ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1975/6
Karar Sayısı : 1975/64
Karar Günü : 3.4.1975
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN MAHKEME:İstanbul 5. Ağır Ceza
Mahkemesi.
İTİRAZIN KONUSU:15.5.1974 günlü, 1803 sayılı
“Cumhuriyetin 50 nci Yılı Nedeniyle Bazı Suç ve Cezaların Affı Hakkında
Kanun”un 13. maddesinin birinci ve sonuncu fıkralarının iptali istemidir.
I. OLAY:
Sanıklar hakkında 1918 sayılı Kaçakçılığın men ve Takibine Dair
Kanunun 27/2-3, 29. ve 58. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemi ile açılan
kamu davasının 31.5.1975 günlü duruşmasında Cumhuriyet Savcısının savcı üzerine
15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci ve sonuncu
fıkralarını, biçim yönünden Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına aykırı
gören Mahkeme, bunların iptallerine karar verilmesi istemi ile Anayasanın
değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri uyarınca
Anayasa Mahkemesine başvurulmasına karar vermiştir.
II. İTİRAZIN GEREKÇESİ ÖZETİ:
İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçesi özeti şöyledir:
1803 sayılı Af Yasasının 13. maddesinin birinci ve sonuncu
fıkralarının, Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasındaki biçim kuralına
aykırı olarak yasalaştırıldığı ileri sürülmüştür.
III. YASA METİNLERİ:
1- İtiraz konusu Yasa kuralları:
a) 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 13. maddesinin Anayasaya
aykırılığı ileri sürülen birinci ve sonuncu fıkraları şöyledir:
“Madde 13- Bu kanun hükümleri, bir ceza mahkûmiyeti olmasa ve
faile ait bulunmasa dahi kanunen veya dış ticaret rejimi hakkındaki kararlara
göre kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması ve yurda
sokulması suç teşkil eden veya inhasara tabi olan eşyanın müsaderesine engel
değildir.
……………….
……………….
……………….
Trafik sicili kayıtlarına dayanılarak satın alınan taşıt
araçlarından zapt ve müsaderesi kesinleşmemiş olanların ardiye vesair
masrafları ödenmek şartı ile prim, vergi ve resim alınmaksızın sahiplerine
verilir.”
2- Dayanılan Anayasa Kuralı:
Mahkemenin Anayasaya aykırılık gerekçesinde dayanak tutulan
Anayasa hükmü, 92. maddenin beşinci fıkrasıdır. Bu fıkra hükmü şöyledir:
“Madde 92/5- Millet Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni
benimsemezse, her iki Meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki
üyelerden bir karma komisyon kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet
Meclisine sunulur. Millet Meclisi, karma komisyonca ve Cumhuriyet Senatosunca
veya daha önce kendisince hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul
etmek zorundadır. Cumhuriyet Senatosunda üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
kabul edilmiş olan madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendi ilk metnini
benimsemesi için, üye tamsayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. bu halde
açık oya başvurulur.”
IV. İLK İNCELEME:
Anayasa Mahkemesi. İçtüzüğün 15. maddesi uyarınca 4.3.1975
gününde, Muhittin Taylan, Kâni Vrana, Şahap Arıç, Ahmet Akar, Halit Zarbun,
Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan
Gürsel, Ahmet Salih Çebi, Adil Esmer, Nihat O.Akçakayalıoğlu ve Ahmet
H.Boyacıoğlu’nun katılmaları ile yaptığı ilk inceleme toplantısında aşağıdaki
sorunlar üzerinde durmuştur:
1- Anayasaya aykırılık itirazında bulunan Mahkemenin yetkisi ve
esas hakkındaki incelemenin sınırlandırılması sorunu:
Anayasanın değişik 151. ve 22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27.
maddeleri uyarınca bir mahkemenin Anayasaya uygunluk denetimi amacı ile Anayasa
Mahkemesine başvurabilmesi için özellikle iki koşulun varlığı gereklidir.
Bunlardan birincisi o mahkemenin elinde bakmakta olduğu bir davanın bulunması,
ikincisi de iptali istenen yasa kuralının o davada uygulanacak kural olmasıdır.
Bu işte, Mahkemenin elinde görülmekte olan bir davanın varlığında kuşku yoktur.
Başkasının kaybettiği bir otomobil permisini ele geçirdikten sonra
sahte vekâletname düzenlemek suretiyle bir otomobili Yurda kaçak olarak sokmak
suçundan sanık hakkında kamu davası açıldığı ve bu nedenle yargılandığı
dosyadaki belgelerden anlaşılmaktadır. Af Yasasının 13. maddesinin birinci
fıkrası, özel veya genel af ayırımı yapılmaksızın, bir ceza mahkûmiyeti olmasa
ve faile ait bulunmasa dahi kanunen veya dış ticaret rejimi hakkındaki kararlara
göre kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması ve yurda
sokulması suç teşkil eden veya inhisara tâbi olan eşyanın müsaderesine engellik
yapamayacağına dair bir kuralı yasalaştırmıştır.
Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair 1918 sayılı Kanunun 1. maddesi;
A) Herhangi bir maddeyi veya eşyayı gümrük muamelesine tâbi
olmaksızın Türkiyeye ithâl veya Türkiyeye ithale teşebbüs etmek,
B) Türkiyeye ithâli veya Türkiyeden ihracı memnu olan herhangi bir
madde veya eşyayı ithâl veya ihraç veya bunlara teşebbüs etmek; eylemlerini
kaçakçılık olarak vasıflandırmıştır.
Bu hükme göre yurda ithâli değişik bir rejime bağlı bulunan
otomobili Kanuna ve dış ticaret rejimine göre gerekli işlemleri yerine
getirmeksizin Türkiyeye sokmak kaçakçılık suçunu oluşturur. Bu durum suç konusu
kaçak eşyayı kanunen yurda sokulması suç teşkil eden eşya durumuna
getirdiğinden Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrası hükümlerinin
uygulanmasını zorunlu hale sokar. Bu bakımdan işin esası hakkındaki incelemenin
anılan kanunun 13. maddesinin birinci fıkrasındaki “Yurda sokulması suç teşkil
eden …….. eşyanın müsaderesine engel değildir” biçimindeki kural ile sınırlı
olarak yapılmasına ve aynı maddenin son fıkrasının davada uygulanma yeri
bulunmadığından bu kurala yönelen itirazın, Mahkemenin yetkisizliği yönünden
reddine karar verilmelidir.
Nihat O.Akçakayalıoğlu, incelemenin 13. maddenin birinci
fıkrasının tümü yönünden yapılması gerektiği; Halit Zarbun, Abdullah Üner ve
Lûtfi Ömerbaş bu hükmün davada uygulanma yeri bulunmadığı görüşü ile sınırlama
kararına katılmamışlardır.
2- Anayasa Mahkemesinin itirazı incelemeye görevli ve yetkili olup
olmadığı sorunu:
Suç ve cezaların affı hakkındaki yasama belgelerinin Anayasaya
uygunluk denetimine bağlı olup olmayacağı sorunu üzerinde de durulmuş ve bu
denetimin yapılmasına anayasal açıdan olanak bulunduğu sonucuna varılmıştır.
konu hakkındaki ayrıntılı gerekçeler Anayasa Mahkemesinin 28.11.1974 günlü,
Esas: 1974/34, Karar: 1974/50 sayılı kararında tümü ile açıklanmış
bulunduğundan (Resmi Gazete; Gün: 21.1.1975, Sayı: 15125), bunların burada
yinelenmesine gerek kalmamıştır.
Şu duruma göre, bu işe bakmanın Anayasa Mahkemesinin görevi içinde
bulunduğu açıktır.
Şahap Arıç ve Halit Zarbun görüşe katılmamışlardır.
3- Yukarıda açıklanan sorunların incelenmesi sonucunda;
a) İşin incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkisi
içinde bulunduğuna Şahap Arıç ve Halit Zarbun’un karşıoyları ile ve oyçokluğu
ile;
b) Dosyanın eksiği bulunmadığı anlaşıldığından işin esasının
15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrasının davada
uygulama yeri bulunan “Yurda sokulması suç teşkil eden … eşyanın müsaderesine
engel değildir” kuralı ile sınırlı olarak incelenmesine Nihat
O.Akçakayalıoğlu’nun incelemenin 13. maddesinin birinci fıkrasının tümü
yönünden yapılması gerektiği ve Halit Zarbun, Abdullah Üner ve Lûtfi Ömerbaş’ın
bu hükmün davada uygulama yeri bulunmadığı yolundaki karşıoyları ile ve oyçokluğu
ile;
c) 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Kanunun 13. maddesinin son
fıkrasının davada uygulama yeri bulunmadığından bu kurala yönelen itirazın
Mahkemenin yetkisizliği yönünden reddine oybirliğiyle;
4.3.1975 gününde karar verilmiştir.
V. ESASIN İNCELENMESİ:
İtirazın esasına ilişkin rapor, Mahkeme kararının gerekçesi,
4.3.1975 günlü sınırlandırma kararı uyarınca iptali istenen yasa kuralı,
dayanılan Anayasa kuralları, bunlara ilişkin gerekçeler ve başka yasama
belgeleri, konu ile ilişkisi bulunan öteki metinler okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
1- Anayasal denetim isteğinde bulunan İstanbul 5. Ağır Ceza
Mahkemesinin kararında, itiraz konusu yapılan yasa kuralının biçim yönünden
Anayasaya uygun olarak yasalaşmadığı ve bu nedenle iptali gerektiği belirtilmektedir.
15.5.1974 günlü, 1803 sayılı kanunun 2. maddesinin (A) bendi, daha
önce Anayasa Mahkemesine itiraz yolu getirilmiş ve Anayasanın 92. maddesinin
beşinci fıkrasında öngörülen biçim kuralına aykırı olarak yasalaştığı
saptanarak Türk Ceza Kanununun 127. ve Askerî Ceza Kanununun 56. maddelerinin
olayla ilgili hükümleri ile sınırlı olarak iptal edilmiş ve bu karar 21.1.1975
günlü, 15125 sayılı Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Yine 1803 sayılı Kanunun 2.
maddesinin (B) bendinde Türk Ceza Kanununun 414/1. maddesi ile ilgili olarak
yer alan kural da, 28.11.1974 günlü, Esas: 1974/39, Karar: 1974/51 sayılı
kararla Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasında açıklanan biçim kuralına
aykırı görülerek iptal edilmiştir. Bu karar da 29.1.1975 günlü, 15133 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanmıştır.
İtiraz konusu Yasa kuralı da 1803 sayılı Kanunun 13. maddesinde
yer almıştır. Biraz önce sözü geçen kararlarda belirtilen biçim aksaklığı ile
yasalaşmıştır. İptal nedenleri o kararlarda bütün açıklığı ile belirtilmiş
olduğundan bunların burada yinelenmesine gerek görülmemiştir.
Ancak, 4.3.1975 günlü sınırlandırma kararı uyarınca 1803 sayılı
Kanunun 13. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yurda sokulması suç teşkil
eden … eşyanın müsaderesine engel değildir” biçimindeki kuralın, 7.1.1932
günlü, 1918 sayılı Kaçakçılığın men ve Takibine Dair Kanunun, ek ve tadilleri
yönünden iptaline karar verilmelidir.
Ahmet H.Boyacıoğlu değişik karşıoyu ile ve Şahap Arıç, Halit
Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak v Ahmet Salih Çebi bu görüşe katılmamışlardır.
Muhittin Gürün ve Nihat OAkçakayalıoğlu su sonuca kendilerine özgü
gerekçeleri ile katılmışlardır.
2- İtiraz konusu yasa kuralının biçim yönünden iptaline karar
verilmiş olmakla, artık esas yönünden Anayasaya aykırılık sorunu üzerinde durulmasına
yer kalmamıştır.
3- İptal hükmünün yürürlüğe giriş günü:
Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci fıkrasına göre Anayasa
Mahkemesince Anayasaya aykırı olduğundan iptaline karar verilen kanun veya
içtüzük veya bunların iptal edilen kuralları, gerekçeli kararın Resmî Gazetede
yayımlandığı günde yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi,
iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü ayrıca kararlaştırabilir. Bu gün kararın
Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.
22.4.1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 50. maddesinin dördüncü
fıkrasında da Anayasa Mahkemesinin, iptal dolayısile oluşacak boşluğu kamu
düzenini tehdit edici nitelikte görürse, iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günü
ayrıca kararlaştıracağı ve bu boşluğu doldurması için Yasama meclisleri
başkanlıklarına ve Başbakanlığa durumu duyuracağı yazılıdır.
Yukarıda belirlendiği üzere, 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı
Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasındaki “yurda sokulması suç teşkil eden
…. eşyanın müsaderesine engel değildir” biçimindeki kuralın, Anayasaya biçim
yönünden aykırılığı nedeniyle ve 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair
Kanun, Ek ve Tadilleri yönünden iptali öngörülmüştür. İptal kararı, Anayasa
Mahkemesince yasa kuralının Anayasaya uygun biçimde yasalaşmamış olduğu yolunda
saptanan duruma ve varılan sonuca dayanmaktadır. 1803 sayılı Kanunun affettiği
suç ve cezaların niteliği ve niceliği ile belirlenen kapsamı karşısında iptal
hükmünün kamu düzenini tehdit edici yasal bir boşluğu oluşturacağından söz
edilemez.
Açıklanan nedenlerle, Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan ve uygulanması, Anayasaca, Anayasa Mahkemesinin işi değerlendirip
gerekli görmesi bırakılmış bulunan salt yetkinin kullanılmasına ve iptal hükmünün
yürürlüğe gireceği günün ayrıca kararlaştırılmasına gerek görülmemiştir.
Şahap Arıç, Halit Zarbun,, Ziya Önel, Abdullah Öner ve Nihat
O.Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
VI. SONUÇ:
1- 15.5.1974 günlü, 1803 sayılı Yasanın 13. maddesinin buruncu
fıkrasında yer alan “Yurda sokulması suç teşkil eden …. eşyanın müsaderesine
engel değildir” biçimindeki kuralın Millet Meclisinde Anayasanın 92. maddesinin
beşinci fıkrası hükmüne aykırı olarak oylanmış bulunması nedeni ile biçim
yönünden ve 7.1.1932 günlü, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair
Kanun, Ek ve Tadilleriyle sınırlı olarak iptaline Muhittin Gürün ile Nihat
OAkçakayalıoğlu’nun değişik gerekçeleri ve Ahmet H.Boyacıoğlu’nun değişik
karşıoyu ve Şahap Arıç, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Ahmet Koçak ve Ahmet Salih
Çebi’nin karşıoylarıyle ve oyçokluğu ile;
2- İşin niteliğine göre Anayasanın değişik 152. maddesinin ikinci
fıkrası uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca
kararlaştırılmasına yer olmadığına Şahap Arıç, Halit Zarbun, Ziya Önel,
Abdullah Üner ve Nihat O.Akçakayalıoğlu’nun karşıoylarıyle ve oyçokluğu ile;
3.4.1975 gününde karar verildi.
Başkan
Muhittin
TAYLAN
|
Başkanvekili
Kâni VRANA
|
Üye
Şahap ARIÇ
|
Üye
Ahmet AKAR
|
Üye
Halit ZARBUN
|
Üye
Ziya ÖNEL
|
Üye
Abdullah ÜNER
|
Üye
Ahmet KOÇAK
|
Üye
Muhittin GÜRÜN
|
Üye
Lûtfi ÖMERBAŞ
|
Üye
Hasan GÜRSEL
|
Üye
Ahmet Salih
ÇEBİ
|
Üye
Adil ESMER
|
Üye
Nihat
O.AKÇAKAYALIOĞLU
|
Üye
Ahmet H.BOYACIOĞLU
|
KARŞIOY YAZISI
Anayasa Mahkemesince;
a) İlk inceleme evresinde görev sorunu tartışılarak, itirazın
incelenmesinin Anayasa Mahkemesinin görevine girdiğine;
b) 1803 sayılı Af Kanununun itiraz konusu maddesinin biçim
yönünden iptaline;
c) İşin niteliğine göre Anayasa’nın değişik 152 nci maddesinin
ikinci fıkrası uyarınca iptal hükmünün yürürlüğe gireceği günün ayrıca
kararlaştırılmasına yer olmadığına oyçokluğuyla karar verilmiştir. Anayasaya
uygun görmediğimden kararın bu kısımlarına katılmıyorum.
Bu konulardaki karşıoylarım, (21 Ocak 1975 gün ve 15125 sayılı
Resmî Gazetede yayımlanan, Anayasa Mahkemesinin 1974/34, 1974/50 sayı ve
20.11.1974 günlü) kararındaki karşıoy yazımın I, II, III. nolu bentlerinde
tafsilatlı olarak yazdığım karşıoyların prensipleri itibariyle aynı nitelikte
olduğundan, bunların burada tekrarına lüzum görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Anayasa Mahkemesinin bu kararının Anayasaya
uygun olmadığını bildirdiğim kısımlarına, sözü geçen karşıoy yazımın I, II,
III. nolu bentlerinde gösterilen nedenlerle karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Mahkememizin 28.11.1974 günlü, 1974/34-50 sayılı kararına ilişkin karşıoy
yazımda açıkladığım gerekçelerle, çoğunluğun bu kararına da katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü ve 15125 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Anayasa
Mahkemesinin 28.11.1974 gün ve 1974/34 Esas ve 1974/50 sayılı kararında
açıkladığım nedenlerle çoğunluğun süreye ilişkin görüşlerine katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
I- Esas yönünden:
1- Olayda sanıkların, Mustafa Sütçü adında birisine ait olup
kaybedilmiş bir otomobil permisini ele geçirdikleri ve bu Permi ile 1965 modeli
Mersedes marka ve 6000 lira Cif kıymeti olduğu tesbit edilen bir otomobil
Gümrüğe getirdikleri ve Mustafa Sütçü hüviyetini kullanarak bu otomobili,
gümrük ve diğer vergi ve resimlerini ödemek suretiyle yurda soktukları ve bu
suretle Kaçakçılık suçunu işledikleri iddia olunarak haklarında 1918 sayılı
Kanun hükümleri uyarınca kamu Davası açıldığı anlaşılmış ve Duruşmanın devamı
sırasında 1803 Sayılı Af Kanununun yürürlüğe girmesi üzerine Cumhuriyet
Savcısı, sözü edilen Af kanununun 13. maddesinin birinci ve sonuncu
fıkralarının biçim yönünden Anayasaya aykırı olduğunu öne sürmüş ve Mahkemece
de bu iddia ciddi görülerek bu fıkraların iptali için Anayasa Mahkemesine
başvurulmasına karar verilmiştir.
2- Anayasaya aykırı olduğu öne sürülerek iptali istenen 1803
Sayılı Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasiyle bununla ilgili ikinci
fıkrası şöyledir:
“Madde 13- Bu kanun hükümleri, bir ceza mahkûmiyeti olması ve
faile ait bulunmasa dahi kanunen veya dış ticaret rejimi hakkındaki kararlara
göre kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması ve yurda
sokulması suç teşkil eden veya inhisara tabi olan eşyanın müsaderesine engel
değildir.
Ancak, yukariki fıkra hükmü dışında kalan eşya, ithalde alınan
gümrük ve diğer vergi ve resimler ile ardiye ücreti ve sair masrafların
ödenmesi halinde sahiplerine verilir.
……………..
3- Sözü edilen Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasındaki
(kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması ve yurda
sokulması yasak olan” suç teşkil eden eşya kanunlarda ve dış ticaret rejimi ile
ilgili kararlarda yoruma ve tereddüde yer vermeyecek surette açıkça
gösterilmiştir. Örneğin:
a- Metre sistemine göre tertip edilmemiş ölçü aletleri, (1872
sayılı kanun, Mad. 3)
b- Ham Afyon ve müstahzaratı (2313 sayılı kanun, Mad. 3)
c- Dinamit, Bomba ve benzeri öldürücü aletler ve silahlar, (TCK.
Mad. 265)
ç- Zehirli gazlar (2399 sayılı kanun, Mad. 1)
d- Ateşli Silahlar (6136 sayılı kanun, Mad. 2, 12)
e- Taklit veya tağyir edilmiş paralar (TCK. Mad. 316)
f- Taklit edilmiş Resmî mühürler (TCK. 332)
g- Uyuşturucu Maddeler (TCK. Mad. 403-404)
h- Müstehcen ve hayasızca yazılmış kitaplar, gazeteler, bu kabil
fotoğraflar ve Sinema şeritleri (TCK. 426)
gibi eşya ve maddelerdir.
Bu kabil eşya ve maddeler, Gümrük Yönetmeliğinin 481. maddesi
uyarınca hazırlanıp yayımlanmış olan listede gösterilmiştir. (Resmî Gazete, 24
Nisan 1975 tarih, S: 15217)
Mevzuata ve Dış ticaret rejimi ile ilgili kararlara göre Türkiyeye
ithal edilecek eşya da şu üç kısımda toplanmaktadır:
A- Türkiyeye ithali Resmi tabi eşya,
B- Türkiyeye sokulması yasaklanmış ve suç teşkil eden eşya
C- Türkiyeye sokulması bazı kayıt ve şarta bağlı eşya,
Bu eşyaların mahiyetlerine kısaca değinmek, konunun aydınlığa
kavuşması bakımından yararlı olacaktır.
AA- Resme tabe eşya,
Bu eşya, kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması,
satılması ve yurda sokulması yasaklanmış (suç teşkil eden) eşyadan değildir.
Sadece gümrük vergi ve resimleri ödemek suretiyle yurda sokulabilecek eşyadır.
Gümrük muamelesine tabi tutularak yurda sokulan bu eşyanın kullanılması,
bulundurulması, taşınması, satılması serbesttir. Şu kadar ki bu kabil eşyanın
gümrükten kaçırılarak yurda sokulması 1918 sayılı Kanuna göre suç teşkil eder.
BB- Türkiyeye sokulması yasak eşya,
Bu kabil eşya da yukarıda 3 sayılı parağrafta işaret edildiği gibi
kanunlarda ve Dış ticaret rejimi ile ilgili kararlarda ve bu bu kararlara
dayanılarak çıkarılmış olan Yönetmeliklerce gösterilmiştir.
Bu eşyanın yukarıda AA parağrafındaki eşya gibi gümrük muamelesine
tabi tutulması, vergi ve resimleri ödenerek Türkiyeye sokulması mümkün
değildir.
Bu eşyayı, Gümrük muamelesi yaptırılarak Türkiyeye sokulabilecek
ile karıştırmak gerek.
Türkiyeye sokulması yasak olan eşya Gümrük Yönetmeliğinin 481.
maddesi uyarınca ilân edilmiş olan listede gösterilmiştir.
(Resmî Gazete, 24 Nisan 1975 tarih, S: 15217)
CC- Türkiyeye sokulması kayit ve şarta bağlı eşya,
Gümrük Yönetmeliğinin 482. maddesi, “Hususi Kanun, Kararname ve
Tüzük hükümlerine göre Türkiyeye sokulması kayıt ve şarta tabi eşya ancak bu
kayit ve şartlara uygunluğu tesbit edilmek suretiyle yurda sokulabilir.
Hâlen yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre Türkiyeye
sokulması kayıt ve şartı bağlı eşya listesi eklidir.” hükmünü kapsamakta ve bu
liste de yine Resmî Gazetede yayımlanmış bulunmaktadır. (Resmî Gazete 24 Nisan
1975 tarih, S: 15217)
4- Otomobil ithal Rejimi,
Türkiyeye otomobil ithali yasaklanmış değildir. Ancak bazı kayıt
ve şarta bağlı tutulmuştur. 8.1.1970 tarihli ve 7/3 sayılı kararnamede (Resmî
Gazete, tarih 10.1.1970) deki kayıt ve şartlara uyularak getirtilen
otomobillerin, kullanılması, bulundurulması, taşınması serbest olduğu ve suç
teşkil etmediği şüphesizdir. Bunlar da, yukarıdaki BB parağrafında yazılı
eşyadan tamamen ayrıdır.
5- Yasak eşyalar ile Türkiyeye ithal edilecek eşya rejimine
böylece kısaca değindikten sonra 1803 sayılı Af Kanununun 13. maddesine yeniden
eğilmek zorunluğu vardır:
1803 sayılı Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasındaki
(Kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması, ve yurda
sokulması suç teşkil eden eşya) yukarıda 3 numarada ve bu numaranın BB
parağrafında izah edilen (Yasak Eşya) dan ibarettir. Burada sözü edilen yasak
eşyanın, yukarıda mahiyetleri açıklanan resmi tabi eşya ile Türkiyeye ithali
kayıt ve şarta tabi eşya arasında bir ilgi mevcut değildir.
Sözü edilen 13. maddenin birinci fıkrasına göre: Suç affa uğramış
olsa bile yukarıda nitelikleri açıklanan Türkiyeye sokulması, kullanılması,
yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması yasak olan eşya sahiplerine
iade edilmeyerek müsadere edilecek, bunların dışında kalan (AA ve CC
parağraflarında açıklanan) eşya ise, ithalde alınan gümrük ve diğer vergi ve
resimleri ile ardiye ücreti ve sair masrafların ödenmesi halinde sahiplerine
verilecektir.
Gümrük resmine tabi tutularak Türkiyeye getirilebilecek eşya ile
yine bazı kayıt ve şartlarla Türkiyeye getirilebilecek eşyanın, gümrükten
kaçırılarak yurda getirilmesi halinde, (Türkiyeye sokulması yasak eşyaya)
dönüşeceği yolundaki görüşü, açıklanan mevzuat hükümleriyle bağdaştırmak bizce
mümkün değildir. Böyle bir görüşe yasak olmıyan eşyayı da Af Kanununun 13.
maddesinin birinci fıkrası içine sokmak olanağı yoktur. Bu yoldaki görüş esasen
13. maddenin ikinci fıkrasındaki “Ancak, vergi ve resimler ile ardiye ücreti ve
sair masrafların ödenmesi halinde sahiplerine verilir.” hükmüne de ters
düşmektedir. Böyle görüş, bu fıkra hükmünün uygulama olanağını da ortadan
kaldırmaktadır.
6- Yukarıda açıklanan nedenlerle, bu olayda Türkiyeye ithal edilen
otomobil, Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrasındaki (kullanılması,
yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması ve yurda sokulması suç teşkil
eden eşya) dan değildir. Bu itibarla bu fıkra hükmü Mahkemece uygulanacak
hükümlerden olmadığından Mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi mevcut
değildir.
II- Süre verilmemesi yönünden:
1803 Sayılı Af Kanununun 13. maddesinin birinci fıkrası, Millet
Meclisinde Anayasanın 92. maddesinin beşinci fıkrasına uygun biçimde oylanmamış
olması nedeniyle, esası incelenmeksizin, iptal edilmiştir. Bu itibarla Büyük
Millet Meclisinin bu hükmü yeniden düzenleme yetkisi ve olanağı vardır. Yasama
organına bu yetkisini kullanabilme olanağının verilmesi zorunludur. Yasama
organının bu yetkisini kullanabilmesi de Anayasa Mahkemesi kararının Resmî
Gazetede yayımlanmasından başlamak üzere yürürlüğe girmesi konusunda uygun bir
sürenin verilmesine bağlıdır. Böyle bir süre verilmediği takdirde Anayasa
Mahkemesi kararı Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe girecek ve Af
Kanununun 13. maddesinin sözü edilen birinci fıkrası da ayni tarihte
yürürlükten kalkacak ve Büyük Millet Meclisi de bu hükmü düzenleme imkânını
bulamıyacaktır. Bunun sonucu olarak da kanunlara ve kararnamelere göre
kullanılması, yapılması, taşınması, bulundurulması, satılması, ve yurda
sokulması suç teşkil eden eşyanın sahiplerine geri verilmesi gibi sakıncalı ve
kanun koyucunun arzu ve iradesine aykırı bir durum meydana gelebilecektir.
Yukarıda yazılı nedenlerle bu karara karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü 15125 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Esas:
1974/34, Karar: 1974/50 sayılı Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin karşıoy
yazımın 3 numaralı bendinde açıkladığım gerekçe ile, çoğunluğun bu kararının
aynı konu ile ilgili kısmına katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
Yukarıki kararda (1975/6-64), kanun teklif ve tasarılarının
Cumhuriyet Senatosundaki görüşülmeleri sonucunda, Millet Meclisince kabul
edilmiş bulunan madde metinlerinin değiştirilmesi ve Millet Meclisince de bu
değişikliklerin benimsenmemesi nedeniyle sorunun, Anayasanın 92. maddesinin
beşinci fıkrası gereğince Karma Komisyona gitmesi halinde, benimsenmeyen
maddelere ilişkin olarak Cumhuriyet Senatosunca, Karma Komisyonca ve Millet
Meclisince düzenlenen metinlerin tümünün üç ayrı liste halinde ve her listenin
toptan Millet Meclisinde oylanmaları gerektiği öne sürülerek, 1803 sayılı Af
Kanunu hakkında bu yolda işlem yapılmıyarak maddelerin ayrı ayrı oya sunulmuş
olmaları, Anayasaya aykırılık nedeni sayılmış ve iptal kararı bu gerekçeye
dayandırılmıştır.
Bu görüş, Anayasanın, hem 92. maddesine, hem de temel ilkelerine
aykırı bulunmaktadır.
İptal kararının dayandırılması gereken düşünceler ise 2.7.1974 ve
28.11.1974 günlü ve (1974/19-1974/31), (1974/39-1974/51) sayılı Anayasa
Mahkemesi kararlarına ilişkin karşıoy yazılarımda genişliğine belirtilmiş
olduğundan tekrarı gereksiz bulunmuştur (Resmî Gazete- günler: 12.7.1974,
29.1.1975; sayılar: 14943: S. 9-12, 15133: S. 19-20)
Söz konusu karşıoy yazılarımda açıklanan nedenlerle bu kararın
gerekçesine katılmıyorum.
KARŞIOY YAZISI
21.1.1975 günlü 15133 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan
Mahkemenizin 28.11.1974 gün ve 1974/39-51 sayılı kararına ilişkin karşıoy
yazımın 2 numaralı bendinde açıkladığım gerekçelerle, çoğunluğun iptal
hakkındaki görüşlerine karşıyım.
KARŞIOY YAZISI
Sayın çoğunluğun:
a) Anayasal denetim konusu 1803 sayılı Kanunun 13. maddesi birinci
ve sonunca fıkralarının bazı suç ve cezalar âkıbetini bir esasa bağlayan
hükmünü bölmesine,
b) Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 92. madde 5. fıkrası
işleyişinde “oylanacak metin” ve “oylama usulü” yönünden olan kabul biçimine,
c) İptal hükmünün yürürlüğünü bir ileri tarihe bırakmayışına,
Resmî Gazete’nin 15125 sayısında yayımlanan Mahkememizin
28.11.1974 günlü 34/50 sayılı kararın eki karşıoy yazımda belirtiğim nedenlerle
karşıyım.
Üye
Nihat O.
AKÇAKAYALIOĞLU
|
KARŞIOY YAZISI
1803 sayılı Af Kanunu’nun 13. maddesinin birinci fıkrası “Bu Kanun
hükümleri, bir ceza mahkûmiyeti olmasa ve faile ait bulunmasa dahi kanunen veya
dışticaret rejimi hakkındaki kararlara göre kullanılması, yapılması, taşınması,
bulundurulması, satılması ve yurda sokulması suç teşkil eden veya inhasara tâbi
olan eşyanın müsaderesine engel değildir” hükmünü getirmiş, başka bir deyişle
fıkra içindeki hususların Af Yasasının kapsamı dışında tutarak bu konularda
özel yasa hükümlerinin uygulanacağına işaret eylemiştir.
Bilindiği gibi af yasaları fiilleri ortadan kaldırmazlar ve fakat
o fiil için öngörülmüş olan cezaları etkilerler. Af yasaları ile fiiller
ortadan kalkmadığı için fiilin hukuki neticeleri de ayakta kalır.
Durum böyle olunca Af Yasasının 13. maddesinin birinci fıkrasının
Anayasa Denetiminden geçirilmesinde Anayasa açısından hukukî bir yarar yoktur.
Bu nedenle çoğunluk görüşüne karşıyım.