ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı:1968/60
Karar Sayısı:1969/36
Karar günü:17/6/1969
Resmi Gazete tarih/sayı:18.5.197013497
İtiraz
yoluna başvuran : Mersin İkinci Asliye Hukuk Mahkemesi.
İtirazın
konusu : 15/5/1957 günlü ve 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları
Birliği Kanununun 31. maddesinin (c) bendinin Anayasa'ya aykırı bulunduğu
yolundaki dâvâlı iddiasının ciddî olduğu kanısı ile ve Türkiye Cumhuriyeti
Anayasa'sının 153. maddesine dayanılarak Mahkememize başvurulmuştur.
I.
Olay :
Türkiye
Ziraat Odaları Birliğince, 6964 sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendine göre
ödenmesi gerekli yüzde beşlerin 1964-1967 dört yıllık tutarının tahsili
istemiyle Mersin Ticaret Borsası aleyhine açılan ve Mersin İkinci Asliye Hukuk
Mahkemesinin 1968/332 esas sayısını alan dâvada dâvalı, davacının dayandığı
hükmün, Anayasa'ya aykırı bulunduğunu ileri sürmüş ve Mahkeme iddianın ciddî
olduğu kanısına vararak Anayasa Mahkemesine başvurulmasına 13/6/1968 gününde
karar vermiştir.
III.
Yasa metinleri :
l-
İtiraz konusu hüküm :
6964
sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun itiraz konusu 31.
maddesinin e bendi şöyledir :
(Madde
31- Ziraat Odaları Birliğinin gelirleri şunlardır :
..........................................
...........................................
...........................................
...........................................
............................................
e)
Ticaret ve zahire borsalarının bir evvelki yıl umumi gelirleri tutarının % 5 i
..................................................)
2-
Mahkemenin dayandığı Anayasa hükümleri :
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının, mahkemenin gerekçesine dayanak yaptığı hükümleri
aşağıda gösterilmiştir.
(Madde
12/2- Hiç bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.)
(Madde
61- Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle
yükümlüdür.
Vergi,
resim ve harçlar ve benzeri malî yükümler ancak kanunla konulur.)
(Madde
122- Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kanunla meydana getirilir ve
organları kendileri tarafından ve kendi üyeleri arasından seçilir.
İdare,
seçilmiş organları, bîr yargı mercii kararma dayanmaksızın, geçici veya sürekli
olarak görevinden uzaklaştıramaz.
Meslek
kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri demokratik esaslara aykırı
olamaz.)
IV.
İlk inceleme :
Anayasa
Mahkemesinin içtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 24/9/1968 gününde yapılan ilk
incelemede (44 sayılı Kanunun 27. maddesi hükümleri uyarınca mahkemenin
taraflardan birisince ileri sürülen Anayasa'ya aykırılık iddiasının ciddî
olduğu kanısına kendini götüren görüşünü açıklar kararı, tarafların bu konudaki
iddia ve savunmalarının tümünü ve duruşma tutanağının konu ile ilgili bölümünü
göndermediği anlaşıldığından bu eksiklik tamamlanmak üzere dosyanın geri
çevrilmesine) oybirliğiyle karar verilmiştir. (1968/40-1968/33 sayılı karar.)
Mahkemenin
28/10/1968 günlü ve 1968/332 sayılı yazısiyle dosya Anayasa Mahkemesine yemden
gönderilmiş ve bu kez eksiklerin tamamlandığı görülmüş olduğundan 14/11/1968
gününde yapılan ikinci ilk inceleme toplantısında Anayasa'nın 151. ve 22/4/1962
günlü 44 sayılı Kanunun 27. maddelerine uygun olarak Anayasa Mahkemesine gelmiş
bulunduğu anlaşılan işin esasının incelenmesi oybirliğiyle kararlaştırılmıştır.
V.
Esasın incelenmesi :
İtiraz
esasına ilişkin rapor, mahkemenin, 28/10/1968 günlü ve 1968/332 sayılı yazısına
bağlı olarak gelen gerekçeli karan ve ekleri Anayasa'ya aykırılığı ileri
sürülen hüküm, mahkemenin dayandığı Anayasa maddeleri ve bunlarla ilgili
gerekçeler ve Meclis görüşme tutanakları ve konu ile ilişkisi bulunan öteki
metinler okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü ;
l-
Ziraat Odalarının ve Ziraat Odaları Birliğinin niteliği:
15/5/1957
günlü ve 6964 sayılı Kanuna göre Ziraat Odaları "bu kanunda yazılı esaslar
uyarınca meslek hizmetleri görmek; tarımın (Tarla ve bağ, bahçe ziraata,
hayvancılık, ormancılık, ziraat sanatları, ziraî üretim, yetiştirme ve
değerlendirme gibi) her alanda kamu yararına uygun gelişmesine, ürün
niteliğinin iyileşmesine, üreticinin kalkınmasına ve Devlet tarım program ve
politikasının gerçekleşmesine çalışmak, tarımda İş ve meslek ahlâk ve
dayanışmasını, tarımla uğraşanların hak ve çıkarlarını korumaya çalışmak; Öteki
yasa ve tüzüklerle yüklenen işleri yapmak üzere kuruluş tüzel kişiliği olan
meslekî nitelikte kamu kurumları" dır (Madde 1).
Ziraat
Odaları Birliği ise, kamu tüzel kişiliği olan bir kuruluştur (Aynı kanun; madde
23). Odalar arasında çıkacak anlaşmazlıkları çözümlemek, odalar arasında
işbirliği ve uyum sağlamak, Hükümetin tarım politikasının ve programının
gerçekleşmesine çalışmak, ülke dışındaki ziraî yayım ve yeniliklerden
Türkiye'yi ilgilendirenleri derleyip yaymak, millî ve milletlerarası sergi ve
panayırlara katılmak, odaları teftiş etmek ve denetlemek, tarım kongreleri
düzenlemek Birliğin başlıca görevleri arasındadır (Madde 24).
6964
sayılı Kanundan yukarıya aktarılanlar, Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin
niteliğini belirtmeye yeterli olduğundan başkaca açıklamaya yer kalmamaktadır.
2-
Ticaret borsalarının niteliği :
8/3/1950
günlü ve 5590 sayılı Kanuna göre ticaret borsaları "kanunda yazılı esaslar
dairesinde borsaya dahil maddelerin alım satım ve fiyatların tespit ve ilânı
işleriyle meşgul olmak üzere kurulmuş tüzel kişiliği haiz kamu kurumları"
dır (Madde 32). Hangi malların borsada alını satımının zorunlu olduğu ve
bunların en az miktarları borsa meclisinin teklifi üzerine Ticaret Bakanlığınca
saptanır. (Madde 52), Borsaya tabi maddelerden hangilerinin, tescil şartiyle,
borsa yerinin dışında alınıp satılabileceğini borsa meclisleri belli eder.
(Madde 43/i) Borsaların belli başlı gelir kaynaklarından birisi de
"muamele tescil ücretleri" dir (Madde 55/c).
3-
6954 sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinde öngörülen gelirin niteliği:
Türkiye
Ziraat Odaları Birliğine kanunla verilmiş kamu hukuku alanına giren görev ve
hizmetlerin önemi, 6964 sayılı Kanunun yukarıda değinilen maddesine bir
gözatınca hemen kendini gösterir. Ziraat Odalarının ve Ziraat Odaları
Birliğinin kurulmasının Anayasa'nın 52. maddesiyle; halkın gereği gibi
beslenmesini, tarımsal üretimin toplumun yararına uygun olarak arttırılmasını
sağlamak, tarım ürünlerini ve tarımla uğraşanların emeğini değerlendirmek üzere
Devletçe alınması öngörülen tedbirlerden vaktiyle alınan bir tanesi gibi kabulü
yerindedir. Hükümetin tarım politikasının ve programının gerçekleşmesine
çalışacak bir kamu kurumunun gelir kaynaklarının yeterliği üzerinde elbette ki
önemle durulmak gerekir. Hele 6964 sayılı Kanunun 45. ve geçici 1. maddeleriyle
tasfiye edilen eski zirrat odalarının gelir kaynağı yokluğundan hizmet
göremedikleri ortada iken, yasa koyucudan da beklenen yeni kurumu, yeterli ve
sürekli kaynakları ile donatma sorununu titizce ve ileriye yönelen bir görüşle
ele almasıydı. 6964 sayılı Kanunun, Birliğin gelirlerine ilişkin 31. maddesi,
bu beklenen uygun durumdadır.
31.
maddeye göre Birliğin belli başlı üç gelir kaynağı vardır:
a)
Odaların her yıl tahsil edilen gelirlerinin yüzde onu;
b)
Türkiye Cumhuriyeti Zirrat bankasından, 800.000 liradan az olmamak üzere,
yapılacak yıllık yardım;
c)
Ticaret ve zahire borsalarının, bir önceki yıl genel gelirleri tutarının yüzde
beşi:
Yukarıda
(b) ve (c) bentlerinde belirtilen gelirlerin yüzde onunu Birlik kendisi için
alıkoyduktan sonra artanı odalar arasında eşit olarak bölüştürülür. (6964
sayılı Kanun Madde 32). Demek ki ticaret ve zahire borsaları gelirlerinde
alınacak pay, yalnız Birliğin değil dolayısıyla ve çok büyük bir bölümüyle
Ziraat Odalarının da gelir kaynağını oluşturmaktadır.
6964
sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinde öngörülen gelirin niteliği
incelenirken şu yönün hemen belirtilmesi yerinde olur : Bu para vergi, resim
harç veya benzeri malî bir yüküm değildir ve sorunun Anayasa'nın 61. maddesiyle
ilişkisi yoktur, itiraz konusu hükmün zorunlu kıldığı, ülkenin yasalarından
öteden ben yeri olagelmiş "kanunî paylar" kapsamı içinde bulunan bir
ödemedir.
Gerçekten
de yasalarımızın hükümleri arasında "kanunî paylar" düzeninin
örneklerine her zaman rastlanmaktadır. İl özel idarelerinin belediye sınırları
içinde tahsil ettikleri bina vergisinden belediyelere % 25 pay vermeleri (5237
sayılı Belediye Gelirleri Kanunu: Madde 4); Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığına karşılık ödeyen kurumların Sandığın yönetim giderlerine katılmaları
(5434 sayılı Kanun : Madde 28); il özel idarelerinin ve belediyelerin
yıllık gelirleri tahsilatının % 5 i ile İller Bankasının sermaye kaynaklanırın
bir bölümü oluşturmaları (13/6/1945 günlü ve 4759 sayılı îller Bankası
Kanununun 3. maddesinin değişik A fıkrası); muhtaç asker ailelerine yardım
fonuna belediye ve özel idarelerin bir yıl önceki para tahsilatı tutarının en
çok yüzde ikisi oranında katılmaya zorunlu tutulmaları (11/8/1941 günlü ve 4109
sayılı Asker Ailerînden Muhtaç Olanlara Yardım hakkında Kanun : Madde 11); bu
örnekler arasında gösterilebilir.
Bir
ara özellikle mahallî idarelerden alınan kanunî paylar, o kadar çoğalmıştır ki
14/7/1965 günlü ve 655 sayılı Kanunla bunların bir bölümünün kaldırılmasına
gidilmiştir. 8/6/1933 günlü ve 2284 sayılı Halk Bankası ve Halk Sandıklan
Kanununun değişik 2 nci maddesinin B fıkrası, 29/6/1938 günlü ve 3530 sayılı
Beden Terbiyesi Kanununun 19. maddesinin B ve C fıkraları, 21/1/1946 günlü ve
4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri hakkındaki Kanunun
değişik 13. maddesinin B bendi, 9/6/1958 günlü ve 7126 sayılı Sivil Müdafaa
Kanununun değişik 37. maddesinin Ç fıkrası, 5/1/1961 günlü ve 222 sayılı
İlköğretim ve Eğitim Kanununun 76. maddesinin birinci fıkrasının C bendi,
gelirlerden pay ayrılmasına ilişkin olup da 655 sayılı Kanunun yürürlükten
kaldırdığı hükümlerdir.
6964
sayılı Kanunun 31. maddesinin Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen (e) bendinde
de bir kamu kurumunun gelirlerinden bir başka kardeş kuruma pay verilmesi
öngörülmektedir. Borsa gelirlerinin başlıca kaynaklarından birinin
"muamele tescil ücretleri" olduğu; uygulamalarda bir çok tarımsal
ürünlerin ve esası tarımsal olan mamullerin alım satımının tescile tabî
muameleler kapsamı içme girdiği düşünülürse tarımın geliştirilmesinde hizmet
görmek üzere kurulan ve tescile tabi borsa muamelelerinin ve bunlarla birlikte
borsa gelirlerinin artmasına dolayısiyle yol açabilecek olan bir kamu kurumuna
borsa gelirlerinden kanunî pay ayrılmasının, yukarıdaki örnekler de gözönünde
tutulursa, olağan sayılması gerekir.
4-
6964 sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinin Anayasa'nın 122. maddesi
hükümleri karşısındaki durum:
Anayasa'nın
122. maddesinde; kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kanunla
oluşacağı; organlarının kendilerince ve kendi üyeleri arasından seçileceği;
idarenin seçilmiş organları bir yargı mercii kararına dayanmaksızın görevinden
uzaklaştıramıyacağı; meslek kuruluşlarının tüzüklerinin, yönetim ve
işleyişlerinin demokratik esaslara aykırı olamıyacağı hükümleri yer almıştır.
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, itiraz konusu hükmün, borsaları, kendi organlarının
irade ve rızaları dışında malî yüküme soktuğunu; bunların gelirleri üzerindeki
hak ve yetkilerini kısıtladığını; serbest iradelerine müdahale ettiğini; bu
durumun da meslek kuruluşlarının yönetim ve işleyişlerinin demokratik esaslara
aykırı olmayacağı kuralını koyan Anayasa'nın 122. maddesinin son fıkrası ile
çeliştiğini ileri sürmektedir.
Mahkemenin
dayandığı hüküm, özellikle bu çeşit kurumların iç yapı ve işleyişlerinin
demokratik esaslara uygun olması gereğini ifade eder. Hüküm bu kurumların
merkezî idarenin hiçbir müdahalesine tabi olmadıkları ve gelir kaynaklan
üzerinde kanunla tasarruf edilemiyeceği yolunda bir yoruma elverişli nitelikte
değildir. Yerinden yönetim kesimine giren bütün kuruluşlar Anayasa'nın 112.
maddesinde yer alan "idarenin bütünlüğü" ilkesinin sonucu olarak
merkezî idarenin, özerk olup olmadıklarına göre, az veya çok vesayeti
altındadırlar. Devlet teknik gerekler dolayısiyle çeşitli kamu kuruluşları
arasında bölüştürmüş bulunduğu kamu hizmetlerinin uyumlu bir biçimde işlemesini
sağlamak ve bunun için de gerekli tedbirleri almak durumundadır. Kamu hizmetlerini
ve kamu kuruluşlarını uyumlandırmanın bir yolu da kamu gelirlerinin bu
hizmetler ve kuruluşlar arasında dağılışını ayarlamaktır. "Kanunî
paylar" düzeni, etkili bir ayarlama yoludur. Esasen kamu kuruluşlarının
gelirleri kanundan doğduğuna ve bunların hemen hemen tümü kamu hukuku
yetkilerinin kullanılışına dayandığına göre, Devletin gene kanunlarla bu
gelirlerde değişiklikler ve aktarmalar yapabileceğini kabul etmek yerinde olur.
Görülüyor
ki itiraz konusu hükmün, Anayasa'nın 122. maddesine aykırı bir yönü yoktur .
5-
6964 sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinin Anayasa'nın 12. maddesinin son
fıkrası karşısındaki durumu :
İtiraz
yoluna başvuran mahkeme, itiraz konusu hükmün Ziraat Odaları Birliğini
imtiyazlı duruma getirdiğini ve bu halin de Anayasa'nın 12. maddesinin
kişilere, ailelere, zümrelere, sınıflara imtiyaz tanınmasını yasaklayan son
fıkrasına aykırı bulunduğunu ileri sürmektedir.
6964
sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinde öngörülen gelirin niteliği üzerinde
yukarıda yeterince durulmuştur. Bir kamu kurumuna kanunla taranan böyle bir
yetki ve olanağın, imtiyaz olarak nitelendirilmesi düşünülemez : Kaldı ki
Anayasa'nın söz konusu hükmü de kamu kurumlarını erek tutmuş delildir. İtiraz
konusu hükümde bu yönden de Anayasa'ya aykırılık yoktur.
6-
Özetleme:
Özetlenecek
olursa: 6964 sayılı Kanunun 31. maddesinin (e) bendinin Anayasa'nın 61.
maddesiyle ilişkisi ve yine Anayasa'nın 12. ve 122. maddelerine ve öteki
hükümlerine aykırılığı yoktur, itirazın reddi gerekir.
Üyelerden
Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
VI.
SONUÇ:
19/5/1957
günlü ve 6964 sayılı Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği Kanununun 31.
maddesinin (e) bendinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine
üyelerden Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün'ün karşı oylariyle ve oyçokluğu
ile 17/6/1969 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkanvekili
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Sait
Koçak
|
|
|
|
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
Seçkin
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Halit
Zarbun
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞI
OY YAZISI
Yukarıki
kararın l ve 2 No. lu bentlerinde de açıklandığı üzere, Ziraat Odaları Birliği
ile Ticaret Borsaları, birbiriyle ilgisi olmayan maksatlar etrafında kurulmuş,
ayrı hükmî şahsiyeti haiz meslekî kuruluşlardır. Yasa koyucu bunların iştigal
konularının toplum içindeki önemini gözönüne alarak kuruluşlarını yasa ile
düzenlemekte kamu yararı görmüş, ve bunun sonucu olarak belli meslek
mensuplarının bu kuruluşlara katılmalarını zorunlu kılmak, kuruluşun yapacağı
işleri, yani görevlerini, yasa ile belirli bir duruma sokmak ve kamu görevi
niteliğinde bazı hizmetler yüklemek, mecburi mahiyette olmak üzere aidat,
ücret, masraf niteliğinde bir takım gelir sağlamak yetkisi vermek gibi özel
kuruluşlarda bulunmayan kamu yetkileriyle donatmıştır,
Ancak
bütün bu açıklanan özellikler, bunların aslında, belli meslek mensuplarının
ortak ihtiyaçlarım karşılamak maksadı etrafında meydana getirdikleri veya
kanunla üye olmak zorunluğu altında tutuldukları bir meslek kuruluşu oldukları
gerçeğini ortadan kaldırmağa yeterli değildir. Nitekim Anayasa'da, 122.
maddesinde, bunları adlandırırken (kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları) terimini kullanmak suretiyle bu gerçeği belirtmiş bulunmaktadır.
15
Mayıs 1957 günlü ve 6964 sayılı Kanuna göre (Madde : 4) Ziraat Odalarının üyeleri,
devamlı olarak çifçilikle uğraşanlardır, Ziraat Odaları da Ziraat Odaları
Birliğini meydana getirmektedirler.
Ticaret
Borsalarının mensupları ise (5590 sayılı Kanunun, 74. maddesinde bunlara
"üye" deniliyor) Borsaya dahil maddelerin alım ve satımı ile
uğraşanlar, yani (tacir) lerdir (8 Mart 1950 günlü ve 5590 sayılı Kanun, Madde
: 37)
Görülüyor
ki, gerek kanunla belli edilen görevleri, gerekse mensupları bakımından tamamen
ayrı nitelikte olan ve birbiriyle herhangi bir bağlantısı da bulunmayan söz
konusu iki meslek kuruluşundan Ticaret Borsaları istenen kanun hükmü ile Ziraat
Odaları Birliğinin çalışmalarını malî yönden desteklemek ve ona her yıl belli
ölçüde para ödemek zorunluğu altına sokulmuş bulunmaktadır. "
Mahkememizin
yukarıki kararında Ticaret Borsalarının gelirlerinden Ziraat Odaları Birliğine
kanunla pay alınmasının, diğer bir deyimle Ziraat Odaları Birliğinin, Ticaret
Borsalarının gelirine ortak edilmesinin gerekçesi olmak üzere, Ziraat Odaları
Birliğinin çalışmaları sonucunda Ziraat ürünlerinin hem keyfiyet hem de kemiyet
bakımından alışacağı durum neticesinde Borsadan geçen iş hacmi de artmak
suretiyle Ticaret Borsalarının başlıca gelir kaynaklarından birisi olan
(muamele tescil ücretlerinde) artış olacağı ve şu suretle borsaların,
gelirlerinin olağan sayılması gerektiği görüşü öne sürülmekte ve esasen
yürürlükteki kanunlarımızın bazılarında bu gibi "pay" sisteminin
kabul edilmiş bulunduğu da açıklanarak bir kısım kanun tarih ve numaraları
gösterilmek suretiyle bu iddia belgelendirilmektedir.
İlk
önce, verilen örneklerin konumuzla hiç bir yönden benzerliği bulunmadığı
cihetle "örnek" olarak kabulleri mümkün değildir.
Zira
bunlardan:
a-
Bina vergisinden Belediye hissesi , esasen kanunla Belediyeye tanınmış bir
vergi olup ayrı tahsil işlemlerinden kaçınmak için bir elden (özel idarece)
tahsil olunması usulünün kabul edilmiş olması nedeniyle sonuçta iki idare
arasında kendi hisseleri nispetinde paylaştırılmaktadır.
b-
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı, ilgili Kurumların emeklilik işlemlerini
yürütmekte olması sebebiyle bu hizmetin gerektirdiği giderlerin ilgili
kurumlarca karşılanması tabidir.
c-
İller Bankası, il özel idareleriyle belediyelerin yatırım ihtiyaçlarının
gerektirdiği krediyi sağlamak maksadiyle kurulmuş bir Banka olması nedeniyle
sermayesine de bunların katkıda bulunmalarında yadırganacak bir yön yoktur.
d -
Kamu kurumu olan ve vergi kaynaklariyle hizmet gören Belediyelerle özel
idarelerin, muhtaç asker ailelerine yardım etmelerinin aykırı bir yönü olmadığı
gibi Devletin bir bölümü olan bu idareleri, kamu görevi yapmakla beraber aslıda
birer mesleki teşekkül olan ve gelir kaynaklarını, kayıt ücreti aidat ve
benzeri adlarla mensuplarından toplanan paralar ve yaptıkları hizmet
karşılığında aldıkları ücretler teşkil eden, yani, bünyeleri, kuruluş amaçları
ve gelir kaynakları bakımından hiç bir benzer yönleri bulunmayan Ticaret
Borsalariyle bir tutarak yapılan kıyaslama ile sonuca varmanın câiz olmadığı
ortadadır.
Ticaret
Borsalarının, Ziraat Odalarının çalışmaları sonucunda faydalandıkları ve
gelirlerinin bu nedenle arttığı varsayımına gelince:
Bir
sosyal ve ekonomik ortam içinde her kuruluş, dolaylı veya dolaysız olarak öteki
kuruluşların çalışmalarından bir ölçüde faydalanır, bu nedenle (faydalanma)
unsurunu, bir kuruluştan ötekine kanun zoru ile para ödettirmenin gerekçesi
olarak öne sürmek mümkün değildir. Kaldıki Ziraat Odaları Birliğinin amaçları
arasında Ticaret Borsalarının gelirlerini arttırmak görevi bulunmamaktadır.
Kararda açıklanan kanun hükümlerine göre, Ziraat Odalarının ve bunlardan
meydana gelen Birliğin belli başlı görevleri, Ziraat üretiminin (yani kendi
mensuplarının gelirlerinin) geliştirilmesi, hak ve çıkarlarının korunması ve
Devletin Tarım program ve politikasının gerçekleştirilmesine yardımcı olunması
diye özetlenebilir. Şüphesiz bu nitelikteki bir kuruma Devlet yardım edebilir.
Ancak Devletin bu yardımı kendi kaynaklarından yapması gerekli olup üyelerinden
sağladığı veya gördüğü hizmet karşılığı aldığı paralarla kendi mensuplarına
faydalı olmaya çalışan (Kamu Kurumu niteliğindeki) herhangi bir meslekî
teşekküle kanun zoru ile bu işi yaptıramaz.
Şayet
(bir meslekî kuruluşun, bir başka kuruluşun çalışmalarından dolaylı olarak
faydalanmakta olması) durumu, bunlardan birinin ötekine kanun emriyle para
ödemeye mecbur tutulması için haklı bir sebep olarak kabul edilecek olursa
Ziraat Odalarına yardım zorunda kalmayacak bir teşekkül gösterilemez : Zira
bütün hal mensuplarının, zahire, sebze, meyve ticaretiyle uğraşanların, celep,
kasap, tüm ziraat sanayii kollarında, yağ ve tekstil işlerinde çalışanların, bu
işlerin ihracatiyle uğraşanların ve daha akla gelmeyen ziraat ürünleriyle
ilişkisi olan türlü ticaret ve sanayi erbabının meydana getirdikleri dernek ve
benzeri kurumların (meselâ Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Dernekleri gibi)
Ziraat Odalarına yardım mükellefiyeti altına sokulmaları bu gerekçenin tabiî
bir sonucu olarak ortaya çıkar.
Kaldı
ki konuyu sadece Ziraat Odaları açısından ele alan bu sonuç, aslında tek
taraflı ve bu nedenle de eksik olan bir düşünceye dayanmaktadır. Zira sadece bu
kuruluşlar Ziraat Odaları Birliğinin çalışmalarından yararlanır durumda olmayıp
onlarda Ziraat ürünlerini değerlendirmekte olmaları bakımından çiftçiye ve
Ziraat Odalarına yardımcı olmaktadırlar, yani ortada karşılıklı faydalanma söz
konusu olduğundan tek taraflı olarak Ziraat Odalarına veya onların birliğine
yardım mükellefiyetinin gerekçesi yoktur.
Ticaret
borsalarının durumuna gelince :
5590
sayılı Kanunun 55. maddesinde söz konusu edilen gelirler esas itibariyle bu
meslek teşekkülünün mensupları olan (tacir) ler tarafından ödenir. Bunların
dışında, borsaya dahil maddeleri borsada satan üreticilerden de sadece borsanın
yaptığı hizmet karşılığı ücret alınır.
Görülüyor
ki borsa gelirlerinde Ziraat Odaları mensubu olan çiftçilerin doğrudan doğruya
bir katkıları yoktur. Borsa gelirleri içinde bulunan tescil harçlarından
çiftçinin ödediği miktarların, (faydalanılan hizmet karşılığı ücret oldukları
bir an gözönüne alınmayarak borsalara açıktan sağlanan bir gelir niteliğinde
sayılsa bile); borsaların genel geliri içindeki nispetinin de çok cüzî olduğu
anlaşılmaktadır. Halbuki söz konusu 6964 sayılı Kanunla Ticaret Borsaları,
genel gelirlerinin % 5 ini Ziraat Odaları Birliğine, vermek zorunluğu altına
sokulmuştur. Birliğin asıl üyesi olan Ziraat Odalarının bile Birliğe ancak
gelirlerinin % 10 u nispetinde bir pay vermeleriyle yetinildiği (Kanun 6964.
Madde 21) görülmekte ve şu suretle borsaların, Birliğin kendi üyelerinin
ödedikleri hissenin yansına varan bir nispet üzerinden malî yüküm altına
sokulmuş bulundukları gerçeği ortaya çıkmaktadır.
Kaldı
ki (faydalanma) gerekçesi burada da sadece Ticaret Borsaları bakımından öne
sürülemez. Zira Ticaret Borsaları da, aleniyet ve rekabet şartlarını
hazırlayarak arz ve talebi böyle bir piyasada karşı karşıya getirmek, tahlil
raporları hazırlamak ve hakem kararlariyle ihtilâftan çözmek şartiyle alım ve satıma
istikrar ve güven kazandırarak Ziraat ürünlerinin gerçek değerlerini
bulmalarını ve bu sayede Ziraat üretiminin, hem verim, hem vasıf yüksekliği
bakımlarından olumlu yönlere yönelmesini sağlamakta ve bu suretle Ziraat
Odalarının ve Ziraat Odaları Birliğinin amacına yardımcı olmakta ve yükselen
değerlerden bu meslek kuruluşlarının üyelerine fiilî ve maddî faydalar
yaratmaktadırlar.
Görülüyor
ki sağlanan fayda karşılıklıdır, buna göre de bunlardan yalnız bir tarafın
durumu ele alınarak öteki tarafa mükellefiyet yükletilmesinin haklılığı
savunulamaz .
Meslekî
teşekküllerde aslolan, giderlerinin kendi özel gelirleriyle karşılanmasıdır.
Şayet meslekî teşekkül, bir kamu kurumu niteliğinde teşkilâtlandırılmış ise bu
yüzden yükletilen kamu görevine ilişkin hizmetleri için üyelerine Devletçe
belirtilen miktarlarda malî yüküm yükletilmesine izin verilmesi, veya Devlet
gelirlerinden "pay" veya "yardım" adı altında verilecek
paralarla bu hizmetlerin karşılanması yolları aranmalıdır. Yoksa Devletin bu
görevi, konumuzdaki 6964 sayılı Kanunla yapıldığı gibi bir başka meslekî
teşekküle devrolunarak dolayısıyla o meslekî teşekkül üyelerinin malî yüküm
altına sokulması, Anayasa'nın 61. maddesi karşısında caiz değildir. Bu bakımdan
Ziraat Odaları Birliğince yürütülen kamu görevlerine ilişkin giderlerin de,
Ziraat Odalarına ve Odaların üyelerine kanımla yükletilecek malî yükümlerden
sağlanacak gelir ve kaynaklariyle karşılanması, yetmediği takdirde de Devlet
gelirleriyle desteklenmek suretiyle tüm mükelleflerin bu kamu giderine
katılmalarının sağlanması gerekir. Halbuki sözü geçen 6964 sayılı Kanunla,
Ziraat Odaları Birliğinin bir kısım giderlerinin Ticaret Borsalarınca ve
dolayısiyle sadece bu borsalara üye olanlarca karşılanması kanunî bir
mecburiyet olarak konulmuştur. Şayet bu yoldan karşılanan giderler Ziraat
Odaları Birliğinin tamamen meslekî nitelikteki çalışmalarının karşılığı ise
buna "başka bir meslek teşekkülünün kanunla para ödemek zorunda
bırakılması, bir taraftan bu teşekkül üyelerinin mülkiyet hakkına. Öte yandan,
meslekî teşekkül kurulması amaçlarına ve bu bakımdan Anayasa'nın 36 ve 122.
maddelerine aykırı olur. Eğer bu giderler, sözü geçen birliğin Kamu Kurumu
olmasından doğan kamu hizmeti niteliğindeki çalışmalarının karşılığı ise bu
takdirde de bu hizmeti sadece Ticaret Borsalarına ve onların üyelerine, yani
(herkes) yerine belli bir teşekkül ve kişilere yükletmek Anayasa'nın 61.
maddesine aykırı olur. Zira kamu kurumu niteliğindeki bir meslek kuruluşunun
üyeliğinin mecburi olması nedeniyle üyelere yükletilen ve ödenmesi mecburi olan
malî yükümlerin de, Anayasa'nın 61. maddesinde öngörülen vergi, resim, harç,
benzeri bir malî yüküm olduğunda şüphe yoktur. Bir malî yükümün herkese teşmil
olunmayarak sadece o meslek kuruluşunun üyelerine hasrolunması ise, böyle bir
kuruluşun kamu görevi görürken bile herkesten önce kendi üyeleri yararına iş
yapmakta ve çalışmakta olması nedenine dayanır. Bir kısım meslek mensuplarından
veya onları Kamu Kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarından, kendileriyle hiç
ilgisi bulunmayan bir başka kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu için
kanun hükmü ile ve mecburi olarak para alınmasını ise böyle bir hukukî nedene
ve sözü geçen 61. maddedeki ilkelerden hiç birisine dayandırmak mümkün değildir
ve bu bakımdan da bu yoldaki bir hükmün Anayasa'nın 61. maddesine olan
aykırılığı ortadadır.
Öte
yandan Kamu Kurumu niteliğinde de olsa, bir meslekî teşekkülün gelirlerinin;
münhasıran onun kendi görevlerinin eksiksiz olarak yapılmasını sağlayacak
miktarlara göre ayarlanması gerekir. Bu bakımdan bu gelirlerden, başka amaçlar
için koparılacak her parça, ya söz konusu meslekî teşekkülün kendi görevlerini
yeteri derecede başarabilmesinin engellenmesi veya üyelerine bu nispette yeni
malî yükümler yükletilmesi sonucunu doğurur ki bunun da Anayasa'nın 122.
maddesinde yer alan ve demokratik esaslara göre malî ve idarî özerklik içinde
çalışmaları öngörülmüş bulunan (Kamu Kurumu niteliğindeki meslekî teşekkül)
kavramına aykırılığı meydandadır.
Özetlemek
gerekirse, 15 Mayıs 1957 günlü ve 6964 sayılı Kanunun 31. maddesinin c bendinde
yer alan ve Ticaret Borsalarım, Ziraat Odaları Birliğine her yıl belli bir
ölçüde para ödemeye zorunlu kılan hüküm, yukarıda açıklandığı gibi Anayasa'nın
çeşitli maddelerinde yer alan kurallara aykırı olduğundan iptali gerekmektedir:
Bu
nedenlerle karara karşıyım.
Sayın
Muhittin Gürün'ün karşı oy yazısında açıklanan düşüncelere katılıyorum.