ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No.:1964/19
Karar No.:1965/11
Karar tarihi:2/3/1965
Resmi Gazete tarih/sayı:17.9.1965/12103
Davacı:
Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grupu
Dâvanın
Konusu : 27 Aralık 1963 tarihli Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 4 üncü
maddesinin son fıkrasının son cümlesinin; 15 inci maddesinin ilk fıkrasında yer
alan sürelere dair hükümlerinin; 16 nci maddesinin; 25 inci maddesinin son
cümlesinin; 100 üncü maddesinin; 101 inci maddesinin son fıkrasının ve 176 nci
maddesinin ikinci fıkrasının Anayasa'ya aykırı oldukları ileri sürülerek
iptallerine karar verilmesi isteminden ibarettir.
İNCELEME:
Anayasa
Mahkemesi içtüzüğünün 15 inci maddesi uyarınca yapılan ilk incelemede dosyada
eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından dâvanın esasının incelenmesine karar
verilmesi üzerine hazırlanmış olan rapor, dosyadaki bütün kâğıtlar, dâva konusu
İçtüzük hükümleri ile ilgili Anayasa hükümleri, Temsilciler Meclisi ve
Cumhuriyet Senatosu tutanakları okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
GEREKÇE
:
Davacı
Parti, Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün yedi ayrı hükmünün Anayasa'nın çeşitli
maddelerine aykırı olduğunu ileri sürdüğünden, bunların ayrı ayrı ele alınıp,
incelenmesi uygun görülmüştür :
l -
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 4 üncü maddesinin son fıkrasının son cümlesinin
Anayasa'nın 86 ncı maddesine aykırı olduğu iddiası.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 4 üncü maddesi hükmü şöyledir :
"Madde
4 - Cumhuriyet Senatosunun Başkanlık Divanı T. C. Anayasa'sının 84 üncü maddesi
hükümlerine göre kurulur.
Bu
madde hükümlerine göre Başkan seçimi yapıldıktan sonraki oturumda Başkan
Vekilleri, İdare Âmirleri ve Divan Kâtiplerinin seçimi, gizli oyla ve salt
çoğunlukla bir yıllık müddeti için ayrı ayrı yapılır. İlk iki oylamada salt
çoğunluk elde edilemezse, üçüncü oylamada en fazla oy alanlar sıra ile seçilmiş
sayılırlar."
Maddede
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen hüküm, altı çizilen son cümlenin
hükmüdür.
Anayasa'nın
86 ncı maddesi de şöyledir :
Madde
86 - Her Meclis, üye tam sayısının salt çoğunluğu ile toplanır ve Anayasada
başkaca hüküm yoksa, toplantıya katılanların salt çoğunluğu ile karar verir.
Türkiye
Büyük Millet Meclisinde toplantı yeter sayısı, her iki meclis üye tam sayısı
toplamının salt çoğunluğudur."
Davacı
bu konudaki iddiasını özetle şu gerekçeye dayandırmaktadır :
"Bir
yasama meclisinde çeşitli şekillerde karar alınır. Meclislerde yapılan bir
seçimin de, bir kimsenin belli bir göreve getirilmesini sağlayan bir karar
anlamını taşıdığı şüphesizdir. Nitekim şimdiye kadar yapılan bütün
uygulamalarda da bu, böyle anlaşılmış ve yasama meclislerinin yaptığı
Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi ve Yüksek Hâkimler Kurulu üyelerinin seçimine
ilişkin sonuçlar, o yasama meclisinin "kararı" olarak Resmî Gazete'de
yayınlanmıştır.
Bir
yasama meclisinde yapılan seçimin sonucu, o meclisin aldığı bir kararı ifade
ettiğine göre, Anayasa,da başka bir hüküm yoksa, bu seçimlerde de Anayasa'nın
86 ncı maddesinde yer alan genel kuralın uygulanması gerekir. Anayasa'nın 86
ncı maddesinde ise, meclislerin üye tam sayısının salt çoğunluğu ile
toplanacağı ve başkaca bir hüküm olmadığı takdirde toplantıya katılanların salt
çoğunluğuyla karar vereceği yazılı olduğuna göre bir yasama meclisi genel
kurulunda yapılacak herhangi bir seçimde de bir adayın seçilmiş sayılabilmesi
için toplantıya katılan üyelerin salt çoğunluğunun, yani yandan bir fazlasının
oyunu alması gerekir. Bundan aşağı oy alanların seçilmiş sayılmalarına imkân
yoktur. Halbuki Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 4 üncü maddesinin son
fıkrasının son cümlesine göre Başkandan gayri olan Başkanlık Divanı üyelerinin
seçilmesi için ilk iki oylamada salt çoğunluğun sağlanmaması halinde üçüncü
oylamada sıra ile en fazla oy alanlar seçilmiş sayılacaktır. Bu hükme göre bu
durumda yandan az sayıda oy almış bir adayın seçilmiş sayılması da mümkün
bulunacaktır. İşte böyle bir imkâna cevaz verdiği için sözü geçen hüküm
Anayasa'nın 86 ncı maddesine aykırıdır."
Gerçekten
yasama meclislerinde yapılan seçimler, meclisin, seçime konu olan mesele
hakkındaki görüşünü ve seçimin sonucu da meclisin o konu hakkındaki kararını
belirttiğine göre meclislerce yapılacak herhangi bir seçim sonucunun
alınmasında da, Anayasa'da özel hükümler yoksa, meclis kararlarının ne yolda
"verileceğini gösteren genel nitelikteki hükümlerin, uygulanması gerekir.
Anayasalarda,
yasama organlarının karar yeter sayıları, genellikle belirtildiği gibi bazı
haller için özel yeter sayıların belli edildiği de görülmektedir. Kanun yoluyla
ve hele içtüzük hükümleriyle bu düzenlemenin dışına çıkılması mümkün değildir,
Bu
sebeplerle Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 4 üncü maddesinin, üçüncü oylamada
salt çoğunluğu sağlamasa dahi en fazla oy alanın seçileceğini belirten son
cümlesinin, Anayasa'nın 86 ncı maddesinde belli edilen ve kararların salt
çoğunlukla verileceğini gösteren genel nitelikteki karar yeter sayısı kuralına
aykırı olduğundan ve Anayasa'da bu secimler için içtüzüğün söz konusu
hükümlerine cevaz veren özel bir yeter sayı hükmü de bulunmadığından iptali
gerekir.
2 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 15 inci maddesinin ilk fıkrasındaki süreleri
koyan hükümlerin Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrası ile 57 nci
maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olduğu iddiası.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 15 inci maddesinin ilk fıkrası hükmü şöyledir :
"Madde
15 - Siyasi partilerin grupları, her toplantı yılının başından itibaren bir
hafta içinde kendi yönetim kurulu üyeleri ile başkanlarının veya başkan
vekillerinin ad ve soyadlarını Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına yazı ile
bildirirler. Bu görevlerde boşalmalar halinde bir hafta içinde yenileri
seçilerek değişiklik Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına derhal bildirilir."
Anayasa'nın
57 nci maddesinin üçüncü fıkrası ile 85 inci maddesinin ilk fıkrası hükümleri
de şöyledir :
"Madde
57 -
Partilerin
iç çalışmaları, faaliyetleri, Anayasa Mahkemesine ne suretle hesap verecekleri
ve bu mahkemece malî denetimlerinin nasıl yapılacağı, demokrasi esaslarına
uygun olarak kanunla düzenlenir."
"Madde
85 - Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Meclisler, çalışmalarını, kendi yaptıkları
içtüzüklerin hükümlerine göre yürütürler........."
Davacı
Partinin dilekçesinde Özetle :
"Siyasi
partilerin yasama meclislerindeki grupları, o meclisin kuruluşunun bir unsurunu
teşkil ettiği kadar; bu gruplar, aynı zamanda adını taşıdıkları siyasi partinin
o yasama meclisi içinde iradesini izhar eden organlardır. Bir yasama meclisinin
içtüzüğü kanun niteliğini taşımaz."
Denildikten
ve içtüzüklerin hangi sebeplerle kanun niteliğinde olmadıkları konusu ile
siyasi parti gruplarının başkan ve başkan vekillerinin nasıl ve ne zamanlarda
seçileceği hususunda demokratik esaslarla idare edilen memleketlerde
uygulanmakta olan değişik sistemler hakkında geniş açıklamalar yapıldıktan
sonra,
"Bu
durumda siyasi parti gruplarının başkan ve başkan vekillerini seçerken ve bu
görevlerde boşalma olması halinde yeni seçim yaparken bir haftalık sürelerle
bağlı kalmaları - meselâ bir partinin genel kongresince seçilen genel başkanı
aynı zamanda tüzük gereğince grup başkanı ise - o partiyi, Cumhuriyet Senatosu
İçtüzüğüne uyabilmek için grup başkanlığının boşalması tarihinden itibaren bir
hafta içerisinde genel kongresinin toplayıp genel başkanını seçmek gibi bir
zorunluk karşısında bırakmaktadır ki, böyle bir zorunluğun siyasi partilere
yükleyen bir hükmün, Cumhuriyet Senatosunun çalışmalarının düzenlenmesiyle hiç
bir ilişkisi olamıyacağı açıktır. Cumhuriyet Senatosunun çalışmaları bakımından
Cumhuriyet Senatosu Başkanlığınca bilinmesi zaruri husus, bir siyasi partinin
Cumhuriyet Senatosu Grubunun Başkanının, Başkan vekillerinin, sair yönetim kurulu
üyelerinin ve varsa bu grubun diğer organlarının üyeleri ile diğer
görevlilerinin hangi Cumhuriyet Senatosu üyeleri olduğundan ibarettir. Bu kimselerin
belli süreler içinde seçilmeleri esası Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğü ile
konulursa, siyasi partiler, sırf bu süreler dolayısiyle, kendi tüzüklerini,
Cumhuriyet Senatosunun çalışmaları ile hiçbir ilgisi olmayan iç organlarının
faaliyetleri bakımından düzenlerken bazı kayıtlamalar altında bulunacaklardır
ki, bu gibi kayıtlamalar, Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrasındaki
anlamı ile içtüzüklerle getirilmeyip, ancak ve ancak Anayasa'nın 57 inci
maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kanunla getirilebilir.
Bu
itibarla Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 15 inci maddesinin ilk fıkrasındaki
süreleri koyan hükümler Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrasına ve
Anayasa'nın 57 nci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırıdır." sonucuna
varılmaktadır.
Yasama
meclisleri içtüzüklerinin her bakımdan (Kanun) niteliğinde olmadıkları, gerek
doktrinde gerekse uygulamada kabul edilmiş bir esas olduğuna göre dilekçenin bu
konuya ilişkin açıklamaları hakkında denecek bir şey yoktur.
Ancak,
siyasi parti gruplarının başkan ve başkan vekilleri İle yönetim kurulları
üyelerinin ad ve soyadlarının bir hafta içinde Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına
bildirilmesi veya boşalma halinde bir hafta içinde yenilerinin seçilerek
değişikliğin yine Senato Başkanlığına bildirilmesine dair olan hükümlerin
içtüzükte yer alması gereken nitelikte olmadıkları, bu konuların bir kanunla
düzenlenebileceği yolundaki düşüncelere katılmak mümkün değildir.
Zira
siyasi parti gruplarının yasama meclislerinin çalışmalarına katılmaları
hususunun bir partinin iç çalışmasından veya genel olarak siyasi partiler
faaliyetinden çok, meclis çalışması olduğundan şüphe yoktur. Bir yasama
meclisinin çalışmasının, parti gruplarının ve partili, partisiz üyelerin meclis
içindeki tüm çalışmalarından meydana geldiği açıktır.
Diğer
taraftan Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 14 üncü maddesinde :
"Cumhuriyet
Senatosunda üyesi bulunan siyasi partiler, Cumhuriyet Senatosu çalışmaları ile
ilgili faaliyetlerde bulunmak üzere, gruplar teşkil edebilirler.
Hiçbir
siyasi partiye mensup olmayan üyeler de, Anayasa'nın münhasıran siyasi parti
gruplarına tanıdığı haklara sahip olmamak şartiyle, kendi aralarında gruplar
teşkil edebilirler.
Gruplar
10 üyeden az olamaz.
Hususi
mahalli veya mesleki menfaatleri savunmaya matuf gruplar teşkil edilemez."
denilmekte ve bu hükme göre siyasi partiler, grup teşkil edip etmemekte serbest
bırakılmakta, bunların, Anayasa'nın ve İçütüzüğün tanıdığı haklardan
yararlanmak için grup teşkil etmeleri, kendi isteklerine bağlı tutulmaktadır.
Maddeden
açıkça anlaşıldığına göre partilerin teşkil ettikleri grupların faaliyetleri,
sadece Senato çalışmaları ile ilgili olacaktır.
İçtüzüğün
dâva konusu hükmü; iddia edildiği gibi, siyasi partinin iç faaliyetinden
sayılması gereken, grup yönetim kurulu üyeleriyle başkan veya başkan
yardımcılarının hangi usûl ve esaslar dairesinde ve kimler tarafından
seçileceği konuları ile ilgili olmayıp; siyasi partilerin grup olarak Senato
faaliyetlerine katılabilmeleri için yetkili organları ile teşkilâtlanmış bir
kuruluş olarak Senato huzuruna çıkmaları ve organlarında boşalma halinde de
yeniden teşkilâtlanmaları hususunu düzenlenmekte ve bunun için de bir haftalık
süre vermektedir.
Bu
bakımdan söz konusu hüküm, siyasi partinin iç faaliyetine karışma niteliğini
taşımamakta; Senato ile siyasi parti grupları arasındaki ilişkiyi, Senota
çalışmaları yönünden düzenlemiş bulunmaktadır.
Görüldüğü
gibi konu, davacı partinin iddiasının aksine Anayasa'nın 57 nci maddesinin
dışında kalmakta, fakat Senato çalışmasının yürütülmesi ile ilgili olması
bakımından 85 inci maddenin kapsamına girmekte ve bu sebeple de Anayasa'ya
aykırılık iddiası yerinde bulunmamaktadır.
3 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesi hükmünün; Anayasa'nın, metinleri
yukarıda 2 numaralı fıkrada yazılı bulunan, 57 nci maddesinin üçüncü fıkrası
ile 85 inci maddesinin ilk fıkrasına aykırı olduğu iddiası,
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesinde (Cumhuriyet Senatosunda görüşülecek
kanun tasarı veya teklifleri için siyasî partilerin Cumhuriyet Senatosu ve
Millet Meclisi müşterek gruplarında alınan prensip kararları, o siyasî partinin
Cumhuriyet Senatosu Grupu üyelerini bağlıyamaz."
denilmektedir.
Dâvacı
partinin dâva dilekçesinde; bu konuda özetle "Bir siyasi partiye üye
olmak; o siyasi partinin tüzüğü, programı ve yetkili organlarının bağlayıcı
nitelikteki kararlariyle bağlı kalınması neticesini doğurur. Her siyasi parti,
kendi Özelliklerine göre, hangi nitelikteki üyelerinin hangi organlarının hangi
kararlariyle ve hangi şartlarla bağlanacağını, kanuna uygun olmak kaydiyle,
kendi tüzüğü, grup içyönetmeliği vesair parti içi mevzuatla tesbit edebilir. Bu
husus, parti üyesi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve ezcümle,
Cumhuriyet Senatosu üyeleri için de varittir."
Denildikten
sonra demokratik memleketlerde siyasi partilerdeki parti disiplinin uygulama
şekilleri üzerinde bilgi verilmekte, hatta parlemento dışı bazı parti
organlarının bile meclis üyelerini bağlayacak nitelikte karar verebildiklerine
işaretle Senato ve Millet Meclisindeki grupların iştirakiyle alınacak
kararların her iki meclis üyelerini bağlaması esasının demokratik ilkelere
uygun bulunduğunun öncelikle kabulü gerektiği ileri sürülmekte ve :
"Yeni
Anayasa'mızla memleketimizde çift meclis sistemi kurulunca, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde temsil edilen bütün siyasi partiler, her iki meclis üyelerini
içine alan gruplar kurmuşlardır. Bundan maksat, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
muhtelif meclislerinde aynı prensip konularında parti iradesinin aynı istikamette
tezahür etmesini sağhyacak bir tedbiri getirmektir. Gerçekten, siyasi parti
mefhumu, parti iradesini, izhara yetkili muhtelif organların irade izharları
arasında bir vahdetin bulunmasını ve parti içinde bu vahdeti sağhyacak
tedbirlerin alınmasını gerektirir. Bu husus, bir siyasî parti üyelerinin içinde
çalıştıkları yasama meclisi ile değil; fakat mensup oldukları parti ile
ilişiklerine ait bir konudur. Bu bakımdan, bu konunun, Anayasa'nın 57 nci
maddesinin ikinci fıkrası gereğince kanunla düzenlenmesi gereklidir. Bu gibi
husuların, sadece bir yasama meclisinin iç çalışmalarına katılanları
bağlayabilecek olan ve bir siyasî partinin kendi iç bünyesini ilgilendiren
konularda bu sebeple hüküm sevkedemiyecek olan yasama meclisleri içtüzükleri
ile düzenlenmesi mümkün olmaz. Kanun, halen Türkiye'de olduğu gibi, siyasi
partilerin kendi tüzükleri ile ve gruplar içyönetmenlikleriyle bu gibi
hususları istedikleri gibi tanzim etmelerine cevaz verdiğine göre, Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesine rağmen müşterek grupun aldığı bir prensip
kararına, riayet etmeyen bir partili Cumhuriyet Senatosu üyesi aleyhine o
partinin yetkili organlarınca disiplin müeyyideleri uygulansa - meselâ o kimse
partiden kesin olarak çıkarılsa - Cumhuriyet Senatosu üyesinin, bu disiplin
müeyyidelerine karşı yetkili mahkemeye başvurması mümkün olmaz; çünkü, o
mahkeme, Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünü değil; fakat, sadece, yürürlükteki
kanunları ve o kanunlara uygun olarak yürürlüğe konulmuş bulunan parti tüzüğünü
ve bu tüzüğe dayanan diğer parti mevzuatını dikkat nazarına alacaktır. Bu misal
dahi, yasama meclisleri içtüzükleri ile, bir yasama meclisindeki partili
üyelerin, kendi partileriyle parti disiplini bakımından ilişkilerinin ve
ezcümle, bu parti disiplinin hangi parti organının kararlariyle taayyün edeceği
hususunun ancak kanunla düzenlenebileceğini ve yasama meclisleri içtüzüklerini
bu hususları düzenlemekle kullanmanın Anayasa'daki anlamıyla yasama meclisi
içtüzüğü mefhumuna aykırı düşeceğini göstermeye yeter."
denilmekte
ve içtüzüğün 16 ncı maddesinin kabulündeki amacın, Cumhuriyet Senatosunun
Millet Meclisi karşısındaki bağımsızlığını korumak olduğunun anlaşıldığı ileri
sürülerek konu tartışılmakta, bunun yerinde olmadığı, bir partinin Cumhuriyet
Senatosundaki üyeleri sayısının Millet Meclisindekinden az olmasının şart
olmadığı gibi böyle olsa bile partinin Senatodaki üyelerinin çoğunluğunun
oyuna, Millet Meclisindeki üyelerinin azınlığının oyunun katılmasıyla ortak
grup toplantısında, Senatodaki grupun görüşüne uygun kararlar alınmasının da
tatbikatta sık sık görülen hallerden olduğu, kaldıki Cumhuriyet Senasosunun,
teşekkül tarzının Millet Meclisinden farklı kararlar almasına elverişli
bulunduğu ileri sürülerek :
"Görülüyorki
Cumhuriyet Senatosunun Millet Meclisi muvacehesindeki muhtariyeti Anayasa ile
ikinci meclise verilen Özellikler sayesinde gerçekleşmekte olup, bir siyasî
partinin bünyesi içinde o partinin iradesini izhar etmekle görevli değişik
organlara aynı prensip meselesinde değişik kararlar almak ve bu kararlarını daha
üst parti organlarınca değiştirilmeksizin muhafaza etmek imkânını, siyasî parti
mefhumunda mündemiç vahdet esasını hiçe sayarak tanımak ve bu imkânı ayrıca
müeyyideye bağlamak, bu muhtariyeti gerçekleştirmek maksadına hizmet etmez;
sadece Anayasa'nın 56 ncı maddesinin son fıkrasında belirtildiği üzere, bir
siyasî paıtiler rejimi olan rejimimiz için kesin bir zorunluk olan demokratik
parti disiplinini ve bu disiplinin kaynağı olan demokratik parti vahdetini
ortadan kaldırır. Üstelik, Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesinde
yer alan bir hüküm gibi hükümlere, Cumhuriyet Senatosunun Millet Meclisi
muvacehesindeki muhtariyetini korumak için zaruret görülse bile, yukarıda izah
ettiğimiz veçhile, bu hükmün sevk yeri kanun olup böyle bir hükmü bir yasama
meclisinin içtüzüğü ile sevk etmek Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrası
anlamındaki "yasama meclisi içtüzüğü" mefhumu ile asla bağdaşmayan ve
hiç bir hukukî sonuç doğurmayan bir yol olur."
denilmektedir.
Bu
uzun gerekçenin Özetle (Siyasî parti üyelerinin, tüzüklerine göre yetkili olan
organlarının bağlayıcı nitelikteki kararlariyle bağlı kalmalarının, siyasî
parti mefhumunun zarurî bir neticesi bulunduğu, müşterek gruplarından alınan
prensip kararlariyle her iki meclisteki üyelerin bağlı sayılmalarının
partileriyle kendi aralarında bir münasebet olduğu, bu konunun şayet
düzenlenmesi gerekiyorsa bunun sadece meclislerin çalışmalarıyla ilgili
hükümleri ihtiva edecek olan içtüzük hükümleriyle değil, Anayasa'nın 57 nci
maddesi gereğince çıkarılması lâzım gelen kanun ile yapılabileceği) esaslarına
dayandığı görülmektedir.
Bir
defa bahse konu 16 ncı madde, ileri sürüldüğü gibi, parti disiplinini ortadan
kaldıran bir hüküm taşımamaktadır. Nitekim bu madde siyasî partilerin
Senatodaki pruplarının alacağı prensip kararlarına, grup üyelerinin bağlı
tutulmalarını önlememektedir. Bu hüküm, sadece siyasi partilerin, Cumhuriyet
Senatosu ve Millet Meclisi ortak gruplarında alınan prensip kararlarının, o
partinin Cumhuriyet Senatosu üyelerini bağlayamıyacağını göstermektedir. Siyasi
partilerin Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisindeki gruplarının birlikte
toplanmasından meydana gelen ortak grupları ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Birleşik Toplantı içtüzüğünün 3 üncü maddesinde sözü geçen Birleşik Toplantı
grupundan başka bir şey değildir.
Anayasa
ve içtüzük hükümlerine göre meclislerdeki siyasi parti grupları, içinde
bulundukları meclislerin çalışmalariyle ilgili faaliyetlerde bulunmak üzere
kurulan teşekküller olup meclisler dışında bir parti grupunun varlığı düşünülemez.
Bu bakımdan bir siyasi partinin, Örneğin, Cumhuriyet Senatosundaki grupunun o
siyasi partinin Millet meclisindeki veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Müşterek
Toplantısındaki gruplarının çalışmalarına etki yapacak nitelikte kararlar
alması mümkün değildir. Aksi takdirde söz konusu grup, kuruluşunun amacı ve
dolayısiyle, yetkisi dışına çıkmış olur. Yetkisiz verilen kararların hukuki
sonuç doğurmaları ise mümkün değildir. Aynı suretle bir siyasi partinin Millet
Meclisi Grupunun veya Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik toplantısı
grupunun, kendilerinden başka meclislerdeki grup üyelerini bağlıyacak nitelikte
karar vermelerine de imkân yoktur. Aksi takdirde, verilecek kararların, hukuki
değerleri olmıyacağından, diğer grup üyelerini bağlamaları da söz konusu
olamaz. İçtüzüğün Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen 16 ncı maddesi hükmü
de, bu hukuki sonucu belirtmekten başka bir nitelik taşımadığından Anayasa'ya
aykırı delildir.
Konunun,
meclis çalışmalariyle ilgili olmayıp, sadece siyasi partilerle üyeleri arasındaki
ilişkileri düzenleyen nitelikte olduğu iddiasına gelince :
Meclis
üyelerinin, meclis içindeki çalışmalarının ve oylarının parti programına ve
parti çalışmalarına uygunluğunun gerekmesi bakımından, Konunun parti ile
üyeleri arasındaki ilişki sınırları içersinde bulunduğunun düşünülmesi mümkün
olmakla beraber; meclis üyelerinin bu faaliyetlerinin ve oylarını
kullanmalarının, o meclisin çalışmalarının bir parçası olduğu ve meclislerin
çalışmalarının, üyelerinin teker teker çalışmalarının biraraya gelmesinden
başka bir şey olmadığı da aynı derecede düşünülebilir. Şu halde bu yönü
bakımından konu hakkında içtüzüğe hüküm konulmuş olmasının Anayasa'nın 85 inci
maddesine uygun olduğu sonucuna varılmak gerekir.
Bu
açıklamadan, iki yönlü olan, yani bir yönüyle üye ile siyasi partisi arasındaki
ilişkiyi, diğer yönüyle de o üyenin içinde bulunduğu meclisin çalışmasını
ilgilendiren bu konunun, gerek Anayasa'nın 85 inci maddesine dayanarak
yürürlüğe konulan içtüzük ile, gerekse Anayasa'nın 57 nci maddesine göre hazırlanacak
olan siyasi partiler kanunu ile düzenlenmesinin mümkün olacağı sonucu
çıkmaktadır.
Bu
konuda, üzerinde durulması gereken bir nokta da Anayasa'mızın kurduğu iki
meclis sistemidir. Anayasa tasarısının gerekçesinde iki meclis düzeninin ve
Cumhuriyet Senatosunun (Tasarıdaki ismiyle Cumhuriyet Meclisinin) kurulmasının
nedenleri açıklanırken diğer çeşitli nedenler arasında özetle şu noktalar
üzerinde durulduğu görülmektedir.
"Cumhuriyet
(Meclisinin) Senatosunun kurulması, demokratik düzenin bir teminatı ve
memleketimizdeki siyasi buhranın hal çarelerinden biri olarak ileri
sürülmüştür. Birinci meclisle farklı yetkilere sahip kılınmıştır. Bu meclisin,
Hükümetin teşkilinde ve sorumluluğunun tesbitinde yetkisi olmamakla beraber
diğer çeşitli yollardan Hükümetin denetlenmesinde rolü kabul edilmiştir.
Kanunların yapılmasına katılmakta, nihai kararda müessir olmaktadır.
Yapısındaki ve kuruluşundaki farklılıklardan dolayı bir istikrar unsuru
hüviyetini taşımaktadır.
Anayasa'nın
63 üncü maddesinin; meclislerin Anayasa'da gösterilen hallerde birlikte
toplanacaklarını gösteren hükmü iki meclis sisteminin tabiî bir neticesi olup
iki meclisten beklenen faydaların hakiki olması için kabul edilmiştir. İki
meclisi sık sık bir araya toplamanın bir de üçüncü meclis yaratmak, yahut seçim
usulleri ayrı şahıslardan kurulu tek meclis ihdas etmek mahiyetinde olacağından
Anayasa'da gösterilen haller dışında iki meclisin ayrı ayrı çalışmaları
prensibi kabul edilmiştir.
Modern
demokrasilerde siyasi tercihlerin ve kararların oluşumunu, mümkün olan ölçüde,
geniş ve alenî tartışmaya tabi tutmak, seçmen önünde iktidarların
sorumluluğunun esasıdır. Bu tartışma ve aleniyet Devlet bünyesi dışında, basın
vesair hürriyetler, fikir yuvaları tarafından sağlanır. Devlet bünyesinde böyle
bir tartışmayı daha vazıh bir hale getirmek için, Hükümet faaliyetlerinin -
kanun yapmak da böyle bir faaliyettir, bir başka organ önünde de devam
ettirilmesi şüphesiz faydalı olacaktır.
Böyle
bir tartışmayı yapacak şahısların, mizaçlarının ve seviyelerinin diğer
meclistekinden farklı olması tartışmaya muhtemelen yeni unsurlar getirecektir.
Senato
üyesi seçilebilmek için milletvekilliği için gerekli olanlardan farklı
nitelikler aranmakta olması ve seçim çevrelerinin seçecekleri Senato Üyelerinin
Milletvekillerine nazaran daha az sayıda olması yüzünden seçmenlerin şahıslar
bakımından tercihlerinde daha fazla imkâna sahip olacaklarından, seçimlerinde,
şahsiyetlerinin ehemmiyetli bir rol oynadığı Senato üyeleri, parti disiplini
bakımından daha fazla serbestliğe sahip olacaklardır" (Temsilciler Meclisi
Tutanak Dergisi Cilt : 2. Anayasa Komisyonu Raporu : Sahife : 5, 28, 33)
Görülüyorki
konuyu, dâvacı partinin ele aldığı gibi, bir siyasi partinin Millet Meclisi
Grupunun, Cumhuriyet Senatosundaki Grupuna tahakküm etmesi veya etmemesi
açısından ele almak doğru değildir.
Konu,
çift meclis sisteminin kuruluşundaki amacın gereği gibi sağlanabilmesi için iki
meclisin, birbirinden tamamiyle ayrı olarak çalışmasını sağlıyacak bir ortamın
yaratılması açısından ele alınmalıdır. Yoksa davacı Partinin ileri sürdüğü
gibi, (Parti disiplinini kurmak ve korumak) gerekçesiyle, siyasi partilerin
zaman zaman iki meclisteki gruplarından meydana gelecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Birleşik Toplantısı gruplarının, alacakları prensip kararlarının
her iki meclisin çalışmalarında parti üyelerini bağlayacağı esası kabul
edilirse ve bütün partilerin de aynı yolu tuttuğu farz edilecek olursa,
doğrudan doğruya olmasa bile dolayısiyle Anayasa ile öngörülen haller dışında
meclislerin birleşik toplantısı yapmış olması veya iki meclisin tek meclis
haline getirilmesi durumu doğar ki bu hali Anayasa'nın yukarıda belirtilen
maksat ve gayesiyle ve prensipleriyle bağdaştırmaya imkân yoktur.
Bu
açıklamalardan anlaşılacağı üzere partilerin birleşik gruplarında alınacak
kararların o partinin senetodaki üyelerini bağlamıyacağına dair olan Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesi hükmü Anayasa hükümlerine aykırı
düşmemektedir.
4 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 25 inci maddesinin son cümlesinde yer alan :
(Şu
kadar ki, görüşmeler sonunda bir tasarı veya teklifin Anayasa'nın 92 nci
maddesi uyarınca Millet Meclisine iadesi gerektiği takdirde iade için yeni
meclisin toplanması beklenir.)
hükmünün
Anayasa'nın 69 uncu maddesinin son fıkrasına aykırı olduğu iddiası.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 25 inci maddesi şöyledir :
"Madde
: 25 - Millet Meclisince alınan bir kararla veya Anayasa'nın 108 inci maddesine
göre Cumhurbaşkanınca Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verilmesi
halinde Cumhuriyet Senatosu çalışmalarına devam eder. Şu kadar ki görüşmeler
sonunda bir tasarı veya teklifin Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca Millet
Meclisine iadesi gerektiği takdirde iade için yeni meclisin toplanması
beklenir.)
Anayasa'nın
69 uncu maddesi hükmü de şöyledir : "Madde 69 - Millet Meclisi seçimleri
dört yılda bir yapılır.
Meclis
bu süre dolmadan seçimin yenilenmesine karar verebilir. Süresi biten
milletvekili yeniden seçilebilir.
Yenilenmesine
karar verilen meclisin yetkileri, yeni meclisin seçilmesine kadar sürer."
Davacı
Parti, Senato İçtüzüğünün 25 inci maddesinin son cümlesi hükmünün, Anayasa'nın
69 uncu maddesinin son fıkrasına aykırı olduğu yolundaki iddiasını, özetle şu
gerekçeye dayandırmaktadır :
"Anayasa'mızın
69 uncu maddesinin son fıkrası, 1924 Anayasa'sında olduğu gibi, yasama
organının müstemiren mevcut olduğu esasını kabul etmiştir. Gerçekten
"Seçimlerin yenilenmesi" sistemiyle "Meclisin feshi"
sistemi arasındaki belli başlı fark; birinci sistemde yenilenmesine karar
verilen Meclisin yetkilerinin, yeni Meclisin seçildiği ana kadar devam edecek
şekilde hukuki varlığını, yenileme kararından sonra dahi devam ettirdiğinin,
ikinci sistemde ise fesih kararından itibaren eski Meclisin hukuki varlığını
devam ettirmediğinin kabul edilmesinden doğar. Bunun neticesi olarak da birinci
sistemde, yenileme kararından sonra dahi eski meclisin, gerektiğinde,
toplanarak görev yapması mümkün olur,
Halbuki
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 25 inci maddesinin son cümlesiyle, Millet
Meclisinin yenilenmesine karar verildikten sonra, çalışmasına devam etmekte
olan Cumhuriyet Senatosunca Anayasa'nın 92 nci maddesine göre Millet
Meclisine iadesi gereken bir kanun tasarı veya teklifinin iadesi işinin yeni
Meclise kadar durdurulmak suretiyle Anayasa'nın 92 nci maddesinden aldığı
yetkinin kullanılması önlenmektedir.
Bu
sebeple hüküm, Anayasa'nın 69 uncu maddesinin son fıkrasına aykırıdır."
Gerçekten
Anayasa'mız, Millet Meclisinin hangi hallerde yenilenebileceğini 69 uncu ve 108
inci maddelerinde düzenlemiş bulunmaktadır.
Metni
yukarıda yazılı bulunan 69 uncu maddede Millet Meclisinin, 4 yıl olan seçim
süresi dolmadan seçimin yenilenmesine karar verilebileceği hükmü bulunduğu gibi
108 inci maddede de şöyle denilmekte dir :
(Madde
108 - Anayasa'nın 89 uncu ve 104 üncü maddeleri uyarınca verilen güvensizlik
oyu sebebiyle onsekiz aylık bir süre içinde, Bakanlar Kurulu iki defa düşmüş ve
üçüncü defa güvensizlik oyu verilmiş olursa, Başbakan Cumhurbaşkanından, Millet
Meclisi seçimlerinin yenilenmesini isteyebilir. Bu istek üzerine,
Cumhurbaşkanı, meclislerin başkanlarına danışarak, seçimlerin yenilenmesine
karar verebilir. Yenilenme kararı Resmî Gazete'de yayınlanır ve hemen seçime
gidilir.)
Görülüyor
ki Anayasa'mız, sistem olarak "Millet Meclisinin feshini" değil
"Yenilenebileceğini" kabul etmiştir.
Her
ne kadar Anayasa tasarısının bu maddeye ilişkin gerekçesinde Cumhurbaşkanına
tanınan bu yetkiden "Fesih yetkisi" ve madde ile kurulan müesseseden
de "Fesih müessesesi" olarak söz edilmiş ise de aynı gerekçenin
sonraki satırlarında "Seçimlerin yenilenmesi" ibarelerinin
kullanıldığı görülmekte (Temsilciler Meclisi Tutanak Dergisi Cilt : 2. Anayasa
Komisyonunun Raporu : Sahife : 40) ve bu maddenin Temsilciler Meclisindeki
müzakerelerinde de bazı üyeler tarafından bu maddedeki yetkinin "Fesih
yetkisi" olduğu üzerinde durulması karşısında Anayasa Komisyonu sözcüleri
tarafından "Bu yetkinin "Fesih yetkisi" olmadığı, burada
"Fesih" kelimesinin kullanılmaması gerektiği, müesseseye
"Fesih" isminin verilmesinin imkânsız olduğu, yenileme kararı
verildikten sonra da, yeni meclis gelinceye kadar eski meclisin yetkilerinin
devam edeceği, bu madde ile Cumhurbaşkanına fesih yetkisi verilmediği,
"Fesih" ile "Yenileme" nin aynı olmayıp birbirinden tamamen
ayrı hukuki müesseseler olduğu." belirtilmek suretiyle (Temsilciler
Meclisi Tutanak Dergisi Cilt : 3. Sahife : 523-524 ve 530) gerekçede kullanılan
"Fesih" kelimelerinden çıkartılması mümkün olan yanlış anlamlar
önlenmiştir.
Esasen
Anayasa'nın 109 uncu maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü fıkralarında; 108 inci
madde gereğince seçimlerin yenilenmesine karar verildikten sonra kurulacak olan
geçici Bakanlar Kurulunun teşkilinde, Millet Meclisindeki siyasi parti grupları
nazara alınmak ve Millet Meclisi Başkanına görev verilmek suretiyle bunların
yenileme karanndan sonra da görev halinde oldukları öngörülmekte ve bilhassa
109 uncu maddenin yedinci fıkrasında (Geçici Bakanlar Kurulu için güven oyuna
başvurulamaz.) denilmek suretiyle Millet Meclisinin; yenileme kararı ile
yeni meclisin göreve başhyacağı tarih arasında dahi görev başında ve hukuki
varlığının devam etmekte olduğunun açık olarak kabul edildiği görülmekte ve bu
sebeple gerek 69 uncu maddeye göre Millet Meclisi tarafından, gerekse 108 inci
maddeye göre Cumhurbaşkanı tarafından Millet Meclisinin yenilenmesine karar
verilmesi halinde eski Meclisin, yeni Meclisin göreve başlamasına kadar hukuki
varlığının ve yetkilerinin devam edeceği kesin olarak anlaşılmaktadır.
Anayasa'nın
92 nci maddesi hükmüne göre, Cumhuriyet Senatosunun Millet Meclisinde kabul
edilen metinleri değiştirerek kabul etmesi veya reddetmesi halinde kanun
tasarılarının Millet Meclisine iadesi gerektiği ve Anayasa'nın 69 uncu ve 108
inci maddelerine göre Millet Ahdisinin yenilenmesine karar verilmesi halinde
dahi bu Meclisin hukuki varlığı devam etmekte olduğundan 92 nci maddede
Öngörülen işlemin yapılmasına herhangi bir engel de bulunmadığı halde
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 25 inci maddesinin son cümlesi, bu hallerde
iade işlemini durdurarak yeni Meclisin toplanmasının bekleneceği hükmünü
koymaktadır.
Yukarıdaki
açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu hüküm Anayasa'nın 69 uncu ve 92 nci
maddeleri hükümlerine aykırı bulunmaktadır.
5 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 100 üncü maddesi hükmünün Anayasa'nın, metni
yukarıda yazılı bulunan 85 inci maddesinin ilk fıkrasına aykırı olduğu iddiası.
İçtüzüğün
100 üncü maddesi hükmü şöyledir :
"Madde
100 - Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi üyelerinden kurulacak karma
komisyonlar için Anayasa'da üye sayısı tesbit edilmemişse bu karma komisyonlara
katılacak Cumhuriyet Senatosu üyelerinin oranı onda dörtten az olamaz.
Bu
şekilde kurulacak karma komisyonların başkanlık divanı için de aynı oran
şarttır."
Davacı
parti bu konuya ilişkin iddiasını, özetle, şu yolda açıklamaktadır :
"Cumhuriyet
Senatosu üyeleri ile milletvekillerinden kurulacak karma komisyonlar şu
hallerde bahis konusu olabilir :
a -
Anayasa'nın 92 nci ve 94 üncü maddelerinde öngörülen karma komisyonlar :
Bu
komisyonlardaki Milletvekili ve Cumhuriyet Senatosu üyelerinin sayılan esasen
Anayasa'da belirtilmiştir.
b -
Bazı kanunlarla kurulması Öngörülmüş bulunan karma komisyonlar :
Meselâ
16/10/1962 günlü ve 77 sayılı Kanunun 2 nci maddesiyle kurulan (Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plân Karma Komisyonu) ve yine özel nitelikte olan 12/5/1964
günlü ve 468 sayılı Kanunla kurulan (Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu iktisadi
Teşebbüsleri Karma Komisyonu.)
Bu
komisyonların üyeleri de ilgili kanunlarda tesbit olunmuştur.
c -
Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı tarafından kurulacak karma
komisyonlar ;
d -
Doğrudan doğruya yasama organının yetkileriyle ilgili olmamakla beraber yasama
organı idaresine yasama organı üyelerinin katılmalarını sağlamak üzere kurulan
karma komisyonlar:
Meselâ
Kitaplık Karma Komisyonu, her iki meclisin müşterek giderlerinin denetimini
yapmak üzere kurulması teklif edilmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi
hesaplarını inceleme karma komisyonu gibi.
Bunlar
dışında karma komisyon kurulması bahis konusu değildir.
a
fıkrasında zikredilen karma komisyonların üyeleri, Anayasa ile belli
edildiğinden esasen içtüzüğün 100 üncü maddesi hükmünün kapsamının dışında
bulunmaktadırlar.
b
fıkrasında zikredilen karma komisyonların üyelerinin sayıları da ilgili
kanunlarda belirtilmekte olup Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrasındaki
anlamıyla, içtüzük hükümlerinin kanun hükümlerini değiştirebilmesi mümkün
olmadığından söz konusu içtüzük hükmü bunlara da uygulanamaz.
c
fıkrasında Öngörülen Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı Karma
komisyonları, diğer iki meclisten farklı hüviyete ve ayrı yetkilere sahip bir
yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi birleşik Toplantısında görev
yapacaklarına ve her yasama heyeti ancak kendi çalışmalarını düzenlemek ve
sadece kendi üyelerini bağlıyabilmek üzere içtüzük yapabileceğine göre,
Cumhuriyet Senatosu, kendi içtüzüğüne hüküm koymak suretiyle Türkiye Büyük
Millet Meclisi Birleşik Toplantısında görev yapacak komisyonların teşekkül
tarzını tesbit edemez. Bunu mümkün saymak Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk
fıkrasına aykırı düşer.
"Nitekim
Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı İçtüzüğünün ikinci maddesi
Birleşik Toplantıdaki karma komisyonlar konusunu ayrıca düzenlemiş
bulunmaktadır."
d
fıkrasında söz konusu edilen karma komisyonlar ise, Cumhuriyet Senatosu ve
Millet Meclisinde müşterek olan hizmetlerin yapılmasiyle ilgili olup bunların
teşekkül tarzının veya çalışma usullerinin yasama meclislerinden birisinin
içtüzüğü ile düzenlenmesi mümkün olmaz. Zira böyle bir içtüzük hükmü ile diğer
yasama meclisini bağlamak kabil değildir. Bu gibi iki meclisi de bağlayıcı
nitelikteki konuların ancak kanunla düzenlenmesi mümkün olabilir.
Bu
sebeplerle Senato içtüzüğünün 100 üncü maddesi Anayasa'nın 85 inci maddesinin
ilk fıkrasına aykırıdır."
Davacı
partinin kısmen özetlenmek suretiyle yukarıya alınan gerekçesi konuyu gerektiği
gibi aydınlatmaktadır.
Gerçekten
Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk fıkrasına göre; Türkiye Büyük Millet Meclisi
ve Cumhuriyet Senatosu ile Millet Meclisi kendi çalışmalarını yürütmek üzere
içtüzüklerini yaparlar. Bu hükme göre meclislerin içtüzükleri, kendi
çalışmalariyle ilgili olmayan ve onların sınırları taşan konulan düzenleyici ve
diğer meclislerin uymalarını öngörücü nitelikte hüküm koyamazlar. Zira
içtüzüklerin hükümleri, sadece ilgili meclislerin çalışmalarında
uygulanacağından ancak o meclisin üyelerini bağlıyabilir. Meclislerin herhangi
birisi, diğer bir meclisin yaptığı içtüzük hükümleriyle bağlı tutulamaz.
Halbuki
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 100 üncü maddesi, davacı partinin dilekçesinde
de belirtildiği üzere kendi çalışma alanının dışına taşmakta ve diğer yasama
meclislerinin de uymalarını Öngören ve bu hüviyetiyle bir kanunla düzenlenmesi
gereken konularda hüküm koymuş bulunmaktadır.
Bu
sebeplerle söz konusu 100 üncü madde hükmü Anayasa'nın 85 inci maddesinin ilk
fıkrası hükmüne aykırı bulunmaktadır.
6 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 101 inci maddesinin son fıkrası hükmünün,
Anayasa nın 85 inci maddesinin ikinci ve 92 nci maddesinin 5 inci fıkraları
hükümlerine aykırı bulunduğu iddiası.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 101 inci maddesi hükmü şöyledir :
"Madde
101 - Anayasa'nın 92 nci maddesi gereğince, Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulunca
reddedilen veya değiştirilerek kabul edilen rnetni Millet Meclisinin
benimsememesi üzerine, her iki meclisin ilgili komisyonlarından seçilecek eşit
sayıdaki üyelerden kurulacak karma komisyona, üye seçimi ilgili komisyonca
yapılır. İlgili komisyon birden fazla ise birlikte toplanarak karma komisyon
üyelerini seçerler. Cumhuriyet Senatosu Başkanı keyfiyeti Genel Kurulun
tasvibine sunar.
Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulunun reddettiği veya değiştirerek kabul ettiği metinler
hakkında karar salt çoğunlukla alınmışsa, karma komisyona seçilecek üyeler,
Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulu kararını benimseyenler arasından
seçilir."
Maddenin
Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülen kısmı sadece son fıkrası hükmüdür.
Anayasa'nın
85 inci maddesinin ikinci ve 92 nci, maddesinin beşinci fıkralarının hükümleri
şudur:
"Madde
85 - .................................
İçtüzüzük
hükümleri, siyasi parti gruplarının, meclislerin bütün faaliyetlerine
kuvvetleri oranında katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenir Siyasi parti
grupları, en az on üyeden meydana gelir."
"Madde
92 - .................................
Millet
Meclisi, Cumhuriyet Senatosundan gelen metni benimsemezse, her iki meclisin
ilgili komisyonlarından seçilecek eşit sayıdaki üyelerden bir karma komisyon
kurulur. Bu komisyonun hazırladığı metin Millet Meclisine sunulur. Millet
Meclisi, Karma Komisyonunca ve Cumhuriyet Senatosunca veya daha önce kendisince
hazırlanmış olan metinlerden birini olduğu gibi kabul etmek zorundadır.
Cumhuriyet Senatosunda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile kabul edilmiş olan
madde değişikliklerinde, Millet Meclisinin kendiî ilk metnini benimsememesi
için, üye tam sayısının salt çoğunluğunun oyu gereklidir. Bu halde oya
başvurulur."
Davacı
parti bu konudaki düşüncesini. Özetle, şu yolda açıklamak tadır.
"Anayasanın
94 üncü maddesiyle kurulan Bütçe Karma Komisyonunun teşkili hakkındaki tek
istisna dışında bütün komisyonların kuruluşuna, siyasi partiler gruplarının
kuvvetleri oranında katılmaları Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci
fıkrasının gereğidir. Bu kuralın Anayasa'nın 92 nci maddesi gereğince kurulan
karma komisyonlar hakkın da da uygulanması zorunluğu aşikârdır. Halbuki
Cumhuriyet Senatosu içtüzüğünün 101 inci maddesinin son fıkrası Cumhuriyet
Senatosu Genel Kurulunun salt çoğunluğu tarafından reddedilen veya değiştirilerek
kabul edilen metinlerin Millet Meclisince benimsenmemesi halinde Anayasa'nın 92
nci maddesine göre kurulması gereken karma komisyonlara Senatonun ilgili
komisyonlarından katılacak üyelerin Senato Genel Kurulunun kararını
benimseyenler arasından seçilmesini emretmektedir.
Bu
esasın uygulanması, Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki,
komisyonlarda parti gruplarının kuvvetleri oranında temsil edilmeleri kuralının
uygulanmasına imkân vermez hatta Senatonun İlgili komisyonunda oybirliği ile reddedilen
bir metnin Senato Genel Kurulunda, kabul edilmesi halinde, 101 inci maddenin
son fıkrası uyarınca Senato Genel Kurul Kararını benimseyen komisyon üyesi
mevcut olmadığından, Anayasa'nın 92 nci maddesi gereğince karma komisyon
kurulması mümkün olamaz. Keza Millet Meclisi İçtüzüğüne de aynı tarzda bir
hüküm konulması halinde zıt görüşler, karma komisyonda karşı karşıya getirilmiş
olacak ve bunun neticesinde bazı önemli meselelerde yasama organının, kanun
yapma yetkisini kullanamaz hale geldiği görülecektir. Halbuki Anayasa koyucunun
92 nci madde ile kurduğu mekanizma, kanun yapma işini güçleştirmek maksadını
değil, değişik eğilimler arasındaki uzlaşmayı kolaylaştırmayı öngörmektedir.
Bu
sebeple Senato İçtüzüğünün 101 inci maddesinin son fıkrası hükmü Anayasa'nın 85
inci maddesinin ikinci ve 92 nci maddesinin beşinci fıkrası hükümlerine
aykırıdır."
Gerçekten
Senato içtüzüğünün 101 inci maddesinin son fıkrası hükmü; fıkrada belirtilen
tarzda Senatoda oylanmış bir kanun tasarısının Millet Meclisince benimsenmemesi
halinde Anayasa'nın 92 nci maddesi gereğince kurulması gereken karma komisyona
söz konusu tasarıyı Cumhuriyet Senatosunda incelemiş bulunan komisyonların,
Senato Genel Kurulu kararını benimseyenler arasından üye verileceğini
öngörmektedir.
Olayı,
uygulamada karşılaşılması mümkün olan çeşitli ihtimallere göre inceleyelim:
a -
Komisyonda oybirliği ile kabul edilen bir kanun tasarısı Senato Genel Kurulunda
da aynen kabul edilmiştir.
b -
Senatonun ilgili komisyonundaki üyelerden bir veya daha çok parti gruplarının
temsil edenler tasarıya muhalif oy vermişlerdir. Senato Genel Kurulu da
komisyon çoğunluğunun veya azınlıkta kalan üyelerin düşüncesini uygun bularak
tasarıyı salt çoğunlukla kabul etmiştir.
c -
Komisyonda oybirliği ile kabul edilen tasarı, Senato Genel Kurulunda
reddolunmuş veya komisvonda oybirliğiyle reddedilen tasarı, Senato Genel
Kurulunda kabul edilmiştir.
Bu
durumlarda Anayasa'nın 92 nci maddesi gereğince, kurulacak karma komisyona
içtüzüğün 101 inci maddesinin son fıkrasına göre üye seçilmesi halinde
aşağıdaki sonuçlarla karşılaşılacaktır.
a -
Yukarıda "a" bendindeki halde komisyon üyelerinin tamamı, Senato
Genel Kurulunun kararını esasen benimsemekte oldukları için komisyonda temsil
edilen parti gruplarının oranları muhafaza edilmek suretiyle karma komisyona
üye seçilmesi mümkün olacaktır. Bu bakımdan bu durumda Anayasa'nın 85 inci
maddesinin İkinci ve 95 inci maddesinin 5 inci fıkralarına aykırı bir hal
yoktur.
b -
Yukarıda "b" bendinde öngörülen her iki halde de komisyonun bir veya
daha çok parti grupunu temsil eden üyeleri tasarının Senato Genel Kurulunca
kabul edilen şekline karşı muhalif düşüncede oldukları ve binnetice Senato
Genel Kurulunun kararını benimsemedikleri için 92 nci maddeye göre kurulacak
karma komisyona üye seçiminde dışarıda bırakılacaklarından söz konusu karma
komisyona, bütün siyasi parti gruplarının kuvvetleri oranında katılmaları
önlenmiş olacaktır. Halbuki Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci fıkrasına
göre içtüzük hükümlerinin, siyasi parti gruplarının, meclislerin bütün
çalışmalarına, bu arada komisyon çalışmalarına kuvvetleri oranında
katılmalarını sağhyacak şekilde düzenlenmesi gerekir.
Halbuki
Senato İçtüzüğünün 101 inci maddesinin son fıkrası bu burumda, bazı siyasi
parti gruplarının Komisyon çalışmalarına ve dolayısiyle Meclis çalışmalarının
bir kısmına katılmalarını önlediğinden Anayasa'ya aykırıdır.
c -
Yukarıda "c" bendinde öngörülen her iki halde de ilgili komisyonların
üyelerinin tamamı, Senato Genel Kurulunun kararına muhalif düşüncede
olduklarından, 101. maddenin son fıkrası bu durumda, Anayasa'nın 92. maddesine
göre kurulacak Karma Komisyona Senatodan üye verilmesini önleyici niteliktedir.
Bu
gibi hallerde ilgili komisyon dışındaki Senato üyelerinden, Genel kurulu
kararını benimseyenler arasından Karma Komisyona üye verilmesine de imkân
yoktur. Zira Anayasa'nın 92. maddesinin beşinci fıkrasına göre Karma Komisyona
seçileceklerin meclislerin ilgili komisyonlarının üyelerinden olması şarttır.
Bu
durumda söz konusu 101. maddenin son fıkrası hükmü Karma Komisyon Kurulması
imkânını ortadan kaldıracak niteliktedir. Bu bakımdan hükmün, Anayasa'nın 92.
maddesinin 5. fıkrasına aykırı olduğunu da kabul etmek gerekir.
Diğer
taraftan bu fıkra hükmünün, temsil ettiği düşünce bakımın dan da Anayasa'nın
92. maddesiyle bağdaşması mümkün değildir.
Zira
Anayasa'nın Karma Komisyon kurulmasını öngören 92. maddesinin bir kanun
tasarısı hakkında Cumhuriyet Senatosu ve Millet Meclisi görüşlerini farklı
olduğunun belirmesi üzerine İki meclisin uzlaşmaya varmasını sağlamak maksadını
güttüğü aşikârdır. Bu bakımdan kurulacak Komisyonun, her iki meclisteki değişik
eğilimleri yapısında toplayarak karsı görüşlerin yumuşak bir ortamda
incelenmesine imkân vermesi gerekmektedir.
Halbuki
101. maddenin son fıkrası, söz konusu Komisyona, yalnız Senato Genel Kurulunun
kararını benimseyen üyeleri vermekle Karma Komisyonda Senato görüşünün sonuna
kadar savunulacağı düşüncesini ortava koymaktadır ki bu da 92. madde ile
güdülen amacın tersine bir yol tutulmak istendiğini gösterir.
Tüzüğe
bu nitelikte bir hüküm koyma yetkisinin var olduğu kabul edilecek olursa aynı
yetkiyi Millet Meclisine de tanımak zorunluğu açıktır. Bir an için Millet
Meclisinin de bu yetkisinden yararlanarak tüzüğüne bu yolda bir hüküm koyduğunu
düşünelim :
Bu
takdirde 92. maddeye göre uzlaşma amacı ile kurulması gereken Karına Komisyon,
birbirine zıt görüşlerin eşit şekilde karşıkarşıya getirildiği bir kuruluş
olacak ve böyle bir kuruluş karşılıklı anlayışla bir uzlaşmaya varma yerine
sonu gelmeyen çekişmelerle uğraşıp duracaktır.
Görülüyor
ki 101 inci maddenin son fıkrası hükmü; Anayasa'nın 92 nci maddesinin ruhuna
aykırı bir uygulamaya da imkân verecek niteliktedir.
7 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 176 nci maddesinin ikinci fıkrası hükmünün,
Anayasa'nın 85 inci maddesinin, metni yukarıda yazılı bulunan, ikinci
fıkrasının sözüne ve ruhuna aykırı olduğu iddiası.
Senato
içtüzüğünün 176 nci maddesi şöyledir :
"Madde
176 - Cumhuriyet Senatosu Genel Kurulu ile katılamıyacağı törenlerde Başkanlık
Divanı Cumhuriyet Senatosu adına hazır bulunur.
Cumhuriyet
Senatosu adına bir heyet gönderilmesi halinde, katılalacak üyelerin sayısı
Cumhuriyet Senatosu tarafından belirtilir ve heyet ad çekme ile seçilir.
Başkan
Vekillerinden, Divan Kâtiplerinden ve îdare Âmirlerinden bir zat behemahal bu
heyete girer"
Maddenin
sadece ikinci fıkrası hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davacı
Parti bu konudaki iddiasını, özetle, şu yolda açıklamaktadır.
"Heyetlerin
seçilmesinde sadece ad çekme sonucuna itibar edilmesi, siyasi partilerin
kuvvetleri oranında temsil edilmeleri imkânını ortadan kaldırabilir. Halbuki bu
çeşit temsilî heyetler gönderilmesi de Cumhuriyet Senatosunun faaliyetleri
arasındadır. Şu halde Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci fıkrası bu
heyetlerde de siyasi partilerin kuvvetleri oranında temsil edilmelerini
gerektirir. Bu heyetlerin ad çekme yoluyla da kurulması mümkündür. Ancak bu
takdirde siyasi parti gruplarının kuvvetleri oranında heyette temsil
edilmelerine imkân verecek tarzda ve parti grupuna dâhil üyeler arasında ad
çekilmelidir. Halbuki maddenin şimdiki metninden parti gruplarının kuvvet
oranlarına bakılmaksızın sırf şahıslar bakımından ad çekmenin yapılacağı anlamı
çıkmaktadır ki bu haliyle hüküm Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci fıkrasına
aykırıdır."
Gerçekten
Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci fıkrası, içtüzük hükümlerinin, siyasi
parti gruplarının, meclislerin bütün çalışmalarına kuvvetleri oranında
katılmalarını sağlıyacak yolda düzenlenmesini Öngörmektedir.
Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 176 ncı maddesinin ikinci fıkrası da Cumhuriyet
Senatosunun, bir heyetle temsil edilmesi usulünü kabul etmiştir. Temsil işi
şüphesiz ki bir Senato faaliyetidir. Anayasa meclislerin bütün faaliyetlerine
siyasi partilerin kuvvetleri oranında katılmasını sağhyacak surette İçtüzük
yapılmasını emrettiğine göre, söz konusu heyetlerin üye sayısı ve seçimleri ile
ilgili İçtüzük hükümlerinin de siyasi parti gruplarının bu heyetlere kuvvetleri
oranında katılmalarını sağhyacak nitelikte olmasını gerektirmektedir.
Halbuki
yukarıda da görüldüğü üzere söz konusu heyetlerin üye sayısımn tesbiti işi,
siyasi parti gruplarının bu heyetlere kuvvetleri oranında katılmalarını
sağhyacak surette düzenlenmiyerek Senato Genel Kurulunun takdirine
bırakılmıştır. Bu durumda Genel Kurulca kabul edilen heyet sayısı, Senatoya
dâhil bütün siyasi parti gruplarının kuvvetleri oranında temsil edilmemeleri
sonucunu doğurabilir.
Diğer
taraftan heyetin üye sayısı buna imkân verecek miktarda, tesbit olunsa bile
maddede; bu saymın, gruplarının kuvvetleri oranında partilere dağıtılacağı
hakkında bir hüküm olmaksızın ad çekme yoluyla heyete katılacak üyelerin
tesbiti esası kabul edildiğinden ad çekme neticesinde bir veya bir kaç parti
grupuna hiç isabet olmayabilir ve bu suretle de heyete parti gruplarının
kuvvetleri oranında katılmaları mümkün olmaz.
Bu
sebeple söz konusu fıkra hükmünün, Anayasa'nın 85 inci maddesinin ikinci
fıkrası hükmüne aykırı olduğu meydandadır.
SONUÇ
:
1 -
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"ilk iki oylamadan salt çoğunluk elde edilemezse, üçüncü oylamada en fazla
oy alanlar sıra ile seçilmiş sayılırlar." şeklindeki hükmün Anyasa'nın 86
nci maddesine aykırı olduğundan iptaline oybirliğiyle:
2 -
Aynı tüzüğün 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve siyasi partiler
gruplarının kendi yönetim kurulu üyeleri ile başkanlarının ve başkan
vekillerinin ad ve soyadlarının Cumhuriyet Senatosu Başkanlığına bildirilmesini
sürelerle kayıtlıyan hükümlerin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve bu konuya
ilişkin dâvanın reddine, üyelerden Şemsettin Akçoğlu, İhsan Keçecioğlu,
Celalettin Kuralmen ve Ekrem Tüzemen'in mühalefetleriyle ve oyçokluğu ile :
3 -
Aynı Tüzüğün 16 ncı maddesinin Anayasa'ya aykırı olmadığına ve dâvanın reddine,
Üyelerden Şemsettin Akçoğlu, İhsan Keçecioğlu, Celalettin Kuralmen ve Ekrem
Tüzemen'in muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile :
4 -
Aynı Tüzüğün 25 inci maddesinde yer alan ve "şu kadar ki, görüşmeler
sonunda bir tasarı veya teklifin Anayasa'nın 92 nci maddesi uyarınca Millet
Meclisine iadesi gerektiği takdirde iade için yeni meclisin toplanması
beklenir." şeklindeki hükmün Anayasa'nın 69 ve 92 nci maddelerine aykırı
olduğundan iptaline oybirliğiyle;
5 -
Aynı Tüzüğün 100 üncü maddesinin, Anayasa'nın 85 inci maddesinin birinci
fıkrasına ayıkırı olduğundan iptaline oybirliğiyle;
6 -
Aynı Tüzüğün 101 inci madesinin ikinci fıkrasının Anayasa'nın 85 inci
maddesinin ikinci ve 92 nci maddesinin beşinci fıkrasına aykırı olduğundan
iptaline oybirliğiyle;
7 -
Aynı Tüzüğün 176 ncı maddesinin ikinci fıkrasının, Anayasa'nın 85 inci
maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olduğundan iptaline üyelerden Şemsettin
Akçoğlu ve Hakkı Ketenoğlu'nun muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
2/3/1965
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Lûtfi
Akadlı
|
Üye
Cemalettin
Köseoğlu
|
Üye
Rifat
Göksu
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
|
|
|
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
A.Şeref
Hocaoğlu
|
Üye
Salim
Başol
|
|
|
|
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Ömerbaş
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ekrem
Tüzemen
|
MUHALEFET
ŞERHÎ
l -
C. Senatosu İçtüzüğünün 176. maddesi, her hangi bir toplantıya katılacak
heyetin değil sadece törenlerde C. Senatosu namına hazır bulunacak heyetin
nasıl teşkil edileceğini göstermektedir.
C.
Senatosu çalışmalarında siyasi partilerin, kendi gruplarının kuvvetleri
oranında görev almaları, partilerinin görüşlerini savunmak gibi bir sebebe
dayandığına ve her hangi bir tören böyle bir çalışmaya sahne olmıyacağına göre,
Anayasa'nın 85. maddesi hükmünü çalışma ile ilgili olmayan (Törene katılma)
sahasına kadar teşmil etmeye imkân yoktur. Yukarıda yazılı sebeple 176. madde
hakkındaki karara muhalifim.
2 -
Üyelerden îhsan Keçecioğlu, Celâlettin Kuralmen ve Ekrem Tüzemen'in muhalefet
şarhlerinde yazılı sebeplerle de 15 ve 16. maddeler hakkındaki çoğunluk
görüşüne iştirak etmemekteyim.
Yukarıdaki
muhalefet şerhinin bendine katılıyorum.
MUHALEFET
ŞERHl
1 -
Cumhuriyet Senatosunda grupu olan siyasî partinin Grup Yönetim Kurulu
üyeleriyle başkan veya başkan vekillerinin kimler olduğunun Cumhuriyet Senatosu
Başkanlığına bildirilmesinin, Senato çalışmaları yönünde lüzumu kabul
edilmektedir. Ancak siyasi partilerin meclis gruplarında görev alacak bu
kişilerin belli edilmesi, partilerin kendi tüzüklerinde konan esaslara göre
olacağından bu işlem siyasi partilerin faaliyetleri meyanında sayılmak icap
eder. Siyasi partilerin faaliyetlerini ilgilendiren hükümlerin ise Anayasa'nın
57 nci maddesi gereğince kanunla düzenlenmesi gerekir. Halbuki Cumhuriyet
Senatosu İçtüzüğünün 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
"bildirmeyi sürelerle kayıtlayan" hüküm ile siyasî partilerin
faaliyetleri çevresine giren bir konu düzenlenmiş bulunmaktadır. Anayasa'nın 85
inci maddesi uyarınca Türkiye Büyük Millet Meclisi ve meclisler çalışmalarını
düzenleyen İçtüzükler kanun niteliğinde olmadığından bildirmeyi sürelerle
kayıtlayan bu hüküm Anayasa'ya aykırıdır.
2 -
Siyasî partilerin Cumhuriyet Senatosu ve Büyük Millet Meclisi gruplarında
aldıkları prensip kararları, meclis çalışmalarında o partinin programı
çevresinde yürüttüğü faaliyetleriyle ilgili olduğundan bu faaliyeti kayıtlayan
Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 16 ncı maddesi hükmü Anayasa'nın 57 nci
maddesine aykırı düşmektedir, böyle bir hükmün kanunla düzenlenmesi gerekir.
Yukarıda
gösterilen sebeplere dayanarak Cumhuriyet Senatosu İçtüzüğünün 15 inci
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "bildirmeyi sürelerle
kayıtlayan" hüküm ile 16 ncı maddesinin iptali gerektiği görü şüyle
kararın bu kısımlarına muhalifiz.
|
|
|
Üye
Celalettin
Kuralmen
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
Ekrem
Tüzemen
|