ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas sayısı:1966/1
Karar sayısı:1966/21
Karar günü:19/4/1966
Resmi Gazete tarih/sayı:26.7.1966/12358
İtiraz
yoluna başvuran: Salakyurt Sulh Ceza Hakimliği
İtirazın
konusu: 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin 4., 5., 6. Ve 7.nci
fıkralarının Anayasanın, kanun önünde herkesin eşitliği ilkesini koyan ve
imtiyazları engelleyen hükümlerine aykırı bulunduğu kanısı ile ve Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 151 inci maddesine dayanılarak Mahkememize
başvurulmuştur.
I-
OLAY : Devlet ormanından yaş meşe odunu kesen sanığın mahkûmiyetine dair olan
Sulakyurt Sulh Ceza Hâkimliğinin 3/5/1965 günlü ve 965/44-238 sayılı kararı,
Cumhuriyet Savcısının temyiz etmesi üzerine Yargıtay 3 üncü Ceza Dairesinin
28/9/1965 günlü ve 12305/12890 sayılı ilâmıyla ve (Sanık kestiklerini zoralımı
caiz bulunmayan taşıt ile getirirken yakalandığına göre Orman Kanununun 108
inci maddesinin son fıkrası uyarınca ek para cezası kesilmemesinin yasaya
aykırı olduğu ve ayrıca 647 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin l, 5 ve 6 ncı
bentlerinin uygulanıp uygulanamıyacağının da mahkemece takdiri gerektiği)
nedenleriyle bozulmuş ve mahkemece, söz konusu 108 inci maddenin 4, 5., 6. ve 7
nci fıkralarının Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı bulunduğu kanısına
varılarak Anayasa Mahkemesinde yapılacak inceleme sonucuna kadar dosyanın
bekletilmesine 23/12/1965 gününde karar verilmiştir.
III-
İTİRAZ KONUSU HÜKÜMLER :
6831
sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin 4., 5., 6. ve 7 nci fıkraları
şöyledir :
"Kaçak
orman mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün nakil vasıtaları
kime ait olursa olsun idarece zapt ve mahkemelerce müsaderesine hükmolunur.
Ancak,
çiftçi köylü olup köyde sakin bulunduğu ve ziraat işlerinde kullanılan ve
kendilerine ait bulunan vasıtalarla bizzat nakliyat yaptığı anlaşılanların (At,
kısrak, katır, merkep, Öküz, inek, manda) ile kağnı, araba ve koşumları
hakkında müsadere hükmü tatbik olunmaz.
Mükerrirler
bu hükümden faydanlanamazlar.
Bu
malları, müsadereye tabi olmayan vasıtalarla taşıyan veya taşıtanlardan l inci
fıkrada yazılı cezadan maada ayrıca odunun beher kentali veya kesri için 5
lira, kömürün beher kentali veya kesri için 25 lira, tomruk veya kerestenin
beher metreküpü veya kesri için 100 lira para cezası alınır."
IV-
MAHKEMENİN DAYANDIĞI ANAYASA HÜKMÜ :
Mahkemenin
gerekçesine dayanak yaptığı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 12 nci maddesi
şöyledir :
"Herkes,
dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı
gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
V-
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğünün 15 inci maddesi gereğince 18/1/1966 gününde yapılan ilk
incelemede mahkemenin 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı kanunun 27 nci maddesi
uyarınca gerekli belgeleri gönderdiği ve dosyada eksik bulunmadığı
görüldüğünden işin esasının incelenmesine oybirliği ile karar verilmiştir.
VI-
ESASIN İNCELENMESİ :
İtirazın
esasına ilişkin rapor, Mahkemenin 28/12/1965 günlü ve 965/207 sayılı yazısı ve
ekleri, Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen hükümler, dayanılan Anayasa
hükümleri, bunlann gerekçeleri ve bunlarla ilgili Meclis görüşme tutanakları
okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
l-
İTİRAZIN KAPSAMI :
Esasın
incelenmesine geçilirken önce itirazın kapsamı görüşme konusu olmuş ve itirazda
sözü geçen 6831 sayılı kanunun 108 inci maddesinin 4., 5., 6. ve 7 nci
fıkraları ayrı ayrı ele alınmıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti Anayasa'sının 151 inci maddesi, mahkemelerin Anayasa'ya aykırılık
kanısı ile Mahkememize başvurma yetkilerini yalnız bakmakta oldukları dâvalarda
uygulayacakları kanun hükümlerini içine alan bir çerçeve ile
sınırlandırmaktadır. Bu ölçüye göre yapılan elemede varılan sonuç şöyledir :
a) 4
üncü fıkra zoralıma ilişkin ana kuralı getirmektedir. Bu hükme göre kaçak orman
mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün nakil vasıtaları kime
ait olursa olsun idarece zapt ve mahkemelerce müsaderesine hükmolunur.
Sulakyurt Sulh Ceza Hâkimliğinin baktığı dâvada zoralımı caiz herhangi bir
taşıt söz konusu değildir. Böyle olunca da 4 üncü fıkra hükmünün dâvada
uygulama yeri yoktur.
6
ncı fıkra, mükerrirlerin, zoralımdan istisna hükmünden yararlanamıyacakları
kuralını koymaktadır. Mahkemenin bakmakta olduğu dâvada sanığın geçmiş
mahkûmiyeti bulunmadığı tesbit edilmiştir. Öyle olunca 6 ncı fıkra hükmünün de
dâvada uygulanması düşünülemez.
Şu
duruma göre itirazın 6831 sayılı kanunun 108 inci maddesinin 4 üncü ve 6 ncı
fıkralarına yönelen bölümünün, mahkemenin yetkisizliği nedeniyle, reddi
gerekir.
b) 5
inci fıkra zoralım kuralının istisnasını açıklamaktadır. Bu fıkraya göre suçlu
çiftçi ve köylü olup köyde oturuyorsa ve kaçak orman mallarını kendine ait ve
tarım işlerinde kullanılır taşıtlarla bizzat taşımışsa zoralım hükmü
uygulanmaz.
Üyelerden
Asım Erkan, Şemsettin Akçoğlu ve Avni Givda (Zoralımdan istisna konusunun
Mahkemenin 965/44-238 sayılı ve 3/5/1965 günlü karariyle kapanmış ve ortadan
kalkmış olduğunu, Yargıtay 3 üncü Ceza Dairesinin 12305/12890 sayılı ve 28/9/1965
günlü ilâmında da bu konu halledilmiş kabul edilerek 108 inci maddenin yalnızca
sonuncu yani 7 nci fıkrasının uygulanması gereğine işaret edildiğini; şu duruma
göre Mahkemenin uygulayacağı hükümler arasında 5 inci fıkranın bulunmadığını ve
itirazın bu hükme yönelen bölümünün de yetkisizlik nedeniyle reddi
gerektiğini.) ileri sürmüşlerdir.
108
inci maddenin 5. ve 7 nci fıkraları birbirlerini tamamlayarak bir bütün teşkil
ederler. Bir başka deyimle 7 nci fıkra ancak 5 inci fıkrada belirtilen durumun
varlığı nedeniyle ve o durumla birlikte ele alınabilir. Mahkemenin 7 nci
fıkrayı uygularken 5 inci fıkrayı ihmal etmesi düşünülemez. Bu nedenle çoğunluk
yukarıda açıklanan görüşü benimsememiş ve 5 inci fıkranın mahkemenin
uygulayacağı bir hüküm olduğu ve bu hüküm aleyhine itirazda bulunabileceği
sonucuna varmıştır.
c) 7
nci fıkranın, mahkemenin baktığı dâvada uygulayacağı bir hüküm olduğu, herhangi
bir tartışma ve açıklamayı gerektirmeyecek bir kesinlikle meydandadır. Şu
duruma göre mahkemenin bu fıkra aleyhine itiraz yetkisinin bulunduğunu kabul
etmek gerekir.
Böylece
6831 sayılı Kanunun itiraz konusu 108 inci maddesinin :
A)
4. ve 6 ncı fıkralarına yönelen itirazın, mahkemenin yetkisizliği yönünden
reddine oybirliği ile;
B)
5. ve 7 nci fıkraları hakkında mahkemenin itiraza yetkisi bulunduğuna 5 inci
fıkrada üyelerden Asım Erkan, Şemsettin Akçoğlu ve Avni Givda'nın
muhalefetleriyle ve oy çokluğu ile ve 7 nci fıkrada da oybirliği ile;
Karar
verilerek, itirazın kapsamı sınırlandırıldıktan sonra esasın incelenmesine
geçildi.
2-
5. ve 7 nci FIKRALARIN ESASTAN TARTIŞILMASI :
Orman
Kanununun 108 inci maddesindeki zoralıma ilişkin hükümler uyarınca aynı suçu
işleyen yani kendilerine ait, tarım işlerinde kullanılır taşıtlarla bizzat
kaçak orman malı taşıyan çiftçiler, oturdukları yer köy yahut belediye
sınırları içi olduğuna göre, iki zümreye ayrılmaktadırlar. Kanun, bunlardan
ikinci zümredekilerin taşıtlarının zoralımını emretmesine karşılık birinci
zümredekiler için zoralımın uygulanamıyacağı kuralını koymuş ve bu gibilerden
ek bir para cezası alınması ile yetinilmesini Öngörmüştür. Böylece zümrelerden
birinin durumunu daha elverişli kılan bir eşitsizlik ortaya çıkmakta ve
eşitsizliğe doğrudan doğuruya kanan kaynaklık etmektedir.
Kanun
önünde eşitlik ilkesi, bir temel kural olarak Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının
temel hak ve ödevleri açıklayan 2 nci kısmının başlarında 12 nci maddede
yeralmıştır. Tarih boyunca toplum hayatlarında çok ağır basan etkenlerden
olmaları dolayısiyle dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve
mezhep ayırımlarının eşitsizliğe yol açamıyacağı başka ülkelerin Anayasa ve
insan hakları belgelerinde olduğu gibi, burada da özellikle ve kesin bir dille
belirtilmektedir. Herkesin kanun önünde eşit olması ilkesi ile bağdaşamıyacak
bir tutum olan kişilere, ailelere, zümrelere, sınıflara imtiyaz tanınması ise
yine aynı maddenin 2 nci fıkrası ile ayrıca ve açıkça yasaklanmıştır. Köyde
oturan çiftçileri zoralımdan bağışık tutan ve onlara bir ek para cezası
verilmesiyle yetinilmesini öngören hüküm, Anayasa'nın bu maddesiyle
karşılaştırılıp ölçüye vuruldukta aykırılık hemen kendini gösterir : inceleme
konusu hüküm, köylerde oturan çiftçileri ceza bakımından belediye sınırları
içinde oturanlarınkine eşit olmayan haklardan yararlanır. İmtiyazlı bir zümre
durumuna getirmektedir.
Elbette
aksi bir görüşü desteklemek üzere söylenebilecek sözler de vardır. Denilebilir
ki: Köylüler, kentlilere göre daha elverişsiz ve dar durumdadırlar.
Yoksuldurlar. Tarımda kullandıkları taşıtları tek geçim araçlarıdır. Bunlar da
ellerinden çıkarsa büsbütün yoksul düşerler. Kanun kendilerini böylece bir
dereceye kadar korumaktadır. Esasen Anayasa Devlete 37 nci maddesiyle,
çiftçinin işletme araçları edinmesini kolaylaştırma, 52 nci maddesiyle de
tarımda uğraşanların emeğini değerlendirme görevlerini vermektedir. Öte yandan
ceza konusunda eşitlik her suçluya aynı cezanın verilmesi değildir. Böyle
olursa cezanın ferdileştirilmesine yer ve imkân kalmaz. Zaten itiraz konusu
hükümler, köyde oturanları zoralımdan bağışık tutmakla birlikte, buna karşılık
bir ek para cezasını öngörerek aradaki eşitsizliği ortadan kaldırmaktadır.
Ancak
bütün bu ileri sürülenler kolayca karşılanabilir : Yurdumuzda sayısı hiç de az
olmayan öyle yerler vardır ki oralarda köy ve belediye ayırımları idari
sınırlamalardan ve harita ve plânlar üzerindeki işaretlerden ibaret
kalmaktadır. Bu çeşit yerlerde yaşama ve geçim şartları birbirinin hemen hemen
aynıdir. Köydeki çiftçi ile kasabadaki çiftçi arasında fark yok gibidir. Her
iki zümredekilerin de korunmaları gerekir. Anayasa, oturdukları yerlere
bakılmaksızın bütün çiftçilerin işletme aracı edinmelerinin
kolaylaştırılmasında, bütün tarımla uğraşanların emeklerinin
değerlendirilmesinde Devlete görevler vermiştir. Zaten bu görevlerin, dolaylı
olarak, bir zümreye kimi suçlarda daha yumuşak cezaların öngörülmesi yoliyle yerine
getirilmesi düşünüleme. İtiraz konusu fıkralarda kanun, köylüleri, yahut
çiftçileri değil, sanki bir kısım suçluları koruyor durumdadır. Kaldı ki bu
hükümlerde ve gerekçelerinde ne kadar iyi erek ve niyetler var sayılırsa
sayılsın herkesin kanun önünde eşit olması ilkesinin bozulmuş olduğu gerçeği
değiştirilemez. Öte yandan kaçak orman mallarını zoralıma bağlı olmayan
taşıtlarla taşıyanlardan odunun bir kentali için 5, kömürün bir kentali için
25, tomruk veya kerestenin bir metreküpü için 100 lira hesabiyle ek bir para
cezası alınmasının taşıtın zoralımı yüzünden uğranılacak kayba tekabül
edeceğini kabul mümkün değildir. Zaten yalnız bir kısım suçlular hakkında
uygulanması öngörülen bu hüküm (108 inci madde 7 nci fıkra) kanun önünde
eşitsizlik durumunu başlı başına yaratacak bir nitelik taşımaktadır. Cezanın
ferdileştirilmesi sorununa gelince : Yalnızca sanığın oturduğu yerin köy ve
kasaba oluşuna bağlı bir ceza ayrımının cezaların ferdileştirilmesi yolunda bir
uygulama sayılması asla düşünülemez.
Özetlenecek
olursa : 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin 5 inci ve 7 nci
fıkraları Anayasa'ya aykırıdır. İptal edilmeleri gerekir. Başkan Lûtfi Akadlı,
üyelerden Asım Erkan, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Sait Koçak ve 7 nci
fıkrada ayrıca Şemsettin Akçoğlu bu görüşe katılmamışlardır.
3-
EK GEREKÇE KONUSUNUN TARTIŞILMASI :
Üyelerden
Fazıl Uluocak, Avni Givda, Recai Seçkin, Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve Lûtfi
Ömerbaş : Anayasa'nın 131 inci maddesiyle; Devlete ormanların korunması ve
ormanlık sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyma ve tedbirleri
alma görevini verdiğini; ormanlara zararı olabilecek faaliyet ve eylemlerin
yasaklandığını; ormanlar içinde veya hemen yakınında oturan halkın,
kalkındırılması ve ormanı koruma bakımından gerekirse başka yere
yerleştirilmesinin bile öngörüldüğünü; oysa itiraz konusu hükümlerin orman
suçlarını teşvik eder ve suçluları cesaretlendirir, ormanlara zarar verecek bir
takım faaliyet ve eylemleri hoş görür nitelikte bulunduğunu; ormanların
korunmasını güçleştireceğini ve ormanlık sahaların daralmasına yol
açabileceğini; Devletin ormanların korunması ve genişletilmesi için kanun koyma
ve tedbir alma görevi ile bağdaşamıyacağını; bu nedenlerle iptal kararının
gerekçesinde Anayasa'nın 131 inci maddesine de dayanılması gerektiğini ileri
sürmüşlerdir.
Elde
itiraz konusu hükümlerin orman suçlarını ve orman tahribatını artırıp
artırmadığını, artırmışsa artma oranını açıklayacak kesin istatistik bilgileri
yoktur. İleri sürülenler tahminden ve varsayımdan öteye gidemez. Zaten 108 inci
maddenin 6 ncı fıkrasına göre mükerrirler zoralımdan bağışıklık hükmünden
yararlanamamaktadırlar. Böylece bağışıklık sınırlandırılmış olmaktadır.
Ormanlara zarar verebilecek faaliyet ve eylemler ise cezasız bırakılmış
değildir. Öte yandan Anayasa'nın 12 nci maddesi, konuya uygun, iptal kararının
gerekçesini tek başına destekleyecek bir yeterlik ve güçtedir. Bu nedenlerle
çoğunluk gerekçede Anayasa'nın 131 inci maddesine de dayanılması gerektiği
görüşüne katılmamıştır.
Yine
üyelerden İhsan Keçecioğlu ve Avni Givda Anayasa'nın 2 nci maddesine göre
Türkiye Cumhuriyetinin (İnsan haklarına ... dayanan ... bir hukuk devleti)
olduğunu, hukuk devleti kavramının fertlere farklı muamele yapan tutum ve
davranışlarla ve böylesine tutum ve davranışlara yol açan kanunlarla
bağdaşamıyacağını; onun için iptal kararının gerekçesinde Anayasa'nın 2 nci
maddesine de dayanılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir.
Hukuk
Devleti (Hukukun üstünlüğü) temeli üzerine oturur; (Kanun önünde eşitlik) bu
temelde esaslı bir unsurdur : Böyle bir kavram her türlü imtiyazı reddeder. Bu
temel ilke Anayasa'nın 12 nci maddesinde ifadesini bulmuş; aynı madde iptal
kararında dayanak olarak ele alınmıştır. Ayrıca 2 nci maddeye gidilmesi bir
takım tekrarlamalara yol açmaktan başka sonuç vermiyecektir. Onun için çoğunluk
bu görüşe katılmamıştır.
Yine
Üyelerden Şemsettin Akçoğlu Orman Kanununun 108 inci maddesinin 5 inci
fıkrasının iptali gerekçesinde yalnızca Anayasa'nın 2 nci maddesine dayanılması
gerektiğini ileri sürmüş; ancak yukarıdan beri açıklanan nedenlerle çoğunluk bu
görüşe de katılmamıştır.
4- 6
ncı FIKRANIN DURUMU :
Orman
Kanununun 108 inci maddesinde bir de (Mükerrirlerin zoralımdan bağışıklık
hükmünden yararlanamıyacaklarını) açıklayan 6 ncı fıkra vardır. 5 inci ve 7 nci
fıkralar iptal edilince 6 ncı fıkranın uygulanmaması sonucu doğacaktır. Bu gibi
durumlarda 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin 2 nci
fıkrası uygulama yeri kalmayan hükümlerin iptaline de cevaz vermektedir. Şu
hale göre 108 inci maddenin 6 ncı fıkrasının da iptali gerekir.
VII-
SONUÇ :
Mahkemenin,
6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin yalnız 5 inci ve 7 nci
fıkraları hakkında itiraz yoliyle Anayasa Mahkemesine başvurmağa yetkili
bulunduğuna 5 inci fıkrada üyelerden Asım Erkan, Şemsettin Akçoğlu ve Avni
Givda'nın muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile ve 7 nci fıkrada oybirliği ile
karar verilerek itirazın kapsamı sınırlandırıldıktan sonra :
1-
a) 5 inci fıkra Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline Başkan Lûtfi Akadlı,
Üyelerden Asım Erkan, Salim Başol, Celâletin Kuralmen ve Sait Koçak'ın
muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
b) 7
nci fıkra Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline Başkan Lûtfi Akadlı, Üyelerden
Asım Erkan, Şemsettin Akçoğlu, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen ve Sait
Koçak'ın muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
c)
5. ve 7 nci fıkraların iptalleri gerekçesinde yalnızca Anayasa'nın 12 nci
maddesine dayanılması gerektiğine; ayrıca Anayasa'nın 131 inci maddesine de
dayanılması gerektiğini ileri süren Fazıl Uluocak, Avni Givda, Recai Seçkin,
Ahmet Akar, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın; Anayasa'nın 2 nci maddesine de
dayanılması gerektiğini ileri süren İhsan Keçecioğlu ve Avni Givda'nın 5 inci
fıkranın iptali gerekçesinde sadece Anayasa'nın 2 nci maddesine dayanılması
gerektiğini ileri süren Şemsettin Akçoğlu'nun muhalefetleriyle ve oyçokluğu
ile;
2-
İptal kararı karşısında uygulama yeri kalmıyan 6 ncı fıkranın 44 sayılı Kanunun
28 inci maddesi uyarınca iptaline oybirliği ile
19/4/1966
gününde Anayasa'nın 151, ve 152 nci maddeleri gereğince karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Lütfi
Akadlı
|
Başkanvekili
Rifat
Göksu
|
Üye
Asım
Erkan
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
|
|
|
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
|
|
|
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Sait
Koçak
|
Üye
Avni
Givda
|
Üye
Recai
Seçkin
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
MUHALEFET
ŞERHİ
Sulakyurt
İlçesinin bir köyünde oturan köylü ve çiftçi bir şahıs, Ormandan kestiği bir
merkep yükü kaçak odunla yakalanmıştır.
Sanık
hakkında açılan dâva üzerine yapılan duruşma sonunda cezası tâyin edilmiştir.
C.
Savcılığının temyiz talebi Yargıtay'ın görevli dairesince incelenerek 6831
sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin son fıkrası uyarınca munzam para
cezasının da verilmesi lüzumuna işaret edilerek bozulmuştur.
Madde
108-
1-
Bu kanunun hükümlerine göre müsaderesine hükmolunacak Orman mallarının kanunsuz
olarak kesildiğini, taşındığını veya toplandığını bildiği halde satın alanlar,
taşıyanlar, biçenler, işleyenler, kabul edenler, kullananlar veya gizliyenler
üç aya kadar hapis ve 50 liradan 200 liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılırlar.
2-
Birinci fıkrada yazılı fiillerin; ticarethane sahibi olsun olmasın bilûmum
haşep madde ticareti ile iştigal eden kimseler tarafından ikaı halinde bir
seneden 5 seneye kadar hapis ve 1000 liradan 10.000 liraya kadar ağır para
cezası ile cezalandırılırlar.
3-
Suç mevzuu kaçak orman mahsulünün kıymeti hafif ise, ikinci fıkradaki cezalar
yarısına indirilerek, fahiş ise bir misline çıkarılarak hükmolunur.
4-
Kaçak orman mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün nakil
vasıtaları kime ait olursa olsun idarece zapt ve mahkemece müsaderesine
hükmolunur.
5-
Ancak, çiftçi köylü olup köyde sakin bulunduğu ve ziraat işlerinde kullanılan
ve kendilerine ait bulunan vasıtalarla bizzat nakliyat yaptığı anlaşılanlar
(At, kısrak, katır, merkep, Öküz, inek, manda) ile kağnı, araba ve koşumları
hakkında müsadere hükmü tatbik olunmaz.
6-
Mükerrirler bu hükümden (5 numaralı bend hükmünden) faydalanamazlar.
7-
Bu malları, müsadereye tabi olmayan vasıtalarla taşıyan veya taşıtanlardan
birinci fıkrada yazılı cezadan maada ayrıca odunun beher kentali veya kesri
için 5 lira, kömürün beher kentali veya kesri için 25 lira, tomruk veya
kerestenin beher metre küpü veya kesrî için 100 lira para cezası alınır.
Sanık
köyde oturan çiftçi köylü olduğu ve ilk olarak kaçak odunu kendi merkebi ile
taşıdığı için merkep müsadere edilmemiştir. Buna mukabil munzam para cezası
hükmedilmesi icab etmektedir.
Hâkim,
bozma ilâmına uyma veya direnme kararı vermeden Önce sözü geçen 108 inci
maddenin 4, 5, 6, ve 7 nci fıkralarının, Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı
olduklarını ileri sürerek iptal edilmelerini istemiştir.
Hâkimler,
ancak Anayasa'nın 151 inci ve 44 sayılı Kanunun 27 nci maddesi uyarınca
bakmakta oldukları dâvada uygulanacak kanun hükmünü Anayasa'ya aykırı görülürse
yahut taraflardan birinin bu yoldaki isteminin ciddi olduğu kanısına varılırsa
o hükmün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilirler.
İptal
isteğinde bulunan hâkimin bakmakta olduğu dâvada 108 inci maddenin son
fıkrasının (7 nci fıkrasının) uygulanacağı Yargıtay bozma ilâmı ile tahakkuk
etmiştir.
7
nci fıkra gereğince, Orman malı, müsadereye tabi olmayan vasıta ile
taşındığından dolayı odunun beher kentali veya kesri için 5 lira munzam para
cezasının alınmasına hükmedilecektir.
Hâkim,
bozma ilâmına uyulmasına karar verdiği takdirde yalnız 7 nci fıkrayı
uygulayacaktır.
Hâkim,
baktığı bir dâvanın duruşması sonunda hüküm tesis ederken konu ile ilgili
kanunları, tüzük ve yönetmelik gibi sair mevzuatı okur, inceler, konuya uygun
olan bir kanun hükmünü uygular.
Hâkim,
ancak uygulayacağı kanun hükmünün iptalini isteyebilir. Dâva sebebiyle okuyup
incelediklerinin iptalini istemeye yetkisi bulunmamaktadır.
Şu
halde 108 inci maddenin 4, 5 ve 6 ncı fıkralarına taallûk eden isteğin
yetkisizlik yönünden reddi gerekir.
Köyde
oturan çiftçi köylünün ilk defa işlediği orman suçundan, taşıma aracının
müsadere edilmeyip buna mukabil munzam para cezasının alınmasında Anayasa'ya
aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Anayasa'nın
12 nci maddesi herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din
ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiçbir
kişiye aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz, hükmünü ihtiva
etmektedir.
Konumuzun,
bu maddenin birinci fıkrasiyle hiçbir veçhile ilgisi bulunmadığı aşikârdır.
Köyde
oturan çiftçi köylünün ilk defa olarak bir merkep yükü kaçak odunu kendi
merkebi ile taşıdığı için merkep müsadere edilmeyip buna mukabil sözü geçen
Orman Kanununun 108 inci maddesinin 7 nci fıkrası uyarınca munzam para cezası
alınması imtiyaz sayılmaz.
İmtiyaz;
idarenin, şahıslara, bir takım vecibe ve külfetlere tabi olmaları şartiyle
Devlete veya fertlere ait sahalarda bazı hak ve menfaatler vermesidir.
Bu
hak ve menfaatler ekseriya idari, malî bir takım muafiyet ve müsaadeleri
tazammum eder. (Türk Hukuk Lügati)
İmtiyaz,
süreli veya süresiz olmak üzere devamlı olarak idarenin şahıslara tanıdığı hak
ve menfaatlerdir.
Köyde
oturan köylü çiftçi bir şahsın yakacak ihtiyacını temin hususunda maruz kaldığı
zaruret, tarım işlerinin sekteye uğratılmaması gibi hususları gözönünde tutan
kanun koyucu 108 inci maddeyi bu yolda tertip etmiştir.
Cezaların
ferdileştirilmesi ilkesinin gerektirdiği zaruretten dolayı aynı neviden suç
işleyen suçluların hepsine aynı cezanın verilmesi caiz değildir.
Mevzuatımızda,
cezada hukukta vesair sosyal sahalarda farklı hükümler pek çok bulunmaktadır.
Bu
farklardan dolayı bir tarafı imtiyazlı saymak doğru olmaz.
Konumuz
olan 108 inci maddedeki farklı hükümlerde imtiyaz sayılmaz. Bu sebeplerden
dolayı çoğunluğun kararına muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
Hâdisede, kaçak orman malının naklinde kullanılan vasıta zaptedilmemiş mahkeme
de, karar verirken nakil vasıtasının müsaderesi gerekip gerekmiyeceği
noktasında durmamıştır.
Yargıtay
kararında da, nakil vasıtasının müsaderesi lâzım geldiğine dair bir işaret
olmayıp müsadere yapılamadığına göre 6831 sayılı Orman Kanununun 108 inci
maddesinin 7 nci fıkrası gereğince, verilen cezaya ilâveten, ayrıca para cezası
hükmedilmemesi bozma sebebi yapılmıştır.
Mahkeme,
108 inci maddenin bazı nakil vasıtalarının müsadere edilemiyeceğini gösteren 5
inci fıkrası hükmünü müsadereye karar vermemek suretiyle daha evvel
uygulamıştır. Bozma sınırı dışında kaldığından bu hüküm kesinleşmiştir. Müsadereye
karar verilemiyeceğine göre buna mâni olan 5 inci fıkra hükmünün Anayasa'ya
aykırılığı bu dâvada itiraz konusu yapılamaz. Çünkü, bozma kararına uyulduğu
takdirde uygulanabilecek hüküm, sadece, hükmedilen cezadan başka bir de para
cezası tâyini emreden 5 inci fıkra hükmüdür, ki bunda başlı başına Anayasa'ya
aykırılık yoktur.
Maddenin
5 inci fıkrasına yöneltilen itirazın, 44 sayılı Kanunun 28 inci maddesi
gereğince evvelâ yetki bakımından; mahkemenin itiraza hakkı olduğu çoğunlukla
kabul edildiğine göre de esastan reddi gerekirdi.
2-
Anayasa'nın 2 nci maddesinde ifade edildiği gibi Devletimiz, bir hukuk
Devletidir. Kanunlarımızın, Anayasa'nın açık hükümlerinden Önce, hukukun
bilinen ve bütün medeni memleketlerde uyulan ana prensiplerine aykırı olmaması
şarttır.
Bu
prensiplerinden biri, kanunların herkes hakkında aynı şekilde uygulanacak umumi
kaideleri ihtiva etmesidir. Bu kaidelerin istisnalarında da gene umumiyet
prensibi gözonünde tutulmalıdır.
6831
sayılı Orman Kammununun 108 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında yer alan umumî
kaide, (kaçak orman mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün
nakil vasıtalarının, kime ait olursa olsun zabıt ve müsadere edileceği) dir.
Ziraat
işlerinde kullanılan vasıtaların müsaderesini kanun koyucu mahzurlu telâkki
ettiğine göre istisna hükmünün, umumi olarak, bütün bu vasıtalara teşmili
gerekir. Zira sanık çiftçinin köyde, kasabada veya şehirde oturması müsadereyi
mahzurlu kılan sebebi ne kuvvetlendirir, ne de zayıflatır.
Mahkemenin
çoğunluğu, 5 inci fıkra hükmünün Anayasa'ya aykırılığı konusunda 12 nci
maddenin 2 nci fıkrasında yer alan (zümre) tabirine dayanmaktadır. Halbuki bu
fıkra bütün çiftçileri değil köyde oturan çiftçileri himaye etmektedir. (Çiftçi)
zümresi İçinde bir de (Köyde oturan çiftçi) ve (Köyde oturmayan çiftçi)
zümreleri teşkil edilemeyeceğinden aykırılık, kanaatimce, bu hükme
dayandırılamaz.
5
inci fıkra, yukarıda işaret edilen sebeple, Anayasa'nın sadece 2 nci maddesi
hükmüne aykırıdır.
5
inci fıkra hakkındaki çoğunluk gerekçesine katılmıyorum .
KARŞI
DÜŞÜNCE AÇIKLAMASI
6831
sayılı Orman Kanununun 108 inci maddesinin 5 inci fıkrası zor alımın
istisnasıdır. Bu fıkraya göre çiftçiyi köylünün tarımda kullandığı kendisine
ait taşıtı orman suçlarında zor alıma tabi değildir. 5 inci fıkra ile 7 nci
fıkra birbirlerini tamamlayan bir bütündürler.
Türk
köylüsünün tarımda kullandığı taşıtı onun için son derece hayati önemdedir. Bu
fıkra, cidden korunmağa muhtaç köylüyü koruyor. Yoksa, kasabadaki çiftçi
karşısında Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı düşen bir imtiyaz telâkki
edilmemelidir.
Türk
köylüsünün durumunun özelliği kanun koyucuyu cezaların ferdileştirilmesinde bu
yola sevketmiştîr,
Çoğunluk
kararının (Elbetteki aksi bir görüşü desteklemek üzere söylenebilecek sözler de
vardır.) diye başlayan ve devam eden düşünceler, karşı düşünceme uygundur.
Sözü
geçen 5 inci ve 7 nci fıkralarda Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırı bir
nitelik görmemekteyim.
Bu
nedenlerle çoğunluk kararının sonuç kısmının 5 inci ve 7 nci fıkralarını
kapsayan l a ve b bendlerine katılmıyorum.
MUHALEFET
ŞERHİ
6831
sayılı Kanunun 108 inci maddesinin itiraz konusu olarak kabul olunan
"5" ve "7" nci fıkraları birbirini tamamlayan hükümler
taşımaktadır. Bu fıkralara göre : Mükerrir olmamak şartiyle suçlu çiftçi köylü
olup köyde sakin bulunduğu ve ziraat işlerinde kullanılan ve kendilerine ait
bulunan vasıtalarla orman suçlarından bizzat nakliyat yaptığı anlaşıldığı
takdirde (At, kısrak, katır, merkep, Öküz, inek, manda) ile kağnı, araba ve
koşumları hakkında müsadere hükmü tatbik olunamaz. Bunun yerine birinci fıkrada
yazılı cezadan ayrı olarak muayyen miktarda bir para cezası alınır.
Bu
hükümlerle, köyde oturan ziraatle meşgul kimselerin içinde bulundukları hayat
şartları ve iktisadi durumlarına yapacağı kötü tesirler düşünülerek bu
kimselerin ziraat işlerinde kullandıkları taşıt araçlarının müsadere dışı
tutulması ve buna mukabil de kendilerinden munzam bir para cezası alınması
yoluna gidildiği görülmektedir. Anayasa' mız da, Devleti "37" nci
maddesinde "Çiftçinin işletme araçlarına sahip olmasını kolaylaştırmakla
"52" nci maddesinde de "Tarımın ve çiftçinin korunması"
başlığı altında "Halkın gereği gibi beslenmesini, tarımsal üretimin
toplumun yararına uygun olarak artırılmasını sağlamak, toprağın kayıp olmasını
önlemek, tarım ürünlerini ve tarımla uğraşanların emeğini değerlendirmek için
gereken tedbirleri almakla" mükellef tutmak suretiyle itiraz konusu
fıkralarda güdülen amacı desteklemiş bulunmaktadır. Sözü geçen fıkraların bu
niteliklerine göre çoğunluğun düşüncesi veçhile, çiftçileri zümrelere ayıran ve
bir zümresine imtiyaz tanıyan hükümler olarak kabul edilmesine imkân yoktur.
Eğer yukarıda gösterilen Anayasa hükümlerine göre korunması lâzım gelen
kimselerden bir kısmı, çoğunluk gerekçesinde bahsolunduğu üzere bu korunmadan
yoksun kalmış iseler, onların da bu korunmadan yararlandırılmalarının
sağlanması lâzım gelir. Yoksa buna dayanarak Anayasa hükümlerine uygun bulunan
hükümlerin iptali caiz olamayacağı kanısındayım. Bu sebeplerle kararın 6831
sayılı Kanunun 108 inci maddesinin itiraz ve tetkik konusu bulunan "5"
ve "7" nci fıkralarının iptaline ilişkin kısımlarına muhalifim.
KARŞI
OY YAZISI
1)
Anayasa'nın 131 inci maddesinde Devletin ormanları korumak ve ormanlık
alanların genişletilmesi için gerekli yasaları koymak ve tedbirleri almakla
Ödevli olduğu, ormanlara zarar verebilecek hiç bir eyleme ve çalışmaya müsaade
veremiyeceği hükümleri yer almıştır. Orman yasasının iptali istenilen 108 inci
maddesinin beşinci fıkrasında ise kaçak orman malı taşıyan kimsenin köyde
oturan bir çiftçi olması halinde kaçak malların taşındığı at, kısrak, katır,
merkep, öküz, inek, manda ile kağnı, araba ve koşumları için zor alım hükmünün
uygulanmayacağı ve sözü geçen maddenin 7 nci fıkrasında ise, zor alım yerine ek
para cezası hükmolunacağı kabul edilmiştir.
2)
Köyde oturan bir kimse, Kural olarak, kentte oturan bir kimseye göre ormana
daha yakın bulunduğu için daha kolaylıkla orman suçu işleyebilecek bir
durumdadır. Verilecek hapis ve ağır para cezasından daha etkili bir tedbir olan
zoralım hükmünün suçu daha kolaylıkla işleyebilecek durumda olan kimselere
uygulanmaması, her ne düşünceye dayanırsa dayansın, Devletin ormanları korumak
ve onları koruyayacak tedbirleri almak yükümüyle bağdaştırılamaz. Devletin bu
yükümü, daha kolaylıkla suç işleyebilecek kimseleri, ancak ve ancak, öbür
kimselere uygulanan yaptırımlar (Müeyyideler) altında tutmasiyle, az çok yerine
getirilmiş olabilir. Bundan dolayı, dâva konusu 5 inci fıkra ile bunun hükmünün
sonucu olan bir durumu düzenleyen 7 nci fıkra, Anayasa'nın 131 inci maddesi
hükümlerine dahi aykırıdır. Bu yönünde iptal gerekçesi olarak benimsenmemiş
bulunmasına karşıyım.