ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1968/44
Karar Sayısı:1969/68
Karar günü:27/11/1969
Resmi Gazete tarih/sayı:22.7.1970/13556
İptal
dâvasını açan : Yüksek Hâkimler Kurulu Başkanlığı.
İptal
dâvasının konusu : 24/6/1968 günlü, 12932 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan
"Kadro dolayısiyle açıkta kalanların açıkta geçirdikleri sürelerin kıdem
ve emekliliklerine sayılmasına dair" 13/6/1968 günlü, 1046 sayılı Kanunun,
Yüksek Hâkimler Kurulunun varlık ve görevlerini ilgilendiren alana girdiği;
Anayasa'nın başlangıcındaki "eşit hak" hükmüne, 2., 12. ve 58.
maddelerine; 134. maddesinin birinci, 139. maddesinin ikinci ve 144. maddesinin
birinci fıkralarına aykırı bulunduğu ileri sürülmüş ve 21/9/1969 gününde
Anayasa Mahkemesi kalemine havale edilen böylece süresi içinde verilmiş bulunan
dâva dilekçesi ile Anayasa'nın 149. ve 150. maddelerine dayanılarak, tümünün
hâkimler bakımından iptali istenilmiştir.
I.
METİNLER :
l-
1046 sayılı Kanun :
İptali
istenilen 13/6/1968 günlü, 1046 sayılı Kanun şöyledir :
(Madde
l- Kadrosu kaldırılmak suretiyle açıkta kalan memurlar ile yasama organı
üyeliğine seçilenlerden tekrar seçilmiyenler veya Seçim Kanunu icabı, istifa
edip yasama organı üyeliğine seçilemiyenler veya yasama görevi sona erenler ile
dışarıdan atanmış Bakanlardan görevi sona erenler, iktisap ettikleri memuriyet
kadrolarındaki açıklara a-tanırlar'.
Bunların
- Seçim Kanunu icabı istifa edenlerden seçilemiyenler hariç - açık aylıkları
tam olarak ödenir.
Açık
aylığı almak suretiyle geçen sürelerin tamamı ile yasama görevlerinde ve
Bakanlıkta geçen süreler terfi ve emekliliklerinde sayılır. Yasama görevlerinde
ve Bakanlıkta geçen süreler, terfilerde - akademik unvanların kazanılması için
gerekli şartlar hariç- diğer şartlar dikkate alınmaksızın iki yıl esasına göre
nazara alınır.
Açık
aylıklarının tamamı üzerinden kurumlarınca emeklilik keseneği kesilerek
karşılığı ile birlikte T. C. Emekli Sandığına gönderilir.
3659
ve 4620 sayılı Kanunlara tabi kurum ve teşekküllerde çalışırken yasama organı
üyeliğine seçilenler ve Bakanlığa atananlarla bunlardan yasama ve Bakanlık
görevi sona erenler de aynı esaslar dairesinde bu kanun hükümlerinden
faydalanırlar.
Yasama
organı üyeliğine seçilmeden veya Bakanlığa atanmadan önceki bir tarihte
emeklilik hakkı tanınan herhangi bir görevde bulunan kimseler, yasama veya
Bakanlık görevleri sona erdiği takdirde, bu maddenin -açık aylığına hak kazanma
konusundaki hükümleri hariç- diğer hükümlerinden faydalanırlar.
Madde
2- 5434 sayılı Kanunun 15. maddesine 5951 sayılı Kanunla eklenen ve 6244 sayılı
Kanunla değiştirilen (i) fıkrasının bu kanuna aykırı hükmü kaldırılmıştır.
Geçici
madde- 1/1/1950 tarihînden sonra, birinci madde kapsamına girenlerden (Seçim
Kanunu icabı istifa edenlerden seçilemiyenler hariç) halen;
a)
Yasama organı üyesi veya Bakan olanlar; ve
b)
Emeklilik hakkı tanınan görevlerde
bulunanlar,
açıkta kaldıkları sürelere ait kesenek farklarını % 5 faizi ile birlikte ve bir
yıl içinde T. C. Emekli Sandığına ödedikleri takdirde karşılık farkları
Sandıkça kurumlarından alınmak suretiyle, geçen süreler emeklilik ve
terfilerinde tam olarak sayılır.
Bu
madde, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte açıkta olanlardan, sonradan yasama
organı üyeliğine seçilecekler ile Bakanlığa atanacaklar ve emeklilik hakkı
tanınan görevlere tayin edilecekler hakkında da uygulanır. Bunlar hakkında bir
yıllık süre, göreve tayin edildikleri veya seçildikleri tarihten başlar.
Yasama
görevlerinde geçen süreler terfilerde iki yıl esasına göre nazara alınır.
Madde
3- Bu kanun yayımını takibeden aybaşından itibaren yürürlüğe girer.
Madde
4- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.)
2-
Davacının dayandığı Anayasa hükümleri :
Dâvacının
dayandığı Anayasa hükümleri aşağıda gösterilmiştir;
(Başlangıç
- ................................................................................................
............................................
Bütün
fertlerini, kaderde, kıvançta ve-tasada ortak, bölünmez bir bütün
haline, millî şuur ve ülküler etrafında toplıyan ve milletimizi, dünya
milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak millî birlik
ruhu içinde daima yüceltmeyi amaç bilen Türk Milliyetçiliğinden hız ve ilham
alarak ve;
.....................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................)
Madde
2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, millî demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.)
(Madde
12- Herkes dil, ırk,cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.)
(Madde
58- Her Türk kamu hizmetlerine girmek hakkına sahiptir.
Hizmete
alınmada, ödevin gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayırım gözetilemez.)
(Madde
134/1- Hâkimlerin nitelikleri, atanmaları, hakları ve ödevleri, aylık ve
ödenekleri meslekte ilerlemeleri, görevlerinin veya görev yerlerinin geçici
veya sürekli olarak değiştirilmesi, haklarında disiplin kovuşturması açılması
ve disiplin cezası verilmesi,görevleriyle ilgili suçlarından dolayı soruşturma
yapılmasına ve yargılanmalarına karar verilmesi, meslekten çıkarılmayı
gerektiren suçluluk veya yetersizlik halleri ve diğer özlük işleri,
mahkemelerin bağımsızlığı esasına göre, kanunla düzenlenir.)
(Madde
139/2- Yargıtay üyeleri Yüksek Hâkimler Kurulunca, Yargıtay Birinci Başkaniyle
ikinci Başkanları ve Cumhuriyet Başsavcısı Yargıtay Büyük Genel Kurulunca, üye
tam sayılarının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir.)
(Madde
144/1- Hâkimlerin bütün özlük işleri hakkında karar verme yetkisi Yüksek
Hakimler Kurulunundur.)
3-
Davacının gerekçesi özeti : Davacının gerekçesi özeti şöyledir:
A)
Dâva hakkı yönünden :
Anayasa'nın
144. maddesinde "Hâkimlerin bütün özlük işleri hakkında karar verme
yetkisi Yüksek Hâkimler Kurulunundur." denilmektedir. Buna mütenazır
hükümler 45 sayılı Kanunun 2., 29. ve 33. maddelerinde de yer almıştır. İptali
istenen 1046 sayılı Yasa, hâkimleri de içine alan memurların özlük işlerinden
atanmaları ve başka hususları düzenlemektedir. Demek ki Yüksek Hâkimler
Kurulunun varlık ve görevlerini ilgilendiren alanın içindedir.
Anayasa'nın
144. maddesi ve 45 sayılı Kanunun 2. maddesinin 3 sayılı bendi bu durumlarda
Yüksek Hâkimler Kuruluna iptal dâvası açma hakkı tanıdığından kurul 1046 sayılı
Kanunun hâkimler bakımından iptali için dâva açmaya yetkilidir.
B)
Dâvanın esası yönün4en :
a)
1046 sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci fıkrasında, açıkta kalan memurlar ile
yasama organı üyeliğine seçilenlerden yeniden seçilemiyenlerin. Seçim Kanunu
gereği çekilip de yasama organı üyeliğine seçilmiyenlerin, yasama görevi sona
erenlerin ve dışardan atanmış bakanlardan görevi bitenlerin iktisap ettikleri
memuriyet kadrolarındaki açıklara atanmalarından söz edilmektedir.
Oysa,
2556 ve 45 sayılı yasalara göre hâkimliğe alınma, memurlarınkinden bambaşka
koşullara ve yollara bağlıdır.
Bu
hükümler uyarınca mesleğe kabullerine karar verilmiş olup da yıllarca"
sıra ve kadro bekliyenler karşısında 1046 sayılı Kanunun bir takım kimselere,
sırf yasama organı üyesi veya açıktan bakan olmuş bulunmaları dolayısiyle,
öncelik tanımakta ve başkalarının sıraları ihlâl edilerek buların hemen
atanmalarını gerekli kılmaktadır. Böylece hâkimlerin 2556 sayılı Yasa'nın 58.
maddesi uyarınca liyakat ve kıdem esaslarına dayanan kazanılmış haklan yasama
organı üyeleri ve açıktan gelen bakanlar yararına bertaraf edilmiştir. Bu durum
Anayasa'nın başlangıcındaki eşitlik ilkesine ve 2. ve 12. maddelerine
aykırıdır.
b)
Anayasa'nın 58/2. maddesine göre hizmete alınmada ödevin gerektirdiği
nitelikten başka hiçbir ayırım gözetilemez. Demek ki yasalar ancak bu
nitelikleri belirleyebilir. Oysa yasama organı üyeliği veya bakanlık yapma,
hâkimlik hizmetinin gerektirdiği bir nitelik değildir. Bir kimsenin bu vasıf
dolayısiyle ödeve alınması, hâkimliğin gerektirdiği nitelikler dışında bir
ayırım gözetilmesi demektir. Hüküm, Anayasa'nın 58/2. maddesine aykırıdır.
c)
Yargıtay üyeleri Yüksek Hâkimler Kurulunca seçilir. (Anayasa : Madde 139/2).
Yasama organı üyeliğinden dönenlerin Yargıtaya geçmeleri ise atama yoliyle
olacaktır. 1046 sayılı Kanun Anayasa'daki seçim ilkesini ortadan kaldırdığı
gibi Yüksek Hâkimler Kurulunun niteliği haiz kimseler arasında objektif tercih
yapma ve hâkimlerin özlük işlerinde karar verme yetkisini bertaraf
eylemektedir. Hüküm Anayasa'nın 139/2. ve 144/1. maddelerine aykırıdır.
ç)
Memurlarda ve hâkimlerde, bunların kusurları olmaksızın ve iradeleri dışında,
görev veya kadro kal diril m asiyle açıkta kalma durumu ortaya çıkar.
Yasama
organı üyeliğine veya bakanlığa geçenler ise, kendi istekleriyle mesleklerinden
çekilirler. Bunların yeniden seçilememeleri veya bakanlıktan ayrılmalariyle
oluşan durum, memur ve hâkimlerin açıkta kalmalarına benzemez. Arada büyük
farklar vardır. Oysa 1046 sayılı Yasa açıkta kalma yönünden bunları memurlar ve
hâkimlerle bir tutmaktadır,
d)
2556 sayılı Yasa'nın 21. maddesinde hâkimler için terfide en az iki yıllık bir
süre kabul edilmekle birlikte aynı yasanın değişik 39. maddesine göre ahlâki
gidiş, mesleki bilgi ve anlayış, gayret ve çalışkanlık, gelen ve bitirilen
işler arasındaki oran, Yargıtay'ın verdiği notlar v.b. terfie dayanak
olmaktadır. 1046 sayılı Yasa ise meslek dışında geçen sürelerin yeniden mesleğe
girişte ve sonraki terfilerde iki yıl esası üzerinden ve kendiliğinden hesaba
katılmasını öngörmüştür.
e)
1046 sayılı Yasa geçici maddesiyle yasama organı üyelerine ve bakanlara
emeklilik bakımından da ayrı ve özel olanaklar tanımaktadır.
f)
Özetlenecek olursa : 1046 sayılı Kanuna konulan özel hükümler Anayasa'nın
Başlangıcındaki eşitlik ilkesine ve 2., 12., 58., 134., 139. ve 144.
maddelerine aykırıdır. Kanunun hâkimler yönünden iptali gerekir.
II.
İLK İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü'nün 15. maddesi uyarınca 26/11/1968 gününde yapılan ilk
inceleme toplantısında : Dâva dilekçesinde 1046 sayılı Kanunun tümünün hâkimler
yönünden Anayasa'ya aykırı bulunduğu ileri sürülerek iptali istendiği halde
davacının yalnız 1.maddenin ilk fıkrasındaki yasama veya bakanlık görevi sona
erenlerin durumlarına ilişkin hüküm üzerinde gerekçe göstermekle yetindiği
görüldüğünden iptali istenen kanunun öteki hükümlerine ilişkin olarak ve
Anayasa'nın 149. maddesi de gözönünde bulundurularak gerekçe bildirilmesi için
davacıya bir ay mehil verilmesi ve 44 sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca
tebligat yapılması oybirliği ile kararlaştırılmıştır.
Davacının
26/11/1968 günlü karar gereğini süresi içinde yerine getirdiği ve dosyanın
eksiği kalmadığı 30/1/1969 gününde yapılan ve Lûtfi Ömerbaş, İhsan Keçecioğlu,
Salim Başol, A. Şeref Hocaoğlu, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl
Uluocak, Sait Koçak, Avni Givda, Muhittin Taylan, Recai Seçkin, Ahmet Akar,
Halit Zarbun, Ziya Önel ve Muhittin Gürün'ün katıldıkları, ilk inceleme
toplantısında anlaşılmış ve bu sırada davacının dâvayı açmaya yetkisi bulunup
bulunmadığı sorununun çözümlenmesi de gerekmiştir. Ancak yetki sorununun esas
incelenirken ele alınmasında hukuki bir sakınca bulunmadığından esasın
incelenmesine ve yetki sorununun esas incelenirken ele alınmasına, yetki
sorununun ilk incelemede çözümlenmesi gerektiğini ileri süren Hakkı Ketenoğlu,
Avni Givda ve Recai Seçkin'in karşı oyları ile ve oyçokluğu ile karar
verilmiştir.
III.
ESASIN İNCELENMESİ:
Dâvanın
esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi ve ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülen kanun, davacının dâvasına dayanak yaptığı Anayasa hükümleri, bunlarla
ilgili gerekçeler ve yasama meclisleri görüşme tutanakları ve konu ile ilişkisi
bulunan öteki metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Görüşmelerin
başında, esasın incelenmesine girişilmeden önce, 30/1/1969 günlü karar
uyarınca, yetki sorununun ele alınması gerekmiştir.
Anayasa'nın
149. maddesine göre Yüksek Hâkimler Kurulunun ancak kendi varlık ve görevlerini
ilgilendiren alanlarda Anayasa'ya aykırılık ileri sürerek iptal dâvası açmağa
hakkı vardır. Kurulun 1046 sayılı Kanunun iptali istemiyle dâva açmaya yetkili
olup olmadığının saptanabilmesi için genellikle açıkta kalan memurların, yasama
meclislerine seçilenlerden yeniden seçilmeyenlerin, Seçim Kanunu gereği
görevlerinden çekilip de seçilemiyenlerin, yasama ve (dışardan atanmışlarda)
bakanlık görevleri sona erenlerin iktisap ettikleri memuriyet kadrolarındaki
açıklara atanmalarını; bunlara verilecek açık aylıklarını, açık aylığı alarak
geçirilen veya yasama ve bakanlık görevlerinde geçen sürelerin terfi ve
emeklilikte sayılması esaslarını düzenleyen bu kanunun Yüksek Hâkimler
Kurulunun varlık ve görevlerini ilgilendiren alana girip girmediğinin
araştırılması ve her şeyden önce de 1046 sayılı Kanunun hâkimler kapsayıp
kapsamadığının anlaşılması gerekir.
l-
1046 sayılı Kanunun 1. maddesi:
a)
1046 sayılı Kanun 1. maddesinin birinci fıkrasında; açıkta kalan
"memur" lardan; bunların, yasama meclisleri üyeliği veya dışarıdan
atanmış bakanlık görevleri sona erenlerin, Seçim Kanunu gereği istifa edip de
seçilemiyenlerin "iktisap ettikleri memuriyet kadrolarındaki
açıklara" atanmalarından söz edilmektedir. Şu duruma göre önce
"memur" ve "memuriyet" kavramlarının, hâkimleri kapsayıp
kapsamadığı yönünden, incelemesi zorunludur.
Genel,
salt ve yuvarlak bir tanımlama ile "memur" kavramını "kamu
hizmetleri görevlileri" gibi bir deyimle karşılamak ilk bakışta mümkün ve
akla yatkın görülebilir. "Hâkim deyiminin böyle bir kavramın içinde yeri
olabileceğinde de kuşku yoktur. Bu genişlikte bir yorum, tabiatiyle subayları
da "memur" kavramının kapsamı içinde görmek zorundadır. Şu durum ise
1046 sayılı Kanundan subayların da yararlanması ve böylece sözgelimi binbaşı
rütbesinde iken ordudan çekilip yasama meclislerine üye olmuş bir kimsenin bir
süre sonra yeniden seçilememek dolayısiyle ve general olarak Silâhlı Kuvvetlere
dönmesi gibi askerlik gerekleriyle bağdaşamıyacak ve kanun koyucunun güttüğü
erekten düpedüz uzaklaşan bir uygulamaya yol açar, Ancak yukarıdan beri kaba
çizgileriyle belirtilen görüşün, aşağıda açıklanacağı gibi, Anayasal gerçeklere
göz yumulmadıkça savunulması olanaksız kalacaktır.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sı memurlara Cumhuriyetin Temel Kuruluşu başlıklı üçüncü
Kısmın yürütme başlığını taşıyan ikinci bölümünün idare başlıklı kesiminde yer
vermiştir. (Madde 117-119). Buna karşılık hâkimler, kendilerine özgü özel
hükümlerle birlikte, aynı kısmın Yargı başlıklı üçüncü bölümünde yer
almaktadırlar (Madde 132 -134). Bu hükümlerin incelenmesinden anlaşılacağı
üzere memurlarla hâkimler arasındaki anayasal ayrım açık ve seçiktir. Onun için
"memur" deyiminden durumları Anayasa'nın 117 - 119. maddelerindeki
ilkeler uyarınca düzenlenmiş "genel idare esaslarına göre yürütülen kamu
hizmetlerinin görevlileri" "hâkim" deyiminden ise durumları
Anayasa'nın 132 - 134. maddelerindeki ilkeler uyarınca düzenlenmiş "yargı
görevlileri" anlaşılmak gerekir.
Şu
durum karşısında yasalardaki memurlara ilişkin hükümlerde hâkimler için açık
bir gönderme bulunmadıkça o hükümlerin hâkimlere uygulanması düşünülemez. Bir
takım kanunlarda "memur" deyimine "hâkim" lerin girdiğinin
veya girmediğinin açıklanmasının gerekli görülmesi de memur kavramının
hâkimleri kapsamaktaki yetersizliğini ve yanlış uygulamalardan kaçınma
kaygısını gösterir. Sözgelimi 30/6/1939 günlü, 3656 sayılı Kanunun değişik 1.
maddesinde "aylıklı Devlet memurlarının (Hâkimler, öğretmenler dahil :
subaylar, askerî memurlar hariç) derecelerinin ve her dereceye ilişkin aylık
asılları ve tutarlarının aşağıda gösterildiğine", 14/7/1965 günlü, 657
sayılı Devlet Memurları Kanununun 1. maddesinde "Bu kanunun, Devlet kamu
hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerde çalışan genel veya katma
bütçelerden veya bunlara bağlı döner sermayeli kuruluşlardan veyahut kefalet
sandıklarından aylık alanlara uygulanacağına; hâkim ve savcı sınıfından
olanlarla subay ve astsubayların bu kanun hükümlerine tabi olmadıklarına";
10/2/1954 günlü, 6245 sayılı Harcırah Kanununun 3. maddesinin b bendinde
"bu kanunda geçen memur deyiminden barem kanunları hükümlerine tabi olan
aylıklı ve ücretli kimselerin anlaşılacağına" dair hükümler vardır. Ancak
kimi konularda kanunların hâkimlerle memurları aynı hükümlere bağlı tutmasının
memur kavramını değiştiremiyeceği ve hâkimlerin memur sayılmalarına yol
açamayacağı da ortadadır.
Bütün
bunlar bir yana, memur tanımlamasına şu bakımdan da hâkimleri sokmanın olanağı
yoktur : Memurlar yönünden önemli bir unsurun da bunların, idarî hiyerarşi
içinde yer almaları olmasına karşılık hâkimler için böyle bir durumdan söz
edilemez.
Yukarıdan
beri açıklananlar karşısında kanunun teklif halinde iken dayandığı gerekçenin
ve yasama meclislerindeki görüşmelerde komisyon sözcüsünce söylenenlerin sonucu
değiştiremiyeceği ortada olmakla birlikte bunlara gene de birgöz atıldıkta
görülecek olan şudur : Gerekçede kanun teklifinin hâkimleri de kapsadığını
anlatacak herhangi bir işaret yoktur. Geçici Komisyon sözcüsü de Cumhuriyet
Senatosunda açıklama yaparken, teklif metni ve teklifle güdülen erek ile
hâkimler arasında ilişki kurulmasına yol açabilecek bir söz söylememiştir.
Açıklamada 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun açık aylıkları ve yasama meclislerinden
ayrılanların memuriyete dönmeleri için öngördüğü düzenin şimdiden uygulama
alanına konulabilmesi için bu hükümlerin getirildiği belirtilmiş; yasama
meclislerine hâkimlikten geçenlerin mesleklerine dönüşlerinde elde ettikleri
farklı durum anlatılarak ayırımın giderilmesi istendiği belli edilmiştir.
Özetlemek
gerekirse : Hâkimler 1046 sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci fıkrası kapsamı
dışında kalmaktadırlar. Böyle olunca da bu hükmün, Anayasa'nın 144. maddesi
uyarınca hâkimlerin bütün özlük işleri hakkında karar verme yetkisine sahip tek
merci olan Yüksek Hâkimler Kurulunun varlık ve görevlerini ilgilendiren alana
girdiğinden söz edilemez.
b)
Aynı maddenin ikinci fıkrası, birinci fıkrada sayılanların açık aylıklarının
tam olarak verileceğine dairdir.
Bir
mahkemenin veya kadronun kaldırılması nedeniyle de olsa hâkimlerin
aylıklarından yoksun kılınamıyacağını Anayasa hükme bağlamıştır. (Madde 133/1).
4/7/1934
günlü, 2556 sayılı Hâkimler Kanunun 79. maddesinin birinci fıkrasına göre ancak
üçüncü sınıf hâkimliğin 7. derecesine geçmiş olanlar hâkimlik teminatını
kazanmakta ve A bendine göre de yalnız bunlar bir mahkemenin kaldırılması veya
kadronun daraltılması nedenlerine dayansa bile aylıklarından yoksun
edilememekte idiler. Aynı kanunun 5457 sayılı Kanunla değişik 80. maddesinin
dördüncü fıkrasında ise, mahkemenin kaldırılması veya kadronun daraltılması
yüzünden görevsiz kalan ve yedinci dereceye geçmemiş olan hâkimler ve
yardımcıları hakkında Memurin Kanununa göre işlem yapılacağı hükmü vardı.
13/4/1967 günlü, 12572 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan î 963/31-1966/40
sayılı ve 3, 4/11/1966 günlü kararla Anayasa Mahkemesi A bendi bakımından 79.
maddenin birinci fıkrasını ve 80. maddenin dördüncü fıkrasını iptal etmiş;
böylece tüm hâkimlere ve yardımcılarına aylıktan yoksun kılmamama teminatı
tanınmıştır.
Şu
duruma göre 1046 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce de hâkimler için bir
açık aylığı sorunu bulunmamış olduğundan inceleme konusu ikinci fıkranın
hâkimlerle bir ilişkisi yoktur.
c)
Aynı maddenin üçüncü fıkrası açık aylığı alınarak geçirilen süreler ile yasama
görevlerinde ve bakanlıkta geçen sürelerin, terfide ve emeklilikte
sayılacağına, yasama görevlerinde ve bakanlıkta geçen sürelerin, terfide, iki
yıl esasına göre nazara alınacağına dairdir.
Bu
fıkra, birinci fıkra hükümlerine göre memuriyet kadrolarındaki açıklara
atanacakların, memuriyet dışında geçirdikleri sürelerin ne yönlerden, ne
biçimde ele alınacağına ilişkin bulunduğu için hâkimleri kapsadığı düşünülemez.
Kaldı ki bu fıkra ile öngörülen olanaklardan yasama meclislerinde geçirilen
sürelerin terfide nazara alınmasına ilişkin hükmün benzeri 2556 sayılı Hâkimler
Kanunun 6798 sayılı Kanunla değişik 71. maddesinin ikinci fıkrasında da vardır.
ç)
Aynı maddenin dördüncü fıkrası, açık aylıklarından kesilecek emeklilik
kesenekleri hakkındadır. Kendinden önceki fıkralarla ilişkisi bulunan bu fıkra
hükmü, şu durumu dolayısiyle, hâkimleri kapsamamaktadır.
d)
Aynı maddenin beşinci, fıkrası 3659 ve 4620 sayılı Kanunlara tabi kurum ve
teşekküllerde çalışırken yasama meclisleri üyeliğine seçilen veya bakanlığa
atananlarla bu görevleri sona erenlere ilişkindir. 3659 bankalar ve Devlet
müesseseleri memurları aylıklarının tevhit ve teaddülünü düzenleyen kanunun
sayısıdır. 4620 sayılı Kanun ise Devlet Demiryolları ve Limanları İşletme Umum
Müdürlüğü memur ve müstahdemlerinin ücretlerine dair olan 2847 sayılı Kanunun
bazı maddelerini değiştiren 3173 sayılı Kanunun ekidir. Şu duruma göre beşinci
fıkranın hâkimleri kapsayamayacağı ortadadır.
e)
Aynı maddenin altıncı fıkrası, yasama organı üyeliğine seçilmeden veya
bakanlığa atanmadan önceki bir tarihte emeklilik hakkı tanınan herhangi bir
görevde bulunan kimselere yasama veya bakanlık görevleri sona erdiği takdirde
1. maddenin açık aylığına hak kazanma konusundaki hükümleri dışında kalan öteki
hükümlerinden yararlanmaları olanağını tanımaktadır. Yukarıdanberi belirtildiği
üzere 1. maddenin altıncı fıkra dışındaki hükümleri hâkimleri kapsamadığı için
o hükümlere gönderme yapan bu fıkranın da hâkimleri kapsadığından söz edilemez.
2-
1046 sayılı Kanunun 2. maddesi :
1046
sayılı Kanunun 2. maddesi, 5434 sayılı Kanunun 15. maddesine 5951 sayılı
Kanunla eklenmiş ve 6244 sayılı Kanunla değiştirilmiş (i) fıkrasının bu kanuna
aykırı hükmünü kaldırmaktadır.
Söz
konusu (i) fıkrası 5434 sayılı Kanunun 12. maddesinin II işaretli fıkrasının
(1) bendinde yazılı olanların yani emeklilik hakkı tanınan görevlerde
bulunduktan sonra milletvekilliğine seçilenlerden seçimlerden başlayarak altı
ay içinde yazı ile Emekli Sandığına baş vurmak suretiyle Sandıktan yararlanacak
olanların emekli keseneklerine ilişkindir ve bunların, emekliliğe esas olan son
aylık veya ücretin alındığı tarihten başlıyarak her üç yılın bitiminde bir üst
derece aylık veya ücret tutan üzerinde kesileceğini; ancak bu işlemin
kendilerine terfi bakımından iki üst dereceden yukarısı için bir hak
vermeyeceğini hükme bağlamıştır. Oysa 1046 sayılı Kanunun 1. maddesi (Üçüncü
fıkra) terfilerde sürelerin iki yıl esası üzerinden hesaplanmasını öngörmekte
ve işlemi iki üst derece gibi bir kayıtla da sınırlamamaktadır. Demek ki, o
madde (i) fıkrasının bu ilke ile çatışan hükmünü kaldırmıştır. 2556 sayılı
Kanunun değişikli. maddesinin ikinci fıkrası, esasen yasama meclislerine üye
olan hâkimlerin durumlarını özel bir hükümle düzenlemekte bulunduğundan 5434
sayılı Kanunun değişik 15. maddesinin (i) fıkrasının ne eski haliyle ne de 1046
sayılı Kanunla oluşan değişik durumuyla hâkimlere herhangi bir etkisi
bulunmadığının kabulü gerekir.
3-
1046 sayılı Kanunun geçici maddesi :
1046
sayılı Kanunun geçici maddesi, 1/1/1950 gününden sonra 1. madde kapsamına
girenlerden halen yasama organı üyesi veya bakan olanlarla emeklilik hakkı
tanınan görevlerde bulunanların veya kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra
bu hizmetlere geçeceklerin açıkta kaldıkları sürelerin ne koşular altında
emeklilikte ve terfilerde sayılacağını belirtmektedir.
Geçici
madde hükmü, kanunun 1. maddesi kapsamına girenlerle ilişkin bulunduğuna ve 1.
maddenin de hâkimleri kapsamadığı yukarıda saptandığına göre hâkimlerin geçici
madde kapsamına girmeleri de olanak dışındadır.
4-
1046 sayılı kanunun 3. ve 4. maddeleri :
1046
sayılı Kanunun 3. maddesi kanunun yürürlük tarihine, 4. maddesi ise kanunun
yürütmekle görevli mercie ilişkindir. Bu maddeler üzerinde söylenecek söz yoktur.
5-
Özetleme:
Yukarıdaki
açıklamalardan anlaşılacağı üzere hâkimler, 1046 sayılı Kanunun kapsamına
girmemektedirler. Şu duruma göre kanunun, Anayasa'nın 144. maddesi uyarınca
hâkimlerin bütün özlük işleri hakkında karar verme yetkisine sahip tek merci olan
Yüksek Hâkimler kurulunun varlık ve görevlerini ilgilendiren alana girmesi
düşünülemez. Davanın yetki yönünden reddi gerekir.
J046
sayılı Kanunun 1. maddesinin, beşinci fıkrası dışında kalan hükümleri yönünden
Muhittin Taylan, Recai Seçkin ve Ziya Önel bu görüşe katılmamışlardır.
IV-
S O N U Ç :
13/6/1968
günlü 1046 sayılı Kanunun hâkimleri kapsamaması dolayısıyle Yüksek Hâkimler
Kurulunun, varlık ve görevleri alanına girmeyen bu kanun aleyhine Anayasa
Mahkemesinde iptal davası açmağa yetkili bulunmadığına ve Anayasa'nın 149.
maddesine uymayan davanın bu nedenle reddine, kanunun, 1. maddesinin beşinci
fıkrasında oybirliği ile, öteki hükümlerde Muhittin Taylan, Recai Seçkin ve
Ziya Önel'in karşı oyları ile ve oyçokluğu ile 27/11/1969 gününde karar
verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
|
|
|
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
Üye
Şahap
Arıç
|
|
|
|
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
|
|
|
Üye
Ziya
Önel
|
Üye
Mustafa
Karaoğlu
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞIOY
YAZISI
Yasanın
yazılışı ve özellikle 1. maddenin son fıkrasındaki salt yazılışı ve yasamada
çalışanların durumunu olabildiğince kazançlı biçimde düzenlenme amacı, Senato
görüşmeleri sırasında ortaya atılan ve hâkimleri örnek olarak anan bir
düşüncenin hiç bir itiraza uğramamış bulunması karşısında bu Yasadaki memur
deyimine hâkimler girmektedir. Başka deyimle bu Yasa yasama üyeliği ya da
bakanlık etmiş bulunan bir hâkimin bu yasadaki koşullar altında hâkimliğe
dönmesini öngörmektedir. Bundan ötürü, Yüksek Hâkimler Kurulu bu Yasayı
yürütmekle görevli olduğundan bu yasanın iptali için dava açmağa yetkilidir.
SONUÇ
:
Bu
nedenlerle çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.
|
|
|
Muhittin
Taylan
|
Recai
Seçkin
|
Ziya
Önel
|