ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1970/ l
Karar sayısı:1970/31
Karar günü:16/6/1970
Resmi Gazete tarih/sayı:7.6.1971/13858
İptal
dâvası açan : Türkiye îşçi Partisi
İptal
dâvasının konusu : Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 68. maddesinin değiştirilmesi
ve 11. geçici maddesinin kaldırılması hakkındaki 6/11/1969 günlü ve 1188 sayılı
Kanunun, Anayasa'nın 156. maddesi delaletiyle Anayasa metnine dahil bulunan
başlangıç kısmındaki temel görüş ve ilkelerle 8. ve 155. maddelerine aykırı
bulunduğu öne sürülerek iptaline karar verilmesi isteminden ibarettir.
II-
Metinler :
a)
İptali istenen 6/11/1969 günlü ve 1188 sayılı kanun :
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası'nın 68. maddesinin değiştirilmesi ve 11. geçici
maddesinin kaldırılması hakkında kanun.
Madde
l- 9/Temmuz/1961 tarihli ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 68.
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir :
b-
Milletvekili seçilme yeterliği.
Madde
68- Otuz yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir.
Türkçe
okuyup yazma bilmiyenler, kısıtlılar, yükümlü olmasına ve muaf bulunmamasına
rağmen muvazzaf askerlik hizmetini yapmıyanlar veya yapmış sayılmıyanlar ve
kamu hizmetlerinden yasaklılar ile ağır hapis cezasını gerektiren bir suçtan
dolayı kesin olarak hüküm giymiş olanlar ve - taksirli suçlar hariç olmak üzere
- beş yıldan fazla hapis cezasiyle veya zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs
gibi yüz kızartıcı suçlardan biriyle kesin, olarak hüküm giymiş olanlar, milletvekili
seçilemezler.
Aday
olmak, memurluktan çekilme şartına bağlanamaz. Seçim güvenliği bakımından hangi
memurların ne gibi şartlarla aday olabilecekleri kanunla düzenlenir.
Hâkimler
ile subay, askerî memur ve astsubaylar, mesleklerinden çekilmedikçe, aday
olamazlar ve seçilemezler.
Madde
2- 9/Temmuz/1961 tarihli ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 11.
geçici maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.
Madde
3- Bu kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
b)
İptal isteminin dayandırıldığı Anayasa hükümleri :
Başlangıç
: -Tarihi boyunca bağımsız yaşamış, hak ve hürriyetleri için savaşmış olan;
Anayasa
ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı
direnme hakkını kullanarak 27/Mayıs/1960 Devrimini yapan Türk Milleti;
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde,
millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya milletleri
ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik ruhu içinde
daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham alarak ve;
"Yurtta
Sulh, Cihanda Sulh" ilkesinin, Millî Mücadele ruhunun, millet
egemenliğinin, Atatürk Devrimlerine bağlılığın tam şuuruna sahip olarak;
İnsan
hak ve hürriyetlerini. Millî dayanışmayı, sosyal adaleti, ferdin ve toplumun
huzur ve refahım gerçekleştirmeyi ve teminat altına almayı mümkün kılacak
demokratik hukuk devletini bütün hukukî ve sosyal temelleriyle kurmak için;
Türkiye
Cumhuriyeti Kurucu Meclisi tarafından hazırlanan bu Anayasa'yı kabul ve ilân ve
onu, asıl teminatın vatandaşların gönüllerinde ve iradelerinde yer aldığı
inancı ile, hürriyete, adalete ve fazilete aşık evlâtlarının uyanık bekçiliğine
emanet eder.
Madde
8- Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
Anayasa
hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri
bağlıyan temel hukuk kurallarıdır.
Madde
155- Anayasa'nın değiştirilmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının
en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir. Anayasa'nın
değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez. Değiştirme
teklifinin kabulü, Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki
çoğunluğunun oyuyla mümkündür.
Anayasa'nın
değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin görüşülmesi ve kabulü, l inci fıkradaki
kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere
tâbidir.
Madde
156- Bu Anayasa'nın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirtilen Başlangıç
Kısmı, Anayasa metnine dahildir.
Madde
kenar başlıkları, sadece ilgili oldukları maddelerin konusunu ve maddeler
arasındaki sıralanma ve bağlantıyı gösterir. Bu başlıklar, Anayasa metninden
sayılmaz.
III-
İlk inceleme :
Anayasa
Mahkemesinin, içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 27/1/ 1970. gününde yaptığı ve
Lûtfi Ömerbaş, Salim Başol, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen,
Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, Şahap
Arıç, Recai Seçkin, Halit Zarbun, Ziya Önel, Muhittin Gürün'ün katıldıktan ilk
inceleme toplantısında :
1.
İptali istenen 1188 sayılı Kanunun 12/11/1969 günlü, 13349 sayılı Resmî
Gazete'de yayınlandığı, 9/1/1970 günlü dava dilekçesinin Anayasa Mahkemesi
Genel Sekreterliğince 10/1/1970 gününde 37 sayı ile kaleme havale edildiği, bu
duruma ve 22/4/1962 günlü, 44 sayılı Kanunun 26. maddesine göre davanın süresi
içinde açılmış bulunduğu, dilekçeye bağlı ve Noterlikçe onanlı Türkiye îşçi
Partisi Genel Yönetim Kurulu karar suretinden, bu kurulun 3/1/1970 gününde
yaptığı IV. dönem 9. olağanüstü toplantısında söz konusu 1188 sayılı kanuna
karşı iptal davası açılmasına, dava dilekçesinin hazırlanması ve süresi içinde
Anayasa Mahkemesine verilmesi için genel Başkanın yetkili ve görevli
kılınmasına karar verildiği ve davanın da bu karara dayanarak parti Genel
Başkanı tarafından açıldığı, dosyada başkaca eksik bulunmadığı anlaşılmıştır.
2.
Söz konusu 1188 sayılı kanun( Anayasa değişikliği niteliğinde oldu&una
e;öre bu kanun hakkında gerek şekil, gerek esas yönlerinden Anayasa
Mahkemesince Anayasa'nın 147. maddesi gereğince denetleme yapılabilip
yapılamıyacağı görüşülmüştür.
a) Şekli
yönünden :
1961
Anayasasında yapılacak değişikliklerin, Anayasa'nın 155. maddesinde yer alan
usul ve şartlara uyulmak suretiyle çıkarılacak kanunlarla mümkün olabileceği
ortadadır. Nitekim söz konusu 1188 sayılı metnin adı da, başlığında açıkça
görüleceği üzere, (kanun) dur. Esasen 155. maddede Anayasa değişikliklerinin,
bazı kayıt ve şartlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki
hükümlere uyulmak suretiyle Meclislerden geçirileceği ilkesi konulmak suretiyle
bunların "kanun" nitelikleri de ayrıca belirtilmiş bulunmaktadır.
Anayasa'da
değişikliği öngören bir kanunun, böyle bir etkiye gerçekten sahip olabilmesi,
yani mevcut bir Anayasa ilkesini değiştirebilmesi, kaldırabilmesi veya yeni bir
Anayasa ilkesi koyabilmesi için, o kanunun Anayasa'nın 155. maddesinde yer alan
hükümlere uygun olarak teklif edilmiş olması ve yasama meclislerinde de yine
aynı hükümlere uygun biçimde görüşülüp kabul edilmiş bulunması gerektiğinde
kuşku yoktur. Bu ilkelere uygun olmayarak yürürlüğe konulan bir metnin, Anayasa'nın
mevcut hükümleri üzerinde herhangi bir etki yapması söz konusu olamıyacağı gibi
yeni konulan bir hüküm de Anayasa kuralı niteliğinde ve gücünde sayılamaz.
Şu
halde Anayasa değişikliğini öngören kanunların da teklif ve kabullerinde 155.
maddedeki usul ve şartlara uyulmuş bulunulup bulunulmadığı açısından, Anayasa
Mahkemesinin denetimine tabi tutulmaları zorunludur.
b)
Esas yönünden :
1961
Anayasası, 9. maddesi ile bir değişmezlik ilkesi koymuştur. Bu maddeye göre
(Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif edilemez.)
Buradaki
değişmezlik ilkesinin sadece (Cumhuriyet) sözcüğünü hedef almadığını söylemek
bile fazladır. Yani Anayasa'da sadece (Cumhuriyet) sözcüğünün değişmezliğini
kabul ederek onun dışındaki bütün ilke ve kuralların değişebileceğini
düşünmenin Anayasa'nın bu ilkesi ile bağdaştırılması mümkün değildir. Zira 9.
maddedeki değişmezlik ilkesinin amacının, Anayasa'nın 1., 2. maddelerinde ve 2.
maddenin gönderme yaptığı başlangıç bölümünde yer alan temel ilkelerle niteliği
belirtilmiş, "Cumhuriyet" sözcüğü ile ifade edilen Devlet sistemidir.
Bir başka deyimle, 9. madde ile değişmezlik ilkesine bağlanan
"Cumhuriyet" sözcüğü değil, yukarıda gösterilen Anayasa maddelerinde
nitelikleri belirtilmiş olan Cumhuriyet rejimidir. Şu halde, sadece
"Cumhuriyet" sözcüğünü saklı tutup, bütün bu nitelikleri, hangi
istikamette olursa olsun, tamamen veya kısmen değiştirme veya kaldırmak
suretiyle 1961 Anayasasının ilkeleriyle bağdaşması mümkün olmayan bir başka
rejimi meydana getirecek bir Anayasa değişikliğinin teklif ve kabul edilmesinin
Anayasa'ya aykırı düşeceğinin, tartışmayı gerektirmiyecek derecede açık olduğu
ortadadır.
Bu
bakımdan bu ilkelerde değişmeyi öngören veya Anayasa'nın sair maddelerinde yapılan
değişikliklerle doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bu ilkeleri değiştirme
amacı güden herhangi bir kanun teklif ve kabul olunamaz. Bu esaslara aykırı
olarak çıkarılmış bulunan bir kanunun Anayasa'nın mevcut hükümlerinde en küçük
bir etki ve değişme yapması veya yeni bir Anayasa kuralı koyması mümkün
değildir.
Görülüyor
ki Anayasa değişikliğini, öngören kanunlar üzerinde, Anayasanın 147. maddesi
gereğince, Anayasa Mahkemesine esas yönünden de denetim görevi düştüğü
meydandadır.
Bu
nedenlerle söz konusu kanun, gerek biçim, gerekse esas yönünden Anayasa
Mahkemesince denetlenebilmelidir.
Fazıl
Uluocak söz konusu kanunun hem biçim hem de esas yönünden, Salim Başol,
Celâlettin Kuralmen, Halit Zarbun ise esas yönünden Anayasa Mahkemesince
denetlenemiyeceği görüşünde bulunmuşlardır.
3.
Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grup Başkanlığının 19/1/ 1970 günlü, 129
sayılı yazısı ile, açılan bu dava dolayısı ile 44 sayılı kanunun 30. maddesinin
son fıkrası gereğince yazılı düşünce vermeyi tasarladıkları, bu bakımdan iptal
davasına ilişkin dilekçenin kapsamından bilgi alınmak üzere kendilerince
incelenmesinin sağlanmasına karar verilmesinin istenildiğinin görülmesi üzerine
istemin kabulü ile bilgi edinmenin Grup Başkanının veya onun belge vereceği
temsilcisinin incelemeyi yapması yolu ile sağlanması uygun görülmüştür.
Salim
Başol, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Gürün ise
sözü geçen Grup Başkanlığının 44 sayılı Kanunun 30. ve 25. maddelerine uyan bir
durumu ve tutumu bulunmadığından bu görüşe katılmamışlardır.
Böylece
tamamlanan ilk inceleme sonunda:
(1.
Dava konusu kanunun Anayasa Mahkemesince biçim yönünden denetlenebileceğine
Fazıl Uluocak'ın karşıoyu ile ve oyçokluğu ile;
2.
Aynı kanunun esas yönünden denetlenebileceğine Salim Başol, Celâlettin
Kuralmen, Fazıl Uluocak, Halit Zarbun'un karşıoylariyle ve oyçokluğu ile;
3.
Dosyanın eksiği bulunmadığından, işin esasının incelenmesine oybirliği ile;
4.
Cumhuriyet Senatosu Adalet Partisi Grup Başkanlığının dava dilekçesini Anayasa
Mahkemesinde incelemeleri yolundaki isteminin kabulüne ve bilgi edinmenin Grup
Başkanının veya önün belge vereceği temsilcinin incelemeyi yapması yolu ile
sağlanmasına, Salim Başol, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda,
Muhittin Gürün'ün dilekçinin 44 sayılı Kanunun 30. ve 25. maddelerine uygun bir
durumu ve tutumu bulunmadığından kendisine böyle bir olanağın tanınmasına yer
olmadığı yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile.)
Karar
verilmiştir.
Karar
gereğince Adalet Partisi Cumhuriyet Senatosu Grup Başkanlığına 29/1/1970 günlü,
1970/1 sayılı yazı ile, 3/2/1970 gününde tebligat yapılmış ise de bu konuda
parti grubundan herhangi bir yazılı düşünce gelmemiştir.
IV-
Esasın incelenmesi :
Dayanın
esasına, ilişkin rapor, dava dilekçesi, iptali istenen kanun ile dayanılan
Anayasa hükümleri, bunlara ilişkin gerekçelerle Yasama Meclisleri görüşme
tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
1.
Görüşmelerin başında konunun özelliği bakımından, 22/4/1962 günlü, 44 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun 29.
maddesinden yararlanmak suretiyle ilgililerden sözlü açıklamada bulunmalarının
istenmesinin gerekli olup olmadığı üzerinde durulmuştur.
Sözü
geçen maddede, Anayasa Mahkemesinin, iptal davalarına, dosya üzerinde incelenme
yapmak suretiyle bakacağı, ancak gerekli gördüğü hallerde, sözlü açıklamalarını
dinlemek üzere ilgilileri de çağırabileceği hükmü yer almaktadır.
Bu
iptal davasiyle ilgili olmak üzere Anayasa Mahkemesinde açılmış bulunan dosya
içindeki bilgi ve belgelere göre, davacı partinin konuya ilişkin düşüncesini
dava dilekçesinde yeter derecede açıklamış olduğu ve Anayasa Mahkemesi
Raportörünce hazırlanan raporda da konu hakkında gerekli bilgilerin toplanmış
bulunduğu, gerek bunlardan gerekse kanun metinleri, gerekçeler, tutanaklar gibi
resmî belgelerden konu hakkında yeterince kanaata varılması mümkün olduğu
cihetle ilgililerden başkaca sözlü açıklamada bulunmalarının istenmesi gerekli
bulunmamıştır.
Lûtfi
Ömerbaş, Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Şahap Arıç, Ahmet
Akar, ve Ziya Önel, ilgililerden sözlü açıklamada bulunmalarının istenilmesinin
gerekli olduğu görüşünü öne sürmüşlerdir.
2.
Bundan sonra iptali istenen kanunda şekil yönünden Anayasaya aykırılık bulunup
bulunmadığı konusu ele alınmıştır.
Bu
maksatla ilk önce kanunun Millet Meclisindeki görüşmesine ve kabulüne ilişkin
işlemler incelenmiştir;
Millet
Meclisi Tutanaklarına göre, kanun teklifi ve buna ilişkin Millet Meclisi
Anayasa komisyonunun 13/5/1969 günlü, esas 2/888, karar 9 sayılı raporu, 900
sıra sayılı basmayazı ile 14/5/1969 gününde milletvekillerine dağıtılmış, fakat
Başkanlık Divanınca henüz gündeme alınmadan ve kanun tekliflerinin Millet
Meclisince görüşülebilmesi için basılıp milletvekillerine dağıtılmasından sonra
geçmesi gereken 48 saat (Millet Meclisi içtüzüğü madde : 101) geçmeden Millet
Meclisinin aynı gündeki (14/5/1969) birleşiminde bir milletvekilinin verdiği
önerge üzerine o günün gündemine arınmasına, 48 saat geçmeden görüşülmesine ve
öncelikle yani gündemde yer âlân diğer işlerin önüne alınarak müzakeresine
karar verilmiştir. (Millet Meclisi tutanak dergisi: Dönem 2- toplam 4,
Birleşim: 93 cilt:36, Sahife: 429-433)
Bu
karar üzerine Millet Meclisinin 14/5/1969 günündeki 93. birleşiminde gündemde
daha önce yer almış bulunan 217 işin görüşülmesi geriye bırakılarak bu kanun
teklifinin görüşülmesine başlanmıştır :
İlk
görüşmeler kanun teklifinin tümü üzerinde açılmış ve görüşmelere geçilmeden
önce Başkan tarafından, izlenecek usul hakkında Meclis Genel Kuruluna şu
açıklama yapılmıştır:
(Yüce
Meclisimiz ilk defa bir Anayasa tadil teklifini müzakere etmektedir. Bu
sebeple, şu iki hususu yüce Heyetinize, müzakereler başlamadan evvel, arzetmek
istiyorum.
Anayasamızın
155. maddesi, Anayasa tadil tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi üye
tamsayısının 1/3 nun teklifi ile vâki olacağını, kabul edebileceğini, ve tadil
tekliflerinin Meclislerde kabul edilebilmesi ise, her iki Meclisin ayrı ayrı
2/3 nun oylariyle mümkün olacağını yazmıştır,
Bu
esasa göre, Meclisimizdeki müzakere nisabı 226, yani Anayasa'nın 86. maddesinde
olduğu gibi yine 226 dır. 2/3 nisabı tadil teklifinin ikinci müzakeresinin
sonunda kesin olarak oylanması sırasında tatbik edilecektir.
Anayasa,
"Anayasa'nın değiştirilmesi hakkındaki teklifler 1/3, değiştirme
teklifinin kabulü Meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının 2/3 çoğunluğunun oyu
ile mümkündür" dediğine göre bu teklifin kabulü 2/3 çoğunluğun reyi ile
mümkün olacaktır. 2/3, 300 demektir. 300 oyun bulunmaması halinde kabul
edilmemiş addedilecektir." (Millet Meclisinin cilt sayısı yukarıda
belirtilen Tutanak Dergisi, Sahife: 433)
Bu
açıklamadan sonra görüşmeler başlamış, yeterlik önergesinin kabulü suretiyle
görüşmeler bitirildikten sonra maddelere geçilmesinin oylanacağı sırada
Başkanlıkça ikinci bir açıklama yapılmıştır :
(Bir
hususu açıklamak istiyorum: Bu tâdil teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler sona
ermiştir. Şimdi maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza arzedeceğim.
Bilindiği
gibi bir tasarının, bir teklifin tümünün müzakeresi bittikten sonra maddelere
geçilmesinin reddi, teklifin reddi demektir. Bu sebeple, sonunda 2/3 çoğunlukla
oylanması lâzımgelen bir kanun teklifinin, yani Anayasa tadil teklifinin
maddelere geçilmesinin oylanmasında da, ki ademi kabulü halinde redde müncer
olacaktır, ayni nisap aranır. Bu sebeple oylamada 2/3 çoğunluğu arıyacağız.)
Bu
açıklama üzerine, eller kaldırılmak suretiyle yapılan işarî oylama sonucunda
teklifin maddelerine geçilmesinin kabul edilmiş olduğu Başkanlıkça Meclis Genel
Kuruluna bildirilmiştir. Bir Millet Vekilinin, maddelere geçilmesinin kaç oyla
kabul edilmiş olduğu sorusuna karşı da Başkanlıkça: (Anayasa'daki nisap
dairesinde maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.) cevabı verilmiştir.
Daha
sonra teklifin 1., 2. ve 3. maddeleri işarî oya sunulmuş ve oylama sonunda
kabul edildikleri ve bu suretle teklifin birinci müzakeresinin bittiği
Başkanlıkça Meclis Genel Kuruluna duyurulmuştur (Aynı Tutanak Dergisi : Sahife
: 464-465).
Ertesi
günü, (15/5/1969) Millet Meclisinin 94. birleşimi açılınca, Millet Meclisi Anayasa
Komisyonu Başkam tarafından, o günkü gündemde bulunmayan söz konusu Anayasa
tadil teklifinin (bir an evvel kanunlaşmasını sağlamak) gerekçesiyle verilmiş
bulunan bir önerge üzerine içtüzüğün 76. maddesi gereğince gündeme alınması ve
birinci müzakere üzerinden geçmesi gereken 5 gün beklenilmeden hemen
görüşülmesi, aleyhte ve lehteki görüşlerin öne sürülmesinden sonra, oylanarak
kabul edilmiştir. (Aynı Tutanak Dergisi, Sahife : 509-511)
Bu
karar üzerine başlıyan ikinci görüşme sonunda da, evvela maddelerin sırasıyla
işarî oya sunularak kabul edildikleri ve bu suretle teklifin birinci ve ikinci
müzakerelerinin bittiği, tümü üzerinde söz verileceği Meclis Genel Kuruluna
bildirildikten sonra Başkanlıkça şu açıklama yapılmıştır :
(Verilen
bîr önerge üzerinde açıklama yapmak istiyorum : Sayın ...., önergesinde diyor
ki "Anayasa değişikliği oylaması istisnaî olarak belli bir nisbete
dayanması lazımdır. Belli bir nisbetin tesbiti de işarî oy sistemi dışında,
açık veya gizli oy sistemi ile mümkündür. Anayasayı değiştiren bu kanunun
birinci müzakeresi neticesi, oylama bu espri içinde hatalıdır. Mevzuata
aykırıdır, ikinci oylamanın bu izahat altında kendiliğinden açık oylamaya tabi
tutulmasını arz ve teklif ederim."
Evvelemirde
İçtüzüğümüzde sarahaten tadili doğrudan doğruya açık oya sunulması lazımgelen
hususlar ayrılmıştır, bir de azadan 15 kişinin talebi üzerine açık oya
sunulması lazımgelen mevzular da ayrılmış ve sayılmıştır. Bu sebeple bîr
arkadaşımızın açık oylama teklifi hakkında muamele yapmak mümkün değildir.
Kaldı ki, Başkanlığa iki ayrı önerge verilmiş ve iki ayrı önergede de 15, hatta
daha fazla imza ile açık oylama taleb edilmiştir. Bu sebeple tümü açık
oylarınıza sunulacaktır.
Belli
bir nisbete dayanması sebebiyle ancak açık veya gizli oyla bu nisbetin tahakkuk
edip etmediği sabit olabilirdi, siz böyle yapmadınız, yolundaki birinci itiraza
gelince; buna da yer yoktur. Belli nisbet, ister üçte iki olsun, ister salt
çoğunluk olsun, İşarî oyla yapılması lazımgelen hususlarda Başkanın işarî oya
sunması ve neticeyi ilân ettikten sonra bir itiraza uğramaması halinde o
doğrudur, kesindir. Dün de aynı şey olmuştur. Bir açık oy talebi olmadığı için
işarî oylarınıza sunulmuştur, Anayasanın istediği üçte iki çoğunlukla kabul
edilmiştir. Esasen bu gün tümü açık oylarınıza sunulacaktır.) (Aynı Tutanak
Dergisi Sahife : 519)
Kanunun
tümü üzerindeki görüşmelerin bitiminde ise, Başkanlıkça Millet Meclisi Genel
Kuruluna şu yeni açıklama yapılmıştır:
(...
Bu teklifin kabulü 300 kabul oyunun tekevvününe bağlıdır. 300 tane beyaz oy
çıkması iktiza eder. Bundan daha az çıkması halinde kabul edilmemiş sayılır.
Ayrıca,
eğer iştirak 300 den daha az olursa, burada müzakere nisabı vardır, fakat kabul
nisabı yoktur, yine kabul edilmemiş sayılır...)
Bir
üyenin itirazı üzerine Başkanlık yukarıdaki açıklamasını şöylece tamamlamıştır:
(...
Anayasamızın 86. maddesi; "Meclisler üye tamsayısının salt çoğunluğu ile
toplanır ve Anayasada başkaca sarahat yoksa, toplantıya katılanların saît
çoğunluğu ile karar verir" demek suretiyle, toplantı nisabını umumî,
istisnasız olarak tesbit etmiş, karar nisabını ise Anayasada başkaca bir
sarahat yoksa, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir demek
suretiyle, toplantı nisabından farklı olarak tesbit etmiştir.
Meclisler
daima üye tamsayısının salt çoğunluğu ile toplanır, hangi meseleyi müzakere
etmek için olursa olsun, üye tamsayısının salt çoğunluğu ile toplanır, ama
karar vermek için daima bu nisap aranmaz. Şu anda müzakeresini bitirdiğimiz ve
oylarınıza sunulacak olan Anayasa tâdil teklifinin nisabı, yani karar nisabı
üçte ikidir, ama bu karar nisabının üçte iki olması müzakere nisabının da üçte
iki olmasını gerektirmez.
Şimdi,
daha evvel ifade ettiğim hususları tekrar ediyorum; bir iltibas olmasın;
kabulün tekevvün edebilmesi için 300 adet beyaz oy lazımdır. Kabul veya ret
şeklinde reye iştirak edenlerin tamamı 300 ü bulmadığı takdirde, yine
reddedilmiş sayılır.)
Bu
açıklamadan sonra yapılan açık oylama sonunda 339 milletvekilinin oya
katıldığı, 309 kabul, 29 ret, l çekimser oy kullanıldığı ve bu suretle teklifin
Millet Meclisince kabul edilmiş olduğu Başkanlıkça Genel Kurula duyurulmuştur.
(Aynı Tutanak Dergisi, Sahife : 524-525).
Tutanak
Dergilerinden yukarıya aynen aktarılmış bulunan açıklamalara göre, Anayasa
değişikliğini Millet Meclisindeki oylama usulü ve aranacak yetersayısı
hakkındaki Başkanlık görüşünün aşağıda özetlenen biçimde olduğu görülmektedir:
1-
Toplantı ve görüşme için gereken yetersayı Meclis üye tamsayısının salt
çoğunluğudur.
2-
Maddelerin kabul veya reddini ilişkin oylamada aranacak yeter sayı toplantı
yetersayısı mevcut olmak şartiyle toplantıya katılanların salt çoğunluğudur.
3-
Teklifin birinci görüşmesinde tümü üzerindeki müzakerelerin bitiminden sonra
maddelere geçilmesinin kabul veya reddi için yapılacak oylama ile ikinci
görüşme sonunda, maddelerin oylama işlemi bittikten ve tümüne ilişkin
görüşmeler de tamamlandıktan sonra, kanunun tümünün kabul veya reddi için
yapılacak oylamada aranacak yetersayı Meclis üye tamsayısının 2/3 çoğunluğudur.
4-
İçtüzüğe uygun açık oylama talebi olmadıkça Anayasa tadil tekliflerine ilişkin
oylamaların her safhasında işarî, oylama yolu ile oy toplanır, ve oylama
sonuçlarının da, kullanılan oyların niteliğinin ve sayılarının belirtilmesi
suretiyle bildirilmesine lüzum olmayıp Başkanlığın "kabul edilmiştir"
veya "kabul edilmemiştir" şeklindeki beyanları yeterlidir ve usulüne
uygun olarak itiraz edilmedikçe bu sonuçlar kesindir.
Nitekim
söz konusu kanun teklifi hakkında da, bu görüşe uygun biçimde işlem yapıldığı
görülmektedir; şöyleki:
1- 2/3
çoğunluk, sadece, teklifin birinci görüşmesi sırasında maddelere geçilmesine
ilişkin oylama ile ikinci görüşmesi sonunda teklifin tümünün kabulüne ilişkin
oylamada aranmıştır.
2-
Gerek birinci gerekse ikinci görüşmede, teklifin maddelerine ve verilen önergelerin
kabul veya reddine ilişkin oylamalarda 2/3 çoğunluk aranmayarak, Anayasa'nın
86. maddesi öne sürülmek suretiyle salt çoğunluk ile yetinilmiştir;
3-
İşarî oylama sonuçları, kullanılan oyların niteliği ve sayısı belirtilmeden
sadece "kabul edilmiştir" beyanlarıyla Genel Kurula duyurulmuştur.
Oysa
konumuzda uygulanacak Anayasa hükmü 86. maddede değil, bu maddenin gönderme
yapmış olduğu 155. maddede yer almaktadır. Zira Anayasa'nın 155. maddesinde,
Anayasa değişiklikleri için, 86. maddede öngörülen karar yetersayısından
değişik bir yetersayı şartı konulmuştur.
Gerçekten
155. maddede, Anayasa değiştirme teklifinin kabulünün, Meclislerin ayrı ayrı
üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun ou ile mümkün olacağı ilkesi
konulmakta, ondan sonrada bu tekliflerin görüşülmesinin ve kabulünün, sözü
geçen ilkedeki kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki
hükümlere tabi tutulacağı kuralı yer almaktadır.
Bir
kanun teklifinin, tüm maddeleriyle birlikte bir bütün teşkil ettiğinde kuşku
yoktur. Anayasanın, bir kanunun kabulü için, 86. maddedeki genel kuraldan
ayrılarak özel bir yetersayı öngörmesi hallerinde kanunun maddeleri arasında
bir ayırım yaparak bir kısmı hakkında genel nitelikteki yetersayısının, diğer
bir kısmı hakkında da özel nitelikteki yetersayısının, diğer bir kısım hakkında
da özel nitelikteki yetersayısının uygulanması nasıl söz konusu olamazsa,
kanunun tümünün görüşülmesi ve kabulü ile maddelerin görüşülmesi ve kabulünde
değişik yetersayıların aranması da düşünülemez.
Oysa
yukarıda aynen alınmış tutanaklarda da görüldüğü gibi 1118 sayılı kanuna
ilişkin teklifin Millet Meclisindeki görüşülme ve kabulüne ilişkin oylamalarda
böyle birbirinden değişik yetersayılar uygulanmış bulunmaktadır.
Gerçekten
teklifin birinci görüşülmesine başlanmadan önce Başkanlıkça yapılan açıklamada,
görüşme yetersayısının, teklifin ikinci müzakeresinin sonunda kesin olarak
oylanması sırasında tatbik edileceği) bildirilmiş, teklifin tümü üzerindeki
görüşmelerin bitip de maddelere geçilmesininin oylanmasına başlanacağı sırada,
yine başkan tarafından yapılan ikinci bir açıklamada maddelere geçilmesinin
oylanmasında da 2/3 yetersayısının aranacağı belirtilmiş, ve buna göre 2/3
yetersayısının aranması sadece bu iki oylamaya hasredilmiş olduğundan bunların
dışında kalan öteki oylamalarda ve bu arada maddelerin oylanmasında 2/3
yetersayısının aramayarak salt çoğunlukla yetinilmesi gerektiği görüşünün
benimsediği görülmüştür.
Başkanlık
açıklamalarında, maddelerin oylanmasında 2/3 yetersayının aranmaması sebebi
açık bir suretle belirtilmemiş olmakla birlikte birinci müzakere sonunda
maddelere geçilmesinin oylanmasında 2/3 yetersayının aranması gerektiğinin şu
gerekçeye dayandırıldığı görülmektedir.
(Bilindiği
gibi bir tasarının, bir teklifin tümünün müzakeresi bittikten sonra maddelere
geçilmesinin reddi, teklifin reddi demektir. Bu sebeple, sonunda 2/3 çoğunlukla
oylanması lazımgelen bir kanun teklifinin, yani Anayasa tadil teklifinin
maddelere geçilmesinin oylamasında, ki ademikabulü halinde redde müncer
olacaktır, aynı nisap aranır. Bu sebeple oylamada 2/3 çoğunluğu arayacağız.)
Açıklanan
bu gerekçenin, maddeler için de ayrıca geçerli olduğu meydandadır. Zira
maddelere geçilmesinin oylanması, değişiklik teklifinin tüm olarak kabul veya
reddi sonucunu doğurduğu gibi, maddelerin kabul veya reddinin de ya mevcut bir
Anayasa Kuralının değişmesi veya yeni bir Anayasa kuralının meydana gelmesi
sonucunu doğurduğundan kuşku yoktur; bu suretle her iki oylama sonucu arasında,
kapsam, farkı dışında, Anayasa'ya etki bakımından bîr ayırım görebilmek mümkün
değildir.
Kaldı
ki Anayasa'nın 155. maddesinde, değiştirme tekliflerinin kabulünün, meclislerin
ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oyuyla mümkün olabileceği,
bu kayıt ve şartlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki
hükümlere tabi tutulacağı açıkça gösterilmiştir. Bu maddede geçen (teklifin
kabulü) deyiminin, kanun teklifinin, maddeler de dahil olmak üzere bütününü
kapsadığında şüphe yoktur. Zira yukarıda da açıklandığı gibi, bir teklifin
maddeleri kabul edilmedikçe, tümünün kabul edilmiş olmasının bir manâ ve değeri
bulunmıyacağı ve teklifin kanunlaşmasının mümkün olamıyacağı gibi tümü oylanıp
kabul edilmedikçe, sadece maddelerin oylanıp kabul edilmiş olmasının da bir
mana ve değeri bulunamaz ve böyle bir işleme tabi tutulan teklif de kanun
niteliği kazanamaz.
Bu
açıklamadan da anlaşılacağı üzere bir kanun teklifinin kabulü için Anayasa'da
özel bir yetersayının öngörülmesi hallerinde, teklifin kabulü işlemini
oluşturan ve sonunda kanun niteliğini kazanmada vazgeçilmez bir unsur olan her
oylamada söz konusu özel yetersayısının aranmasının zorunlu olduğu üzerinde en
küçük bir kuşkuya bile düşmek mümkün değildir. (Anayasanın 92. maddesinin
sekizinci ve dokuzuncu fıkralarında yer alan ve teklif ve tasarıların sadece
tümüne ilişkin bulunan özel yetersayı hükümleri konumuzun dışındadır.)
Konunun
bu derece açık olmasına rağmen söz konusu kanun teklifine ilişkin oylamalarda
değişik yetersayı arandığı, teklifin maddelerinin oylanmasında 2/3 yetersayının
aranmadığı; Başkanlığın, oylamada aranacak yetersayıya ilişkin olup yukarıda
belirtilmiş bulunan beyanlarından açıkça anlaşıldığı gibi maddelere ilişkin
oylama sonuçlarının Genel Kurula duyurulması biçimleri de durumu yeterince
aydınlatmaktadır.
Gerçekten
teklifin gerek birinci gerekse ikinci müzakerelerinde maddelere ilişkin oylama
sonuçlarının Başkanlıkça (...maddeyi oylarınıza sunuyorum, kabul edenler,
etmiyenler, kabul edilmiştir.) biçiminde Meclis Genel Kuruluna duyurulduğu
görülmekte, kullanılan oyların sayılarının ve niteliklerinin bildirilmesine,
hatta 2/3 yetersayının arandığına dair bir işaret bile verilmesine gerek
duyulmadığı anlaşılmaktadır.
Oysa
bir metnin kanun sayılabilmesi için yapılan oylamalarda Anayasa'nın aradığı
özel bir yetersayı varsa onun, yoksa genel nitelikteki yetersayının sağlanmış
olması şarttır. Bunun saptanması yolu da, ya otomatik cihazla yada Başkanlık
Divanı tarafından yapılacak "sayım" dır. Bu saptama sonucunun Meclis
Genel Kuruluna duyurulmasının da, hem Milletvekillerinin oylama sonucunu
denetleyebilmeleri, hem de gerektiğinde Anayasa Mahkemesinin denetimini
yapabilmesi için zorunlu olduğundan şüphe yoktur. Oylama sonuçlarının bu yolda
açıklanmıyarak sadece (kabul edildi) veya (kabul edilmedi) şeklindeki bir
açıklama ile yetinilmesinin haklı veya faydalı olduğunu gösterebilecek herhangi
bir sebebin olabileceğini dahî düşünmek mümkün değildir.
Sonuç
olarak, söz konusu 1188 sayılı kanuna ilişkin teklifin maddelerinin Millet
Meclisindeki oylanmalarında 2/3 yetersayının aranmadığı kesin olarak
anlaşılmakta, ve bu suretle 3 maddeden ibaret olan kanunun, bütün maddelerini
kapsayacak surette şekil yönünden Anayasa'nın 155. maddesi hükmüne aykırı
bulunduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle kanunun tümünün iptali gerekir.
Lûtfi
Ömerbaş, Feyzullah Uslu, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, İhsan Ecemiş, Halit
Zarbun, Mustafa Karaoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
2-
Davacı siyasî parti, kanunun iptali için şekil yönünden daha başka Anayasa'ya
aykırılık nedenleri öne sürdüğü gibi, esas yönünden de Anayasa'ya aykırı
olduğunu iddia etmektedir.
Yukarıda
açıklandığı üzere, kanunun tümünün şekil yönünden iptali gerektiği sonucuna
varıldığına, iptal kararı vermek için bu sonucun yeter olup başka iptal
nedenleri aranmasını zorunlu kılan bir gerek de bulunmadığına göre öteki
konular üzerinde ayrıca inceleme yapılmasına mahal görülmemiştir.
Muhittin
Taylan, İhsan Ecemiş, Muhittin Gürün usule ilişkin öteki konuların da
görüşülmesi gerektiğini öne sürmüşlerdir.
V-
Sonuç :
l -
6/11/1969 günlü; 1188 sayılı kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisindeki
birinci görüşülmesi sırasında yer alan madde oylamalarında üçte iki çoğunluk
aranmamasının, kanunun şekil yönünden iptalini gerektirdiğine ve kanunun bu
nedenle iptaline, Lûtfi Ömerbaş, Feyzullah Uslu, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak,
İhsan Ecemiş, Halit Zarbun, Mustafa Karaoğlu'nun karşıoylariyle ve oyçokluğu
ile,
2-
Bu sonunca göre öteki hususların incelenmesine yer olmadığına, Muhittin Taylan,
İhsan Ecemiş, Muhittin Gürün'ün usule ilişkin öteki konuların da görüşülmesi
gerektiği yolundaki karşıoylariyle ve oyçokluğu ile,
16/6/1970
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfü
Ömerbaş
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
|
|
|
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
|
|
|
|
Üye
Şahap
Arıç
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞI
OY
A-
Anayasa'nın 155. maddesinin birinci fıkrasına göre, Anayasanın değiştirilmesi,
Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazı
ile teklif edilebilir ve teklifin kabulü Meclislerin ayrı ayrı üye
tamsayılarının üçte iki çoğunluğunun oylariyle mümkündür. Teklifler ivedilikle
görüşülemez.
Maddenin
son fıkrası, Anayasa değişikliği konusundaki tekliflerin görüşülmesinde ve
kabulünde, birinci fıkradaki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve kabulü
hakkındaki hükümlerin uygulanacağını belirtmektedir.
Anayasa,
sadece teklifin kabulü için üçte iki çoğunluğun oylarını şart koşmuştur, teklif
de. Millet Meclisinde birinci ve ikinci oylamalar sonunda üçte iki çoğunlukla
kabul edilmiştir. Teklifin kapsadığı maddelerin oylanması, artık bir Anayasa
sorunu değil, bir içtüzük sorunudur. Bu nedenle de maddelerin oylanmasında üçte
iki çoğunluğun aranmasına yer yoktur.
B-
öte yandan, teklifin tümü üzerindeki ilk görüşmelerden sonra maddelere
geçilmesi ve ikinci müzakere sonun da teklifin kabulü, üçte iki çoğunlukla
sağlanmıştır.
Kanun
teklifi maddeleri ile birlikte bir bütün teşkil ettiğine ve bu bütün de üçte
iki çoğunlukla kabul olunduğuna göre maddelerin oylanış biçiminin aranmasında
sonuç bakımından artık bir yarar da-yoktur.
Kaldı
ki, maddelerin oylanması sonunda üçte iki çoğunluğun gerçekleşmediği de
tutanaklardan açıkça anlaşılamamaktadır, maddelerin oylanmasında üçte iki
çoğunluğun arandığının açıkça belli edilmemesi bir eksiklik sayılsa dahi, sonuç
üzerinde hiçbir etki yapmadığı aşikâr olan böyle bir eksikten ötürü, iptal
kararı verilmesinin doğru olmayacağı kanısındayım.
Bu
nedenle iptale ilişkin karara katılmıyorum.
|
|
|
|
BaşkanVekili
Lûtfî Ömerbaş
|
1-
Anayasa Mahkemesinin görevi kanunların ve yasama meclisleri içtüzüklerinin
Anayasa'ya uygunluğunu denetlemektir.
Anayasa'nın
değiştirilmesi teklifi ve bu teklifin meclislerce kabulü Anayasa'da gösterilen
usul ve şartlara tabidir. Buna göre yapılıp Anayasa metnine giren bir hüküm
iptali hakkındaki dâvaların, görülmesi Anayasa Mahkemesinin görevi dışında
olduğu kanısındayım.
2-
Kaldıki çoğunluğun tespit ve kabul ettiği sebebin iptal için yeterli olmadığına
ve bu hususta sayın Lûtfi Ömerbaş'ın yukarıda yazılı düşüncelerine aynen
katılıyorum.
MUHALEFET
AÇIKLAMASI
Çoğunluk
kararında; 1961 Anayasa'sının 9. maddesine "Devlet şeklinin Cumhuriyet
olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif
edilemez." diye konulmuş olan değişmezlik ilkesinin sadece
"Cumhuriyet" sözünü hedef almadığı, bu ilkenin amacının Anayasa'nın
1. ve 2. maddeleriyle belirtilmiş olan niteliklerle ifade edilen Devlet sistemi
olduğu bu bakımdan bu ilkelere aykırı bir değişmeyi öngören Anayasa değişikliği
yapılması veya yeni bir Anayasa kuralı konulması mümkün olamıyacağı ve bu
sebeple de Anayasa'nın 147. maddesi gereğince dâva konusu kanunun Anayasa
Mahkemesince esas yönünden de denetimi yapılması gerektiği, görüşü ileri
sürülmüştür.
Anayasamız
"Devletin şekli" yan başlığını taşıyan 1. maddesinde bu devlet
şeklini "Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir." hükmüyle göstermiştir.
Gerekçe olarak da bu madde ile ".......... Türkiye Cumhuriyetinin her
türlü saltanat, şahsî ve zümre hâkimiyetini reddeden bir devlet olduğunun
açıklandığı" bildirilmiştir.
Anayasa'nın
2. maddesinin yan başlığı "Cumhuriyetin nitelikleri" dir.
Gerekçesinde de "bu madde de Türk Cumhuriyetinin vasıfları
gösterildiği" ifade edilmiştir.
9.
maddenin yan başlığı ise "Devlet şeklinin değişmezliği "dir. Maddede
"Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez
ve değiştirilmesi teklif edilmek suretiyle "değişmezlik" ili kesinin
sadece Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hükme taallûk ettiği açıkça
gösterilmiştir. Zira bir Devletin "şekli" başka onun nitelikleri ve
vasıfları gene başkadır. Bu itibarla değişmezlik ilkesinin nitelikleri
kapsamadığı, kapsayamayacağı yukarıda sözü edilen metinlerden kesin surette
anlaşılmaktadır.
Kaldı
ki Anayasa'nın 9. maddesinin Temsilciler Meclisinde müzakeresi sırasında bu
konu üzerinde geniş surette durulmuştur. Zabıtnameler incelendikte görüleceği
üzere bir üye "kanaatimce" sadece Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu
hakkındaki hükmün değişmezliğinin ifade edilmesi yeterli değildir. Çünkü bugün
dünyanın en sağcısından, en solcusuna kadar bütün diktatörlükleri, rejimlerinin
Cumhuriyet olduğunu ifade ve ilân etmektedirler. Binaenaleyh, sadece rejimin
Cumhuriyet olduğunu ve bunun değişmezliğini iddia ve ifade etmenin sağcı olsun,
solcu olsun, hangisinden olursa olsun bizi diktatörlükten kurtarmaya yeter
olmadığı kanaatindeyim. Onun için ben şahsen, sadece Cumhuriyetin değil,
Cumhuriyetin vasıflarından olan Demokratik ve lâyik olduğu şeklindeki prensibin
de değişmezliği şeklinde bir hükmün konmasının daha uygun olacağı
kanaatindeyim. Bu suretle hakiki demokrasi muhafaza edilmiş olur. Aksi
takdirde, sağcı veya solcu diktatörlüğe gitmek mümkün olabilir. Bu konuda bir
takrir verdik kabulünü rica ederim." demiş, diğer bir üye de ayni
fikirleri tekrar ve teyit etmiştir.
Bunlara
karşı komisyon sözcüsü ise aynen "... yalnız Cumhuriyet şeklinin değil
demokratik bir Cumhuriyet oluşunun da değiştirilemez bir hüküm olarak ifade
edilmesi lâzım gelir diyorlar. Biz de bu görüşe gönülden katılırız. Fakat
Anayasa'ya bunu da koymak milletin hâkimiyet sahasını biraz daha daraltmak
demek olur. Eski Anayasamızda yer alan bir istisnayı, Fransa'da olduğu gibi devam
ettiriyoruz. Ne kadar faydalı olursa olsun, buna yenilerini eklemeyi doğru
bulmuyoruz. Aksi halde (demokratik) den başka (lâyık) lige de (Sosyal) lige de
teşmil edelim mi diye sormak kaçınılmaz, mukadder adımları teşkil edecektir.
Yani
yasaklar halkası artık namütenahi genişleyebilir. Demokrasinin korunmasını
başka yollardan temin etmeliyiz. Yoksa Anayasa'nın bir hükmü daha
değiştirilemez demek suretiyle değil. Cemiyetin içindeki siyasî ve sosyal
kuvvetler, bizzat Anayasa'nın diğer müesseseleri bunu temin edecektir. Misali
55. ve 19. madde icabı, bir parti demokrasi nizamına aykırı faaliyetlerde
bulunursa temelli kapatılır, faaliyetten men'edilir, demokratik nizama aykırı
hareket eden partilerin kapatılmasına, Anayasa Mahkemesince karar verilebilir.
İstisna hükmünü genişleterek (Anayasa değişmezliği) yoluyla ayni neticeye
ulaşmak doğru olamaz. Bunu Yüksek Heyetiniz de takdir eder." diyerek bu
teklife karşı çıkmıştır.
Ayni
üyenin "ilke olarak bu maddenin diğer bir fıkrası şeklinde kabulü uygun
olmaz mı'" şeklindeki sorusuna karşı da komisyon sözcüsü : "... bizim
tercih ettiğimiz tedbir demokrasiye düşman olan partileri men'etmektedir. Fakat
Genel Kurul, bu alanda da Anayasa hükmünü değiştirme yasağı koymak isterse, bu
yolda bir karar verebilir. Ama komisyonumuz bu fikre, bu karara kat'iyen
katılmamaktadır. Komisyonumuzda bu konu enine, boyuna münakaşa ve müzakere
edilmiş ve bu sonuca varılmıştır." sözleriyle düşüncesinde ısrar etmiştir.
Bundan
sonra bazı üyeler tarafından verilen "Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu
hakkındaki Anayasa hükmiyle bu madde hükmü hiç bir suretle değiştirilemez ve
değiştirilmesi teklif dahi edilemez" ve "Devlet şeklinin Cumhuriyet
olduğuna ve Cumhuriyetin niteliklerine ve temel haklar ve ödevlere ait Anayasa
maddeleri değiştirilemez" şeklindeki önergeler oya konulmuş ise de kabul
edilmeyerek reddedilmişlerdir.
Demek
ki, çoğunluk kararındaki 9. maddenin ifade ettiği "değişmezlik"
ilkesinin Cumhuriyetin niteliklerim de kapsadığı yolundaki görüş, Anayasa'nın
müzakeresi, sırasında aynen temenni ve teklif edilmiş, ancak Kurucu Meclis
tarafından milletin hâkimiyet sahasını daha da daraltacağı ve niteliklerin
Anayasa değişmezliği ilkesinin bunları da kapsayacak surette genişletilerek
değil fakat başka tedbirlerle korunması lâzım geleceği gerekçesiyle kabul
edilmemiştir. Böylece 9. maddedeki "değişmezliği" ilkesinin sadece
Devletin "Cumhuriyet şekli" hakkında konulduğu ve Anayasa'nın başka
hiç bir maddesi için bu ilkenin ileri sürülemiyeceği Anayasa'nın sözü ve özü
ile meydanda bulunmaktadır. İtiraz konusu olup, Anayasa'nın 68. maddesini
değiştiren ve 11. geçici maddesinin kaldırılmasına dair bulunan 1188 sayılı
Kanun ise, seçime ilişkindir. Devletin şekli ile ilgili hiç bir yönü
bulunmamaktadır. Dolayısiyle 9. maddedeki değişmezlik ilkesinin kapsamına
girmemektedir. Bu sebeple de sözü geçen kanunun, sadece Anayasa'da gösterilen
usule uygun şekilde kabul edilip edilmediğinin denetlenmesi gerektiği ve
esasının denetlenmesine ise yer olmadığı düşüncesindeyim.
Yukarıda
yazılı karşıoy yazısına katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
15/11/1969
günlü ve 1188 sayılı Kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisindeki birinci
görüşülmesi sırasında yer alan madde oylamalarında üçte iki çoğunluğun
aranmamasının, kanunun şekil yönünden iptalini gerektirdiği yolundaki çoğunluk
görüşüne ve bu görüşe dayanan iptal kararına aşağıdaki sebeplerle katılmıyorum.
l-
Anayasanın 155. maddesinde (Anayasanın değiştirilmesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi üye tamsayısının en az üçte biri tarafından yazıyla teklif edilebilir.
Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki teklifler ivedilikle görüşülemez.
Değiştirme teklifinin kabulü, meclislerin ayrı ayrı üye tamsayılarının üçte iki
çoğunluğunun oyuyla mümkündür. Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin
görüşülmesi ve kabulü 1. fıkradaki kayıtlar dışında, kanunların görüşülmesi ve
kabulü hakkındaki hükümlere tabidir.) denilmektedir.
Bu
maddeye göre Anayasada değişiklik tekliflerinin meclislerde ivedilikle
görüşülmesi mümkün değildir. Ve, bu tekliflerin kabul edilmiş sayılması için de
meclislerin her birinde kendi üye tamsayılarının üçte iki çoğunluğu ile kabul
edilmiş olması lâzımdır. Değişiklik tekliflerinin görüşülmesi ve kabulü bu
kayıtlar dışında kanunların görüşülmesi ve kabulü hakkındaki hükümlere tabidir.
Anayasanın
155. maddesinde Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerden ve
tekliflerin kabulünden söz edilmiştir. Anayasanın 92. maddesinde de kanun
teklif ve tasarılarından söz edilmekte ve bunların nasıl kanunlaşacağı
açıklanmaktadır. Bu maddelerde teklifler ve bütün olarak geçmekte,
maddelerinden, bölümlerinden, ve bunların ayrı ayrı görüşülüp oylanmaları
gereğinden söz edilmemektedir. O halde bu husus, Anayasaya değil, bir içtüzük
konusu demektir. Ve Anayasanın değiştirilmesi hakkındaki tekliflerin
görüşülmesi ve kabulü de, bu yönden başka teklifler gibi içtüzüğün bu konudaki
hükümlerine tabi olması gerekir. İçtüzüğe göre ise, tasan ve tekliflerin
maddelerinin ayrı ayrı görüşülmesi ve oylanması kural olmakla beraber, bir
madde birden çok mesele ve fıkradan mürekkep ise bunların birbirinden ayrılarak
oylanması da mümkün olduğu gibi bir tasan veya teklifi madde madde değil yalnız
tüm olarak oylanmasına da müsaittir ve bu yolda uygulamada vardır. Görülüyorki
bu yönler bir Anayasa meselesi değildir.
1188
sayılı Kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisinde, birinci ve ikinci görüşmeler
sonunda, iki kez üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş olduğu anlaşıldığına göre bu
teklifin ihtiva ettiği maddelere ilişkin oylamalarda içtüzüğün hükümlerine uyulmakla
yetinilmiş ve ayrıca üçte iki çoğunluk aranmamış olmasında Anayasa'nın 155.
maddesine aykırılık görülmemektedir.
2-
Dâva konusu kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisince kabul edilmiş sayılması
için maddelerin oylanmasında da üçte iki çoğunluğun aranması gerektiği ve
halbuki görüşme tutanaklarından bu çoğunluğun gerçekleştiği anlaşılamadığına
göre bu gereğe uyulmadığı kabul edilse bile, bu usulsüzlük esasa tesir edecek
nitelik ve ağırlıkta olmadığı gibi ortada bu durumun esası etkilediği yolunda bir
iddia da yoktur. Şekil kuralları esas üzerindeki etkileri bakımından aynı
olmadıkları gibi, ihmallerinin sonuçlan da farklıdır. Ve bu yön hem kuralın
niteliğine hem de olayına göre özellikler gösterir. Teklifler tüm maddeleriyle
bir bütün teşkil ettiklerine göre, teklifin tümünün iki kez Millet Meclisince
üçte iki çoğunlukla kabul edilmiş olmasının mana ve değeri ve bir şekil hatası
sayılan durumun esasa tesirsizliğini ifade eden niteliği de ortadadır.
Yukarıda
açıklanan sebepler karşısında maddelerin oylanmasında üçte iki çoğunluğun
aranmamış ve tesbit edilmemiş olmasının kanunun iptalini gerektiren bir sebep
sayılması esas bakımından gereksiz ve ağır bir sonuçtur.
Bu
sebeple iptal kararına karşıyım.
Anayasa
değişikliğine ilişkin 1188 sayılı Kanunun kabulünde Anayasanın 155. maddesine
aykırılık bulunmadığına dair olan ortak görüşümüzü, sayın Ecemiş, yukarıda
yazılı karşıoy yazısının birinci kısmında açıkça belirtmiş olduğundan
katılmaktayım.
Sayın
İhsan Ecemiş'in karşıoy yazısının 2. maddesinde açıklanan görüşüne aynen
katılıyorum.
KARŞIOY
YAZISI
Dâva
konusu kanuna ilişkin teklifin Millet Meclisince kabul edilmiş sayılması için
maddelerin oylanmasında da üçte iki çoğunluğun aranması gerekir. Ancak görüşme
tutanaklarından bu çoğunluğun gerçekleşmediği hususu kesin olarak
anlaşılamamaktadır.
Bu
nedenle iptal kararına karşıyım.
Davacı
Partinin bu dâvadaki iptal iddiasının gerekçesi iki yönü kapsamaktadır .
1-
Kanunun şekil yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu,
2-
Esas yönünden Anayasa'ya aykırı olduğu,
Mahkememiz
yukarıki kararında konuyu şekil yönünden incelemeye başlamış ve bu inceleme
sırasında ilk önce davacı tarafından öne sürülmemiş olan bir yon üzerinde
durarak şekil yönünden Anayasa'ya aykırı bir durumu tesbit etmiş, bu sonuca
dayanarak kanunun iptaline karar vermiş ve incelemeyi bu noktada durdurarak
davacı tarafından şekil yönünden öne sürülen öteki nedenlerin incelenmesine
mahal görmemiştir.
Gerçekten
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı
Kanunun 28. maddesine göre Anayasa Mahkemesi iptal dâvalarında istem ile bağlı
ise de davacının gerekçesiyle bağlı değildir. Konuyu, kendisi tarafından
saptanan başka gerekçelerle de çözümleyebilir.
Öteyandan,
yukarıki iptal kararma esas tutulmuş olan nedenin, sözü geçen kanunun Anayasaya
aykırı olduğunu yeterince ortaya koyduğunda ve bu yüzden iptal karan için
geçerli bir sebep teşkil ettiğinde de kuşku yoktur.
Ancak
bu durumların, davacı tarafından öne sürülmüş bulunan ve yine şekil yönünü
öngören diğer iddiaların incelenmesine engel olamıyacakları da meydandadır.
Aksine, şekil yönünden öne sürülen iddiaların tümünün incelenmesinin, konunun
geniş bir kapsam içinde gereği gibi aydınlanmasını ve bu suretle Anayasa
denetimi açısından daha da faydalı bir sonuca ulaşmasını sağlıyacağı
düşünülmektedir.
Bu
nedenlerle, kararın açıklanan bu görüşe aykırı olan bölümüne karşıyım.