ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No.:1963/3
Karar No.:1963/67
Karar tarihi:26/3/1963
Resmi Gazete tarih/sayı:31.5.1963/11416
İtirazda
bulunan : Mersin Sulh Hukuk Mahkemesi
İtirazın
konusu : Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki 6570 sayılı kanunun Anayasa aykırı
olduğu ileri sürülerek iptali istenmiştir.
Olay
: Mersin Sulh Hukuk Mahkemesinde, Mehmet Buğdaycı vekili Avukat Kemalettin Sönmez
tarafından açılan dâvada, davacıya ait olup dâvâlı tarafından kiralanan
dükkânın peşin ödenmesi gereken bir yıllık kira parasının ihtar yapıldığı halde
ödenmemesinden ötürü. Borçlar Kanunu ile 6570 sayılı kanuna dayanılarak,
kiralanan yerin tahliyesine karar verilmesi istenilmiştir. Dâvâlı Tarcan
Özgüner vekili Avukat Turhan Özgüner de, aynı mahkemede açtığı dâvada, bir yıl
önceki yıllık kira parasının ödendiğini, bu kere Mersin Belediye Encümenince
yapılan takdir sonunda, yıllık kira parası indirildiğinden, müvekkilinin geçen
yıl içinde verdiği fazla paranın ödenmesine karar verilmesi isteğinde
bulunmuştur. Mahkeme, bu iki dâva dosyasının birleştirilmesine karar vermiş,
daha sonra Mehmet Buğdaycı'nın vekili, karşı tarafın dayandığı Belediye
Encümeni Kararı aleyhine Danıştaya başvurmuş olmakla beraber bu kararın
dayandığı 6570 sayılı kanunun, encümenlere yetki veren 2. ve 3 üncü
maddelerinin, açıkladığı sebepler dolayısiyle, Anayasaya aykırı olduğundan
bahis ile işin bu yönden incelenmesi için Anayasa Mahkemesine başvurulmasını
istemiş, karşı taraf bu iddiaya katıldığını, ancak bunun dâvaya etkisi
olmadığını bildirmiştir. Mahkeme de, Özet olarak, 6570 sayılı kanunun, kişinin
temel hak ve hürriyetleri ve hukukun genel prensibleri ile bağdaşamıyacak kurallar
taşıdığından tüm halinde Anayasa'ya aykırı görüldüğü, olağanüstü haller kanunu
olan Milli Korunma Kanununun kaldırılmasından sonra yürürlüğe konulan bu
kanunun kabulünü gerektiren sebeplerin ortadan kalktığı ve zararlı olageldiği,
mesken yapımını yavaşlattığı ve hattâ duraklattığı, bu kanunun müeyyidelerinden
kurtulmak için kişilerin hilere baş vurdukları ve adli makamları boşyere işgal
ettikleri, gayrimenkullere ilişkin genel hükümlerin, vatandaş münasebetlerine
cevap verecek durumda oldukları, bu sebeplerle Anayasa'ya aykırı bulunan bu
kanunun iptali gerektiği düşüncesiyle Anayasa'nın 151 inci maddesi uyarınca
inceleme yapılarak bir karara vanlması için dosyanın Anayasa Mahkemesi
Başkanlığına gönderilmesine ve dâvanın geri bırakılmasına 27/12/1962 tarihinde
karar vermiş ve 28/12/1962 tarih ve 1962/857 sayılı yazı ile dosyayı
Mahkememize göndermiştir.
İnceleme
: Anayasa Mahkemesi İç Tüzüğünün 15 inci maddesi gereğince yapılan ilk
incelemede baş vurmanın, Anayasa'nın 151. ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri hakkındaki 22/4/1962 günlü ve 44 sayılı kanunun 27 nci
maddesine uygun olduğu görüldüğünden işin esasının incelenmesine dair verilen
9/1/1962 günlü karar üzerine, düzenlenen rapor, Mersin Sulh Hukuk Mahkemesinin
kararı ve ekleri, 6570 sayılı kanun ile gerekçeleri geçici encümen mazbatası ve
Meclis görüşmelerine ilişkin tutanak, Anayasa'nın konu ile ilgili hükümleri,
Temsilciler Meclisi Anayasa Komisyonu raporu ve görüşme tutanaktan okunduktan
sonra gereği görüşülüp düşünüldü.
Mersin
Sulh Hukuk Mahkemesinde açtığı tahliye dâvasında davacı vekili 6570 sayılı
kanunun 2. ve 3 üncü maddelerinin Anayasa'ya aykırı olduğunu ileri sürmüş,
Mahkeme ise kanunun tümünün Anayasa'ya aykırılığı sebebi ile iptali gerektiği
kanısına varmış bulunduğundan önce incelemenin kapsama üzerinde görüşme
açılmıştır.
Üyelerden
Tevfik Gerçeker ve Hakkı Ketenoğlu, olaydaki anlaşmazlıkta, Borçlar Kanununun
haksız iktisaba ilişkin 61 inci maddesinin uygulanması gerektiğinden
mahkemenin, 6570 sayılı kanunun tümü hakkında Anayasaya aykırılık itirazında
bulunamıyacağını ileri sürmüşlerse de haksız iktisabı doğuran belediye encümeni
kararının, 6570 sayılı kanuna dayandığı ve bu kanunun, belediye encümenlerine
yetki veren 2. ve 3 üncü maddelerinin Anayasaya aykırı olduğu iddia edildiği ve
Mahkeme de olayda bu kanunun uygulanması lâzım geldiği kanısında bulunduğu
cihetle Anayasa'ya aykırılık itirazının incelenmesi gerektiğine, adlan geçen
üyelerin muhalefetleri ile ve oy çokluğu ile karar verildikten sonra
görüşmenin, kanunun tümü üzerinde mi yoksa belirli maddeleri üzerinde mi
yapılması gerektiği konusu tartışılmıştır.
Sözü
geçen dâvalardan birincisi, ikinci yıl kira parasının peşin ödenmemesi sebebi
ile kiralanan yerin tahliyesine ilişkin olduğundan olayda 6570 sayılı kanunun 7
nci maddesinin kira paralarını vaktinde ödenmemesinden ve yazılı iki ihtara
sebebiyet verilmesinden ötürü tahliyeden bahseden (e) bendinin uygulanması
gerekecektir.
Diğer
dâvaya gelince, bunda, belediye encümenince kira bedeli indirildiğinden geçen
yıl ödenmiş olan fazla paranın geri verilmesi istenmiş, karşı taraf ise 6570
sayılı kanunun, belediye encümenlerine kiralan takdir etmek yetkisini veren 2.
ve 3 üncü maddelerinin Anayasaya aykırı olduğunu iddia etmiştir Dosyadaki
kâğıtlardan kira parasının 1953 yılı i emsal rayicine göre takdir edildiği
anlaşılmaktadır. Bu bakımdan, karşı tarafın iddiası hakkında uygulanacak hüküm,
6570 sayılı kanunun, 12/5/ 1953 tarihindeki kira rayicini esas tutan ve bunu
takdir yetkisini belediye encümenlerine veren 3 üncü maddesidir.
1939
yılı kira paralarına ilişkin olan aynı kanunun 2 nci maddesinin olayda
uygulanması söz konusu değilse de; her iki maddede kira paralarının
dondurulması ve belediye encümenlerince takdik edilmesi ön görülmüş olduğundan
bu sınırlamaların Anayasaya aykırı olup olmadığının bir prensip olarak
incelenmesi uygun görülmüştür. Esasen 2 nci maddenin son fıkrasında 3 üncü
maddeye atıf yapılmış ve böylece iki madde arasında kanunî bir bağlılık
kurulmuş olması da bu görüşü desteklemektedir.
6570
sayılı kanunun, bu olayda uygulanması gereken başka bir hükmü yoktur.
Bu
sebeplerden ötürü görüşmenin, bu kanunun 2. ve 3 üncü maddeleri ile 7 nci
maddesinin (e) bendinde hasredilmesine, üyelerden Tevfik Gerçeker, İhsan
Keçecioğlu ve Hakkı Ketenoğlu'nun, görüşmenin kanunun 3 üncü maddesi ile 7 nci
maddesinin (e) bendine hasrı ve üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen, Salim Başol ve
Muhittin Gürün'ün de görüşmenin kanunun tümüne teşmili icap eylediği yolundaki
muhalefetleri ile ve oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Sözü
geçen 2. ve 3 üncü maddelerle 7 nci maddenin (e) bendi aşağıya alınmıştır.
Madde
2- A) Birinci maddede yazılı yerlerdeki gayrimenkullerin kiraları 1939 yılı
kiralarına, meskenlerde yüzde ikiyüz, meskenlerden gayri yerlerde yüzde dörtyüz
zam yapılmak suretiyle bulunacak miktarı geçemez.
B)
1939 yılı kira bedelleri mukavele ile belli olmayan veya 1939 yılından sonra
kiraya verilmeye başlanan yahut kullanma tarzı tamamen değiştirilerek kiralanan
gayrimenkullerin kira bedelleri belediye encümenince 1939 yılı rayâci esas
alınarak o mahal veya semtteki mümasillerine göre takdir edilen kira
bedellerine yukarıdaki nispetlerde zamlar yapılmak suretiyle taayyün eder.
C)
1939 yılından sonra inşa edilen veya asli heyeti tevsi veya tebdil edilmek
suretiyle esaslı olarak tadil edilmiş gayrimenkullerin; kira bedelleri Bina
Vergisi Kanununa göre tahakkuk eden gayrisâfi iradları nazara alınarak tesbit
edilen kiralarına meskenlerde yüzde yüz, meskenlerden gayri yerlerde yüzde
ikiyüz zam yapılmak sureti ile bulunacak miktarı geçemez.
Şukadar
ki, bu madde gereğince yapılan zamlarla tesbit olunacak kiralar 3 üncü
maddedeki emsal gayrimenkulların kiralarını geçemez.
Madde
3- A) Birinci maddede yazılı yerlerde 24/2/1947 tarihinden sonra inşa olunan
gayrimenkullerin kira bedelleri 12/5/1953 tarihinde mevcut yazılı veya sözlü
mukavele ile belli miktarı geçemez.
B)
12/5/1953 tarihindeki kira bedelleri yazılı veya sözlü mukavele ile belli
olmayan veya bu tarihten sonra kiraya verilmeye başlanan yahut kullanma tarzı
tamamen değiştirilerek kiraya verilen gayrimenkullerin kira bedelleri o mahal
veya senitteki mümasillerinin 12/5/1953 tarihindeki kiralarına göre belediye
encümenlerince takdir edilir. 6084 sayılı kanunun neşrinden sonra inşa edilen
gayrimenkuller ile bundan sonra inşa edilecek veya yeniden kiralanacak
gayrimenkullerin ve mezkûr kanun hükümlerine müsteniden hükmen veya herne
suretle olursa olsun tahliye edilmek suretiyle serbestçe kiralanan
gayrimenkullerin kira bedellerinin tâyininde de bu madde hükümleri tatbik
olunur.
C)
Kiraların tâyininde mümasilleri bulunmayan gayrimenkullerin kira bedelleri, o
gayrimenkullerin hali hazır durumu ve mevkileri nazarı itibara alınarak
belediye encümenlerince takdir olunur.
Belediye
encümenleri, gayrimenkul kiralarını takdir ve tesbit etmek için, iş durumlarına
göre, kendi veya belediye meclisi azaları arasından lüzumu kadar üçer kişilik
heyetler seçmek suretiyle tetkikat yaptırabilir. Bu heyetler hazırlayacakları
raporları Encümene tevdi ederler.
D)
Tetkikat yapmak üzere vazifelendirilecek heyet âzalarının her birine verilecek
ücret miktarı,
Apartman,
iş hanı, kapalı çarşı gibi birden fazla daire, yazıhane ve dükkânı, ihtiva eden
yerlerin her bir kısmı için beşer, müstakil mesken, ticarethane, müessese ve
benzeri yerler için 10 ar lirayı geçmemek üzere belediye encümenlerince takdir
ve tesbit olunur.
Belediye
encümenlerince tesbit edilecek ücret miktarı ve mutat nakil vasıtası ücreti
müracaatçılar tarafından belediye veznesine yatırılır. Bir günde birden ziyade
takdir ve tesbit muamelesi yapılması halinde, görülen iş aynı mahalde olursa,
nakil vasıtası ücreti müracaat sahipleri arasında müsavi hisselere taksim
edilir.
Madde
7- Kira şartlarına ve Borçlar Kanununun bu kanuna aykırı olmayan hükümlerine
riayet edilse bile aşağıda yazılı hallerde kiralayan;
................................................................................................
(e)
Kira bedelini vaktinde ödememelerinden dolayı haklı bir yıl içinde kendilerine
iki defa yazılı ihtar yapılan kiracılar aleyhine, ayrıca ihtara hacet kalmaksızın,
kira müddetinin hitamında,
..................................................................................................
Tahliye
dâvası açabilirler.
Mersin
Sulh Hukuk Mahkemesi Kararında, yukarıki hükümlerin Anayasa'nın hangi
maddelerine aykırı görüldüğü açıklanmamıştır. Bu hükümlere göre gayrimenkul
sahipleri, kira paralarını tâyinde serbest olmadıkları gibi, bunların kiraya
verdikleri gayrimenkullerin tahliyesi de bazı şartlara bağlanmış bulunmaktadır.
Bu hükümler, mülkiyet hakkını sınırlamakta olduğundan, Anayasa'nın mülkiyet
hakkından bahseden 36 ncı maddesi ile ilgilidir.
Anayasa'nın
36 ncı maddesinde, herkesin mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu
hakların, ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet
hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamıyacağı yazılıdır. Bu
suretle Anayasa, mülkiyet hakkının, kanunla ve kamu yararı amacı ile
sınırlanabileceği esasını koymuş bulunmaktadır. Bununla beraber, yine temel hak
ve hürriyetlerin Anayasa'nın sözüne ve ruhuna uygun olarak ancak kanunla
sınırlanabileceğini ve kanunun kamu yararı, genel ahlâk, kamu düzeni, sosyal
adalet ve millî güvenlik sebepleri ile de olsa bir hakkın ve hürriyetin özüne
dokunamıyacağını emreden Anayasa'nın 11 inci maddesinin, mülkiyet hakkının
sınırlandırılmasında da gözönünde bulundurulması zorunluğu vardır.
Anayasa'nın
36 ncı maddesi hükmüne göre, kiralar hakkında kanun koyucunun sınırlamalar
koymasının caiz olup olmadığı konusu üzerinde durulmak gerekir.
Gayrimenkullerin,
mesken ve iş yeri olarak çeşitli yönlerden toplumu ilgilendiren büyük önemi
vardır. Bu yönlerden birisi de iktisadi alandır. Mesken ve iş yeri darlığının
bulunduğu memleketlerde, Devletçe tedbir alınmadığı takdirde, talebin fazlalığı
dolayısiyle kiralar anormal şekilde yükselir. Bu yükseliş istihkak maddelerinin
fiyatları üzerinde de etkilenirini gösterir ve hayat pahalılığına sebep olur.
Bu gerçek birçok yabancı memleketlerde de kabul edilmiş ve kira konusunda
çeşitli tedbirler alınmıştır. Memleketimizde de ilk defa Millî Korunma
Kanununda yer alan 30. madde ile kiralar dondurulmuş, sonradan bu maddenin
ihtiyacı karşılayamadığı görülerek değişiklikler yapılmış ve son olarak
1/6/1955 gününde yürürlüğe giren 6570 sayılı kanun kabul edilmiştir. Hayat
pahalılığı, toplumda huzursuzluk yaratan bir olaydır. Toplumu buna karşı
korumak amacı ile Devletçe tedbir alınmasının kamu yararına bir müdahale teşkil
ettiğinden şüphe edilemez. Aynı amaçla, kiraların kontrol altına alınması da
kamu yararına olan tedbirler cümlesinden sayılmak icabeder. Devletin bu
konudaki müdahalesi, mülkiyet hakkının kamu yararı amacı ile sınırlanabileceği
ön gören Anayasa 'nın 36 ncı maddesinin kapsamına girer. Bu sebepler gözönünde
tutularak, memleketimizde gayrimenkul darlığı devam ettiği sürece, kanun koyucunun,
kira konusunu düzenlemesinin ve bu alanda sınırlama yapmasının, mülkiyet
hakkının özüne dokunmamak şartı ile, caiz bulunduğu ve bu müdahalenin kamu
yararına olduğu hususunda görüş birliğine varılmıştır.
Şimdi,
6570 sayılı kanunun yukarıya alınan hükümlerinin kamu yararını sağlayıp
sağlamadığı ve mülkiyet hakkının Özüne dokunup dokunmadığı meselesinin
çözümlenmesi gerektir.
Sözü
geçen 2. ve 3 üncü maddelerden anlaşıldığı üzere, kanun koyucu gayrimenkulleri,
yapıldıkları yıllara göre kategorilere ayırmış ve bunlara belli miktarda zamlar
yapmakla beraber 12/5/1953 deki kira rayicini en yüksek had kabul edip kira
paralarını böylece dondurmuştur.
Kiraların
bu suretle dondurulmasına karşılık, 12/5/1953 gününden sonra iktisadi şartlar
Önemli derecede değişmiştir. Bu arada inşaat maliyetleri, bakım ve idare
giderleri çok artmış Türk parasının kıymeti Hükümetçe alınan kararlarla
düşürülmüş, gerek bu kararların ve gerek çeşitli diğer sebeplerin etkisi
altında eşya fiyatları yükselmiş, bina vergilerine de Devletçe zamlar
yapılmıştır.
Bunun
sonucu olarak 12/5/1953 günü ile bugünün konjonktürleri arasında büyük bir fark
hasıl olmuş ve bu durum, toplantıda huzursuzluk yaratmıştır. 1954 yılı
sonlarında hazırlanan, 6570 sayılı kanun tasarısının gerekçesinde de bu
huzursuzluğa işaret edilmiş ve ikinci Dünya Savaşının doğurduğu iktisadi
sarsıntıların artık sona ereceği kanaati ile bütün iktisadi alanlarda olduğu
gibi kira alanında da tam bir serbestliğe eğilim gösterilerek 6084 sayılı
kanunla konutlardan gayri yerlerde l/l/1955 ve konutlarda 1/6/1955
tarihlerinden itibaren mutlak bir kira serbestliği kabul edilmiş ise de,
memlekette baş gösteren yeni fiyat dalgalanmaları karşısında 6084 sayılı
kanunun uygulanmasına gidilmesinin büyük sakıncalar doğuracağı anlaşıldığı
belirtildikten sonra, mal sahiplerinin tasarruf serbestliğine riayetle beraber
kiracıları da makul şekilde koruyacak bir intikal devresi yaratılmasının
düşünüldüğü ve bu amaçla yeni tasarının hazırlandığı açıklanmıştır. Bu tasarıda
bazı kayıt ve şartlarla günün serbest kira emsaline göre kiraların tesbiti
esası kabul edilmiş, fakat geçici encümen halen memlekette bir gayrimenkul
buhranının devam ettiği ve kiralar ile tahliye sebeplerinin tahdidi rejiminin
terkedilmesinin büyük buhranlar yaratacağı gerekçesi ile teklif olunan esası
kabul etmemiştir. Hükümetin bu teklifinden sonra sekiz yıldan fazla bir zaman
geçmiş, arada fiyatlar daha da artmış ve iktisadi şartlar yeniden değişmiştir.
Hal böyle iken benimsenmiş olan Mayıs 1953 kira rayici esası devam etmektedir.
Bu durumun, gayrimenkul sahipleri yönünden hakkaniyet ve adalet prensipleri ile
bağdaşamayacağı aşikârdır.
Öte
yandan, gene sözü geçen tasarı gerekçesinde, fiyatlarda görülen yükselişin
meşru sınırları aşarak haksız kazançlara ve ihtikâra meydan bırakılmaması için
Hükümetçe muhtelif tedbirlere başvurulduğu, bu tedbirlerin olumlu sonuçlar
vermesinin, iktisadi alanın tamamını kapsayan, müessir tatbikata gidilmek
suretiyle piyasada genel bir fiyat İstikrarının sağlanmasına bağlı bulunduğu ve
fiyat istikrarına en önemli etki yapan unsurlardan birinin ve belki de
başlıcasının gayrimenkul sektörü olduğu ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre
kira konusu, iktisadi hayata etki yapan Önemli bir faktör olmakla beraber bunun
yalnız başına ele alınması, istenen sonuçları sağlamaya yetmemektedir. Hal
böyle iken diğer sektörlerde, Devletçe alınmış olan tedbirler ve yapılan
sınırlamalar kaldırılmış, bu suretle daha geniş kazanç imkânları sağlanmış,
buna karşılık mülk sahiplerinin gayrimenkullere yatırdıkları sermaye
gelirlerinin değişmez kalması gibi bir durum hasıl olmuştur. Bu durum,
gelirlerin dağılışında, mal sahipleri zararına ve kiracılar yararına bir
değişiklik doğurmuştur. Bu sonuç, yurtdaşların, haklarda ve yükümlülüklerde
eşitliği prensibine tamamiyle aykırıdır. Kanun, kiraların da fiyat
yükselişlerine göre adalete ve iktisadi şartların gereklerine uygun bir şekilde
ayarlanmasına elverişli olsa idi, böyle bir sonuç doğmamış olurdu.
Burada
şu yönü de belirtmek yerinde olur. Geçici encümen raporunda yazılı olduğu
üzere, gayrimenkul darlığı, kira paralarının ve tahliye sebeplerinin
sınırlanması rejiminin kaldırılmaması için makul bir sebep olarak kabul
edilebilirse de bu sebep, gayrimenkul sahiplerinin menfaatlerini de koruyan
tedbirler alınmasına engel sayılamaz.
Üzerinde
durulması gereken diğer bir nokta da kiraların takdiri konusunda kanunun
koyduğu usuldür. Büyük bir yurttaş kitlesini ilgilendiren ve mülkiyet hakkının
kullanılmasını sınırlayan bu konuda, belediye encümenlerine verilen takdir ve
yetkisinin açık ve kesin ölçülerle sınırlanması gerekir. Kanunun koyduğu
ölçünün ise bu nitelikte olduğu kabul edilemez. Gerçekten 2. ve 3 üncü
maddelerde, kiraları belli olmayan gayrimenkullerin kiralarının bulundukları
mahal veya semtteki mümasillerine göre takdir olunması ön görülmüştür. Mümasil
gayrimenkulu bulmak her zaman mümkün olmadığı gibi mümasil gayrimenkulun kirası
da çeşitli sebeplerle düşük veya yüksek tutulmuş olabilir. Bu yüzden kira
takdir edilirken çok defa yanlış mukayeseler yapılmakta ve doğru olmayan
sonuçlara varılmaktadır.
6570
sayılı kanunun 2 nci ve 3 üncü maddelerinde ön görülen sınırlamalar, yukarıda
belirtildiği gibi, adalete ve eşitliğe aykırı durumlar doyurduğu ve bu yüzden
gayrimenkul sahibi yurttaşlar arasında huzursuzluk yarattığı ve huzursuzluk,
diğer yurttaşlar üzerinde de etkilerini göstermekten geri kalmadığı cihetle,
bunların artık kamu yararını sağladıkları kabul edilemez.
Öte
yandan bu sınırlamalarla kiralar dondurulmuş olduğundan gayrimenkul
sahiplerinin gelirlerini, değişen şartlara göre ayarlamak imkânı Önlenmiş
bulunmakta ve bunların elde ettikleri gelirler, diğer sektörlerdeki kazançların
çok altında kalmaktadır. Ayrıca, bu şekilde dondurulan kira paraları,
fiyatların yükselişi sonucu gayrimenkullerin kazandığı değerin normal gelirini
teşkil etmekten de uzaktır. Öteki sektörlerde sınırlamalar kaldırıldığı ve
iktisadi şartlar büsbütün deriştiği halde 6570 sayılı kanunla konulan kira
rejiminin devam ettirilmesi, adaletsiz ve mülkün gelirinden sahibinin
yararlanmasını Önleyen aşırı bir sınırlama halini almıştır. Böyle bir
sınırlamanın mülkiyet hakkının özünü zedelediği aşikârdır.
Bu
sebeplerle sözü geçen 2. ve 3 üncü maddelerin, Anayasa'nın 36. ve 11.
maddelerine aykırı olmaları yönünden iptal edilmeleri gerekir.
6570
sayılı kanunun 7. maddesinin (e) bendine gelince : Bu bent ile mal sahiplerine
bazı kayıtlarla sözleşme süresinin bitiminde tahliye dâvası açmak hakkı
tanınmaktadır. Bu hakkın verilmesinde mülkiyet hakkının özüne dokunan bir cihet
görülmemiştir. Bu sebeple sözü geçen (e) bendi hükmünün iptaline ilişkin
itirazın reddi icabeder.
Sonuç
: l- 6570 sayılı kanunun 2. ve 3 üncü maddelerinin, Anayasa'ya aykırı
olduklarından iptaline ve bu iptal hükmünün Anayasa'nın 152 nci maddesinin 2
nci fıkrası gereğince işbu karar gününden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe
girmesine üyelerden Tevfik Gerçeker, Şemsettin Akçoğlu, Celâlettin Kuralmen,
Hakkı Ketenoğlu, Fazıl Uluocak, Ahmet Akar ve Lûtfi Ömerbaş'ın muhalefetleriyle
ve oyçokluğu ile :
2-
Aynı kanunun 7 nci maddesinin (e) bendi Anayasa'ya aykırı olmadığından bu bende
ilişkin itirazın reddine oybirliği ile;
26/3/1963
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Sünuhi
Arsan
|
Başkanvekili
Tevfik
Gerçeker
|
Üye
Rifat
Göksu
|
Üye
İ.
Hakkı Ülkmen
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
İbrahim
Senil
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
|
|
|
|
Üye
Salim
Başol
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
|
|
|
Üye
Ahmet
Akar
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
MUHALEFET
ŞERHİ
Gayrimenkul
kiralan hakkındaki 18/5/1955 tarihli ve 6570 sayılı kanun, belediye teşkilâtı
olan yerler ile iskele, liman ve istasyonlardaki çatılı bütün gayrimenkullerin
kiralanma işini umumi kaidelerin dışında Özel bir takım hükümlere bağlamış,
bunların kira bedelleri, kira mukavelenameleri ve boşaltma işleri için hususi
bir rejim kurmuştur.
Bu
bakımdan kanunun birinci maddesinden sonuncu maddesine kadar olan bütün
hükümleri bu rejimin, birbirinden ayrılmaz halkalarını teşkil etmektedir. Bu
halkaların bir veva bir kaçından vukua gelecek bir çözülme bütün rejimin
parçalanarak hüviyetinin kaybolmasına ve geri kalacak hükümlerin uygulanmasında
bir takım engellerin, tereddüt ve teşeddütlerin ortaya çıkmasına sebep olur.
Nitekim
kanunun kira bedelleri hakkındaki özel hükümlerinin iptali halinde, diğer
maddelerde yer alan ve dondurulmuş kira bedelleri sebebiyle kanuna konulmuş
bulunan özel tahliye hükümlerinin, mukavelenamelerin uzatılması şartlarının,
kaloriferli ve mobilyeli binaların kira bedellerinin, mesken veya meskenden
gayri mahallerin kiralarının; kira mukavelenamelerinde kiracı aleyhine
değişikliği men eden hükümlerin velhasıl dondurulmuş kira bedeli rejimi üzerine
bina edilmiş bulunan kanunun hemen bütün diğer hükümlerinin ya uygulanmasına
hiç imkân kalmaz veya ne suretle uygulanabileceği hususunda çözümü müşkül
tereddütler ortaya çıkar.
Esasen
İtirazda bulunan mahkeme de kanun maddelerinin birbiri ile olan bu irtibatını
ayırmağa imkân bulamamış olacağı içindir ki kanunun tümünün Anayasa'ya
aykırılığını ileri sürmüş bulunmaktadır.
Keza,
dâva konusu olan gayrimenkulun kira bedeli, kanunun 3 üncü maddesini
ilgilendirdiği ve binnetice Anayasa'nın 151 ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri hakkındaki 44 sayılı kanunun 27 nci maddesindeki hükümler
muvacehesinde dâvada uygulanacak hüküm olan söz konusu 3 üncü maddeye
incelemenin hasrolunması gerektiği halde mahkememizce, doğru olarak 2 ve 3 üncü
maddeler arasındaki irtibat gözönünde tutularak inceleme 2 nci maddeye de
teşmil edilmiştir. Halbuki yukarıda da açıklandığı üzere maddeler arasındaki
irtibat sadece 2 nci ve 3 üncü maddelerdeki bağlantıdan ibaret olmayıp kanunun
bütün maddeleri birbirinden ayrılamaz bir bütün teşkil etmekte ve maddelerden
birinin mâruz kalacağı bir muamele, kanunun tümüne sirayet ederek diğer
maddelerin de uygulanma sahalarına tesir etmekte ve onlann uygulanıp
uygulanamıyacakları veya ne suretle uygulanabilecekleri hususunda ciddi
tereddütlere meydan vermektedir.
44
sayılı kanunun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasiyle belli bir hüküm veya
maddenin iptali için yapılmış olan müracaatlarda dahi, O hüküm veya maddenin
iptali halinde kanunun diğer hüküm veya maddelerinin uygulanmaması sonucu
doğmakta ise, müracaatla bağlı olmaksızın diğer madde veya hükümlere de
incelemenin teşmil edilebilme yetkisi Anayasa Mahkemesine verilmiş iken,
incelemenin kanunun 2 ve 3 üncü maddeleriyle 7 nci maddesinin (e) bendine
hasrolunması halinin diğer maddelere yapacağı etki de meydanda dururken ve
esasen Mersin Sulh Hukuk Mahkemesince de kanun tümüne itirazda bulunulmuş iken
incelemenin sadece kanunun yukarıda yazılı üç hükmü üzerinde yapılması işin
icabına ve 44 sayılı kanunun 28 inci maddesinde yer alan prensibe uygun
görülmemiştir.
Bu
sebeplerle mahkemenin isteğine uygun olarak kanunun tümü üzerinde inceleme
yapılması düşüncesinde olduğumuzdan incelemeyi 2 ve 3 üncü maddelerle 7 nci
maddenin (e) bendine hasreden karara muhalifiz.
|
|
Üye
İsmail
Hakkı Ülkmen
|
Üye
Muhittin
Gürün
|
MUHALEFET
ŞERHİ
1-
Karar, eşitlik prensibini ihlâl etmesi sebebiyle, 6570 sayılı kanunun 2 ve 3
üncü maddelerinin Anayasa'ya aykırı bulunduğu gerekçesine dayanmaktadır.
Devletin
kira konusuna müdahalesi, kiralara azamî had konulup tahliyenin bazı şartlara
tabi tutulması, şüphesiz, kiracıların gayrimenkul sahipleri zararına himayesi
gibi bir netice doğurmaktadır. Kanunun gayesi böyle bir neticenin istihsali
olsaydı, tetkikatı eşitlik prensibi Üzerinde teksif etmek doğru olabilirdi.
Ancak, 6570 sayılı kanun, kiracıları himaye gayesiyle sevkedilmiş değildir;
ihtiva ettiği hükümler kamu yararı amaciyle kabul edilmiştir.
Şu
halde, sadece (Yurttaşların haklarda ve yükümlülüklerde eşitliği) prensibi ele
alınarak ve bugünkü kira rejiminin gayrimenkul sahiplerini zarara soktuğu
vakıasına dayanılarak kanunun Anayasa'ya aykırılığı neticesine varılamaz. Kamu
mülkiyet hakkını ilgilendirdiğine, Anayasa'nın 36 ncı maddesi mülkiyet hakkının
kamu yararı amaciyle ve kanunla sınırlanabileceğini belirttiğine göre - eşitlik
prensibini bir yana bırakıp - kanunun, Anayasa'nın bu madesi gözönünde
tutularak, tahlili gerekir.
2-
Hususi hukuk hükümlerine uymıyan kira rejimi, yalnız bizde değil, muhtelif
memleketlerde senelerdenberi vardır ve devam etmektedir. Değişik şekillerde
kira tahditleri, oralarda da, gayrimenkul sahiplerini zarara sokmaktadır.
Konunun
müzakeresi sırasında diğer memleketlere ait mevzuat da Mahkemece gözden
geçirilmiş; evvelâ Millî Korunma Kanunu ve tadilleriyle, sonra da 6570 sayılı
kanunla yapılan takyitlerin sebepleri incelenmiş ve neticede :
a)
Hayat pahalılığının, toplumda huzursuzluk yaratan bir olay olduğu;
b)
Toplumun buna karşı korunması amaciyle Devletçe tedbir alınmasının, kamu
yararına bir müdahale teşkil ettiği;
c)
Kiraların kontrol altına alınmasının da kamu yararına tedbirler cümlesinden
olduğu;
d)
Memleketimizde gayrimenkul darlığı devam ettiği müddetçe kira konusunun
düzenlenmesinin ve sınırlamalar yapılmasının Anayasa'nın 36 ncı maddesinde
derpiş edilen, kamu yararına uygun bulunduğu;
e)
Ancak, kamu yararı gayesiyle de olsa, mülkiyet hakkının Özüne dokunulamıyacağı
Esaslarında
oybirliği meydana gelmiştir.
3-
Kiraların kontrolü ve sınırlanması kamu yararına uygun mütalâa edilince ortada.
Mahkememizin tetkik edebileceği, başka bir mevzu da kalmamaktadır. Filhakika :
-
Kira bedelinin sınırlanması nasıl yapılmalıdır; âzami kira hangi esasa göre
tâyin edilmelidir'
-
İktisadi şartlardaki değişiklikler kiralara tesir etmeli midir; edecekse bu
tesir ne nisbette olmalıdır'
-
Kiraların 1953 rayicine göre dondurulmuş olması bugünün şartlarına uygun mudur;
değilse ne gibi yeni tedbirler alınmalıdır' Meselelerinin tetkiki teşri
organının görevine girer. Mahkememiz, kanun koyucunun, kira mevzuuna
müdahalesini ve kira hadlerini tâyin edebileceğini kabul etmiştir. Her tahdit,
gayrimenkul maliklerinin bir menfaatini ihlâl edeceğine göre kiracıların -
malsahiplerinin zararına himayeye mazhar kılınmış olmaları gibi bir sebep 6570
sayılı kanunun, kiraları donduran hükümlerinin iptaline vesile itihaz
edilememek gerekir. Kira tahdidinin, Anayasa'nın 36 ncı maddesi hükmüne
uygunluğu - hem de oybirliğiyle - kabul edildikten sonra kira tahdidinin
mülkiyet hakkının özüne dokunduğu bahis konusu edilemez. Zira, âzami kiranın şu
yeya bu miktarda oluşu neticeyi değiştirmemektedir. Kanunla kabul edilecek
âzami kira, serbest kira rayicinin altında bulunacağına göre bundan
malsabipleri mutlaka zarar göreceklerdir. Eğer, malsahiplerini zarara sokan teşriî
bir tasarruf - Anayasa'nın 11 inci maddesine aykırı olarak - mülkiyet hakkının
özüne dokunuyorsa 6570 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddeleri hükümlerinde
Anayasa'ya aykırılık vardır, denebilir. Fakat böyle bir kanaat, Mahkemenin
oybirliğiyle verdiği karara uygun düşmez. Kiraların, kamu yararına tahdit
edilebileceği kabul edildikten sonra kira miktarı üzerinde artık durulamaz.
Kiraların
âzami haddinin tâyinine veya takdir usullerine yöneltilecek itirazlar olabilir;
kanun hükümleri bu bakımlardan tadile muhtaç görülebilir. Ancak, bir kanun
hükmünün tadile muhtaç olup olmadığını araştırmak, tadile muhtaçsa- yeni
hükümler şevkini temin maksadiyle-iptal kararı vermek, teşri organın vazifesine
müdahale olur. Buna cevaz verilmesi, sevkedilecek yeni hükümler üzerinde de
aynı yoldan tetkikata girişip - Anayasa'ya aykırılık sebebine değil-halin
icaplarına dayanılarak müteakip iptal kararları verilmesini mümkün kılar. Böyle
bir neticenin, Anayasa'nın 147 nci maddesine aykırı düşeceği şüphesizdir.
6570
sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinin iptali hakkındaki hüküm fıkrasına bu
sebeplerle muhalifiz.
|
|
|
Başkanvekili
Tevfik
Gerçeker
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
|
|
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Fazıl
Uluocak
|
Üye
Ahmet
Akar
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
|
USULE
AİT MUHALEFET ŞERHİ
Mersin
Sulh Hukuk Mahkemesine açılmış ve itiraz yolu ile iptal dâvasına esas teşkil
etmiş olan dâvalar :
1-
Mersin'li Mehmet Buğdaycı vekili Kemalettin Sönmez'in, müyekkilinin mutasarrıf
bulunduğu dükkânın kirasını ihtara rağmen peşin ödemeyen kiracı Tarcan Özgüner
aleyhine açtığı mecurun tahliyesi;
2-
Yukarıdaki dâvanın dâvâlısı bulunan kiracı Tarcan Özgüner vekili Turhan
Özgüner'in açtığı ve mal sahibiyle aralarında kabul edilmiş bulunan kira
bedelinin Belediye Encümenince indirilmiş bulunması sebebiyle fazla tediye
ettikleri kira miktarının iadesi,
Dâvalarıdır,
İşbu dâvalar tevhiden rü'yet edilmiş ve tahliye dâvasında davacı vekili olan
Kemalettin Sönmez, iade dâvasının delili olarak ibraz olunan Belediye
Encümeninin Kira bedelinin indirilmesine müteallik kararı aleyhine Devlet
Şûrası'na başvurarak iptalini istemiş ve bununla da kalmayarak dâvâlı kiracının
açtığı iade dâvasının delili olarak ibraz olunmuş Belediye Encümeni kararına
esas teşkil eden ve Belediye Encümeninin vazifelerini ve usulünü tâyin eden
6570 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddelerinin Anayasa'ya aykırı bulunmaları
sebebiyle iptali yoluna gidilmesini de sulh mahkemesinden talep etmiştir.
Mahkeme
ise, mezkûr maddelerin, uygulayacağı maddeler olup olmadığını incelemeden bu
talebi ciddi bularak kanunun tümünün iptali gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine
itirazda bulunmuştur.
Her
iki dâvanın bu mahiyet ve şümulüne göre :
A-
Kira bedelinin ihtara rağmen ödenmemiş olması sebebiyle kiralananın tahliyesi
hakkındaki dâvanın 6570 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddelerine ilişkin olmadığı
şüphesizdir. Çünkü bu dâva aynı kanunun başka bir maddesine dayanır,
B-
Fazla ödenen kira parasının iadesine karar verilmesi dâvası da Borçlar Kanununa
dayanmakta ve binnetice bu dâvada da 6570 sayılı Kanunun 2 ve 3 üncü maddeleri,
mahkemenin uygulayacağı maddeler arasında yer almamaktadır. Çünkü 2 ve 3 üncü
maddelere istinaden kira miktarını tesbit ve taraflarca kararlaştırılmış kira
miktarını artırıp indirme işi doğrudan doğruya Belediye Encümenlerine verilmiş
bir vazifedir. Bu vazite yapılmış, Encümenden karar alınmış ve delil olarak
mahkemeye işbu karar ibraz edilmiştir.
Kira
miktarını artıran karar ile mahkemenin hiç bir ilgisi bulunmadığı içindir ki
işbu karardan memnun olmayan mal sahibi Mehmet Buğdaycı vekili, Encümen
kararının iptalini Danıştay'dan istemiştir. Danıştay'dan bozuluncaya kadar
Belediye Encümeni kararı Sulh Mahkemesince muteber bir delildir.
Sulh
Hukuk Mahkemesi Belediye Encümeni kararını tadil, tebdil edemeyeceği gibi kararın
isabetini de takdir edemez. Bu husus tamamen Devlet Şûrası'nın görevi
içindedir. Bu yönlerden de 6570 sayılı kanunun 2 ve 3 üncü maddeleri Sulh Hukuk
Mahkemesinin uygulayacağı kanun hükümleri arasında yer almamaktadır.
Anayasa'mızın
151 inci maddesiyle Kuruluş Kanunumuzun 27 inci maddesi itiraz yolu ile hangi
kanun hükümlerinin iptal edilebileceğini kesin olarak belirtmekle ve
sınırlamaktadır.
(Bir
dâvaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanunun hükümlerini Anayasa'ya
aykırı görürse...) ibaresini taşıyan Anayasa'nın 151 inci maddesi dâva
mahkemelerini ancak uygulayacakları kanun hükümlerini Anayasa'ya aykırı
görmeleri halinde itiraza selâhiyetli kılmaktadır.
Kira
miktarını tespit, indirme ve artırma işlerini Belediye Encümenlerinin göreceği
ve bu vazifeyi 6570 sayılı Kanunun 2 ve 3 üncü maddelerini uygulamakla icra
edecekleri mezkûr maddelerin sarahati icabından bulunduğuna, mahkemelerce kira
miktarını tesbit yönünden bu maddeler uygulanamıyacağına göre Sulh Mahkemesinin
itiraz yoluyle 2 ve 3 üncü maddelerin iptalini öne sürmesinin yetkisi dışında
olduğu ve bu itibarla itirazın reddi gerektiği kanısındayız.
|
|
Başkanvekili
Tevfik
Gerçeker
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|