ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1973/46
Karar Sayısı:1974/21
Karar Günü:21/5/1974
Resmi Gazete tarih/sayı:2.9.1974/14994
İtiraz
yoluna başvuran : İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi.
İtirazın
konusu : 26/6/1973 günlü, 1773 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının C işaretli
bendini Anayasa'nın değişik 32. ve değişik 136. maddelerine aykırı gören
mahkeme Anayasa'nın değişik 151. maddesine dayanarak Anayasa Mahkemesine
başvurmuştur.
I-
OLAY :
İzmir
Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcılığınca 22/10/1973 günlü iddianame ve
Türk Ceza Kanununun 141/1., 173. ve 6136 sayılı Kanunun 13. maddelerine göre
cezalandırılmaları istemi ile dokuz sanık hakkında açılan ve İzmir Devlet
Güvenlik Mahkemesinin 973/5 esas sayısını alan kamu davasının 24/11/1973 günlü
duruşmasında 6136 sayılı Kanuna aykırı davranmak eyleminden dolayı da dava
açılmış bulunmasının eylemin doğrudan doğruya Devlet Güvenlik Mahkemesinin
görevine giren bir suç vesilesiyle işlendiği görüşüne ve 1773 sayılı Kanunun 9.
maddesinin birinci fıkrasının C işaretli bendinde açıklanan bağlılık nedenine
dayandığım göz önünde bulunduran mahkeme bu kuralı Anayasa'nın değişik 32. ve
değişik 136. maddelerine aykırı görmüş ve Anayasa Mahkemesine başvurulmasına,
6136 sayılı Kanunun 13. maddesinin uygulanması istemiyle açılan davanın Anayasa
Mahkemesinden gelecek karara değin geri bırakılmasına, Türk Ceza Kanununun 141.
maddesinin uygulanması istemiyle açılan davadan dolayı da duruşmanın
sürdürülmesine karar vermiştir.
III-
YASA METİNLERİ :
l-
Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen Kanun kuralı :
26/6/1973
günlü, 1773 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülen C işaretli bendi 5. Tertip Düstur, Cilt 12, İkinci Kitap, 2539. ve
2540. sayfalardaki metne göre şöyledir :
"Madde
9- Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevine giren suçlar şunlardır:
A)...................
B)..................
C) A
ve B bentlerinde yazılı bir suçu işlemek veya gizlemek maksadiyle veya bu suç
vesilesiyle, yahut bu suçla umumî veya müşterek bir gaye içerisinde işlenmiş
suçlar;
2-
Dayanılan Anayasa kuralları :
Anayasa'ya
aykırılık görüşünü desteklemek üzere ileri sürülen Anayasa kuralları aşağıda
yazılı olduğu gibidir.
"Değişik
madde 32- Hiç kimse, kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne
çıkarılamaz.
Bir
kimseyi kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarma sonucunu
doğuran yargı yetkisine sahip olağanüstü merciler kurulamaz."
"Değişik
Madde 136/1, 2, 7- Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve
yargılama usulleri kanunla düzenlenir.
Devletin
ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasa'da
belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya Devlet güvenliğini
ilgilendiren suçlara bakmakla görevli Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulur.
Ancak, sıkıyönetim ve savaş haline ilişkin hükümler saklıdır.
...........................
Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve işleyişi, görev ve yetkileri ve yargılama
usulleri ile ilgili diğer hükümler kanunda gösterilir.
IV-
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 13/12/1973 gününde Muhittin Taylan,
Avni Givda, Sait Koçak, Kemal Berkem, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Halit Zarbını,
Ziya Önel, Abdullah Üner, Kani Vrana, Muhittin Gürün, Lûtfi Ömerbaş, Şevket
Müftügil, Nihat O. Akçakayalıoğlu ve Ahmet H. Boyacıoğlu'nun katılmalariyle
yapılan ilk inceleme toplantısında; gelen gerekçeli kararın asıl değil onanlı
örnek olduğu, duruşmada bulunan Cumhuriyet Savcısının adının açıklanmadığı ve
duruşma tutanağının ancak 24/11/1973 günlü üçüncü olurumda verilen ara kararma
ilişkin bölümünün gönderilmesiyle yetinildiği anlaşılmışsa da yollanan
belgelerle olay ve mahkemenin itiraz yetkisi yönünden durum aydınlığa kavuştuğu
için eksiklik 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca
giderilmek üzere dosyanın geri gönderilmesini gerektirir nitelikte
görülmemiştir .
Böylece
dosyanın eksiği bulunmadığı sonucuna varıldığından Anayasa'nın değişik 151.
maddesine uygunluğu saptanan işin esasının incelenmesine 13/12/1973 gününde
oybirliğiyle karar verilmiştir.
V-
ESASIN İNCELENMESİ :
İtirazın
esasına ilişkin rapor, İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi Başkanlığının 26/11/1973
günlü, 973/5 sayılı yazısına bağlı olarak gelen 24/11/1973 günlü gerekçeli ara
karan ve ekleri, iptali istenen yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları,
bunlara ilişkin gerekçeler ve başka yasama belgeleri ve konu ile ilişkisi
bulunan öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
A-
İtiraz konusu kuralı kapsayan Kanunun biçim yönünden Anayasaya aykırı olup
olmadığı sorunu :
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının C
işaretli bendinin Anayasa'ya aykırılığım ileri sürmüş; ancak aykırılığın esas
yönünden olduğunu belirleyen gerekçelere dayanarak iptal edilmesini istemiştir.
44
sayılı Kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasına göre Anayasa Mahkemesi
kanunların ve Yasama Meclisleri içtüzüklerinin Anayasa'ya aykırılığı konusunda
ilgililerce ileri sürülen gerekçelere dayanmak zorunda değildir. Mahkeme
istemle bağlı kalmak koşulu altında, başka gerekçe ile de Anayasa'ya aykırılık
kararı verebilir. Bu kural, Anayasa'ya aykırılık iddiasının yalnız esas
yönünden ileri sürülmüş bulunması halinde Anayasa Mahkemesinin biçim yönünden
de Anayasa'ya aykırılık bulunup bulunmadığını araştırma ve böyle bir aykırılık
saptanırsa bu gerekçe ile iptaline gitme yetkisini de içerir.
Anayasa
Mahkemesi bu işte, 44 sayılı Kanunun 28. maddesinin birinci fıkrasındaki
yetkiye dayanarak önce itiraz konusu kuralı kapsayan 1773 sayılı Kanunun biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı olup olmadığı sorunu üzerinde durmuştur, ilk olarak,
bu konu aşağıda tartışılacaktır.
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasarı ve bu arada 9. madde üzerindeki yasama
çalışmalarında ilk bakışta aksak gibi görülen iki yön göze çarpmaktadır.
Bunlar; tasarının Millet Meclisinde ve Cumhuriyet Senatosundaki öncelik ve
ivedilikle görüşülmesi işlemleri ile ilgilidir.
l-
Millet Meclisindeki öncelik ve ivedilik işlemleri:
İtiraz
konusu kuralı kapsayan 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasan Millet Meclisinde
öncelik ve ivedilikle görüşülüp kabul edilmiştir.
Anayasa'nın
85. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını
kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümleri uyarınca yürütürler. Yine Anayasa'nın
geçici 3. maddesi gereğince Millet Meclisinin toplantı ve çalışmalarında kendi
içtüzüğü yapılıncaya değin uygulanması gerekli olan ve Millet Meclisi
içtüzüğünün yürürlüğe girdiği 1/9/1973 gününe dek ve bu arada 1773 sayılı
Kanuna ilişkin tasarı ile ilgili toplantı ve çalışmalar sırasında da uygulanma
alanında kalan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957 tarihinden önce
yürürlükteki içtüzüğünün (l Kasım 1956 günlü Dahilî Nizamname) 99., 78.
maddelerinde kanun tasarı ve tekliflerinin iki kez görüşülmesi kural olarak
kabul edilmiş gündemlerin düzenlenmesinde izlenecek sıra saptanmış; hangi
tasarıların tek görüşmeye bağlı tutulacağı, iki görüşmeye bağlı tasarı ve
tekliflerin bir kez görüşülmesi ile nasıl yetinilebileceği ve gündemdeki
sıraların bozulması usulü istisna hükümleri halinde ayrıca gösterilmiştir.
Bir
kanun tasarı veya teklifinin bir kez görüşülmesiyle yetinilmesi için o tasarı
veya teklif Yasama Meclisine sunulurken veya birinci görüşmesinden önce
Hükümetin, teklif sahibinin yahut ilgili komisyonun ivedilik kararı verilmesini
istemesi, ortada Yasama Meclisinin kabul edeceği esaslı bir nedenin bulunması,
istemin yazılı ve gerekçeli olması gereklidir (Dahilî Nizamname : madde 70, 71,
72).
Gündem
sırasının bozulabilmesi, başka deyimle bir kanun tasarı veya teklifinin
gündemdeki öteki işlerden önce görüşülebilmesi için de Hükümetin veya
Komisyonun öncelikle görüşme kararı istemesi, istemin yazılı ve gerekçeli
olması. Meclisin de o yolda karar vermesi koşulları vardır (Dahili Nizamname :
madde 74).
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasarı için Millet Meclisi 114 sayılı Geçici Komisyonun
29/5/1973 günlü, 1/831-2 sayılı raporunda "öncelik ve ivedilik ve
gündemdeki tüm işlere takdimen görüşülme" kararı istendiği
anlaşılmaktadır. Burada gerekçe "Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
kuruluşundaki maksat ve Anayasa'da öngörülen mucip sebepler muvacehesinde
tasarının bir an önce kanunlaşmasını teminen" sözleriyle açıklanmıştır.
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi; Dönem 3 - Cilt 38 - Toplantı 4-897 S. Sayılı
basmayazı, sayfa 10, 11).
Millet
Meclisinde 13/6/1973 günlü 126. Birleşimin başında tasarının tümü üzerinde
görüşmelere geçilmeden önce de Adalet Bakanı ve 114 sayılı Geçici Komisyon
Başkanı ayrı ayrı önergelerle "öncelik ve ivedilikle ve gündemdeki öteki
işlere takdimen görüşülme" kararı istemişlerdir. Gerekçeler; Adalet
Bakanının önergesinde "kanunlaşmanın bir Anayasa gereği bulunması ve
özellikle bu mahkemelerin kuruluşuna ilişkin Anayasa değişikliğinin
gerekçesinde öngörülen mucip sebepler muvacehesinde", Komisyon Başkanının
önergesinde İse "raporda belirtilen gerekçelerle ve önemine binaen"
diye belirlenmektedir (aynı Dergi : sayfa 701, 702).
Anayasa'nın
136. maddesine, Devlet Güvenlik Mahkemeleri kurulabilmesi için, altı fıkra
eklenmesi öngörülürken gerekçede "son yıllarda bütün dünyada olduğu gibi
ülkemizde de yeni suç ve suçluluk kavramlarının ortaya çıktığından; bunların
kovuşturulması ve yargılanması için yeni yöntemler bulunması gerektiğinden;
Devletin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasanın
belirtilmiş Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya Devlet güvenliğini
ilgilendiren suçların kovuşturulmasında ve yargılanmasında gerek ceza
etkinliğini artırmak ve yargılamayı hızlandırmak, gerekçe özelliği olan bu
suçların uzmanlaşmış mahkemelerde görülmesini sağlamak için Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin kurulmasında yarar görüldüğünden" söz edilmektedir (Millet
Meclisi Tutanak Dergisi; Dönem 3 -Cilt 33 - Toplantı 4 - 794 S. sayılı
basmayazı, sayfa 8). Adalet Bakanının öncelik ve ivedilikle görüşme önerisinde
ve Geçici Komisyon raporunda gönderme yapılan gerekçe budur. Komisyon
Başkanının önergesinde sözü geçen "önem" i de yine bu gerekçenin
belirlediği ortadadır. Öncelik ve ivedilik istem ve kararları için "Dahilî
Nizamname" ce öngörülen gerekçe koşulunun Geçici Komisyon raporunda ve
Adalet Bakanı ve
Komisyon
Başkanı önerilerinde yerine getirilmiş olduğunu kabule raporda ve önergelerde
"yer alan açıklamalar elverişli niteliktedir. Öte yandan Anayasa buyruğuna
dayanılarak Devlet bütünlüğünü, hür demokratik düzeni, Cumhuriyeti ve Devlet
güvenliğini korumak üzere hazırlanan ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
kuruluşunu ve yargılama yöntemini düzenleyecek olan bir kanun tasarısının
öncelik ve ivedilikle görüşülmesi önerilerinde içtüzüğün aradığı gerekçe ve
önemli neden koşullarının bir anlamda kendiliğinden var olduğunu kabul etmek
yanlış bir tutum da sayılmaz.
Eldeki
işte öncelik, ivedilik önerilerinin esaslı nedene dayandırılmış sayılamıyacağı
yolunda da bir görüş bulunduğu için daha ayrıntılı bir açıklama ve
değerlendirmeye gidilmesi yerinde olacaktır.
Yukarıda
da değinildiği gibi Anayasa'nın 85. maddesinin birinci fıkrası kuralı uyarınca
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını kendi yaptıkları
içtüzükler hükümlerine göre yürütmek durumundadırlar. Anayasa'nın bu kuralından
İçtüzük hükümlerine Yasama Meclislerince uyulmamış veya bu hükümlerin yanlış,
eksik uygulanmış olmasının olayla ilgili Kanunu kendiliğinden ve kesin olarak
Anayasa'ya aykırı duruma getireceği anlamı çıkarılamaz. Çünkü içtüzüklerin
biçime ilişkin tüm hükümleri aynı önem derecesinde değildir. Bunlar arasında
Yasama Meclislerince verilen kararların geçerliği üzerinde etkili olabilecek
nitelik taşıyanlar bulunduğu gibi ayrıntı sayılabilecek nitelikte olanlar da
vardır. İlk kümeye gireceklere aykırı tutumun iptal nedenini oluşturacağını,
buna karşılık öteki biçim kurallarına uymamanın iptali gerektirmeyeceğini kabul
etmek yerinde olur. Anayasa'da gösterilmeyen ve yalnız İçtüzükte bulunan biçim
kuralları arasında böyle bir ayrım yapılması zorunludur. Çünkü İçtüzüklerdeki
biçim kurallarına aşırı bağlılık Yasama Meclislerinin çalışmalarını gereksizce
aksatır. İçtüzük hükümlerine aykırı düşen işlemlerden hangilerinin iptal nedeni
sayılacağı sorunu, uygulanacak İçtüzük hükümlerinin önemine ve işin nitelisine
göre çözülecek ve incelemeleri sırasında Anayasa Mahkemesince değerlendirilip
saptanacak bir konudur. Şimdiye değin mahkemenin bu sorun üzerindeki görüşü hep
böyle olagelmiştir.
Anayasa
Mahkemesinin değerlendirmeyi yaparak işi bir çözüme bağlarken yalnız İçtüzük
hükümlerinin önem ve niteliğini değil bir de kendi görev ve yetki sınırlarını
ve bu sınırların olanaklarını göz önüne almasında zorunluluk vardır. Anayasa'ya
uygunluk denetimi Anayasa'ca Anayasa'nın biçim kurallarına inhisar ettirilen
veya kanunun yapısı yönünden öz üzerinde denetim olanağı bulunmayan işlerde
Anayasa Mahkemesinin İçtüzük kurallarını katı bir biçimde ele alarak
değerlendirmeyi buna göre yapması doğal sayılmak gerekir. Öz yönünden de
denetim yetkisinin veya olanağının bulunduğu konularda Mahkemenin işi aynı
katılıkta ele alarak bir değerlendirmeye gitmesi savunulamaz ve böyle bir görüş
haklı da gösterilemez. Şu duruma göre 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarının
Millet Meclisinde öncelik ve ivedilikle görüşülmesi üzerinde bir karara
yarılırken işin esas yönünden de Anayasa'ya uygunluk denetiminden geçirilmesi
olanağı bulunduğu için, ortada itiraz konusu kuralın biçim yönünden iptalini
gerektirecek ölçü ve nitelikte bir aksaklık bulunup bulunmadığı geniş ve esnek
olarak ele alınıp araştırılmalı ve bu arada, yukarıda yapıldığı gibi, sözgelimi
öncelik ve ivedilik önerileri gerekçe ve esaslı neden yönlerinden Komisyon
raporu, tasarının gerekçesi, tasarıya kaynaklık eden Anayasa değişikliği ve
bunun gerekçesi gibi belgelerin ışığı altında bir bütün olarak
değerlendirilebilmelidir.
Böyle
yapıldıkta öncelik ve ivedilik kararlarının alınması konusundaki yukarıdan beri
tartışılan aksaklığın incelenen Yasa kuralının biçim yönünden iptalini
gerektirir bir nitelik ve ağırlık taşımadığı kendiliğinden ortaya çıkar. Öte
yandan Millet Meclisinin 1/9/1973 günü yürürlüğe giren İçtüzüğünde kanun tasarı
ve tekliflerinin iki kez görüşülmesi ilkesinin bırakılmış ve tek görüşme
yolunun tutulmuş, bunun sonucu olarak da bir "ivedilik kararı verme"
konusunun artık kalmamış bulunduğuna burada işaret edilmesi yerinde olacaktır.
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Ahmet Akar, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Nihat O.
Akçakayalıoğlu yukarıda belirtilen gerekçeye katılmamakla birlikte itiraz
konusu kuralın biçim yönünden iptali gerekmediği sonucunda birleşmişlerdir.
2-
Cumhuriyet Senatosundaki öncelik ve ivedilik işlemleri :
İtiraz
konusu kuralı kapsayan 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarı Cumhuriyet Senatosunda
da öncelik ve ivedilikle, başka deyimle gündemdeki sırasında önce bir kez
görüşülüp kabul edilmiştir. Tasarıyı inceleyen Cumhuriyet Senatosu Millî
Savunma, Anayasa ve Adalet Komisyonlarının öncelik ve ivedilikle görüşme
Önerileri bulunduğu gibi Genel Kurulda görüşmelerin başlayacağı 25/6/1973 günlü
77. Birleşimin üçüncü oturumunda Adalet Bakanıda bu konuda bir önerge
vermiştir.
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasarının Cumhuriyet Senatosunda öncelik ve ivedilikle
görüşülmesi ile ilgili olarak üzerinde durulması gerekli üç sorun göze
çarpmaktadır. Bunlar aşağıda ayrı ayrı ele alınarak tartışılacaktır.
a)
Öncelik ye ivedilik önergesinin yeniden okutulmaksızın oylanması işlemi:
Cumhuriyet
Senatosu Tutanak Dergisine göre (Toplantı 12, Cilt 12, sayfa 630-632) 25/6/1973
günlü 77, Birleşimin üçüncü oturumu saat 20.30 da açılmış; önce başka bir kanun
tasarısı oylanarak kabul edilmiş; daha sonra 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarı
için Adalet Bakanının verdiği öncelik ve ivedilik önergesi okunmuştur. Bunun
üzerine kimi üyeler ayağa kalkarak çoğunluğun bulunmadığını ileri sürmüş ve
yoklama yapılmasını istemişlerdir. Yoklama sonunda Başkan çoğunluk,
bulunmadığını bildirerek 21.30 da toplanılmak üzere oturumu saat 20.55 te
kapatmıştır.
Dördüncü
oturum açılınca yoklama yapılmış; Başkan çoğunluğun bulunduğunu açıklamış; öncelik
ve ivedilik önergesinin daha önceki olurumda okunduğundan söz ederek, yeniden
okutmaksızın öncelik ve ivedilik önerilerini ayrı ayrı oya koymuş ve kabul
edildiklerini belirlemiştir. Bundan sonra tasarının tümü üzerinde görüşme
açılmıştır.
Anayasa'nın
86. maddesinin birinci fıkrasına göre her Meclis üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile toplanır ve Anayasa'da başkaca hüküm yoksa, toplantıya
katılanların salt çoğunluğu ile karar verilir. Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün
52. maddesinde de üye tamsayısının salt çoğunluğu hazır bulunmadıkça görüşmeye
başlanılamıyacağı yazılıdır. Söz konusu öncelik ve ivedilik önergesi toplantı
yetersayısının bulunmadığı bir oturumda okunmuşsa bu okumanın geçerli sayılması
düşünülemez ve daha sonraki oturumda oylamaya konulmadan önce okutulması
gerekir.
Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulunun 25/6/1973 günlü, 77. Birleşiminin üçüncü oturumunun
başında yoklama yapılmamış ve yetersayı olmadığı da ileri sürülmemiştir. Bu,
Başkanlık Divanınca yetersayı olup olmadığında kuşkuya düşülmediğini ve saat
20.30 da Genel Kurulda çoğunluk bulunduğunu gösterir. Saat 20.55 te ise
çoğunluğun bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Kimi
üyelerin çoğunluk bulunmadığını ileri sürerek istemde bulunmaları dolayısıyle
yapılan yoklama ancak yapıldığı andaki durumu saptar. Daha önce ve özellikle
söz konusu öncelik ve ivedilik önergesinin okunması sırasında çoğunluk
bulunmadığına kanıtlık edemez. Kimi üyelerin yetersayı üzerinde titizlikle
durarak çoğunluk kalmadığı kanısına varır varmaz yoklama istemelerine bakılırsa
baştan böyle bir durum olsaydı daha önergenin okunmasına girişilirken yoklama
isteneceğini düşünmek yerinde olur. Üyelerin bu türlü bir girişimde
bulunmamaları önerge okunurken yetersayının bulunmakta olduğunu anlatacak bir
davranış sayılmalıdır. Tersi saptanmadığına göre önergenin okunduğu sırada
Genel Kurulda çoğunluğun bulunduğunu kabul gerekir onun için de öncelik ve
ivedilik önergesinin dördüncü oturumda yeniden okunmaksızın oya sunulmasında
bir usulsüzlük bulunduğu ve itiraz konusu kuralın biçim yönünden iptalini
gerektirir bir nedenin oluştuğu düşünülemez.
Avni
Givda, Ahmet Akar, Muhittin Gürün, Nihat O. Akçakayalıoğlu bu görüşe
katılmamışlardır.
b)
Önerge üzerinde söz verilmeden oylamaya gidilmesi sorunu :
Cumhuriyet
Senatosu içtüzüğünün 47. maddesine göre ivedilik önerisi, lehinde ve aleyhinde
birer üyeye söz verilerek, işarî oyla kabul veya reddedilir. 1773 sayılı Kanuna
ilişkin tasarının ivedilikle görüşülmesi önerisi oylanmadan önce Başkan lehte,
aleyhte konuşacak kimse bulunup bulunmadığını sormaksızın oylamaya geçmiştir
(Aynı Tutanak Dergisi: sayfa 632).
Cumhuriyet
Senatosu üyelerinin haklarını ve yetkilerini, kendi İçtüzüklerini ve bu arada
içtüzüğün 47. maddesi kuralını bilmeleri doğal ve olağandır. Tutanak Dergisine
göre bu kurala dayanarak söz isteyen, çıkmamış ve oylamaya girişilmesine de bu
yönden bir itirazda bulunulmamıştır. Şu durumda ve işin niteliğine göre
Başkanın üyelere konuşma haklarını hatırlatmamasını ve lehte, aleyhte söz
isteyen bulunup bulunmadığını araştırmamasını itiraz konusu kuralın biçim
yönünden iptalini gerektirir önem ve ağırlıkta bir aksaklık saymaya olanak
bulunmadığı ortadadır.
c)
Öncelik ve ivedilik önergesinin kapsam ve içeriğinden doğan durum :
Cumhuriyet
Senatosu içtüzüğünde de (madde 69, 44) kanun tasarı ve tekliflerinin iki kez
görüşülmesi kural olarak kabul edilmiştir; hangi tasarıların tek görüşmeye
bağlı tutulacağı, iki görüşmeye bağlı tasarı ve tekliflerin bir kez görüşülmesi
ile nasıl yetinilebileceği ve gündemdeki sıraları bozma yöntemi istisna hükümleri
halinde ayrıca gösterilmiştir (madde 46, 47, 48, 45). Bir kanun tasarısı veya
teklifinin bir kez görüşülmesi ile yetinilmesi için Hükümetin, teklif sahibinin
veya ilgili komisyonun ivedilik kararı verilmesini istemesi, ortada Yasama
Meclisinin kabul edeceği esaslı bir nedenin bulunması, istemin yazılı ve
gerekçeli olması; gündem sırasının bozulabilmesi için de Hükümetin veya
Komisyonunun yazılı ve gerekçeli bir öneri ile öncelikle görüşme kararı
istemesi Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün yukarıda değinilen maddelerinde kurala
bağlanmış bulunmaktadır.
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasarı için Cumhuriyet Senatosunda öncelik ve ivedilikle
görüşme isteyen Millî Savunma Komisyonunun 18/6/1973 günlü, 1/205-12 sayılı
raporunda "Kanunun ehemmiyetine binaen", Anayasa ve Adalet
Komisyonunun 19/6/1973 günlü, 1/205-51 sayılı raporunda "Tasarının bir
Anayasa gereği olması"; Adalet Bakanının önerisinde ise "Kanun
tasarısının kanunlaşmasının bir Anayasa gereği bulunması ve özellikle bu
mahkemelerin kuruluşuna ilişkin Anayasa değişikliğinin gerekçesinde öngörülen
mucip sebepler muvacehesinde" sözleri gerekçe ve esaslı neden olarak yer
almıştır (Aynı Tutanak Dergisi : Sayfa 631 ve 284 S. sayılı basmayazı).
Yukarıda (kararın V/A-1 bölümü) Millet Meclisi Genel Kurulunun verdiği öncelik
ve ivedilik kararları dolayısiyle söylenenlerin tümü burada da geçerli ve
sorunu aydınlatıp çözmeye yeterli olduğu için bunların tekrarlanmasına
gidilmeyecektir. Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunda oylanan öncelik ve
İvedilik önergesinin kapsamı ve içeriği itiraz konusu kuralın biçim yönünden
iptalini gerektirir nitelikte değildir.
Muhittin
Taylan, Avni Givda, Ahmet Akar, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün, Nihat O.
Akçakayalıoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
3-
Özetleme :
Yukarıdan
beri ayrıntıları ile belirtildiği üzere 1773 sayılı Kanunun biçim yönünden
Anayasa'ya aykırılığı saptanmadığına göre bu Kanunun 9. maddesinin birinci
fıkrasının itiraz konusu C işaretli bendinin, yine yukarıda açıklanan
karşıoylar saklı tutularak, biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına karar
verilmelidir.
B)
İtiraz konusu Yasa kuralının esas yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu:
Anayasa'nın
değişik 136. maddesi (Birinci fıkra) mahkemelerin görev ve yetkilerinin
düzenlenmesini kanuna bıraktığı halde Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev
alanının kesin ve keskin sınırlarla kendisi belirlemiştir (İkinci fıkra). Buna
göre Devlet Güvenlik Mahkemesinin bir suça bakabilmesi için o suçun Devletin
ülkesi ve milletiyle bütünlüğü, hür demokratik düzen ve nitelikleri Anayasa'da
belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenmiş olması ve doğrudan doğruya Devlet
güvenliğini ilgilendirmesi zorunludur.
136.
maddenin son fıkrasında Devlet Güvenlik Mahkemeleri için de bir kanun
öngörülmüştür. Kanunda bu mahkemelerin kuruluş ve işleyişi, görev ve yetkileri
ve yargılama yöntemleri ile ilgili öteki kurallar yer alacaktır. 136. maddenin
ikinci ve sonuncu fıkraları bir arada ele alınınca görev konusunda Yasa
Koyucuya düşen iş ortaya çıkmaktadır.
Yasa
Koyucu Devlet Güvenlik Mahkemeleri için bir görev alanı çizecek değildir; zaten
belli olan görev alanına anayasal sınırları içinde girecek suçları
belirleyecektir. Bu sınırı değiştirmek, hele genişletmek yoluna gittiğinde
oluşan yasa kuralının Anayasa buyruğu ve yönergesi ile çatışır, çelişir duruma
düşeceği ortadadır.
Anayasa'nın
değişik 136. maddesinin son fıkrası uyarınca çıkarılan Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri hakkındaki 1773 sayılı Kanunun
"görev" başlıklı II. bölümünde yer alan 9. maddesinde bu mahkemelerin
görevine giren suçlar; 10. maddede ise askerî yargı ile ilgili suçlara hangi
durumlarda Devlet Güvenlik Mahkemelerince bakılacağı konusu düzenlenmiştir.
9.
maddenin birinci fıkrası üç benttir: (A) işaretli bentte doğrudan doğruya bu
mahkemelerin görevine giren suçlar gösterilmektedir. Bunlar Türk Ceza Kanununun
125. maddesinden 172. maddesine değin uzanan kesim içindeki birtakım yasak
eylemlerdir.
(B)
işaretli bentte yine Türk Ceza Kanununda yeri olan birtakım yasak eylemler,
Devletin haberleşme araç, gereç, tesis ve tellerine karşı işlenen hırsızlık
suçları, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hürriyeti Hakkındaki 10/2/1963 günlü, 171
sayılı Kanunda 15/7/1963 günlü, 275 sayılı Toplu iş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt
Kanununda, 22/11/1972 günlü, 1630 sayılı Dernekler Kanununda ve 10/7/1953
günlü, 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanunun değişik 12.
maddesinde yazılı suçlar, Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü hür
demokratik düzen, nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet aleyhine
işlenmeleri ye doğrudan doğruya Devlet güvenliğini ilgilendirmeleri koşulu
altında, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görev alanı içine alınmaktadır.
İtiraz
ve inceleme konusu C işaretli bende gelince; bu kent kuralına göre :
aa)
A ve B bentlerinde yazılı bir suçu işlemek ereğiyle;
bb)
A ve B bentlerinde yazılı bir suçu gizlemek ereğiyle;
cc)
A ve B bentlerinde yazılı bir suç vesilesiyle ;
çç)
A ve B bentlerinde yazılı bir suçla genel veya ortaklaşa bir erek içinde.
İşlenmiş
suçlara da Devlet Güvenlik Mahkemeleri bakacaktır.
Burada
"doğrudan doğruya Devlet güvenliğini ilgilendirme" anayasal koşulunun
tüm ihmal edildiği ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Anayasa'nın değişik 136.
maddesinin ikinci fıkrası ile çizilmiş görev alanı sınırının aşıldığı hemen
göze çarpar. Anayasa Koyucu, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulabilmesi ereği
ile, 136. maddeyi değiştirirken bu mahkemeleri belirli ve sınırlı nitelikte
suçlara bakmakla görevli kılmayı öngörmüştür. Bambaşka suçları, çeşitli
bağlantılar nedeniyle, mahkemenin görev alanına sokmayı asla düşünmüş değildir.
Bunun da böyle olması olağan ve zorunludur. Çünkü 136. maddede değişikliğe
gidilmesinde, gerekçesinde de belirlendiği gibi, Devletin ülkesi ve milletiyle
bütünlüğü, hür demokratik düzen, nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet
aleyhine işlenen ve doğrudan doğruya Devlet güvenliğini ilgilendiren suçların
kovuşturulması ve yargılanmasında Devlet Güvenlik Mahkemeleri yöntemi ile ceza
etkinliğini artırmak için hızlı yargılamayı sağlamak ve özelliği olan bu
suçların uzmanlaşmış mahkemelerde görülmesi yolunu açmak ereği güdülmüştür. Bir
mahkemenin bakacağı suçların çeşidi ve dolayısiyle sayısı ne denli artırılırsa
sürat ve uzmanlaşma konularının bundan o oranda olumsuzca etkileneceği ve 136.
maddenin değiştirilmesi ile güdülen ereğin de bu yüzden gerçekleşemiyeceği
ortadadır. Anayasa Koyucunun benimsediği yeni metinde değiştirme gerekçesine
ters düşüldüğünü düşündürebilecek en küçük bir belirtinin bile bulunmadığına
burada işaret edilmesi yerinde olacaktır.
Öte
yandan bir mahkemenin görevinin kanunla düzenlenmesi; görevin açık ve seçik
olarak, duraksamaya yer vermeyecek biçimde kanunda belirlenmiş olması demektir.
1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının C işaretli bendinde
yapılmış olan bu değildir. Burada görev konusu kesin bir çözüme bağlanmamakta;
yalnızca görevin saptanması yönünde yoruma bağlı, kişisel öznel, onun için de
değişik değerlendirmelere göre işleyerek sonuç verebilecek birtakım belli
belirsiz ölçü ve işaretlerin ortaya konulması ile yetinilmektedir. Şu niteliği
ile C bendi kuralının bir görev düzenlemesi sayılmasına ve Anayasa'nın değişik
136. maddesinin son fıkrası gereğinin yerine getirildiğini kabule olanak
yoktur. Kural, yine bu niteliği dolayısiyle, kanunî yargı yolunu belirlemekten
çok uzaktır ve Anayasa'nın değişik 32. maddesiyle de çelişir durumdadır.
Özetlenecek
olursa; 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının itiraz ve inceleme
konusu C bendi Anayasa'nın değişik 136. ve değişik 32. maddelerine aykırıdır;
iptal edilmesi gerekir.
Kemal
Berkem, Şahap Arıç, Halit Zarbun, Abdullah Üner, Nihat O. Akçakayalıoğlu bu
görüşe katılmamışlardır.
VI-
SONUÇ :
I-
1) 11/7/1973 günlü, 14591 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 26/6/1973 günlü,
1773 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve Yargılama Usulleri
hakkındaki Kanuna ilişkin tasarının Millet Meclisindeki öncelik ve ivedilikle
görüşülmesi işlemlerinin itiraz konusu kuralın biçim yönünden iptalini
gerektirmediğine, sonuçta oybirliği ve gerekçede Muhittin Taylan, Avni Givda,
Ahmet Akar, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoyları ve oyçokluğu ile;
2)
1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarının Cumhuriyet Senatosunda öncelik ve
ivedilikle görüşülmesi ile ilgili olarak;
a)
25/6/1973 günlü, 77. Birleşiminin 4. oturumunda öncelik ve ivedilik önergesinin
yeniden okunmadan oylanmasının itiraz konusu kuralın biçim yönünden iptalini
gerektirmediğine Avni Givda, Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşıoyları ve oyçokluğu ile;
b)
Söz konusu önergenin, lehte, aleyhte konuşacak kimse bulunup bulunmadığı
sorulmadan Başkanlıkça oya konulmasının itiraz konusu kuralın biçim yönünden
iptalini gerektirir nitelikte bir aksaklık olmadığına oybirliğiyle;
c)
Oylamaya konu olan öncelik ve ivedilik önergesinin kapsam ve içeriğinin itiraz
konusu kuralın biçim yönünden iptalini gerektirir nitelikte olmadığına Muhittin
Taylan, Avni Givda, Ahmet Akar, Ahmet Koçak, Muhittin Gürün ve Nihat O.
Akçakayalıoğlu'nun karşı oyları ve oyçokluğu ile;
3)
Böylece yukarıda açıklanan karşı oylar saklı kalmak üzere itiraz konusu kuralın
biçim yönünden Anayasa'ya aykırı olmadığına;
II-
1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının itiraz konusu C işaretli
bendinin esas yönünden Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline Kemal Berkem,
Şahap Arıç, Halit Zarbun, Abdullah Üner ve Nihat O. Akçakayalıoğlu'nun
karşıoyları ve oyçokluğu ile;
21/5/1974
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Muhittin
Taylan
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Kemal
Berkem
|
Üye
Şahap
Arıç
|
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Abdullah
Üner
|
|
|
|
|
Üye
Kâni
Vrana
|
Üye
Ahmet
Koçak
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
|
|
|
Üye
Şevket
Müftügil
|
Üye
Nihat
O. Akçakayalıoğlu
|
Üye
Ahmet
H. Boyacıoğlu
|
KARŞIOY
YAZISI
21/5/1974
günlü ve 1974/8-19 sayılı karara ekli karşıoy yazımda belirlenen gerekçelerle,
bu kararda da çoğunluğun görüşüne karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
l-
Millet Meclisinin 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasan üzerindeki öncelik ve
İvedilik işlemleri:
9.
maddesinin birinci fıkrasının C işaretli bendinin Anayasa'ya uygunluk denetimi
yapılan 26/6/1973 günlü, 1773 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanuna ilişkin tasarı Millet Meclisinde öncelik ve
ivedilikle görüşülüp kabul edilmiştir.
Anayasa'nın
85. maddesine göre Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını
kendi yaptıkları içtüzüklerin kuralları uyarınca yürütürler. Yine Anayasa'nın
geçici 3. maddesi gereğince Millet Meclisinin toplantı ve çalışmalarında kendi
içtüzüğü yapılıncaya değin uygulanması gerekli olan ve Millet Meclisi
içtüzüğünün yürürlüğe girdiği 1/9/1973 gününe dek ve bu arada 1773 sayılı
Kanuna ilişkin tasarı ile ilgili toplantı ve çalışmalar sırasında da uygulanma
alanında kalan Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957 tarihinden önce
yürürlükteki İçtüzüğünün (l Kasım 1956 günlü Dahilî Nizamname) 99., 78.
maddelerinde kanun tasarı ve tekliflerinin iki kez görüşülmesi kural olarak
kabul edilmiş; gündemlerin düzenlenmesinde izlenecek sıra saptanmış; hangi
tasarıların tek görüşmeye bağlı tutulacağı, iki görüşmeye bağlı tasan ve
tekliflerin bir kez görüşülmesi ile nasıl yetinilebileceği ve gündemdeki
sıraların bozulması yöntemi istisna hükümleri halinde ayrıca gösterilmiştir.
Bir
kanun tasarı veya teklifinin bir kez görüşülmesiyle yetinilmesi için o tasarı
veya teklif Yasama Meclisine sunulurken veya birinci görüşmesinden önce
Hükümetin, teklif sahibinin yahut ilgili komisyonun ivedilik kararı verilmesini
istemesi, ortada Yasama Meclisinin kabul edeceği esaslı bir nedenin bulunması,
istemin yazılı ve gerekçeli olması gereklidir. (Dahili Nizamname ; madde 70,
71, 72).
Gündem
sırasının bozulabilmesi, başka deyimle bir kanun tasarı veya teklifinin
gündemdeki öteki işlerden önce görüşülebilmesi için de Hükümetin veya
komisyonun öncelikle görüşme kararı istemesi, istemin yazılı ve gerekçeli
olması, Meclisin de o yolda karar vermesi koşulları vardır (Dahilî Nizamname:
madde 74).
Öncelik
ve ivedilik istemi ve kararları için İçtüzüklerce öngörülen gerekçe koşulu bir
kanunun geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelikte önemli ve esaslı biçim
kurallarındandır. Kurala aykırı tutum o kanunun biçim yönünden iptali nedenim
oluşturur. Anayasa Mahkemesinin bu karşıoy yazısının ilişkin bulunduğu
21/5/1974 günlü, 1973/46 -1974/21 sayılı karârında da söz konusu koşulun önemi
benimsenmekte olduğu; ancak Anayasa'ya uygunluk denetiminin esas yönünden de
yapılabilmesi yetkisi veya olanağının bulunduğu işlerde ölçünün katı değil
geniş ve esnek olarak ele alınması görüşü savunulduğu için burada öncelik ve
ivedilik istem ve kararlan bakımından içtüzüklerde öngörülen gerekçe koşulunun
neden bir kanunun geçerliğini etkileyecek nitelikte önemli ve esaslı biçim
kurallarından sayılması gerektiği üzerinde ayrıntılara girilip tartışma ve
çözümlemelere gidilmesine yer ve gerek yoktur.
Sırası
gelmişken, tıpkı 1773 sayılı Yasada olduğu gibi öncelik ve ivedilik konularında
İçtüzük kurallarına aykırı davranıldığı için 17/3/1972 günlü, 1576 sayılı
Kanunun biçim yönünden Anayasa'ya aykırı görülerek iptaline gidilmiş olduğuna
değinilmesinde yarar vardır (6/4/1972 günlü, 1972/13-18 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararı - 7/4/1972 günlü, 14152 mükerrer sayılı ve 24/7/1972 günlü,
14255 sayılı Resmî Gazete'ler). Bir tüzük kuralının Yasama Meclislerince
verilen kararların geçerliği üzerinde etkili olabilecek nitelik taşıdığı ve
kurala aykırı düşen işlemin biçim yönünden iptal nedeni sayılacağı Anayasa
Mahkemesince saptanmışsa bu ölçünün bütün benzeri durumlarda geçerli olması
gerekir. Kanunların kümelendirilip bir bölümü için biçim yönünden iptal nedeni
sayılan durumların öteki bölüm kanunlar için iptali gerektirmez nitelikte
görülmesi hukukça itibar edilebilir ve savunulur bir tutum olamaz.
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasarı için Millet Meclisi 114 sayılı Geçici Komisyonunun
29/5/1973 günlü, 1/831-2 sayılı raporunda "öncelik ve ivedilik ve
gündemdeki tüm işlere takdimen görüşülme" kararı istendiği
anlaşılmaktadır. Burada gerekçe "Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
kuruluşundaki maksat ve Anayasa'da öngörülen mucip sebepler muvacehesinde
tasarının bir an önce kanunlaşmasını teminen" sözleriyle açıklanmıştır.
(Millet Meclisi Tutanak Dergisi: Dönem 3; Cilt 38; Toplantı 4; 897 S. Sayılı basmayazı;
sayfa 10, 11).
Millet
Meclisinde 13/6/1973 günlü 126. Birleşimin başında tasarının tümü üzerinde
görüşmelere geçilmeden önce de Adalet Bakanı ve 114 sayılı Geçici Komisyon
Başkanı ayrı ayrı önergelerle "öncelik ve ivedilikle ve gündemdeki öteki
işlere takdimen görüşülme" kararı istemişlerdir. Gerekçeler; Adalet
Bakanının önergesinde "kanunlaşmanın bir Anayasa gereği bulunması ve
özellikle bu mahkemelerin kuruluşuna ilişkin Anayasa değişikliğinin
gerekçesinde öngörülen mucip sebepler muvacehesinde" Komisyon Başkanının
önergesinde ise "raporda belirtilen gerekçelerle ve önemine binaen"
diye belirlenmektedir (aynı dergi : sayfa 701-702).
Görülüyorki
114 sayılı Geçici Komisyon raporunda Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kurulması
ile güdülen ereğe ve Anayasa değişikliğinin gerekçesine dayanılmıştır. Adalet
Bakanının önergesinde yine Anayasa değişikliği gerekçesine gönderme yapılmakla
birlikte kanunun çıkmasının Anayasa gereği olduğuna değinilmektedir. Komisyon
Başkanının önergesinde ise rapordaki gerekçelere gönderme yapılması ile
yetinilmekte ve "önemine binaen" gibi yuvarlak bir deyim
kullanılmaktadır.
Her
kanun tasarı ve teklifinin kendine göre bir önemi vardır ve bu önemin gerek
gerekçede gerekse komisyon raporlarında belirtilmesi olağan ve zorunlu olduğu
gibi tasan veya teklifin getirdiği düzenlemenin belirli süreler içinde
kanunlaşması için Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş bulunduğu da
ortadadır. İçtüzüklerin aradığı ve üstünde titizlikle durduğu ise, ivedilik ve
öncelik karan verilebilmesi için esaslı bir nedenin ve gerekçenin varlığı,
bunların da önerilerde açıklanmış olmasıdır. Kaldı ki bir kanun tasarı veya
teklifinin konusunun önemli oluşu onun olağan yöntemlerle ve konunun öneminin
gereklerine uygun olarak ağır ağır dikkat ve teenni ile incelenip görüşülmesini
zorunlu kılar.
Özetlenecek
olursa durum şudur : 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarı Millet Meclisinde
görüşülürken gerekçesiz istemler üzerine öncelik ve ivedilik kararları
verilerek Dahili Nizamnamenin 70., 71., 74. maddelerine aykırı davranılmıştır.
Bu davranış kararları değersiz ve hükümsüz bıraktığı için ana kurallardan
ayrılma ve tasarının gündemdeki sırası gelmeden ve bir kez görüşülmesi işlemi
de böylece hukukî dayanaktan yoksun kalmış ve Dahili Nizamnamenin 99.
maddesinde yer alan kurala da ayrıca aykırı düşünülmüştür. Anayasanın 85.
maddesinin birinci fıkrası ile çelişen şu durum 1773 sayılı Kanunu biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı kılar ve dolayısiyle bu Kanunun 9. maddesinin
birinci fıkrasının itiraz konusu C bendinin biçim yönünden iptalim gerektirir.
Ancak Millet Meclisinin 1/9/1973 günü yürürlüğe giren içtüzüğünde kanun tasarı
ve tekliflerinin iki kez görüşülmesi ilkesinin bırakılmış ve tek görüşme
yolunun tutulmuş, bunun sonucu olarak da "ivedilik kararı verme"
konusunun artık kalmamış bulunması dolayısiyle ve daha aşağıda görüleceği üzere
Cumhuriyet Senatosundaki öncelik ve ivedilik işlemlerindeki aksaklık ayrıca
itiraz konusu kuralı biçim yönünden Anayasa'ya aykırı düşürür ve iptalini
gerektirir nitelikte bulunduğu için yukarıda açıklanan nedenle iptale
gidilmesinde hukukî bir yarar bulunmadığından biçim yönünden iptal gerekmediği
sonucunda çoğunlukla birleşilmiştir.
2-
Cumhuriyet Senatosundaki öncelik ve ivedilik İşlemleri :
a)
öncelik ve ivedilik önergesinin yeniden okutulmaksızın oylanması :
Bu
karşıoy yazısının ilişkin bulunduğu 21/5/1974 günlü, 1973/46-1974/21 sayılı
Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi Cumhuriyet Senatosu Tutanak
Dergisine göre (Toplantı 12, Cilt 12, sayfa 630 632) 25/6/1973 günlü 77.
Birleşimin üçüncü oturumu saat 20.30 da açılmış; önce başka bir kanun tasarısı
oylanarak kabul edilmiş; daha sonra 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarı için
Adalet Bakanının verdiği öncelik ve ivedilik önergesi okunmuştur. Bunun üzerine
kimi üyeler ayağa kalkarak çoğunluğun bulunmadığını ileri sürmüş ve yoklama
yapılmasını istemişlerdir. Yoklama sonunda Başkan çoğunluğun bulunmadığını
bildirerek 21.30 da toplanılmak üzere oturumu saat 20.55 de kapatmıştır.
Dördüncü
oturum açılınca yoklama yapılmış; Başkan çoğunluğun bulunduğunu açıklamış;
öncelik ve ivedilik önergesinin daha önceki oturumda okunduğundan söz ederek,
yeniden okutmaksızın öncelik ve ivedilik önerilerini ayrı ayrı oya koymuş ve
kabul edildiklerini belirlemiştir.
Bundan
sonra tasarının tümü üzerinde görüşme açılmıştır.
Anayasa'nın
86. maddesinin birinci fıkrasına göre her Meclis üye tamsayısının salt
çoğunluğu ile toplanır ve Anayasa'da başkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanların
salt çoğunluğu ile karar verilir. Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 52.
maddesinde de üye tamsayısının salt çoğunluğu hazır bulunmadıkça görüşmeye
başlanılamayacağı yazılıdır. Söz konusu öncelik ve ivedilik önergesi toplantı
yetersayısının bulunmadığı bir oturumda okunmuşsa bu okunmanın geçerli
sayılması düşünülemez ve daha sonraki oturumda oylamaya konulmadan önce
okutulması gerekir.
Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulunun 25/6/1973 günlü 77. Birleşiminin üçüncü oturumunun
başında yoklama yapılmadığı gibi Başkan çoğunluğun bulunduğunu da sözle
açıklamış değildir. Bu durum, Anayasa Mahkemesi kararında belirtildiği gibi,
Başkanlık Divanının yetersayı olup olmadığında kuşkuya düşmediğini ve saat
20.30 da Genel Kurulda çoğunluk bulunduğunu değil ancak o sıralarda her nedense
yetersayı üzerinde durulmamış olduğunu gösterir. Bu oturumda Adalet Bakanının
öncelik ve ivedilik önergesinin okutulmasından önce bir kanun tasarısının
oylanıp kabul edilmiş olması da, oylama işarî oy biçiminde olduğu için,
yetersayı bulunduğuna kanıtlık edemez. Öte yandan Adalet Bakanının önergesi
okunur okunmaz derhal çoğunluk bulunmadığı ileri sürülüp yoklama istendiği ve
yine hemen yoklamaya geçildiği için yoklama sonucunun önergenin okunması
sırasındaki durumu yansıttığında kuşku yoktur. Böylece önergenin toplantı
yetersayısının bulunmadığı bir oturumda okunduğu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda
önergenin usulünce okunmuş sayılması düşünülemez. Demek ki dördüncü oturumda
içeriği ve bu arada ne gibi nedenlere ve gerekçelere dayandığı bilinmeyen
öncelik ve ivedilik önerileri oylanıp kabul edilmiş; bu yüzden de ana
kurallardan ayrılma tutumu ve kanun tasarısının gündemdeki sırası gelmeden ve
bir kez görüşülmesi işlemi hukukî dayanaktan yoksun kalmıştır.
Yukarıdan
beri açıklananlar öncelik ve ivedilik kararlarının alınmasında Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 52., 44., 69. ve Anayasa'nın 85. ve 86. maddeleri ile açık
bir çelişkinin ve 1773 sayılı Kanunun ve dolayısiyle bu Kanunun 9. maddesinin
birinci fıkrasının C işaretli bendinin geçerliğini etkileyerek itiraz konusu
kuralın biçim yönünden iptalini gerektirir önem ve ağırlıkta bir aykırılığın
oluştuğunun kesinlikle ortaya koymaktadır.
b)
Öncelik ve ivedilik önergesinin kapsam ve içeriğinden doğalı durum :
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünde de (madde 69, 44) kanun tasarı ve tekliflerinin iki kez
görüşülmesi kural olarak kabul edilmiş; hangi tasarıların ket görüşmeye bağlı
tutulacağı, iki görüşmeye bağlı tasarı ve tekliflerin bir kez görüşülmesi ile
nasıl yetinilebileceği ve gündemdeki sıraları bozma yöntemi istisna hükümleri
halinde ayrıca gösterilmiştir (madde 46, 47, 48, 45). Bir kanun tasarı veya
teklifinin bir kez görüşülmesi ile yetinilmesi için Hükümetin, teklif sahibinin
veya ilgili komisyonun ivedilik kararı verilmesini istemesi, ortada Yasama
Meclisinin kabul edeceği esaslı bir nedenin bulunması, istemin yazılı ve
gerekçeli olması; gündem sırasının bozulabilmesi için de Hükümetin veya
komisyonun yazılı ve gerekçeli bir öneri ile öncelikle görüşme kararı istemesi
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün yukarıda değinilen maddelerinde kurala
bağlanmış bulunmaktadır.
1773
sayılı Kanuna ilişkin tasan için Cumhuriyet Senatosunda öncelik ve ivedilikle
görüşme isteyen Millî Savunma Komisyonunun 18/6/1973 günlü, 1/205-12 sayılı
raporunda "Kanunun ehemmiyetine binaen"; Anayasa ve Adalet
Komisyonunun 19/6/1973 günlü, 1/205-51 sayılı raporunda "Tasarının bir
Anayasa gereği olması"; Adalet Bakanının önergesinde ise "kanun
tasarısının kanunlaşmasının bir Anayasa gereği bulunması ve özellikle bu
mahkemelerin kuruluşuna ilişkin Anayasa değişikliğinin gerekçesinde öngörülen
mucip sebepler muvacehesinde" sözleri gerekçe ve esaslı neden olarak yer
almıştır (Aynı Tutanak Dergisi : sayfa 631 ve 284 s. sayılı basmayazı).
Yukarıda
(Karşıoy yazısının l sayılı bölümü) Millet Meclisi Genel Kurulunun verdiği
öncelik ve ivedilik kararları dolayısiyle söylenenlerin tümü burada da geçerli
ve sorunu aydınlatıp çözmeye yeterli olduğu için bunların tekrarlanmasına
gidilmiyecektir. 1773 sayılı Kanuna ilişkin tasarı Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunda görüşülürken gerekçesiz istemler üzerine öncelik ve ivedilik
kararları verilerek Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 45., 46. maddelerine aykırı
davranılmıştır. Bu davranış kararları değersiz ve hükümsüz bıraktığı için ana
kurallardan ayrılma tutumu ve tasarının gündemdeki sırası gelmeden ve bir kez
görüşülmesi işlemi de böylece hukukî dayanaktan yoksun kalmış ve İçtüzüğün 69.
maddesinde yer alan kurala da ayrıca aykırı düşülmüştür. Anayasa'nın 85.
maddesinin birinci fıkrası ile çelişen şu durum 1773 sayılı Kanunu biçim
yönünden Anayasa'ya aykırı kılar ve dolayısiyle bu kanunun 9. maddesinin
birinci fıkrasının itiraz konusu C bendinin biçim yönünden iptalini gerektirir.
Sonuç
:
Anayasa
Mahkemesinin 21/5/1974 günlü, 1973/46 - 1974/21 sayılı kararına yukarıda
açıklanan yönlerden ve yine yukarıda belirtilen nedenlerle karşıyız.
|
|
Başkanvekili
Avni
Givda
|
Üye
Ahmet
Akar
|
KARŞIOY
YAZISI
l-
İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinin itiraz yoluyle iptalini önerdiği 1773 sayılı
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve yargılama usulleri hakkındaki Kanunun
9. maddesinin birinci fıkrasının C bendinde; "Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin görevine giren A ve B bentlerinde yazılı bir suçu işlemek veya
gizlemek maksadiyle veya bu suç vesilesiyle yahut bu suçla umumî veya müşterek
bir gaye içerisinde işlenmiş olan suçlar"ın da Devlet Güvenlik
Mahkemelerinde görüleceği kabul edilmiştir.
Devlet
Güvenlik Mahkemelerinin görevine giren 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin
birinci fıkrasının A ve B işaretli bentlerinde yazılı suçlarla irtibatı bulunan
suçların da bu mahkemelerin görevi içine alınması nedenlerini açıklığa
kavuşturabilmek için Ceza Usulü Hukukunun önemli bir bölümünü teşkil eden
(murtabit suçlar) ve (davaların birleştirilmesi) konularına kısaca değinmekte
yarar görülmüştür.
2-
Önce şu noktayı belirtmek gerekirki: Türk Ceza Hukuku sisteminde mahkemelerin
görevlerini tespit eden Kanun maddelerinde yalnız o mahkemelerin bakacağı
davalara ait suçların "Kanun maddeleri" yazılması ile yetinilmekte
bunlarla irtibatı olan suçlara ilişkin davalar hakkında usul hukuku yönünden ne
yolda işlem yapılacağı ise, mahkemelerin asıl görevlerini tespit eden Kanun
maddelerinde değil, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda düzenlenmiş
bulunmaktadır. Örneğin; Ağır Ceza, Asliye Ceza ve Sulh Ceza Mahkemelerinin
görevleri diğer bir deyimle bakacakları suçlara ait davalar, Türk Ceza
Kanununun mevkii meriyete vazına müteallik 825 sayılı Kanunda belirlenmiş ve
ancak bu suçlarla irtibatı bulunan suçlara ilişkin davaların ise nasıl, nerede,
ne suretle ve hangi mahkemede birleştirilip birlikte görüleceği sorunu ise o
Kanunda değil ilgisi dolayısiyle Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda hükme bağlanmıştır.
Konuyu
bir misalle açıklamak gerekirse: Bir kimsenin gizlice hasmının evine girip onu
ruhsatsız taşıdığı silâhla ateş ederek öldürmesi halinde ortada, birisi
öldürmek, ikincisi ruhsatsız silâh taşımak üçüncüsü de konut dokunulmazlığını
bozmak olmak üzere işlenmiş üç suç mevcut bulunmaktadır. Bunlardan öldürme suçu
Ağır Ceza Mahkemesinin ruhsatsız silâh taşıma suçu Asliye Ceza Mahkemesinin ve
nihayet gündüzün konut dokunulmazlığını bozma suçu da Sulh Ceza Mahkemesinin
görevine girer. Bu olayda ruhsatsız silâh taşımak ve konut dokunulmazlığını
bozmak suçları öldürme fiilini gerçekleştirmek için işlenmiş ve onunla
irtibatlı suçlardır. Bu suçların davalarının birleştirilerek bir Mahkemede
görülmesi konusu mahkemelerin görevlerini gösteren maddî kanunları değil Ceza
Muhakemeleri Usulü Hukukunu ilgilendirdiği için bu Kanunda düzenlenmiştir.
3-
Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevleri ile ilgili Anayasa'nın 136. maddesine,
1699 sayılı Kanunla eklenen fıkralarda da aynı usul ve sisteme uyularak
irtibatlı suçlar hakkında ne yolda işlem yapılacağına dair bir hüküm
konulmasına gerek görülmemiş ve bu hususun düzenlenmesi yapılacak Kanuna
bırakılmıştır. Böyle olunca (Anayasa'nın 136. maddesine 1699 sayılı Kanunla
eklenen fıkralarda Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevine giren suçların
sınırlı bir surette tespit edildiğinden, bu fiillerle irtibatı olan suçlara
ilişkin davalara da bu Mahkemelerin bakacağı hakkında orada bir kayıt
bulunmadığından ve bu itibarla Devlet Güvenlik Mahkemelerinin kuruluş ve
yargılama usulleri hakkındaki 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin itiraz konusu
birinci fıkrasının C bendinin Anayasa'daki sınırlamayı aştığından ve bu
bakımdan Anayasa'ya aykırı düştüğünden) söz edilmesi hukuken mümkün
görülmemektedir.
Burada
da durumu bir misalle açıklamak gerekirse : Anayasa ile kurulu lâik demokratik
cumhuriyetçi düzeni yıkıp yerine marksist ve leninist bir Devlet kurmak veya
hilâfet ve şeriat esaslarına dayalı bir rejim getirmek amaçlarını güden ve Türk
Ceza Kanununun 141/1 ve 163/1. maddeleri kapsamlarına giren cemiyet teşkili
suçları ele alınırsa; bu gibi örgütlerin hücre veya halkalar halinde
çalıştıkları ve anayasal düzeni zorla ve gerektiğinde silâhlı bir eylemle
yıkmak suretiyle amaçlarına ulaşmak istedikleri bilinen bir keyfiyettir. Bu
gibi örgütlere bağlı militanların hedeflerine ulaşmada kullanacakları silâhları
yurt içinden temin edip gizli yerlerde depo etmeleri halinde ortada iki çeşit
suç işlenmiş bulunmaktadır. Bunlardan anayasal düzeni yıkıp aşırı sol veya
aşırı sağ ideolojiye bağlı düzen getirmek için cemiyet kurmak Türk Ceza
Kanununun 141/1 ve 163/1. maddelerine giren ve doğrudan doğruya Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin bakacağı suçlardır. Ruhsatsız silâh tedarik etmek, bulundurmak
ise 6136 sayılı Kanunun 13. maddesine göre suç teşkil edip bu davaya bakmak da
Asliye Ceza Mahkemesine ait bulunmaktadır. Bu iki suç arasında sıkı bir irtibat
bulunduğu ve silâh tedarik edip bulundurmak fiilinin anayasal düzeni yıkma
suçunun adeta bir unsurun ve ondan ayrılmaz bir kısmı olduğunu izaha gerek yoktur.
Birbirlerine bu kadar bağlı, biri diğerinin işlenmesinde vasıta olan bu iki
suça ait davaları birbirinden ayırıp birincisini Devlet Güvenlik Mahkemesine
ikincisini Asliye Ceza Mahkemesine vermenin ve duruşmalarının böylece ayrı ayrı
mahkemelerde yapılmasının meydana getireceği sakıncalar aşikârdır. Böyle bir
yola gidilmesi asıl önemli olan birinci davanın layıkı ile aydınlanıp doğru ve
selâmetli bir sonuca varılmasını engelliyecektir. Bu gibi irtibatlı suçlara
ilişkin davaların birleştirilip duruşmalarının bir mahkemede yapılmasında
sayısız faydalar görülmüştür. Bu cümleden olmak üzere:
a)
Hakimin vicdani kanaatinin tam ve eksiksiz teşekkül etmesini sağladığı,
b)
Aynı konu hakkında başka başka mahkemelerden çelişik kararlar verilmesini
önlediği,
c)
Hakikate daha iyi varılmasını ve hükmün selametini temin ettiği,
ç)
Delillerin ayrı ayrı mahkemelerde müteaddit defalar ikamesi suretiyle vakit
kaybını önlediği ve duruşmanın daha çabuk bitirilmesine yaradığı,
Gözönünde
tutularak Kanunda bu kabil davaların birleştirilmesi öngörülmüş ve gerekli
hükümler düzenlenmiştir.
İzmir
Devlet Güvenlik Mahkemesinde görülmekte olan davaya ait Cumhuriyet Savcılığının
iddianamesinde; haklarında dava açılan dokuz sanığın "halk savaşı adı
altında birleşerek ihtilâl ve silâh zoru ile anayasal düzeni yıkıp kominizmi
gerçekleştirme çabası içine girdikleri, bunların silâhlı eylem yapmayı
tasarladıkları, eylemlerden sonra barınacak bir yer temini için Balçova
Dağlarına tetkik gezisine çıktıkları, bunlardan birinin satın aldığı Astra
marka, diğerinin babasının evinden kaçırdığı Webley karadağ marka tabancalarla
eğitim atışları yaptıkları sanıklardan birinin ayrıca Dinara gidip satın aldığı
başka bir tabancayı örgüte getirdiği gibi yine birinin dinamit temin edip
kararlaştırdıkları bazı tesislere ve emniyet arabalarına atılmasını teklif
ettiği, bu teklif örgüt tarafından kabul edilmişse de dinamit temin
edilemediğinden vazgeçildiği, örgüt için gerekli paranın sağlanması için de
Hatay'da kararlaştırdıkları bir banka şubesi ile bir eczanenin silâhla
soyulmasını tasarlamışlarsa da bunun da bazı nedenlerle gerçekleştirilemediği :
............." yazılıdır. Bu davada sanıklardan bir kısmının anayasal
düzeni yıkmada kullanacakları silâhlan temin etmeleri bu silâhlarla ateş
talimleri yapmaları fiillerinin esas davadan ayırıp 6136 sayılı Kanunun 13. maddesine
göre Asliye Ceza Mahkemesine vermenin hukuken mümkün olamayacağı ve böyle bir
yola gitmenin asıl davanın mahiyetini zaafa uğratacağı meydandadır.
4-
Şurasını da ilâve edelim ki: Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda bu gibi
irtibatlı davaların birleştirilmesi mahkemelerin takdirine bırakılmış
bulunmaktadır. Bu hususu gözönünde bulunduran Kanun Koyucusu, Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin bakacağı davaların önemini ve anayasal düzene ve rejime yapacağı
etkiyi dikkate alarak - bir kısım, cezalı özel kanunlarda konulan usul
hükümleri gibi - bu davalarla irtibatı bulunan suçlara ilişkin davalara bakmak
görevini de bu mahkemeye vermiştir. Bunda da Anayasa'ya ve hukuka uymayan bir
cihet yoktur.
5-
Umumî mahkemelerin görevine giren davaların irtibat dolayısiyle özel mahkemelerdeki
davalarla birleştirilebilip birleştirilemiyeceği tarafından bu husus ele alınıp
incelenerek birleştirilebileceğine l Mart de evvelce tartışma konusu yapılmış
ve 1948 yılında kurulan Yüce Divan 1948 tarihinde karar verilmiştir.
6-
Şu noktayı da özellikle belirtmek gerekir ki: Anayasa'nın 136. maddesine 1699
sayılı Kanunla eklenen fıkraların ilkinde; Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
bakacağı suçlar ve bu suçlara ait Kanun maddeleri belirtilmemiş ve sadece
(Devletin ülkesi ve milleti ile bütünlüğü, hür ve demokratik düzen ve
nitelikleri Anayasa'da belirtilen Cumhuriyet aleyhine işlenen ve doğrudan
doğruya Devlet Güvenliğini ilgilendiren suçlara bakmakla görevli" denerek
sadece suçların mahiyetlerine genel bir ifade ile işaretle bulunulmakla yetinilmiş
ve bu mahkemelerin (görevlerinin) yapılacak Kanunda tayin edileceği Anayasa'nın
sözü edilen maddesinin son fıkrasında tereddüde yer vermiyecek surette açıkça
belirtilmiştir. Şu halde Devlet Güvenlik Mahkemelerinin görevinin sözü edilen
ilk fıkrada tayin edilmiş olduğu görüşü de Anayasa'nın bu maddesinin özüne ve
sözüne de uygun düşmemektedir.
Yukarıda
yazılı nedenlerle Anayasa'nın 136. maddesine 1699 sayılı Kanunla eklenen fıkra
hükümlerine aykırı değil uygun bulunan ve ayrıca, Türk Ceza ve Usul Hukukunun
açıklanan ilkelerine de uygun olarak düzenlenmiş bulunan 1773 sayılı Kanunun 9.
maddesinin birinci fıkrasının C bendinin iptaline dair verilen çoğunluk
kararına karşıyız.
|
|
|
Üye
Kemal
Berkem
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Abdullah
Üner
|
KARŞIOY
YAZISI
1773
sayılı Kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının itiraz ve inceleme konusu C
bendinin esas yönünden Anayasa'ya aykırılığı sorunu hakkında karşıoy:
Anayasa
Mahkemesi kararında özetle: Anayasanın değişik 136. maddesinin ikinci
fıkrasında Devlet Güvenlik mahkemelerinin görev alanı kesin ve keskin
sınırlarla belirlenmiş olduğu, 136. maddenin son fıkrasında Devlet Güvenlik
Mahkemeleri için de öngörülen kanuna göre yasa koyucunun, Devlet Güvenlik
mahkemeleri için bir görev alanı çizmek değil, zaten belli olan görev
alanlarına Anayasa sınırları içinde girecek suçları belirteceği ve bu sınırları
değiştiremiyeceği, genişletemiyeceği; iptal konusu C bendinde ise doğrudan
doğruya Devlet güvenliğini ilgilendiren anayasal koşulun tüm ihmal edildiği
gibi Devlet Güvenlik mahkemelerinin 136. maddenin ikinci fıkrası ile çizilmiş
olan görev alanı sınırının aşılmış olduğu bunun ise Anayasa'nın
değiştirilmesinde öngörülen ereğe aykırı olduğu esas görüşlerine dayanarak
iptal konusu C bendinin Anayasa'nın değişik 136. ve 32. maddelerine aykırı
görülmüş ve iptaline oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Aşağıda
yazdığım nedenlerle bu görüşe katılmıyorum.
1.
Anayasa'nın 136. maddesinin ikinci fıkrası Devlet Güvenlik mahkemelerinin
görevini kesin ve keskin sınırlarla çizmiş değildir. İptal konusu hükmü ihtiva
eden 1773 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce Anayasa'nın 136.
maddenin birinci fıkrası, bütün mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri,
işleyişi ve yargılama usullerinin Kanunla düzenleneceğini emretmekte idi. 1699
sayılı Kanunla Anayasa'da yapılan değişiklik sırasında 136. maddenin birinci
fıkrası olduğu gibi bira-kırmıştır. Bu değişiklik sırasında, 136. maddeye 2-7.
fıkralar eklenirken ikinci fıkradaki hükümler, Devlet Güvenlik mahkemelerinin
kuruluşu sebebiyle onun görev ve yetkilerinin niteliği hakkında bir fikir
vermek maksadiyle; katî mahiyette olmayarak, konulmuştur. Bu hükümlerin Devlet
Güvenlik mahkemelerinin görevlerine keskin sınırlar koymak için getirilmiş
olmadığı 136. maddenin l, 2 ve 7. fıkraları hükümlerinin topluca
incelenmesinden anlaşılmaktadır. Genellikle AnayasaIarda bir mahkemenin
görevine giren bütün hususların kesin ve keskin sınırlarla gösterilmesi mutâd
değildir. Esasen buna bir zorunluk ta yoktur.
Anayasa'nın
136. maddesinin birinci fıkrasının açık hükmü karşısında, eğer Anayasa
koyucunun asıl maksadı ikinci fıkra ile Devlet Güvenlik mahkemelerinin görev ve
yetkilerini kesin ve keskin sınırlarla saptamak olsaydı, ikinci fıkradan sonra
ayrıca yedinci fıkrayı kabul ederek, bu fıkrada, Devlet Güvenlik mahkemelerinin
".......görev ve yetkileri ve yargılama usulleri ile ilgili diğer hükümler
Kanunla gösterilir şeklinde, açık hükümler koymazdı. Yedinci fıkrada
".......görev ve yetkileri ve yargılama usulleri ile ilgili diğer
hükümler" ibaresinin anlamı, ikinci fıkrada gösterilen görev ve yetkiye
ait hükümlerden başka, diğer görev ve yetkiye ait hükümlerin de konması
hususunda Kanun koyucuya yetki verildiği açıkça anlatır. Bu sonuç karşısında
Anayasa'nın 136. maddesinin ikinci fıkrasında gösterilmiş olan suçların Devlet
Güvenlik mahkemelerinin görevi içinde olduğunda bir kuşku yoktur. Ancak ikinci
fıkra hükümleri ile Mahkemenin görevine girecek suçlar kesin olarak
sınırlanmadığından dolayı irtibat sebebiyle diğer bazı suçların da bu
Mahkemenin görevi içine alınabileceği hususunda Kanun koyucuya yetki verilmiş
olduğu ortadadır. Kanun koyucu da Anayasa'nın 136. maddesinin yedinci
fıkrasındaki açık hükme dayanarak, iptal konusu C bendi ile : A ve B
bentlerinde yazılı bir suçu işlemek veya gizlemek maksadıyle veya bu suç
vesilesiyle ve bu suçla umumî veya müşterek bir gaye içersinde işlenmiş suçları
da Mahkemenin görevi içine almış bulunmaktadır, irtibat sebebiyle bir kısım
suçların bir Mahkemede birleştirilmesi yargılama usulüne ilişkin bir hükümdür.
C bendinde kurulan irtibat şeklinin. Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununda yer alan içtima ve murtabıt suçlara dair hükümlerden daha geniş
tutulmuş olması bir iptal sebebi olamaz. Zira C bendi hükmü de, Anayasa'nın
tanıdığı yetkiye dayanan bir Kanun hükmüdür.
İptal
konusu C bendinde kurulan irtibat dolayısiyle bu suçların Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin görevi içine alınması, tahkikatın doğru bir şekilde yapılması
olanağını sağlamak ve suçtaki asıl maksadın meydana çıkarılması gibi amaçlara
dayanır. Bir kısım suçlar vardır ki bunlar teker teker ele alındığında basit
birer suç manzarası gösterdikleri halde bunların bir arada incelenmesi hepsinin
bir amaca yönelik daha mühim bir suçu işlemek maksadıyla bu suçları ayrı ayrı
işlediklerini ortaya koyması mümkündür. Bu şekilde asıl suç kasdı meydana
çıkabilir.
Yukarıdan
beri açıklanan nedenlerle iptal isteğinin reddine karar verilmesi
gerekeceğinden bu konuda verilen iptal kararına karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
21/5/1974
günlü ve 1974/8-1974/19 sayılı Karara ilişkin Karşıoy yazıma göre, çoğunluğun
bu kararına da karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
Bu
dosya ile (1973/46-1974/21), 9. maddesinin birinci fıkrasının C bendi hükmünün
Anayasa'ya aykırı olduğu öne sürülen, 1773 sayılı Devlet Güvenlik
Mahkemelerinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında ki kanunun Millet
Meclisi ve C. Senatosundaki görüşmelerinde uygulanmış olan (İvedilik usulü,
Meclislerin içtüzüklerinin bu konudaki hükümlerine aykırı biçimde yürütülmüş
olduğundan kanun, şekil yönünden Anayasa'ya aykırı duruma düşmüş bulunmaktadır.
Söz
konusu kanun hakkında "ivedilik" usulünün meclislerdeki uygulanış
biçimi ve bu uygulanışın içtüzüklere ve Anayasa'ya aykırılık nedenleri aynı
kanuna ilişkin olarak verilmiş bulunan 21/5/1974 günlü ve 1974/8, 1974/19
sayılı Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin karşı oy yazımda açıklanmış
olduğundan burada tekrarına gerek görülmemiştir.
Söz
konusu karşıoy yazımda açıklanan sebeplerle 1773 sayılı Kanunun 9. maddesinin
birinci fıkrasının C bendi hükmünün şekil yönünden Anayasa'ya aykırılığı
saptanmış olduğundan iptaline karar verilmelidir.
Mahkememizin
yukardaki kararının (1973/46-1974/21) konuya ilişkin bölümlerine karşıyım.
KARŞIOY
YAZISI
A)-
Herhangi bir tasarı ve teklifin görüşülüp kabullenilmişinde yasama
organlarının, sevk nedeni açıklanmamış olsa bile (sonuçlara sâlim biçimde
ulaşmayı sağlamak üzere konulduğu muhakkak bulunan) yasalar ve içtüzük
hükümlerine uymamaları haline bir dayanak (Mahkememizce) araştırılamaz.
B)-
Ne zaman 2. fıkrası ile gözetilen amaca yönelik dikkatli ve titiz bir çaba
gerektiğini belirtmek, hiç kuşkusuz, özel bilgi işi olduğu içindir ki Anayasa
136. maddesinin son fıkrası ile Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin görev ve
yetkilerinin bu özel bilgiye sahip ve Devleti tümüyle korumada sorumlu
kuruluşların uyarılarından yararlanma olanağının Kanun yoluyla sağlanmasını
öngörmüş; iptal isteğine konu fıkra hükmünden aynı maddenin (b) bendine vaki
yollamasıyle de, eğer kaygılanacak bir durum yok ise işin genel yargı yerine
bırakılmasını önermiştir.
Bu
suretle ve hangi hallerde Devletin ülkesi ve Milleti ile bütünlüğüne ve
Cumhuriyet'e karşı bir çıkış olasılığının araştırılmasını işaretleyen 1773
sayılı Kanunun 9. maddesinin 1. fıkra C bendi hükmünün Anayasa'ya uymayan yanı
yoktur.
|
|
|
|
Üye
Nihat O. Akçakayalıoğlu
|