ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No:1966/24
Karar No:1967/8
Karar tarihi:28/2/1967
Resmi Gazete tarih/sayı:23.3.1968/12856
Anayasa'ya
aykırılık iddiasında bulunan Mahkeme: Lice Sulh Ceza Mahkemesi.
İtirazın
konusu : Orman Kanununa bazı hükümlerin eklenmesine ve birinci maddesinin
değiştirilmesine dair olan 4785 sayılı Kanonun tümü ile yine bu kanuna ek 5658
sayılı Kanunun tümünün Anayasa'ya aykırı olmaları nedeniyle iptalleri
isteminden ibarettir.
OLAY:
Devlet
ormanlarından tarla açan kişiler hakkında açılan kamu dâvası sonunda sanıkların
başka bir kimseye ait tapulu araziyi sürdükleri ve tapu malikinin çiftçileri
olduğu anlaşıldığından beraetlerine dair verilen karar, Yargıtay 3 üncü Ceza
Dairesince, suç yerinin 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar muvacehesinde durumun
tahkik ve tahlil edilmediği gerekçesile bozulmuş ve bozma üzerine yapılan
duruşmada da Mahkemece sözü edilen kanunlar Anayasa'nın 36. maddesiyle38.
maddesinin ikinci fıkrası ve 39. maddesinin son cümlesi hükümlerine aykırı
görüldüğünden iptalleri için dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine karar
verilmiştir.
Mahkemenin
5/9/1966 günlü kararının özeti : "4785 sayılı Kanunun î. maddesi gerçek ve
tüzel kişilere ait ormanların, hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın
devletleştirildiği ve 3. ve 7. maddeleri de devletleştirilen orman bedellerinin
ne suretle ödeneceği hakkında hükümler koymaktadır. Halbuki Anayasa'nın 36.
maddesi herkesin mülkiyet ve miras hakkına sahip bulunduğunu ve bu hakların
ancak kamu yararı amacı ile sınırlanabileceğini kabul etmiş olduğu halde sözü
geçen kanunlar, şahsın mülkiyet hakkım ihlâl etmekte ve ormanların
devletleştirilmesinin kanunla düzenleneceğine ilişkin Anayasa hükmüne aykırı
düşmektedir. Devletleştirmek amacı ile kamulaştırmaya gidilirken önce
kamulaştırılacak sahanın ayrı ayrı tahdit ve kararın maliklere tebliğ edilmesi
ve şahsin da gerekli müracaatı yapması lâzımdır. Halbuki 4785 sayılı Kanunun l
inci maddesinin mutlak hükmü ile bir çok özel arazi, orman vasfında olmadığı
halde, devletleştirilmiş bulunmaktadır. Dâvadaki suç yerinin de 24/8/1943
tarihli tapunun hudutları içinde kaldığı, yüz seneden beri ekilip biçildiği ve
içerisinde orman ağacı bulunmadığı ve mütehassıs bilirkişi marifetiyle orman
vasfında olmadığı tespit edildiği halde, Tarım Bakanlığınca orman olduğu
belirtilmiştir. Çok eskiden beri ekilip biçilen bir yerin, orman olduğu tapu
maliki veya sanıklar tarafından bilinemez, işgal ettikleri yerin orman olduğu
bu şahıslara bildirilerek devletleştirme yapılmış olsaydı onlar da, hiç olmazsa
yerlerinin bedelini almak imkânına kavuşacak ve bu suretle mülkiyet hakkı
zedelenmiyecekti. Anayasa'nın 82. maddesinin ikinci fıkrası ile 39. maddesinin
son cümlesi hükümleri, taksitle ödemelerde faiz verilmesi esasını kabul ettiği
halde, 4785 sayılı Kanunun, taksitle ödenecek bedeller için faiz verilmemesini
öngörmüş olması, Anayasa'ya aykırılığının ikinci bir nedenini teşkil etmektedir.
4785 sayılı Kanonun mahzurlarını kısmen bertaraf etmek için çıkarılan 5658
sayılı Kanun da Anayasa'nın mülkiyet hakkındaki mülâhazalarını yerine
getiremediğinden ve her iki kanun sıkı sıkıya birbirine bağlı bulunduğundan bu
kanunun da iptali gerekmektedir.
Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki Kanunun 27. maddesine
göre bir mahkeme dâvada uygulayacağı kanun hükümlerini Anayasa'ya aykırı
görürse, itiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Suçun
sübutu halinde hâdiseye 6831 sayılı Kanun hükümleri uygulanacak ise de,
Yargılayın içtihatlarına göre iptali istenen kanunlar, mesuliyetin tâyininde
uygulama yeri bulduğundan meselenin Anayasa Mahkemesine intikalinde usule
aykırı bir cihet bulunmamıştır."
İLK
İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesinin 25/10/1966 gününde, Başkan İbrahim Senil, Üyelerden İhsan
Keçecioğlu, Feyzullah Uslu, A. Şeref Hocaoğlu, Fazlı Öztan, Celâlettin
Kuralmen, Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Muhittin Taylan, İhsan
Ecemiş, Ahmet Akar, Ziya Önel, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın katıldığı
toplantıda, yaptığı ilk inceleme sonucunda:
l-
5658 sayılı Kanunla 4785 sayılı Kanunun, (Anayasa Mahkemesinin 23/6/1964 günlü
ve 1964/50 sayılı kararı ile iptal edilmiş bulunan 3. maddesi ve 4. maddesinin
ikinci cümlesinden başlayan yapı ve tesislerin karşılığını 1936 bütçe yılı bina
vergisine matrah olan safi iratları esas alarak düzenleyen hükümleri dışında
kalan) bazı hükümlerinin dâvada uygulanacağı dosya münderecatından
anlaşıldığından Lice Sulh Ceza Mahkemesinin Anayasa Mahkemesine başvurmağa
yetkili bulunduğuna; Üyelerden İhsan Keçecioğlu, Fazıl Uluocak, Muhittin Taylan
ve Ahmet Akar'ın itiraz konusu kanunların dâvada uygulanıp uygulanmıyacağı,
ancak mahkemece yapılacak soruşturana sonucunda belli olacağından yetki
hususunun, bu eksiğin tamamlanmasından sonra görüşülmesi ve bu nedenle de
dosyanın mahkemeye geri gönderilmesi gerekliği yolundaki muhalefetleriyle;
2-
Söz konusu kanunların bütün maddeleri hakkında mahkemeden gerekçe istemesine
yer olmadığına, Üyelerden İhsan Keçecioğlu ve Ahmet Akar'ın kanunların tümünün
iptaline karar verilmesi istendiğine göre, mahkemenin, bu kanunların,
gerekçeleri gösterilmiş bulunan 1. maddeleri dışında kalan hükümleri hakkında
da gerekçe göstermesi lâzım geldiği yolundaki muhalefetleriyle ;
3-
Lice Sulh Ceza Mahkemesinin itirazında, 4785 ve 5658 saydı kanunların l
maddelerinin Anayasa'ya aykırılıklarını hedef tuttuğu kararında dayandığı
gerekçelerden anlaşıldığından, esasa ilişkin incelemenin bu maddelere
hasredilmesine; Başkan İbrahim Senil, Üyelerden Feyzullah Uslu, Şeref Hocaoğlu,
Celâlettin Kuralmen, Sait Koçak, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın incelemenin
sadece 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi hükümlerine hasredilmesi gerektiği
yolundaki muhalefetleri ile;
Ve
oyçokluğu ile kararlaştırıldıktan sonra işin esasının incelenmesine karar
verilmiştir.
ESASIN
İNCELENMESİ:
Esas
hakkında düzenlenen rapor, Mahkemenin gerekçeli kararı, ilgili kanun ve Anayasa
hükümleri incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
4785
saydı Kanunun birinci maddesi şöyledir:
"Madde
l- Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel kişilere,
vakıflara ve köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişilerine ilişkin bütün
ormanlar bu kanun gereğince devletleştirilmiştir. Bu ormanlar hiçbir işlem ve
bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer."
5658
,sayılı Kanunun birinci maddesi de şöyledir :
"Madde
l- 9/7/1945 tarihli ve 4785 sayılı Kanunla devletleştirilmiş ormanlardan;
Devlet ormanları içinde olmayan ve etrafı tarla, bağ, bahçe gibi kültür arazisi,
özel orman, şehir, kasaba, köy merası ve Orman Kanununun birinci maddesine göre
orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartiyle Devlet ormanlarından tamamen
ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine ve gerçek kişilere ait
ormanlar; sahipleri veya mirasçıları istedikleri takdirde geri verilir.
İade
edilecek ormanlardan, devletleştirme karşılığı ödenmemiş bulunanlar bir işleme
tabi tutulmaksızın sahiplerine intikal eder ve müracaatları üzerine keyfiyet
orman idaresince kendilerine yazılı olarak bildirilir.
Devletleştirilme
bedeli kısmen veya tamamen ödenmiş bulunan ormanların, bu bedel aynı miktar ve
taksitlerle ödenmek üzere, yazı ile müracaatları halinde sahipleri adına tapuya
tecili yapılır. Taksitler zamanında ödenmediği takdirde ormanın işletilmesine
izin verilmez. Ormanın geri verilmesine müteallik tescil muameleri her türlü
harç ve resimden muaftır.
Geri
verilen ormanların hududu içindeki orman işletmeleri tarafından istihsal
edilmiş ve henüz satılmamış orman mahsulleri, ormanın tescili sırasında
sahiplerinin yazılı müracaatları üzerine bulundukları mevki ile miktar ve
vasıfları tesbit edilerek hususi orman tarife bedeli ve hakikî istihsal
masrafları peşin ödenmek şartiyle orman sahiplerine teslim edilir.
Geri
verilen ormanlarda devletleştirmeden doğan muamelelerle geri vermeden dolayı
orman sahipleri ile Devlet birbirleri aleyhine dâva açamazlar."
Mahkemenin
dayandığı; Anayasa'nın 36. maddesinde;
"Herkes,
mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.
Bu
haklar, ancak kamu yararı amacı ile sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."
Anayasa'nın
38. maddesinin ikinci fıkrasında :
"Çiftçinin
topraklandırılması ormanların devletleştirilmesi, yeni orman yetiştirilmesi ve
iskân projelerinin gerçekleştirilmesi amaçları ile kamulaştırılan toprak
bedellerinin ödeme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü
hallerde, ödeme süresi 10 yılı aşamaz, bu takdirde, taksitler eşit olarak
ödenir ve kanunla gösterilen faiz haddine bağlanır."
Anayasa'nın
39. maddesinin son cümlesinde :
".......
kanunun taksitle ödemeyi öngördüğü hallerde, ödeme süresi 10 yılı aşamaz ve
taksitler eşit olarak ödenir; bu taksitler, kanunla faiz hadlerine
bağlıdır."
şeklindeki
hükümler yer almıştır.
4785
sayılı Kanunun dâva konusu 1. maddesinin "b* ormanlar hiçbir işlem ve
bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer." şeklindeki hükmü hakkında daha
önce ileri sürülmüş olan Anayasa'ya aykırılık itirazının, Anayasa Mahkemesinin
20/3/1964 günlü ve 1964/23 sayılı karan ile reddedilmiş olması nedeniyle tekrar
incelenmesine yer olmadığını Üyelerden Feyzullah Uslu, A. Şeref Hocaoğlu ve
Muhittin Gürün ileri sürmüşlerse de, bu hüküm hakkında daha Önce ileri sürülen
Anayasa'ya aykırılık itirazının reddedilmiş olmasının sonradan yapılmış olan bu
itirazın esas yönünden incelenerek karara bağlanmasına engel olamayacağına
çoğunlukla karar verilmiştir.
Yine
Üyelerden Avni Givda ve Muhittin Gürün, dâva konusu madde hükmünün yürürlüğe
girdiği günde hükmünü yerine getirmiş ve bu hükme dayanılarak bir ormanın
devletleştirilmesine artık imkân kalmamış olması bakımından itirazın reddine
karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerse de, 4785 sayılı Kanunun
yürürlükten kaldırıldığına dair açık ve kapalı hiç bir kanun hükmü yoktur. Anayasa'nın
151. maddesin de mahkemelerde bakılmakta olan bir dâvaya uygulanacak kanun
hükümlerinin Anayasa'ya aykırılığının itiraz yolu ile ileri sürülebileceği ve
geçici 9. maddesinde de Anayasa Mahkemesinin görevine başladığın dan itibaren 6
ay içinde yürürlükte olan kanunlar hakkında iptal dâvası açılabileceği
yazılıdır. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin yürürlüğe konulmasiyle bütün
ormanların devletleştirilmiş olmasından, kanunun uygulama yeri kalmadığı anlamı
çıkarılamaz. Ormanların devletleştirildiğini öğrenen ilgililer, haklarım almak,
taşınmaz mallarının kanunun kapsamına girmediğini iddia etmek gibi, uyuşmazlık
çıkmadan önce ileri sürülmesi mümkün olmayan, bazı itirazlar ileri
sürebileceklerdir ki bütün bu iddialar idari ve adlî yargı mercilerince 4785
sayılı Kanun yönünden incelenip çözümlenecektir. Nitekim Lice Sulh Ceza
Mahkemeside görülmekte olan dâvada bu kanunun uygulanması söz konusudur.
Bu
nedenlerle 4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin bugün de yürürlükte bulunduğuna ve
bu maddeye yöneltilen Anayasa'ya aykırılık iddiası hakkında bir karar verilmesi
gerektiğine yukarda adları yazılı üyelerin karşı oylarıyla ve oyçokluğu ile
karar verilmiştir.
Mahkeme,
gerekçeli kararında, ormanların devletleştirilmesi ereği ile yapılan
kamulaştırılmalarda, paranın peşin ödenmemesi ve kamu yararı konusu bakımından
Anayasaya bir aykırılık görmemekte, aykırılığı kamulaştırılan ormanların,
hiçbir eylem ve işleme bağlı olmaksızın "Devlete geçeceğine ilişkin
hükümde bulmakta ve bu halin mülkiyet hakkını zedelediğini kabul etmektir.
Anayasa, 38. maddesinin ikindi fıkrası hükmü ile, ormanların kanunla
devletleştirilmesini kabul etmiş ve bu tasarrufu da kamulaştırma niteliğinde
saymıştır. Bu maddenin birinci fıkrasında kamulaştırmanın kanunda gösterilen
esas ve usullere göre yapılacağı açıklanmıştır. Buna göre ormanların
devletleştirilmesine ilişkin kanunda da devletleştirilmenin esas ve usullerinin
gösterilmesi gerekir ki 4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin ikinci cümlesinde yer
alan hüküm de ormanların ne suretle Devlete geçeceğini gösteren bir usul
hükmünden başka bir şey değildir. Bu itibarla bu hükmün Anayasa'nın 38. ve 39.
maddelerine aykırı bir yönü olmadığı gibi, ormanların devletleştirilmesinde
mülkiyet hakkının sınırlanması söz konusu olmayıp, ormanların doğrudan doğruya
Devlete geçmesi sağlanmış olmakla itirazın Anayasa'nın 36. maddesi ile de bir
ilgisi yoktur. Üyelerden Fazıl öztan, maddede yer alan "Bu ormanlar hiçbir
işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer" yolundaki hükmün
Anayasa'ya aykırı olduğu ve iptali gerektiği oyunda bulunmuştur.
Orman
Kanununa bazı maddeler eklenmesine ve bu kanunun 1. maddesinde değişiklik
yapılmasına dair olan kanuna ek 5658 sayılı Kanunun 1. maddesine gelince :
Madde
üzerinde görüşmeye geçildiğinde; üyelerden Salim Başol, Şeref Hocaoğlu, Fazlı
Öztan, İhsan Ecemiş ve Muhittin Gürün; Lice Sulh Ceza Mahkemesinin, 4785 sayılı
Kanunun, Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına vararak, iptalini istediğini, bu
arada 5658 sayılı "Kanunun dahi iptalini istemişse de bu isteğinin 5658
sayılı Kanunun, 4785 sayılı Kanuna bağlı olması ve bağlı olduğu kanunda da
gereği gibi bir düzeltme yapmaması görüşünden doğduğunu, bu bakımdan olayda
4785 sayılı Kanunun 1. maddesi hakkında verilecek kararın konunun
çözümlenmesine yeterli olacağını ve 4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin
Anayasa'ya aykırı olmadığı kabul edildiğine göre de o kanunla devletleştirmen
ormanlardan belli nitelikte olanlarının sahiplerine geri verilmesini sağlayan
5658 sayılı Kanunun 1. maddesi üzerinde başkaca inceleme yapılmasına, itirazda
bulunan mahkemenin gerekçesi yönünden, artık yer kalmadığını, bu nedenle de
mahkememizin, ilk inceleme sırasında 5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin de
incelenmesine ilişkin 25/10/1966 günlü kararının yeniden gözden geçirilip bu
maddenin inceleme dışında bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri
sürmüşlerse de itirazda bulunan Mahkemece Anayasa'ya aykırılıkları ileri
sürülen her iki kanunun 1. maddelerinin, bakılmakta olan dâvada uygulanacağı
gözönünde tutularak, ilk inceleme sonucunda o yolda karara varılmış olduğuna
göre, bu konu üzerinde şu veya bu nedenle yeniden görüşme açılamıyacağına
çoğunlukla karar verilmiş ve geri verilecek ormanların niteliklerini belirten
hükümler, söz konusu maddenin 1. geri verme işlemlerine ilişkin hükümler diğer
fıkralarında yer almış olduğundan bunların ayrı ayrı ele alınmaları
gerekmiştir.
5658
sayılı Kanunun l. maddesinin birinci fıkrası hükmünün; 4785 sayılı Kanunen 1.
maddesiyle devletleştirilmiş bulanan ormanlardan bazılarının, nitelikleri,
yerleri ve özel tarım işletmeleriyle olan bağlantıları gözönüne alınarak,
korunmaları, geliştirilip çoğaltılmaları ve verimli bir tarzda işletilmeleri
bakımından, özel mülkiyette kalmalarının, Devlet elinde tutulun alarmdan daha
doğru olacağı düşüncesi ile eski sahiplerine verilmelerini öngörmüş bulunduğu
anlaşılmaktadır.
İtirazda
bulunan Mahkemenin ise, 4785 sayılı Kanunla yapılan devletleştirme işleminin
tüm olarak Anayasa'ya aykırı olduğu kanısı ile Anayasa Mahkemesine başvurduğu
ve 5658 sayılı kanunu da, Anayasa'ya aykırı olduğunu varsaydığı bu durumu,
kısmen düzeltme yoluna gidip, tüm olarak gerekli düzeltmeyi yapmadığı
düşüncesiyle ve ona baplı olarak, Anayasa'ya aykırı gördüğünden, her iki
kanunun birlikte iptalini sağlamak ereği ile bu kanunu da itirazın kapsamı
içine aldığı görülmektedir.
4785
sayılı Kanunun, ormanların devletleştirilmesine ilişkin 1. maddesi hükmünün
Anayasa'ya aykırı olmadığı yukarıda belirtilmiş olduğundan özel mülkiyet
yararına sözü geçen hükümde değişiklik yapan 5658 sayılı Kanunun 1. maddesi
hükmünde de öncelikle Anayasa'nın 36 maddesine aykırı bir yön yoktur. Aksine bu
hüküm, devletleştirilen bir kısım ormanları, eski sahiplerine geri vermek
suretiyle bunların mülkiyet haklarına daha önce konulmuş olan Devlet elini
kaldırarak Anayasa'nın 36. maddesine uygun bir düzenleme yapmış bulunmaktadır.
Bu
bakımdan mahkemenin, bu noktaya yönelen Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde
değildir.
Ancak
konunun, bir de, itiraz eden Mahkeme tarafından öne sürülmemiş olmakla
birlikte, Anayasa'nın ormanların korunması ve yetiştirilmesi ile ilgili
kuralları koyan 131. maddesi açısından incelenmesi gerekli bulunmaktadır.
Gerçekten
söz konusu maddenin ikinci fıkrasında :
"Devlet
ormanları, kanuna göre Devletçe yönetilir ve işletilir. Dev-Jet ormanlarının
mülkiyeti, yönetimi ve işletilmesi özel kişileri devrolunamaz. Bu ormanlar,
zaman aşımıyla mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu
olamaz." hükümleri yer almakta ve 4785 sayılı Kanunla Devlet ormanı haline
getirilmiş olan bir kısım ormanları eski sahiplerine geri veren 5658 sayılı
Kanun hükmünün ise ilk bakışta bu Anayasa kurallarına aykırı bir durum yaratmış
olduğu düşüncesi akla gelmektedir. Ancak dikkatle incelendikte Anayasa'nın 131.
maddesinin;
1-
Yurttaki bütün ormanların Devlet ormanı haline getirileceği hükmünü koymadığı,
aksine, özel mülkiyetteki ormanların da bulunabileceğini öngördüğü ancak ister
Devlete, ister özel mülkiyete ait olsun, bütün ormanların korunup gelişmesini
sağlamak ödevini Devlete yüklediği,
2-
Devlete ait ormanların mülkiyetinin yönetiminin ve işletilmesinin özel kişilere
devrolunmasını yasakladığı,
açıkça
görülmektedir,
5658
sayılı Kanunun, bu bakımlardan, daha yakın bir incelemeye tâbi tutulması
halinde, bu kurallara aykırı bir hüküm getirmemiş olduğu anlaşılmaktadır, zira
:
a.
Bu kanun, bir kısım ormanların orman olmaktan çıkarılmalarını öngörmüş
değildir. Eski sahiplerine geri verilen ormanların yine orman olarak
saklanmaları zorunluluğu, olduğu gibi ortada durmaktadır.
b.
Bu hükümle, Devlete ait olan bir orman, özel bir kişiye de devrolunmamaktadır.
Bu
kanunla yapılan işlem; ormanların daha iyi korunacağı ve geliştirileceği
düşüncesine dayanılarak vaktiyle gerçekleştirilen devletleştirme sonucunda
Devlete geçmiş ve nitelikleri ile geri verme koşulları madde metninde
gösterilmiş olan bir kısım ormanı; ereğin sağlanması bakımından başvurulan bu
tedbirde hataya düşünüldüğünün, bunların sahihleri elinde kalmaları halinde
Anayasa'nın gayesinin daha iyi şekilde sağlanacağının anlaşılması dolayısiyle,
üzerindeki devletleştirmeyi kaldırarak, eski sahiplerine geri vermekten ibaret
bulunmaktadır.
Bu
işlemi, Anayasa'nın 131. maddesinin yasakladığı, (Devlet ormanının özel
kişilere devrolunması) niteliğinde görmenin ve onunla bir tutmanın yerinde
olmadığı, böyle bir görüşün, sorunun derinine inilmeden sadece deyimlerin dış
anlamları üzerinde durularak ileri sürülen yanıltıcı ve ereğe aykırı sonuç
doğuran bir düşünceye dayandığı ortadadır. Zira, ilk bakışta "Devlet
ormanının özel kişilere devri" gibi bir görünüşü olan işlem, aslında, daha
iyi korunacağı, geliştirileceği ve işletileceği gerekçesiyle ormanı elinden
alınmış olan bir kişiye, bu gerekçenin yerinde olmadığının ve bundan ötürü
Devlete geçiş işleminin hatalı ve isabetsiz bulunduğunun anlaşılması üzerine,
malının geri verilmesinden başka bir şey değildir.
İşte
söz konusu hüküm gerçekte, "Devlet ormanı" haline getirilmede düşülen
bir hatayı düzeltmekte olup bunun, Anayasa'nın 131. maddesinde yer alan ve
"Devlet ormanlarının mülkiyetinin özel kişilere devri" ni yasaklayan
hükmün kapsamı içinde görmekte doğruluk yoktur.
Bu
nedenlerle 5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin ilk fıkrası hükmü, Anayasa'nın
131. maddesine de aykırı bulunmamaktadır.,
Başkan
İbrahim Senil, Üyelerden Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Avni Givda, Muhittin
Taylan, Recai Seçkin ve Lûtfî Ömerbaş, söz konusu hükmün, Anayasa'nın 131. maddesine
aykırılığı nedeniyle, iptal olunması gerektiği düşüncesinde bulunmuşlardır.
5658
sayılı Kanunun 1. maddesinin diğer fıkraları üzerinde yapılan incelemede,
bunların Lice Sulh Mahkemesinin bakmakta olduğu dâva sebebiyle uygulanacak
hükümleri kapsamadığı, ilk inceleme sonucunda verilen ve incelemenin, 5658
sayılı Kanunun 1. maddesiyle sınırlandırılmasına ilişkin bulunan 25/10/1966
günlü kararın da bu amacı yani, Sulh Mahkemesinin bakmakta olduğu dâvada
uygulayacağı hükümlerin inceleme konusu yapılmasını hedef tuttuğu, l ve 2
numaralı bentlerin birlikte mütalâasından anlaşılmış olmakla, Anayasa'nın 151.
ve 44 sayılı Kanunun 27. maddeleri uyarınca 5658 sayılı Kanunun l inci
maddesinin birinci fıkrası dışında kalan hükümleri hakkında karar verilmesine
yer olmadığına üyelerden İhsan Keçecioğlu, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak,
Avni Givda, Muhittin Taylan ve Recai Seçkin'in ilk inceleme sonucunda verilen
karar karşısında maddenin diğer fıkralarının da incelenerek Anayasaya aykırı
olup olmadıkları hakkında karar verilmesi gerektiği yolundaki muhalefetleriyle
ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
SONUÇ
:
l-
4785 sayılı Kanunun 1. maddesi hükümleri Anayasa'ya aykırı olmadığından
itirazın reddine, üyelerden Fazıl Öztan'ın maddede yer alan "Bu ormanlar
hiç bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer" hükmünün
Anayasa'ya aykırı olduğu ve sadece bu hükmün iptali gerektiği yolundaki karşı
oyu ile ve maddenin diğer hükümlerinde oybirliği ile;
2-
5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci fıkrası hükmü Anayasaya aykırı
olmadığından, bu fıkraya ilişkin itirazın da reddine Başkan İbrahim Senil,
Üyelerden Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Avni Givda, Muhittin Taylan Recai
Seçkin ve Lûtfi Ömerbaş'ın karşı oylan ile ve oyçokluğu ile;
3-
5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin birinci fıkrası dışında kalan hükümleri
hakkında karar verilmesine yer olmadığına Üyelerden ihsan Keçecioğlu,
Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak, Avni Givda, Muhittin Taylan ve Recai
Seçkin'in Muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
28/2/1967
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
İbrahim
Senil
|
Başkanvekili
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
|
|
|
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Feyzullah
Uslu
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
Üye
Fazlı
Öztan
|
|
|
|
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Muhittin
Taylan
|
|
|
|
Üye
İhsan
Ecemiş
|
Üye
Recai
seçkin
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
KARŞI
OY YAZISI
1-
Mahkememizin 25/10/1966 günlü toplantısında, Lice Sulh Mahkemesinin kararında,
4785 ve 5658 sayılı Kanunların birinci maddelerinin Anayasa'ya aykırılıklarının
hedef tutulduğu bu kararın dayandığı gerekçelerden anlaşıldığından, esasa
ilişkin incelemenin bu maddelere hasredilmesine karar .verilmiştir. Görülüyor
ki Anayasa'ya aykırılıkları ileri sürülen maddeler hem itirazda bulunan
mahkemece hem de Mahkememizce bir bütün olarak ele alınmış ve maddelerde yer
alan fıkralar yönünden bir sınırlamaya gidilmemiştir. O halde, anılan
maddelerin tümünün incelenmesi ve karara bağlanması zorunludur. Esasın
incelenmesi evresinde, incelemenin 5658 sayılı Kanunun birinci maddesinin
birinci fıkrası ile sınırlandırılarak diğer fıkralarının inceleme dışı
bırakılması ilk inceleme ile varılan sonuca açıkça aykırı düşmektedir.
2-
5658 sayılı Kanunun birinci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
Madde
1- "9/7/1945 tarihli ve 4785 sayılı Kanunla devletleştirilmiş
ormanlardan. Devlet ormanı içinde olmayan ve etrafı tarla, bağ, bahçe gibi
kültür arazisi özel orman, şehir, kasaba, köy merası ve Orman Kanununun birinci
maddesine göre orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartiyle Devlet
ormanlarından tamamen ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine ve
gerçek kişilere ait ormanlar sahipleri ve mirasçıları istedikleri takdirde geri
verilir."
İtirazda
bulunan Mahkeme, 4785 sayılı Kanunla yürütülen Devletleştirme işlemini
Anayasa'ya aykırı gördüğü için, Devletleştirme işlemini tam olarak kaldırmayan
5658 sayılı Kanunun iptal konusu hükmünü dahi Anayasa'ya aykırı bulmaktadır.
Lâkin, Anayasa Mahkemesi, aykırılık için gösterilen gerekçe ile bağlı
bulunmadığından itiraz konusu kanun hükmünü bir başka gerekçeye dayanarak iptal
etmeye yetkilidir.
Anayasa'nın
38. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile ormanların Devletleştirilmesi, yeni
ormanların yetiştirilmesi amacı ile toprakların kamulaştırılması yoluna
gidilebileceği esası kabul edilmiştir.
Anayasa'nın
131. maddesinde de, Devlet ormanlarının Kanuna göre Devletçe yönetilip
işletileceği, Devlet ormanlarının mülkiyetinin, yönetiminin ve işletilmesinin
özel kişilere devrolunamıyacağı bunların zaman aşımı ile mülk edinilemiyeceği,
irtifak hakkına konu olamıyacağı ve tüm ormanların gözetiminin Devlete ait
olacağı belirtilmiştir.
Anayasa'ya
uygunluğu kabul edilen 4785 sayılı Kanunun birinci maddesi ile gerçek ve tüzel
kişilere ve maddede sayılan kamu tüzel kişilerine ilişkin bütün ormanlar
Devletleştirilmiştir. Şu halde yürürlüğe girdiği tarihte Kanunun kapsamına
giren ormanlar üzerinde "tapu sicilinden silinmiş olmasa bile" özel
mülkiyet ilişkisi ortadan kalkmış ve bu ormanlar Devlet ormanı niteliğini
kazanmıştır. Böyle olunca da ister eskiden beri Devlet ormanı olsun ister
Devletleştirme yolu ile bu niteliği kazanmış bulunsun bu ormanların mülkiyet
hakkının özel kişilere devredilmesi Anayasa'nın 131. maddesinin yasaklayıcı
hükmü karşısında mümkün değildir.
Çoğunluk,
Devletleştirme işinde yanılmaya düşüldüğünün ve Devletleştirilen ormanların
sahipleri elinde kalması halinde Anayasa ile güdülen amacın daha iyi bir
biçimde sağlanacağının anlaşılması üzerine bunlar üzerindeki Devletleştirmenin
itiraz konusu hükümle kaldırılmış olduğunu ve böylece Anayasa'nın 36. maddesine
uygun bir düzenleme yapıldığını ve hükmün Anayasa'nın 131. maddesi ile kabul
edilen ilkelere aykırı görülmesinde de doğruluk bulunmadığını ileri
sürmektedir.
Ülkedeki
orman varlığının tümüne yakın bir kısmım Devlet ormanları teşkil ettiği halde
bununla yetinilmeyerek özel ormanların dahi Devletleştirilmesine, yeni ormanlar
yetiştirilmesi için toprakların kamulaştırılmasına ve Devlet ormanlarının değil
mülkiyetinin yönetiminin ve işletmesinin dahi özel kişilere devrinin
yasaklanmasına ve nihayet tüm ormanların gözetiminin Devlete bırakılmasına
ilişkin hükümlerin Anayasa'da yer almış olması, ormanlar konusunda Devlet
mülkiyetinin üstün tutulduğunu göstermektedir. Böyle bir Anayasa düzeninde,
kanun koyucunun Devletleştirme işleminde yanılmaya düştüğü, Devletleştirilen
ormanların eski sahipleri elinde Anayasanın ereğine daha uygun bir biçimde
işletileceği ileri sürülerek Devlet ormanı niteliği kazanmış olan ormanların
özel kişilere devrim hedef tutan bir yasa hükmünün Anayasa'ya uygunluğu kabul edilemez.
SONUÇ
: 5658 sayılı Yasa'nın birinci maddesinin birinci fıkrası Anayasa'nın 131.
maddesinin hem sözüne hem de özüne gerçekten aykırı tulündü kından iptal
edilmek gerekir. Bu nedenlerle çoğunluğun görüşüne karşıyım.
Yukarıki
karşı oyun 2 No lu bendindeki gerekçeye katılıyorum.
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
Lice Sulh Ceza Mahkemesinin bakmakta olduğu dâvada uygulayacağı hükmün, 4785 ve
5658 sayılı Kanunların l inci maddelerinden ibaret olması itibariyle Anayasa
Mahkemesince incelemenin, söz konusu her iki madde üzerinde yapılmasına karar
verilmiştir.
Halbuki
itiraz eden Mahkemece bu maddelerin Anayasa'ya aykırı olduklarını açıklamak
üzere ileri sürülen gerekçelerden, 5658 sayılı Kanunun l inci maddesi hakkında
Anayasa Mahkemesince ayrıca inceleme yapılmasına mahal bulunmadığı
anlaşılmaktadır.
Zira
Mahkemeyi itirazı yapmaya sevkeden esas sebebin, 4785 sayılı Kanunun l inci
maddesiyle kabul edilmiş olan kamulaştırma şekli ve şartlarının, diğer bir
deyimle kamulaştırma usulünün Anayasa'ya aykırı görülmüş olmasıdır. Yaptığı
açıklamalara göre Mahkeme, sözü geçen l inci maddedeki kamulaştırma usulünü
Anayasa'ya aykırı bulmakta ve dolayısiyle böyle bir usûl ile gerçekleştirilmiş
olan kamulaştırmanın da Anayasa'ya aykırı olacağı cihetle madde hükmünün
iptalini istemektedir.
5658
sayılı Kanunun l inci maddesi hükmünün iptal istemine dahil edilmiş olmasının
sebebi ise, çoğunluk düşüncesinde de belirtildiği gibi, maddenin kendisinde
Anayasaya aykırı bir hükmün mevcut bulunması olmayıp, sırf 4785 sayılı Kanunun
Mahkemece Anayasa'ya aykırı sayılan 1. inci maddesi hükmünde orman
sahipleri lehine tam bir düzeltme yapmamış olduğu düşüncesidir. Şu duruma göre
4785 sayılı Kanunun l inci maddesi hakkında Mahkememizce verilecek karar, iptal
isteminde bulunan Mahkemenin gerekçesi bakımından Anayasa'ya aykırılık
itirazını çözümlemeye yeter nitelikte olacaktır.
Zira
inceleme sonucunda 4785 sayılı Kanunun l inci maddesi hükmünün :
a-Anayasa'ya
aykırılığı sebebiyle iptali cihetine gidilirse ortada kamulaştırılmış her hangi
bir orman kalmayacağı cihetle tamamı sahiplerine dönmüş olacağından bunların
ancak mahdut bir kısmının geri verilmesini öngören 5658 sayılı Kanun
kendiliğinden uygulama alanır.aan kalkmış olacak,
b-Anayasa'ya
uygun olduğuna karar verildiği takdirde; 5658 sayılı Kanun, Anayasa'ya uygun
olan bir hükümde, itiraz eden Mahkemece de kabul edildiği gibi, Anayasa'nın 36.
maddesine uygun olan istikamette değişiklik yapan bir hükümden ibaret olduğu
cihetle, bu Kanun hakkında ileri sürülen (Anayasa'ya aykırı olan bir hükmü tam
olarak düzeltmemiş olmak) iddia ve itirazı da kendiliğinden cevaplanmış
bulunacaktır.
Bu
sebeplerle 5658 sayılı Kanunun l inci maddesi üzerine başkaca inceleme
yapılması gerekmediğinden kararın bu konuya ilişkin kısmına muhalifim.
2-
4785 sayılı Kanunun birinci maddesinin itiraz konusu olan hükmünün Anayasa'ya
aykırı olmadığı, daha önce yapılmış bir itiraz üzerine, 5/6/1964 günlü ve 11720
sayılı Resmi Gazete ile yayınlanmış bulunan 20/3/1964 günlü ve 1964/2-23 sayılı
Anayasa Mahkemesi karariyle tesbit edilmiş bulunmaktadır.
Bu
duruma göre aynı konuda bir defa da bu itiraz üzerine yeniden inceleme
yapılması ve işin esası hakkında yeni bir karar verilmesi, Anayasa'nın 152. ve
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı
Kanunun 50 ve 51. maddeleri karşısında mümkün olmadığından, bu istem üzerine
daha önceki karardan bahisle (Yeni bir karar verilmesine ver olmadığı) yolunda
karar verilmesi gerekirdi.
Bu
hususu açıklayan düşüncelerim 27/6/1967 günlü ve 12632 sayılı Resmî Gazete'de
yayınlanmış bulunan 28/6/1966- günlü ve 1963/132-1966/29 ve 14/2/1967 günlü ve
1963/144-1967/6 sayılı kararlara ait muhalefet şerhlerinde belirtilmiştir.
Aralanan
sebeplerle kararda benimsenmiş olan bu konudaki usule muhalifim.
3-
4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin itiraz konusu olan hükmü niteliği itibariyle
yürürlüğe girdiği günde etkisini tam olarak yapmış ve bitirmiştir. Artık bu
hükme dayanılarak bu gün için bir ormanın Devletleştirilmesi söz konusu
edilemez. Zira Kanunun kapsamına giren bütün ormanlar o tarihte Devletin
olmuştur.
Bu
duruma göre sözü geçen hükmün o tarihten sonra başkaca uygulama yerinin
kalmamış olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bu niteliği, yani 1961 Anayasa'sının
yürürlüğünden sonra uygulama yeri bulunmaması itibariyle Anayasa'ya aykırı
hukukî sonuç meydana getirmesi söz konusu olamıyacak bir hükmü Anayasa'ya uygun
olup olmadığının incelenmesi de gerekli değildir.
Diğer
taraftan Anayasa'dan önce hükmünü yürütmüş ve ikmal etmiş olan bu Kanunun
Anayasa'ya uygunluğunun incelenmesi sonunda verilecek karar, başkaca bir işleme
başvurulmaksızın kendiliğinde o tarihte muzaf olacak ve o tarihte meydana gelen
hukukî sonuçlara etki yapacaktır. Bu hal Anayasa Mahkemesinin kararının, bizzat
Anayasa Mahkemesi tarafından geriye yürütülmesinden başka bir şey değildir.
Halbuki Anayasa'nın 152. ve 22/4/1962 günlü 44 sayılı Kanunun 50. maddesi iptal
kararlarının geriye yürümiyeceğini göstermektedir. Her ne kadar bu dosya
üzerinde yapılmış olan incelemeler iptal kararı ile sonuçlanmamış ise de söz
konusu Anayasa hükmü karşısında geriye yürüyecek nitelikte iptal kararı
verilmesi mümkün olmadığından, yukarıda açıklanan niteliği önceden belli olan
konular hakkında başkaca incelemeye girişilmesi de gerekli değildir.
Bu
konu ile ilgili olmak üzere, 5/6/1964 günlü ve 11720 sayılı ve 15/11/1967 günlü
ve 12751 sayılı Resmî Gazete'lerde yayınlanmış bulunan 20/3/1964 günlü ve
1964/2-23 sayılı ve 27/6/1967 günlü 1963/145-1967/20 sayılı kararlara ait
muhalefet şerhlerinde geniş açıklamalar yapılmıştır.
Belirtilen
sebeplerden ötürü "kararın bu konuya ilişkin kısmına da katılmamaktayım.
Sayın
Muhittin Gürünün 1966/24 E : ve 1967/8 karar sayılı dâvaya ilişkin muhalefet
yazısının (1) sayılı bölümüne katılıyorum.
Sayın
Muhittin Gürün'ün yukarıda yazılı karşı oy yazısının l ve 2 no lu
bölümlerine katılıyorum.
Sayın
Muhittin Gürün'ün yukarıda yazılı muhalefet şerhinin l ve 2 sayılı bölümlerine
katılıyorum.
Sayın
Muhittin Gürün'ün muhalefet şerhinin incelemenin 4785 sayılı Kanunun 1.
maddesine hasrı gerektiğine dair bulunan l numaralı kısmına katılıyorum.
KARŞI
OY
4785
sayılı ve buna ek 5658 sayılı Kanunların birinci maddelerine hasren yapılan
görüşme ve incelemeler sonunda Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde
görülmediğinden istemin reddine çoğunlukla karar verilmiştir.
Ancak
Lice Sulh Ceza Mahkemesinin 4785 sayılı Kanunun birinci maddesinin son
cümlesindeki özel ve tüzel kişilere ait (Ormanların hiç bir işlem ve bildiriye
lüzum olmaksızın Devlete geçer) hükmüne karşı ileri sürdüğü itiraz varit iken
kabul olunmaması noktasından çoğunluğun düşüncesine katılmıyorum.
Bu
Konuda kanun (koyucu, Anayasa'nın tabiî hak ve temel hak saydığı mülkiyet
hakkına Devletleştirme sebebiyle dokunurken yapılan işlemlerden hak sahiplerini
haberdar etmemek ve onlara tebligat yapmamak yolunu izlemekle yarattığı
emrivakiden dolayı hukukun ve insan haklarının genel prensiplerini ihlal
etmiştir. Kanun maddesine giren bu cümlenin amacı araştırıldığında Anayasa'ya
ne derece aykırı düştüğü açıklanmış olacaktır. Şöyleki: Anayasa'nın 36. maddesi
herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğundan bahseder ve herkes mallarının
dokunulmazlığına riayet edilmesini istemek hakkına sahiptir. Devletin, mülkiyet
haklan üzerinde ağır bir kayıt teşkil eden istimlâk işlemlerinden, yürürlükteki
mevzuat hilâfına, hak sahiplerini haberdar etmemek yolunu seçmesiyle onların
dâva haklarını bertaraf etmek gibi bir maksat güttüğünü ortaya kor. Nitekim
5658 sayılı ek Kanunun birinci maddesinin son fıkrasındaki "geri verilen
ormanlarda Devletleştirmeden doğan muamelelerle, geri vermeden dolayı orman
sahipleri ile Devlet birbirleri aleyhine dâva açamazlar" Hükmü, haklarının
ihlâl edildiğim bir suretle öğrenen kimselerin dâva açmak yolunu kapamış
böylece Anayasa'nın 31. maddesi de ihlâl edilmiştir.
31.
madde (Herkes meşru bütün vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı
mercileri önünde davacı veya dâvâlı olarak iddia ve savunmada bulunmak hakkına
sahiptir) der. Halbu ki söz konusu edilen Madde hükümleri bu hakkı ihlâl etmiş
yapılan Devletleştirme işlemlerini kesin kanun hükmü ile adlî ve idarî kazanın
himaye edici hükümlerinin dışında bırakmıştır.
Anayasa'nın
2. maddesi Türkiye Cumhuriyetinin insan haklarına ve başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan bir hukuk devleti olduğunu kabul eder. Bir hukuk devleti
için en önemli ilke temel hakların, güvenlik içinde gelişmesi ve korunmasıdır.
Bizim Anayasa'da dâva açmak temel haklar arasında yer almıştır. Bir gün
vatandaş uyandığında yüz sene evvel ecdadının tapu ile malik olduğu ve tapudaki
evsafı tarla olarak yazılı gayrimenkulunun Tarım Bakanlığının
"ormandır" diye belirtmesi kâfi görülerek ihbarsız ve işlemsiz
Devletleştiğini ve dâva hakkının da tanınmadığım öğrendiğinde kendisini hukuk
devleti güvenliği içinde görmesi mümkün olamaz ve insan haklarına dayanan
Anayasa ilkelerinin varlından şüpheye düşer, Türkiye'nin de katıldığı (Avrupa
İnsan Hakları Beyanname)sinin 12. maddesi hakları çiğnenen bir kimsenin
mütecaviz resmî sıfatı olan bir memur olsa dahi millî bir makama başvurmak
yetkisine sahip olmayı insan hakları içinde saymıştır. Bu ilke Anayasa'mızın
kurduğu temel haklar dışında olmadığı için burada arzetmekte bir sakınca
görülmemiştir.
SONUÇ:
Özel
ormanların Devletleştirilmesine dair olan 4785 sayılı K. nunun birinci
maddesinin son cümlesindeki (Bu ormanlar hiç bir işlem ve bildiriye lüzum
olmaksızın Devlete geçer) hükmü Anayasa'nın 2. maddesinde sözü edilen İnsan
Hakları ve Hukuk Devleti ilkesine aykırı olduğundan iptali gerektiğine kaniim.
Bu noktada çoğunluğun kararına karşıyam.
MUHALEFET
ŞERHİ:
l-
9/7/1945 günlü ve 4785 sayılı Yasa, 13/7/1945 gününde yayınlanmış ve 14.
maddesi hükmüne göre o gün yürürlüce girmiştir. Bu Yasanın inceleme konulu 1.
maddesinde "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte varolan gerçek veya tüzel
kişilere, vakıflara veya köy, belediye, özel idare kamu tüzel kişilerine
ilişkin bütün,ormanlar bu kanun gereğince Devletleştirilmiştir. Bu ormanın hiç
bir işlem ve bildirime lüzum olmaksızın Devlete geçer" diye yazılıdır.
Demek
ki 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi, 13/7/1945 gününde hükmünü ve etkisini ilk ve
son olarak ve bir kezde yerine getirmiştir. O tarihten sonra bu maddeye
dayanılarak orman Devletleştirilmesi ve böylece Anayasa'ya uygun veya aykırı
durumun doğması düşünülemez.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının geçici 9. maddesi yeni Anayasa'dan önceki kanunlar
hakkında iptal dâvası açılabilmesini bunların Anayasa Mahkemesinin göreve
başladığı günde yürürlükte olmaları koşuluna bağlamaktadır. Yürürlükten kalkmış
bir hükmün Anayasa Mahkemesinin göreve başlamasından sonraki dönemde Anayasa'yla
çelişecek uygulamalara dayanaktık etmesi söz konusu olamıyacağından geçici 9.
maddedeki kaydın ancak ayakta duran ve uygulanma olanağı bulunan kanunların
Anayasa'ya aykırı yeni tasarruflara kaynaklık etmesini önlemek için konulmuş
bulunduğunda şüphe yoktur. Bu hüküm, konulmasındaki ereğe göre yorumlandıkta,
Anayasa denetimi ve değerlendirilmesi dışında kalan kanunlar kapsamına yalnız
açık veya kapalı olarak yürürlükten kaldırılmış yasaların değil, 4785 sayılı
Kanunun 1. maddesi gibi, göreceği işi vaktiyle tamamlamış ve artık yeni bir
olaya uygulanarak yeniden bir hukukî sonuç doğurması ihtimali ve imkânı
kalmamış yasama belgelerinin de girdiği kolayca anlaşılır.
Öte
yandan 4785 sayılı Kanunun 1. maddesinin incelenmesi, hükmün iptali ile
sonuçlandığı takdirde 22 yıl önce olmuş bir takım olayların etkilenmesi ve
Devletleştirilmiş ormanların yirmi iki yıl önceki düzenlerine iade edilmesi
gibi bir durumla ister istemez karşılaşacaktır Bu ise Anayasa Mahkemesi
kararının geriye yürümesi demektir. Oysa Anayasa, 152. maddesinin 3. fıkrasiyle
iptal kararlarının geriye yürüyemiyeceği ilkesini koymuştur. Böyle olduğuna
göre; bir konuda verilebilecek karar, niteliği dolayısiyle, kendiliğinden
geriye yürüme zorunluğunu doğuruyorsa Anayasa Mahkemesinin böyle bir kararı
verememesi ve böyle bir kararla bitebilecek bir incelemeye girişmemesi gerekir.
Aksi halde Mahkeme Anayasa'ya uygun olmayan bir kararı verme durumuna düşmüş
olur.
Kararda
4785 sayılı Kanunun uygulanmasından doğan iddia ve itirazlar olabileceğine, bunların
o kanun yönünden incelenmesi ve çözümlenmesi gerektiğine, nitekim Lice Sulh
Ceza Mahkemesinde görülen dâvada da bu kanunun uygulanmasının söz konusu
bulunduğuna işaret edilmektedir.
Birinci
olarak; incelenen ve tartışılan 4785 sayılı Yasanın tümü değil sadece 1.
maddesidir; ikinci olarak; çoğunluk "uygulama" deyimini çok geniş,
birazda bulanık bir anlamda kullanmış görünmektedir. Olayda Mahkeme; yargılama
konusu eyleminin vakti ile Devletleştirilmiş bir ajandamı yoksa özel
mülkiyete tâbi bir yerde mi işlendiğini araştırmak durumundadır. 4785 sayılı
Yasanın 1. maddesi alanı vaktiyle Devletleştirmişse alan Devletindir.
Devletleştirmemişse Devletin değildir ve olamıyacaktır. Kanun bu alan üzerinde
hüküm ve etkisini gösterecek değildir. Buna imkân da yoktur. Çünkü 1. maddenin
etkisi ve hükmü artık kalmamıştır.
Şu
duruma göre itirazın, esasın incelenmesine geçilmeden önce reddedilmesi
gerekirdi. Aksi yolun tutulması isabetli olmamıştır.
II-
5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin ilk fıkrası; (4785 sayılı Kanunla
Devletleştirilmiş ormanlardan Devlet ormanı içinde olmayan ve etrafı tarla bağ,
bahçe gibi kültür arazisi, özel orman, şehir, kasaba, köymerası ve Orman
Kanununun 1. maddesine göre orman sayılmayan yerlerle çevrili olmak şartiyle
Devlet ormanlarından tamamen ayrılmış bulunan köy, belediye tüzel kişiliklerine
ve gerçek kişilere ait ormanların sahipleri veya mirasçıları istedikleri
takdirde geri verileceği) ni hükme bağlamaktadır.
4785
sayılı Yasa ile Devletleştirmen ormanlar, 13/7/1945 gününde bu Yasanın 1.
maddesi uyarınca Devlet ormanı niteliğini kazanmış ve bunların eski mülkiyet
düzenleri ile hiç bir ilişkileri kalmamıştır. Ötedenberi Devletin olan
ormanlarla sonradan kamulaştırma sonucu Devlet mülkiyetine geçen ormanlar
arasında Devlet orman hukukî niteliği bakımından hiç bir fark bulunmadığında
şüphe yoktur.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sı (Madde 131/2) Devlet ormanlarının mülkiyetinin özel
kişilere devrolunmasını ve bunların zamanaşımı ile mülk edinilmesi
yasaklamaktadır. Yasaklamada Devlet ormanları köken ve özel kişilere ilişki
bakımından bir ayırıma tâbi tutulmuş değildirler. Hüküm mutlaktır ve tam
kapsamıdır.
5658
sayılı Yasanın 1. maddesinin ilk fıkrası ise bir takım Devlet oranlarının bir
takım özel kişilere devrolunması yolunu açmaktadır. Bu hükmün Anayasa'ya
aykırılığı, açıklamayı ve tartışmayı gerektirmeyek bir biçimde belirli ve
kesindir.
Gerekçede
Anayasa'nın özel mülkiyetteki ormanların da bulunabileceğini öngördüğüne ve
yurttaki bütün ormanların Devlet ormanı haline getirilmesi hükmünü koymadığına
değinilmiş ve 5658 sayılı Yasa ile yapılan işin bir takım ormanların, özel
mülkiyet düzeninde daha iyi korunacağının ve geliştirileceğinin anlaşılması ve
bunların devletleştirmedeki isabetsizliğin ve hatanın görülmesi, üzerine, eski
sahiplerine geri verilmek suretiyle hatanın düzeltilmesinden ibaret bulunduğu
belirtilmiştir.
Gerçekten
Anayasa ormanlarda özel mülkiyeti reddetmekte değildir. Ancak yine Anayasa öyle
hükümler getirmiştir ki bu konuda Devlet mülkiyetini ve Devlet işletmeciliğini
üstün tuttuğunda asla şüphe bırakmamıştır. Devlet ormanlarının daralmasını
önlemekle yetinmeyerek bunların daha da genişletilmesi yollarım bulmak Anayasa
Koyucunun başlıca kaygısı ve ereği olarak görülmektedir. Kamulaştırmalarda
karşılığı peşin ödeme kuralının bir istisnasının ormanların Devletleştirilmesi
konusunda öngörülmüş bulunması (Anayasa - Madde 38/2) bunun en aydınlık bir
örneğidir.
5658
sayılı Yasa gerçekte ne düşüncelerle çıkarılmış olursa okun; ormanların özel
mülkiyet düzenide daha iyi korunacağı, geliştirileceği, daha verimli
işletileceği yolundaki gerekçeyi 1967 yılında Anayasanın ormanlara ve
ormancılığa ilişkin ilkeleri ile bağdaştırabilen bir görüşü hukukî dayanak
olarak ele almak mümkün değildir. Anayasaya aykırılık kanısını sathî bir
incelemenin sonucu sayan çoğunluğun konuda ne kadar derinliğe inebildiğini şu
görüşü açıklamağa yeter. "Bir hatanın düzeltilmesi deyimine gelince:
gerçekten bir hata işlenmişse dahi Anayasa'nın sözüne ve özüne taban tabana
karşıt ve aykırı bir hükmü korumanın hata düzeltmek için geçerli ve makbul bir
hukuk yolu olamıyacağı meydandadır. Öte yandan Devlet ormanlarını kökenleri
bakımından ikiye ayıran ve böylece bunların bir bölümü üzerinde Anayasa
yasaklarını işlemez duruma getiren bir yorumun ne gibi zararlara ve tehlikelere
yol açabileceğini şimdiden düşünmek çok yerinde olur.
Özetlenecek
olursa: 5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin ilk fıkrası Anayasa'nın 131.
maddesine aykırıdır; hükmün iptali gerekir.
III-
Anayasa Mahkemesi, ilk inceleme için yaptığı 25/10/1966 günlü toplantıda esasa
ilişkin incelemenin 4785 ve 5658 sayılı Kanunların birinci maddelerine
hasredilmesine karar vermiştir. 5658 sayılı Yasanın birinci maddesinin beş
fıkrayı kapsadığı o zaman tabiatiyle bilinmekte idi, Kararda kullanılan mutlak
ifade her iki yasanın 1. maddelerinin tümünün kastedildiğine şüphe
bırakmamaktadır.
28/2/1967
günlü oturumda 4785 sayılı Yasanın J. maddesinin Anayasaya aykırı olmadığı
kararlaştırıldıktan sonra kimi üyelerce artık 5658 "sayılı Yasanın 1.
maddesinin görüşülmesi gerekmediği söz konusu edilmiş; ancak bu görüş
benimsenmiyerek ilk inceleme sonucunda varılan karar üzerinde yeniden görüşme
açılamıyacağına karar verilmiştir. Ayrıca gerekçeli kararda 5658 sayılı Kanunun
1. maddesiyle ilgili olarak aynen (...ve geri verilecek ormanların
niteliklerini belirten hükümler söz konusu maddenin birinci, geri verme
İşlemine ilişkin hükümlerde diğer fıkralarında yer almış olduğundan bunların
ayrı ayrı ele alınmaları gerekmiştir.) diye yazılıdır.
5658
sayılı Yasanın 1. maddesinin ilk fıkrası incelenip karara bağlanıldıktan sonra
ise yukarıda sıralanan olgular gözönünde tutulmayarak 1. maddenin öteki
fıkralarının Lice Sulh Ceza Mahkemesince uygulanma yeri bulunmadığı; ilk
inceleme kararında Mahkemenin dâvada uygulayacağı hükümlerin inceleme konusu
yapılmasının hedef tutulduğu gerekçesi ile bu fıkralar hakkında karar
verilmesine yer olmadığı kararlaştırılmıştır. Oysa Anayasa Mahkemesi ilk
incelemede ve esasın incelenmesi sırasında verdiği iki açık ve kesin karar
uyarınca 5658 sayılı Yasanın l. maddesinin tümünü incelemek ve sonuçlandırmak
üzere kendisini bağlamış bulunmakta idi. Mahkeme aksine tutumu ile ilk
incelemede verilen kararı, ilk incelemede verilen karar üzerinde yeniden
görüşme açılamıyacağı yolunda bir kararın da bulunmasına rağmen doyurucu
olmayan bir gerekçeye dayanarak değiştirmiş ve daraltmış ve böylece kendi
kendisi ile çelişmeye düşmüş bulunmaktadır. 1. maddenin ilk fıkra hükümleri
dışında inceleme ve karar dışında bırakılması hem bu bakımdan, hem de maddenin
tüm fıkraları ile bir bütün teşkil etmesi yönünden gereksizdir.
1966/24-1967/8
sayılı ve 28/2/1967 günlü karara bu bakımlardan ve yukarıda açıklanan
nedenlerle karşıyız.
Bu
(muhalefet şerhinin, 5658 sayılı Kanunun birinci maddesinin ilk fıkrasının
Anayasa'nın 131. maddesine aykırı olduğundan iptali gerektiğine ilişkin 2
numaralı kısmına katılıyorum.
Avni
Givda'nın muhalefet şerhinin 5658 sayılı Kanunun 1. maddesinin ilk fıkrasının
Anayasa'nın 131. maddesine aykırı olunduğundan iptali gerektiğine dair 2
numaralı kısmı ile aynı kanunun 1. maddesinin 1. fıkrası dışında kalan
hükümlerinin inceleme ve karar dışında bırakılmasının gereksiz bulunduğuna dair
3. kısmına katılıyorum.
KARŞI
OY YAZISI
1)
Anayasa'mızın (Ormanların korunması ve geliştirilmesi) başlıklı 131. maddesinde
yurt varlığı içinde ormanlara özel bir değer ve önem verilmiştir. Her ne kadar
bu madde hükmü ile özel kişilere ait ormanların Devlete mal edilmesi amacı
güdülmüş değilse de, bir kez Devletin mülkiyetine geçmiş bulunan ormanların
artık özel mülkiyete geçirilmesi ve hatta bu türlü ormanların, değil
mülkiyetinin, yönetim ve işletilmesinin bile özel kişilere bırakılması yasak
edilmiştir. Bu yasak hükmü ile sözü geçen maddenin 1. fıkrasındaki özel
ormanların gözetiminin bile Devlete bırakılması hükmü birlikte düşünülürse,
Anayasa'nın orman varlığının korunması ve hatta işletilmesi konularında
olabildiğince, bunların Devletin mülkiyeti altında kalmasını Devletin elinden
çıkmasını istediği orman varlığının korunup işletilmesinden en güzel yol olarak
Devlet eliyle koruma ve işletme yolunu benimsediği, bundan dolayı ormanların
Devlet eliyle işletilmesini sağlamak ve özel mülkiyet nedeniyle bu olmazsa, hiç
değilse Devletin belli edeceği biçimde göstereceği yöntemlere göre
işletilmesini sağlamak amacını güttüğü açıkça anlaşılmaktadır. Anayasa
hükümlerinin belirtilen ereği ve buna uygun bulunan ve hiç bir neden altında
Devletin malı olan ormanların eski malikleri bile olsalar, özel kişilere
maledilmesini önleyen yazılışı karşısında çoğunluğun görüşü Anayasa'ya uygun
sayılamaz.
2)
Çoğunluk, Anayasa hükümlerinin ormanların gerçek anlamıyla korumayı erek
edindiğini, 4785 sayılı Yasa ile Devlete geçen bir takım ormanların Devlet
mülkiyetinde kalmasının ormanların korunması bakımından sakıncalı olduğunun
anlaşılması üzerine koruma ereğinin eksiksiz gerçekleşebilmesi için 5658.
sayılı Yasanın 1. maddesinin konulduğunu ileri sürmektedir.
Az
yukarıda belirtildiği gibi Anayasa koyucu, orman varlığının yeterince
korunabilmesi için özel mülkiyet yerine Devlet mülkiyetini temel saymıştır ve
bunun gerçekleşemediği durumlar için de Devlet gözetimini öngörmüştür. Anayasa
koyucunun bu açık iradesi karşısında 5658 sayılı Yasayı yapan yasa koyucunun
olayları başka türlü değerlendirmeye girişerek bir takım ormanların eski
maliklerince Devletten daha iyi işletileceğini ve daha iyi korunacağını kabul
etmesi ve çoğunluğun bu değerlendirmeyi benimseyen gerekçesi Anayasa
hükümlerinin konulmuş ereklerine uygun kesin yazılışları karşısında, Anayasa'ya
taban tabana karşıttır.
3)
4785 sayılı Yasa ile devletleştirilen ormanların hepsinin mülkiyeti,
kendiliğinden Devlete geçmiştir; bu geçiş yasa hükmüne dayandığı için tapu
kayıtlarının eski malikler üzerinde kalmış olmasının veya Devlet adına tapu
kaydı düzenlenmiş olmasının veya olmamasının mülkiyet bakımından önemi yoktur.
5658 sayılı Yasanın koyduğu hüküm, hukuk bakımından devlet mülkiyetinde bulunan
belli ormanların eski maliklerinin mülkiyetine geçirilmiştir. Devlet ormanlarının
mülkiyetinin özel kişilere verilmesidir ve Anayasa'nın yasak ettiği durumdur.
Bu gerçek ortada iken bir yanlışın düzeltilmesinden söz edilerek ortada yasağın
kapsamına giren bir durum olmadığının kabulü, hukuka uygun olamaz. Bir an için
4785 sayılı Yasada 5658 sayılı Yasa ile düzeltilmiş bir yanılma bulunduğu
varsayılsa bile orman konusu gibi özel bir önem gösterilen ve başkaca yoruma
elvermeyecek biçimde kesin hükümlere bağlanmış bir konuda, Anayasa'ya aykırı
bir yoldan gidilerek bir yanlışın düzeltilmesi de hiç bir zaman Anayasa'ya
uygun görülemez.
SONUÇ
: 5658 sayılı Yasanın 1. maddesindeki bir takım Devlet ormanlarının eski
sahiplerine geri verilmesini öngören hükmün Anayasa'nın 131. maddesine uygun
bulunduğu yollu görüşe karşıyız ve bu hükmün iptali gerektiği düşüncesindeyiz.
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Recai
Seçkin
|