ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 1968/17
Karar Sayısı : 1968/14
Karar Tarihi:6/Mayıs/1968
İPTAL DÂVASINI AÇAN: Yeni Türkiye Partisi.
İPTAL DÂVASININ KONUSU : 23.3.1968 günlü ve
12856 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan (Seçimlerle ilgili kanunların bâzı
maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
bazı maddeler eklenmesi) hakkındaki 20.3.1968 günlü ve 1036 sayılı kanunun
Anayasa’nın 4., 12. Ve 55. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş ve yine
Anayasa’nın 149. ve 150. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş ve yine
Anayasanın 149. ve 150. maddelerine dayanılarak iptali istenilmiştir.
1- İLK İNCELEME :
1- Dâvada belge eksikliği :
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 15. maddesi gereğince 28.3.1968
gününde yapılan Başkan İbrahim Senil, Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, Üye İhsan
Keçecioğlu, Salim Başol, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu,
Avni Givda, Muhittin Taylan, İhsan Ecemiş, Recai Seçkin, Halit Zarbun, Ziya
Önel ve Muhittin Gürün’ün katıldıkları ilk inceleme toplantısında; dâva
dilekçesinin Anayasa Mahkemesi Genel Sekreterliğine 27.3.1968 gününde kaleme
havale edildiği; Yeni Türkiye Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
temsilcisi bulunduğu; partinin tüzüğüne göre en yüksek merkez organı olan Genel
İdare Kurulunun 23.3.1968 günlü toplantısında yeni seçim kanununun iptali için
dâva açılmasına oybirliği ile karar verildiği anlaşılmış; ancak bu toplantıya
kimlerin katıldığının açıklanmadığı görülmüş; ayrıca dilekçede gösterilen
gerekçelerin yeterliği de tartışma konusu edilmiştir.
Görüşmeler sonunda Yeni Türkiye Partisi Genel İdare Kurulunun
23.3.1968 günlü ve 139 sayılı kararına katılan üyelerin ad ve soyadlarının 44
sayılı ve 22.4.1962 günlü kanunun 26. maddesi uyarınca 15 gün içinde bildirilmesi
için dâvacıya yazı yazılmasına oybirliği ile ve dilekçede gösterilen gerekçenin
yeterli olduğuna üyelerden Celâlettin Kuralmen ve Recai Seçkin’in karşı
oylarıyla ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
2- Eksiğin tamamlanması :
28.3.1968 günlü karar gereği Partice, süresi dolmadan önce yerine
getirilmiştir.
Gönderilen yazıdan Genel İdare Kurulunun 23.3.1968 günlü
toplantısına on beşinin katıldığı anlaşılmaktadır. Tüzüğü uyarınca Yeni Türkiye
Partisi Genel İdare Kurulu 25 kişiden ibaret olduğuna, Toplantıya on beş kişi
katılmış ve karar oybirliği ile verilmiş bulunduğuna göre durum 44 sayılı
Kanunun 25. maddesinin 1. sayılı bendinde gösterilen toplantı ve karar yeter
sayısı gereklerine uygundur.
Dosyadaki eksik böylece tamamlanmış olduğundan Anayasanın 149.150
ve 44 sayılı Kanunun 21., 22., 25. ve 26. maddelerine uygun bulunduğu sonucuna
varılan dâvanın esasının incelenmesine 4.4.1968 gününde oybirliği ile karar
verilmiştir.
Dâvanın incelenmesine ilişkin gündemlerin düzenlenmesinde işin
ivediliği dolayısiyle, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 33. maddesinin 1. ve 2. fıkralarının
ikinci hükümlerine göre işlem yapıldığının burada açıklanması yerinde
olacaktır.
II-METİNLER VE ÖZET :
1-Dâva konusu 1036 sayılı Kanunun metni :
Seçimlerle ilgili kanunların bazı maddelerinin yürürlükten
kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa bazı maddeler eklenmesi
hakkındaki 1036 sayılı ve 20.3.1968 günlü kanunun metni şöyledir:
(Madde 1- 25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi
Kanununun:
32 nci maddesini değiştiren 13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 7
nci;
33 ncü maddesini değiştiren 13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 8
nci maddesini tadil eden 14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 12 nci;
38 nci maddesine fıkralar ekliyen 13.2.1965 gün ve 533 sayılı
Kanunun 9 ncu;
13.2.1965 gün ve 533 sayılı Kanunun 12 nci maddesiyle değiştirilen
35 inci maddesini tadil eden 14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 16 nci ve
Cumhuriyet Senatosu Üyeleri Seçimi Kanununun değiştirilmesine dair
olan 17/4/1964 gün ve 447 sayılı kanunun 1 nci maddesine 2 fıkra ekliyen
14.7.1965 gün ve 656 sayılı Kanunun 13 üncü;
Maddeleri yürürlükten kaldırılmış ve aşağıda yazılı 32, 33. ve 35
inci maddeler, 25 Mayıs 1961 tarih ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
32., 33. Ve 35 inci maddeler olarak eklenmiştir.
Madde 32- Siyasi partilerin ve bağımsız adayların elde ettikleri
milletvekilliği sayısı, aşağıda şekilde hesaplanır:
Seçime katılmış olan siyasi partilerin ve bağımsız adayların
adları alt alta ve aldıkları muteber oy sayıları da hizalarına yazılır. Bu
rakamlar, önce bire, sonra ikiye; sonra üçe….. ilâ, o çevrenin çıkaracağı
milletvekili sayısına ulaşıncaya kadar bölünür. Elde edilen paylar, parti
ayırımı yapılmaksızın en büyükten, en küçüğe doğru sıralanır. Milletvekilleri,
bu payların sahibi olan partilere ve bağımsız adaylara, rakamların büyüklük
sırasına göre tahsis olunur.
Son kalan milletvekilliği için bir birine eşit rakamlar bulunduğu
takdirde, bunlar arasında ad çekilmek suretiyle tahsis yapılır.
Bir seçim çevresinde, kullanılan muteber oy puslaları toplamının,
o çevreden çıkacak milletvekili sayısına bölünmesiyle elde edilecek sayıdan az
oy alan siyasi partilere ve bağımsız adaylara milletvekilliği tahsis edilmez.
Bu gibi hallerde, milletvekilliği elde edemiyen siyasi partiler veya bağımsız
adaylar ve aldıkları oylar nazara alınmaksızın milletvekilleri geriye kalan
partiler ve bağımsız adaylar arasında yukarıki fıkra gereğince paylaştırılır.
Şayet seçime katılan siyasi partilerden ve bağımsız adaylardan hiç
biri yukarıki fıkrada gösterilen sayı kadar oy almamışlarsa, milletvekilleri
gene ikinci fıkra hükümlerine göre paylaştırılır.
Madde 33- Siyasi parti adaylarından seçilenler, aşağıdaki şekilde
tesbit edilir:
32 nci madde gereğince, her partinin kazandığı milletvekilliği
sayısı tesbit edildikten sonra, her parti için ayrı ayrı olmak üzere; adayların
adları, parti aday listesindeki sıraya göre alt alta yazılır. Yüksek Seçim
Kuruluna verilen aday listelerindeki sıra seçimlerde partilerin kazandıkları
milletvekillerinin sırasının tesbitinde esas olur ve her seçim çevresinde 32
nci madde gereğince partilere düşen milletvekilliği sayısı kadar milletvekili,
her parti listesinin başından itibaren sayılmak suretiyle seçilmiş sayılır.
Bu işlemler açık olarak yapılır ve adaylarla müşahitler hazır
bulunabilirler.
İl seçim kurulu başkanı, milletvekilliğine seçilenleri gösteren
tutanağın bir suretini, o seçim çevresinde derhal ilân ettirir; diğer bir
suretini de bir hafta süre ile il seçim kurulu kapısına astırır.
Madde 35- Yukarıki maddenin birinci fıkrası gereğince il seçim
kurullarından bilgi verildikçe Yüksek Seçim Kurulu, bu bilgileri bekletmeden
radyo ile derhal yayınlanır.
Yukarıki maddenin birinci fıkrası gereğince bütün illerden
verilecek bilgiler tamamlanır tamamlanmaz, tasdikli tutanak suretlerinin
alınması veya itiraz varsa bu itirazların incelenerek karara bağlanması
beklenmeksizin, her partinin kazandığı milletvekili sayısı ve milletvekili
seçilenlerin ad ve soyadları Yüksek Seçim Kurulunca Türkiye Radyoları ile
derhal ilân olunur.
Seçim sonuçlarını gösteren tutanakların bütün illerden
gönderilmesi üzerine, Yüksek Seçim Kurulu, en kısa zamanda Türkiye Radyoları ve
Resmi Gazete ile ikinci bir bildiri yayınlayarak, iller itibariyle,
milletvekili seçilenlerin ad ve soyadlarını, seçmen sayısını, oy kullanan
seçmen sayısını, seçime katılma oranını, muteber oy puslası sayısını, her
partinin ve bağımsız adayların kazandıkları oy puslası sayısını açıklar.
Devlete ait bütün ulaştırma ve haberleşme araçları, seçim
kuralları arasında araç, gereç, haber, yazı ve bilgilerin ulaştırılmasında
öncelikle kullanılır.
25 Mayıs 1961 tarihli ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
yukarıda eklenen 32., 33. ve 35 inci maddeler hükmü, Cumhuriyet Senatosu
üyelerinin seçimlerinde de uygulanır.
Madde 2- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 3-Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.)
2- Dâva konusu ile ilgili Anayasa hükümleri :
Dâva konusu ile ilgili Anayasa hükümleri şunlardır
(Madde 2- Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta
belirtilen temel ilkelere dayanan, milli, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.
Madde 4- Egemenlik kayıtsız şartsız Türk Milletindir.
Millet, egemenliğini Anayasa’nın koyduğu esaslara göre, yetkili
organlar eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir suretle belli bir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ, kaynağını Anayasa’dan almayan
bir devlet yetkisi kullanamaz.
Madde 11- Temel hak ve hürriyetler, Anayasa’nın sözüne ve ruhuna
uygun olarak ancak kanunla sınırlayabilir.
Kanun, kamu yararı, genel ahlak, kamu düzeni, sosyal adalet ve
milli güvenlik gibi sebeplerle de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne
dokunamaz.
Madde 12- Herkes dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi
inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir kişiye,aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.
Madde 55- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak,
seçme ve seçilme hakkına sahiptir.
Seçimler, serbest, eşit, gizli, tek dereceli genel oy, açık sayım
ve döküm esaslarına göre yapılır.
Madde 56- Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre
partilere girme ve çıkma hakkına sahiptir.
Siyasi partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe
faaliyette bulunurlar.
Siyasi partiler, ister iktidarda ister muhalefetti olsunlar,
demokratik siyasi hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.
Madde 84- Meclislerin Başkanlık Divanları, o Meclisteki siyasi
parti gruplarının kuvvetleri ölçüsünde Divana katılmalarını sağlıyacak şekilde
kurulur.
Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu Başkanları, kendi
meclislerince üye tam sayısının üçte iki çoğunluğu ve gizli oy ile ikişer yıl
için seçilirler; ilk iki oylamada bu çoğunluk sağlanamazsa, salt çoğunlukla
yetinilir. Meclis Başkanlıkları için Meclisteki siyasi parti grupları aday
gösteremezler.
Başkanlar ve Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partilerin
veya siyasi parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisinin içinde ve
dışındaki faaliyetlerine ve görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren haller
dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar; Başkan oy kullanamaz.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin birleşik toplantılarında
Başkanlık Divanı, Millet Meclisi Başkanlık Divanıdır.
Madde 85- Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler,
çalışmalarını, kendi yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, Meclislerin bütün
faaliyetlerine kuvvetleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenir.
Siyasi parti grupları, en az on üyeden meydana gelir.
Meclisler, kendi kolluk işlerini Başkanları eliyle düzenler ve
yürütürler.)
3- Dâvacının gerekçesi özeti :
Dâvacının gerekçesi özeti şöyledir :
A- Şekil bakımından
a) Dâva konusu kanun, Anayasa’nın 84. maddesine uygun olarak
kurulmadığı Anayasa Mahkemesi kararından da anlaşılan Millet Meclisi Başkanlık
Divanının yönettiği yasama işlemi sonunda kabul edilmiştir. Anayasa’ya aykırı
bir divan hükümsüz sayılır. 1036 sayılı yasa, bu noktadan muallel olduğu için,
iptali gerekir.
b) Millet Meclisinden geçen kanun tasarısını, Cumhuriyet
Senatosuna niyabeten görüşecek Geçici Komisyonun kuruluşu, Anayasa ve İçtüzük
hükümlerine aykırıdır. Çünkü burada görev alacak milletvekillerinin, üyesi
oldukları komisyonlarca seçilmesi gerekirken bu usule uyalmamıştır. Böyle bir
komisyonunun işlemleri hükümsüz olur.
c) Karma Komisyondaki muhalefete mensup üyeler, durumu protesto
için istifa ettikleri halde, komisyonların kanunca belirli sayıları doldurmadan
iktidara mensup üyelerle çalışmalar sürdürülmüş ve kanun tasarısı kabul
edilmiştir.
Böyle bir durum da iptal nedeni olur.
B-Esas bakımından :
a) Anayasa’nın 55. maddesine göre her yurtdaş seçme hakkına
sahiptir. Seçme hakkı yurtdaşın şahıslar ve partiler arasında yapacağı
tercihler ile tecelli eder.
Dâva konusu kanun yurtdaşa, şahıslar arasında seçme ve tercih
hakkı tanımamaktadır. Sandık başına giden yurtdaş partilerin sayıları birkaç
yüzü aşmayan delegelerince önseçimde hazırlanmış listeleri mühür basarak
onaylamak zorundadır. Yurtdaşın oyu, sadece bir parti listesine listenin baş
kısmında yer almış adaylara kendiliğinden yöneltilmiş olmakta; bundan da
yurtdaşın iradesine aykırı bir sonuç doğmaktadır. Bu kanun bu haliyle delege
iradesini seçmen iradesinin üstüne çıkarmıştır.
b) Dâva konusu kanun Anayasa’nın 4. maddesinde yer alan
“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesine de aykırıdır. Milli irade,
partili delegelerin iradeleriyle kayıtlanmıştır. Yurtdaş karma liste yapmak
hakkından yoksundur.
1961 seçim düzeninde hiç değilse tercih hakkı tanınmakta idi.
1036 sayılı Kanun bu bakımdan 1961 seçim düzenine göre daha antidemokratiktir.
c) Seçmen iradesini kısıtlayan ve verilen oyları irade hilâfına
sadece liste başındakilere mal eden kanun, Anayasa’nın 55. maddesinin ikinci
fıkrasındaki “serbestlik” ilkesine de aykırıdır.
ç) Parti delegeleri iradesinin, seçmen iradesinden üstün
tutulması dolayısiyle, kanunun öngördüğü seçim düzeni tek değil iki dereceli
bir seçim düzeni niteliğindedir. 1036 sayılı Kanun Anayasa’nın 55. maddesinin
ikinci fıkrasına bu bakımdan da aykırıdır.
d) Kanun, bağımsız adayları tek adlı listelerle seçime girmeğe zorladığı
için, seçilme hakkını ihlâl etmektedir. Siyasi parti teşkilâtının maddi ve
manevi imkânlarına dayanarak kollektif bir güç haline gelen partili adayların
karşısına bağımsız adayın tek başına çıkmağe zorlanması, eşitlik ilkesine de
aykırıdır.
e) Engelli D’Hondt seçim düzeni önemli bir toplum tutacak oyların
iptaline ve etkisiz bırakılmasına elverişlidir. Bu seçim düzeninin vereceği
sonuçlar milli egemenlik esasına aykırı düşecektir.
Sonuç : Milli egemenlik ilkesini, seçme ve seçilme
hakkını, seçimin tek dereceli olmasını buyuran Anayasa hükmünü, kanun
karşısında kişi eşitliğini, seçme ve seçilme serbestliğini ihlâl eden ve
Anayasa’nın 4., 12., 55. maddelerine aykırı düşen bu kanunun iptali gerekir.
III-ESASIN İNCELENMESİ :
Dâvanın esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi, ilgili mercilerden
getirtilen bilgi ve belgeler, Anayasa’ya aykırılığını ileri sürülen kanun
hükümleri, dâva konusu ile ilgili Anayasa maddeleri ve bunlara ilişkin
gerekçeler ve Meclis görüşme tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp
düşünüldü:
Dâva konusunun 1968/15 esas sayılı dâva dolayısiyle de
incelenmiş bulunması durumu:
Dâva konusu 1036 sayılı kanun daha önce 1968/15 sayılı dâva
dolayısiyle de incelenmiş ve kimi bölümlerine ilişkin iptal istemleri 3,4 ve 6
Mayıs 1968 günlü ve 1968/13 sayılı kararla reddedilmişti.
Görüşmelerin başında üyelerden Muhittin Gürün, dâva konusu 1036
sayılı kanun hakkındaki iptal istemlerinin daha önce karara bağlandığını; bu
durum ve Anayasa Mahkemesi kararlarının kesinliğini ve bağlayıcılığını
belirtilen Anayasa’nın 152. maddesi hükmü karşısında kanunun yeniden inceleme
ve karar konusu olamıyacağını ileri sürmüştür.
Anayasanın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesinin iptal
kararları karar tarihinde, ve eğer ayrıca yürürlük günü belirtilmiş ise o
günde, iptal eylediği mevzuatı yürürlükten kaldırır. Yürürlükte bulunmayan bir
kanunun, Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemeyeceğine göre böylece çözümlenmiş
konuların bir daha mahkemeye gelmesi düşünülemez. Dâvanın veya itirazın reddi
ile sonuçlanan kararların birincilerden farklı nitelikte olduğu meydandadır.
Bunlara konu olan hükümler yürürlükte kalmış ve kararlar belirli durumlara ve
koşullara dayanmakta bulunmuştur. Durumların ve koşulların değişmesi halinde
sonucun da değişik olması gerekir. Böyle bir değişmenin bulunup bulunmadığı ise
ancak inceleme sonunda anlaşılabilir. Kaldı ki incelenecek olan eski dâva ve
itiraz değil, yeni bir dâva veya itirazdır. Aksini düşünmek; bir kısım
hükümlere dokunulmazlık tanımak, bu hükümler hakkında yargı mercilerinin
yetkilerini kullanmaların önlemek, hukuki görüşleri dondurup ebedileştirmek
olur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının, böyle bir ereği bulunduğu düşüncesini
destekliyecek doyurucu bir kanıtın ileri sürülmesi mümkün değildir. Şu duruma
göre 1036 sayılı kanunun daha önce başka bir dâva dolayısıyle incelenmiş ve
kimi bölümlerine ilişkin iptal istemlerinin reddedilmiş bulunması, aynı
hükümlerin yeniden incelenmesine engellik edemeyeceğine, Muhittin Gürün’ün karşı
oyu ile ve oyçokluğu ile karar verildikten sonra şekil yönünden aykırılık
sorununun görüşülmesine başlandı.
A-Şekil yönünden aykırılık iddialarının incelenmesi :
1- Millet Meclisi Başkanlık Divanının kuruluş biçimi:
a) Millet Meclisi Başkanlık Divanının kuruluş biçimine ilişkin
iddianın Anayasa’nın 84. ve 85. maddeleri arasından ele alınması gerekir.
84. maddenin birinci fıkrasında “Meclislerin Başkanlık Divanları,
o Meclisteki siyasi parti gruplarının kuvvetleri ölçüsünde Divana katılmalarını
sağlayacak şekilde kurulur.” denilmektedir.
85. maddenin birinci ve ikinci fıkraları ise şöyledir:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler çalışmalarını, kendi
yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler.
İçtüzük hükümleri, siyasi parti gruplarının, meclislerin bütün
faaliyetlerine kuvvetleri oranında katılmalarını sağlayacak yolda düzenlenir.
Siyasi parti grupları, en az on üyeden meydana gelir.”
84. maddenin birinci fıkrası, yalnız Başkanlık divanlarının
kuruluşuna ilişkin özel bir hükümdür. 85. maddenin yukarıda açıklanan hükümleri
ise, gerek meclislerin başkanlık divanlarının kuruluşu, görev ve yetkileri,
gerekse meclislerin öteki faaliyetleri konusunda, yasama meclislerinin
içtüzüklerinde öngörülecek ilkeyi belirtmekte ve genel bir nitelik taşmaktadır.
84. maddenin açık ve kesin olan birinci fıkrası meclislerde
gurubu bulunan siyasi partilerin, güçleri ne olursa olsun, meclislerin
başkanlık divanlarında yer alabilmelerini ve katılmanın grupların güçleri
oranında olmasını zorunlu kılar. Anayasa koyucusunun bu hükümle güttüğü başlıca
erek, divanların görevlerinde yansız davranmalarının sağlanmasıdır. Böyle
olduğuna göre Başkanlık divanlarının kuruluş biçimi tesbit edilirken bütün
siyasi parti gruplarına, güçleri oranında üyelikler ayrılmalıdır. Bu ilkeye
uyulmadan kurulan divanlar Anayasa’ya aykırı düşer. Divanların Anayasaya aykırı
kurulmasına yol açan içtüzük hükümlerinin veya o nitelikteki meclis
kararlarının, bunlara karşı Anayasa Mahkemesine başvurulduğunda iptal
edilmeleri gerekir. Nitekim bunun yakın bir örneği de vardır.
Millet Meclisinde 1966 yılına kadar olan uygulamalarda Başkanlık
Divanına, bütün siyasi parti gruplarında güçleri oranında üye alınmakta idi.
1966/1967 yasama yılının başında Anayasa’nın 84. maddesine siyasi parti
gruplarından, ancak güçleri elverdiği hallerde Başkanlık Divanına üye
alınabileceği yolunda anlam verilerek 1.11.1966 ve 2.11.1966 günlü kararlarla
Türkiye İşçi Partisi Grubu Başkanlık Divanı dışında bırakıldı.
İlgili partinin dâva açması üzerine, Millet Meclisi Başkanlık
Divanının Türkiye İşçi Partisi grubundan üye alınmaksızın kurulmasına ilişkin
bulunan ve içtüzük hükmü niteliğini taşıyan bu iki Millet Meclisi kararı
Anayasa Mahkemesinin 27.2.1968 günlü ve E.1967/6- K.1968/9 sayılı kararı ile
iptal edilmiştir.
b) İptal dâvasına konu olan 1036 sayılı Kanunun Millet Meclisinde
görüşülüp kabul edildiği sıralarda görevli Başkanlık Divanının bünyesi içine
Türkiye İşçi Partisi Grubundan yine üye alınmamış olduğu görülmektedir. Bu
divan, Anayasa Mahkemesince iptal edilen 1.11.1966 ve 2.11.1966 günlü
kararların benzeri bir kararla, Millet Meclisinin 10.11.1967 günlü kararı ile
kurulmuştur. Bu itibarla 10.11.1967 günlü Millet Meclisi kararının hukuki değer
ve etkisi üzerinde durulması yerinde olacaktır.
Görüşmelerin bu devresinde Anayasa Mahkemesi Başkanlığından
gönderilip Millet Meclisi Başkanlığı kalemine 1.3.1968 günü saat 16.45 de
verildiği anlaşılan Anayasa Mahkemesinin 1967/6-1968/9 sayılı iptal kararına
ilişkin yazının, Millet Meclisi Başkanına hangi gün ve saatte duyurulduğunun
sorulması gerektiği ileri sürülmüştür.
Anayasa’nın 152. maddesinde; Anayasa Mahkemesinin iptal
kararlarının, kararda başkaca bir gün belirtilmemişse, karar tarihinde hüküm
ifade edeceği yazılıdır. Yayın, tebliğ, ıttıla gibi hususların, bu bakımdan
herhangi bir etkisi düşünülemez. Öte yandan, aşağıda açıklananlardan
anlaşılacağı üzere böyle bir soruya gelecek karşılığın sonuçta bir değişiklik
yapamayacağı da meydandadır. Bu nedenlerle Anayasa Mahkemesi Başkanlığının
1967/6-1968/9 sayılı ve 27.2.1968 günlü iptal kararına ilişkin yazısının,
Millet Meclisi Başkanına hangi gün ve saatte duyurulduğunun Millet Meclisi
Başkanlığından sorulmasına yer olmadığı oyçokluğu ile kararlaştırılmıştır.
Üyelerden Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Recai Seçkin, Halit Zarbun ve
Muhittin Gürün karara muhalif kalmışlardır.
c) Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü geçen 27.2.1968 günlü ve
1967/6-1968/9 sayılı rararında gerekçesiyle açıklandığı ve kabul edildiği üzere
Başkanlık Divanının kuruluşuna ilişkin Millet Meclisi kararları bir içtüzük
hükmü niteliğindedir ve bu nitelikleri dolayısiyle de Anayasanın 85. maddesinin
kapsamına girmektedir. Millet Meclisinin 1.11.1966-2.11.1966 günlü
toplantılarında Başkanlık Divanının kuruluşuna dair verilen kararlar, Anayasa
Mahkemesince iptal edildiğinden artık ortada Başkanlık Divanının kuruluşu ile
ilgili ve içtüzük hükmü niteliğinde olarak sadece Millet Meclisinin 10.11.1967
gününde verdiği karar vardır. Bu karar, süresi içinde ve usulünce açılmış bir
dâva üzerine iptal edilmemiş olduğundan 1036 sayılı Kanunun Millet Meclisinde
görüşülmesi ve kabul edilmesi sırasında yürürlükte bulunmuştur.
1.11.1966 ve 2.11.1966 günlü kararların iptal edilmesiyle ortaya
çıkan durumun 10.11.1967 günlü son kararın yürürlük ve geçerliği üzerinde
etkisi olabileceği düşünülemez. Gerçi 10.11.1967 günlü karar ötekilerle aynı
esasa dayanmakta ve aynı niteliği taşımaktadır; ancak onlardan ayrı müstakil
bir karardır. Millet Meclisinin hangi kararlarının iptal edildiği ise, Anayasa
Mahkemesi kararında açıkça gösterilmiştir. İptal kararının etkisinin kendi
kapsamı ile sınırlı kalacağında şüphe yoktur. Bu itibarla Anayasa Mahkemesinin
daha önceki Millet Meclisi kararlarının iptaline ilişkin kararı elbette ki son
Millet Meclisi kararının geçerli sayılmaması sonucunu doğurmaz.
Öte yandan Anayasa Mahkemesinin, bütün parti gruplarına
bünyesinde yer verilmeyen bir başkanlık divanının kuruluşuna ilişkin kararın,
Anayasa’ya aykırılığı yüzünden, iptal edilmesi gerektiği yolundaki görüşü
karşısında, uyarınca bir tutuma geçilmesi ve 10.11.1967 günlü Millet Meclisi
kararının, Anayasa’ya uygun duruma getirilmesi icap eylediği ileri sürülebilir.
Ancak olayda, bu yön üzerinde durmağa yer yoktur. Zira Anayasa Mahkemesinin
görüşünü belirten karar, Millet Meclisinin, Başkanlık Divanının kuruluşuna
ilişkin kararı verdiği gün üzerinden üç dört ay geçtikten sonra çıkmıştır.
27.2.1968 gününde belirecek bir görüşün 10.11.1967 gününde bilinmesi elbette ki
mümkün değildir.
Anayasa Mahkemesinin görüşünü, Millet Meclisi Başkanlığının, 1036
sayılı kanuna ilişkin tasarının genel kurulda görüşülmesine başlanırken veya
görüşme sırasında öğrendiği farzedilse dahi, Başkanlığın tasarının
görüşülmesini durdurarak Divan kuruluşunun Anayasa’nın 84. maddesine uygun
biçime konulmasını sağlaması gerektiği savunulamaz. Zira Millet Meclisi
İçtüzüğünün 4. maddesine göre Başkanlık Divanın görev süresi (Başkan hariç) bir
yıldır. Olayda bu süre 1968 yılı Kasım ayında sona erecektir. Süre bitmeden,
Başkanlık Divanının kuruluşunda, Divana katılmamış partiden üye alınmak
suretiyle değişiklik yapılması İçtüzük hükmüne aykırı düşerdir. İçtüzükte
öngörülen bir yıllık süre, Başkanlık Divanında istikrarı koruma ereğine
dayanmaktadır. Başkanlık Divanında istikrarsızlık, Millet Meclisinin
çalışmalarına da aksatabilir. Bu nedenlerle Millet Meclisi Başkanlık Divanın,
Anayasa Mahkemesinin görüşünü öğrendikten sonra da, evvelce kurulduğu şekilde
görevini sürdürmüş olması, İçtüzüğün ereğine uygun bir tutumdur. Anayasa
Mahkemesinin görüşüne uyulması ancak Başkanlık Divanını yeniden seçilmesi
sırasında söz konusu olabilir.
ç) Millet Meclisinin 10.11.1967 günlü kararı, başka deyimle bir
içtüzük hükmü, bir yana bırakılarak, Anayasa Mahkemesince olayda Anayasanın 84.
maddesinin doğrudan doğruya uygulanması ileri sürülebilirse de böyle bir görüş
kolayca karşılanabilir. Gerçi Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır.
(Anayasa Madde 8). Ancak bir kanun veya içtüzüğün Anayasa’ya uygun olmaması
halinde izlenecek yolu yine Anayasa göstermiş ve bunların iptali için dâva veya
itiraz yoliyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasını öngörmüştür(Madde 149 ve
151). 10.11.1967 günlü kararın, bu yolların dışında ve doğrudan doğruya
Anayasa’ya uygunluk bakımından denetlenmesi ve hükümsüz sayılması mümkün
değildir.
d) Yukarıdan beri açıklanan nedenlerle Millet Meclisinin İçtüzük
niteliğindeki 10.11.1967 günlü kararına dayanılarak kurulan Başkanlık
Divanının, içtüzük gereğince yenileneceği tarihe kadar geçerli bir kuruluş gibi
kabulü gerekir. Şu duruma göre de bu Başkanlık Divanının 1036 sayılı Kanuna
ilişkin tasarının görüşüldüğü birleşimi yönetmiş olması kanunun şekil yönünden
iptalini haklı göstermez.
Öte yandan dâvacı 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının Millet
Meclisinde görüşülmesi sırasında Başkanlık Divanının, Millet Meclisince kabul
edilen dâva konusu kanun üzerinde etkili olacak nitelikte Anayasaya veya
İçtüzüğe aykırı bir tutumu geçtiği yolunda herhangi bir iddia öne sürmediği
gibi, incelenen Millet Meclisi tutanaklarında da böyle bir davranışa
rastlanmamıştır. Bu itibarla o yönden de kanunun iptalini gerektiren bir neden
yoktur.
Üyelerden Salim Başol, Fazlı Öztan, Avni Givda, Recai Seçkin,
Ahmet Akar, Ziya Önel ve Muhittin Gürün Millet Meclisi Başkanlık Divanın
kuruluş biçiminin 1036 sayılı kanunun iptalini gerektirdiği düşüncesiyle
yukardaki görüşe katılmamışlardır.
2- Cumhuriyet Senatosundaki Geçici Komisyonun, Komisyon
Başkanlarınca belirtilen üyelerden kurulmuş olması durumu:
1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının, Millet Meclisince kabul
edilerek Cumhuriyet Senatosuna verilmesi üzerine, Anayasa ve Adalet Komisyonu
ile İçişleri Komisyonuna havale edildiği; ancak Cumhuriyet Senatosu Genel
Kurulunun 5.3.1968 günlü 38. birleşiminde tasarının, “çalışmaların bir an önce
bitirilmesi için.” Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonunun
seçilecek dokuzar üyeden kurulu geçici bir Komisyonda görüşülmesinin kabul
edildiği; fakat Geçici Komisyon üyelerinin seçilmeleri yerine bunların ilgili
komisyonların başkanlarınca belirtilmesi yoluna gidildiği ve komisyonun böylece
kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dâvacı bu durumun bir iptal nedeni olduğunu ileri sürmüştür.
a) Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sı demokratik hukuk devleti
ilkesini kabul etmiştir. (Madde 2) Seçim usulünün üstün tutulması ve her
gerekli yerde uygulanması, bu ilkenin başlıca icaplarından biridir. Nitekim
Anayasa’da yasama meclisleri başkanlarının, Anayasa’nın öngördüğü komisyonların
belli edilmesine seçime gidileceğini açıklayan hükümler vardır (84., 90., 92. maddelerde
olduğu gibi.). Meclislerin içtüzüklerinde de gerek Başkanlık Divanının gerekse
genel olarak komisyonların kurulmasında seçim usulü kabul edilmiştir.
Anayasa’nın ve İçtüzüğün benimsediği bu usulün daimi komisyonların bünyelerinde
de uygulanması ve bu komisyonlardan, Genel Kurulca kurulmasına karar verilen
Karma ve Geçici komisyonlara katılacak üyelerin seçimle belli edilmesi
demokratik hukuk devleti düzeninin tabii bir sonucudur. Öte yandan Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 111. maddesinde Genel Kurulda ve komisyonlarda yapılacak
seçimlerde nasıl davranılacağının açıklanması, komisyonların bünyelerinde de
seçim usulünün benimsenmiş bulunduğunu ayrıca gösterir. Bugüne kadar geçici
komisyonlara katılacak üyelerin komisyonların başkanlarınca belli edilmekte
olmasının hukuki bir dayanağı yoktur ve komisyon başkanlarına İçtüzükte böyle
bir yetki tanınmış değildir. Bu yolda bir uygulama hukukça değeri olan, geçerli
bir gelenek meydana getiremez.
Şu duruma göre Geçici Komisyonun kuruluş biçimi, İçtüzüğe
aykırıdır. Ayrıca Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunun, Geçici Komisyonunun
kurulmasına ilişkin olarak 39. birleşimde verdiği karara da uymamaktadır. Zira
Genel Kurulca verilen karar Adalet Bakanının teklifinin kabulü şeklinde
olmuştur. Adalet Bakanının teklifinde ise “iki komisyondan seçilecek dokuzar
üye.” den söz edilmektedir. (Cumhuriyet Senatosu Tutanak Dergisi : Cilt 46-
Sayfa 8 ve 12).
Sonuç, Geçici Komisyonun kuruluş biçiminin muallel olduğu yolunda
özetlenebilir. Üyelerden Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun bu görüşe
katılmamışlardır.
b) Bu konunun görüşülmesinde Geçici Komisyon üyelerinin.Anayasa
ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonunca mı yoksa Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunca mı seçilmesi gerektiği de tartışılmıştır.
Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonu üyeleri,
esasen her iki yılda bir Genel Kurulca ve gizli oyla seçilmektedir(Cumhuriyeti
Senatosu İçtüzüğü Madde 17). Genel Kurul, bu üyeler hakkında daha önce
tercihini ve iradesini kullandığına göre Geçici Komisyonun kurulmasında, Genel
Kurulun kurulmaya ilişkin iradesini açıklamaktan başka bir işi olmamak gerekir
ve Geçici Komisyona girecek üyelerin seçilmeleri mensup bulundukları
komisyonlara düşer.
Üyelerden Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan, Celâlettin Kuralmen, Hakkı
Ketenoğlu, Recai Seçkin, Ziya Önel ve Muhittin Gürün Geçici Komisyon üyelerinin
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca seçilmeleri gerektiğini ileri sürerek bu
görüşe katılmamışlardır.
C- Anayasa’da kimi hallerde kurulması öngörülen karma komisyonlar
dışında, kanun tasarı veya tekliflerinin önce komisyonlarda sonrada meclisler
genel kurullarında inceleneceği hakkında zorunluk koyan bir kural yoktur.
Her ne kadar Anayasa’nın kimi maddelerinde (madde 91 ve 92) meclislerin
ilgili komisyonlarından söz edilmekte ise de, bunlar kanun tasarı ve
tekliflerinin mutlak surette komisyonlardan geçirilmesi zorunluluğu koyan birer
Anayasa kuralı niteliğinde değildirler ve genellikle yasama meclislerinde
varoldukları bilinen komisyonlardan, o maddelerde öngörülen hallere münhasır
olmak üzere, ne biçimde yararlanılacağını belirtmekten öteye bir anlam
taşımamaktadırlar.
Komisyon çalışmalarının kanun tasarı ve tekliflerini, meclislerin
genel kurulları adına inceleyerek düşüncelerini bildirmekten başka bir anlamı
bulunmadığı; sonunda konuya meclislerin tüm hâkim oldukları ve kendi
iradelerine göre tam bir serbestlik içinde işi karara bağladıkları bilinen bir
gerçek olup, bir kanun tasarısı veya teklifinin ilgili komisyonda incelenmesinin
veya hiç incelenmemesinin meclis iradesinin gereği gibi belirmesine engellik
edeceğinin düşünülmesi de mümkün değildir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Anayasa’nın kurulmasını
buyurduğu komisyonlar dışında kalan komisyonlar, birer içtüzük düzenlemesidir.
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 36. maddesinde belirtildiği gibi kimi hallerde
komisyon çalışmalarından vazgeçilmesi ve konunun doğruca senato genel kurulunda
görüşülerek sonuçlandırılabilmesi de bunu göstermektedir. Zira komisyon
çalışmaları Anayasa kuralının gereği bulunsaydı, her hangi bir zorunluluk
yüzünden dahi bu yoldan vazgeçilmesi mümkün olamazdı.
Şu sonuca göre birer içtüzük düzenlemesi olan ve meclislerce
kabul edilen kanunların sıhhati bakımından da şart bulunmayan komisyonların
çalışmalarına veya kuruluşlarına ilişkin olarak işlenen hatalar veya
usulsüzlükler kanunların Anayasa’ya aykırı sayılabilmesi için yeter sebep
değildir.
Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Salim
Başol, Feyzullah Uslu, Celalettin Kuralmen, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün
yukarıda ki nedenlerle 1036 sayılı Kanuna ilişkin tasarının incelenmesi için
Cumhuriyet Senatosunca Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İç İşleri Komisyonu
üyeleri arasından seçilmek suretiyle kurulması gereken geçici komisyonun
kuruluşunun İçtüzük hükümlerine aykırı bulunmasına dayanılarak dâva konusu
kanunun Anayasa’ya aykırı sayılmasının mümkün olmadığı görüşünde
bulunmuşlardır.
Öte yandan Başkan İbrahim Senil aşağıda yazılı görüşü ileri
sürmüştür.
Anayasa Mahkemesinin 13.11.1968 gün ve E.1964/26- K.1966/1 sayılı
kararında belirtildiği üzere (Anayasa Mahkemesi Kararlar Dergisi Sayı: 4,
Sayfa: 21 Resmi Gazete gün 31.5.1966. Sayı 12310.) yetkili komisyonlardan
geçmeksizin veya usulünce kurulmamış bir komisyondan geçerek kabul edilmiş bir
kanunun, iptal nedeni olacak bir şekil eksikliği ile malul sayılması gerekir.
Ancak olayda Geçici Komisyonun kurulması Genel Kurul’un kararı
üzerine olmuş; kanun tasarısı bu Komisyonun yeter sayılı toplantısında incelenmiş
ve hazırlanan rapor Genel Kurulda görüşülmüştür. Muhalefet grupları Genel
Kurulda görüşlerini açıklamak imkânını bulmuşlardır. Geçici Komisyonun kuruluş
biçiminde bir eksiklik olmasaydı dahi sonucun değişmeyeceği aşikârdır. Başka
bir deyimle Komisyonun kuruluş biçimi, dâva konusu kanunun Cumhuriyet Senatosu
Genel Kurulunda kabulü işlemini etkileyecek bir nitelikte olmamıştır. Bu
itibarla Geçici Komisyonunun kuruluş biçimi yüzünden kanunun iptaline
gidilmemek gerekir.
Böylece bu konuda ileri sürülen nedenlerin 1036 sayılı kanunun
iptalini gerektirmediği sonucu üzerinde yukarıda adları yazılı Başkan, Başkan
Vekili ve üyelerin tümü ve Hakkı Ketenoğlu, yeni mahkeme heyetinin çoğunluğu
birleşmişlerdir. Ancak Hakkı Ketenoğlu burada açıklanan gerekçelere
katılmamıştır.
Üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin Ahmet
Akar ve Ziya Önel geçici komisyonun kuruluş biçimi yüzünden 1036 sayılı kanunun
iptali gerektiğini ileri sürerek yukarıda açıklanan görüşe katılmamışlardır.
3- Geçici Komisyondan üç üyenin çekilmiş olması durumu:
Geçici Komisyona üye olarak ayrılan Cumhuriyet Halk Partisi
Grubuna mensup üç Cumhuriyet Senatosu üyesinin, Geçici Komisyonunun seçimle
kurulmamış bulunduğunu ileri sürerek, Geçici Komisyonun 3. toplantısından önce
9.3.1968 günü saat 12.45 te Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına istifa yazılarını
verdikleri anlaşılmaktadır.
Dâvacı, istifa üzerine işlem yapılmamış ve komisyonların kanuni
sayılarının tamamlanmamış bulunduğunu ve kanun tasarısının böyle bir komisyonda
görüşülmesinin iptal nedeni olacağını ileri sürmüştür.
Başkan Vekili Lütfi Ömerbaş, Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Salim
Başol, Feyzullah Uslu, Celâlettin Kuralmen, Halit Zarbun ve Muhittin Gürün
geçici komisyonun kuruluşu ve çalışmaları ile ilgili olarak öne sürülen şu
iddialar haklı bulunsa bile yukarda 2 sayılı bendin c işaretli fıkrasının ilk
kesiminde açıklanan nedenlerden ötürü bu halin 1036 sayılı kanunun, Anayasa’ya
aykırılığından söz edilerek iptaline gidilmesi için yeter sebep sayılması
mümkün olamayacağı görüşünde bulunmuşlardır.
Öte yandan Başkan İbrahim Senil, Üyelerden Hakkı Ketenoğlu ve
Ziya Önel aşağıda yazılı görüşü belirtmişlerdir;
Kimi kanun tasarılarının geçici komisyonlardan görüşülmesiyle
yetinilmesi bunların ivediliği yüzünden kısa süre içinde incelenerek genel
kurula bir an önce getirebilmeleri ereğine dayanır. Nitekim 1036 sayılı Kanuna
ilişkin tasarısının Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri Komisyonundan
seçilerek dokuzar üyeden kurulu geçici bir komisyonda görüşülmesi Cumhuriyet
Senatosu Genel Kuruluna teklif edilirken de tasarı üzerindeki çalışmaların bir
an önce bitirilmesinin sağlanması lüzumu gerekçe olarak ileri sürülmüştür.
Bu itibarla Geçici Komisyonunun üyeleri belli olduktan sonra
ortaya çıkan çekilmelerin, komisyon çalışmalarına engel olacak nitelikte bir
olay sayılmaması gerekir. Böyle durumlarda yeter sayı sağlanabildiği takdirde
komisyon çalışmalarını sürdürmesi tabiki görülmelidir. Aksi halde Geçici
Komisyonun kuruluşundaki erek ortadan kalkacağı gibi ivedili bir işin böylece
uzun zaman sürüncemede kalması beklenebilir.
Olayda geçici komisyonun, toplanma ve karar yeter sayısı
bulunması dolayısiyle, Cumhuriyet Halk Partisi Gurubuna mensup üç üyenin
çekilmelerine rağmen çalışmalarını sürdürmesi haklı ve yerinde bir davranış
olmakla birlikte, çekilen üyeler çalışmalara katılsalar bile sonucu
etkileyemeyecekleri aşikar bulunduğundan ve muhalefetin görüşü de Genel Kurulda
açıklandığından kimi üyelerin komisyondan çekilmeleri yüzünden ortaya çıkan
durumun kanunun iptaline yol açmaması gerekir.
Böylece bu konuda ileri sürülen 1036 sayılı kanunun iptalini
gerektirmediği görüşü üzerinde yukarda adları yazılı Başkan, Başkan Vekili ve
Üyelerin tümü, yani mahkeme heyeti’nin çoğunluğu birleşmişlerdir.
Üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin ve
Ahmet Akar kimi üyelerin geçici komisyondan çekilmeleri dolayısiyle ortaya
çıkan durumun, kanunun iptalini gerektirdiğini ileri sürerek yukarıda açıklanan
görüşe katılmamışlardır.
B- Esas yönünden aykırılık durumunun incelenmesi:
1- 1036 sayılı Kanunun kapsamı :
Metnin incelenmesinden anlaşılacağı üzere, (Bu kararda: II-1)
dava konusu olan (Seçimlerle ilgili kanunların bazı maddelerinin yürürlüktün
kaldırılması ve 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa bazı maddeler
eklenmesi) hakkındaki 20.3.1968 günlü ve 1036 sayılı Kanun üç maddedir. 1. maddede
önce:
13.2.1963 günlü ve 533 sayılı Kanunun 25.5.1961 günlü ve 306
sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 32. maddesini değiştiren ve 38. maddesine
fıkralar ekleyen hükümleri;
14.7.1965 günlü ve 656 sayılı Kanunun 25.5.1961 günlü ve 306
sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun 533 sayılı kanunla değiştirilmiş 33. ve
35. maddelerini değiştiren ve 24.5.1961 günlü ve 304 sayılı Cumhuriyet Senatosu
Üyelerinin Seçimi kanununun 17.4.1964 günlü ve 447 sayılı kanunla değiştirilmiş
1. maddesine iki fıkra ekleyen hükümleri;
Kaldırılmakta; sonra üç yeni madde metni konularak bunlar 32.,
33. ve 35. maddeler olmak üzere 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa
eklenmektedir. 1036 sayılı Kanunun 2. maddesi yürürlük tarihi, 3. maddesi ise
yasaya yürütecek mercie ilişkindir.
Görülüyor ki 1036 sayılı kanun, aslında mutlak anlamda bir ilga
kanunu değil, kimi kanunların kimi maddelerini değiştiren bir kanundur. Bu
Kanun, 306 sayılı kanunun 32., 33. ve 35. maddelerini tüm olarak değiştirmekte;
yine aynı kanunun 38. maddesini, buna 533 sayılı kanunla eklenmiş fıkraları
çıkararak eski metniyle ve 304 sayılı kanunun 1. maddesini, 656 sayılı kanunla
eklenmiş fıkraları çıkararak, 447 sayılı kanunun getirdiği metniyle
bırakmaktadır. 306 sayılı Kanunun 38. maddesinin 1036 sayılı kanunla dokunulmayan
bölümü 30.5.1961 gününden ve 304 sayılı kanunun 1. maddesinin yine 1036 sayılı
kanunla dokunulmayan bölümü 22.4.1962 gününden beri yürürlüktedir.
Şu duruma göre 1036 sayılı kanunun Anayasa’ya aykırı olup
olmadığını karara bağlayabilmek için sadece bu kanunun 1. maddesiyle getirilen
yeni hükümlerin, yani 306 sayılı kanuna eklenen 32., 33. ve 35. maddelerin
incelenmesi gerekecektir.
Dâvacının dâva dilekçesinde yer alan ve “önseçim” yoliyle siyasi
parti delegelerinin iradesinin, seçmen iradesinden üstün tutulduğuna dair olan
iddiaları, 13.7.1965 günlü ve 648 sayılı Siyasi Partiler Kanunun 7. bölümünü ve
306 sayılı kanunun değişik 15. maddesini; seçimlerde karma liste
yapılamamasının ve bir oy pusulasında birden fazla bağımsız aday adının
bulundurulmamasının Anayasa’ya aykırı olduğu yolundaki iddiaları ise, yine 306 sayılı
kanunun özellikle 27. maddesini ilgilendirmektedir. Dava konusu 1036 sayılı
kanunun yukarıda açıklanan kapsamı karşısında bu iddialar üzerinde durmanın
yeri ve olanağı yoktur.
2- 306 sayılı kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 32. madde
:
a) 32. maddenin ilk üç fıkrası:
Sözü geçen maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları hükümleri
bir seçim sonunda siyasi partilerle bağımsız adayların sağladıkları geçerli
oylara göre elde ettikleri milletvekilliği sayısının nasıl hesaplanacağını
göstermektedir.
Maddenin ikinci fıkrasiyle kabul edilmiş olan düzen nisbi temsil
fikrine dayanan seçim düzenlerinden bulucusunun adiyle anılmakta olan D’Hondt
düzeninin bir biçiminden ibarettir.
Bu hesap yöntemine göre milletvekillikleri bağımsızlarla siyasi
partiler arasında kazandıkları geçerli oylarla orantılı olarak
bölüştürülmektedir. Böylece seçmenin oyları, verildikleri doğrultuda
değerlendirilmekte ve her siyasi parti veya bağımsız aday kendisine verilen
oylara sahip olmakta; onların gücüne göre milletvekilliğini kazanmakta yahut
başkaca herhangi bir dış müdahaleye uğramaksızın, kendi gücü yetişmediği
takdirde de milletvekilliğini kazanamamaktadır.
Belirtilen şu sonuca göre düzen, Anayasa’nın 55. maddesindeki
ilkeleri zedelemediği gibi Anayasa’nın başka kurallariyle de çelişme durumunda
değildir.
b) 32. maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları:
306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa 1036 sayılı kanunun 1. maddesiyle
eklenen 32. maddenin “Bir seçim çevresinde” diye başlayan dördüncü ve “Şayet”
diye başlayan beşinci fıkraları Anayasa Mahkemesinin E.1968/15-K.1968/13 sayılı
ve 3,4 ve 6 Mayıs 1968 günlü kararı ile ve işbu dâvanın açılmasından sonra
iptal edilmiş olduğundan dâvanın bu bölümü hakkında yeniden karar verilmesine
yer olmamak gerekir.
3- 1036 sayılı kanunla 306 sayılı kanuna eklenen 33. madde
:
Bu madde siyasi parti adaylarından seçilenlerin nasıl tesbit
edileceği belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasına göre: Yüksek Seçim Kuruluna
verilen aday listelerindeki sıra seçimlerde partilerin kazandıkları
milletvekillerinin tesbiti için esas olur ve her seçim çevresinde 32. madde
gereğince partilere düşen milletvekilliği sayısı kadar milletvekili her parti
listesinin başından itibaren sayılmak suretiyle seçilmiş sayılır.
Burada seçmenin, oylarının değerlendirilmesinde şahsi bir etkisi
olmaması; birbaşka deyimle seçmen oylarının seçilecek milletvekillerinin ancak
partisini ve sayısını ortaya koyabilmesi ve seçilmiş kimselerin bu sayı
uyarınca parti aday listesindeki sıraya göre kendiliğinden belirmesi gibi bir
durum vardır.
Bilindiği gibi her parti bir fikir, bir program beraberliğinin ve
bunları yürütebilme gücünün ifadesidir. Nisbi seçimde değeri olan budur. Nisbi
seçim düzeninde seçmen oylarının çoğu kişilere değil, fikirlere programlara
yönelir; yönelmesi gereklidir. Bir seçmenin oyunun, bir siyasi partinin aday
listesine yönelmesi genel olarak seçmenin partinin temsil ettiği fikir ve
programı yeğ tuttuğunu gösterir. Burada adayların kimlikleri ve kişilikleri
tabiatiyle ikinci alanda kalacaktır. Bir seçmen, fikir ve program gibi en
önemli bir unsurda bir siyasi parti ile beraberse onun ülküsünü ve tutumunu benimsediği
partinin aday listesindeki düzenlenen sıradaki önceden bilinen görüşüne de
katılmış bulunması beklenir. Hele siyasi partilerin demokratik siyasi hayatın
vazgeçilmiş unsurları sayıldığı bir ortamda böyle bir davranışı yadırgamak ve
kınamak mümkün değildir. Bu durumun seçme ve seçilme serbestliğine dokunduğu
ileri sürülemez. Bir adayın bir parti listesinde yer alması, bir seçmenin bir
partiye oy vermesi kendi iradeleri ile olur. Ancak bu serbest davranış eşyanın
tabiatı, daha açıkçası yukarıda değinilen siyasi parti kavramının özel niteliği
yüzünden seçmenin de, adayın da yöneldikleri partinin görüş ve tutumu ile
bağlanmaları gibi bir sonucu kendiliğinden doğurur.
Şu duruma göre 306 sayılı kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 33. maddenin
2. fıkrasında Anayasa’ya aykırılık yoktur. Üyelerden Sait Koçak, Recai Seçkin
ve Muhittin Gürün bu görüşe katılmamışlardır.
Maddenin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkralarında Anayasa’ya
aykırı bir yön görülmemektedir.
4- 306 sayılı kanuna 1036 sayılı kanunla eklenen 35. madde
:
Bu maddenin birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları seçim
sonuçlarının nasıl açıklanacağı hakkındadır. Anayasa’ya aykırı bir yönleri
yoktur.
Maddenin son fıkrasında 306 sayılı kanuna eklenen 32., 33. ve 35.
maddeler hükmünün Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimlerinde de uygulanacağı
açıklanmaktadır. Bunlardan 32. maddenin iptal edilmeyen fıkralarının Cumhuriyet
Senatosu üyelerinin seçimlerinde uygulanması gerekecektir. 1036 sayılı kanunla
getirilen ve Anayasa’ya aykırı olmadıkları sonucuna varılan hükümlerin
Cumhuriyet Senatosu üyelerinin seçimlerinde de uygulanmasında Anayasa’ya bir
aykırılık düşünülemez. Bu itibarla son fıkra hakkında başkaca bir karar
verilmesine yer olmamak gerekir.
5- 306 sayılı kanunun tümünün iptali gerektirdiği yolundaki
görüşü :
Üyelerden Recai Seçkin 1036 sayılı Kanunun tümünün iptali
gerektiği görüşünü ileri sürülmüştür. 1036 sayılı kanunun getirdiği hükümlerden
32. maddenin dördüncü ve beşinci fıkraları iptal edilmiş ve bu kararın III
bölümünün başında açıklanan yönlerde yapılan incelemelerde yeri geldikçe ayrı
ayrı belirtildiği üzere görüşülen öteki hükümler Anayasa’ya aykırı görülmemiş
olduğundan çoğunluk Recai Seçkin’in görüşünü benimsememiştir.
SONUÇ :
A) 1- 1036 sayılı kanunun, Millet Meclisi Başkanlık Divanının
kuruluş biçimi dolayısiyle iptali gerekmediğine üyelerden Salim Başol, Fazlı
Öztan, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Ziya Önel ve Muhittin Gürünün
karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile;
A) 2-a) Cumhuriyet Senatosu Geçici Komisyonunu, komisyon
başkanlarınca belirtilen üyelerle kurulmasının İçtüzüğe aykırı bulunduğuna
üyelerden Hakkı Ketenoğlu ve Halit Zarbun’un karşı oyları ile ve oyçokluğu ile;
b) Geçici Komisyonun Anayasa ve Adalet Komisyonu ile İçişleri
Komisyonunca seçilmesi gerektiğine üyelerden Feyzullah Uslu, Fazlı Öztan,
Celâlettin Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Recai Seçkin, Ziya Önel ve Muhittin
Gürün’ün üyelerin Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca seçilmeleri gerektiği
yolundaki karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile;
c) Geçici Komisyonun kuruluş biçiminin kanun iptalini
gerektirmediğine üyelerden Fazlı Öztan, Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet
Akar ve Ziya Önel’in karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile;
A) 3- Kimi üyelerin Geçici Komisyondan çekilmeleri dolayısiyle
ortaya çıkan durumun kanunun iptalini gerektirmediğine üyelerden Fazlı Öztan,
Sait Koçak, Avni Givda, Recai Seçkin ve Ahmet Akar’ın karşı oylarıyla ve
oyçokluğu ile;
B) 1- 306 sayılı Milletvekili Seçimi Kanununa 1036 sayılı kanunun
1. maddesiyle eklenen 32. maddenin “Bir seçim çevresinde” diye başlayan
dördüncü ve “Şayet” diye başlayan beşinci fıkraları Anayasa Mahkemesinin
E.1968/15-K.1968/13 sayılı ve 3.4 ve 6 Mayıs 1968 günlü kararı ile işbu dâvanın
açılmasından sonra iptal edilmiş olduğundan dâvanın bu bölümü hakkında yeniden
karar verilmesine yer olmadığına oybirliği ile;
B) 2- Aynı kanunla eklenen 33. maddenin ikinci fıkrası hükmünün
Anayasa’ya aykırı olmadığına üyelerden Sait Koçak, Recai Seçkin ve Muhittin
Gürün’ün karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile;
B) 3- Aynı kanunla eklenen 35. maddenin son fıkrası hakkında, 32. maddenin
iptal edilmeyen fıkralarının bu fıkra hükmü uyarınca Cumhuriyet Senatosu
üyelerinin seçiminde de uygulanması gerekeceğinden, başkaca karar verilmesine
yer olmadığına oybirliği ile
B) 4- Aynı kanunun yukarıda belirtilen hükümleri dışında kalan
öteki hükümlerinin Anayasa’ya aykırı olmadığına üyelerden Recai Seçkin’in karşı
oyu ile ve oyçokluğu ile;
6 Mayıs 1968 gününde Anayasa’nın 147., 149., 150. ve 152. maddeleri
gereğince karar verildi.
Başkan
İbrahim SENİL
|
Başkan Vekili
Lütfi ÖMERBAŞ
|
Üye
İhsan KEÇECİOĞLU
|
Üye
Salim BAŞOL
Karşıoy yazısı
eklidir.
|
Üye
Feyzullah USLU
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Fazlı ÖZTAN
|
Üye
Celâlettin
KURALMEN
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Hakkı KETENOĞLU
|
Üye
Sait KOÇAK
|
Üye
Avni GİVDA
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
Üye
Recai SEÇKİN
Karşıoy yazısı
eklidir.
|
Üye
Ahmet AKAR
|
Üye
Halit ZARBUN
|
Üye
Ziya ÖNEL
|
Üye
Muhittin GÜRÜN
Muhalefet şerhi
eklidir.
|
1036
Sayılı Kanunun Millet Meclisi Başkanlık Divanının Kuruluş biçimi dolayısiyle
iptali gerekmediğine yollu kararın 3 ncü bendine karşı oy açıklamam esas
1968/15, Karar: 1968/13 sayılı dosyadadır.
MUHALEFET ŞERHİ
1968/17-1968/14
sayılı yukarıdaki kararın III işaretli kısmının (A) bölümünün 2. bendinin (b)
fıkrasında yer alan ve Cumhuriyet Senatosu Karma Komisyonlarının ne suretle
kurulması gerektiğine ilişkin bulunan görüşün 6 Mayıs 1968 günlü ve
1968/15-1968/13 sayılı Anayasa Mahkemesi Kararına ait muhalefet şerhinde
açıklanmıştır.
KARŞIOY YAZISI
Mahkememiz Esas: 1968/15 Karar: 1968/13 sayılı kararı için
yazmış olduğum karşı oyda belirtilen sebeplerle çoğunluğun görüşüne
katılmıyorum.
MUHALEFET ŞERHİ
Kararın III işaretli kısmının (A) bölümünün (2) nci bendinin (b)
fıkrasında yer alan Cumhuriyet Senatosu Karma Komisyonunun ne suretle seçilmesi
gerektiği hakkındaki düşüncem, 6.Mayıs.1968 günlü ve Esas: 1968/15, Karar:
1968/13 sayılı Anayasa Mahkemesi kararında bu cihete ilişkin muhalefet şerhinde
açıklanmıştır.
KARŞI
OY YAZISI
Mahkememizin
Esas 1968/15 Karar 1968/13 sayılı ve 6.5.1968 günlü kararımızda A) 3-a bendine
karşı yazdığımız karşı oy yazısında belirtilen yönlerden çoğunluk kararına
karşıyız.
Üye
Hakkı KETENOĞLU
|
Üye
Halit
ZARBUN
|
KARŞI
OY YAZISI
Mahkememizin Esas
1968/15 Karar 1968/13 sayılı kararı için, Geçici Komisyonun Kuruluşu Biçimi
hakkında sayın Avni Givda ile Ahmet Akar’ın yazmış oldukları karşı oy
yazılarında belirtilen görüşe katılıyorum.
-MUHALEFET ŞERHİ-
1. Millet
Meclisi Başkanlık Divanının Kuruluş biçimi :
1- Çoğunluğun
görüşü:
1036
sayılı kanuna ilişkin tasarının Millet Meclisinde görüşülmesini ve karara
bağlanmasını Anayasa’nın 84. maddesine aykırı olarak kurulmuş bir başkanlık
divanının yönetmesinden çıkacak sonuçlar üzerindeki çoğunluk görüşü şöyle
özetlenebilir:
Başkanlık
Divanının kuruluşu Millet Meclisinin İçtüzük hükmü niteliğindeki 10.11.1967
günlü kararına dayanmaktadır. Bu karar, Anayasa Mahkemesine başvurularak iptal
ettirilmediği için yürürlükte kalmıştır. Anayasa Mahkemesinin yine aynı
niteliği taşıyan daha önceki Başkanlık Divanının Anayasa’ya aykırı bulunduğu
yolundaki görüşü (Millet Meclisi Başkanlığına özeti 1.3.1968 gününde bildirilen
1967/6-1968/9 sayılı ve 27.2.1968 günlü karar) Millet Meclisince bilindikten
sonra da Başkanlık Divanı Anayasa’ya uygun duruma getirilemez. Çünkü Millet Meclisinde
uygulanan İçtüzüğün 4. maddesine göre divanın görev süresi bir yıldır ve bu
süre 1968 yılı Kasım ayında sona erecektir. Divanda vakitsiz değişiklik
yapılması içtüzük hükmüne aykırı düşer. Anayasa Mahkemesi, Millet Meclisinin
10.11.1967 günlü kararını kendiliğinden bir yana bırakıp Anayasa’nın 84. maddesini
doğrudan doğruya uygulayamaz.
Böyle
olunca da Millet Meclisinin 10.11.1967 günlü kararına dayanılarak kurulan
başkanlık divanının, içtüzük gereğince yenileneceği tarihine kadar geçerli bir
kuruluş gibi kabulü gerekir ve bu divanın 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının
görüşüldüğü birleşimi yönetmiş olması kanunun şekil yönünden iptalini haklı
göstermez.
2- Karşı
görüş :
Yukarıda
özetlenen görüşten çıkarılacak sonuç şudur: Ortada bir Millet Meclisi İçtüzüğü-
Anayasa çatışması vardır ve kararda içtüzük hükümleri Anayasa kurallarına yeğ
tutulmuştur. Aşağıda ayrıntalariyle ve Anayasa Mahkemesinin geçmişteki
kararlarına da dayanılarak belirtileceği üzere böyle bir görüşe ve sonuca
katılmak mümkün değildir.
Anayasa’nın
84. maddesinin 1. fıkrasına göre Meclislerin başkanlık divanları, o meclisteki
siyasi parti gruplarının kuvvetleri ölçüsünde divana katılmaları ile kurulur.
Bu Anayasa hükmü- Anayasa’nın 8. maddesinde de belirtildiği üzere- yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan bir temel
hukuk kuralıdır.
Bu
kurala aykırı bir içtüzük hükmü tedvin edilmiş ve hüküm doğrudan doğruya veya
dolayısiyle Anayasa Mahkemesinin eli altına gelmişse ne olacaktır? Hüküm
doğrudan doğruya gelmişse, başka deyimle bir dava konusu ise tabiatiyle iptal
edilecektir. Böyle değil de bir dâvanın incelenmesinde hukuki dayanak olarak
karşıya çıkıyorsa Mahkeme, kendiliğinden iptale gidemeyeceğine göre, hükmü bir
yana iterek sorunu Anayasa kuralı uyarınca çözümliyecektir. Anayasa Mahkemesi
bu yolda davranmak zorundadır. Tersini düşünmek Anayasa Mahkemesini Anayasa
kuralları ile değil, bir kanun veya içtüzük hükmü il bağlamak olur. Böyle bir
tutumun ise Anayasa’nın 8. maddesine aykırılığı ve Anayasa’nın üstünlüğü
ilkesinin korunmasını nasıl güçsüzleştireceği, bütün siyasi parti gruplarının
uyuşmaları halinde de Anayasa’ya aykırı davranışlarının nasıl hoşgörü ile
karşılanmasını gerektireceği ortadadır.
Nitekim
iptal yetkisini kullanmadığı bu çeşit durumlarda Anayasa Mahkemesi Anayasa’ya
aykırı bir hükmü iptal etmek; o hükme değil Anayasa kuralına uymak yoluna
gitmiştir. Söz gelimi: Anayasa’nın iptal dâvasına hakkı olanları açıklayan 149.
maddesinde ( …. Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsilcisi bulunan siyasi
partiler veya bunların meclis gurupları) ndan söz edilmekte, böylece bir siyasi
partinin iki meclisten her hangi birindeki gurubunun tek başına iptal dâvası
açmağa hakkı bulunduğu hükme bağlanmış olmaktadır. Buna karşılık 44 sayılı ve
22.4.1962 günlü kanunun iptal dâvası açmağa yetkili olanlara ilişkin 21. maddesinin
4 sayılı bendinde (siyasi partilerin Türkiye Büyük Millet Meclisi gurupları)
denilerek Anayasa hükmü bir değişikliğe uğratılmıştır. 1964/26 esas sayılı dâvada,
dâvayı açanın sadece bir siyasi partinin Cumhuriyet senatosu grubu olması
dolayısiyle dâva hakkı sorununun çözümlenmesi gerekmiş ve çözümlemede,
Anayasa’nın 149. maddesinin açık ve kesin hükmü karşısında 44 sayılı kanunun
21. maddesinin 4 sayılı bendine uyulamıyacağı belirtilerek Anayasa hükmü
uyarınca bir sonuca varılmıştır. ( 1964/26-1966/1 sayılı ve 13.1.1966 günlü
karar-31.5.1966 günlü ve 12310 sayılı Resmi gazete-Anayasa Mahkemesi Kararlar
Dergisi Sayı 4. Sayfa 16,17.)
1967/22
esas sayılı işte de aynı tutum görülmektedir. Bu işin incelenmesinde dâva
konusu işlemle ilgili Millet Meclisi karma komisyonunu meydana getiren Anayasa
ve Adalet Komisyonlarının ikinci toplantı yılı başında usulünce kurulduğu; daha
sonra Güven Partisi Millet Meclisi gurubu teşekkül ettiğinde siyasi parti
gruplarının güçleri oranında kendini gösteren değişikliğin meclis
faaliyetlerine ve bu arada komisyonların bünyelerine yansıtılmasının sağlanması
gerekirken bütün siyasi parti grupları temsilcilerinin Millet Meclisi
Başkanının başkanlığında yaptıkları bir toplantıda üçüncü toplantı yılının
başlamasına kadar komisyon üyeliklerinin aynen muhafazası hususunda anlaşarak
güçleri oranında temsil hakkında vazgeçtikleri; durumun 14.6.1967 gününde 118. genel
kurul birleşimine sunulduğu ve itirazla karşılanmadığı için kesinleştiği tesbit
olunmuştur. Anayasa Mahkemesi, kararında, Anayasa’nın 85. maddesinin 2. fıkrasında
içtüzük hükümlerinin, siyasi parti gruplarının, meclislerin bütün
faaliyetlerine güçleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenleneceğinin
yazılı bulunduğu, bunun aslında siyasi parti gruplarının meclislerin bütün
faaliyetlerine güçleri oranında katılmalarını buyuran bir temel hukuk kuralı
olduğu ve yine Anayasa’nın 8. maddesi gereğince yasama, yürütme ve yargı
organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağladığı; bu kuralın siyasi parti
guruplarının uyuşmaları veya Millet Meclisi genel kurulunun kabulü ile bir yana
bırakılamayacağı belirtilerek ve komisyonların bünyelerini donduran İçtüzük
düzenlemesinin üçüncü toplantı yılının başlamasına kadar devamını kabul
etmeyerek bu düzenlemeye değil Anayasa kuralına uymuş ve dâva konusu işlemin
iptaline gitmiştir. (1967/22-22 sayılı ve 2.8.1967 günlü karar-25.10.1967 günlü
ve 12734 sayılı Resmi gazete.)
Anayasa
Mahkemesinin, Millet Meclisinde uygulanagelmekte olan içtüzük üzerindeki
görüşünün de, yukarıda değinilen kararda yer alan metin aynen aktarılmak
suretiyle, bu kez belirtilmesi yerinde olacaktır:
(Burada
Anayasa’nın geçici 3 üncü maddesi üzerinde de durmak gerekir. Söz konusu
maddede yeni Anayasa’ya göre kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Millet
Meclisinin ve Cumhuriyet Senatosunun toplantı ve çalışmaları için, kendi
içtüzükleri yapılıncaya kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27 Ekim 1957
tarihinden önce yürürlükte olan İçtüzüğü hükümlerinin uygulanacağı yazılıdır.
Yeni İçtüzükler yapılıncaya kadar meclislerin çalışmalardan kalmamaları için
verilen bu imkânının İçtüzüğün Anayasa ile bağdaşmayan hükümleriyle birlikte
harfi harfine uygulanacağı anlamda değerlendirilip genişletildiği düşünülemez.
İçtüzük hükümleri ancak Anayasa kuralları ile sınırlı olarak ve o kurallara
uyarlıkları oranında bir uygulama yeri bulabilir. İçtüzükte
öngörülmemiş-Anayasa’nın getirdiği yeniliklere ilişkin- konularda veya
İçtüzüğün Anayasa ile çelişen hükümlerinde Anayasa’ya uyar bir uygulama yolunun
tutulması gereklidir. Aksine bir görüş İçtüzüğü Anayasa’ya eşit, hatta
Anayasa’dan üstün tutmak olur. Böyle bir görüşün sakatlığı ise tartışılmayacak
kadar ortadadır………..
Esasen
İçtüzük konusunda şimdiye kadarki uygulamalar hep İçtüzüğün öngörmediği veya
Anayasa ile çelişmeye düştüğü hususlarda Anayasa’ya uygun bir yön izlemiştir.
Birkaç örnek vermek gerekirse şunlar ileri sürülebilir: Anayasa’ya göre (madde
85/2) siyasi parti grupları en az on üyeden meydana gelir. İçtüzükte ise sayı
ile sınırlama yoktur. (madde 22/2-12/2/1954 günlü İçtüzükle değişik). Bu konuda
tabiatiyle Anayasa’ya uyulmaktadır. Bütçeyi inceleyecek Komisyonun Anayasa’da
öngörülen bünyesi (Madde 94/2) İçtüzüktekinden (Yukarıda değinilen Madde)
farklıdır. Komisyon Anayasa’ya göre kurulmaktadır. İçtüzüğün Cumhurbaşkanının
nutkuna, kanunların yorumlanmasına ilişkin hükümlerinin ( 10,11,124 ncü ve 125
inci maddeleri) uygulama yeri kalmamıştır; uygulanmamaktadır. İçtüzükte siyasi
parti gruplarının Meçlisin bütün faaliyetlerine kuvvetleri oranında
katılmalarını sağlıyacak hükümler öngörülmemiştir. Oysa komisyonlara üye
seçilmesi bu kurala göre yapılmaktadır. Hatta Güven Partisinin kurulmasıyle
kuvvetler oranının değişmesi üzerine komisyonların bünyelerinde değişiklik
yapılmak konusu ele alınmış; ancak bu iş parti gruplarının anlaşmaları ve
Meclis Genel Kurulunun tasvibi ile üçüncü toplantı yılının başına
bırakılmıştır. Bu örnekleri daha çoğaltmak mümkündür…..
Bu
görüş 1967/6-1968/9 sayılı ve 27.2.1968 günlü kararda da tekrarlanmıştır.
Öte
yandan bir Anayasa kuralının yanlış anlaşılması durumu, Anayasa’ya aykırı kanun
veya içtüzük hükümlerinin ayakta tutulması için geçerli bir neden olamaz. Bu
itibarla Millet Meclisi Başkanlık Divanının kuruluş biçimi üzerindeki Anayasa
Mahkemesi görüşünün 1967/6-1968/9 sayılı ve 27.2.1968 günlü kararla belirdiği;
ancak bu karar bilindikten sonra görüşe Meclisce uyulmasının düşünülebileceği
yolundaki bir anlayışada isabet yoktur. Hele Anayasa’ya aykırılığı kesin ve
apaçık olarak meydana çıkan bir başkanlık divanını, İçtüzüğün 4. maddesinde
başkanlık divanlarına bir yıllık görev süresi tanındığı için, 1968 yılı Kasım
ayına kadar geçerli saymanın, Anayasa’ya aykırı bir durumu hiçbir kanun veya
İçtüzük hükmü koruyamayacağı için, hukukça savunulabilir bir yanı olamaz.
Yukarıdan
beri açıklananlarla varılmak istenen sonuç şudur: 1036 sayılı kanuna ilişkin
tasarının Millet Meclisi genel kurulunda görüşülmesine ve karara bağlanmasını
yöneten başkanlık divanının hukukça geçerli bir kuruluş olup olmadığını
araştırmak ve doğru bir sonuca varabilmek için ele alınacak ölçü Millet Meclisinin
İçtüzük hükmü niteliğindeki 10.11.1967 günlü kararı değil Anayasa’nın 84. maddesinin
1. fıkrası hükmüdür. Bu ölçüye vuruldukta sözkonusu Başkanlık Divanının
Anayasa’ya aykırı ve bu nedenle de hukukça geçerli sayılamaycak bir kuruluş
olduğu ortaya çıkar. 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının görüşülmesi sırasında
Millet Meclisi genel kurulunu böyle bir divanın yönetmesi ile, genel kurulun
divansız çalışması sırasında fark yoktur. Başkanlık Divanı olmayınca da bir
Millet Meclisi genel kurulunda söz edilemez; bu sadece gelişi güzel bir
toplanma hali olur. Böyle bir toplanmada görüşülen ve kabul edilen kanun
tasarısı ise iptal nedeni olacak bir şekil noksanı ile malul sayılmak gerekir.
Şu
duruma göre 1036 sayılı kanunun, Millet Meclisi Başkanlık Divanın kuruluş
biçimi yüzünden, iptal edilmesi tabii ve zorunlu idi. Aksi yönde verilen
kararda isabet yoktur.
II.Cumhuriyet
Senatosundaki geçici Komisyonunun kuruluş ve çalışma biçimi :
1.Çoğunluk
görüşü :
1036
sayılı kanuna ilişkin tasarının Millet Meclisinden Cumhuriyet Senatosuna
gönderilmesi üzerine tasarıyı görüşmek üzere Anayasa ve Adalet Komisyonu ile
İçişleri komisyonundan seçilecek dokuzar üyeden kurulması Cumhuriyet Senatosu
genel kurulunca kararlaştırılan geçici Komisyon üyelerinin seçilmeleri yerine
bunların ilgili komisyonların başkanlarınca belirtilmesi yoluna gidildiği ve bu
tutumun içtüzüğe aykırı olduğu çoğunlukça da kabul edilmekte; ancak gerek bu
aksaklık, gerekse geçici komisyondan C.H.P. gurubuna mensup üç üyenin çekilmesi
üzerine komisyonda bozulan parti güçleri oranının düzeltilmemiş bulunması
durumu kanunun şekil yönünden iptalini haklı gösterecek nitelikte
sayılmamaktadır.
Çoğunluk,
aynı sonuca varmakla birlikte gerekçe üzerinde uyuşamamıştır. Çoğunluğun büyük
bölümü; Anayasa’da kimi hallerde kurulması görülen karma komisyonlar dışında,
kanun tasarı veya tekliflerinin önce komisyonlarda inceleneceği hakkında
zorunluk koyan bir kural bulunmadığı, birer içtüzük düzenlenmesi olan ve
meclislerce kabul edilen kanunların sıhhati bakımından da şart bulunmayan
komisyonların çalışmalarına veya kuruluşlarına ilişkin olarak işlenmiş
hataların veya usulsüzlüklerin kanunların Anayasa’ya aykırı sayılabilmeleri
için yeter neden teşkil edemeyeceği görüşündedir.
2- Karşı
görüş :
Çoğunluk
gerekçelerinde ağır basan görüşe göre önce kanun tasarı ve tekliflerinin yasama
meclisleri komisyonlarda görüşülmesi yönteminin niteliği ve sonuçları üzerinde
durulması yerinde olacaktır.
A-Yasama
meclislerindeki komisyonları yasama işlemlerindeki yerleri ve etkileri:
Anayasa’da
her kanun tasarısı veya teklifinin mutlaka bir komisyon incelenmesinden geçmesi
gerektiği yolunda bir kuralı doğrudan doğruya koyan hüküm yoktur. Ancak iki
durumda: Millet Meclisinin Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsememesi
halinde; bir de bütçe tasarılarının incelenmesinde karma komisyon kurulacağı
açıkça belirtilmektedir. (Anayasa madde 92 ve 94) Bununla birlikte yasama
meclislerinde komisyonlar bulunacağına ve kanun tasarısı ve tekliflerinin bu
komisyonlarda görüşüleceğine işaret eden dolaylı hükümler Anayasa’da yer
almıştır. Söz gelimi, 91. maddenin 2. ve 92. maddenin 5. fıkralarında “her iki
meclisin ilgili komisyonları”ndan ve yine 92. maddenin 10. fıkrasında
Cumhuriyet Senatosunun kendisine gönderilen bir metni “Millet Meclisi
komisyonlarında ve genel kurulundaki görüşme süresini aşmayan bir süre içinde”
karara bağlayacağından söz edilmektedir.
Dikkat
edilirse görülür ki Anayasa, ancak kanun tasarı ve tekliflerinin her iki
meclisin bir karma komisyonda incelenmesi gerekli kıldığı hallerde bunların
kurulması biçimini içtüzüklere bırakmayarak kendisi düzenlenmiş; bir de kanun
teklifi getiren Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin mensubu olmadıkları
meclisin komisyonları karşısındaki durumların düzenlenmesini yine içtüzüklere
bırakmayarak kendisi hükme bağlamıştır. Her iki meclisin ayrı ayrı kuracakları
komisyonlar Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi arasında anlaşmazlık konusu
olamayacağından Anayasa’nın bunlar üzerinde durmamasını tabii görmek gerekir.
Öteden beri komisyonların yasama meclislerinin bölünmez parçaları oluşu ve
bunların çalışmalarının yasama işlerinin tabii ve zorunlu bir evresini teşkil
edegelmesi karşısında Anayasa koyucudan bu konuda açık ve kesin bir buyruğun
beklenmesi yerinde olmaz. Yukarda da değinildiği üzere konuya dolaylı olarak
dokunulmuştur ve bu dolaylı hükümler yasama meclisleri Komisyonlarına ve kanun
tasarı ve tekliflerinin bu komisyonlarda görüşülmesi usulüne bir Anayasa
müessesi niteliği vermeğe yetkilidir.
Öteyandan
Anayasa, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve meclislerin çalışmalarını kendi
yaptıkları içtüzüklerin hükümlerine göre yürütmeleri kuralını da koymuştur.
(Madde 85/1) Yasama meclislerinin İçtüzüklerinde ve bu arada Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünde komisyonlara, komisyon çalışmalarına, kanun tasarı ve
tekliflerinin komisyonlara havalesine ve buralarda görüşülmelerine önemle yer
verilmektedir.
Yukardan
beri kısaca değinilen hususlar gözönünde tutulursa yetkili komisyonlardan
geçmeksizin veya usulünce kurulmamış bir komisyondan geçerek kabul edilmiş
kanun tasarısının, iptal nedeni olacak bir şekil eksikliği ile malül sayılması
gerektiği sonucuna varılır. Böyle olunca da 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarıyı
görüşen ve rapora bağlayan Cumhuriyet Senatosu geçici komisyonunun kuruluş ve
çalışma biçimi üzerinde önemle durulması gerekir.
B-Cumhuriyet
Senatosu geçici komisyonunun kuruluş ve çalışma biçimi :
a)
Geçici komisyonunun kuruluş biçimindeki aksaklık kararda ayrıntılariyle
belirtildiği için burada yeni açıklamalar gerekli değildir. Komisyon bu
kuruluşu ile yalnız İçtüzüğe değil özellikle demokratik hukuk devlet ilkesi ile
bağdaşamayacağı için; Anayasa’da aykırıdır. Böyle bir komisyonun tasarı
üzerindeki çalışmalarını Anayasa’nın ve İçtüzüğün gereklerini karşılayan bir
hazırlık çalışması olarak saymağa imkan yoktur. Genel Kurul, görüşmelerini bu
komisyonunun raporu ve tasarı metni üzerinde yaptığına göre komisyon
çalışmalarının hukuki niteliği ve değeri elbetteki sonucu etkileyecektir.
b)
Geçici komisyona üye olarak ayrılan C.H.P. gurubuna mensup üç Cumhuriyet
Senatosu üyesi, geçici komisyon esas toplantısını yapmadan önce, 9.3.1968
gününde geçici komisyonun seçimle kurulmamış bulunduğu ileri sürerek istifa
yazılarını Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına vermişler ve böylece komisyonda
Anayasa’nın 85. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen parti güçleri oranının
bozulmasına yol açmışlardır. Bu çeşit çekilmeler, kabul şartına bağlı
tutulmadığı için genel kurulun bilgi edinmesi gününden değil çekilme yazısının
merciine verilmesi tarihinden başlıyarak hüküm ifade eder. Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğünün, Cumhuriyet Senatosu üyeliğinden çekilmenin, genel kurulun ittilai
gününde kesinleşeceği yolundaki 161. maddesinin, başkaca bir hüküm
bulunmadığına göre, komisyon üyeliklerinden çekilme hallerinde de uygulanması
düşünülemez.
Bir
komisyonda Anayasa’nın 85. maddesinin 2. fıkrasında öngörülen siyasi partilen
güçleri oranı kurulduktan sonra komisyonun içtüzükte belirtilen görev süresi
içinde bu oran bozulursa ne yapılması gerekeceği önemli bir sorundur. Oran
gelişi güzel yahut kötü niyetli çekilmeler yüzünden bozulmuşsa, komisyonun
toplanma ve karar yetersayısı varolduğu sürece bir düzeltmeye gidilmesinin
gerekmeyeceği belki ileri sürülebilir. Ancak çekilmeler, olayda olduğu gibi,
haklı nedenlere dayanıyorsa yahut denge yeni bir siyasi partinin kurulması ve
öteki siyasi parti guruplarından yeni partiye geçişler olması gibi bir durum
yüzünden bozulmuşsa derhal bir düzeltmeye gidilmesi ve siyasi parti güçleri
oranının yeniden Anayasa’ya uydurulması zorunlu olur. Nitekim Anayasa
Mahkemesi, Güven Partisi Millet Meclisi gurubu teşekkül ettiğinde, siyasi parti
guruplarının güçleri oranında kendisini gösteren değişikliğin meclis
faaliyetlerine ve bu arada komisyonların bünyelerine yansıtılmamasını ve
değişikliğin için yeni toplantı yılının beklenmesine gidilmesini bir iptal
nedeni saymıştır. ( 1967/22-22 sayılı ve 2.8.1967 günlü karar.)
Geçici
Komisyonunun, işin ivediliği yüzünden, kısa süre içinde incelenerek genel
kurula bir an önce getirilebilmesini sağlamak üzere kurulmuş bulunduğu ve
komisyonunun yeniden düzenlenmesinin, vakit alacağı için, sakıncalı olduğu
yolundaki bir düşünüş apaçık Anayasa hükümlerine aykırı bir davranışı haklı ve
yasaiçi göstermeğe yetmez. Geçici Komisyonunun sadece şu durumu dahi, onu
Anayasa’ya aykırı bir kuruluş haline getirmeğe ve çalışmalarını değersiz ve
geçersiz bırakmağa kafidir.
c)Şimdi
son olarak Cumhuriyet Senatosu genel kurulunun, geçici komisyonunun getirdiği
karar tasarısını kabul etmekle bu komisyonunun kuruluşuna ve çalışmalarına
hukuki nitelik kazandırıp kazandırmayacağı hususuna değinilecektir.
Bir
meclisin genel kurulu ancak kendi iradesinin belirlenmesindeki bir sakatlığı
yine kendi kararıyla önceki eksikliğinden kurtarabilir. Nitekim Anayasa
Mahkemesi bir kararında (1964/26-1966/1 sayılı ve 13.1.1966 günlü) Cumhuriyet
Senatosu genel kurulunun, yeter sayının bulunmadığı bir toplantıda kurulmasına
karar verdiği geçici komisyonu ve komisyonun çalışmalarını sonradan usulünce
verdiği bir kararla benimsediği için şekil eksikliğini ortadan kaldırdığını ve
komisyona ve çalışmalarına hukuki nitelik kazandırdığını kabul eylemiştir.
Bu
kararda öngörülen durumla şimdi inceleme konusu olan olayı birbirine
karıştırmamak gerekir. 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarıyı inceleyen geçici
komisyonun kuruluşundaki ve çalışmalarındaki sakatlığın Cumhuriyet Senatosu
genel kurulunun kendi tutumu ve davranışı ile bir ilişkisi yoktur. Genel kurul
komisyonun kurulmasına usulünce karar vermiş, komisyondaki bozukluk ise daha
sonra komisyonun kendi iç bünyesindeki aksamalardan doğmuştur. Cumhuriyet
Senatosu genel kurulu, hiçbir kararıyle, geçici komisyonun, kuruluş ve çalışma biçimindeki,
genel kurul iradesi dışında kalan, bozukluğu gidermeğe ve komisyonun kuruluşuna
ve çalışmalarına hukuki, yasaiçi bir nitelik kazandırmaya muktedir olamaz.
d)
Özetlenecek olursa: 1036 sayılı kanuna ilişkin tasarının Cumhuriyet
Senatosundaki komisyon incelemeleri evresi Anayasa’ya ve İçtüzüğe uygun bir
komisyonda Anayasa ve İçtüzük uyarınca geçmemiş bulunduğundan kanunun şekil
yönünden iptali gerekir.
III-SONUÇ
:
Yukarda
açıklanan nedenlerle ve o sınırlar içinde 1968/17-14 sayılı ve 6 Mayıs 1968 günlü
kararın, 1036 sayılı kanunun şekil yönünden iptalini gerekli görmeyen bölümüne
karşıyız.
Üye
Avni GİVDA
|
Üye
Ahmet
AKAR
|
KARŞI
OY YAZISI
Mahkememizin
Esas 68/15, Karar 68/13 ve 3,4 ve 6.5.1968 günlü kararı için yazmış olduğum
karşı oy yazısında gösterilen nedenlerden ötürü ve orada belirtilen yönlerden,
çoğunluk kararına karşıyım.
KARŞI OY YAZISI
Mahkememiz Esas: 1968/15
Karar: 1968/13 sayılı kararı için, Divanın ve Geçici Komisyonun kuruluşu
hakkında Sayın Avni Givda’nın ve Geçici Komisyonun kuruluşu hakkında Sayın
Recai Seçkin’in karşı oylarında belirtilen görüşe katılıyorum.
1-
Dava konusu 1036 sayılı kanun, mahkememizin 1968/15 esas sayısına kayıtlı diğer
bir dava üzerine incelenerek kimi hükümlerinin iptaline, kimi hükümlerinin de
Anayasaya aykırı bulunmadığına karar verilmiştir.
Yukarıdaki
Kararda ise, evvelki kararda Anayasaya uygun olduğuna karar verilen konular
yeni baştan incelenerek haklarında tekrar hüküm verilmek suretiyle Anayasanın
152. ve Anayasa mahkemesinin kuruluşu ve yargılama usulleri hakkındaki 44
sayılı kanunun 50. ve 51. maddelerinde yer alan ve Anayasa Mahkemesi
kararlarında kesin, herkesi ve her organı bağlayıcı nitelikte oldukları
belirten hükümlere aykırı bir usul tutulmuştur.
Bu
konuyu açıklayan düşüncelerim, 27.6.1967 günlü ve 12632 sayılı Resmi Gazetede
yayınlanmış bulunan 28.6.1966 günlü ve 1963/132-1966/29 sayılı Anayasa
Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimde belirtilmiştir.
Açıklanan
sebeplerle kararda uygulanan usule muhalifim.
2-
Kararın III işaretli kısmının (A) bölümünün 1. bendinin (b-d) fıkralarında yer
alan ve Millet Meclisi Başkanlık Divanının kuruluş biçimine ve bu sebeple
kanunun iptal edilmesi gerektiğine ilişkin bulunan düşüncelerim,
1968/15-1968/13 sayılı Anayasa Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimin 1
numaralı fıkrasında açıklanmıştır.
3-
Kararın, III işaretli kısmının (A) bölümünün, 2. bendinin (b) fıkrasında yer
alan ve Cumhuriyet Senatosu Karma Komisyonlarının ne suretle kurulması
gerektiğine ilişkin bulunan düşüncelerim, 6 Mayıs 1968 günlü ve 1968/15-1968/13
sayılı Anayasa mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimin 3 no.lu fıkrasında
açıklanmıştır.
4-
1036 sayılı kanunun 33. maddesinde yer alan hükümlerin iptal edilmesi
gerektiğini belirten düşüncelerim yukarıda 3 No.lu fıkrada gün ve sayısı
gösterilmiş bulunan Anayasa Mahkemesi kararına ait muhalefet şerhimin 5 No.lu
fıkrasında açıklanmıştır.