ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No.:1963/89
Karar No.:1964/36
Karar tarihi:5/5/1964
Resmi Gazete tarih/sayı:22.8.1964/11787
Davacı
: Adalet Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grupu.
Dâvanın
konusu : Hukuk işlerinden doğan ihtilâfların halli için Uyuşmazlık Mahkemesi
Kurulması hakkındaki 4788 sayılı kanunun Anayasa'nın 142 nci maddesine
aykırılığı sebebiyle iptali istenilmiştir.
İnceleme
: Anayasa Mahkemesince, içtüzüğünün 15 inci maddesi gereğince 15/4/1963 gününde
yapılan toplantıda eksikliklerin süresinde Tamamlandığı anlaşıldığından işin
esasının incelenmesine karar verilmiştir. 5/5/1964 gününde esasın incelenmesi
için yapılan toplantıda davacı parti grupunun dâva dilekçesi, hazırlanan rapor
ve iptali istenen kanunla gerekçeleri ve Anayasa'nın ilgili hükümleri ve
gerekçeleri okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Gerekçe
: l- Görüşme sırasında; üyelerden ismail Hakkı Ülkmen ve Ekrem Tüzemen,
Anayasa'nın 142 nci maddesinde Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş ve işleyişinin
kanunla düzenleneceği ve geçici 7 nci maddesinde de Anayasa ile konulması kabul
edilen diğer kanunların Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk toplantısından
başlıyarak en geç 2 yıl içinde çıkarılacağı açıklanmış olmasına göre bu iki yıl
geçtiği halde Uyuşmazlık Mahkemesi kurulması hakkında yeni bir kanun
çıkarılmamış olduğundan 4788 sayılı kanunun uygulama kabiliyeti kalmadığını
ileri sürmüşlerse de bu görüşü çoğunluk aşağıdaki sebeplerle benimsememiştir. ;
Anayasa'nın
142 nci maddesinin 2 nci fıkrasında Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş ve
işleyişinin kanunla düzenleneceği açıklanmış ve geçici 7 nci maddesinde
belirtilen süre içinde de yeni kanun düzenlenmemiş ise de, 4788 sayılı
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulması hakkındaki kanunun, yürürlükten kaldırılmamış ve
Anayasa Mahkemesince iptal edilmemiş bulunması ve süreli bir kanun da olmaması
ve özellikle Anayasa'nın geçici 8 inci maddesinin "bu Anayasa'ya göre
kurulacak organ, kurum ve kurullar, kuruluş kanunları yürürlüğe konularak
görevlerine başlayıncaya kadar, bu konulardaki hükümlerin uygulanmasına devam
olunur." şeklindeki hükmü karşısında yürürlükte bulunduğu çoğunlukla
kararlaştırılmıştır.
2-
İptal dâvasının, 4788 sayılı kanunun tümünü mü, yoksa bazı maddelerini mi hedef
tuttuğu konusu görüşülmüş, Üyelerden ismail Hakkı Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu,
İhsan Keçecioğlu, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen, Fazıl Uluocak ve Muhittin
Gürün; dâva dilekçesinde 4788 sayılı kanunun herhangi bir madde veya hükmü
açıklanmaksızın Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı görüldüğünden iptali
istenmiş olmasına göre iptal isteminin kanunun tümünü kapsadığını ve bu
itibarla bütün hükümlerinin incelenmesi gerektiğini ileri sürmüşlerse de
çoğunluk bu görüşü aşağıdaki sebeplerle benimsememiştir.
Gerçekten,
dâva dilekçesinin "iptali istenen kanun" başlığı karşısında sadece
"4788 sayılı kanun" diye yazılmış ise de; "iptal sebebi"
bölümünde, "hukuk işlerinden doğan ihtilâfların halli için bir uyuşmazlık
mahkemesi kurulması hakkındaki 4788 sayılı kanunun Anayasa'nın 142 nci
maddesine aykırı görülmesi" denilmekte ve netice" bölümünde de
yukarıda açıklanan sebeplerle sözü edilen kanun hükmünün iptaline karar
verilmesini arz ve dâva ederiz." deyimi ile yetinilmektedir.
Anayasa'nın
142 nci maddesinde; Uyuşmazlık Mahkemesinin adlî, idari ve askerî yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye
yetkili olduğu ve bu mahkeme başkanlığını, Anayasa Mahkemesince kendi asıl veya
yedek üyeleri arasından görevlendirilen bir üyenin yapacağı yazılıdır. Şu halde
Uyuşmazlık Mahkemesi Anayasa'nın 142 nci maddesinde yer alan ve bu mahkemenin
töreyi ile bu mahkemeye kimin başkanlık yapacağını gösteren hükümlerle bir
Anayasa müessesesi haline gelmiştir. Bu durumda dâvanın Anayasa'nın 142 nci maddesinin
kapsamına giren ve ancak Uyuşmazlık Mahkemesinin görevi ile bu mahkemeye başkan
seçilmesi konularına ilişkin bulunan hükümlere inhisar ettirildiğinin kabulü
gerekir. Gerçekten dâva dilekçesinin sonuç kısmında kanunun tümünden söz
edilmeyip "yukarıda açıklanan sebeplerle sözü edilen kanun hükmünün
iptaline karar verilmesini arz ve dâva ederiz." denilmesi de bu düşünceyi
desteklemektedir.
Bu
bakımdan dâvanın, 4788 sayılı kanunun Anayasa'nın 142 nci maddesinin kapsamına
giren Uyuşmazlık Mahkemesinin görevi ile bu Mahkemeye Başkan seçilmesi
konularına ilişkin hükümlerine münhasır bulunduğuna çoğunlukla karar
verilmiştir.
Dâvanın,
4788 sayılı kanunun Uyuşmazlık Mahkemesinin görevi ile Başkanlık seçimine
ilişkin hükümlerine yöneltildiğinin böylece kabulünden sonra, 4788 sayılı
kanunun l inci maddesi ile 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının ilk cümlesinin, 4
üncü maddesinin birinci cümlesinin, 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinin, 19 ve 20 nci maddelerinin dâvanın konusu içinde bulunduğuna
oybirliği ile, 4 üncü maddesinin ikinci cümlesinin dâvanın konusu içinde
bulunduğuna Üyelerden Şemsettin Akçoğlu, Hakkı Ketenoğlu ve Fazıl Uluocak'ın
muhalefetiyle ve oyçokluğu ile karar verilmişti.
3-
4788 sayılı kanunun l inci maddesinde "genel mahkemeler, idare ve askerlik
yargı yerleri arasında hukuk işlerinden doğan vazife ve hüküm uyuşmazlıklarını
kesin olarak çözmeğe yetkili olmak üzere bir Uyuşmazlık Mahkemesi
kurulmuştur." denilmektedir.
Anayasa'nın
142 nci maddesinin birinci fıkrası ise, "Uyuşmazlık Mahkemesi, adlî idarî
ve askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin
olarak çözümlemeye yetkilidir." şeklidedir.
Görülüyor
ki 4788 sayılı kanunun l inci maddesi, Uyuşmazlık Mahkemesini, yargı yerleri
arasında yalnız hukuk işlerinden doğan uyuşmazlığı çözümlemekle görevlendirdiği
halde, Anayasa'nın 142 nci maddesi, bir ayırım yapmaksızın hem hukuk ve hem de
ceza işlerinden doğacak uyuşmazlıkları çözümlemekle görevlendirmiş
bulunmaktadır. Böylece 4788 sayılı kanunun l inci maddesinin, ceza işlerinden
doğan uyuşmazlıkları kapsamaması bakımından Anayasa'nın 142 nci maddesi hükmü
karşısında bir eksiklik gösterdiği ve şu haliyle Uyuşmazlık Mahkemesinin ceza
işlerinden doğan uyuşmazlıklara bakamıyacak bir durumda bulunduğu meydandadır.
Bu sebeple de kanundaki bu boşluğun Anayasa'ya aykırı olup olmadığı konusunun
çözümlenmesi gerekir.
Bir
kanun hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğunun iddia edilebilmesi için söz konusu
hükmün metin olarak, Anayasa'nın koyduğu esaslara aykırı bir kural koymuş
olması gerekir. Hal böyle olunca Anayasa Mahkemesinden Anayasa'ya aykırı olan
bir kanun hükmünün uygulama alanından kaldırılmasını sağlamak amacı ile iptal
kararı istenebilir. Yoksa bir hükmün uygulama alanının genişletilmesi amacı ile
veya değiştirilmesini sağlamak için iptal isteminde bulunulmasına ve hüküm
yokluğunun iptal konusu olmasına Anayasa hükümleri elverişli değildir. Kaldı ki
4788 sayılı kanunun iptali istenen l inci maddesine göre mahkeme Anayasa'nın
hedef tuttuğu hukuk işlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemek suretiyle
Anayasa ile kendisine verilen görevin bir kısmını yapmaktadır. Bu hükmü iptal
etmek, mahkemeyi hukuk işlerine ilişkin görevini de yapmamak ve çalışmasını
tamamiyle durdurmak durumuna düşürmüş olur ki bu sonuç Anayasa'nın ne özü ve ne
de sözü ile bağdaştırılamaz. Maddede eksik olan ceza işlerine ilişkin hükmün
düzenlenmesi suretiyle tamamlanmasının yasama organının yetkisi içinde
bulunduğu açıktır. Esasen Anayasa'nın geçici 8 inci maddesinde yer alan
"Bu Anayasa'ya göre kurulacak organ, kurum ve kurullar, kuruluş kanunları
yürürlüğe konularak görevlerine başlayıncaya kadar bu konulardaki hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur", şeklindeki hüküm, bu amacı sağlamak için
konulmuştur.
4-
4788 sayılı kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde
"Yargıtay ve Danıştay Birinci Başkanları birer yıl sıra ile. mahkemeye
Başkanlık eder". 4 üncü maddesinin birinci cümlesinde "Başkanın
bulunmadığı toplantılarda Başkanlık görevini sıra kendisine gelecek olan diğer
Başkan görür", ve 5 inci maddesinin ikinci fıkrasında "yukarıda
yazılı sebeplerle Başkanın ayrılması halinde yerine yenisi gelinceye kadar
Başkanlık görevini sıra kendisine gelecek olan diğer Başkan görür",
denilmektedir. Anayasa'nın 142 nci maddesinde, Uyuşmazlık mahkemesinin
Başkanlığını, Anayasa Mahkemesince kendi asıl veya yedek üyeler arasından
görevlendirilen bir üyenin yapacağı yazılıdır.
22/4/1962
günlü ve 44 sayılı kanunun 20 nci maddesinin 8 numaralı bendi de Anayasa'nın
142 nci maddesi gereğince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından Uyuşmazlık
Mahkemesine Başkanlık edecek üyenin Anayasa Mahkemesince seçileceğini açıklamış
ve böyle Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına kimin seçileceğini Anayasa
hükümlerine uygun olarak ayrıca düzenlemiş bulunmaktadır.
Aynı
konulara ilişkin olup kanularda yer alan hükümlerin, biri birine uymaması
halinde sonradan konulan hükümlerin eskilerini yürürlükten kaldıracağı bir
hukuk kuralıdır.
Bu
bakımdan 4788 sayılı kanunun 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci
cümlesinde "Yargıtay ve Danıştay Birinci Başkanları birer yıl sıra ile
Mahkemeye Başkanlık eder", 4 üncü maddenin birinci cümlesinde
"Başkanın bulunmadığı toplantılarda Başkanlık görevini sıra kendisine
gelecek olan diğer Başkan görür", ve 5 inci maddesinin 2 nci fıkrasında
"yukarıda yazılı sebeplerle Başkanın ayrılması halinde yerine yenisi
gelinceye kadar Başkanlık görevini sıra kendisine gelecek olan diğer Başkan
görür", şeklindeki hükümler sonradan yürülüğe giren ve yukarıda bahsi
geçen 44 sayılı kanunun 20 nci maddesinin 8 inci numaralı bendi ile dâvanın
açılmasından önce yürürlükten kalkmış olduğundan işbu hükümlere ilişkin dâvanın
konusu bulunmamaktadır.
5-
4788 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin ikinci cümlesinde "onun da özrü
olursa Mahkemeye üyelerin en yüksek derecelisi ve aynı derecede birden fazla
üye varsa kıdemlisi ve kıdemde eşitlik halinde yaşlısı Başkanlık eder"
hükmü yer almaktadır. Bu hüküm, Başkanların mazereti halinde üyelerin de
mahkemeye Başkanlık edebilmesine yol açmaktadır.
Yukarıda
belirtildiği gibi Anayasa'nın 142 inci maddesi, Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlığını, Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından
görevlendirilen bir üyenin yapmasını öngörmüştür. Bu açık hüküm karşısında
Anayasa Mahkemesinin seçeceği Başkan, katılmadan Uyuşmazlık Mahkemesinin
görevini yapması söz konusu olamaz.
Yargıtay,
Danıştay, Askerî Yargıtay gibi yüksek mahkemelerden seçilecek üyelerin
katılması ile kurulan Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığı görevinin Anayasa
Mahkemesi üyelerinden birisi tarafından yapılması, mahkeme karar ve
içtihatlarının sık sık değişmemesini sağlamak amacından doğmaktadır. Gerçekten
mahkeme kararlarında bu durumun sağlanması adaletin gereği ve teminatıdır. Bir
mahkemeden aynı konular hakkında birbirine uymayan kararların çıkmasının
kişilerin adalete karşı olan güvenini sarsacağı şüphesizdir. Nitekim,
Anayasa'nın 142 nci maddesinin Temsilciler Meclisinde görüşülmesi sırasında,
üyelerden bazıları tarafından Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanının Anayasa
Mahkemesinden seçilmesine lüzum olmadığı, Başkanlığı Anayasa Mahkemesinden bir
üyeye vermektense, yüksek mahkemelerden gelecek üyelerin kendi aralarında
toplanarak başkanlarını seçmelerinin daha uygun olacağının ileri sürülmesi ve
üyelerden birinin de "Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığının Anayasa Mahkemesi
Üyelerinden birine yaptırılmasına neden lüzum hâsıl oldu'" şeklindeki
sorusu üzerine Komisyon sözcüsü, tatbikatta Uyuşmazlık Mahkecesi Başkanının
birer sene ara ile değişmesinin muhtelif içtihat değişikliklerine yol açtığını
ve bunun literatürümüze de geçtiğini söylemiş ve bu arada Uyuşmazlık Mahkemesi
Başkanlık görevinin Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından
seçilecek birisi tarafından yapılması hakkındaki hükmün kaldırılmasına dair
ayrı ayrı verilen önergeler ve yapılan teklifler reddedilmiştir.
Temsilciler
Meclisi Anayasa Komisyonunun 142 nci maddeye ilişkin gerekçesinde de
"esasen bu günkü adlî sistemimizde mevcut olan Uyuzmazhk Mahkemesi, bu
madde ile Anayasa'da yer almakta ve bu mahkemenin başkanlığının Anayasa
Mahkemesi Üyeleri arasından seçilmesi uygun görülmektedir", denilmektedir.
Şu
hal Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığının Anayasa Mahkemesince seçilecek bir üye
tarafından yapılması gerektiğini açıkça göstermektedir.
Bu
sebepler karşısında 4788 sayılı kanunun, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanının özrü
olduğu takdirde Mahkemeye üyelerin en yüksek dereceli veya kıdemlisinin veya
yaşlısının başkanlık edeceği yolundaki hükümlerinin Anayasa'ya açıkça aykırı
bulunduğundan iptali gerekmektedir.
6-
4788 sayılı kanunun "hüküm uyuşmazlığı" başlığı altındaki 19 uncu
maddesi, l inci maddede yazılı yargı yerlerinden ve 3533 sayılı kanunun görevli
kıldığı hakemlerden çıkan ve birbirlerine uymayan, kesinleşmiş bulunan veya
aslında kesin olan hüküm uyuşmazlığının giderilmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden
istenilebeleceğine ilişkin hükümleri kapsamaktadır. Bu maddenin iptal konusu
olarak ele alınması, l inci maddeye atıf yapmış olmasındandır. Kanunun l inci
maddesinde ise yukarıda 3 sayılı bentde açıklandığı üzere Uyuşmazlık Mahkemesi
ancak hukuk işlerinden doğan görev ve hüküm uyuşmazlıklarını çözmeye yetkili
bulunduğundan, ceza işlerinden doğan hüküm uyuşmazlıklarını kapsamına almayan
ve bu suretle eksik bulunan bu maddenin Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı
olup olmadığı söz konusudur. 4788 sayılı kanunun Anayasa'nın geçici 8 inci
maddesi uyarınca yürürlükte olduğunun çoğunlukla kabul edilmiş olması, iptal
dâvasına konu teşkil eden hükümlerinin Anayasa'ya uygun olup olmadığının
incelenmesine engel olamıyacağı ve esasen Anayasa Mahkemesince, yukarıda da
belirtildiği üzere yürürlükte olan bir kanunun Anayasa'ya uygun olup
olmadığının incelenebileceği açıktır.
İptal
konusu olan 19 uncu maddenin, ceza işlerinden doğan hüküm uyuşmazlığını
kapsamaması bakımından eksik bulunduğu ve bu eksikliğin ise yukarıda 3 sayılı
bentde açıklanan gerekçe karşısında Anayasa'ya aykırı olmadığı sonucuna
varılmıştır.
7-
4788 sayılı kanunun 20 nci maddesinde, "hüküm uyuşmazlıkları hakkındaki
incelemelerde Danıştay muhakeme usulü uygulanır ve taraflar isterlerse
dinlenir. Bu gibi işlerde Uyuşmazlık Mahkemesi, anlaşmazlığın esası hakkında
karar verir" denilmektedir.
Bu
maddenin de Anayasa'ya aykırılığının söz konusu edilmesi, Uyuşmazlık
Mahkemesinin görevine ilişkin bulunmasından ve bu görevin de yalnız hukuk
işlerinden doğacak hüküm uyuşmazlığını çözümlemeye ilişkin bulunmasından ve bu
gibi işlerde mahkemenin uyuşmazlığın esası hakkında karar vermeğe yetkili
kılınmasından ileri gelmektedir. Anayasa'nın 142 nci maddesinin, ceza
işlerinden doğan uyuşmazlıkları da kapsamına alması bakımından mahkemenin
görevinde bir eksiklik bulunduğu açık ise de bu eksiklik, gene yukarıda 3
numaralı bentde açıklanan sebeplerden ötürü Anayasa'ya aykırı bulunmamaktadır.
Aynı
maddenin Uyuşmazlık Mahkemesinin, hüküm uyuşmazlıklarında işin esasına karar
vereceği yolundaki hükmüne gelince :
Anayasa'nın
142 nci maddesinde "Uyuşmazlık Mahkemesi, adlî idari ve askerî yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir",
denilmektedir. Şu halde Uyuşmazlık Mahkemesinin hüküm uyuşmazlıklarını da
çözümlemesi Anayasa hükrnü gereğindendir. Hüküm uyuşmazlıklarının
çözümlenmesinden maksat, 4788 sayılı kanunun l inci maddesinde yazılı yargı
yerlerinden aynı konuda verilip birbirine uymayan, kesinleşmiş bulunan
kararların yerine getirilmesi imkânsızlığını gidermektir.
Bu
sebeplerle ve Uyuşmazlık Mahkemesinin hüküm uyuşmazlığını da çözümleyeceğine
ilişkin Anayasa hükmü karşısında anılan mahkemenin bu gibi işlerde anlaşmazlığın
esası hakkında karar vereceğine dair 4788 sayılı kanunun 20 nci maddesinde yer
alan hükmün Anayasa'ya aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
Sonuç
:
Yukarıda
açıklanan sebeplerden ötürü :
A -
4788 sayılı kanunun l inci maddesinin, ceza mahkemeleri arasındaki
uyuşmazlıkları kapsamamasının bir eksiklikten ibaret olduğuna ve bu bakımdan da
maddenin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına ve bu maddeye yöneltilen dâvanın
reddine Üyelerden Lûtfi Akadh, ismail Hakkı Dikmen, Şemsettin Akçoğlu, İbrahim
Senil, Celâlettin Kuralmen, Muhittin Gürün ve Ekrem Tüzemen'in muhalefetleriyle
ve oyçokluğu ile;
B- 2
nci maddenin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Yargıtay ve
Danıştay Birinci Başkanları birer yıl sıra ile Mahkemeye Başkanlık eder".
4 üncü maddenin birinci cümlesinde yer alan "Başkanın bulunmadığı
toplantılara Başkanlık görevini sıra kendisine gelecek olan diğer Başkan
görür", ve 5 inci maddenin ikinci fıkrasında yer alan "yukarıda
yazılı sebeplerle Başkanın ayrılması halinde yerine yenisi gelinceye kadar Başkanlık
görevini sıra kendisine gelecek olan diğer Başkan görür", şeklindeki
hükümler 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı kanunun 20 nci maddesinin 8 numaralı
bendi ile dâvanın açılmasından önce yürürlükten kalkmış olduğundan konusu
bulunmayan işbu hükümlere ilişkin dâvanın reddine oybirliği ile;
C. 4
üncü maddenin ikinci cümlesinde yer alan "onun da özrü olursa mahkemeye
üyelerin en yüksek derecelisi ve aynı dereceden birden fazla üye varsa
kıdemlisi ve kıdemde eşitlik halinde yaşlısı Başkanlık eder" şeklindeki
hükmün Anayasa'nın 142 nci maddesinin Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığını,
Anayasa Mahkemesince kendi asıl veya yedek üyeleri arasındanda görevlendireceği
bir üyenin yapmasını öngören hükmüne aykırı bulunduğundan iptaline Üyelerden
Lûtfi Akadlı, Şemsettin Akçoğlu, İbrahim Senil, İhsan Keçecioğlu, Hakkı
Ketenoğlu, Fazıl Uluocak ve Lûtfi Ömerbaş'ın yeni kanunun düzenlenmesine kadar
4788 sayılı kanunun yürürlükte bulunduğu çoğunlukla kabul edildiğine göre,
Anayasa'ya aykırılığın söz konusu edilmemesi gerektiği yolundaki
muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
C-
19 uncu madde hükmünün, Anayasa'ya aykırı bulunmadığına ve bu maddeye ilişkin
dâvanın reddine Üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu, İbrahim
Senil, Celâlettin Kuralmen, Muhittin Gürün ve Ekrem Tüzemen'in muhalefetleriyle
ve oyçokluğu ile;
D -
20 nci maddenin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına ve bu madde hakkındaki dâvanın
reddine Üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu, Celâlettin Kuralmen,
Muhittin Gürün, Ekrem Tüzemen'in maddenin cezaya ilişkin hükümleri kapsamaması
ve Salim Başol'un da maddenin, Uyuzmazlık Mahkemesinin işin esası hakkında
hüküm vermesini sağlaması yönünden Anayasa'ya aykırı bulunduğu yolundaki
muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
5/5/1964
gününde karar verildi.
Başkan
Vekili
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Rifat
Göksu
|
Üye
İ.
Hakkı Ülkmen
|
|
|
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
|
|
|
Üye
A.
Şeref Hocaoğlu
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
|
|
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lûtfi
Ömerbaş
|
Üye
Ekrem
Tüzemen
|
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
Anayasa'nın 147 nci maddesinin birinci fıkrasında, Anayasa Mahkemesinin,
kanunların ve T. B. M. M. İçtüzüklerinin Anayasa'ya uygunluğunu denetliyeceği
açıklanmıştır. Şu halde, Anayasa'nın düzenlediği belli bir konuda bir kanunun
taşıdığı hüküm Anayasa'nın hükmüne uygun olmadığı anlaşılırsa Anayasa
Mahkemesinin bu kanun hükmünün iptaline karar vermesi zorunlu olur. Anayasa'ya
uygun olmayan bir kanun hükmünün yürürlükte kalmasını tecviz etmek, Anayasa'nın
147 nci maddesinin açık hükmüne ve mahkememizin kuruluş amacına aykırı olur.
Olayda
çoğunluk kararında da belirtildiği üzere, Anayasa'nın 142 nci maddesi, aynı
maddede yazılı yargı mercileri arasında gerek ceza ve gerek hukuk işlerinden
doğan uyuşmazlıkların, Uyuşmazlık Mahkemesince çözümlenmesini emrettiği halde,
4788 sayılı kanunun l inci maddesinde, bu mahkemenin yalnız hukuk işlerinden
doğan uyuşmazlıkları çözümleyeceği öngörülmüştür. Bu duruma göre, 4788 sayılı
kanunun l inci maddesi hükmünün Anayasa'nın 142 nci maddesi hükmüne uygun
olmadığı meydandadır. Anayasa'nın 142 nci maddesi ile 4788 sayılı kanunun l
inci maddesi arasındaki bu ayrılık Anayasa'nın yüksek mahkemelerden biri olan
Uyuşmazlık Mahkemesine verdiği adalet hizmeti ile ilgili bir görevin bütün
kapsamı ile yerine getirilmesini engelleyen bir durum yaratmaktadır. Anayasa'ya
aykırılığı açık olan bu durum Kanun koyucunun, istediği zaman doldurabileceği
bir boşluk şeklinde telâkki etmek mümkün olmadığı kanısındayız, öte yandan,
gene çoğunluk kararında sözü edilen Anayasa'nın geçici 8 inci maddesinde
yürürlükteki hükümlerden Anayasa'ya uygun olmayanların iptal edilmesini önleyen
açık veya kapalı bir işaret yoktur. Bu itibarla bu geçici madde, yeni kanun
yazılıncaya kadar 4788 sayılı kanunun l inci maddesinin yürürlükte bırakılması
için sebep teşkil etmez.
Bu
sebeplerden ötürü, söz konusu l inci madde hükmünün iptali gerekir.
2-
Kararın 5 No.lu bendinde yer alan hükme gelince :
Anasayasa'da
mahkememizce seçilen birinci Başkanın mazereti halinde Uyuşmazlık Mahkemesine
kimin başkanlık edeceği hakkında bir hüküm yoktur. Asıl Başkanın belli edilmesi
ile kendisinin mazereti halinde bu görevi kimin yapacağı meselesi ayrı birer
konudur. Anayasa'nın 142 nci maddesinde asıl Başkanın belli edilmesi konusu
hükme bağlanmıştır. Bu hüküm, asıl Başkanın mazereti halinde mahkememizce
geçici bir süre için ayrıca bir Başkan seçileceği anlamını taşımaz. Bu anlam
esas tutulursa çeşitli meseleler ve sakıncalar ortaya çıkar. 22/4/1962 günlü ve
44 sayılı kanunun 20 nci maddesinin 8 No. lu bendinde de olayı çözümlemeye yarıyacak
bir hüküm sevkedilmemiştir. Şu halde tek çözüm yolu, 4788 sayılı kanunun 4 üncü
maddesinin ikinci cümlesi hükmünün yürürlükte olduğunun kabulü ile Anayasa'nın
geçici 8 inci maddesi gereğince bunun uygulanmasına devam edilmesidir. Bu
hükümde, Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı bir cihet bulunmadığından
iptaline karar verilmesi doğru olmadığı düşüncesindeyiz.
3-
4788 sayılı kanunun 19 uncu maddesi de, aynı kanunun l inci maddesine yaptığı
atıf dolayısiyle ceza işlerinden doğan uyuşmazlıkları kapsamamaktadır. Halbuki
Anayasa'nın 142 nci maddesi bu çeşit uyuşmazlıkların da Uyuşmazlık Mahkemesince
çözümlenmesini gerektirmektedir. Söz konusu 19 uncu maddenin dahi, bir No. lu
bentde yazılı gerekçelerle iptal edilmesi icap eder.
Sonuç
: Yukarıda açıklanan sebeplerle, çoğunluğun 4788 sayılı kanunun l, 4 ve 19 uncu
maddelerine ilişkin kararına muhalifiz.
|
Başkan
Vekili
Lûtfi
Akadlı
|
Üye
İbrahim
Senil
|
MUHALEFET
ŞERHİ
l -
Uyuşmazlık Mahkemesi, 9/7/1961 tarihli ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti
Anayasa'sından önce kurulmuş olmakla beraber Anayasa'nın 142 nci maddesiyle
görev ve yetkileri genişletilerek bir Anayasa organı haline getirilmiştir.
Anayasa'nın
birlikte mütalâa edilmesi gereken geçici 7 nci ve 8 inci maddelerine göre bu
nevi kurallara ait kanunların Türkiye Büyük Millet Meclisinin ilk
toplantısından başlıyarak en geç iki yıl içinde çıkarılması gereklidir.
Bunların kuruluş kanunları yürürlüğe konularak ögrevlerine başlayıncaya kadar
bu konulardaki hükümlerin uygulanmasına devam olunur.
Mahkememizin
çoğunluğu geçici 8 inci madde hükmünü mutlak mânada kabul ederek, yeni Anayasa
ile konulması emredilen kanunların en geç iki yıl içinde çıkarılacağı hakındaki
hükmü yok farzetmekte ve kanun koyucunun bu kanunları çıkarmak hususunda
tamamiyle serbest olduğu düşüncesini benimsemektedir. Bu düşünceye göre,
Anayasa'nın 142 nci maddesiyle görev ve yetkisi yeni baştan tanzim ve tesbit
edilmiş olan Uyuşmazlık mahkemesinin Anayasa'nın koyduğu esaslara göre
kurulması için gereken kuruluş kanunu çıkarılıncaya kadar mahkemenin eski görev
ve yetkileriyle faaliyetine devam edeceği kabul olunmakta ve kanun koyucu
geçici 7 nci maddedeki iki yıllık süre ile bağlı sayılmamaktadır. Bu düşünce
Anayasa hükümlerinin kanun koyucu tarafından talik ve tatil edilmesine cevaz
vermekle müsavidir. Kanunlar ve Anayasa hükümleri, gayeye uygun olarak
yorumlanmak gerekir. Anayasa'nın geçici 8 inci maddesindeki (Bu Anayasa'nın
kurmuş olduğu organ, kurum ve kurulların kuruluş kanunları yürürlüğe
konuluncaya kadar eski hükümlerin uygulanmasına devam edileceği) hakkındaki
hüküm bu kuruluş kanunların ilânihaye çıkarılmayabileceğini değil, ancak
evvelki geçici madde ile belli edilmiş iki yıllık süre içinde bu kanunlar
çıkarılıncaya kadar sözü geçen kurulların faaliyetlerine eski görev ve
yetkileriyle devam edeceklerini belirtmek maksadiyle sevk edilmiştir. Bu süre
dolmakla geçici 8 inci madde ile verilen cevaz da sonra erimiş olur. Bu
itibarla iki yıllık sürenin sona erdiği Ekim 1963 tarihinden sonra uyuşmazlık
mahkemesinin kurulmasına dair 4788 sayılı kanunun uygulama imkânı da kalkmış
olur ve bu sebeple mezkûr kanun Anayasa'ya aykırı hale ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi de Anayasa'yı ihmal ve ihlâl etmiş duruma düşer.
2-
Davacı Adalet Partisi, dâva dilekçesinde iptalini istediği kanunu aynen (4788
Sayılı kanun), iptal sebebini de aynen (Hukuk işlerinden doğan ihtilafların
halli için bir uyuşmazlık mahkemesi kurulması "hakkındaki 4788 sayılı
kanunun Anayasa'nın 142 nci maddesine aykın görülmesi) şeklinde göstermiştir.
Bu duruma göre davacının, kanunun tümünü hedef tuttuğuna şüphe yoktur. Zira
Anayasa'nın 142 nci maddesiyle kurulması öngörülen uyuşmazlık mahkemesiyle 4788
sayılı kanunla kurulmuş olan uyuşmazlık mahkemesi arasında hiçbir benzerlik
yoktur. Bugün faaliyette bulunan uyuşmazlık mahkemesi yalnız hukuk işlerinden
doğan görev ve hüküm uyuşmazlıklarını çözümlemekle görevli bir kuruluş olduğu
halde Anayasa'nın öngördüğü mahkeme, hem hukuk hem ceza işlerinden doğan
uyuşmazlıkları çözmekle görevli bir kuruluştur. Görev ve yetkilerde ki bu
farklılık tabiatiyle mahkemenin kuruluşuna, işleyişine, yargılama usullerine,
kararlarına müessir bulunduğundan, incelemeyi gerek davacının isteği gerekse
işin icabı bakımından kanunun bütün maddelerine teşmil etmek zaruridir.
3-
Yukarıda 2 işaretli fıkrada belirtildiği gibi bugünkü uyuşmazlık mahkemesiyle
Anayasa'nın kurulmasını öngördüğü uyuşmazlık mahkemesi arasında görev ve yetki
bakımından mevcut ayrılıkları bir noksanlık şeklinde mütalâa etmeğe imkân
yoktur. Bunun en basit izahı şudur :
Anayasa,
adlî idarî, askerî yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
çözümlemeye yetkili bir uyuzmazlık mahkemesini öngörmüş ve bunun kuruluşunu
kanun koyucunun iradesine bırakmıstır. Kanun koyucu bu mahkemeyi bugünkünün
aksine olarak yalnız Yargıtay ile Danıştay'dan seçilecek üyelerden değil Askerî
Yargıtay'dan seçilecek üyelerle birlikte üç merciin seçeceği üyelerden
kurabilir. Yargıtay'dan seçilecek üyeleri bu günkü gibi yalnız hukuk daireleri
başkan ve üyeleri arasından değil, aynı zamanda Ceza Daireleri başkan ve
üyeleri arasından da seçtirebilir. Ve hatta seçtirmesi de zaruridir. Mahkemenin
üye sayısını bugünkü gibi altı değil, sekiz, on veya onbeş olarak da tâyin edilebilir.
Bu
itibarla bugünkü kuruluşu, Anayasa'nın kurulmasını emrettir: mahkeme saymak ve
görev ve yetkilerde görülen farklı bir noksanlık olarak kabul etmek mümkün
değildir.
Şurası
da ayrıca zikre değer ki, kanun koyucunun çıkaracağı yeni uyuşmazlık mahkemesi
kanununda( mahkemenin görev ve yetkilerini yalnız hukuk işlerinden doğan ve
yalnız adlî ve idarî mahkemeler arasında meydana gelen uyuşmazlıklara
hasretmesi halinde böyle bir kanunu nasıl noksan hüküm ihtiva eden bir kanun
değil, Anayasa'ya aykırı bir kanun saymak gerekirse aynı suretle 4788 sayılı
kanunu da hükümleri Anayasa'ya nazaran noksan bir kanun değil, Anayasa'ya
aykırı bir kanun saymak gerekir. Aksini düşünmek kanun koyucunun, görev ve
yetkileri Anayasa ile belli edilmiş bir kuruluşun görev ve yetkilerinden
bazılarını ona vermemekte serbest olduğunu kabul etmek demek olur ki böyle bir
davranışı Anayasa'mızın 8 inci maddesinde ifadesini bulmuş olan Anayasa'nın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı ilkesiyle bağdaştırmak mümkün olamaz.
Yukarıda
belirtilen sebeplere binaen çoğunluk kararının 4788 sayılı kanunun halen
uygulanabileceğine, dâvanın sözü geçen kanunun tümüne şamil sayılmayıp yalnız
bazı madde ve fıkralarına hasredilmesi gerekeceğine ve mezkûr kanunun l, 19 ve
20 nci maddelerinin Anayasa'ya aykırı bulunmadığına dair olan görüş ve
hükümlerine muhalifim.
"2"
nci fıkradaki mütalâaya iştirak etmekteyim.
MUHALEFET
ŞERHÎ
l-
Uyuşmazlık Mahkemesi 4788 sayılı kanunla kurulmuş olup Anayasa'nın 142 nci
maddesiyle görevi genişletilmiştir. Evvelce, yalnız hukuk işlerinden doğan
görev ve hüküm uyuşmazlıklarının halli bu mahkemeye aitken bugün, yargı
mercileri arasındaki bütün görev ve hükümuyuş mazlıkları bu mahkemece
çözümlenmek gerekmektedir.
Diğer
bir değişiklik de, uyuşmazlık mahkemesine, Anayasa Mahkemesi üyelerinden
birinin başkanlık etmesidir.
Anayasa'nın
142 nci ve 44 sayılı kanunun 20/8 inci maddeleri gereğince Anayasa Mahkemesince
seçilen üye başkanlık görevini yapmakta olduğundan bu mesele halledilmiş
olmakla beraber kuruluş ve işleyişine ait kanun henüz kabul edilmediğinden
mahkeme, ceza işlerinden doğan uyuşmazlıkları da çözebilecek bir hale
gelmemiştir.
Anayasa'nın
l42 nci maddesi gereğince, yetkileri bugünkü Uyuşmazlık Mahkemesinden daha
geniş, bir uyuşmazlık mahkemesi kurulması zaruridir. Anayasa'nın geçici 7 nci
maddesi bu hususta kanun koyucuya altı aylık bir mehil vermiştir. Bu süre
içinde mevcut mahkemenin hukuk uyuşmazlıklarını çözümlemekte devam etmesi; ceza
işlerinden doğan uyuşmazlıklar hakkında da eski hükümlerin uygulanması, geçici
8 inci maddeye göre tabiî idi.
Bir
uyuşmazlık mahkemesi mevcut olduğu için kanun koyucunun, çene geçici 7 nci
maddeye göre, sadece bu mahkemeye ait yeni kuruluş kanunu iki sene içinde
çıkarması lâzım geldiği düşünüldüğü takdirde de eski hükümlerin uygulanması, en
çok iki sene süreyle, devam edecekti.
Altı
aylık ve iki senelik süreler geçtiğine, Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş kanunu
çıkartılmadığına; geçici 8 inci madde gereğince eski hükümlerin uygulanmasına
da artık imkân kalmadığına göre bugün, ceza işlerinden doğan görev ve hüküm
uyuşmazlıklarını halledecek bir merci bulunmamaktadır.
O
halde, 4788 sayılı kanunla kendisine mahdut yetkiler tanınan Uyuşmazlık
Mahkemesi - Bir Anayasa müessesesi olarak - devam edemez. Kanun tamamen iptal
olunarak bu mahkemenin, Anayasa'da gösterilen görevleri eksiksiz yapabilecek
şekilde yeniden kurulması; yasama organının kuruluş kanununu çıkarmasına imkân
vermek üzere, iptal kararının mahkememizce uygun görülecek bir süre sonunda
yürürlüğe girmesinin temini zaruridir.
2-
Yukarıda yazılı sebeplerle :
A-
Kanunun tümü üzerinde inceleme yapılması gerekir. Zaten dâvacı da bunu
istemiştir. Anayasa'nın 142 nci maddesi (Kuruluş) u da düşündüğü halde bu
maddenin yalnız (Görev) ve (Başkanlık) a ait hükümlerini ele almak ve tamamen
iptali istenen 4788 sayılı kanunun (Görev) ve (Başkanlık) ile ilgili olmayan
hükümlerini dâva dışında mütalâa etmek, buna dayanarak da uyuşmazlık
mahkemesinin - bugünkü kuruluşu ile - Anayasanın büşündüğü uyuşmazlık Mahkemesi
sayılıp sayılamıyacağını inceleme konusu yapmamak, dâva konusu üzerin de
tasarruf olur.
44
sayılı kanunun 28 inci maddesine göre mahkememiz, davacının isteğiyle bağlıdır,
Bu isteği genişletemiyeceği gibi daraltması da mümkün değildir. Dâvanın sınırı,
istinat olunan Anayasa hükmüne göre tâyin edilmez. Mahkememiz dâvayı,
gösterilen Anayasa hükmüne göre değil, Anayasa'nın ilgili bütün hükümlerini,
ruhunu ve maksadını nazara alarak incelemek mevkiindedir. Böyle olunca da;
davacının dayandığı hükümlerin muhtevası, dâva hududunun daraltılmasına sebep
olamaz.
Kaldı
ki, (Kuruluş) a ait bir aykırılık bahis konusu olduğuna göre, bu dâvanın,
Anayasa'nın 142 nci maddesinden başka bir dayanağı da zaten yoktur.
B-
Anayasa Mahkemesi üyelerinden birinin Uyuşmazlık Mahkemesine başkanlık etmesi
bir Anayasa hükmüdür. Fakat, seçilen başkanın, kısa veya uzun bir süre,
görevini yapamıyacak bir mazereti çıktığı takdirde ne yapılacağı meselesi
Anayasa ile halledilemez. Bu durumda, mahkemenin işini aksatmıyacak bir çare
düşünülmesi zaruridir. Bu da başkanın değiştirilmesi değil, üyelerden birinin
bir süre başkanlık etmesi olabilir. Kanun koyucunun bu şekilde sevkedeceği bir
hüküm Anayasa'ya aykırı düşmez.
C-
4788 sayılı kanun, ceza işlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemek hususunda
mahkemeye yetki vermemiş, mahkeme üyeleri, uyuşmazlıkların çözümlenmesini
istiyecek merciler ve muhakeme usulü yalnız hukuk uyuşmazlıkları nazara
alınarak tâyin edilmiş olduğundan kanunun tümü - ve sonuç olarak - mahkememizce
inceleme konusu yapılan birinci maddesi ile 19 ve 20 nci maddeleri Anayasa'ya
aykırıdır. Karara, bu sebeplerle muhalifim
(KARŞI
DÜŞÜNCE AÇIKLAMASI)
4788
sayılı kanunun iptali istenen 20 inci maddesinde (...... bu gibi işlerde
uyuşmazlık mahkemesi anlaşmazlığın esası hakkında karar verir.) denilmektedir.
Anayasa'nın
142 nci maddesinde de, (Uyuşmazlık mahkemesi, adlî, idarî ve askerî yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm Uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye
yetkili) olduğu yazılıdır. Uyuşmazlığın çözümlenmesi, aralarında uyuşmazlık
bulunan hükümlerden birinin bırakılması, ötekisinin kaldırılması suretiyle
olur. Nitekim, çıkan uyuşmazlıkları yüksek görevli mahkemeler bu suretle çöze
gelmiştir. Yoksa 4788 sayılı kanunun 20 nci maddesinde olduğu gibi uyuşmazlık
mahkemesinin mahal mahkemesi gibi aralarında uyuşmazlık bulunan iki hükmü bir
tarafa bırakıp kendisinin yeni bir hüküm ile işin esasına hükmetmesi
Anayasa'nın sözü geçen 142 nci maddesine aykırı düşmektedir.
142
nci maddedeki "kesin olarak" deyimi, uyuşmazlık mahkemesi kararı
aleyhine bir kanun yolunun açık bulunmadığını ve kesin olduğunu belirtmeye
matuftur.
Bu
gerekçelerle kararın sonuç "D" bendine katılmıyorum.
MUHALEFET
ŞERHİ
Anayasa'mızın
142 nci maddesi sadece reisin tâyin ve seçimi işini tanzim etmekte ve reis
vekili veya muavini ile onun da özrü olursa bir azanın vekâlet etmesi halini,
yine aynı maddenin ikinci fıkrasında yazıldığı gibi bu mahkemenin kuruluş ve
işleyişini düzenleyecek olan hususi kanuna bırakmış bulunmaktadır.
Anayasa'nın
145 inci maddesi ile Anayasa Mahkemesinin reisi ile beraber Reis Vekilinin
seçimleri de Anayasa ile düzenlenmişken Başkan Vekilinin dahi bulunmaması
halinde mevcut üyelerden birisinin Reis Vekili seçileceği 44 sayılı Kuruluş
Kanunumuzun 37 nci maddesiyle belirtilerek Anayasa'nın eksiği hususi kanunla
tamamlanmıştır.
Anayasa'nın
"yargı" bölümünün 143 üncü maddesi ile düzenlediği görülen
"Yüksek Hâkimler Kurulu" nun da sadece reisin seçimine bu maddede yer
verilmiş ve maddenin 5 inci fıkrası ile işaret edilen 45 sayılı hususi kanunun
26 nci maddesinde reis vekiline ve onun da engeli çıkması halinde seçilecek
muvakkat vekile ait seçimler düzenlenmiş bulunmaktadır. Yine yargı bölümünde
mevki alan ve Anayasa ile esasları düzenlenen Yargıtay (Madde : 139), Danıştay
(Madde : 140) ve Askerî Yargıtay (Madde : 141). ında sadece reislerinin seçimi
işi Anayasa ile düzenlenmiş, daimî ve muvakkat vekil seçimi hükümleri hususi
usul ve kuruluş kanunlarına bırakılmıştır.
Daimî
reis vekili Anayasa ile düzenlenen yalnız Anayasa Mahkemesi olup onun muvakkat
reis vekili de yine hususi kanun ile tesbit olunmuştur.
Anayasa'ya
hâkim olan bu tertip ve yasama organının 44 ve 45 sayılı kanunlarla açıklanan
yüksek mahkemelerin kuruluşlarına ait anlayışı, Anayasa'da sarahat olmayan
hallerde reis vekili ile muvakkat vekilinin hususi kuruluş ve usul kanunlariyle
ikmal ve tanzim edilmesi gerektiğini açıkça göstermektedir.
142
nci maddede münhasıran reisin tâyininden ve görevlendirilmesinden bahsedilmesi
dolayısiyle daimî ve muvakkat reis vekillerinin tanzimi isinin kuruluş ve
işleyişi kanununa terketmiş ve bu itibarla Anayasa'nın 142 nci maddesi ile
yalnız muvakkat reis vekillerine ait hükümleri kapsayan 4788 sayılı kanunun 4 üncü
maddesi arasında bir çatışma olabileceği kabul edilememiştir. Buna binaen
ekseriyetin 4 üncü madde ile Anayasanın 142 nci maddesi arasında hüküm
aykırılığı bulunduğuna ve 4 üncü maddenin iptaline müntehi anlayışına muhalif
kalınmıştır.
Kaldı
ki bir mahkeme veya müessesenin reisi ile daimi veya muvakkat reis
vekillerinden aynı görev ve işlem beklenemez ve bu yüzden hepsinde aynı vasıf
aranmaz.
Çünkü
mahkeme reisi başında bulunduğu mahkemenin kanun ve hukuk alanında işleyiş ve
çalışmasını düzenler. Kanun ve hukuk anlayışında mahkemenin müstekar
içtihatlarının muhafazasını sağlar. Mahkeme heyeti arasındaki ahengi ve mahkeme
çalışmasındaki dereceyi, meslekin icaplarına ve işin aded ve niteliğine göre
ayarlar. Bu ve bunlara benzer görevleri, onda hususi vasıflar aramaya kanun
koyucuyu ve seçiciyi zorlamıştır. Muvakkat reisin görevi ise birkaç işe veya
birkaç güne inhisar edeceği için sadece mevcut nizamı sarsmamak ve korumaktan
ileri gitmiyen bir görevi vardır.
İptal
konusu 4788 savılı kanunun ikinci maddesi ile reisliğin ve 4 üncü maddesiyle
reis vekilliklerinin tanzim edilmiş ve ikinci maddesi ile reislik için aradığı
vasıfları 4 üncü maddede reis vekili için aramamış olması da bu anlayışın
kanunlaşmış bir tezahürüdür ve bu suretle de reislik ve onun vekilliklerinin
Anayasa ve kanunlar önünde ayrı özellik taşıdıkları görülür."
Müesseselerin
ayrılığı, düzen ve düzenlemenin de ayrılmasını intaç eder. Anayasamız bu esasa
riayet ederek âmme hizmet ve vazifelerinde daha çok etkili ve tesirli bulunan
reislik müessesesini düzenlemiş, vekillik müessesesini düzenlemeyi hususi
kanuna bırakmıştır.
Anayasa
ile düzenleme bulunmadığına ve yine Anayasa ile hilâfına temel bir hüküm
konmadığına nazaran reis vekilliğine ait 4788 sayılı kanunun 4 üncü maddesi ile
Anayasa'nın ne 142 nci maddesi ve ne de diğer hüküm ve prensipleri arasında bir
çatışma bulunduğu meselesi tartışılamaz.
Çokluk
görüşü (Anayasa Mahkemesinden başkan sıfatîyle seçilecek bir üyenin iştiraki
olmadan Uyuşmazlık Mahkemesinin teşekkülü bahis konusu olamaz..) esasına
dayanmaktadır.
Bu
anlayış ayrı kaza müesseselerinden seçilen üyelerden kurulu mahkemelerde bu
üyelerin kendilerini seçip gönderen mahkeme ve müesseselerin mümessili
durumunda olduklarını kabule götürür.
Halbuki
yüksek bir yargı organı olan Uyuşmazlık Mahkemesi üyeleri ne muayyen hisseyi
temsil eden şirket hissedarına benzer ve ne de kendilerini seçen Yargıtay,
Danıştay ve Askerî Yargıtay, ve Anayasa Mahkemesinin menfaatlerini korumakla
mükelleftirler. Bu üyeler Uyuşmazlık Mahkemesi olarak çalıştıkları zaman sadece
bu hizmetin emrinde ve onun icaplarını yerine getirmekle mükelleftirler. Ayrı
organlardan seçilmeleri sebebi yalnız değişik yargı organlarının mesele ve
görüşlerini Uyuşmazlık Mahkemesine aks ettirebilmeleri ve Uyuşmazlık Yüksek
Mahkemenin en isabetli karara varmasının sağlanmasıdır. Uyuşmazlık Mahkemesi
üyelerinin tek hedefi, bu mahkeme, işlerinin düzenle yurümesidir.
Her
kuruluşta olduğu gibi müesseselerin işleyişleri bir takım şartlarla kayıtlanır.
Mensuplarının haklı ve makbul engel ve özürlerden her vakit için uzak kalması
imkânsızdır. Bu kabil zorunluklar kurumun üye durumunda değişiklikler
yaratacağı şüphesizdir. Bu değişiklikler üye nisbetlerinde şu veya bu kaza
organından gelenler leh veya aleyhine tecelliler yapabilir.
Her
üyenin mevkii, içinde bulunduğu hizmeti sadakatle ifadan ibaret bulunduğu ve
sık değişiklikleri yeni seçim ve tâyinlerle düzenlemekteki güçlük sebebiyle
4788 sayılı kanun reis vekili olacak azanın derece ve yaşını esas alarak
düzenlemiş ve muhakeme usulü kanunları da bu kabil pratik kuralları
benimsemiştir. Binaenaleyh muvakkat reis vekilliği için Anayasa Mahkemesinden
seçilecek veya görevlendirilecek bir üyesi bulunması şart olamaz ve yukarıda da
belirtildiği gibi bu şart reislik içindir ve reis vekilliği için Anayasa
meskûttur.
Aynı
görüşü Anayasa Mahkemesine tatbik edersek Büyük Millet Meclisi veya
Cumhurbaşkanlığı tarafından seçilmiş üyeliklerden birinin münhal ve diğerinin
mazaretli olması halinde diğer yedek üyelerle tamamlanmaya imkân olmadığından
Anayasa Mahkemesinin toplanamaması ve vazife görememesi lâzım gelirdi. Ne usul
kanunumuzda ve ne de tatbikatımızda böyle bir anlayışa yer verilmemiştir.
Çoğunluğun
benimsediği Anayasa Komisyonu Sözcüsünün 142 nci madde müzakeresi sırasındaki
beyanatı ise sadece her sene Uyuşmazlık Mahkemesi başkanının değişmesini ve bir
sene Yargıtay, müteakip sene Danıştay Reisinin başkan olduğunu ve binnetice
içtihatların sarsılmasını mucip olan 4788 sayılı kanunun 2 nci maddesine müteveccih
ve 142 nci madde ile daimî bir reisin görevlendirilmiş olmasının gerekçesidir.
Yoksa Anayasa'da yeri bulunmayan ve bu haliyle Büyük Mecliste müzakere konusu
olduğu hatırdan bile geçmiyen muvakkat reis vekillerinin dahi Anayasa
Mahkemesinden vezifelendirilmesi hususunun gerekçesi değildir.
Özet
olarak Uyuşmazlık Mahkemesinin yalnız reislik makamı Anayasa'nın 142 nci
maddesi ile düzenlenmiş ve reis vekillerinin düzeni diğer yüksek yargı
organlarında olduğu gibi hususi kanuna bırakılmıştır.
iptal
konusu olan 4788 sayılı kanunun 2 nci maddesi reis seçimini düzenlemiş ve 142
nci maddesi ve 44 sayılı kanun ile ilga edilmiştir. Reis vekilleri Anayasa ile
düzenlenmediğine göre 4788 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin Anayasa'nın hiç bir
hükmüne aykırı olduğu düşünülemez,
Böyle
olunca Uyuşmazlık Mahkemesine ilişkin Anayasa gerekçesi ve müzakereleri de bu
mahkemenin reis vekillikleri ile alâkalı değildir.
Bu
yönlerden 4788 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin muvakkat reis vekilliklerine
ilişkin hükmünün iptaline muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
4788
sayılı Yasanın 4 üncü maddesi, başkanın özürlü bulunması halinde, Uyuşmazlık
Mahkemesine kimin başkanlık edeceği konusunun da düzenlemiştir.
Anayasamız,
Uyuşmazlık Mahkemesine sadece kimin başkanlık edeceğini belirtmekle yetinmiş,
onun özürlü olduğu zamanlarda tutulacak yolu göstermemiş, 22/4/1962 günlü ve 44
sayılı Yasa da bu konuya yer vermemiştir.
Başkanın
özürlü olduğu zamanlarda Uyuşmazlık Mahkemesine, Anayasa Mahkemesince geçici
başkanlar seçilmesi de düşünülemez. Böyle bir tutum, bir yasa dayanağından
yoksun olacağından ortaya yeni bir yasa hükmü koymak niteliğini taşır.
Mahkememizin ise buna yetkisi yoktur. Bu durum, Uyuşmazlık Mahkemesinin çok kez
başkansız kalması ve çalışamaması sonucunu doğurur.
İşte
Anayasanın geçici 8 inci maddesi, Anayasaya uygun yeni hükümler getirilinceye
kadar doğacak bu çeşit sakınca ve boşlukları önlemek amacını taşımaktadır.
Anayasa'nın
8 inci maddesi hükmü karşısında 4788 sayılı Yasanın uygulanmasına devam olunmak
gerektiği mahkememizce de kararlaştırıldığına göre, uygulanma gücünü böylece
Anayasa'dan almış bulunan bir hükmün, Anayasa'ya aykırılığından söz edilmemek
gerekir.
4788
sayılı yasanın 4 üncü maddesinde yer alan ve başkanın özürlü bulunması halinde
Uyuşmazlık Mahkemesine kimin başkanlık edeceğini belli eden hükmün yürürlükten
kaldırılmasına ilişkin karara bu sebeplerden ötürü karşıyız.
|
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
Lûtfi
Ömerbaş
|
MUHALEFET
ŞERHİ
1-
Adalet Partisi Millet Meclisi ve Senato gruplarının müşterek toplantısında 4788
sayılı kanun, Anayasa'ya aykırı görülerek iptali hakkında dâva açılmasına karar
verilmiş ve bu karara dayanılarak verilen dâva dilekçesinin dâvanın konusu ve
netice kısımlarında da sözü geçen 4788 sayılı kanunun iptali istenmiştir.
Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluşu, görevi ve idaresine ait çeşitli hususlara ait
hükümlerinden muayyen bazıları dâva konusu edilmeyerek kanunun tümünün iptali
dâva edildiğine göre dâvanın mahkemenin görevine ve başkan seçimine ait
hükümlerine hasrı isteğe uygun değildir.
2-
Anayasamız, Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığının, Anayasa Mahkemesi asıl ve yedek
üyeleri arasından görevlendirilen bir üye tarafından yapılacağı hükmünü
koymuştur. Bu esas hüküm sadece başkana aittir. Anayasa Mahkemesince seçilen
başkanın geçici mazeretleri halinde ne yolda hareket olunacağı hakkında
Anayasa'da bir sarahat olmamakla beraber esasen mahkemenin işleyişiyle ilgili
bu hususun düzenlenmesi, Anayasa'nın meşgul olacağı ana kurallardan değildir.
Binaenaleyh Anayasa Mahkemesince seçilen başkanın geçici bir mazereti zuhur
ettiği takdirde başkanlık görevinin 4788 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin 2 nci
fıkrasında gösterilen üyelerden birisi tarafından yapılacağını öngören hükmün
Anayasa'ya aykırı olmadığı kanısındayım,
Bu
sebeplerle kararın l ve 5 inci bentlerine muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
Mahkememiz bu kararı ile, dâvayı, (4788 sayılı kanunun, Anayasa'nın 142 nci
maddesinin kapsamına giren Uyuşmazlık Mahkemesinin görevi ile bu mahkemeye
Başkan seçilmesi konularına ilişkin hükümlerine) karşı açılmış sayarak
incelemenin bu sınır içinde yapılmasını kabul etmiş bulunmaktadır.
Halbuki
Adalet Partisi Millet Meclisi ve Senato Gruplarının 22/1/ 1963 gününde
yaptıkları müşterek toplantıda, herhangi bir sınırlama yapılmaksızın, 4788
sayılı kanun Anayasa'ya aykırı olduğundan Anayasa Mahkemesinde iptal dâvası
açılmasına) oybirliği ile karar verilmiş ve bu karara istinaden hazırlanarak
Parti Genel Başkanı ve Grup Başkanları tarafından imzalanıp 21/2/1963 gününde
Anayasa Makemesine verilmiş bulunan dâva dilekçesinde de aynen :
(İptali
istenen kanun : 4788 sayılı kanun)
diye
yazılmak suretiyle dâvadaki istem belirtilmiş bulunmaktadır.
Mahkememizce
dâvanın sınırlanmasına sebep olarak, dilekçede dâvanın gerekçesi olarak yazılı
bulunan düşüncelerle, dilekçenin (Netice) kısmında yer alan ibareler
gösterilmektedir.
Dâva
dilekçesinde istemin gerekçesi olmak üzere, (İptal sebebi:) kenar başlığının
hizasında :
(Hukuk
işlerinden doğan ihtilâfların halli için bir Uyuşmazlık Mahkemesi kurulması
hakkındaki 4788 sayılı kanunun Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı görülmesi,)
diye
yazılı bulunmakta,
Dilekçenin
(Netice) kenar başlığı hizasında da :
(Yukarıda
arz ve açıklanan sebeplerle sözü edilen kanun hükmünün iptaline karar
verilmesi)
denilmektedir.
Bu
açıklamadan anlaşıldığı üzere; partinin Senato ve Millet Meclisi gruplarının
müşterek toplantısında, herhangi bir sınırlama yapılmaksızın ve belirli bir
gerekçe gösterilmeksizin 4788 sayılı kanunun Anayasa'ya aykırı olduğundan
iptali için dâva açılmasına karar verilmiş, bu karara uygun olarak grupların
yetkilileri tarafından hazırlanıp Anayasa Mahkemesine gönderilen dâva
dilekçesinde, kanunun tümünün iptali istenilmiş, dilekçenin (Gerekçe) kısmında
kanunun yine tüm olarak Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı görüldüğü ileri
sürülmüş, (Netice) kısmında da mutlak olarak (Sözü edilen kanun hükmünün)
iptali istenilmiştir.
Görülüyor
ki grupların kararında ve bu karara dayanan dâva dilekçesinde belirtilen
(istem) de ve keza dilekçenin (Gerekçe) ve (Netice) kısımlarında, mahkememizce
düşünüldüğü gibi (İstem) i sınırlamayı ve incelemeyi kanunun belirli bazı
hükümlerine hasretmeği mümkün kılan herhangi bir kayıt ve işaret mevcut
değildir.
Kaldı
ki, dilekçenin gerekçesinden kararımızda ileri sürüldüğü gibi bir mananın
çıkartılmasının mümkün olduğu bir an için düşünülse bile mahkememiz dilekçedeki
asıl (istem) i bir tarafa bırakarak (Gerekçe) ile dâvayı sınırlamağa yetkili
değildir. Zira 44 sayılı kanunun 27 nci maddesine göre, Anayasa Mahkemesinin,
davacının gerekçesiyle kayıtlı olmaksızın kendi belirteceği başka gerekçelerle
de iptal kararı verebilmesi mümkün olduğu halde, dâvadaki (İstem) ile bağlı
olup davacının talebini şu veya bu sebeple daraltmağa yetkisi yoktur.
Bu
sebeplerle incelemenin, davacının istemine uyularak 4788 sayılı kanunun tümü
üzerinden yapılması gerekmektedir.
2-
Anayasa'nın 142 nci maddesinde :
(Uyuşmazlık
Mahkemesi Adlî, İdari ve Askerî Yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm
uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir.
Uyuşmazlık
Mahkemesinin Kuruluşu ve işleyişi kanunla düzenlenir. Bu mahkemenin
Başkanlığını, Anayasa Mahkemesince kendi asıl ve yedek üyeleri arasından
görevlendirilen bir üye yapar.)
denilmektedir.
Bu
hükme göre; mahkemenin Kuruluş ve İşleyişini düzenleyecek olan kanunun,
maddenin ilk fıkrasında yazılı görevleri eksiksiz olarak yerine getirmeği
sağlaması, diğer bir deyimle Uyuşmazlık Mahkemesinin, bu görevleri tamamiyle
yapacak yetkilere sahip olarak kurulması gerekmektedir.
Konunun
bu açıdan ele alınması halinde; mahkemeye, Anayasa'nın tanıdığı yetkileri ve
yüklediği görevleri tam bir surette vermeyerek bunların bir kısmım dışarıda
bırakan bir kuruluş kanununun Anayasa'ya aykırı olduğu açıkça ortaya çıkar.
Uyuşmazlık
Mahkemesi kurulması hakındaki 9/7/1945 günlü ve 4788 sayılı kanunun 1.
maddesinde ise;
(Genel
Mahkemeler, idarî ve askerlik yargı yerleri arasında hukuk islerinden doğan
vazife ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeğe yetkili olmak üzere bir
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulmuştur.) denilmektedir.
Bu
hükmün, Anayasa'nın yukarıda yazılı, 142. maddesi hükmüyle karşılaştırılması
halinde, Anayasa'nın; Uyuşmazlık Mahkemesine, hukuk ve ceza işleri diye bir
ayrım yapmaksızın, her ikisini de kapsayacak şekilde, (Adlî idarî ve Askerî
yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak
çözümlemek) görev ve yetkisini vermesine mukabil 4788 sayılı kanun sadece
(Hukuk işlerinden) doğan ihtilâfların çözümü görev ve yetkisini vermiş, (Ceza
işlerinden) doğan ihtilâfların çözümü yetkisini Uyuşmazlık Mahkemesine
tanımamış, yani mahkemeyi bu gibi ihtilâfları çözmekten men etmiştir.
Görüldüğü
gibi 4788 sayılı kanunla kurulmuş olan Uyuşmazlık Mahkemesini, bu haliyle,
Anayasa'nın 142. maddesinin kurulmasını emrettiği "Uyuşmazlık
Mahkemesi" olarak kabul etmeğe ve bundan dolayı da bu kanun hükmünü,
Anayasa'nın 142 nci maddesine uygun bir hüküm olarak düşürmeğe imkân yoktur.
Aykırılık pek açık bir şekilde meydandadır.
Halbuki
mahkememiz bu kararı ile, böyle bir durumu kuruluş kanununun bir eksiği olarak
düşünmekte ve bunun sonucu olmak üzere de kanunu Anayasa'ya aykırı
görmemektedir.
Yukarıda
ki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bu düşünceye katılmak mümkün değildir.
Zira böyle bir görüş, Anayasa'ya aykırılık halini, sadece kanunlarla Anayasa
metinlerinde yer almış olan kelime veya cümlelerin karşılaştırılarak bunların
ifade ettikleri hükümlerin birbirlerine zıt olmaları durumuna hasretmekte,
bunun dışında, Anayasanın; hudutlarını açık bir şekilde belirtmek suretiyle
çerçevelediği bir konuyu, bu çerçevenin kapsamı içinde ele almıyarak ondan
eksik bir suretde düzenleyen kanunların Anayasa'ya aykırı sayılmıyacağı
düşüncesini benimsemek suretiyle Anayasa kuralları karşısında kanunların
denetlenmesi konusunda Anayasa Mahkemesine verilmiş olan görevi, çok dar bir
sahaya sıkıştırmaktadır.
Durumu
açık bir şekilde belirtebilmek için, Anayasa Mahkemesinin Kurulusu ve yargılama
usulleri hakkındaki kanunun, Anayasa'nın belirttiği görevlerden bir kısmını;
(Meselâ Danıştaya Başkan ve üye seçmek işini, Yüce Divan görevini) Anayasa
Mahkemesine vermemiş ve bunları düzenlememiş olduğunu farzedelim :
Mahkememizin; Anayasa'ya aykırılığı açık olan böyle bir kanunu; yukarıda
belirtilen düşünceye göre, yani sadece Anayasa'ya uygun olan hükümlerine
bakarak, Anayasa'ya uygun sayması, ancak Anayasa'ya karşı eksik hükümleri
olduğunu belirtmekle yetinmesi gerekecektir.
Bu
misali, Yüksek Hâkimler Kurulunun ve Danıştay'ın Kuruluşuna dair olan
kanunlarla Anayasa'nın çıkarılmasını emrettiği ve ne gibi hükümleri kapsamına
alması lâzım geldiğini belirttiği bütün kanunlar hakkında da, aynı düşünceleri
ileri sürmek suretiyle, çoğaltmak kabildir.
Yukarıdaki
açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Mahkememizin bu kararına esas olan düşünce,
Anayasa'nın açık hükmüne olduğu kadar maksat ve gayesine de uygun
bulunmamaktadır.
Mahkememizin
kararında, bu kanun hükmünün iptali sonucunda, Anayasa ile verilen görevlerden
hiç değilse bir kısmını yani hukuk işlerinden doğan uyuşmazlıkları çözümlemekte
olan mahkemenin, bütün faaliyetlerinin durdurulmuş olacağından ve bu halinde
Anayasa'nın ruhu ile ve sözü ile bağdaştırılmasının mümkün bulunmadığından
bahsedilmektedir.
Anayasa
ile emredilen bütün görev ve yetkilere sahip olarak yurt hizmetine tam bir
surette sokulmamış olan bir kuruluşun Anayasa'ya aykırı durumunu, (Eksik de
olsa bir kısım hizmetleri yapıyor) düşüncesiyle müsahama ile karşılamak,
Anayasa'nın prensiplerine ve 8 inci maddesinde ifadesini bulan (Anayasa'nın
üstünlüğü ve bağlayıcılığı) temel ilkesine aykırı olur.
Kaldı
ki mahkememiz, Anayasa'nın emrine rağmen yarım kurulmuş durumda kalmış olan bir
müesseseye vücut veren bir kanun hükmünü iptal etmek suretiyle kanun koyucuyu
Anayasa'ya uygun olarak müesseseyi kurmak hususunda zorluyarak Anayasa'nın
hedeflerine bir an evvel ulaşılmasını sağlamış, bunadan sonra kurulacak
müesseselerin ve çıkartılacak kanunların Anayasa'nın emrine tam bir surette
uygun olmaları konusunda ilgili mercileri uyarmış ve bu suretle de Anayasa'nın
hem sözüne, hem de ruhuna uygun hareket etmiş olur.
Bundan
başka, mahkememizin kararında değinilmiş olan Anayasa'nın geçici 8 inci maddesi
hükmü de, 4788 sayılı kanunun Anayasa'ya uygunluğunu veya aykırılığını
çözümlemek konusunda dayanılacak bir hüküm değildir.
Zira
geçici 8 inci madde, geçici, 7 nci madde ile konulmuş bulunan hükmü
tamamlamaktadır. Gerçekten Anayasa'nın geçici 7 nci maddesinde, Anayassa ile
kabul edilmiş olan yeni organ, kurum ve kurulların kuruluş ve işleyişleriyle
ilgili kanunların çıkarılması için 6 ay, Anayasa ile konulması emredilen diğer
kanunların çıkarılması için de iki yıllık bir mühlet verilmiştir. Buna göre
geçici 8 inci madde hükmü, geçici, 7 nci maddede öngörülen kanunlar yürürlüğe
girinceye kadar bu konularda mevcut eski hükümlerin uygulanmasına devam
olunacağını göstermektedir. Bu maddelerde yazılı müddetlerin kanun koyucu için
birer Anayasa emri ve kuralı olduğunda şüphe yoktur. Binaenaleyh kanun koyucu
bu müddetler içinde sözü geçen kanunları çıkarmak zorunluğundadır. Bu müddetler
içinde eski hükümlerin Anayasa'ya aykırılığı sebebiyle iptalleri de bahis
konusu değildir. Zira Anayasa koyucunun, yeni kanunların yürürlüğe konulması
için verdiği mühletı bu konudaki eski hükümlere, Anayasa bakımından da verilmiş
olan geçici bir müsaadeyi ifade etmektedir. Bu mühletin bitmesine rağmen yeni
hükümlerin yürürlüğe konulmaması halinde, ortada eski hükümleri kaldıran veya
değiştiren bir hüküm mevcut olmadığından yürürlükte kalmakta devam etmelerine
mukabil, Anayasa'nın geçici 7 nci ve 8 inci maddelerivle Anayasa bakımından
verilmiş bulunan cevaz sona ermiş olacağından artık bu hükümlerin Anayasa'ya
aykırılıkları ileri sürülebilir ve böyle bir iddianın Anayasa Mahkemesince
yerinde görülmesi halinde de o hükümlerin iptali gerekir.
Bu
düşünceleri özetlemek lâzım gelirse, Anayasa'nın geçici 8 inci maddesi hükmü,
geçici, 7 nci maddedeki mühletlerin bitiminden sonra, eski kanunların
Anayasa'ya aykırı olan hükümlerine karşı iptal dâvası açmağa veya mahkemelerce
itirazda bulunulmağa ve Anayasa Mahkemesince de, Anayasa'ya aykırı görülenlerin
iptaline mani teşkil edemez.
Aksi
düşünce, geçici 7 ve 8 inci maddelerin konusuna giren kanunların, Anayasa'ya
aykırı da olsalar, bir kanunla yürürlükten kaldırılmalarının sağlanacağı tarihe
kadar uygulanmağa devam olunabileceklerini ve bu müddet içinde iptallerinin
bahis konusu olamıyacağını ve bu suretle bizzat Anayasa tarafından, Anayasa'ya
aykırı hükümlerin, kanun koyucunun münasip göreceği tarihe kadar (Bu tarih,
"Müddetsiz" demeğe hak verecek derecede uzun da olabilir.) uygulanmalarını
sağlıyacak bir müessese kurulmuş olduğunu kabul etmek sonucunu doğurur ki böyle
bir düşünceyi Anayasa koyucuya mal etmek için, Anayasa'nın metninde,
gerekçesinde ve Temsilciler Meclisindeki müzekkerelerinde her hangi bir kayıt
ve işaret görülmemektedir. Aksine olarak Anayasa koyucunun, memleketimizin
hukuk düzeninin, bir an evvel Anayasa'ya hakim olan esas ve prensiplere ve
Anayasa'da yer alan hükümlere uygun surette düzenlenmesinin sağlanması
çabasında olduğu, değil gerekçe ve müzakerelerden, açık metinlerden
anlaşılmaktadır.
Sonuç
olarak; yukarıda belirtilen sebeplerden ötürü, 4788 sayılı kanunun l inci
maddesi hükmü, Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırı bulunduğundan iptali
gerekmektedir.
3-
4788 sayılı kanun, Uyuşmazlık Mahkemesinin görevini, bu görevi yerine getirecek
kuruluşu, müracaat yollarını, inceleme usullerini tâyin ve tesbit etmekte
olması itibariyle bütün maddeleri birbiriyle ilgili bir bütün teşkil etmekte ve
bilhassa kuruluşun görevini tâyin eden l inci maddesi hükmü, müessesenin temelini
temsil etmekte, bunun neticesi olarak kanunun diğer hükümlerinin kaderi, l inci
madde hükmüne sıkıca bağlı bulunmaktadır. Nitekim mahkememiz faraza l inci
madde hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline karar vermiş olsaydı artık
diğer maddelerin müstakil olarak yürürlükte kalmalarına imkân olmayacağından
bütün kanunun iptali neticesi doğardı.
Bu
bakımdan ve kanunun l inci maddesi hükmünün Anayasa'ya aykırı olduğu da
yukarıda belirtilmiş olduğundan kanunun diğer bütün maddeleri ve bu arada mahkememizce
inceleme konusu yapılarak Anayasa'ya aykırı olmadıklarına karar verilmiş
bulunan 19 ve 20 nci maddeleri hükümleri de, ceza işlerinden doğan
uyuşmazlıkları çözümlemekten mahkemeyi men etmekte olmaları itibariyle
Anayasa'ya aykırı olduklarından iptalleri gerekmektedir.
Bu
sebeplerle karara muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
9/7/1961 gün ve 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının (Yeni organ kurum
ve kurulların kurulması) kenar başlıklı geçici 7 nci maddesinde bu organ, kurum
ve kurulların kuruluş ve işleyişleriyle ilgili kanunlar Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk toplantısından baslıyarak en geç altı ay içinde ve bu Anayasa
ile konulması emredilen diğer kanunlar da en geç iki yıl içinde çıkarılır
denilmektedir. Yine Anayasa'nın geçici 8 inci maddesinde de bu Anayasa'ya göre
kurulacak organ, kurum ve kurullar, kuruluş kanunlan yürürlüğe konularak
görevlerine başlayıncaya kadar, bu konulardaki hükümlerin uygulanmasına devam
olunur diye yazılıdır. Bu iki madde birlikte mütalâa edildiği zaman görülür ki
kanun koyucu bu maddelerde söz konusu edilen kanunların Türkiye Büyük Millet
Meclisinin ilk toplantısından başlıyarak en geç altı ay veya iki sene içinde
çıkarılarak yürürlüğe konulmasını ve bu işler yapılıncaya kadar da eski
kanunların uygulanmasını kabul ettiğine göre bu müddetler içinde Anayasaya
uygun yeni kanunlar çıkarılınca eski kanunlar hükümsüz hale düşer. Çoğunluğun
kabul ettiği gibi eski kanunların, geçici 7 nci maddede zikri geçen müddetlerle
bağlı olmıyarak, yeni kanunlar çıkarılıncaya kadar yürürlükte kalacaklarını
kabul etmek Anayasa'ya aykırı bir hareket olur. Zira bununla kanun koyucu
dilerse bu kanunları çıkarır, dilerse çıkarmaz, yahut çıkaracağı zamanı
dilediği şekilde tesbit ve tâyin eder gibi bir sonuca varılmış olur. Bu da
terviç edilemez. Çoğunluğun, kararının baş tarafında yer alan, bu konudaki görüşe
bu sebeplerle muhalifim.
2-
Uyuşmazlık Mahkemesi kurulması hakkındaki 4788 sayılı kanunun birinci
maddesinde aynen "Genel mahkemeler, idare ve askerlik yargı yerleri
arasındaki hukuk işlerinden doğan vazife ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak
çözmeğe yetkili olmak üzere bir Uyuşmazlık Mahkemesi kurulur."
denilmektedir. 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 142 nci maddesinin
birinci fıkrasında ise "Uyuşmazlık Mahkemesi, adlî, idari ve askeri yargı
mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeğe
yetkilidir." diye yazılıdır. Bu da gösteriyor ki 4788 sayılı Uyuşmazlık
Mahkemesi Kurulması hakkındaki Kanun Uyuşmazlık Mahkemesini sadece adlî, idari
ve askerî yargı organları arasındaki hukuk işlerinden doğan görev ve hüküm uyuşmazlıklarını
çözümlemekle görevlendirdiği halde Anayasa'mız sözü geçen yargı organları
arasından çıkacak bütün görev ve hüküm uyuşmazlıklarının hallini Uyuşmazlık
Mahkemesine bırakmıştır. Şu hale göre 4788 sayılı kanunun birinci maddesi bu
bakımdan, yani bu konuda yeterli hükümleri kapsamaması bakımından Anayasa'nın
142 nci maddesine aykırıdır ve bu sebeple iptaline karar verilmek gerekir.
Çoğunluğun bunun aksine olan görüşüne ve kararına bu sebeple muhalifim.
3-
4788 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi Kurulması hakındaki kanunun 19 uncu maddesi
sadece hukuk işlerinden doğan hüküm uyuşmazlığının giderilmesi hakkındaki
hükümleri ihtiva etmektedir. 334 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sının 142
nci maddesi ise herhangi bir tefrik yapmaksızın bütün hüküm uyuşmazlıklarının
Uyuşmazlık Mahkemesince çözümleneceğini kabul etmektedir. Bu durum karşısında
4788 sayılı kanunun 19 uncu maddesinin Anayasaya aykırılığının kabulü gerekir.
Çoğunluğun bunun aksine olan görüşüne ve kararına bu sebeple muhalifim.
4-
334 sayılı Anayasa'nın 142 nci maddesinin ikinci fıkrasında Uyuşmazlık
Mahkemesinin kuruluş ve işleyişinin kanunla düzenleneceği yazılıdır. Ayrıca
yukarıda da belirtildiği üzere maddenin ikinci fıkrasına göre Uyuşmazlık
Mahkemesi herhangi bir tefrik yapılmaksızın adlî, idari ve askerî yargı
mercileri arasındaki bütün hüküm uyuşmazlığını da çözümlemekle görevlidir. 4788
sayılı kanunun 20 inci maddesi ise sadece hukuk işlerinden doğan hüküm
uyuşmazlıklarını kapsadığı gibi maddede ki muhakeme ususlü hakkındaki hüküm de
yetersizdir. Bu itibarla madde Anayasa'nın 142 nci maddesine aykırıdır.
Çoğunluğun bu konu ile ilgili kararına bu sebeple muhalifim.
4788
sayılı kanunun "l" inci "19" uncu ve 20 nci maddelerinin
Anayasa'ya aykırı bulunduklarından iptalleri gerektiğine dair 2, 3, ve 4 üncü
fıkralardaki muhalefete aynen iştirak etmekteyim.