ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No.:1963/199
Karar No.:1965/16
Karar tarihi:16/3/1965
Resmi Gazete tarih/sayı:23.9.1965/12108
Dâvacı
: Türkiye İşçi Partisi
1-
DÂVANIN KONUSU :
Davacı
parti tarafından 28/2/1963 gününde Mahkememize kaydettirilen dâva dilekçesinde
3512 sayılı ve 28/6/1938 günlü Cemiyetler Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci
cümlesindeki "Ancak siyasi cemiyetlere âza olabilmek için mebus seçmek
hakkını haiz olmaları şarttır." hükmü ile aynı kanunun 10 uncu maddesinin
"Merkezi yurt dışında olan bir cemiyetin Türkiye'de şubesi açılamaz.
Arsıulusal maksatlarla cemiyet kurulamaz." kurallarını koyan birinci
fıkrasının ve yine aynı kanunun 11 inci maddesindeki "Ancak İcra Vekilleri
Heyeti bu işlerden bir kısmı ile meşgul olabilmek salâhiyetini münasip gördüğü
cemiyetlere verebilir." şeklindeki ikinci cümlenin ve diğer bazı
kanunların bir kısım hükümlerinin Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek
bunların iptaline karar verilmesi istenilmiştir.
II -
İLK İNCELEME :
Anayasa
Mahkemesinin 3/8/1962 günlü ve 11171 sayılı Resmi Gaze-te'de yayınlanan İç
tüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca yapılan ilk incelemede :
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde temsilcisi bulunan Türkiye İşçi Partisinin Genel
Yönetim Kurulu; Anayasa'ya aykırı kanunlar hakkında Anayasa Mahkemesinde iptal
dâvası açılması ve dâvaların konularının tâyini ve gerekli işlerin yapılması
için merkez yönetim komitesine tam yetkiler verilmesini kararlaştırmış ve bu
karar üzerine toplanan Merkez Yönetim Komitesi de açılacak dâvaların konularını
tesbit ederek dâvaları açmak üzere Parti Genel Başkanına tam yetki vermiştir.
Dâvaların
kanun hükümlerine uygun şekilde açılıp açılmadığının görüşülmesinde :
A)
Türkiye İşçi Partisi Merkez Yönetim Komitesinin, Parti Tüzüğünün 17 nci
maddesinde belirtildiği üzere, partinin en yüksek merkez organı olduğu
anlaşıldığından bu organın iptal dâvası açılması konusunda karar vermiş
olmasının Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama usulleri hakkında
22/4/1962 günlü ve 44 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin 1 numaralı bendine
uygun olduğuna üyelerden bir kısmının dâa açma kararırının parti tüzüğünün 15
inci maddesi uyarınca en yüksek merkez organı olan Genel Yönetim Kurulunca,
birisinin de partinin en yüksek organı olan büyük kongrece verilmesi gerektiği
yolundaki muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile kararlaştırılmıştır.
Bundan
sonra dosyada bir eksiklik bulunmadığı ve başvurmanın 9/7/1961 gün ve 334
sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nm 149 uncu ve Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı Kanunun
21., 22., 25 inci ve 26 nci maddelerine uygun bulunduğu görülerek işin esasının
incelenmesine geçilmiştir.
B)
Değişik kanunlarla ilgili maddelerin iptalinin bir dilekçe ile istenilmesi,
dâvaların çözümlenmesini güçleştireceğinden her kanuna ilişkin madde veya
maddeler için örnekler çıkarılması suretiyle ayrı birer dosya düzenlenmesine ve
dâvaların böylece ayrılmasına 11/3/1963 gününde oybirliği ile karar verilmiştir.
III
- ESASIN İNCELENMESİ :
Yukarıda
açıklandığı üzere 28/6/1938 günlü ve 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istenilen hükümleri için
düzenlenen işbu dâvaya ilişkin dilekçe ve ekleri kâğıtlar, hazırlanan rapor,
3512 sayılı Kanunun iptal konusu hükümleri ile Anayasa'nın konu ile ilgili
hükümleri ve Anayasa Komisyonunun raporu ve Temsilciler Meclisi görüşme
tutanaklarının ilgili kısımları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü,
l -
Davacı Türkiye İşçi Partisi Cemiyetler Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci
cümlesinin Anayasa'nın temel ilkelerine ve 8., 10., 11., 12/2., 29., 56., 68
inci ve 72 nci maddelerine aykırı bulmaktadır. Anayasa'nın sözü geçen maddeleri
aşağıya alınmıştır :
"Anayasa'nın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı :
Madde
8 - Kanunlar Anayasa'ya aykırı olamaz.
Anayasa
hükümleri yasama ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlayan
temel hukuk kurallarıdır."
"Temel
hakların niteliği ve korunması :
Madde
10 - Herkes kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve
hürriyetlere sahiptir.
Devlet
kişinin temel hak ve hürriyetlerini, fert huzuru, sosyal adalet ve hukuk
devleti ilkeleriyle bağdaşamayacak surette sınırlayan siyasi, iktisadi ve
sosyal bütün engelleri kaldırır; insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi
için gerekli şartları hazırlar."
"Temel
hakların özü :
Madde
11 - Temel hak ve hürriyetler, Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak
kanunla sınırlanabilir.
Kanun,
kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal adalet ve milli güvenlik gibi
sebeplerle de olsa, bir hakkın ve hürriyetin özüne dokunamaz."
"Eşitlik
:
Madde
12 - Herkes din, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep
ayrımı gözetilmeksizin, kanun önünde eşittir.
Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz."
"Dernek
kurma hakkı :
Madde
29 - Herkes önceden izin almaksızın dernek kurnıa hakkına sahiptir. Bu hak,
ancak kamu düzenini veya genel ahlâkı korumak için kanunla
sınırlanabilir."
"Siyasi
partilerle ilgili hükümler :
Madde
56 - Vatandaşlar, siyasi parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve çıkma
hakkına sahiptir.
Siyasî
partiler, önceden izin almadan kurulur ve serbestçe faaliyette bulunurlar.
Siyasi
partiler, ister iktidarda, ister muhalefette olsunlar, demokratik siyasi
hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır."
"Milletvekili
seçilme yeterliği :
Madde
68 - 30 yaşını dolduran her Türk milletvekili seçilebilir. Türkçe okuyup yazma
bilmeyenler, kısıtlılar, yükümlü olmasına ve muaf bulunmamasına rağmen muvazzaf
askerlik hizmetini yapmayanlar veya yapmış sayılmayanlar ve kamu hizmetlerinden
yasaklılar ile ağır hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı kesin olarak
hüküm giymiş olanlar ve taksirli suçları hariç olmak üzere 5 yıldan fazla hapis
cezası ile veya zimmet, ihtilas, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık,
sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflâs gibi yüz kızartıcı suçlardan
biri ile kesin olarak hüküm giymiş olanlar, affa uğramış olsalar da
milletvekili seçilemezler.
Aday
olmak, memurluktan çekilme şartına bağlanamaz. Seçim güvenliği bakımından hangi
memurların ne gibi şartlarla aday olabilecekleri kanunla düzenlenir.
Hâkimler
ile subay askerî memur ve astsubaylar, mesleklerinden çekilmedikçe, aday,
olamazlar ve seçilemezler."
"Cumhuriyet
Senatosu üyeliğine seçilme yeterliği :
Madde
72 - 40 yaşını doldurmuş ve yüksek öğrenim yapmış bulunan ve milletvekili
seçilmeğe engel bir durumu olmayan her Türk, Cumhuriyet Senatosuna üye
seçilebilir.
Cumhurbaşkanınca
seçilecek üyeler, çeşitli alanlarda seçkin hizmetleri ile tanınmış ve 40 yaşını
bitirmiş kimselerden olur. Bunlardan en az onu bağımsızlar arasından
seçilir."
28/6/1938
günlü ve 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasiyle
iptali istenilen hükümleri de aşağıya alınmıştır :
"Madde
3 - Cemiyetlere âza olacakların medeni haklara sahip ve 18 yaşını bitirmiş
bulunmaları lâzımdır. Ancak siyasi cemiyetlere âza olabilmek için mebus seçmek
hakkını haiz olmaları şarttır."
"Madde
10 - Merkezi yurt dışında olan bir cemiyetin Türkiye'de şubesi açılamaz.
Arsıulusal maksatlarla cemiyet kurulamaz.
Ancak
milletlerarası beraberlik yapmakta fayda mülâhaza edilen cemiyetlerin
Türkiye'de kurulmasına veya kurulu olanların yurt içinde şube açmalarına îcra
Vekilleri Heyeti kararı ile izin verebilir.
Bu
cemiyetler ve şubeler lüzumunda İcra Vekilleri Heyeti Kararı ile fesih ve
tasfiye edilir."
"Madde
11 - Cemiyetler, askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işleri ile meşgul
olmazlar. Ancak İcra Vekilleri Heyeti bu işlerden bir kısmı ile meşgul
olabilmek selâhiyetini münasip gördüğü cemiyetlere verebilir."
Dâvacı
partiye göre (Siyasi derneklere üye olabilme bakımından yapılan ayırım, 21
yaşından küçük olan kişiler için siyasi partilere girebilme ve siyasi parti
kurabilme hakkını ortadan kaldırmaktadır. Bu da Anayasa'nın 11 inci maddesine
aykırıdır. Zira söz konusu hüküm muayyen ve medeni hakların kazanılmasından
sonra 21 yaşına kadar siyasi derneklere üye olmak ve bu dernekleri kurmak
hakkının Özünü ortadan kaldırmaktadır. Siyasi parti için yapılan bu nevi ayırım
Anayasa'nın 12 nci maddesindeki eşitlik prensibini bozar. Hüküm kimseye
üstünlük tanımamak prensibine aykırıdır. Yaş sınırlaması ancak Anayasa'da 68
inci ve 72 nci maddelerde yer almıştır. Bu maddeler dışında Anayasa kişilerin
haklarını sınırlama yönüne gitmemiştir. Şu hale göre bunun dışındaki hakların
yaşla sınırlanması Anayasa'ya aykırıdır. Bu hal ergin olan kişi aleyhine, 21
yaşını bitirenlere bir üstünlük tanır. Bununla da eşitlik bozulmuş olur. Kaldı
ki Anayasa'nın 56 ncı maddesi kesin olarak vatandaşlara parti kurma ve partiye
girmek hakkını tanımaktadır. Bütün bunlar gözönünde tutularak 3512 sayılı
Cemiyetler Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci cümlesinin iptali gerekir.)
Yukarıda
da gösterildiği gibi 334 sayılı ve 9/7/1961 günlü Türkiye Cumhuriyeti
Anasayası'nın 29 uncu maddesine göre herkes önceden izin almaksızın dernek
kurma hakkına sahiptir. Bu hak ancak kamu düzenini veya genel ahlâkı korumak
için kanunla sınırlanabilir. Anayasa'nın ne bu maddesinde ne de başka bir
yerinde 18 yaşını bitirmiş olan herkesin siyasi derneklere üye olabileceklerini
gösteren bir kural yoktur. Türk Medeni Kanununun 11 inci maddesine göre rüşt 18
yaşın ikmali ile başlar. Ancak ne Medenî Kanunda ne de diğer kanunlarda, bu
arada Anayasa'da 18 yaşını bitiren herkesin her türlü işlemi yapabileceğine
ilişkin bir hüküm yoktur. Kanun koyucu işin gereklerine göre bazı konularda
bazı hakların kullanılabilmesi için 18 yaşını bitirmiş olmağı yeterli
görmeyebilir. Olayımızda olduğu gibi kanun koyucu Anayasa'mızın 56 ncı
maddesinde belirtilen önemini de gözönünde tutarak siyasi derneklerin, başka
bir deyimle, siyasi partilerin diğer derneklerden farklı olduğunu ve Önemini
gözönünde tutarak bunlara üye olabilmeyi milletvekili seçmek hakkına sahip
olmaya bağlamıştır. Kanun koyucu, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri hakkındaki 26/4/1961 günlü ve 298 sayılı Kanunun 8 inci maddesi ile
"21 yaşını bitiren her Türk seçmendir." hükmünü kabul etmiştir. Yani
Medenî Kanunun rüşt yaşı olarak kabul ettiği 18 yaş seçmen olmak için yeterli
görülmemiştir, Davacı Türkiye İsçi Partisi daha önce açmış olduğu 1963/192
sayılı dâvada 298 sayılı Kanunun sözü geçen maddesinin Anayasa'nın 12 nci
maddesine aykırılığını ileri sürerek iptalini istemişse de bu istek yerinde
görülmeyerek Anayasa Mahkemesinin 21/6/1963 günlü, 1963/192, 1963/161 sayılı
kararı ile red edilmiştir. Bu kararda belirtildiği gibi seçmenlik yaşı,
Anayasa'da gösterilmemiştir. Başka bir deyimle, seçmenlik yaşının belirtilmesi
bir Anayasa meselesi olmadığı gibi siyasi derneklere üye olabilmek için gerekli
yaşın belli edilmesi işi de bir Anayasa meselesi değildir. Bütün bunlar
gözönünde tutulunca 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 3 üncü maddesindeki
"Ancak siyasi cemiyetlere âza olabilmek için mebus seçmek hakkını haiz
olmaları şarttır." cümlesinin Anayasa'ya aykırı olduğu düşünülemez; bu
cümlenin iptali hakkındaki isteğin reddi gerekir.
2 -
3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasında
"Merkezi yurt dışında olan bir cemiyetin Türkiye'de şubesi açılamaz.
Arsıulusal maksatlarla cemiyet kurulamaz." denilmektedir. Davacı partiye
göre Anayasa, çağdaş uygarlık yolunda ileri memleketlerle işbirliğini zorunlu
kılar, insan haklarını ve temel hürriyetleri koruma sözleşmesiyle âkit taraflar
ortak medeniyetin ilke ve kurallarını ülkelerinde gerçekleştirme yükümüne
girmişlerdir. Milletlerarası dernekler kurulmasını yasaklayan madde Anayasa'nın
10 uncu ve 29 uncu maddelerine aykırıdır; bu sebeple de iptali gerekir.
Kanun
koyucu Cemiyetler Kanunun iptali istenilen bu hükmünü bir çok derneklerin
tarihimizde oynadıkları tehlikeli rolleri gözönünde tutarak kabul etmiştir.
Esasen dernek kurma hakkı bir çok bakımlardan sınırlanabilir. Nitekim Türk
Medenî Kanununun 45 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre amaçları kanuna ve
ahlâka aykırı olan dernekler kişilik kazanamazlar. 334 sayılı Anayasa'nın 29
uncu maddesi de dernek kurma hakkının kamu düzenini ve genel ahlâkı korumak
için kanunla sınırlanabileceğini kabul etmiştir. Bu gün dünyanın dört bir
yanında kurulmuş sayısız dernekler vardır. Bu derneklerin bir çoğu yurdumuz
için çok zararlı olabilir. Örneğin, Anayasamızın ilkeleriyle bağdaşmayan bazı
zararlı ideojilerİ yaymak amacıyle yabancı memleketlerde kurulmuş olan
derneklerin yurdumuzda şube açmalarından bize fayda değil zarar gelebilir. Yine
Arsıulusal amaçlarla kurulacak dernekler de bizim için faydalı olmaktan çok
zararlı olabilir. Kanun koyucunun bütün bunları düşünerek bu kabil derneklerin
yurdumuzda şube açmalarını veya kurulmalarını yasaklaması bu bakımlardan
Anayasa'ya aykırı olamaz. Kaldı ki, Cemiyetler Kanununun 10 uncu maddesinin
ikinci fıkrasına göre "Milletler arasında beraberlik yapmakta faide
mülâhaza edilen cemiyetlerin Türkiye'de kurulmasına veya kurulu olanların yurt
içinde şube açmalarına İcraVekilleri Heyeti kararı ile izin verilebilir."
Bu da gösteriyor ki merkezleri yabancı memleketlerde olan derneklerin
yurdumuzda kurulmaları veya şube açmaları kesin olarak Önlenmiş de değildir.
Bütün bunlar gözönünde tutularak davacı partinin Cemiyetler Kanununun 10 uncu
maddesi ile ilgili isteğinin reddi gerekir.
3 -
Davacı Türkiye işçi Partisinin Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesiyle ilgili
isteğine gelince :
Söz
konusu maddede "Cemiyetler askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işleri
ile meşgul olamazlar. Ancak İcra Vekilleri Heyeti bu işlerden bir kısımı ile
meşgul olabilme salâhiyetini münasip gördüğü cemiyetlere verebilir."
denilmektedir. Davacı parti bu maddenin ikinci cümlesinin 334 sayılı
Anayasa'nın temel ilkelerine ve 13 üncü maddesine aykırı olduğunu ileri sürerek
iptalini istemektedir. Partinin dâva dilekçesinde açıklanan gerekçesinde
Anayasa'nın 13 üncü maddesinde yazılı eşitliğin Cemiyetler Kanununun 11 inci
maddesiyle zedelendiği, dâva konusu bu maddenin bu günkü hukuk normlarına uymadığı,
sadece totaliter bir rejim için yararlı olabileceği, idareyi ellerinde
bulunduranların bazı dernek ve partileri askerî eğitim ve disipline bağlı
tutarak totaliter bir rejime gidebilecekleri belirtilmektedir.
334
sayılı Anayasa'nın 12 nci maddesinde :
"Herkes
dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayınım
gözetilmeksizin kanun önünde eşittir."
"Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." denilmektedir.
3512
sayılı Cemiyetler Kanununun yukarıya alınan 11 inci maddesi kanuna Türkiye
Büyük Millet Meclisi içişleri Komisyonu tarafından eklenmiştir. Komisyon, bu
maddenin gelebilecek zarar ve tehlikelere karşı Devlet ve milleti korumak için
gerekli tedbirlerin zamanında alınmasını sağlamak amacıyla, getirildiğini bildirmiştir.
Maddedeki ikinci cümlenin kabulü ile totaliter bir idarenin gerçekleşmesinin
düşünüldüğü hatıra gelemez. Bu, sadece genç erkek ve kadınların askeri
hizmetler için hazırlanması gayesiyle kabul edilmiştir. Arzu eden bütün
derneklerin askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işleri ile meşgul olmakta
serbest bırakılması rasgele herkesin dernek kurarak bu kabil işlerle uğraşmaya
başlaması, akla hayale gelmedik zamanlarda Devlete ve Hükümete karşı harekete
geçmelerine, memleketin huzurunu bozmalarına sebep olabilir. İşte bunun içindir
ki bu hak bütün derneklere tanınmamıştır. Yalnız Vekiller Heyeti bu işlerden
bir kısmı ile meşgul olabilmek yetkisini münasip göreceği derneklere
verebilecektir. Örneğin Bakanlar Kurulu yurt savunmasına yardımcı olur düşüncesiyle
bir spor kulübüne silâh atma bir diğer derneğe uçuculuk ve bunlar gibi
hazırlayıcı nitelikteki öğretimlerle meşgul olma yetkisini verebilir. Bununla
da eşitlik esasları zedelenmiş olamaz. Özet olarak denilebilir ki Anayasa, 29
uncu maddesiyle sınırlama hakkını kanun koyucuya vermiştir,
Kanun
koyucunun olaydaki bu sınırlaması, kamu düzeninin bu şekilde daha iyi sağlanmış
olacağı görüşüne dayanmaktadır. Bu bakımdan 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 11
inci maddesindeki dâva konusu ikinci cümlenin, Anayasa'ya aykırı olduğu
iddiasına dayatılan isteğin de reddi gerekir.
IV -
SONUÇ :
Yukarıda
yazılı sebeplerden ötürü yerinde görülmeyen dâvanın reddine,
1.
Üçüncü maddede üyelerden Şemsettin Akçoğlu'nun,
2.
Onuncu maddenin birinci fıkrasında üyelerden Rifat Göksu, Şemsettin Akçoğlu,
İbrahim Senil, İhsan Keçecioğlu ve A. Şeref Hocaoğlu'nun,
3.
11. maddede yer alan cümlede Rifat Göksu, A. Şeref Hocaoğlu, Celâlettin
Kuralmen ve Muhittin Gürün 'ün muhalefetleriyle
ve
oyçokluğu ile 16/3/1965 gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Cemalettin
Köseoğlu
|
Üye
Asım
Erkan
|
Üye
Rifat
Göksu
|
|
|
|
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
|
|
|
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celalattin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ekrem
Tüzemen
|
MUHALEFET
ŞERHİ
Dernekler,
toplantı hürriyetlerinin uygulama alanı bulduğu ve fikir ve kanaatlerin belli
amaçlar için bir araya gelmesi ile fikir hürriyetinin olumlu sonuçlar sağladığı
topluluklardır. Bu özellikleri dolayısiyle, dernekler, toplum hayatında büyük
önem taşımaktadırlar. Anayasa koyucusu da bu Önemi gözönünde tutmuş, dernek
kurmak hakkını korumuş ve Anayasa'da, temel hak ve hürriyetler arasında
toplanma hürriyeti başlıklı kısımda bu hakkı düzenlemiştir. Anayasa'nın 29 uncu
maddesinin ilk cümlesinde, herkesin önceden izin almaksızın dernek kurmak
hakkına sahip olduğu açıklanmıştır. Açık ve kesin olan bu cümlenin temeli
(Önceden izin almamak) prensibidir. Bu suretle, derneklerin, kuruluşlarından
önce, kanun koyucu veya onun emri ile idare tarafından kontrol edilmeleri
önlenmek istenmiştir. Bununla birlikte, Anayasa koyucusu, kurulmuş olan bir
derneğin amacı veya faaliyeti itibariyle, toplum için zararlı olabileceğini de
düşünmüş ve kanun koyucunun gerektiğinde müdahale edebilmesi için, dernek
kurmak hakkını peşinen sınırlayabilmek yetkisini kendisine vermiştir. Bu
maksatla Anayasa'nın gene 29 uncu maddesinin ikinci cümlesinde, bu hakkın, kamu
düzenini veya genel ahlâkı korumak için sınırlanabileceği öngörülmüştür. Bu
hükme göre, kanun koyucu, dernek kurmak hakkını, yalnız, belli iki yönden, kamu
düzenini ve genel ahlâkı korumak yönlerinden sınırlayabilir; fakat bu konuda
koyacağı hükümlerin de, sınırlama niteliğinde olması gerekir. Sınırlama, bir
hakkın hangi şartlarla kullanılabileceğini denetleme usullerini ve şartlara
riayetsizlik halinde uygulanacak müeyyideleri ve bunlara benzer genel kurallar
koymak suretiyle ve Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak düzenlemeyi ifade
eder. Şu ciheti belirtmek yerinde olur ki, sınırlama vesilesiyle dernek kurma
hakkının özüne dokunulamaz. Öte yandan, Anayasa'nın 29 uncu maddesinin ikinci
cümlesinde verilen sınırlama yetkisi, derneklerin kurulmasını önceden izne
bağlamayı asla kapsamaz. Aksi halde, maddenin ilk cümlesinin koyduğu prensip
ortadan kaldırılmış olur ve bu, Anayasa koyucunun maksadına tamamen aykırı
düşer. Birinci cümledeki prensibin, kanun koyucu tarafından yapılacak sınırlama
ile kaldırılması caiz olduğu yani sınırlama yetkisinin, önceden müsaade almak
şartını koymak yetkisini de kapsadığı düşünülmüş olsa idi birinci cümlede
(Önceden müsaade almamak) prensibinin açıklanmasına lüzum görülmemiş olacağı
meydandadır. Metinleri yorumlama kuralları bizi bu sonuca götürür.
Cemiyetler
Kanununun, iptali istenen 10 uncu maddesinin Anayasa ya aykırı olup olmadığım,
yukarı esasların ışığı altında incelemek gerekir,
Bu
maddenin birinci fıkrası uyarınca merkezi yurt dışında olan bir derneğin,
Türkiyede şubesi açılamaz ve arsıulusal maksatlarla dernek kurulamaz.
Bu
fıkrada söz konusu olan şube ve derneklere de Anayasa'nın derneklere ilişkin
hükümlerinin uygulanması tabiîdir. Çünkü Türkiye'de dernek kurmak söz
konusudur. Gerçi, kökü dışarda bulunan veya arsıulusal nitelikte olan
derneklerin Türkiye'de korunmasında hassas davranılması; bunların zararlı
etkilerinden yurdun korunması zorunludur. Bunun için kanun koyucu bir
sınırlamayı yapmalıdır. Fakat bu zorunluluk, sözü geçen şube ve derneklerin,
konuları ve amaçları yönünden hiç bir ayırım yapmaksızın Türki'yede
açılmalarını ve kurulmalarını mutlak surette Önlemek için sebep teşkil etmez.
Zira bu Önleme, dernek kurma hakkının özüne dokunmaktan başka bir anlara
taşımaz.
Aynı
maddenin ikinci fıkrasına gelince bu fıkraya göre "milletler arasında
beraberlik yapmakta mülâhaza edilen cemiyetlerin Türkiye'de kurulmasına veya
kurulu olanların yurt içinde şube açmalarına." Bakanlar Kurulu kararı ile
izin verilebilir. İzin verilmezse bu dernekler de kurulamıyacaktır. Yukarıda
belirtildiği üzere dernek kurma hakkını sınırlamak bahanesi ile önceden izin
alma şartını koymaya Anayasa'nın 29 uncu maddesi hükmü müsait değildir.
Bu
nedenlerle, 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 10 uncu maddesinin, Anayasa'nın 11
inci ve 29 uncu maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanısı ile
çoğuluk kararının bu maddeye ilişkin kısmına muhalifiz.
|
|
|
|
Üye
Rifat
Göksu
|
Üye
İbrahil
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
MUHALEFET
ŞERHİ
3512
sayılı Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin 2 nci fıkrasının da Anayasa'ya
aykırı olduğundan bahisle iptali istenmektedir.
Adı
geçen kanunun 11 inci maddesinin l inci fıkrasında "Cemiyetlerin askerliğe
hazırlayıcı talim ve terbiye işleriyle meşgul olmıyacağı" esası kabul
edilmiştir.
Maddenin
2 nci fıkrasında yer alan ve iptal İstemine konu teşkil eden "ancak İcra
Vekilleri Heyetinin bu işlerden bir kısmıyla meşgul olabilmek selâhiyetini
münasip göreceği cemiyetlere verebileceği" yolundaki hüküm birinci fıkra
ile konulan kaidenin bir istisnasından ibarettir.
Bu
istisnai hükme göre, İcra Vekilleri Heyeti, askerliğe hazırlayıcı talim ve
terbiye işleriyle meşgul olma yetkisini ancak kendi istediği ve beğendiği
cemiyetlere verebilecek, münasip görmediği diğer cemiyetlere ise böyle bir
yetkiyi vermiyebilecektir. Hem de İcra Vekilleri Heyetinin yetki vermeye
taallûk eden bu takdir selâhiyeti hiç bir şarta ve sınırlamaya tabi
tutulmamıştır.
Anayasa'nın
60 ıncı maddesinin l inci fıkrasında; yurt savunmasına katılmak her Türkün
hakkı ve ödevidir." denilmekte, ikinci fıkrasında da "bu ödev ve
askerlik yükümünün kanunla düzenleneceği" açıklanmaktadır.
Vatandaşlık
hakkı ve mükellefiyeti halinde olan askerlik hizmetine katılma konusunun nasıl
bir objektif esaslara ve eşitlik prensibine bağlanarak düzenlenmesi gerekiyorsa
yurt savunmasına ve daha doğrusu askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işlerinin
de öylece ve Anayasa'nın ilkelerine uygun şekilde düzenlenmesi gerekeceği
meydandadır.
Bir
hakkın ve yükümlülüğün nasıl ve hangi şartlarla kullanılıp yerine getirileceği
ana hatları, sınırları ve şartları kanunla belli edilmezse bu sahada bir düzenlemenin
mevcut olduğu kabul edilemez.
Bundan
başka, Anayasa'nın 12 nci maddesinde "herkes dil, ırk, cinsiyet, düşünce,
felsefi inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. Hiç
bir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz." denilmektedir.
Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin son fıkrasına göre, İcra Vekilleri
Heyetinin, cemiyetlerden seyyanen hepsine değil istediği cemiyete veya
cemiyetlerden bazılarına askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işleriyle
meşgul olabilme yetkisini verebileceğine dair hükmün eşitlik esasını ihlâl
etmesi bakımından da Anayasa'nın 12 nci maddesine aykırılığı zahirdir.
Fikir,
düşünce ve kanaatlerin birleşmelerinden meydana gelen ve toplum hayatının en
kuvvetli ve teşkilâtlı şahsiyetlerinden olan cemiyetlerden istediğinin İcra
Vekilleri Heyetince verilecek bu yetkilerle teçhiz edilmesinin, içtimai huzuru
bozmakla kalmayıp demokratik hukuk devleti ilkelerini de ihlâl edeceği
şüphesizdir
Bu
sebeplere binaen Anayasa'nın 60 ıncı ve 12 nci maddelerine açıktan aykırı
bulunan Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin son fıkrasının iptali
gerekeceği cihetle ekseriyet kararının bu kısmına da muhalifiz.
|
|
Üye
Rifat
Göksu
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
MUHALEFET
ŞERHİ
1 -
Kanunu Medeninin 10 uncu ve 11 inci maddeleri hükümlerine göre 18 yaşını
bitiren ve mümeyyiz olan herkez, medeni hakları kullanmaya yetkilidir. Daha
küçük yaşta yapabilecek hukuki tasarrufları kanun tâyin ettiği gibi daha büyük
yaştakilere tanınan haklar da gene kanunda gösterilmiştir. Böyle istisnaî
hükümlerin sevkedilmediği konularda reşit ve mümeyyiz olan herkesin medenî
hakları kullanmakta eşitliği esastır.
O
halde, çoğunluk kararında işaret edildiği gibi, Anayasa'da ve Kanunu Medenide,
(18 yaşını bitiren herkesin siyasi partilere üye olabileceklerini gösteren bir
hüküm) aranması caiz olmayıp, tersine, cemiyetlere - bu arada siyasi partilere
- girmeyi, (Rüşt yaşından fazla bir yaşın ikmâli) şartına bağlıyan hususi ve
istisnai bir hükmün aranması lâzımdır.
Anayasa'nın
29 uncu ve 56 ncı maddelerinde olduğu gibi Kanunu Medenide de (Cemiyetlere
girmek) için hususi bir ehliyet yaşı gösterilmemiştir,
2 -
Dr. A. Egger'in isviçre Medenî Kanunu şerhinde (Avukat Volf Çernis tercümesi,
1947) 10 uncu maddeye ait kısımda "Hak ve borçları olmak bakımından bütün
insanlara, kaideden, eşit ehliyet sabit olur. Haklara ehliyetin genel ve eşit
oluşu, şahsiyetin mahiyetine mündemiçtir ... Gerçekten var olan hangi
eşitsizliklerin hukukta bir fark yaratmaya muktedir bulunduğu cidden bir
meseledir. Federal Mahkeme, Federal Anayasa'nin 4 üncü maddesine istinaden
yapılan itirazlar üzerine verdiği kararlarda Anayasa'da yer bulmuş olan hukuki
eşitlik mevzuatı karşısında gayrimüsavi bir muamelenin ancak, işin mahiyetinden
ileri gelen sebeplerle bunun haklı olduğu gösterilebildiği takdirde caiz
olacağını beyan etmekten geri kalmamaktadır. Bu mahkemeye göre, vakıadaki
farkla bunu tertip eden hukuki neticelerin özelliği arasında makûl bir
münasebet mevcut olmalıdır. Bu prensip, hususi hukukta da caridir."
denilerek Kanun Koyucunun, medenî hakları kullanma hususunda farklı ehliyet
yaşları kabul ederken, bunu makûl bir hukuki sebebe istinat ettirmek zorunda
olduğu izah edilmiştir.
Cemiyetler
Kanununun 3 üncü maddesinde yer alan ve siyasi partiye girmeyi (Seçmenlik)
şartına bağhyan ve binnetice (21 yaşın ikmâli) kaydına tabi tutan hükmün hangi
maksatla konulduğu, bu Kanunun gerekçesinde ve müzakeresinde izah edilmediği
gibi çoğunluk kararında da bu nokta aydınlatılmamıştır. Kanaatimce, bu
kayıtlamayı makûl bir sebebe istinat ettirmek de mümkün değildir.
Bu
sebeple, Cemiyetler Kanununun 3 üncü maddesinin dâva konusu hükmü Anayasa'nın
10 uncu maddesine aykırıdır. Çoğunluk kararına muhalifim.
3 -
Kanunun 10 uncu maddesi hakkındaki çoğunluk kararma da üyelerden Rifat Göksu,
ibrahim Senil, İhsan Keçecioğlu ve Abdurrah-man Şeref Hocaoğlu'nun muhalefet
şerhlerinde yazılı sebeplerle iştirak etmiyorum.
MUHALEFET
ŞERHİ
1 -
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri hakkındaki "44"
sayılı Kanunun "25" inci maddesinin "l" inci fıkrasının
"l" sayılı bendinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsilcisi
bulunan siyasi partiler tarafından açılacak iptal dâvalarının parti tüzüğüne
göre en yüksek merkez organlarının kararı üzerine Genel Başkan veya vekilleri
tarafından açılacağı bildirilmektedir.
Türkiye
İşçi Partisi Tüzüğünün 9-14 ve 17 nci maddeleri hükmünden (Genel Yönetim
Kurulu) nun partinin en yüksek merkez organı olduğu anlaşılmaktadır. Bu iptal
dâvası ise partinin (Merkez Yönetim Komitesi) tarafından alınan bir karara
dayanılarak açılmış bulunmaktadır. "44" sayılı Kanunun sözü geçen
madde ve fıkrasına göre dâvanın yetki bakımından reddi lâzım geldiği
kanısındayım.
II -
Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin iptali istenilen 2 nci fıkrası,
Bakanlar Kurulunu hiç bir kayıt ve şart koymadan münasip göreceği cemiyetler
için "Askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işlerinden bir kısmı ile
meşgul olabilme" izni vermeğe yetkili kılmaktadır.
Anayasa'nın
"60" ıncı maddesi "Yurt savunmasına katılma her Türkün hakkı ve
ödevidir. Bu ödev ve askerlik yükümü kanunla düzenlenir" hükmünü
koymuştur. "Askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye" işlerinin de
"Yurt savunmasına katılma" mefhumuna girebilen faaliyetlerden
sayılması lâzım gelir.
Binaenaleyh
bu konunun bir kanunla düzenlenmesi gereklidir. Halbuki iptali istenilen sözü
geçen 2 nci fıkra hiç bir şart ve kayda bağlamadan Bakanlar Kuruluna mutlak bir
takdir hakkı vermiş bulunmaktadır. Bu iznin ne gibi cemiyetlere ve ne gibi
şartlarla verileceği belirtilmiş değildir. Bu durumda konuda kanuni bir
düzenleme vardır denemez. Diğer taraftan sözü edilen fıkra bu şekli ile
Anayasa'nın 12 nci maddesinde bildirilen eşitlik esasını koruyucu nitelikte de
bulunmamaktadır. Bu sebepler dolayısiyle Anayasa'nın 12 nci ve 60 ıncı
maddelerine aykırı bulunan Cemiyetler Kanunu 11 inci maddesinin 2 nci
fıkrasının iptali gerektiği kanısında bulunduğumdan ekseriyet kararının bu
kısmına da muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
Kararın
3 üncü bendinde, 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin son
cümlesi hükmünün Anayasa'ya aykırı olmadığı kabul edilmiş bulunmaktadır.
Tam
metni karar içinde yazılı bulunan söz konusu 11 inci madde : birinci cümlesiyle
cemiyetlerin askerliğe hazırlayıcı talim ve terbiye işleri ile meşgul
olamıyacaklan esasını koyduktan sonra (Ancak İcra Vekilleri Heyeti bu işlerden
bir kısmı ile meşgul olabilme salâhiyetini münasip gördüğü cemiyetlere
verebilir.) demek suretiyle bir istisna kabul etmektedir.
Davacının
Anayasa'ya aykırı olduğunu ve bu sebeple iptal edilmesi gerektiğini iddia
ettiği husus, maddenin birinci cümlesindeki esas prensip olmayıp ikinci
cümlesiyle kabul edilen bu istisna hükmüdür. Halbuki kararımızda mesele tamamen
aksi şekilde ele alınmakta, sanki bütün cemiyetlerin askerliğe hazırlık
işleriyle meşgul olmalarına imkân verilmesi gerektiği iddia ediliyormuşcasına
bunun mahzurları anlatılmakta, maddenin istisna hükmü, esas kaide imiş gibi
düşünülerek her isteyen cemiyete askerliğe hazırlık işleriyle meşgul olma
izninin verilmemesi, bu kaidenin bir sınırlaması sayılmakta ve bu nitelikteki
bir sınırlama da Anayasa'ya aykırı görülmemektedir.
Yukarıda
da belirtildiği üzere maddenin esası, genel olarak cemiyetlerin askerliğe
hazırlayıcı talim ve terbiye işleri ile meşgul olamıyacaklarına dair olan
hükümdür. Binaenaleyh Anayasa'nın 29 uncu maddesindeki dernek kurma temel
hakkına yapılmış olan bu sınırlama, maddenin ilk cümlesi hükmünde yer
almaktadır.
Gerçekten
Anayasa'nın 29 uncu maddesinde (Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma
hakkına sahiptir.) denilmekte ve şüphesiz buradaki dernek kurma hakkı, herkesin
dilediği konuda çalışmak üzere dernek kurabilmesini ön görmektedir. Bir
kanunla, bazı işlerin dernek çalışmasına konu teşkil edemiyeceği hükmü
konulursa o konularda dernek kurulması önlenmiş ve binnetice 29 uncu maddedeki
dernek kurmak hakkının sınırlandırılmış olacağında şüphe yoktur. Kanunla
yapılan bu sınırlama, Anayasa'nın 29 uncu maddesinin son cümlesinde yer alan
(Kamu düzenini veya genel ahlâkı korumak için) yapılmış olmadıkça Anayasa'ya
aykırı olur.
İşte
Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan sınırlama,
bu bakımdan ve kamu düzenini koruma maksadiyle yapılmış bir sınırlama olarak
kabul edilebilir. Aynı maddenin dâva konusu ikinci cümlesi ile kabul edilmiş
olan hüküm ise, hiç bir kayıt ve şart koymaksızın sırf takdire bağlı olarak bu
sınırlamayı münasip göreceği dernekler için kaldırmaya Bakanlar Kuruluna yetki
vermektedir.
Görülüyorki
maddenin ikinci cümlesindeki bu hüküm, kararımızda belirtildiği üzere dernek
kurma hakkına yapılmış bir sınırlama olmayıp, aksine maddenin birinci
cümlesiyle söz konusu hak üzerinde yapılan sınırlamanın Bakanlar Kurulunun
sübjektif görüşüne göre kaldırılabilmesi için açılan bir kapıdan ibarettir ve
davacı da bu hükmün Anayasa'ya aykırılığını ileri sürmektedir.
Gerçekten
bu hüküm bir defa Anayasa'nın 60 ıncı maddesine aykırıdır. Zira bu maddede
(Yurt savunmasına katılma her Türkün hakı ve ödevidir. Bu ödev ve askerlik
yükümü kanunla düzenlenir.) denilmektedir.
Görüldüğü
gibi maddede evvelâ; genel nitelikte ve çok geniş bir mefhum olmak üzere (Yurt
savunmasına katılma) işinin her Türkün hakkı ve ödevi olduğu prensibi konulmuş
ve sonra bu ödevin ve bundan ayrıca da askerlik yükümünün kanunla düzenleneceği
hükme bağlanmıştır.
Cemiyetler
Kanununun 11 inci maddesinin ilk cümlesiyle Anayasanın söz konusu 60 ıncı
maddesindeki prensibe uygun olarak cemiyetlerin askerliğe hazırlayıcı talim ve
terbiye işleriyle meşgul olamıyacakları esası konulmaktadır. Buradaki
memnuiyetin gerek hareketlerin şekli, gerekse kullanılan malzeme ve teçhizatın
niteliği bakımından tamamen sportif gaye ve ölçüler içerisinde kalan, meselâ
avcılık, atıcılık, amatör uçuculuk, yüzücülük, dalgıçlık, kayak gibi
faaliyetlere karşı olmayıp, tamamen askerî ölçü ve değerdeki silâh ve teçhizat
ile (Bunlar Devlet tarafından sağlansa bile) yapılan askerliğe hazırlayıcı nitelikteki
talim ve terbiyeyi hedef tuttuğu aşikârdır. Bu nitelikteki talim ve terbiye
işleri; ister askerlik yükümünün bir safhası sayılsın, ister yurt savunmasına
hazırlık olarak düşünülsün, Anayasa'nın 60 ıncı maddesine göre her Türkün hakkı
ve ödevidir. Binaenaleyh bu hak bütün Türkler arasında benzer nitelik ve
şartlar itibariyle eşit bir surette kullanılabilmelidir.
Diğer
taraftan aynı Anayasa hükmüne göre konunun bir kanunla düzenlenmesi
gerekmektedir. Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin son cümlesi hükmünü,
konuyu düzenleyen bir kanun olarak kabul etmek mümkün değildir. Zira bu hüküm
hiç bir hususu düzenlememekte, aksine işi; uygulamada keyfiliğe kadar
kayabilmesini önleyecek hiç bir şart ve kayda tabi tutmaksızın, Bakanlar
Kurulunun mücerret takdir ve tensibine bırakmaktadır. Halbuki bu istisna
yapılırken, izin işi, Bakanlar Kurulunun, hiç bir ölçüye bağlı olmayan
takdirine bırakılacak yerde hangi nitelikte ve ne gibi teşkilâtı bulunan
cemiyetlere bu hakkın verilebileceği bizzat kanunda belirtilebilirdi. Bu
suretle konu hem kanunla düzenlenmiş olur ve hem de aynı nitelik ve şartları
haiz olan derneklere bu hakı kullanmaları imkânı verilmekle Anayasa'nın 12 nci
maddesinde yer alan eşitlik sağlanmış bulunurdu.
Bu
bakımdan söz konusu hüküm, Bakanlar Kurulu tarafından, kendi siyasi düşüncesine
veya felsefi inancına muvazi gayesi olan cemiyetlere bu hakkın verilmesi
yolunda bir uygulamaya imkân verecek nitelikte ve binnetice eşitliği
korunmamakta olduğundan Anayasa'nın 12 nci maddesine de aykırı bulunmaktadır.
Diğer
taraftan bu hükmün yukarıda açıklandığı surette bir uygulamaya müsait olması;
fena niyetli iktidarlar tarafından, kendi siyasi temayüllerine uygun olarak
kurulmuş veya bizzat kendi destekleriyle kurdurulacak olan bir kısım
derneklerin, askerî talim ve terbiyeye hazırlık yetkisi verilmek suretiyle
teşkilâtlandırılması ve hatta silahlandırılması suretiyle demokratik hukuk
devleti rejimi aleyhine baskı ve suikast grupları yaratılmasına imkân verebilir
ve kararda maddenin iptaline karşı mahzur olarak ileri sürülen (Memleketin
huzuru) asıl bu takdirde bozulur ve hatta yok olur. Bunun emsallerini bir çok
Avrupa memleketlerinin yakın tarihlerinde görmek mümkündür.
Netice
olarak 3512 sayılı Cemiyetler Kanununun 11 inci maddesinin, Anayasa'nın temel
ilkeleriyle 12 ve 60 inci maddelerine aykırılığı meydanda olan son cümlesi
hükmünün iptali gerektiğinden kararın bu konuya ilişkin kısmına muhalifim.