ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1975/159
Karar Sayısı:1975/216
Karar Günü:18/12/1975
Resmi Gazete tarih/sayı:12.4.1976/15557
İtiraz
yoluna başvuran: Askerî Yüksek idare Mahkemesi 3. Dairesi.
İtirazın
konusu: 20 Temmuz 1972 günlü, 14251 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 4/7/1972
günlü, 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 10. ve 80.
maddelerinin Anayasa'nın 7., 132., 133., 134., 138. ve 140. maddelerine aykırı
düştüğü yolundaki davacı vekilinin iddiasının, Anayasa'nın sözü edilen
kuralları karşısında 1602 sayılı Kanunun 10. maddesi ve 80. maddesinin birinci
fıkrasının hâkim sınıfından olmayan üyelerle ilgili kuralları yönünden ciddi
olduğu kanısına varan Mahkeme, Anayasa'nın değişik 151. maddesine dayanarak
Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.
I -
OLAY:
Bir
astsubay tarafından 3300 TL. iş güçlüğü ve iş riski istihkakının ödenmesi
istemiyle Millî Savunma Bakanlığı aleyhine açılan ve Askerî Yüksek îdare
Mahkemesi 3. Dairesinin 1975/1415 esas sayısını alan davaların 19/6/1975 günlü
duruşmasında davacı vekili 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun
10. ve 80. maddelerinin hâkimlik teminatı ve mahkemelerin bağımsızlığı
ilkeleriyle bağdaşamadığı için Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüş;
iddianın 1602 sayılı Yasanın 10. maddesi ile 80. maddesinin birinci fıkrasının,
hâkim sınıfından olmayan üyelerle ilgili kuralları yönünden ciddî olduğu
kanısına varan Mahkeme Anayasa'nın değişik 151. maddesine dayanarak konunun
Anayasa Mahkemesine götürülmesine 19/6/1975 gününde oyçokluğu ile karar
vermiştir.
III
- YASA METİNLERİ:
1-
İtiraz konusu Yasa kuralları:
4/7/1972
günlü, 1602 sayılı Kanunun Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen 10. maddesiyle
80. maddesinin birinci fıkrası 20/7/1972 günlü, 14251 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanan metne göre şöyledir:
a)
10. madde:
Görev
süresi
"Madde
10 - Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olmayan
üyelerinin görev süresi en az üç yıldır."
b)
80. maddenin birinci fıkrası:
Çeşitli
hükümler
"Madde
30 - Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkanı ve
üyeleri, yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi, emeklilik ve diğer haklar
yönünden kendi sınıfındaki emsallerine uygulanan hükümlere; hâkim sınıfından
olan başkan ve üyelerin aylık ve ek göstergeleri, meslekte ilerlemeleri, sicil
işlemleri ve yaş hadleriyle emeklilikleri ve diğer hakları Askerî Yargıtay
Başkanı ve üyelerinin tabî olduğu hükümlere tabidirler."
2 -
Dayanılan Anayasa kuralları:
Davacı
vekilinin Anayasa'ya aykırılık iddiasını ve Mahkemenin bu iddianın ciddî olduğu
görüşünü desteklemek üzere ileri sürdükleri Anayasa kuralları aşağıda yazılı
olduğu gibidir;
"Madde
7 - Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır."
"Madde
132 - Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasa'ya kamuna, hukuka ve
vicdanî kanaatlarına göre hüküm verirler. Hiç bir organ, makam, merci veya
kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat
veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.
Görülmekte
olan bir dava hakkında yasama meclislerinde yargı yetkisinin kullanılması ile
ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz.
Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu
organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir surette değiştiremez ve bunların
yerine getirilmesini geciktiremez."
"Madde
133 - Hâkimler azlolunamaz. Kendileri istemedikçe, Anayasa'da gösterilen yaştan
önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de
olsa, aylıklarından yoksun kılınamaz.
Meslekten
çıkarılmayı gerektiren bir suçtan dolayı hüküm giymiş olanlarla görevini sağlık
bakımından yerine getiremeyeceği kesin olarak anlaşılanlar ve meslekte
kalmalarının caiz olmadığına karar verilenler hakkında kanunî istisnalar
saklıdır."
"Değişik
madde 134 - Hâkimlerin nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve
ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, görevlerinin veya görev yerlerinin geçici
veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması
ve disiplin cezası verilmesi, görevleriyle ilgili suçlarından dolayı soruşturma
yapılmasına ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarılmayı
gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve diğer özlük işleri, mahkemelerin
bağımsızlığı esasına göre, kanunla düzenlenir.
Hâkimler
65 yaşını bitirinceye kadar hizmet görürler. Askerî hâkimlerin yaş haddi,
yükselme ve emeklilikleri kanunla belli edilir.
Hâkimler,
kanunda belirtilenlerden başka genel ve özel hiç bir görev alamazlar."
"Değişik
madde 138 - Askeri yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından
yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin askerî olan suçları ile, bunların
asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve
görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla
görevlidirler.
Askerî
mahkemeler asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askeri suçlan ile
kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen
askerî mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara bakmakla görevlidirler.
Askerî
mahkemelerin, savaş veya sıkıyönetim hallerinde hangi suçlar ve hangi kişiler
bakımından yetkili olduğu kanunla gösterilir.
Askerî
mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahibolması şarttır.
Ancak, savaş halinde bu şart aranmaz.
Askerî
yargı organlarının kuruluşu, işleyişi, askerî hâkimlerin özlük işleri, askerî
savcılık görevlerini yapan askeri hakimlerin refakatinde bulundukları
komutanlarla ilişkileri, mahkemelerin bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve
askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla düzenlenir."
"Değişik
madde 140 - Danıştay, kanunların başka idarî yargı mercilerine bırakmadığı
konularda ilk derece ve genel olarak üst derece idare mahkemesidir.
Danıştay,
idarî uyuşmazlıkları ve davaları görmek ve çözümlemek, Bakanlar Kurulunca
gönderilen kanun tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını
ve imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerini incelemek ve kanunla gösterilen diğer
işleri yapmakla görevlidir.
Danıştay
üyeleri, Bakanlar Kurulu ile Danıştay Genel Kurulunca ayrı ayrı boş yer sayısı
kadar gösterilecek adaylar arasından Anayasa Mahkemesinin asıl ve yedek
üyelerinin üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir. İlk
iki oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, salt çoğunlukla yetinilir.
Danıştay,
başkanını ve başkansözcüsünü, kendi üyeleri arasından, üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile ve gizli oyla seçer. Başkan, daire başkanları ve başkanun
sözcüsünün görev süreleri 4 yıldır. Süresi bitenler yeniden seçilebilirler.
Danıştayın
kuruluşu, işleyişi, yargılama ve daire başkanlarının secimi usulleri,
mensuplarının nitelikleriyle atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve
ödenekleri, meslekte ilerlemeleri, haklarında disiplin kovuşturması yapılması
ve disiplin cezası uygulanması, mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
esaslarına göre kanunla düzenlenir.
Asker
kişilerle ilgili idari eylem ve işlemlerin yargı denetimi Askerî Yüksek İdare
Mahkemesince yapılır. Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin kuruluşu, işleyişi,
yargılama usulleri, başkan ve üyelerinin nitelikleri ile atanmaları, disiplin
ve özlük işleri; hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre,
kanunla düzenlenir."
IV -
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 8/7/1975 gününde. Kani Vrana, İhsan
Ecemiş, Ahmet Akar, Halit Zarbun, Ziya Önel, Abdullah Üner, Ahmet Koçak, Şekip
Çopuroğlu, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Hasan Gürsel, Şevket Müftügil, Adil
Esmer, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmaları ile
yapılan ilk inceleme toplantısında saptanan durum aşağıda açıklandığı gibidir:
a)
Millî Savunma Bakanlığı 3/7/1975 günlü 25876-2/1974 sayılı yazısında, 44 sayılı
Yasanın 27. maddesine göre Anayasa'ya aykırılık iddiasının ciddî olduğu
kanısına varıldığı takdirde, tarafların bu konudaki iddia ve savunmalarının
Anayasa Mahkemesine gönderilecek dosya içinde yer almasının gerektiğini,
davacının Anayasa'ya aykırılık iddiasını ilk kez duruşmada ortaya attığını ve
bu konudaki dilekçesini verdiğini, duruşmaya katılan Bakanlık temsilcisinin
daha önce yapılmış savunma çerçevesinde yetkili ve hazırlıklı olduğunu, şu
durumda Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesinin davacı vekilinin yazılı
iddiasını davalı Bakanlığa tebliğ edip savunma alması zorunlu iken bu yolda
işlem yapmadığını, şu nedenle Anayasa Mahkemesine gönderilen dosyada eksiklik
bulunduğunu ileri sürerek 44 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca usul eksikliği
giderilmek üzere dosyanın geri çevrilmesine karar verilmesini istemiştir.
Askerî
Yüksek idare Mahkemesi 3. Dairesinin Anayasa Mahkemesine gönderdiği dosya
içerisinde onanlı örneği bulunan 19/6/1975 günlü duruşma tutanağı incelendikte,
bu duruşmada davalı Millî Savunma Bakanlığının temsilcisi ile Hazine Avukatının
hazır oldukları; temsilcilerin "dava dilekçesinde ileri sürülmeyen
Anayasa'ya aykırılık iddiası, istemin genişletilmesi sayılacağından dikkate
alınmaması ve 1602 sayılı Yasanın Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen kuralları
Anayasa'nın 138. maddesine uygun düştüğünden ve esasen bu kuralların davada
uygulanma yeri olmadığından istemin ciddiye alınmaması gerektiği" yolunda
savunmada bulundukları görülmüş ve şu duruma göre de 22/4/1962 günlü, 44 sayılı
Kununun 27. maddesi gereğinin yerine getirilmiş olduğu sonucuna varılmıştır.
b)
Askerî Yüksek idare Mahkemesi 3. Dairesinde görülmekte olan 1975/1415 esas
sayılı davada davacı vekili, 1602 sayılı Kanunun 10. ve 80. maddelerinin ve bu
maddeler dolayısiylc Askeri Yüksek İdare Mahkemesi kuruluşlarının Anayasa'ya
aykırı bulunduğunu ileri sürmüştür.
Böyle
bir iddia karşısında mahkeme, kendi hukukî durumunu saptamak ve Anayasa'ya
aykırılık iddiasının ciddî olup olmadığını araştırmak, bu nedenlerle de sözü
geçen 10. ve 80. maddelerin kurallarını ele alarak bu kurallara olumlu veya
olumsuz biçimde dayanmak, başka deyimle bunları baktığı davada uygulamak
zorundadır. Şu duruma göre Anayasanın değişik 151. maddesinin mahkemelerin
Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla başvurabilmeleri için öngördüğü, itiraz yoluyla
Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilecek kuralların "bakılmakta olan
davada uygulanacak yasa kuralları" olması koşulu gerçekleşmiş
bulunmaktadır.
İhsan
Ecemiş, Halit Zarbun ve Abdullah Üner bu görüşe katılmamışlardır.
Ahmet
Akar, Askerî Yüksek îdare Mahkemesi 3. Dairesinin, Anayasa'nın 151. maddesi
karşısındaki durumu belirtilmediği için, kararın yukarıdaki yazılış biçimine
katılmamıştır.
c)
Böylece, dosyanın eksiği olmadığı da anlaşıldığından Anayasa'nın değişik 151.
ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 22. maddelerine uygunluğu görülen işin
esasının, 4/7/1972 günlü, 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun
10. maddesi ile 80. maddesinin birinci fıkrasının, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerine ilişkin
hükümleri açısından incelenmesine İhsan Ecemiş, Hâlit Zarbun ve Abdullah
Üner'in itiraz konusu kuralların davada mahkemece uygulanacak kurallardan
olmadığı ve bu bakımdan Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle itirazın reddi
gerektiği yolundaki karşı oylariyle ve oyçokluğu ile 8/7/1975 gününde karar
verilmiştir.
V -
ESASIN İNCELENMESİ:
İtirazın
esasına ilişkin rapor, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 3. Dairesinin 19/6/1975
günlü, 1975/1415 esas sayılı gerekçeli ara kararı, karşıoy yazısı ve öteki
kâğıtlar, iptali istenen ve bunlarla ilgili olan yasa kuralları, Anayasa'ya
aykırılık iddiasının ciddî olduğu kanısına dayanaklık eden Anayasa kuralları;
Kurallarla ilgili gerekçeler ve başka yasama belgeleri; konu ile ilişkisi
bulunan öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A -
Anayasa'ya göre Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin başkanlık ve üyelikleri:
1602
sayılı Askerî Yüksek îdare Mahkemesi Kanununun 7. maddesinde bu Mahkemenin
üyelerinde aranılacak nitelikler belirlenmiş, 8. maddesinde üyelerin seçilmesi
düzeni, 9. maddesinde ise Başkanın, İkinci Başkanın, Başkanun sözcüsünün ve
üyelerin atanmalarına ilişkin kurallar yer almıştır. 7. maddeye göre Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin üyeleri; emsaline nazaran hizmetin gerektirdiği üstün
bilgi ve tecrübeye sahibolmaları koşulu altında general, amiral ve albay
rütbesindeki subaylarla en az albay rütbesinde birinci sınıf askerî Hâkimler
arasından seçilirler. Askerî hâkim sınıfından olan üyeler Genel Kurulca her boş
yer için gösterilecek üç aday arasından ve hâkim sınıfından olmayan üyeler
Genelkurmay Başkanlığınca yine her boş yer için gösterilecek üç aday arasından
Cumhurbaşkanınca seçilir (Madde 8). Seçilen üyeler arasından rütbe ve kıdem
sırasına göre Mahkeme Başkanlığına, İkinci Başkanlığına, Başkanunsözcülüğüne ve
ayrıca üyeliklere Millî Savunma Bakanı ve Başbakanın imzalayacağı ve
Cumhurbaşkanının onaylayacağı kararname ile atama yapılır. Daire üyelerinin en
kıdemlileri o daire başkanlığı görevini yerine getirirler. İkinci Başkan ile
Başkanunsözcüsünün askeri hâkim sınıfından olmaları şarttır (Madde 9). Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin ilk kuruluşu ise Yasanın geçici 1. maddesi ile
düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Mahkemenin Başkanı, İkinci Başkam,
Başkanunsözcüsü ile subay üye adedinin iki katı kadar aday Genelkurmay
Başkanınca askerî hâkim üye adedinin iki katı kadar aday da oluşma biçimi bu
maddede belirtilen kuralca saptanır ve Cumhurbaşkanı bu adaylar arasından
Başkanı, İkinci Başkanı, Başkanunsözcüsünü ve üyeleri seçer.
Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi üyelerinin niteliklerine, seçimlerine, atanmalarına ve
mahkemenin ilk kuruluşuna ilişkin olarak yukarıda belirlenen kurallar itirazın
konu ve kapsamı dışında kalmakla birlikte, itiraz konusu kurallardan 10.
maddede mahkemenin askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerinin ve 80. maddenin
birinci fıkrasında mahkemenin hâkim sınıfından olmayan ve olan başkan ve üyelerinin,
sözü edildiği için, itiraz konusu kuralların incelenmesine geçilmeden önce
Anayasanın bu Mahkemenin başkan ve üyeleri için öngördüğü ve belirlediği
hususlar üzerinde durulması ve bunların öteki mahkemelere ve hâkimlere ilişkin
Anayasa kuralları ile karşılaştırılması gerekli görülmüştür.
"Hâkim
deyimi önce Anayasa'nın "Cumhuriyetin temel kuruluşu" başlıklı üçüncü
kısmının "Yargı" başlığını taşıyan üçüncü bölümünün 132., 133.,
değişik 134. maddelerinde geçer ve daha "sonra değişik 138. maddede
"askerî hâkimler" biçiminde yine bu deyimin sözü edilir. Bu arada
Anayasa'nın hâkimlerin niteliklerine kendi yapısı içinde yer vermediği ve bunun
saptanmasını yasaya bıraktığı da ayrıca görülür (Değişik madde 134 -Birinci
fıkra)
Adlî
yargı alanında görev yapacak hâkimler ve savcılar için 2556 sayılı Kanunun
değişik 3. maddesi hukuk fakültesi öğrenimini şart koşmuş ve hâkimlik ve
savcılık mesleklerine girişi yine aynı kanun belirli bir düzene bağlamıştır.
Anayasa'nın değişik 139. maddesinin ikinci fıkrasının, Yargıtay üyelerinin
birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile bu meslekten
sayılanlar arasından seçilmesi kuralını koyması, dolayısiyle Yargıtay
hâkimliğine de 2556 sayılı Kanundaki düzenlemeler kaynaklık etmekte ve adliye
mahkemeleri hâkimleriyle Yargıtay hâkimlerinin Hukuk Fakültesi öğrenimi yapmış
olmaları koşulu böylece yasa ile belirlenmiş bulunmaktadır.
26/10/1963
günlü, 357 sayılı Askerî Hâkimler ve Askerî Savcılar Kanununun 2. maddesi
askeri Hâkimler için hukuk fakültesi öğrenimini zorunlu kılmış ve Anayasa'nın
değişik 141. maddesinde (ikinci fıkra) Askerî Yargıtay üyelerinin en az albay
rütbesinde birinci sınıf askerî hâkimleri arasından seçilmesi kuralının yer
almış olması dolayısiyle askerî mahkemelerin askerî hâkim sınıfından olan üyeleriyle
Askeri Yargıtay üyeleri için de durum yukarıdaki gibidir.
Danıştaya
gelince (Anayasa, değişik madde 140); durum büsbütün başka bir yön almaktadır.
Anayasa, Danıştay mensuplarının niteliklerini belirlememiş ve bunun
saptanmasını yasaya bırakmıştır (Madde 140-Beşinci fıkra). 24/12/1964 günlü 521
sayılı Danıştay Kanunu incelendikte görülecek olan şudur: Üyeler için yüksek
öğrenim şart koşulmakla birlikle bu öğrenimin yönü ve konusu bakımından bir
sınırlama getirilmemiş, belirli devlet görev ve hizmetlerinde bulunma esası
benimsenmiş ve yalnız avukatlar için devlet memurluğunda çalışmış olma kaydı
aranmamıştır. (Danıştay Kanunu değişik madde 8). Bu maddede Danıştay üyeliğine
kaynak olarak gösterilen görev ve hizmetlerde bulunmuş kişiler arasında general
ve amiraller gibi hukuk öğrenimi sözkonusu olamıyacak; bakan, müsteşar, elçi,
vali, genel veya katma bütçeli daireler genel müdürleri gibi hukuk öğrenimi
görmüş olmak kadar ve belki de daha çok bu öğrenimi görmemiş olmak olasılığı
bulunan kimseler yer almaktadır. Ancak, Yasada Birinci Başkan, Dava Daireleri
Başkanları ve Başkanunsözcüsünün yüksek öğrenimlerini hukuk, siyasal bilgiler,
iktisat, idari ilimler, iktisadî ve ticarî bilimler fakültelerinde veya
iktisadî ve ticarî ilimler akademilerinde yapmış olmaları, dava dairelerine
ayrılacak üyelerin de hukuk veya siyasal bilgiler veya iktisat fakülteleri ile
iktisadî ve ticari ilimler akademilerinden mezun bulunmaları gerekli
görülmüştür (Değişik madde 8- son fıkra, değişik madde 14/B ve madde 20/3).
Aynı kanunun 4. maddesine göre Danıştay Birinci Başkanı, Daire Başkanları ve
Üyeleriyle Başkanunsözcüsü, yüksek öğrenim kökenleri ne olursa olsun, yüksek
mahkeme hâkimleridirler.
Bilindiği
gibi Anayasa'nın 140. maddesi 1488 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önce asker
kişilerle ilgili idari eylem ve işlemlerin yargı denetimi Danıştayca yapılmakta
idi. 1488 sayılı Yasa bir Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin kurulmasını öngörmüş
(değişik madde 140/son fıkra) ve asker kişilerle ilgili idarî eylem ve
işlemlerin yargı denetimini bu yeni kuruluşa aktarmıştır. Demek ki Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi asker kişilerle ilgili idarî eylem ve işlemlerin yargı
denetimi görevini yetki alanı sınırlı olan bir çeşit Danıştay gibi yerine
getirecektir. Böyle olunca da Danıştay'ın görev ve yetki alanının, baka bir
deyimle idarî yargının gerekleri ve özellikleri dolayısiyle Danıştay
üyeliklerinin yapısındaki yukarıda 521 sayılı Kanuna değinilerek açıklanan
farklılığın ve adliye hâkimlerine benzemezliğin Askerî Yüksek idare Mahkemesi
yapısında kendisini aynen değil daha fazlasiyle göstereceğinde kuşku yoktur.
Çünkü Askerî Yüksek İdare Mahkemesi, askerlik hizmetlerinin gerekleri konusunda
Danıştay yeterince uzmanlaşmış sayılmadığı için bir Anayasa değişikliğine
gidilerek kurulmuştur. Mahkeme Başkan ve Üyelerinin nitelikleri yasa yoluyla
saptanırken bu mahkemenin kuruluş ereğinin etken olması doğaldır. Kaldı ki,
aşağıda açıklanacağı üzere, Anayasa Koyucu bu konudaki yönergesini belirli
maddelerde daha da açıklığa kavuşturmuştur.
Anayasa'nın
askerî hâkim sınıfından olmayan üyeler konusundaki tutumunun incelenmesine ve
çözümlenmesine geçilmeden önce konu ile ilgili olan yakın ilgisi dolayısiyle
Anayasa Mahkemesinin yapısı üzerinde de kısaca durulmasında yarar vardır.
Anayasa'nın değişik 145. maddesinin üçüncü fıkrasına göre Danıştay veya
Sayıştayda Başkanlık, Üyelik, Başkanunsözcülüğü veya üniversitelerde iktisat ve
siyasal bilimler alanlarında en az beş yıl öğretim üyeliği yapmış olanlar da
Anayasa Mahkemesine asıl ve yedek üye olabilirler. Bu sayılanlar arasında Hukuk
Fakültesi öğrenimini yapmış olanlar kadar, belki de daha çok yapmamış olanların
bulunacağında kuşku yoktur. Demek ki Anayasa Mahkemesi gibi bir kuruluşta dahi
üyelerin Hukuk Fakültesi öğreniminden başka bir yüksek öğrenim yapmış olmaları
anayasa koyucu tarafından uygun ve yerinde görülmüştür.
Askerî
Yargı yetkisini kullanan mahkemelerin üyeleri bakımından Anayasa'nın neleri
öngördüğü konusuna gelince; durum şöyledir: Anayasa askeri yargı alanında bir
hâkimlik niteliğine sahibolan bir de bu niteliğe sahibolmayan üyelerin
varlığını ve hizmet görmelerini kabul etmektedir. Bu benimseyişini değişik 138.
maddenin dördüncü fıkrasında (Askerî Mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun
hâkimlik niteliğine sahibolması sarftır) demek suretiyle açık ve seçik olarak
belirlemiştir. Öte yandan yine Anayasa Koyucu Askerî Yargıtay'ın istisnasız
olarak askerî hâkimlerden oluşmasını öngörmüş ve "Askeri Yargıtay
üyelerinin en az albay rütbesinde birinci sınıf askerî hâkimler arasından...
seçilmesi" kuralı ile bu durumu belirlemiştir (Değişik madde 141/2).
Anayasa Koyucunun askeri yargı konusundaki bu belirleme yöntemine göre askerî
idarî yargı bakımından da üyelerin tümünün veya çoğunluğunun askerî hâkimlerden
oluşmasını öngörmüş bulunsaydı bu yolda açık yönerge vereceğinde kuşku yoktu.
Demek oluyor ki Anayasa Koyucu Askerî Yüksek idare Mahkemesi üyeliğinin
niteliklerini saptama işini, bu konuda bir sınırlamaya gitmeden, doğrudan
doğduya Yasa Koyucunun takdirine bırakmıştır. Yasa Koyucunun da Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi üyelerinin niteliklerini saptarken yetkisini bu doğrultuda
kullandığı ve üstelik Anayasa'nın değişik 138. maddesinin dördüncü fıkrasında
askerî Mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahibolması
yolunda belirlenen ilkeyi Askerî Yüksek İdare Mahkemesi için de benimseyerek bu
mahkemenin her dairesinin çoğunluk askerî hâkim sınıfından olmak üzere bir
başkan ve yedi üyeden kurulacağı ve yine çoğunluk askerî hâkim sınıfından olmak
üzere dairelerde görüşme sayısının 5 olacağı hükmünü getirdiği görülmektedir.
(1602 sayılı Kanun, madde 14). Öte yandan askerî kişilerle ilgili idarî eylem
ve işlemlerin yargı denetimini yapacak bir yüksek mahkemede subaylıktan gelme
üyelerin askerlik hizmetlerinin gereklerini isabetle değerlendirecek bir
durumda bulunduklarını düşünmek de yanlış olmasa gerektir.
Yukarıdan
beri ayrıntılariyle açıklandığı üzere Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde general,
amiral ve albay rütbelerindeki subayların üyelik etmelerinde Anayasa'ya aykırı
bir yön yoktur. Nihat O. Akçakayalıoğlu ek gerekçe yazma hakkını saklı tutmuş,
Şevket Müftügil, Sekip Çopuroğlu, Hasan Gürsel ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu görüşe
katılmamışlardır.
B -
"Askerlik hizmetlerinin gerekleri" kavramı:
İtiraz
konusu Yasa kurallarının Anayasa'ya uygunluk denetimi yapılırken Anayasa'nın
140. maddesine 1488 sayılı yasa ile eklenen ve bir Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin kurulmasını öngören altıncı fıkradaki "askerlik hizmetlerinin
gerekleri" kavramı üzerinde kısaca durulması gerekir. Bilindiği gibi bu
deyim yine 1488 sayılı Kanunla Anayasanın 141. maddesinin son fıkrasına da
girmiş ve "askerlik hizmetlerinin gerekleri" kavramına ilişkin
Anayasa Mahkemesinin görüşü 1972/49 esas, 1974/1 karar sayılı, 10/1/1974 günlü
Anayasa Mahkemesi kararında ayrıntıları ile açıklanmıştır (Anayasa Mahkemesi
kararlar Dergisi Sayı: 12, sahife: 24-25-26; 24/6/1974 günlü, 14925 sayılı
Resmî Gazete). Bu görüşün burada özetlenmesinde yarar vardır.
Askerlik
hizmetlerinin gerekleri deyimi Anayasa'ya 1488 sayılı Yasa ile girmiş değildir.
Bu nedenle de değişikliğin kendi başına bir yeniliği ve önemi yoktur. Çünkü
Anayasa'nın askerî yargı ile ilgili 138. maddesinin son fıkrasının 1961
metninde de askerî yargı organlarına ilişkin konuların "Mahkemelerin
bağımsızlığı, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gerekleri" ne
göre kanunla düzenlenmesi kuralı yer almış bulunmakta idi. Tüm askerî yargı
organlarına yönelen bu kuralın Askerî Yargıtayı ve yeni kurulan Askerî Yüksek
İdare Mahkemesini kapsam dışı bırakacağı düşünülemez. 138. maddede böyle bir düzenleme
olmasa bile Anayasada bir "askeri yargı" ya yer verilmiş bulunması
başlı başına askerlik hizmetleri gereklerinin bir anlatımı ve sonucu olması
dolayısiyle, gene de bu gereklere dikkati çekmeye yeterlidir.
İtiraz
konusu kuralların Anayasaya uygunluk denetimi yapılırken "askerlik
hizmetlerinin gerekleri" kavramının niteliğini ve etki alanını açıklığa
kavuşturmanın büyük önemi vardır. Bu kavram salt ve soyut olarak ele alınırsa
isabetli bir sonuca varılması beklenemez. Çünkü kavramın bir askerî birlikle
bir Askerî Yüksek İdare Mahkemesinde eşit alırlık ve kapsamla uygulama alanına
konulabilmesi tasavvur dahi edilemez. "Askerlik hizmetlerinin
gerekleri" nin en başında bir disiplin, astlık-üstlük, buyurma, buyruğa
uyma ilişkileri, rütbe ile sınırlanmış yetkiler düzeni gelir. Anayasa; adlî,
idarî ve askerî yargı arasında bir ayırım gözetmeksizin yargı yetkisinin millet
adına bağımsız mahkemelerce kullanılması genel ilkesini benimsemiş (madde 7),
hâkimlerin teminat alımda bulundurulmalarını hem genel olarak hem de idarî
yargı, askeri yargı ve üstelik Askerî Yüksek İdare Mahkemesi yönünden bir
anayasal zorunluk olarak ayrı ayrı belirlemiş (madde 132, 133, değişik 138,
değişik 140, değişik 141), böylece "insan haklarına ...... dayanan ....
demokratik .... .hukuk devleti" yapısı içinde (madde 2) mahkeme kavramının
askerlik hizmetlerinin olağan ağırlık ve kapsamı içinde uygulanacak gerekleri
ile uyuşmasına olanak bulunmadığını ortaya koymuştur.
Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi temel yapısı yönünden bir yüksek mahkemedir. Askerî bir
kuruluş oluşu ondan sonra gelir ve ikinci alanda kalır. Burada askerlik
hizmetlerinin gerekleri ancak mahkemenin bağımsızlığına ve bu bağımsızlığın
güvencesi, dayanağı olan hâkimlik teminatına dokunmadığı sürece ve o oranda söz
konusu olabilir. Başka bir deyimle bu mahkemenin anayasal yapısı karşısında
askerlik hizmetlerinin gerekleri nedenine dayanılarak bağımsızlığının ve başkan
ve üyelerinin teminatının zedelenmesine yol açılması hukukça savunulabilir bir
tutum olamaz. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsızlığını ve başkan ve
üyelerinin teminatını koruyacak, güvenlik alanının sınırına dayandığı anda
askerlik hizmetlerinin gerekleri durur; durdurulur; artık işlememesi,
işletilmemesi gerekir.
Aşağıda,
itiraz konusu kurallar tartışılırken "askerlik hizmetlerinin
gerekleri" bir anayasal kavram olarak ancak bu ölçü içinde gözönünde
bulundurulacaktır.
C -
İtiraz konusu kuralların Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
l -
1602 sayılı kanunun 10. maddesi
1602
sayılı Kanunun görev süresi başlığını taşıyan 10. maddesine göre Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinin askerî Hâkim sınıfından olmayan üyelerinin görev süresi en
az üç yıldır.
Anayasa'nın
değişik 140. maddesinin son fıkrasında Askeri Yüksek İdare Mahkemesi başkan ve
üyelerinin nitelikleriyle atanmalarının, disiplin ve özlük işlerinin yasa ile
düzenleneceği ve düzenlemede hâkimlik teminatının ve askerlik hizmetleri
gereklerinin gözönünde bulundurulacağı kuralı yer almıştır. Bu kural uyarınca
yüksek mahkeme başkan ve üyelerinin, askerî Hâkim sınıfından olsunlar veya
olmasınlar bir ayırım, gözetilmeksizin, aynı nitelik ve derecede teminat ile
donatılmaları gerekir. Oysa itiraz ve inceleme konusu 10. madde mahkemenin
askerî hâkim sınıfından olmayan üyelerini öbür üyelerden ayırarak bunların
görevlerini süre ile sınırlamıştır. Öte yandan hâkimlik görevinin, Anayasa'da
öngörülmediği halde, bir süre ile sınırlanması durumunun bu görevinin iç dirlik
ve yansızlık içinde gereği gibi yerine getirilmesini olumsuzca etkileyecek
öğelerden biri olduğunda ve hâkimlik teminatını zedeleyeceğinde kuşku yoktur.
Yasanın görev süresinin aşağı haddini üç yılla sınırladığı bir üyenin, bu süre
dolduktan sonra, her an görevinden alınmak gibi bir kararsızlık ve tedirginlik
havası ile karşılaşması ve idare aleyhinde oy kullanması halinde görevden
uzaklaştırılacağı gibi bir kaygıya kapılması olağandır. Yasaca öngörülen görev
süresi sınırlamasının az önce açıklanan nedenlerle mahkemenin yansızlığı,
bağımsızlığı ve kararlarının hukukîliği üzerinde kuşkular uyandırması
beklenebilir. Onun içindir ki. Anayasa Koyucu, hâkimler için bir görev
süresinin belirlenmesini uygun bulmuş ise, bunun düzenlenmesini yasalara
bırakmayarak doğrudan doğruya Anayasa kurallariyle saptama yoluna gitmiştir.
Yeri
gelmişken şu yönün de açıklanmasında yarar vardır. Anayasanın bu tür
düzenlemelerle güttüğü amaç, hâkimlik güvencesi ve mahkemelerin bağımsızlığı
ilkesini titizlikle korumaktır. Anayasa'nın bu biçimde süre saptadığı
konularda, yargı organı görevlileri, o süre içinde yerine getirdikleri belli
yargısal görevler sona ermesine karşın, temel meslekleri olan yargı
çalışmalarını sürdürmekte ve yargı erki içinde başka yargısal görevler
üstlenmektedirler. Örneğin Devlet Güvenlik Mahkemesinin, üçer yıl görev süresi
öngörülen başkan ve üyeleri hakkında bu doğrultuda anayasal düzenlemeye
gidildiği bilinmektedir. (Anayasa, değişik madde 136). Oysa Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinde görev yapan askerî hâkimler dışındaki subaylar, anılan süre
sonunda hâkimlik mesleği dışında kalan askerî hizmetlere atanmaktadırlar.
İtiraz
ve inceleme konusu 10. maddenin yaptığı düzenlemeyi haklı göstermek için
askerlik hizmetlerinin gerekleri de ileri sürülemez. Kaldı ki yukarıda
tartışılıp açıklandığı üzere hâkimlik güvencesini zedeleyici bir yön olması
halinde askerlik hizmetlerinin gereklerine dayanmaya olanak yoktur.
Yukarıdan
beri açıklananlarla ortaya çıktığı üzere 1602 sayılı Kanunun 10. Anayasa'nın
değişik 140. maddesine ve mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı
ilkelerine aykırıdır; iptal edilmesi gerekir.
Ahmet
Akar, eksik bulduğunu ileri sürerek bu bölümdeki gerekçenin yazılış biçimine
katılmamıştır.
Şevket
Müftügil, Şekip Çopuroğlu, Hasan Gürsel, Ahmet H. Boyacıoğlu bu sonuca ek ve
değişik gerekçelerle katılmışlardır.
İhsan
Ecemis, Halit Zarbun, Ahmet Salih Çebi, Nihat O. Akçakayalıoğlu 1602 sayılı
Kanunun 10. maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığı görüşünü ileri sürmüşlerdir.
2 -
1602 sayılı Kanunun 80. maddesinin birinci fıkrası:
1602
sayılı Kanunun 80. maddesinin yalnız Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî
hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyeleriyle ilgili hükümleri açısından
incelenen birinci fıkrasına göre, bu mahkemenin hâkim sınıfından olmayan başkan
ve üyeleri yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi, emeklilik ve öteki haklar
yönünden kendi sınıflarındaki benzerlerine uygulanan hükümlere bağlı
bulunmaktadırlar. Aynı fıkrada hâkim sınıfından olan başkan ve üyeler ise
Askerî Yargıtay Başkan ve üyelerine ilişkin kurallara bağlanmış ve böylece bu
madde de Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olan ve olmayan
başkan ve üyeleri arasında hâkimlik teminatı yönünden bir ikilik
oluşturulmuştur.
1602
sayılı Kanunun 7. maddesine göre Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim
sınıfından olmayan üyeleri general, amiral ve albay rütbesindeki subaylar
arasından seçilir. 80. maddenin birinci fıkrasındaki düzenlemenin Anayasa'nın
değişik 140. maddesinin son fıkrasında öngörülen hâkimlik teminatı yönünden
yeterli olup olmadığının saptanması için general, amiral ve albayların özlük
işleri bakımından 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun belli
başlı kuralları karşısındaki durumlarının incelenmesi gerekecektir.
a)
Yükselme Kanunu:
aa)
Albaylar:
27/7/1967
günlü, 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun 33. maddesinin
3/7/1975 günlü, 1923 sayılı Kanunla değişik (b) bendinin (2) sayılı fıkrasına
ve 54. maddesinin 27/7/1971 günlü, 1424 sayılı Kanunla değişik birinci
fıkrasına göre yükselme sırasına girmiş albayların yükselme işlemleri şöyle
oluşur:
Albayların
bu rütbedeki sicil notu ortalaması kuvvet komutanlıkları ve Jandarma Genel
Komutanlığınca saptanır. Buna göre albaylık sicil notu ortalaması sicil tam
notunun % 60 ve daha yukarı oranında olanlar, binbaşılık rütbesinden başlayarak
albay rütbesinin son yılına değin almış oldukları sicil notları toplamının
sicil notu sayısına bölünmesi sonucunda ortaya çıkan nota göre kendi sınıfları
içerisinde sıralanırlar. Bunlardan sicil notları sicil tam notunun % 70 ve daha
yukarısında olanların dosyaları Yüksek Askerî Şûraya gönderilir. Şûra kendisine
gönderilen albayların şahsi dosyalarını ve teğmenlikten başlayarak sicil
belgelerini inceler ve subay sicil yönetmeliğinde gösterilen hesaplara göre değerlendirme
notu verir. Sicil notu ortalaması ile değerlendirme notu toplamı yeterlik notu
olarak saptanır ve en üstün yeterlik notu alanlardan başlamak üzere bir
yeterlik sıralaması yapılır. Yeterlik notu en yüksek olanlardan başlayarak
kadro ihtiyacı kadar albay bir üst rütbeye yükseltilir.
Rütbe
yükselmesi koşulları 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununun
değişik 43. maddesinde gösterilmiştir. Bunların en önemlileri rütbeye mahsus
bekleme süresini tamamlamış olmak, bu sürenin yarısı oranında yıllık sicili
bulunmak, meslek programlan yönetmeliğinde gösterilen kıt'a hizmetlerini yapmış
olmak, üst rütbe kadrosunda değişik 49. maddede yazılı oranlar içinde açık
bulunmak koşullarıdır.
bb)
General ve Amiraller:
General
ve amirallerin rütbe yükselme koşulları 926 sayılı Kanunun 1424 sayılı Yasa ile
değişik 47. maddesinde gösterilmektedir. Rütbeye mahsus bekleme süresini
tamamlamış olmak, bu sürenin yansı kadar sicili bulunmak, üst rütbe kadrosunda
49. maddedeki oranlar içinde açık bulunmak, Yüksek Askerî Şûraca 54. madde
esaslarına göre seçilmiş olmak, subay sicil yönetmeliğinde belirtilen kıta
hizmetini yapmış olmak gibi belli başlı koşullar maddede yer almıştır.
Yüksek
Askerî Şûra yükselme sırasındaki general ve amirallerin şahsi dosyalarını ye
generallik ve amirallik rütbelerindeki sicil belgelerini inceleyerek subay
sicil yönetmeliğinde gösterilen esaslara göre değerlendirme notu verir. Sicil
notu ortalaması ile değerlendirme notu toplamı yeterlik notu olarak saptanır ve
en üstün yeterlik notu alanlardan başlamak üzere bir yeterlik sıralaması
yapılır. Yeterlik notu en yüksek olanlardan başlayarak kadro ihtiyacı kadar
general ve amiral bir üst rütbeye yükseltilirler (Değişik Madde 54/1).
cc)
Yüksek Askeri Şûra:
Rütbe
yükselmesinde yeterlik, Yüksek Askerî Şûranın değerlendirme notu ile sicil notu
ortalaması toplanarak bulunacağı için vereceği değerlendirme notunun önemli ve
etkisi açık olan Yüksek Askerî Şûranın yasal yapısına bir göz atılmasında yarar
görülmektedir.
26/7/1972
gününde yürürlüğe giren 17/7/1972 günlü, 1612 sayılı Yüksek Askerî Şûranın
Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 2. maddesine göre, Başbakan,
Genelkurmay Başkanı, Millî Savunma Bakanı, Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları
(Deniz ve Hava Kuvvetlerinde eşidi Komutanlar), Milli Güvenlik Kurulu Genel
Sekreteri, Donanma Komutanı ile Yüksek Askerî Şûra üyeliğine atanan orgeneral
ve oramiraller ve Jandarma Genel Komutanlığı ile ilgili konularda Jandarma
Genel Komutam Şûranın üyeleridir. Şûra Başkanlığını Başbakan, bulunmadığı
zamanlar Genel Kurmay Başkanı yapar. Aynı Kanunun 5. maddesine göre de Şûra tüm
üyelerinin katılmasıyla toplanır. Özrü olanlar katılamayacaklarını bildirirler.
Kararlar toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğuyla alınır. Oylarda eşitlik
olursa Başkanın katıldığı yanın oyları geçerli sayılır. Tersine karar
alınmadıkça oylama işlemi açık olarak yapılır.
Yüksek
Askerî Şûranın yükselme işlemlerine ilişkin çalışma yöntemleri, kararların
nasıl alınacağı ve öteki konular subay sicil yönetmeliğinde gösterilir (926
sayılı Kanun, değişik madde: 57).
Öte
yandan 926 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanununda Yüksek Askeri Şûra
için öngörülen görev ve yetkilerin savaş hali ilânından başlayarak Genelkurmay
Başkanlığına geçeceği bu Kanunun 54. maddesine 3/7/1975 günlü 1923 sayılı
Kanunla eklenen fıkrada hükme bağlanmaktadır.
çç)
Sicil işlemleri:
Yukarda
açıklananlardan anlaşılacağı üzere Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî
hâkim sınıfından olmayan üyelerinin rütbe yükselmesi işlerinde ilke olarak
sicil yöntemi, bir de Yüksek Askerî Şûraca değerlendirme yolu benimsenmiştir.
Yüksek Askerî Şûradan az yukarda söz edilmiş olduğu için şimdi de kısaca sicil
konusuna değinilecektir. 926 sayılı Kanunda sık sık sicilden ve sicil
belgelerinden söz edildiği halde bu alanda yasal bir düzenleme getirilmiş
değildir. Kanunun 3£. maddesine 17/4/1975 günlü, 1875 sayılı Kanunla eklenen
(d) işaretli bentte "her yıl düzenlenecek sicil belgelerinin şekli ve
muhtevası ile sınıf ve rütbelerin özelliklerine göre ne yolda, kimlerce ve
hangi zamanlarda doldurulacağının... subay sicil yönetmeliğinde
gösterileceği" yolunda bir kuralın belirlenmesiyle yetinilmektedir. Daha
önce bu kural aynı maddenin (c) işaretli bendinde de yer almakta idi.
Subay
sicil yönetmeliği, emri altındakiler hakkında sicil düzenleyeceklere (sicil
üstleri) adını vermiş ve bunları üç derece üzerinden sıralamıştır. Sicil
yazmaya yetkili birinci sicil üstleri, kuruluş bağlantısına göre, sicili
doldurulacak subay'ın amiridir. İkinci sicil üstleri, kuruluş bağlantısına göre
birinci sicil üstünün; üçüncü sicil üstleri, kuruluş bağlantısına göre, ikinci
sicil üstünün; bir üst görev yerinde bulunan komutan veya amirleridir. Ancak
1602 sayılı Kanunun 80. maddesinin birinci fıkrasında sicil yönünden de Askeri
Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerinin kendi
sınıflarındaki emsallerine uygulanan hükümlere göndermede yapılmakla birlikte
birinci ve ikinci sicil üstlerinin kimler olacağı aynı maddenin ikinci
fıkrasında belirlenmiştir. Bu fıkra kuralına göre daire başkanlarının ve
üyelerin birinci sicil üstü Askerî Yüksek İdare Mahkemesi İkinci Başkanı,
ikinci sicil üstü Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin Başkanıdır. Sicil üstleri
böylece yasada yer almakla birlikte sicil yöntemine ilişkin öteki konular
yönünden Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan üyeleri
yasal bir düzenlemeye değil, subay sicil yönetmeliği kurallarına bağlı
kalmaktadırlar.
dd)
Yükselme için 80. maddenin birinci fıkrasının dolaylı olarak öngördüğü düzenin
tartışılması:
Yukarıdan
beri görüldüğü Üzere itiraz ve inceleme konusu 80. maddenin birinci fıkrası
aracılığıyla Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olmayan
başkan ve üyeleri için öngörülen yükselme yönteminde "sicil üstleri"
ilkesi ve Yüksek Askerî Şûraca değerlendirme yolu benimsenmiştir. Askeri Yüksek
İdare Mahkemesi Başkanının ve İkinci Başkanının birinci ve ikinci sicil üstleri
olmaları, bunları daire başkanlarının ve üyelerin amir ve komutam mevkiine
getirmekte ve böylece Askerî Yüksek İdare Mahkemesi bir yüksek mahkeme değilmiş
de, olağan bir askerî birlik veya kurum imiş ve burada görevli başkan ve
üyelerin, yargı yetkisi kullanan ve Anayasaca hâkimlik teminatiyle
donatılmaları öngörülen kimseler oldukları gözönünde. bulundurulmayarak
yalnızca subay yönleriyle ele alınmış gibi bir durum oluşmaktadır.
Hukuk
devletlerinde sıkı sıkıya bağlanılan mahkemelerin bağımsızlığı ve onun başlıca
öğesi olan hâkimlik teminatı ilkeleri kişilerin, mahkemelerin genellikle hiç
bir etki özellikle yürütmenin etkisi altında kalmaksızın, tam yansız olarak
görevlerini yerine getireceklerinden emin olmaları, mahkemelere güvenmeleri,
inanmaları, bu yönden herhangi bir kaygı, tedirginlik içinde kalmamaları için
benimsenmiş bir düzenin temelini oluşturur. Bu düzeni aksadacak veya kişilerde
düzenin iyi işleyemeyeceği kuşkusunu uyandırabilecek yöntemlerin o düzende yeri
olmamak gerekir. Oysa incelenen yasa kurallarının öngördüğü yöntem sicil
üstleri yoluyla Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin ve onun hâkim sınıfından
olmayan başkan ve üyelerini herşeyden önce iç baskıya açık bir duruma sokmakta,
hiç değilse, böyle bir olasılığın kuşku ve kaygısını getirmektedir. Bu, Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinin bağımsızlığına başkan ve üyelerin Anayasa'ca
öngörülmüş teminatına söz getirecek, üstelik bu ilkelerin zedelenmesine yol
açacak bir yöntemdir.
Öte
yandan yükselmeler ayrıca tam anlamıyla idarî bir kuruluş olan Yüksek Askerî
Şûranın değerlendirmesi sonucuna bağlandığı için, üstelik savaş hali ilân
edilmiş ise Şûranın görev ve yetkileri tek bir kişiye, Genelkurmay Başkanına
geçeceğinden Askerî Yüksek İdare Mahkemesi ve onun başkan ve üyeleri bir de bu
yolla dış etki ve baskılara açık bir duruma sokulmakta; hiç değilse böyle bir
olasılığın kuşku ve kaygısı uyandırılmaktadır.
Özetlemek
gerekirse; 1602 sayılı Kanunun 80. maddesinin itiraz ve inceleme konusu birinci
fıkrasında Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve
üyeleri için yükselme ve sicil işlemleri konusunda Öngörülen yöntemi Anayasanın
mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik teminatı ilkeleri ve değişik 140.
maddenin son fıkrasında belirlenen esaslarla bağdaştırmaya olanak yoktur.
İşin
niteliğine göre bu yöntemin askerlik hizmetlerinin gereklerinden doğma bir
zorunluğun sonucu olduğu da düşünülemez. Kaldı ki askeri hizmetlerin gerekleri
ne denli ağır basarsa bassın, yukarılarda açıklandığı üzere, bu durumun
mahkemelerin bağımsızlığını ve hâkimlik teminatını zedelemesine bir hukuk
devletinde göz yumulamayacağı ortadadır.
b)
Yaş haddi ve emeklilik konusu:
5434
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun değişik 40. maddesine göre
"yaş haddi" deyimi öyle bir yaşı anlatır ki iştirakçi veya
tevdiatçıların bu yaşı doldurdukları tarihte görevleriyle ilgilerinin
kesilmesi, başka bir deyimle emekliye çıkarılmaları zorunlu olur. Önceden kesin
olarak belirlenmemiş ve idarenin takdirine bırakılmamış bir yaşta emekliye
çıkarılma "hâkimlik teminatı" nın önemli ve etken öğelerinden
biridir. Onun içindir ki Anayasa, hâkimlerin ve ayrıca Anayasa Mahkemesi
üyelerinin yaş hadlerini doğrudan doğruya kendi metni içinde belirlemiş
(Anayasa değişik madde 134/2 ve madde 146/1), ancak askerî hâkimlerin yaş
hadlerinin belli edilmesini kanuna bırakmıştır (Değişik madde 134/2).
1602
sayılı Kanunun 80. maddesinin itiraz ve inceleme konusu birinci fıkrasında
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerinin
yaş haddi ve emeklilik konularında kendi sınırlarındaki emsallerine uygulanan
hükümlere bağlı bulundukları açıklanmış olduğuna göre bu hükümlerin hâkimlik
teminatiyle çatışır ve çelişir yönlerinin bulunup bulunmadığı saptanılmak üzere
5434 ve 9.26 sayılı Yasaların konu ile ilgili kurallarının gözden geçirilmesi
gerekecektir.
Subayların
yaş hadleri 8/6/1949 günlü, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyet Emekli Sandığı
Kanununun 40. maddesinin değişik (ç) fıkrasının l sayılı bendinde yazılı olduğu
gibidir. Burada rütbe esası alınmış ve rütbe yükseldikçe emeklilik yaşı da
yükselmekte bulunmuştur. Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin Askerî hâkim sınıfından
olmayan üyeleri general, amiral ve albay rütbesindeki subaylardan seçileceğine
göre burada Askerî Yüksek İdare Mahkemesini ilgilendiren üç yaş haddi vardır.
Bu yaş hadleri albaylar için 58, tuğ ve tümgeneral ve amiraller için 60, kor ve
orgeneraller ve amiraller için 65 dir. Böylece Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin
hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerinin hangi yaşta emekliye
çıkarılacakları kanunla önceden belli edilmiş gibi görülmekte ise de, aşağıda
açıklanacağı üzere 926 sayılı Kanunun albaylar ve general ve amiraller için
öngördüğü emekliliğe ilişkin özel kurallar kanunda yazılı yaş hadlerini kimi
hallerde işlemez duruma getirmektedir.
aa)
926 sayılı Kanunun değişik 50. maddesinde kadrosuzluk, yetersizlik,
disiplinsizlik veya ahlâki durum nedeniyle subayları Silâhlı Kuvvetlerden
ayırma ilkesi benimsenmiştir. Kadrosuzluk nedeniyle ayırma bu maddenin değişik
(a) işaretli bendi ile belirlenmektedir. Binbaşı, yarbay, albaylık
rütbelerindeki sicil notlan toplamlarının ortalaması sicil tam notunun % 70
inin üzerinde olan ve Yüksek Askerî Şûraca yapılan değerlendirmede kadrosuzluk
nedeniyle tuğgeneral ve tuğamiral rütbelerine yükseltmeyen albaylar ve binbaşı,
yarbay, albay rütbelerindeki sicil notları toplamlarının ortalaması sicil tam
notunun % 70 inden az olan albaylar 926 sayılı Kanunun değişik 44. maddesi
uyarınca gelecek yıllarda yeniden değerlendirilmek üzere hizmete devam
ettirilebilmekle birlikte bunlar, subaylığa nasıpları en eski olanlarından aynı
nasıplılar arasında albay rütbesinde almış oldukları sicil notlarının
ortalaması en düşük bulunanlardan başlamak üzere, yarbaylara kadro açılması
için emekliye çıkarılırlar (a fıkrası). Şurasını da belirtmek yerinde olur ki,
subay kadrolarının ve bu arada albay kadrolarını, ayrıca general ve amiral kadrolarını
saptama yetkisi Genelkurmay Başkanlığınındır. (926 sayılı Kanunun 1923 sayılı
Kanunla değişik 41. ve 1424, 1759, 1923 sayılı Kanunlarla değişik 49.
maddeleri).
Öte
yandan yine 926 sayılı Kanunun değişik 49. maddesinin 11/6/1970 günlü, 1301
sayılı Yasa ile değişik (f) bendinde, bekleme süreleri sonunda terfi
ettirilemeyen general ve amirallerin emekliye çıkarılacakları hükmü
bulunmaktadır.
Görülüyor
ki Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin askerî hâkim sınıfından olmayan albay ve
daha yukarı rütbedeki başkan ve üyelerinin yasal yaş haddine varmadan
kadrosuzluk, ayrıca albayların yarbaylara kadro açılması zorunluğu neden
gösterilerek emekliye çıkarılmaları her zaman olanak içindedir. Bu yoldan
emeklilik kimi durumlarda ise zorunluk halini almaktadır. Kadro verip
vermemenin yönetimin takdirine bırakılmış bir konu olmasının durumu daha da
ağırlaştırdığı gözden uzak tutulmamalıdır.
bb)
Askeri Yüksek idare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan albay rütbesindeki
başkan ve üyelerinin yasal yaş haddine varmadan emekliye çıkartabilmeleri için
ikinci bir yöntem de bunların rütbe bekleme süresi sonunda veya sonraki
yıllarda sicil .notu ortalamasının sicil tam notunun % 60 ının altına düşmesi
veya subay sicil yönetmeliğinde gösterilen esaslara göre kendilerinden
yararlanılamayacağının sınıfı sicil üstlerinin düzenleyecekleri sicil
belgeleriyle anlaşılması hallerinde işlemektedir (50. maddenin 1876 sayılı Yasa
ile değişik b işaretli bendi).
Anayasa'nın
değişik 140. maddesinin son fıkrasında Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve
üyelerinin özlük işlerinin yasa ile düzenlenmesi buyurulduğu ve emeklilik,
özlük işleri arasında yer alan bir konu olduğu halde, yetersizlik nedeniyle
hizmetten ayırmada sicil yöntemine dayanılmış ve subay sicil yönetmeliğine
göndermeler yapılmış olması Anayasa'ya doğrudan doğruya aykırı düşen bir
düzenlemeyi oluşturmaktadır.
cc)
Sözü geçen maddenin 1923 sayılı Yasa ile değişik (c) bendi ise disiplinsizlik
ve ahlâki durum nedeniyle Silâhlı Kuvvetlerden ayırmayı düzenlemektedir. Bu
bent kuralına göre disiplinsizlik veya ahlâki durumları nedeniyle Silâhlı
Kuvvetlerde kalmaları uygun görülmeyen subaylar hakkında Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununun hükümleri uygulanır. Bu nedenlerin neler olduğu ve bu
gibiler hakkında gerekli sicil belgelerinin nasıl ve ne zaman düzenleneceği
subay sicil yönetmeliğinde gösterilir.
1602
sayılı Yasa, Askerî Yüksek idare Mahkemesi Başkan, ikinci Başkan,
Baskanunsözcüsü, Daire Başkanları ve Üyelerinin hâkimlik ve askerlik vakar ve
onuruna dokunan, şahsî haysiyet ve itibarını kıran veya görev gereklerine
uymayan davranışlarından dolayı haklarında disiplin kovuşturması yapmak ve
eylemin ağırlığına göre uyarma, kınama, görevden çekilmeye davet işlemlerinden
birini uygulamak üzere bir yüksek disiplin kurulu öngörmüş (madde 28); yüksek
disiplin kurulu kararlarına karşı yapılan itirazları incelemek ve karara
bağlamakla Askerî Yüksek idare Mahkemesi Genel Kurulunu görevlendirmiş (madde
29/c), disiplin soruşturması için bir de yöntem saptamıştır. (madde 30). Aynı
Kanununun 31. maddesinin (b) bendine göre görevden çekilmeye davet edilen
askerî hâkim sınıfından değil ise, işlemin kesinleşmesinden başlayarak üyeliği
kalkmakta, Askerî Yüksek idare Mahkemesi ile ilişiği kesilmekte, durumu
Genelkurmay Başkanlığına, Millî Savunma Bakanlığına ve ilgilinin bağlı
bulunduğu Kuvvet Komutanlığına derhal bildirilmektedir. Bu kurallar karşısında
926 sayılı Kanunun değişik 50. maddesinin (c) bendinde yazılı disiplinsizlik ve
ahlâkî durum nedeniyle emekliye çıkarma yöntemi ilk bakışta Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyeleri hakkında işlemez gibi
görülüyorsa da, yöntemin görevden çekilmeye davet edilmiş veya başka bir yolla
görevi değiştirilmiş subay üyeler hakkında uygulanabileceği ortadadır. Bu
yöntemde de Silâhlı Kuvvetlerden ayırmayı, başka bir deyimle emekliye çıkarmayı
gerektiren disiplinsizlik ve ahlâkî durum nedenlerinin neler olduğunun ve bu
gibiler hakkında gerekli sicil belgelerinin nasıl ve ne zaman düzenleneceğinin
yasa içinde saptanmasına gidilmeyerek iş, subay sicil yönetmeliğine bırakılmış
bulunmaktadır.
çç)
Yukarıdan beri açıklananlardan anlaşılacağı üzere Askerî Yüksek İdare
Mahkemesine üye seçilen her subay seçildiği günden başlayarak her gün yaş
haddine varmadan önce emekliye çıkarılması olasılığı ve tedirginliği ile karşı
karşıyadır. Böyle bir durumun hâkimlik teminatı ilkesiyle bağdaştırılmasına ve
başkan ve üyeleri bu durumda olan Yüksek Mahkemenin anayasal kavramı ile
bağımsız sayılabilmesine olanak yoktur. Şu durum karşısında askerlik
hizmetlerinin gereklerinden de söz edilemeyeceği ortadadır.
c)
80. maddenin birinci fıkrasındaki "diğer haklar" deyimi:
1602
sayılı Kanunun 80. maddesinin itiraz ve inceleme konusu birinci fıkrasında
Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerinin
yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi, emeklilik konularında olduğu gibi öteki
haklar yönünden de kendi sınırlarındaki emsallerine uygulanan hükümlere bağlı
oldukları kuralı yer almıştır. Böylece bu yüksek mahkemenin hâkim olan veya
olmayan üyeleri arasında birinci fıkranın öngördüğü farklılık tamamlanmış
olmaktadır. Oysa yukarıda da değinildiği üzere Anayasa'nın değişik 140.
maddesinin son fıkrası Askerî Yüksek idare Mahkemesinin hâkim sınıfından olan
ve olmayan başkan ve üyeleri arasında bir ayırım yapmamış; bunları bir bütün
olarak ele almış ve nitelikleriyle atanmalarının, disiplin ve özlük işlerinin
hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin gereklerine göre kanunla
düzenlenmesini öngörmüştür. Böyle olunca hâkim sınıfından olan ve olmayanların
80. maddenin birinci fıkrasında ele alınan yükselme, sicil işlemleri, yaş
haddi, emeklilik ve diğer haklar yönünden aynı hükümlere bağlı tutulmaları
gerekir. Aksine bir tutum mahkemenin başkan ve üyeleri arasında ikilik
oluşturur. Bu da hâkimlik ve mahkemeler için Anayasaca öngörülen teminatın ve
bağımsızlığın zedelenmesine yol açar. Şu durum karşısında Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin hâkim sınıfından olan ve olmayan başkan ve üyeleri arasında
birinci fıkrada yazılı olan "diğer haklar" yönünden de tam eşitlik ve
denklik bulunması zorunluğu ve bu sonucu doğurmayan kuralların da Anayasa'ya
aykırı düşeceği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
ç)
80. maddenin birinci fıkrası üzerinde varılan sonuç:
1602
sayılı Kanunun 80. maddesinin itiraz ve inceleme konusu birinci fıkrasındaki
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerine
ilişkin kuralı, yukarıda açıklanan ve tartışılan içeriği ve kapsamı dolayısiyle
Anayasa'nın değişik 140. maddesinin son fıkrası ve hâkimlik teminatı ve
mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleriyle çelişir ve çekişir bir niteliktedir.
Burada askerlik hizmetlerinin gereklerinden söz edilemiyeceği gibi 80. maddenin
birinci fıkrası ile getirilen düzenleme böyle bir gerekçeye dayanılarak da
savunulamaz. Bu durum 80. maddenin birinci fıkrasında yer alan "askerî
hâkim sınıfından olmayan başkanı ve üyeleri, yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi,
emeklilik ve diğer haklar yönünden kendi sınıfındaki emsallerine uygulanan
hükümlere"; deyimini Anayasa'nın az yukarıda sözü edilen kural ve
ilkelerine aykırı kılmakta ve bu deyimin iptalini gerektirmektedir.
Şevket
Müftügil, Şekip Çopuroğlu, Hasan Gürsel ve Ahmet H. Boyacıoğlu bu sonuca ek ve
değişik gerekçelerle katılmışlardır.
Nihat
O. Akçakayalıoğlu "sicil işlemleri" dışında kalan hükümlerin
Anayasa'ya aykırı olmadığı görüşünü ileri sürmüştür.
3 -
Anayasa'nın 152. maddesinin uygulanması:
1602
sayılı Kanunun itiraz ve inceleme konusu kurallarının iptalinin öngörülmesi
Askerî Yüksek idare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan başkan ve üyelerinin
özellikle yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi, emeklilik ve öteki hakları
yönünden bir yasal boşluğu oluşturmakta ve bu boşluk yasama yoluyla
doldurulmadan önce iptali öngörülen kuralların yürürlükten kalkması sakıncalı
görülmektedir. Bu gibi durumlarda Anayasa'nın değişik 152. maddesinin ikinci
fıkrası, Anayasa Mahkemesine iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi, kararın
Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçmemek koşulu
altında, ayrıca kararlaştırma yetkisini tanımaktadır. Bu yetkiye dayanılarak
iptal hükmünün, kararın Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yıl
sonra yürürlüğe girmesi uygun görülmüştür.
VI -
SONUÇ:
1 -
4/7/1972 günlü 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 10.
maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline Şevket Müftügil, Şekip
Çopuroğlu, Hasan Gürsel ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun ek ve değişik gerekçeleriyle
ve İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Ahmet Salih Çebi ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
2 -
Aynı Kanunun 80. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "askerî hâkim
sınıfından olmayan başkanı ve üyeleri yükselme, sicil işlemleri, yaş haddi,
emeklilik ve diğer haklar yönünden kendi sınıfındaki emsallerine uygulanan
hükümlere;" deyiminin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline Şevket
Müftügil, Şekip Çopuroğlu, Hasan Gürsel ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun ek ve
değişik gerekçeleriyle ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun "sicil
işlemleri" dışında kalan hükümler yönünden karşıoyu ile ve oyçokluğu ile;
3 -
Anayasa'nın 152. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca iptal hükmünün, kararın
Resmî Gazete'de yayımlandığı günden başlayarak bir yal sonra yürürlüğe
girmesine oybirliğiyle;
18/12/1975
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Kâni
Vrana
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
EK
VE DEĞİŞİK GEREKÇE YAZISI
İtiraz
yolu ile getirilen bu davadaki en önemli sorun, Askerî Yüksek İdare
Mahkemesinin başkanlık ve üyeliklerinde, general, amiral ve albay rütbelerinde
askeri hâkim sınıfından olmayan subayların görevlendirilmelerine Anayasa'nın
olanak tanıyıp tanımadığı ve itiraza konu edilen yasa hükümlerinin, gerek bu
açıdan ve gerek diğer yönlerden. Anayasa kuralları karşısındaki hukukî
durumlarının ne olduğu biçiminde ortaya çıkmaktadır.
Bu
konudaki sorunlar ayrı ayrı ele alınarak değerlendirilecek ve hukuksal sonuçları
açık ve ayrıntılı bir biçimde ortaya konulacaktır.
I -
Anayasa, yargıyı bir bütün olarak ele almış ve bu doğrultuda genel ve ortak
ilke ve kurallar düzenlemiş; bunun yanında gerekli gördüğü hallerde de bu
bütünlük içinde ayrık sayılacak özel kurallara da yer vermiştir.
Anayasa'nın
7. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Ulusu adına bağımsız mahkemelerce
kullanılacağı bildirildikten sonra, yargıyı düzenleyen üçüncü bölümün genel
kuralları arasında bulunan 132. maddesinde hâkimlerin, görevlerinde bağımsız oldukları,
yalnızca Anayasa, yasa, hukuk ve vicdan kanıları ile bağlı olarak karar
verecekleri hiç bir yerin, organın veya kişinin yargı yetkisinin
kullanılmasında onlara buyruk veremiyeceği ya da onları herhangi bir biçimde
etki altında bırakamıyacağı, 133. maddesinde hâkimlerin görevden çıkarılamamak,
istekleri bulunmadıkça Anayasa'da gösterilen yaştan önce emekli edilememek gibi
güvencelerle donatılmış bulundukları; 134. maddesinde ise hâkimlerin bütün
özlük işlerinin ve bu arada atanmalarının mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine
göre yasa ile düzenleneceği, yasada belirtilenlerden başka genel veya özel hiç
bir görev alamıyacakları kesin kurallara bağlanmıştır. Mahkemelerin
bağımsızlığına ve hâkimlik güvencesi ile donatılmalarına ilişkin Anayasa
kuralları, Anayasa'nın 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyetinin zorunlu
niteliklerinden olarak gösterilen hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez
öğelerindendir.
Anayasa'nın,
yargı konusunda ayrık sayılacak özel kurallara da yer verdiğini az yukarıda
belirtmiştik. Örneğin Anayasa'nın 134. maddesinde, askerî hâkimlerin yaş haddi
ile yükselme ve emekliliklerinin kanunla belli edileceği kurala bağlanmış; 138.
maddesinde de, askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine
sahip olması koşulunu öngören ayrıca mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı yanında askerlik hizmetlerinin gereklerine de yer veren kimi kurallar
açıklanmıştır.
Mahkemelerin
bağımsızlığına ve bu bağımsızlıktan ayrı düşünülmesine olanak bulunmayan
hâkimlik güvencesine ilişkin Anayasa kurallarının yorumunda, bu kuralların
hukuk devleti ilkesi ile olan zorunlu bağlantıları hiç bir zaman gözden uzak
tutulamaz.
II -
Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasında "Askerî Mahkemelerde
üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahip olması şarttır" kuralı
öngörülmüştür.
Aynı
maddenin birinci fıkrasındaki hükümle birlikte ele alındığında, bu kuralın,
asker kişilerin askerî olan suçlan ile bunların asker kişiler aleyhine veya
askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak
işledikleri suçlara ait davalara bakmak üzere kurulan ve ilk derece
mahkemelerden olan askerî mahkemeler için düzenlendiği ve Anayasa'nın yargı ile
ilgili kuralları incelendiğinde, hâkimlik mesleğinden olmayan kişilerin bir
yargı organı içinde görev almasına olanak veren tek istisna kuralının bu
hükümle getirildiği açıkça görülür. Nitekim Anayasa Mahkemesi 13/4/1971 günlü,
E. 1970/63, K. 1971/38 sayılı kararında, "şu da belirtilmelidir ki,
Anayasa, hâkim niteliğinde bulunmayan kişilerin mahkemelere katılıp hâkim
görevi yapmalarım yalnızca askerî mahkemeler için 138. maddesinin dördüncü
fıkrasında (askerî mahkemelerde üyelerin çoğunluğunun hâkimlik niteliğine sahip
olması şarttır) kuralı ile öngörmüş, iş mahkemeleri bakımından böyle ayrık bir
kural koymamıştır." (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, Sayı: 9, Sayfa:
456) demek suretiyle bu husus hakkındaki görüş ve anlayışını belirterek ortaya
koymuş bulunmaktadır. Yeri gelmişken şu yönün de açıklanmasında yarar vardır.
Askerî bir mahkemenin kuruluşunda asker olmayan kişilere görev yüklemeğe olanak
yoktur. O halde 138. maddenin öngördüğü askerî mahkemelerde, hâkimlik
niteliğine sahip olmayan görevlilerin asker yani subay olması, işin bünyesinin
doğal bir gereği olarak kabul edilmelidir. Sözü edilen bu görevlinin yargı
görevini rütbe ve üniforması ile yerine getirmesi de Anayasa buyruğunun doğal
sonucu olarak görülmelidir.
Anayasa'nın
ilk derece askerî mahkemeler için öngördüğü bu ayrıklı kuralın yüksek idare
mahkemesi olan Askerî Yüksek îdare Mahkemesi için de geçerli olduğu öne
sürülemez. Çünki istisna kuralları, konuldukları alanın kapsamı içinde bir
değer taşırlar ve yorum ilkeleri, istisna kuralları kapsamının yorum yolu ile
genişletilmesine başka bir deyimle Anayasa'nın temel ilkelerinin ayrıklı
kuralların yorumlanarak daraltılmasına elverişli değildir. Bu nedenledir ki,
138. maddenin sözü edilen kuralına dayanılmasına ve bu kuraldan Askerî Yüksek
îdare Mahkemesinde de üyelerin çoğunluğunun hâkim niteliğine sahip olması yanı
hâkim niteliğine sahip olmayan subayların bu kuruluşta görev alacağı yolunda
bir sonuç çıkarılmasına olanak yoktur. Diğer yandan Anayasa'nın 138., 140. ve
141. maddelerinde askerlik hizmetlerinin gereklerinden ayrı ayrı söz edildiği
görülmektedir. Demek ki, Anayasa, bir yanlış anlayışa yer vermemek için,
dayandığı kuralları değişik madde metinlerinde de yinelemek zorunluğunu duymuş
ve düzenlemeyi bu anlayış içinde yapmıştır. Anayasa'nın kuralları düzenlemedeki
tutumu bu olduğu halde bunu görmemezlikten gelerek çoğunluğun yaptığı gibi
"Anayasa Koyucunun askerî yargı konusundaki bu belirleme yöntemine göre
askerî idarî yargı bakımından da üyelerin tümünün veya çoğunluğunun askerî
hâkimlerden oluşmasını öngörmüş bulunsaydı bu yolda açık yönerge vereceğinde
kuşku yoktu" yolunda kararın gerekçesinde yer alan açıklamalar, dayanıksız
birer öne sürmeden öte de bir anlam ve değer taşımazlar. Kaldı ki Anayasa'nın
145. maddesi, Anayasa Mahkemesi asıl ve yedek üyelerinin niteliklerini kendisi
saptadığından, çoğunluğun buna dayanarak yaptığı yoruma bu kuralın desteklik
edeceği de düşünülemez.
III
- Danıştay'la Askerî Yüksek idare Mahkemesi arasındaki ayrıntıları ortaya
koyabilmek için önce Anayasa'yı incelemek ve bu iki yüksek mahkeme arasında
farklılık varsa onu ortaya koymak, sonra da yasalarını gözden geçirmek
gerekmektedir.
1)
Anayasa'nın 140. maddesinin ikinci fıkrası "Danıştay, İdarî uyuşmazlıkları
ve davaları görmek ve çözümlemek, Bakanlar Kurulunca gönderilen Kanun
tasarıları hakkında düşüncesini bildirmek, tüzük tasarılarını ve imtiyaz
şartlaşma ve sözleşmelerini incelemek ve kanunla gösterilen diğer işleri
yapmakla görevlidir" son fıkrası da "asker kişilerle ilgili idarî
eylem ve işlemlerin yargı denetimi Askerî Yüksek İdare Mahkemesince
yapılır" yolunda kurallar getirmiştir. Basit bu karşılaştırma sonunda dahi
görülen şudur ki, Danıştay'ın idarî sayılacak kimi işlevleri, örneklemek
gerekirse kanun tasarıları hakkında düşünce bildirmek veya tüzük taşanlarını
incelemek görevi, bu kanun, veya tüzük tasarıları asker kişilerle ilgili olsa
dahi Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin görev alanına girmemektedir. O halde
Anayasa Danıştay'ın yargısal görevinin sadece bir bölüğünü Askerî Yüksek îdare
Mahkemesinin görev alanına girmesini arzulamış ve bu yolda buyurucu kurallar
düzenlemiştir.
2)
Bu bölümde 521 sayılı Danıştay Kanunu ile 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi Kanununun konuyu ilgilendiren kimi hükümleri üzerinde durulacaktır.
a) Danıştay'ın
en önemli ve başta gelen görevinin, idarî uyuşmazlıkları ve davaları görerek
çözüme bağlamak olduğu kuşkusuzdur. Danıştay'ın bu türden olan yargısal
faaliyeti ile bunun dışında kalan idarî işlemleri arasında büyük farklılıklar
bulunduğu ise açık ve seçik olarak ortadadır. 521 sayılı Danıştay Kanunu
hizmetin niteliğinden gelen bu durumu gözden uzak tutmamış ve görevlilerin
niteliklerini buna göre saptamıştır. Danıştay Birinci Başkanı, daire
başkanları, üyeleri ve Başkanunsözcüsü için yüksek öğrenim görmek ortak bir
koşul olarak belirtildiği halde (Değişik madde 8 fıkra 1) Birinci Başkan, dava
daireleri başkanları ve Başkanunsözcüsü ile dava dairelerine ayrılacak üyelerde
yüksek öğrenimlerini hukuk, siyasal bilgiler, iktisat, idarî ilimler ve iktisadi
ve ticarî bilimler fakültelerinde veya iktisadi ve ticarî ilimler
akademilerinde yaparak tamamlamak koşulu ayrıca aranmıştır. (Değişik madde 8
son fıkra, değişik madde 14/B ve madde 20/3). Yüksek öğrenimlerini sayılan bu
yüksek öğrenim kurumlarında yapmamış olanlar, Birinci Başkan, Başkanunsözcüsü,
dava dairelerinde başkan ve üye olamıyacaklar yani bu gibilerin çalışmaları
Danıştay'ın yargısal alanı dışında kalan idarî işlerinde ve bu işlere bakan
idari dairelerinde geçecektir. Danıştay Yasası, tuğgeneral, tuğamiral veya daha
yüksek rütbelerde generallik veya amiralliği danıştay üyesi olabilmek için
yeterli bir koşul olarak kabul etmiş ise de, bu gibilerin, yasada belirlenen ve
yukarıda açıklanan yüksek öğrenimden birini yapmamış olmaları halinde Danıştay'ın
sadece idarî dairelerinde görev yapabilecekleri, dava daireleri üyeliklerinde
veya Birinci Başkanlık, dava daireleri başkanlığı ve Başkanunsözcülüğü
görevlerinde bulunamıyacakları, başka bir deyimle idarî davaları görmek ve
çözümlemek yetkisine sahip olamıyacakları ortadadır. Kaldı ki bu gibilerin ordu
ile ilişkileri kesilmekte ve kendileri her bakımdan yargıyı düzenleyen mevzuata
bağlı olmaktadırlar.
Kararda
yapıldığı gibi Danıştay'ın bu özelliği ortaya konulmadan ve Askerî Yüksek idare
Mahkemesinin görev alanı ile karşılaştırılmadan varılacak sonucun yanıltıcı
olacağını açıklamaya gerek yoktur.
b)
1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu'nun 9. maddesinin son
fıkrasında ise ikinci başkan ile Başkanunsözcüsünün askerî hâkim sınıfından
olacakları buyurulmaktadır. Bu hükme göre Birinci Başkanlık ile daire
başkanlıklarına ve üyeliklere askerî hâkim sınıfından olmayan subaylar
atanabilecek demektir. Diğer yandan ayni Kanunun 14. maddesi, her dairenin,
çoğunluk askerî hâkim sınıfından olmak üzere bir başkan ve yedi üyeden
kurulacağını ve dairelerde çoğunluk askerî hâkim sınıfından olmak üzere görüşme
sayısının beş olacağını kurala bağlamıştır. Sözü edilen Kanun 20. maddesinde de
Anayasa'nın 140. maddesinin son fıkrası hükmüne paralel olarak, "Askerî Yüksek
idare Mahkemesi, Türk Ulusu adına, asker kişileri ilgilendiren ve askerî
hizmete ilişkin idarî eylem ve işlemlerden doğan uyuşmazlıkları ilk ve son
derece mahkemesi olarak yargı denetimini ......yapar" denilmek suretiyle
bu Mahkemenin yargısal görevinin sınırları belirlenmektedir.
Yukarıda
değinilen hükümler yalnız olarak ele alınsa dahi 1602 sayılı Kanunun tanziminde
Anayasa'nın 138. maddesinin dördüncü fıkrasındaki kuralın hâkim olduğu ve
yasanın bu ayrıklı kurala dayanılarak çıkarıldığı anlaşılmaktadır.
IV -
Şu yön kesin olarak açıklanmalıdır ki, Anayasa, mahkemelerin bağımsızlığı ve
hâkimlik teminatı ilkelerine yer verip bu ilkeleri titizlikle korumayı öngören
kimi kurallar düzenlerken, hâkimlerin kişisel çıkarlarını düşünmemiş, bunun
ötesinde bu yol ve yöntemle yurtdaşların haklarını korumak ve bunları sağlam
güvencelere bağlamak zorunluğunu duymuştur. Mahkemelerin bağımsızlığını ve
hâkimlik teminatını zedeleyen veya bu kavramlarla bağdaşmayan hükümlerin, o
mahkemede haklarını arayanları da tedirgin ederek kuşkulu durumlar yaratacağı
açıktır. Gerçi 1602 sayılı Kanunun 7. maddesinde bu mahkeme üyeliğine
seçilebilmek, "emsaline nazaran hizmetin gerektirdiği üstün bilgi ve
tecrübeye sahip" olmak koşuluna bağlanmıştır. Bu maddede geçen "hizmetin
gerektirdiği üstün bilgi ve tecrübe" kavramiyle askerlik hizmetinin
gerektirdiği tecrübe ve bilginin düşünüldüğü ve istenildiği öne sürülemez.
Çünkü bu yüksek yargı organının görevi, Anayasa, kanun hukuk ve, vicdan kanısı
içinde kalarak anlaşmazlıkları çözmek ve hükme bağlamaktır. Bu konuda ne
bilgileri ve ne de tecrübeleri olmayanların isabetle karar verebilecekleri
kuşkuludur. Anayasa Mahkemesi benzer bir dava dolayısiyle verdiği 15/4/1975
günlü, E. 1973/19, K. 1975/87 sayılı kararında ".............hâkimlik mesleki,
bilgi ve tecrübeyi, liyakat ve ehliyeti gerektirdiğinden, bu niteliklerden
yoksun ve üstelik hâkimlik güvencesine sahip olmayan görevlilerden kurulu yargı
yerlerinin doğru ve hiç bir etki altında kalmaksızın karar verebilecekleri
kuşkuludur...... yargı için zorunlu öğrenim, bilgi, tecrübe ve bunların
oluşturacağı ehliyet ve liyakattan yoksun ve ayrıca her yönden hiyerarşiye
bağlı üyelerden kurulu bir mahkemede yapılan yargılamada olayın ve sorumlusunun
ve hukuksal durumun saptanmasında, yani hükümde istenmeyerek ve elde olmayarak,
büyük yanılgılara düşülmesi olasılığı karşısında, kişinin kendini güvence
içinde görmesi ve duyması olanaksızdır." (Resmî Gazete gün: 26/2/1976,
Sayı: 15511) demek suretiyle bu konudaki görüşünü açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.
Anayasa'nın
138. maddesinde öngörülen askerî mahkemelerin üzerinde, tümü hukuki ve mesleki
bilgi, tecrübe, liyakat ve ehliyete sahip görevlilerden oluşan Askerî
Yargılayın bulunuşu, Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin ise ilk ve son derece
mahkemesi olarak görev yaparak davaları kesin karara bağlamakta olması, durumu
açık olarak ortaya koymakta ve Anayasa'ya aykırılığı daha da
belirginleştirmektedir.
"Askerlik
hizmetlerinin gerekleri." kararda yeterince açıklanmış olduğundan ek ve
değişik gerekçe yazımızda, bunların yinelenmesine gerek görülmemiştir.
V -
Yeri gelmişken şu yöne de değinilmesinde yarar görülmektedir. Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinde askerî hâkim sınıfından olmayan üyeler de bulunduğu takdirde
şöyle bir eşitsiz durum da kendini göstermektedir. Örneğin, bir askerî tatbikat
şurasında yapılan askerî bir eylem sonucunda bir asker ile bir sivilin
yaralanarak sakat kaldıklarını düşünelim. Bunlardan asker olanın davası, tümü
hâkimlik niteliği, bilgi ve tecrübesiyle teminatına sahip olmayan Askerî Yüksek
İdare Mahkemesinde, asker olmayan kişinin açtığı dava ise bu vasıflara ve
güvenceye sahip olanların oluşturduğu Danıştay'da görülerek karara
bağlanacaktır. Ortaya çıkan bu eşitsiz durumu gerektiren ve Anayasa'nın kabul
edeceği haklı bir neden de gösterilemez.
Anayasa'nın
140. maddesinin değiştirilmesinde ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesinin
kurulmasında güdülen maksadın ve bu yolla ulaşılmak istenen amacın, haklarını
arayan asker kişileri güvencesiz bir duruma ve bunun yaratacağı tedirginlik
ortamına sokulması olmadığı ise açıktır.
SONUÇ:
İptal
kararına, ek ve değişik gerekçe yazımızda açıkladığımız nedenlere dayanarak
katılıyoruz.
|
|
|
|
Başkanvekili
Şevket
Müftügil
|
Üye
Şekip
Çopuroğlu
|
Üye
Hasan
Gürsel
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
l -
Davaya bakmak bir yargı görevi yapmaktır. Başka bir deyimle geçmiş bir maddî
olayın hukukî sonucunu ortaya koymaktır. Buna göre bir davaya bakmakta olan
mahkemenin uygulayacağı hükümler o davanın konusunu teşkil eden sorunun
çözümünde yeri ve sonuca etkisi olan hükümlerdir. Elimizdeki işde davanın
konusunu bir astsubayın Millî Savunma Bakanlığınca kendisine iş güçlüğü, iş
riski ödenmesi istemi teşkil etmektedir. Bu istemin haklılığı veya haksızlığı
bu yönü düzenleyen kurallar uygulanarak ortaya konacaktır. Bu hususta iptali
istenilen kuralın yeri ve etkisi olamaz. Mahkemenin kuruluş şekline dair
kanunlar davanın konusunu teşkil eden olayın hukukî sonucu ile ilgili olmadığı
gibi, mahkemeyi bu sonuca götürecek yargı işlemlerinden de değildir Bunlar daha
önce uygulanmış bulunması gereken kurallardır ve bu çeşit kanunların
uygulanması için bir davanın mevcudiyeti gerekmez.
Öte
yandan mahkemelerin teşekkülü onların varlıkları demektir. Kendi varlıklarını
ilgilendiren alanlarda hangi mahkemelerin Anayasa Mahkemesine iptal davası
açabilecekleri ise Anayasa'nın 149. maddesinde gösterilmiştir. Bu maddeye göre
de Adliye Mahkemelerinin varlıkları ile ilgili kanunlar için Anayasa
Mahkemesine başvurma yetkileri yoktur. Mahkemelerin ellerindeki dava sebebiyle
151. maddeye dayanarak bu çeşit hükümler için dahi Anayasa Mahkemesine
başvurabilecekleri görüşü 149. madde ile bağdaşmaz.
2 -
Anayasa'nın 140. maddesindeki (Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin kuruluşu,
işleyişi, yargılama usulleri, Başkan ve Üyelerinin nitelikleri ile atanmaları,
disiplin ve özlük işleri, hâkimlik teminatı ve askerlik hizmetlerinin
gereklerine göre, kanunla düzenlenir.) hükmüne dayanarak 1602 sayılı Askerî
Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu ile bu mahkemenin üyeleri arasında askerî hâkim
sınıfından olmayan subay üyelere de yer verilmiş ve iptali istenilen 10.
maddesi ile bu üyelerin görev sürelerinin en az üç yıl olduğu belirtilmiştir.
Burada bu mahkemede askerî hâkim sınıfından olmayanların üye olarak
bulunmalarının Anayasaya aykırı olup olmadığı sorunu değil göreve ilişkin süre
sorununun ele alınması ve incelenmesi mümkündür. Çünki askerî hâkim sınıfından
olmayanların bu mahkemede üye olabilmeleri kanunun, itiraz konusu olmayan,
başka maddelerinde yer almıştır.
Öte
yandan itiraz konusu hükümde asgarî bir süre tespit edilmiş olması bir bakıma
bu üyeler için bir teminat sayılabilir. Atanma şekillerine göre bu süre
olmaması halinde her zaman değiştirilmeleri mümkün olabilirdi. Kaldı ki kanun
koyucu bu mahkemede askerî hâkim sınıfından olanlar yanında bir de bu sınıftan
olmayanların da bulunmasını şüphesiz askerî hizmetlerin gereği olarak düşünmüş
olacağına göre, bu göreve getirileceklerin askerî görevleri ile ilgilerinin
tamamen kesilmesi ve süresiz olarak mahkeme üyeliğinde kalmaları halinde bir
müddet sonra mahkemeden bu çeşit üyelere de yer verilmiş olmasının bir sebebi
ve anlamı kalmaz.
Anayasa'nın
136. maddesinde Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Başkan ve üyelerinin 3 yıl süre
ile atanacakları ve süresi bitenlerin yeniden atanabilecekleri kabul edildiğine
göre bu şekildeki bir süre hakimlik teminatına aykırı bulunmamış demektir.
Yukarıdaki
nedenlerle kararın bu yönlere ilişkin bölümlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Yasaların Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilmesi için Anayasa'nın değişik
151 nci maddesiyle öngörülen yöntemin işleyebilmesi bilindiği gibi, üç koşulun
gerçekleşmesine bağlıdır. Bunlar da bir mahkemenin var olması, o mahkemenin bir
davaya bakmakta bulunması, Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilmesi istenen
yasa kuralını o davada uygulama durumunda olması koşullandır. İş, mahkeme
niteliği ötedenberi bilinen ve tartışmasız kabul edilen bir yerden gelmiş ise
ilk inceleme sırasında yalnızca ikinci ve üçüncü koşulların gerçekleşip
gerçekleşmediğinin incelenmesiyle yetinilir. İşi gönderen yer yeni bir kuruluş
olduğu veya mahkeme niteliği tartışmalı bulunduğu takdirde sorunun birinci
koşul yönünden de ele alınması zorunlu olur.
İtiraz
yoluna başvuran Askerî Yüksek idare Mahkemesi Üçüncü Dairesi bir ölçüde yeni
bir kuruluştur ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinden Anayasa Mahkemesine ancak
ikinci kez bir iş gelmektedir. Öte yandan bu işde Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülen, mahkemenin yapısı ve varlığıdır. Mahkeme de kendi yapısı ve varlığını
kuşkulu görmüş ve Anayasa Mahkemesine başvurmuştur. Böyle bir iddia ve görüş
sorunu Mahkemenin yokluğu sonucuna kadar vardırabilir.
Onun
içindir ki hiç değilse kaynağını Anayasa'nın 1488 sayılı Yasa ile değişik 140 ıncı
maddesinin son fıkrasından alarak 4/7/1972 günlü, 1602 sayılı Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi Kanunu uyarınca kurulan Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin ve bu
Mahkemeyi oluşturan dairelerin Anayasa'nın değişik 151. maddesinde sözü geçen
mahkeme kavramına girer nitelikte oldukları apaçık ortada bulunduğundan ve
esasen daha önce de Askerî Yüksek İdare Mahkemesinden gelen Anayasa'ya
aykırılık iddialarının Anayasa Mahkemesince incelenmiş olduğundan (4/12/1973
günlü, 1973/21-36 sayılı karar; Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi, sayı: 11,
Sayfa: 288-297) söz edilerek konuya değinilmesi ve böylece Askerî Yüksek İdare
Mahkemesi Üçüncü Dairesinin Anayasanın değişik 151 nci maddesi karşısında
durumunun belirtilmesi gerektiği kanısındayım. Bu yön eksik bırakıldığı için Anayasa
Mahkemesinin 18/12/1975 günlü, 1975/159-216 sayılı kararındaki ilk inceleme
bölümünün yazılış biçimine karşıyım.
2 -
1602 sayılı Kanunun 10 ncu maddesinin Anayasa'ya aykırılığı ve iptali sonucuna
vardıran gerekçe Anayasa Mahkemesinin 1975/159-216 sayılı kararında yeterince
açık bulunmadığından ve yanlış yorumlara yol açabileceğinden bu kararın V-C -1
sayılı bölümünün 2 nci paragrafının (onun içindir ki...) diye başlayan son
cümlesi ile (yeri gelmişken ...) diye başlayan 3 ncü paragrafının tümü çıkarılarak
yerine aşağıda yazılı bölümün konulması ve böylece gerekçenin açıklığa ve
aydınlığa kavuşturulması zorunludur.
"Onun
içindir ki Anayasa Koyucu mahkeme başkan ve üyeleri için yönetim bakımından
dahî olsa, bir görev süresinin öngörülmesini uygun bulmuş ise bunun
düzenlenmesini yasalara bırakmıyarak doğrudan doğruya Anayasa kuralları ile
belirleme yoluna gitmiştir. Yargıtay Birinci Başkanı ile, İkinci Başkanları,
Danıştay Başkanı ve Daire Başkanları, Anayasa Mahkemesi Başkan ve Başkanvekili
için dörder yıl (Anayasa değişik madde 139/4; değişik madde 140/4; değişik
madde 145/2) olarak saptanan görev süreleri yönünden hep anayasal düzenlemelere
gidildiği bilinmektedir.
Yönetim
görevlerinin süre ile sınırlanması konusunda bu titizliği gösteren Anayasa
Koyucunun belirli alanlardaki yargısal görevin süre ile sınırlanması gerekirse
bunun da kendi metni içinde açıklanmasına gideceğinde kuşku yoktur. Nitekim
Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri
Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya Devlet
güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemeleri,
Başkan, üye ve yedek üyeleri için üçer yıl olarak (Anayasa: Değişik madde
136/5) saptanan görev süresi yönünden anayasal düzenleme yoluna gidilmiştir,
öyle bir düzenlemenin de nedeni açıktır. Devlet Güvenlik Mahkemelerinde görevli
hâkimlerden süreleri bitenlerin temel meslekleri olan yargı çalışmalarını başka
alanlarda sürdürmeleri doğal olmakla birlikte bunların görev süresi sonunda
bakmakta oldukları belirli davalardan el çekmek zorunda kalmaları ağır ve
önemli bir durumu oluşturacağı için bu türlü bir sınırlama yasalara
bırakılmamıştır. Şu tutuma göre Anayasa Koyucu Askerî Yüksek idare Mahkemesinin
bir bölüm üyeleri bakımından görev süresini sınırlamayı gerekli görmüş olsaydı
bunu da değişik 140 ıncı maddenin son fıkrasında belirleyeceğinde kuşku
yoktu."
Yukarıda
değinilen eksiklik ve aksaklık dolayısiyle 1975/159-216 sayılı kararın V-C-1
sayılı bölümünün yazılış biçimine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Dava
konusu 1602 sayılı Askerî Yüksek İdare Mahkemesi Kanununun 10. maddesi askerî
hâkim sınıfından olmayan üyelerin görev sürelerinin en az üç yıl olacağını
belirtmiş olup hâkim sınıfından olmayan kimselerin bu mahkemelerde hâkim
olacaklarına dair bir hükmü kapsamadığından Anayasa'ya aykırı olmadığı
düşüncesindeyiz.
|
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ahmet
Salih Çebi
|
KARŞIOY
YAZISI
Anayasanın
151. maddesinin açık hükmüne ve Anayasa Mahkemesince yapılan uygulamalara göre,
Mahkeme ancak, bakmakta olduğu davada uygulayacağı kanun hükmünü - Anayasa'ya
aykırı olduğu gerekçesiyle-Anayasa Mahkemesine gönderme yetkisini haizdir.
Mahkeme kendisi uygulama durumunda olmadığı kanun hükmü hakkında böyle bir
yetkiye sahip değildir. Oysa bu olayda, Askerî Yüksek İdare Mahkemesi 3.
Dairesinin elinde bulunan ve bir astsubay tarafından Millî Savunma Bakanlığı
aleyhinde açılmış olan davanın niteliği ise; davacının dava dilekçesinde
gösterdiği tarihler arasında geçen hizmetleri için 1323 sayılı Kanunun ek 3.
maddesi uyarınca işgüçlüğü ve iş riski karşılığı olan... liranın ödenmesini
istemekten ibaret bulunmuştur.
Askerî
Yüksek îdare Mahkemesi Kanunun iptali istenen 10. maddesi, bu Mahkemenin Askerî
Hâkim sınıfından olmayan üyelerinin görev sürelerini ve 80. maddesinin ilk
fıkrası da bu gibi başkan ve üyelerin yükselme, sicil işlemleri, yaş hadleri,
emeklilik ve diğer haklariyle ilgili hükümleri düzenlemiştir. Askerî Yüksek
İdare Mahkemesi 3. Dairesi, bu hükümleri bu davada ne uygulama durumundadır ne
de bu hükümlerin bu dava ile bir ilgisi vardır.
Yukarıda
yazılı nedenlerle, adı geçen Mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurma yetkisi
olmadığından itirazın, esasa girişilmeksizin Mahkemenin yetkisizliği bakımından
reddedilmesi gerekir. Çoğunluk kararına bu kibarla katılmıyorum.
(EK
GEREKÇE VE KARŞIOY YAZISI)
1)
İlgili hükümlerinin incelenmesinden saptanacağı üzere, Anayasanın benimsediği
ilke, çözümü genel yargı yerlerine bırakılmamış uyuşmazlıkları ilk derecede
karara bağlama yetkisi ile de donatılmış yüksek mahkemelerde, hukuk
fakültelerinden başka öğretim kurumlarında yetişmiş uzman kişilerin hâkimlik
yapmalarına, olanak verilmesidir.
Askerî
Yüksek İdare Mahkemesinde asker kişilerin hâkimlikle görevlendirilmeleri, bu
anayasal ilkeye uygundur.
2 -
Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin, askerî hâkim sınıfından olmayan başkan ve
üyelerinin hâkimlik görevlerinin sürekli olmayışı asker kişilerin korunması
gereğindendir. Görev sürelerinin en az üç yıl olarak saptanması ise asker
kişiliklerinin korunması zorunluğu ile hâkimlik görevinde süreklilik
ilkelerinin bağdaştırılışıdır.
1602
sayılı Kanunun 10. maddesinin Anayasa'ya ters düşen yanı, bu nedenlerle,
yoktur.
Anılan
Kanunun 80. maddesinin itiraz konusu hükümlerinden "sicil işlemleri"
dışında kalanları, Askerî Yüksek îdare Mahkemesinin hâkim sınıfından olmayan
başkan ve üyeleri ile kökenleri sınıf subayları arasındaki eşitliği sürdürür.
Bu da Anayasa'ya aykırı değildir.
SONUÇ:
Mahkememiz kararının ilgili bölümlerinde değinilen "ek gerekçe"
yukarıda 1. bentde ve "Karşıoy nedeni" yukarıda 2. bentde
belirtilenlerdir.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|