"...
II- İTİRAZ EDEN MAHKEMENİN GEREKÇELERİ:
Çivril Tapulama Mahkemesinin 27/7/1966 günlü ve 1966/166 sayılı kararında: (............ 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesindeki on senelik zilyedlik şartı sebebiyle niza ehemmiyet taşımakta ve mahkemece on senelik zilyedlik müddetinin dolması şartı, vicdan, hukuk ahlâk ve Anayasa esaslarına aykırı ve zorlayıcı bir mahiyet taşımaktadır. Satışı, parseli, 11/10/1955 tarihli senetle sattığını ve senetteki parmak izinin kendisine ait olduğunu ve tarlanın zilyedliğini satış tarihinde devrettiğini kabul etmekte ve alıcı davacı da hüsnüniyetle bu yeri satın almış ve mal sahibi olarak zilyed tasarruf etmekte iken 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendindeki on senelik zilyedlik şartı, muadele ve tarafların irade beyanlarına, akitle yüklendikleri vecibelere ve ahda vefa prensiplerine ve Medenî Kanunun 2. maddesinde belirtilen hakkın suistimalini kanunun himaye etmiyeceği hakkındaki açık prensiplere mugayir bir durum yaratmaktadır. Satıcı âkit, satış akdinden kanundaki bu şart sebebiyle rücû etmekte dürüstlük esaslarına aykırı olarak hareket etmektedir. Hakkaniyet esaslarına aykırı olan bu şart 334 sayılı T.C. Anayasa'sının 40. maddesinde belirtilen (Herkes dilediği alanda çalışına ve sözleşme hürriyetine sahiptir.) esasına aykırı bulunmaktadır. Herkes malını istediği anda satar ve herkes istediği anda mal satın alabilir. Kanun, akdin zamanı itibariyle, tarafların iradesini sınırlandıramaz; Anayasa'da belirtildiği üzere ancak kamu yararı icabı akitleri bir şekle tâbi tutabilir. 766 sayılı Kanunun 32. maddesinin c bendi tesbit tarihine kadar on sene zilyedlik olması halinde satın almanın muteber olacağım, aksi halde tapu mâliki ve mirasçıları adına tesbitin yapılması gerektiğini ifade etmekle akdin ve sözleşmelerin zamanına müdahalede bulunmaktadır. Kaldı ki taraflar sözleşmeleri yaparken ve sözleşme anında, muteber olduğunu kabul ve beyan etmişler; zaman mevzuu-bahis edilmemiştir. Bundan başka tapulamanın yani tapulama tespitinin erken veya geç başlaması da sözleşmeyi yapan tarafların elinde olmıyan bir keyfiyettir. Netice olarak yukarıda belirtilen ve Anayasa Mahkemesince kabul ve mütalâa edilecek sebepler muvacehesinde 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendindeki on senelik zilyedlik müddetinin dolması şartının iptali için Anayasa Mahkemesince müracaat olunmasına .............) denilmektedir."
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No:1966/21
Karar No:1968/26
Karar tarihi:19/6/1968
Resmi Gazete tarih/sayı:24.12.1969/13382
İtiraz eden mahkeme : Çivril Tapulama Mahkemesi.
İtirazın konusu: 7.56 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c. bendinde yer alan ve zilyedliğin en az on yıl süre ile devam etmiş bulunmasını öngören hükmün Anayasa'nın 40. maddesindeki sözleşme hürriyeti ilkesine aykırı bulunduğu öne sürülerek iptal olunması isteminden ibarettir.
I- OLAY :
Dâvâlının, tapu kütüğünde murisi üzerinde kayıtlı taşınmazı 11/11/1955 günlü senetle davacıya sattığım, senedin doğru olduğunu ve o tarihte de bu yerin zilyedliğini davacıya devrettiğini kabul ettiği davacı da bu yeri İyi niyetle satın alarak o tarihtenberi mâlik sıfatiyle elinde bulundurduğu halde kadastro tespiti sırasında söz konusu taşınmazın davacı adına tescili istemine itiraz ederek, kadastro tespiti tarihi olan 9/8/1963 tarihine kadar 10 yıllık zilyedlik süresi dolmadığından 766 sayılı Kanunun 32. maddesinin c bendi hükmünün bu tescile imkân vermediğini ileri sürmesi üzerine mahkemece bu bendde yer alan 10 yıllık ziyedlik şartının Anayasa'nın 40. maddesindeki sözleşme hürriyeti ilkesine aykırılığından bahisle bu şartın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmasına ve Anayasa Mahkemesince karar verilmesine değin dâvanın geri bırakılmasına karar verilmiştir.
III- METİNLER:
l- İptali istenen hüküm:
28/6/1966 günlü ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendi hükmü şöyledir:
"Madde 32- Gayrimenkul tapuda kayıtlı ise :
...............................................
c - Kayıtlı sahibi veya mirasçılardan başkası zilyed bulunuyorsa, zilyed kayıt sahibinden veya mirasçılarından veyahut bunların mümessillerinden gayrı-resmî surette temellük ettiğini, bunların beyanı veya herhangi bir belge ile veya bilirkişi veyahut şahit sözleriyle tevsik ettiği ve ayrıca en az on sene müddetle zilyed bulunduğu takdirde zilyed adına tesbit olunur.
................................................."
2- İptal işleminin dayandırıldığı Anayasa hükmü :
Madde 40- Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir.
..............................................
Kanun, bu hürriyetleri, ancak kamu yararı amaciyle sınırlayabilir. ......."
IV- İLK İNCELEME :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi uyarınca 21/9/1966 gününde yapılan ilk inceleme dosyada eksiklik olmadığından işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
V - ESASIN İNCELENMESİ :
İtirazın esasına ilişkin rapor, mahkemenin gerekçeli kararı ve ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen hüküm itirazın dayandığı, Anayasa hükmü ve bunlara ilişkin gerekçelerle yasama meclisleri görüşme tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
4 Ekim 1926 gününde yürürlüğe giren 743 sayılı Türk Medenî Kanununun 633. ve 634. maddeleri taşınmaz mal mülkiyetinin kazanılması ve başkasına geçirilmesi için sözleşmelerin, resmî şekilde yapılarak tapu siciline kaydedilmiş olmasını şart saymış ve buna uygun olmayarak yapılan sözleşmelerin geçerli olmadığı kuralını koymuştur.
Bu hükümlerin, sözleşme hürriyetini sınırladığı şüphesizdir. Ancak sözleşmelerin bu yolda şekle bağlı tutulmalarının bu hürriyetin özüne dokunan bir nitelik taşımadığı da ortadadır. Zira bu şekillere uyulmak şartiyle herkes taşınmaz mal alım satımı alanında da istediği gibi sözleşme yapmak olanaklarına sahiptir; ve bu şekil şartlarının, mülkiyet hakkının serbestçe kullanılmasına ciddî şekilde engel teşkil edecek bir niteliği de yoktur.
Öte yandan taşınmaz malların Devlet düzenindeki yeri ve hukuki sosyal ve siyasal alandaki önemi gözönüne alınacak olursa, bunun kazanılmasının ve kaybedilmesinin açık seçik esaslara bağlanarak bu yüzden doğacak çekişme ve uyuşmazlıkların önlenmesinde kamu kararı ve kamu düzeninin korunması amacının bulunduğu da şüphesizdir.
Anayasa'nın sözleşme hürriyeti ilkesini koyan 40. maddesi; bu hürriyetin kamu yararı amacıyla sınırlanmasına izin vermiş ve Anayasa'nın 11. maddesi de, temel hak ve hürriyetlerin, özüne dokunulmamak şartiyle, kamu yararı ve kamu düzeninin gerektirmesi halinde sınırlanabileceği ilkesini kabul etmiştir.
Bu duruma ve yukarıdaki açıklamalara göre taşınmaz mal mülkiyetine etki yapacak sözleşmelerin Medenî Kanunda öngörülmüş bulunan şekle bağlı tutulmasında Anayasa'nın 40. maddesine aykırı bir yön yoktur.
766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendi de, yurdumuzdaki taşınmaz mal tasarrufunda, çeşitli sosyal ve ekonomik nedenlerin etkisiyle Medenî Kanunun öngörüldüğü düzenden uzaklaşıldığı ve tapu kütüklerinin tam bir surette kurulamadığı gerçeğini gözönüne alarak bu fiilî durumun bir an önce tasfiyesiyle Medenî Kanunun ereğine ulaşabilmeyi sağlamak için ve bir defaya mahsus olmak üzere, Medenî Kanundaki şekil şartına, kamu yararı ve kamu düzeni düşüncesiyle bir istisna koymuş ve tapulu taşınmazlardan tapu kütüğüne geçirilmeden yapılan sözleşmelerle el değiştirmiş bulunanların da, tapulama işlemleri dolayısiyle zilyedleri adına tescil olunmasını kabul etmiştir. Ancak asıl kural olan resmî şekilden bu suretle ayrılırken, de yine kamu kararı ve kamu düzeni gereği olmak üzere yeni bir takım kayıt ve şartları öngörmüştür. İşte bu kayıt ve şartlardan birisi de taşınmaza mâlik olduğunu iddia eden kimsenin en az on yıldan beri zilyed bulunmasıdır.
Medenî Kanunun hükümlerine göre taşınmaz mal mülkiyetine ilişkin sözleşmelerin geçerli olması için tapuya tescil (Resmî şekil) şartının aranması, Anayasa'nın 40. maddesindeki sözleşme hürriyetine aykırı olmadığı gibi, 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendinde yer alan ve Medenî Kanundaki resmî^ şekli bir defaya mahsus olmak üzere, aramıyarak özel sözleşmeye daha çok değer veren ve fakat ayrıca en az on yıllık bir zilyedlik süresinin geçmesini öngören hükümde de Anayasa'ya aykırılık yoktur. Tersine bu hükmün, özel sözleşmeye de bir değer vermiş olması bakımından Anayasa'nın 40. maddesindeki ilkeye daha yaklaşan bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir.
Konunun incelenmesi gereken diğer bir yönü de, tapulu taşınmazların, 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendinde yazılı nedenlerle ve Medenî Kanundaki şekillere uymaksızın el değiştirmelerinin kabul edilmiş olmasının Anayasa'ya uygun olup olmadığıdır.
Anayasa 36. maddesi ile, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu, bu hakkın ancak kamu yaran amacıyla kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olmıyacağı kurallarını belirtmiş olmakla birlikte bu haklan kazanılması veya kaybedilmesi şekli ve şartlan hakkında herhangi bir ilke koymuş değildir. Buna göre kanun koyucu, mülkiyet hakkı ile ilgili hükümleri, Anayasa'nın Cumhuriyetin niteliklerini belirten 2. maddesinde yer alan ilkelerle ve özellikle insan haklariyle ve demokratik, lâik ve sosyal hukuk devleti prensipleriyle bağdaşır biçimde düzenlemek durumundadır.
Gerek konuyu genel nitelikte düzenlemiş olan Medenî Kanunun sözü edilen hükümlerinde, gerekse kamu yararı ve kamu düzeninin zorunlu kılması nedeniyle ve bir defaya mahsus olmak üzere, 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendinin en az on yil zilyedlik şartını koyan ve ayrık bir nitelik taşıyan hükmünde Anayasa'nın sözü edilen ilkelerine aykırı bir yön bulunmadığı meydandadır.
Öte yandan Anaysa Mahkemesinin 18, 19/6/1968 günlü ve 1966/19 -1968/25 sayılı kararından da anlaşılacağı üzere, başka bir dâva dolayısiyle yapılan incelemede söz konusu bend hükmünün tümünün Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna oyçokluğu ile varılmış ve o kararda belirtilen düşünce ve görüşler bu işte de geçerli bulunmuş olduğundan bu dosyadaki itiraz, sadece itirazcı mahkemenin gerekçesi bakımından ele alınarak o açıdan sonuca bağlanmıştır.
Bu nedenlerle 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendinde yer alan ve tapulu taşınmazın, serbestçe yaptıkları bir sözleşme ile mâlikinden satın alan kimse adına tapuya tescil edilebilmesi için, satın alanın en az on yıl süre ile taşınmaza zilyed bulunmuş olması şartını koyan hükümde Anayasa'nın 40. maddesinde yer alan sözleşme hürriyeti ilkesine bir aykırılık bulunmadığından itirazın reddi gerekmektedir.
VI- SONUÇ :
28/6/1966 günlü ve 766 sayılı Tapulama Kanununun 32. maddesinin c bendindeki on yıllık ziyedlik süresinin dolmasını öngören hükmün Anayasa'ya aykırı olmadığına ve itirazın reddine 19/6/1968 gününde oybirliği ile karar verildi.
Başkanvekili
Lütfi Ömerbaş
Üye
İhsan Keçecioğlu
Salim Başıl
A. Şeref Hocaoğlu
Fazlı Öztan
Celalettin Kuralmen
Hakkı Ketenoğlu
Fazıl Uluocak
Sait Koçak
Avni Givda
Recai Seçkin
Ahmet Akar
Halit Zarbun
Ziya Önel
Muhittin Gürün