecek
olan boşluğun kamu düzenini tehdit edici mahiyette) görülmesi halinde ise iptal
hükmünün yürürlüğe girdiği tarihin kararlaştırılacağı hükme bağlanmıştır.
Görülüyorki: Gerek Anayasanın ve gerek 44 sayılı Kanunun bu
hükümlerine göre iptal hükmünün yürürlüğe girmesinde süre verilmesi hususunda
her halde (Kamu düzenini tehdit edici bir boşluk) un meydana gelmesine gerek
bulunmamaktadır. Sadece (gereken haller) de böyle bir süre verilebilecektir.
Olayda Anayasanın 152 nci maddesinde yazılı olup süre verilmesini
öngören (gereken hal) unsuru bulunup bulunmadığı sorununa gelince:
Anayasanın 64 üncü maddesine göre genel ve özel af ilân etme
yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisine ait bulunmaktadır. Bu merci affın
kapsamını belli etmeğe de yetkilidir. Anayasa Mahkemesinin görüşü de bu yoldadır.
(Anayasa Mahkemesi kararı: 9.6.1964 gün, E:1964/12, K:1964/47. Anayasa
Mahkemesi Kararlar Dergisi, Cilt 2, S:176).
Kanun koyucu, Anayasanın verdiği bu yetkiye dayanarak sosyal
yararları da gözönünde tutmak suretiyle 1803 sayılı Af Kanununda bir kısım
suçları ve cezaların tamamen affederken bir kısım suçların cezalarının 12
yılının ve diğer bir kısım suçların cezalarının da yalnız beş yılının indirilmesi
uygun bulmuş ve bu arada Türk Ceza Kanunun 146 ncı maddesinin üçüncü fıkrasiyle
495 ve 497 nci maddelerinde yazılı suçların cezalarından yalnız cezalarından
beş yılının affedilmesini öngörmüştür.
İncelenen dava dosyasına göre: Bu olayda sanıkların, Anayasa ile
kurulan hür ve demokratik düzeni ihtilâl yoliyle yıkıp yerine Marksist ve
Leninist rejim ikâme etmek amaciyle İstanbul Heybeli Ada Deniz Harp Okulu ve
Lisesinde gizli hücre teşkilâtı kurdukları ve bu amaçlarını gerçekleştirmek
için de yaptıkları bir soygundan elde ettikleri mühimce paranın bir kısmıyle
silâh satın aldıkları öne sürülmüştür.
Kanun Koyucu, 1803 sayılı Af Kanununu yaparken bu gibi suçluların,
aftan azami miktarda değil ancak belirli ve sınırlı bir ölçüde yararlanmalarını
öngörmüştür. O halde; biçim yönünden iptaline karar verilen sözü edilen Af
Kanununun 2. maddesinin (A) ve (B) bendlerindeki kuralları yasama organının
yeniden düzenleyebilmesine imkân sağlamak için bir sür tesbit edilmediği
takdirde, yukarıda işaret edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin bu kararı Resmi
Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe girecek ve bu gibi suçlular da kanun
koyucunun takdirine ve iradesine aykırı olarak Af Yasasından azami ölçüde
istifade etmiş olacaklardır.
Bu sebepler, Anayasanın 152. maddesi gereğince süre verilmesini
zorunlu kılan (gereken haller) den bulunmaktadır.
Açıklanan bu nedenlerle, iptal hükmünün yürürlüğe girmesi
hususunda Anayasanın 152. maddesine göre yeterli süre verilmesini
gerektirdiğinden çoğunluk kararına bu noktadan karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü 15125 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 1974/34-50
sayılı Mahkememiz kararına ilişkin karşıoy yazımın 3 numaralı bendinde
açıkladığım gerekçe ile, çoğunluğun bu kararının aynı konu ile ilgili kısmına
katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
Yukarıki kararda (1974/56-1975/8) kanun teklif ve tasarılarının
Cumhuriyet Senatosundaki görüşmeleri sonucunda, Millet Meclisince kabul edilmiş
bulunan madde metinlerinin değiştirilmesi ve Millet Meclisince de bu
değişikliklerin benimsenmemesi nedeniyle sorunun, Anayasa’nın 92. maddesinin
beşinci fıkrası gereğince Karma Komisyona gitmesi halinde; benimsenmeyen söz
konusu maddelere ilişkin olarak Cumhuriyet Senatosunca, Karma Komisyonca ve
Millet Meclisince düzenlenen metinlerinin tümünün üç ayrı liste halinde ve her
listenin toptan Millet Meclisinde oylanmaları gerektiği öne sürülerek, 1803
sayılı Af Kanunu hakkında bu yolda işlem yapılmıyarak maddelerin ayrı ayrı oya
sunulmuş olmaları, Anayasaya aykırılık nedeni sayılmış ve iptal kararı bu
gerekçeye dayandırılmıştır.
Bu görüş, Anayasa’nın, hem 92. maddesine, hem de temel ilkelerine
aykırı bulunmaktadır.
İptal kararının dayandırılması gereken düşünceler ise 2.7.1974 ve
28.11.1974 günlü ve (1974/19-1974/31), (1974/39-1974/51) sayılı Anayasa
Mahkemesi kararlarına ilişkin karşıoy yazılarımda genişliğine belirtilmiş
olduğundan tekrarı gereksiz bulunmuştur. (Bkz. Resmi Gazete: günler: 12.7.1974,
29.1.1975 sayı :14943,S.9-12,15133-S.19-20)
Söz konusu karşıoy yazılarımda açıklanan nedenlerle bu kararın
gerekçesine katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
T.C.Anayasası’nın
92. madde 5. fıkra hükmünün işletilişi bakımından “oylanacak metin” ve “oylama
usulü”için, 14943 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2.7.1974 gün ve 19/31 sayılı
Mahkememiz kararına bağlı karşıoy yazımda açıkladığım;
1803
sayılı Kanunun 2. maddesi (B) bendinin taşıdığı ayrıcalık hükmünün niteliği
hakkında, aynı madde (A) bendi için dahi geçerli olarak ve Resmi Gazetenin
15125 sayısında yayımlanmış Mahkememizin 28.11.1974 günlü kararına ek karşıoy
yazımda belirttiğim,
Yine
hemen yukarda sözünü ettiğim 15125 sayılı Resmi Gazetede yer almış karar devamı
karşı oy yazımda, iptal hükmünün yürürlüğünün bir ileri tarihe bırakılması
gereği olarak işaretlediğim,
Görüş
ve düşüncelerimle, 28.1.1975 gün ve 56/8 sayılı kararın, iptal hükmüne sonucu
itibariyle katılmakta, bu hükmün yürürlüğünün bir ileri tarihe bırakılamayışına
karşı bulunmaktayım.
|
|
|
|
Üye
Nihat
O. AKÇAKAYALIOĞLU
|
KARŞIOY YAZISI
29.1.1975 günlü 15133 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan
Mahkememizin 28.11.1974 gün ve 1974/39-51 sayılı kararına ilişkin karşıoy
yazısının 2 numaralı bendinde açıkladığım gerekçelerle, çoğunluğun iptal
hakkındaki görüşlerine karşıyım.