ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No.:1963/143
Karar No.:1963/167
Karar tarihi:26/6/1963
Resmi Gazete tarih/sayı:12.11.1963/11553
Davacı
: Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grupu
Davacı
vekilleri : Avukat Nüvit Yetkin, Reşit Ülker, Turan Güneş
Dâvanın
konusu : 1631 sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanununun 130 uncu maddesinin 2, 165
inci maddesinin l ve 2, 206 ncı maddesinin 4 numaralı bendleri ile 211 inci
maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu iddiasiyle iptali isteminden ibarettir.
İnceleme
: Anayasa Mahkemesi içtüzüğünün 15 inci maddesi gereğince 8/3/1963 gününde
yapılan ilk incelemede; dâva açanların grup başkanvekilleri oldukları
noterlikçe düzenlenen vekâletnamelerde belli edilmiş olduğundan bu hususta
ayrıca araştırmaya yer olmadığı, ancak Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Grupu Genel Kurulunun 14/2/1963 gününde ve 57 nci birleşiminde
verdiği kararda dâva konusu kanun hükümlerinin iptali için dâva açılacağı
belirtilmemiş olduğundan işbu kararda sözü geçen önerge ve eklerinin onanlı
örneklerinin 15 gün içinde gönderilmesi için tebligat yapılması oybirliğiyle
kararlaştırıldıktan sonra istenilen belgelerin süresi içinde gönderildiği ve
başvurmanın Anayasa'nın 149 uncu ve Anayasa Mahkemesi Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri hakkındaki 22/4/1962 gün ve 44 sayılı kanunun 21., 22., 25 ve 26 ncı
maddelerine uygun olduğu anlaşılmakla esasın incelenmesine dair 15/4/1963
gününde verilen karar üzerine dâva dilekçesi ve ekleri, düzenlenen rapor,
iptali istenen kanun maddeleri ve gerekçeleri ve Anayasa'nın ilgili maddeleri
ve Anayasa Komisyonu raporunun ilgili kısımları okunduktan sonra gereği
görüşülüp düşünüldü :
Dâva
konusu ile ilgili kanun maddeleri:
Madde
130- l - Son tahkikatın açılmasına dair karar aleyhine maznun tarafından itiraz
olunamaz.
2 -
İrtikap, rüşvet almak ve vermekten, ihtilastan, zimmete para geçirmekten ve
doğrudan doğruya veya memuriyet vazifesini suistimal sireti ile kaçakçılıktan
ve resmi müzayede ve münakaşalara fesat karıştırmaktan maznun olanlar hakkında
son tahkikatın açılması kararı ile birlikte tevkiflerine karar verilir ve
bunlar hakkında mahkemelerce duruşma her halde mevkufen cereyan eder.
Madde
165- l - Kadınların, onbeş yaşını bitirmemiş olan çocukların ve hukuku âmmeden
memnuiyete mahkûm olanların ve askerî mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmayan
şahısların alenî duruşmada bulunmaları men edilebilir.
2 -
Muhakemelerin neşri yasaktır. Memnuiyet hilâfına hereket edenler hakkında Ceza
Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci maddesi mucibince ceza verilir.
Madde
206- l - Gerek maznun ve gerek âmiri adlî tarafından müdafi olarak aşağıdaki
zatlar tâyin edilebilir :
A)
Muvazzaf zabitler;
B)
Askeri adlî hâkimler, askeri mahkemelerde staj yapan hukuk mezunları;
C)
Askeri memurlar;
D)
Mütekait ve ihtiyat zabitleri;
E)
Barolarda mukayyet avukatlar;
2-
A, B, C, fıkralarındaki zatlar müdafaayı deruhte etmek için mafevklerinin
muvafakatlerini almağa mecburdurlar
3-
Mahkemelerce re'sen tâyin edilecek müdafiler, askerî adliye idaresi ve âmiri
adliler tarafından barolarla muhabere olunarak temin edilir. Bunlar hizmetten
kaçınamazlar.
4 -
Dava olunan fiil, sahtekârlık, hırsızlık, emniyeti suistimal, yağma, tahrip
cürümlerinden biri olduğu veya askerî sırlarla ve Hükûmetin emniyetle alakadar
bulunduğu takdirde maznun âmiri adlinin muvafakat edeceği avukat veya dâva
vekilini müdafi tâyin eder.
Madde
211- Seferberlikte, 204, ve 205 inci maddeler hükümlerine ahvalin müsaadesi
nisbetinde riayet edilir. 206 ncı maddede yazılı evsafı haiz olmıyanlar dahi
müdafi tâyin olunabilir.
Davacı
:
a)
1631 sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanununun 130 uncu maddesinin 2 numaralı
bendinde gösterilen suçlardan maznun olanların son tahkikatın açılması kararı
ile birlikte tevkiflerine karar verileceğine, duruşmanın da herhalde mevkufen
cereyan edeceğine dair hükmün mecburi tevkife yer vermeyen Anayasa'nın 30 uncu
maddesine;
b)
Sözü geçen kanunun 165 inci maddesinin 2 nci fıkrasındaki (Muhakemelerin neşri
yasaktır. Memnuiyet hilâfına hareket edenler hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü
Kanununun 377 nci maddesi mucibince ceza verilir) hükmü mutlak neşir yasağı
koyması sebebiyle Anayasa'nın 22 nci maddesine;
c)
Aynı kanunun 165 inci maddesinin l inci fıkrasında, (Kadınların, onbeş yaşını
bitirmemiş olan çocukların ve hukuku âmmeden memnuiyete mahkûm olanların ve
askeri mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmayan şahısların alenî duruşmada
bulunmaları menedilir) hükmünün (Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır,
duruşmalardan bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına, ancak genel
ahlâkın veya kamu güvenliğin in kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar
verilir) hükmünü kapsayan Anayasa'nın 135 inci maddesine,
ç)
Aynı kanunun müdafaa başlığı faslında yer alan 206 ncı maddesinin 4 numaralı,
bendindeki (Dâva olunan fiil sahtekârlık, hırsızlık, emniyeti suistimal, yağma,
tahrip cürümlerinden biri olduğu veya askerî sırlarla ve Hükûmetin emniyetiyle
alâkadar bulunduğu takdirde maznun âmiri adlînin muvafakat edeceği avukat veya
dâva vekilini müdafi tâyin eder) hükmü ile aynı kanunun 211 inci maddesinin
(Seferberlikte, 204 üncü ve 205 insi maddeler hükümlerine ahvalin müsaadesi
nisbetinde riayet edilir. 206 ncı maddede yazılı evsafı haiz olmıyanlar dahi
müdafi tâyin olunabilir) hükümleri Anayasa'nın 31 inci maddesinde yer alan hak
arama hürriyetine;
Aykırı
olduğunu ileri sürerek sözü edilen hükümlerin iptalini istemiştir.
Gerekçe:
1-1631
sayılı kanunun 130 uncu maddesinin mecburî tevkife yer veren 2 numaralı bendi,
Mahkememizin 1963/197 esas sayılı ve 26/6/1963 günlü kararı ile iptal edilmiş
olduğundan, bu hükme ilişkin istem hakkında, yeniden karar verilmesine yer
görülmemiştir.
2-
Aynı kanunun 165 inci maddesinin l numaralı bendi, kadınların onbeş yaşını
bitirmemiş olan çocukların ve hukuku âmmeden memnuiyete mahkûm olanların ve
askeri mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların alenî duruşmada
bulunmalarının men edilebileceği ve bu maddenin 2 numaralı bendi ise;
muhakemelerin neşrinin yasak olduğu ve bu menuiyet hilâfına hareket edenler
hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci maddesi mucubince ceza
verileceği, hükümlerini kapsamaktadır.
Anayasa'nın
135 nci maddesi şöyledir : (Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır.
Duruşmalardan bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına, ancak genel
ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar
verilebilir.
Küçüklerin
yargılanması hakkında kanunla özel hükümler konulur.
Bütün
mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır). Bu maddeye ait
gerekçede; mahkemelerde duruşmanın açıklığının prensip olarak konduğu,
duruşmaların kapalı yapılmasının, ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğin in
kesin olarak gerekli kıldığı hallere inhisar ettirildiği ve burada kullanılan
genel ahlâk ve kamu güvenliği tabirlerinin en dar anlamları ile nazara alınması
gerektiği açıklanmaktadır.
Görülüyor
ki Anayasa'mız, mahkemelerde duruşmanın herkese açık olması prensibini
koymuştur. Yalnız bunun iki istisnasını kabul etmiştir. Bunlar da genel ahlâkın
veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli içildiği hallerdir. Yanıt muhakeme
bu hallerde kapalı yapılabilecektir. Bunda da titizlik gösterilmesi lâzım
geleceği gerekçede ifade edilmektedir. Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır
hükmünden maksat, herkesin dinleyici olarak mahkemelerde duruşmayı takip
edebilmesidir. Bu da duruşmanın yapıldığı salon kapısının halkın girebilmesi
için açık bulundurulması ile temin edilir. Duruşmanın açık olarak yapılması
dâvanın taraflarına güyen verir, ve adalet dağıtımının halk tarafından
kontrolünü sağladığı cihetle de demokratiktir, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesinin 10 uncu maddesi de dâvanın açık olarak görülmesini kişinin bir
hakkı olarak kabul etmiştir.
O
halde dâva konusu 1631 sayılı kanunun 165 inci maddesinin l numaralı bendindeki
hükümlerin bu esasların ışığı altında incelenmesi gerekir.
Erkeklerle
eşit haklara sahip olan kadınların böyle bir kayda tabi tutulabilmelerinin
haklı bir sebebe dayanmadığını izaha hacet yoktur.
Maddenin
bu bendindeki (Askerî mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahıslar)
deyimi de müphem ve elestikidir. Bu bakımdan mahkeme, herhangi bir şahsa bu
hükmü uygulayabilmekte zorluk çekmiyecektir.
Yine
açık duruşmada bulunmakla âme hukuk arasında bir bağlantı kurmanın mümkün
olamıyacağına göre hukuku âmmeden memnuiyete mahkûm olanların duruşmayı
izlemekten yoksun bırakılmasının da hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır. Aksine
olarak bu gibilerin açık duruşmaları izlemeleri bazen kendileri için ibret
alınacak olumlu faydalar da sağlayabilir.
Bu
açıklamalardan anlaşılacağı üzere, dâva konusu bentte yer alan bu hükümlerin,
gerçek bir ihtiyacı karşılamaktan uzak olması ve bu sınırlamada kamu güvenini
veya genel ahlâkı ilgilendiren bir halde söz konusu olamıyacağı cihetle herkese
açık olan duruşmada bulunmanın bu kişiler hakkında kayıtlanabilmesinin
Anayasa'nın 135 inci maddesine aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Bu sebeplerle
maddenin l numaralı bendinde yer alan, kadınların ve hukuki âmmeden memnuiyete
mahkûm olanların ve askerî "mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmıyan
şahısların duruşmalarda bulunmalarının men edilebileceğine dair olan hüküm
Anayasa'ya aykırıdır.
Aynı
maddenin aynı bendinde yer alan, 15 yaşından küçük çocuklara ait hükme gelince;
Küçükler
velilerinin ve okulda öğretmenlerinin terbiye ve nezareti altındadır. Bunların
memlekete iyi ve yararlı bir unsur olarak yetiştirilmeleri için kendi arzu ve
heveslerine bakılmaksızın haklarında gerekli tedbirlerin alınmasını gayet tabii
karşılamalıdır. Onbeş yaşını bitirmeyen küçüklerin aklî melekelerinin her zaman
tam olarak inkişat etmediği tıp ilmince de kabul edildiği cihetle, görülmekte
olan dâvanın niteliğine göre açık duruşmanın tamamında veya bir kısmında
bulunmalarını ruhi haletleri üzerinde olumsuz etki yaratabileceği hatıra
gelebilir. Bu gibi hallerde küçüğün menfaatini korumak bakımından mahkemenin
takdirini kullanarak bunları duruşmada bulunmaktan menetmesi yerinde olur. Konu
ile ilgili olmamakla beraber, Anayasamızın 135 inci maddesinde; küçüklerin
yargılanması hakkında kanunla Özel hükümler konmasının öngörülmesi de bu görüşü
desteklemektedir.
Bundan
ötürü 105 inci maddenin l numaralı bendindeki onbeş yaşından küçük çocukların
açık duruşmada bulunmalarının men edilebileceği hakkındaki hüküm Anayasa'ya
aykırı görülmemiştir.
Aynı
maddenin 2 numaralı bendi ile; muhakemelerin neşri yasak edilmiş ve hilâfına
hareket edenler hakında da Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 377 nci maddesi
uyarınca ceza verileceği hükmü konmuştur.
Anayasa'nın
22 nci maddesiyle teminat altına alınan basın ve haber alma hürriyeti aynı
maddenin 3 üncü fıkrasında belirtildiği üzere ancak millî güvenliği veya genel
ahlâkı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzü, suç işlenmeye
kışkırtmayı Önlemek ve yargı görevinin amacına uygun olarak yerine
getirilmesini sağlamak için kanunla sınırlanabilecektir.
Halbuki
dâva konusu hükümle muhakemelerin neşri mutlak surette yasaklanmış olmaktadır.
Bunun sonucu olarak Anayasa'nın 135 inci maddesinin koyduğu (Duruşmanın herkese
açık olması) prensibinden basının faydalanması kesin olarak önlenmiş
bulunmaktadır. Bu itibarla Devletin basın ve haber alma hürriyetini sağlıyacak
tedbirleri alması esasını da kabul etmiş olan Anayasa'nın 22 nci maddesindeki
haber alma hürriyetini ortadan kaldıran bu hüküm Anayasa'ya aykırı görülmüştür.
3-
Aynı kanunun 206 ncı maddesinin 4 numaralı bendindeki (Dâva olunan fiil,
sahtekârlık, hırsızlık, emniyeti suistimal, yağma, tahrip cürümlerinden biri
olduğu veya askeri sırlarla ve Hükümetin emniyetiyle alâkadar bulunduğu
takdirde maznun âmiri adlînin muvafakat edeceği avukat veya dâva vekilini
müdafi tâyin eder) hükmü Mahkememizin 1963/197 esas sayılı ve 26/6/1963 günlü
kararı ile iptal edilmiş olduğundan bu hükme ilişkin istem hakkında yeniden
karar verilmesine yer görülmemiştir.
4-
Aynı kanunun 211 inci maddesinde (Seferberlikte 204 üncü ve 205 inci maddeler
hükümlerine ahvalin müsaadesi nisbetinde riayet edilir. 206 ncı maddede yazılı
evsafı haiz olmıyanlar dahi müdafi tâyin olunabilir) hükmü yer almıştır.
Maddenin atıfta bulunduğu 204 üncü maddede maznunun bir veya bir kaç müdafiin
yardımına müracaat edebileceği ve 205 inci maddede ise; onbeş yaşını bitirmemiş
maznunlarla sağır ve dilsiz veya kendisini müdafaa edemiyecek derecede cismî ve
dimağı maluliyeti bulunanların müdafii de yok ise kendisine âmiri adlî
tarafından bir müdafi tâyin edilebileceği, sonradan maznunun da müdafi tâyin
edebileceği ve bu halde âmiri adlice tâyin edilen müdafiin vazifesinin biteceği
hükümleri vardır. Kimlerin müdafi tâyin edilebileceği de 206 ncı maddede
gösterilmiştir.
Anayasa'nın
hak arama başlığını taşıyan 31 inci maddesi (Herkes meşru bütün vasıta ve
yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya dâvâlı
olarak iddia ve savunma hakkına sahiptir) hükmünü koymuştur.
Dâva
konusu 1631 sayılı kanunun 211 inci maddesinin; bu kanunun müdafii tâyinine ait
hükümlerine seferberlikte (Ahvalin müsaadesi nisbetinde riayet edileceği)
hükmünün seferberlik zamanında kişinin savunma hakkını sınırladığı
görülmektedir. Gerçi; olağanüstü bir hal olan seferberlikte her zaman, her
yerde kanunun istediği nitelikleri haiz müdafi bulundurulmasındaki güçlükler bu
hükmün gerektirici sebebi olarak ileri sürülebilirse de: Kişilerin kutsal ve
temel haklarından olan savunma hakkının herhangi bir şekilde
sınırlandırılmalının kişiyi gereği gibi savunmasını yapmaktan yoksun
bırakabilecek bir sonuç doğuracağından şüphe edilmemesi gerekir. İşte bu
sebeplerledir ki; Anayasa'nın sözü edilen 31 inci maddesinde (Meşru bütün
vasıta ve yollardan faydalanılması) esası kesin bir şekilde belirtilmiştir.
Maddedeki (bütün) kelimesinin anlamı savunma hakkının hiç bir kayda bağlı
tutulmaksızın bu haktan tam manasıyle faydalanmayı kapsar. Bu konuda yapılacak
her hangi bir sınırlama bu hakkın özüne dokunur. Bu itibarla dâva konusu 1651
sayılı kanunun 211 inci maddesinin (Seferberlikte 204 üncü ve 205 inci
maddeler hükümlerine ahvalin müsaadesi nisbetinde riayet edilir) hükmü
Anayasa'ya aykırıdır. Ancak aynı maddede yer alan (206 ncı maddede yazılı
evsafı haiz olmıyanlar dahi müdafi tâyin olunabilir) hükmünün; müdafi tâyini
hususunda daha geniş imkân sağladığına ve bu halin 206 ncı maddede yazılı
evsafı haiz olanların müdafi tâyin olunabilmelerini engellemediğine göre
savunma hakkını sınırlayıcı nitelikte olmadığı sonucuna varılmış ve bu sebeple
Anayasa'ya aykırılık iddiası yersiz bulunmuştur.
Sonuç
: Yukarıda yazılı sebeplere dayanarak,
I-
1631 sayılı kanunun 130 uncu maddesinin 2 numaralı bendi 1963/197 sayılı dâvada
26/6/1963 gününde verilen kararla iptal edilmiş olduğundan, bu hükme ilişkin
istem hakkında, yeniden karar verilmesine yer olmadığına oybirliğiyle;
II-
Aynı kanunun 165 inci maddesinin l numaralı bendinde yer alan :
a -
(Kadınların) tabirinin, Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline oybirliğiyle;
b -
(Onbeş yaşını bitirmemiş olan çocukların) ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olmadığına ve bu hükme ilişkin dâvanın reddine üyelerden Şemsettin Akçoğlu'nun
muhalefetiyle ve oyçokluğu ile;
c -
(Ve hukuku âmmeden memnuiyete mahkûm olanların) ibaresinin Anayasa'ya aykırı
olduğundan, iptaline "Üyelerden Salim Başol ve Ahmet Akar'ın
muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
d-
(Ve askerî mahkemenin haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların) ibaresinin,
Anayasa'ya aykırı olduğundan, iptaline üyelerden Salim Başol, Hakkı Ketenoğlu
ve Ahmet Akar'ın muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
III-
Aynı kanunun, aynı maddesinin 2 numaralı bendinin, Anayasa'ya aykırı
olduğundan, iptaline oybirliğiyle; ancak işbu iptal hükmünün Anayasa'nın 152.
ve 44 sayılı kanunun 50 inci maddeleri uyarınca kararın verildiği günden
başlıyarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen'in
muhalefetiyle ve oyçokluğu ile;
IV-
Aynı kanunun aynı maddesinin 4 numaralı bendi 1963/197 sayılı dâvada 26/6/1963
gününde verilen kararla iptal edilmiş olduğundan bu hükme ilişkin istem
hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına oybirliğiyle;
V-
Aynı kanunun 211 inci maddesinde yer alan :
a -
204 üncü maddeye, ahvalin müsaadesi nisbetinde, riayet edileceğine ilişkin
hükmün, Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline, üyelerden Şemsettin Akçoğlu'nun
muhalefetiyle ve oyçokluğu ile;
b -
205 inci maddeye, ahvalin müsaadesi nispetinde riayet edileceğine ilişkin
hükmün, Anayasaya aykırı olduğundan, iptaline üyelerden Lûtfi Akadlı, Şemsettin
Akçoğlu, Salim Başol, Celâlettin Kuralmen ve Muhittin Gürün'ün muhalefetleri
ile ve oyçokluğu ile;
c -
(206 ncı maddede yazılı evsafı haiz olmıyanlar dahi müdafi tâyin olunabilir)
yolundaki hükmün, Anayasa'ya aykırı olmadığına ve bu hükme ilişkin dâvanın
reddine oybirliğiyle;
26/6/1963
gününde karar verildi.
|
|
|
|
Başkan
Sünuhi
Arsan
|
Başkanvekili
Tevfik
Gerçeker
|
Üye
Osman
Yeten
|
Üye
İ.
Hakkı Ülkmen
|
|
|
|
|
Üye
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Şemsettin
Akçoğlu
|
Üye
İhsan
Keçecioğlu
|
Üye
Salim
Başol
(Muhalefet
şerhim eklidir)
|
|
|
|
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
Üye
Hakkı
Ketenoğlu
|
Üye
Ekrem
Korkut
|
Üye
Ahmet
Akar
(muhalefet
şerhim eklidir)
|
|
|
|
Üye
Muhittin
Gürün
(muhalefet
şerhim eklidir)
|
Üye
Lütfi
Ömerbaş
|
Üye
Ekrem
Tüzemen
|
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
1631 sayılı Askeri Yargılama Usulü Kanununun 165 inci maddesinin l numaralı
bendinde (... Hukuku Âmmeden memnuiyete mahkûm olanların ve Askerî Mahkemenin
haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların alenî duruşmada bulunmaları
menedilebilir) denilmiştir. "Hukuku Âmmeden memnuiyet" "Âmme
hizmetlerinden memnuîyet" yerinde kullanılmıştır. Âmme hizmetlerinden
memnuiyet cezası bir çok mahrumiyetleri müstelzimdir. Hatta, bu mahrumiyetler,
Askerî Mahkemelerin açık duruşmasında bulunmaktan daha çok önemlidir. Bu gibilerin
açık duruşmada bulunup bulunamayacakları mahkemenin takdirine bırakılmıştır ki,
yerindedir. Bu halin Anayasa'nın 135 inci maddesiyle bir alâkası yoktur.
Askeri
mahkemenin vekar ve haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların, açık olarak
yapılan duruşmadan çıkarılmasının, duruşmanın açıklığını ihlâl edemez.
2-
Askerî Yargılama Usulü Kanunun 205 inci maddesi aynen (Maznun onbeş yaşını
bitirmemiş olur veya sağır ve dilsiz veya kendisini müdafaa edemiyecek derecede
cismi veya dima malûliyeti bulunursa ve müdafii de yoksa kendisine Âmiri Adlî
tarafından bir müdafi tâyin edilir.
Sonradan
maznun da bir müdafi tâyin edebilir. Şu halde Âmiri Adlice tâyin edilen
müdafiin vazifesi biter) şeklindedir.
Burada
sanığın bedenî bir hastalığı veya dimağı bir malûliyeti bulunursa kanun Adlî
Âmire bir müdafi bulundurmak külfetini yüklenmiştir. Maddeye göre sanık bu
halde dahi müdafi bulundurmakta serbesttir. 211 inci maddeye göre seferberlikte
Adlî Âmire yüklenilen bu külfete ahvalin müsaadesi nisbetinde riayet edileceği
bildirilmektedir, bundan tabii bir şey olamaz. Sanık müdafii bulundurmakta
serbest olduğuna göre bunun Anayasa'nın 31 inci maddesiyle bir alâkası yoktur.
Bu
itibarla Anayasa'ya aykırılık bulunmadığı oyu ile kararın sonuç 11 - C ve D ve
sonuç V - B bentlerindeki kısımlarına muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
1631
sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanunun 165 inci maddesinin l numaralı bendinde yer
alan ".. hukuku âmmeden memnuiyete mahkûm olanların ve Askerî Mahkemenin
haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların alenî duruşmada bulunmaları men
edilebilir" şeklindeki bu iki fıkraya ait hükümler; hattızatında mahkeme
reisinin, duruşmanın icabı olarak alacağı idari ve inzabati tedbirleri ile
ilgili görevleri meyanında yer almaktadır.
Bu
itibarla Anayasa'nın 135 inci maddesinde münderiç, "Mahkemelerde
duruşmalar herkese açıktır" metni ile doğrudan alâkası yoktur.
Muhakemelerde,
duruşmaların icrası sırasında herkesin serbestçe girebilmesi ve muhakemeyi
dinliyebilmesi için muhakeme salonunun açık bulundurulması hali, aleniyetin bir
ifadesini teşkil eder. Başlıca gayelerinin de, başkaları üzerinde ibret ve
intiba tesirini göstermesi, suç işleyenin âmme huzurunda hesap vermesi, adalet
dağıtım işinin âmme murakabesi altında yapılması ile mahkemeye güvenlik
sağlanması ve aynı zamanda maznun için de, esaslı teminat getirmesi gibi
hususları kapsadığına göre, işte alenilikte bu sonucu temin etmek için
mahkemelerde ancak normal şahısların bulunmasının gerekeceği: yoksa bahse konu
olduğu gibi, gerek hukuku âmmeden memnuiyete mahkûmiyetin "Ceza Kanununun
11 ve 20 inci maddelerinde mahiyeti açıklanan" hidamatı âmeden memnuiyet
cezasının karşılığı olarak kullanılmıştır. Bu ceza bir çok ağır mahrumiyetleri
müstelzim olması dolayısiyle bunun ve gerekse askerî mahkemenin vakar ve
haysiyeti ile mütenasip olmıyan sarhoş, esrarkeş, pejmürde kıyafetli
serserilerin, muhakemeye gelişlerinde, aleniyetin gayelerine hizmet edecek nitelikte
kimselerden olmadıklarının ve bu vasıftaki şahısların demokratik bir devlet
idaresinde âmme namına ve âmme menfaati için icra edilen vazifeleri murakabe
imkânınden yoksun bulundukları tezahür ettiği takdirde esasen men etme
hususundaki takdirin reisin görevine giren ihtiyari hallerden olması
itibariyle, bu takdirini gereği şekilde kullanarak bu gibileri açık duruşmadan
çıkarmasında; aleniyet prensibine halel gelmiyeceği ve bu suretle Anayasa'nın
135 inci maddesine aykırı olamıyacağı kanaati ile ekseriyet görüşüne muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
Askerî
Ceza Muhakeme Usulü Kanununun 165 inci maddesinde yer alan (... Mahkemenin
Haysiyetiyle mütenasip olmıyan şahısların alenî duruşmada bulunmalarının
menedilebileceği) ne dair olan hüküm, esasen Mahkeme Reisinin görevleri
arasında bulunan duruşma inzibat icapları arasında mevki almaktadır.
Bu
itibarla mahkemeye kasten gönderilmiş veya kendiliklerinden gelmiş olan ve
duruşmanın alenî olmasından beklenen Demokratik murakabeyi yapma imkânlarından
da mahrum bulunan deli, serseri ve sarhoş eşhasın duruşma salonundan
çıkarılmaları, Mahkeme Reisinin görevine giren hallerdendir. Bu sebeple belki
zahit olan mezkûr hükmün Anayasaya aykırı olmadığı reyindeyim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l-
1631 sayılı kanunun 165 inci maddesinin l numaralı bendinde yazılı hükümlerin -
küçüklere taallûk edenler hariç - Anayasa'nın 135 inci maddesine aykırı
bulunduğu mahkemece kabul edilmiştir.
Küçüklerin
alenî duruşmada bulunmalarının menedilebileceği hakkındaki hüküm de, aynı
sebeplerle, 135 inci maddeye aykırıdır. Zira, bu maddede mahkemelerde
duruşmaların herkese açık olduğu ifade edilirken hiç bir istisna
düşünülmemiştir.
Anayasa'nın
derpiş etmediği sebeplere dayanılarak küçüklerin duruşmada bulunmalarının
men'inî tecviz etmek 135 inci maddeye aykırı düşer.
Küçük
yaşta çocukların, bazı hareketlerle, duruşmanın intizamını ihlâl edebileceği
düşünülebilirse de böyle bir halde mahkeme başkanı, aynı kanunun müteakip 166
ncı maddesinin 2 numaralı bendine dayanarak, küçüğü duruşmadan çıkarabileceğine
göre gerek bu mülâhaza, gerekse kararda yazılı sebepler Anayasaya aykırı bir
hükmün yerinde bırakılması için gerekçe yapılamaz.
2-
(Seferberlikte, 204 ve 205 inci maddeler hükümlerine ahvalin müsaadesi
nisbetinde riayet edileceği) hakkındaki 211 inci madde hükmü bir zaruretin
ifadesidir. Sanığın kanuni vasıfları haiz bir müdafi bulamaması, küçük ve malûl
sanıklara âmiri adlî tarafından müdafi temin edilememesi hallerinde bu
kimselerin müdafisiz kalması bahis konusu olmayıp bilâkis, maddenin son
hükmünde (Seferberlikte, kanuni vasıfları haiz olmayan kimselerin dahi müdafi
tâyin edilebileceği) kabul edilerek böyle bir ihtimal bertaraf edilmiştir.
Binaenaleyh,
211 inci maddede, sanığın müdafaa hakkını zedeleyen bir hüküm yoktur.
Bu
sebeplerle :
Kararın
II numaralı bendinin (b) fıkrasiyle V numaralı bendinin (a) ve (b) fıkralarına
muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
1631
sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanunun (205 inci maddesi sanığın yararına olarak
âmiri Adliye bir külfet yüklemektedir. Ayrıca sanığın istediği takdirde
kendisinin de bir müdafi bulundurabileceğini kabul etmiştir. "211"
inci maddesinde (Seferberlikte 205 inci madde hükmüne usulün müsaadesi
nispetinde riayet edileceğine) ilişkin hükmünde ise maddenin son fıkrasında
seferberlikte kanuni vasıfları haiz olmayan kimselerin dahi müdafi tâyin
edilebileceği açıklanmış olmasına göre sanığın müdafaa hakkını zedeleyen bir
cihet yoktur.
Bu
sebeple sözü geçen hükmü Anayasa'nın (31) inci maddesine aykırı görmediğimizden
kararın bu hükmün iptaline dair bulunan "V" numaralı bendinin
"b" fıkrasına muhalifiz.
|
|
Üye
Lütfi
Akadlı
|
Üye
Celâlettin
Kuralmen
|
MUHALEFET
ŞERHİ
1631
sayılı Askerî Muhakeme Usulü Kanununun 211 inci maddesinin, seferberlikte 205
inci madde hükmüne ahvalin müsaadesi nispetinde riayet edileceğine dair olan
hükmünde Anayasa'ya aykırı bir cihet bulunmamaktadır.
Zira
bu maddenin matufu olan 205 inci madde hükmü (Maznun onbeş yaşını bitirmemiş
olur veya sağır ve dilsiz veya kendisini müdafaa edemiyecek derecede cismî veya
dimağî maluliyeti bulunursa ve müdafii de yoksa kendisine Âmiri Adlî tarafından
bir müdafi tâyin edilir.
Sonradan
maznun da müdafi tâyin edebilir. Şu halde âmiri adlîce tâyin edilen müdafiin
vazifesi biter) den ibarettir.
Bu
madde ile, durumları belirtilen sanıklara bir müdafi tâyin edebilme yetkisi
Âmiri Adlîye tanımakta, fakat sanıklar tarafından müdafii tâyin halinde de,
Âmiri Adlice tâyin edilmiş bulunan müdafiin vazifesinin sona ereceği hükmü
konulmaktadır. Burada bilhassa birinci fıkranın sonundaki (Müdafii tâyin
edilebilir) ibaresindeki "İhtiyarilik" vasfına dikkat olunması
icabeder. Buna göre Adlî Âmir, normal zamanlarda dahi, bu maddede yazılı
suçlulara behemehal bir müdafi tâyin etmek mecburiyetinde olmayıp durumlarına
göre müdafi tâyin edip etmemek hususunda takdir hakkına sahip bulunmaktadır.
İptali
istenilen 211 inci maddenin bu maddeye atıfta bulunan hükmü ise seferberlikte
adlî âmirin bu yetkisini, ahvalin müsaadesi nispetinde yerine getirebileceği
mânasında olup bu suretle 205 inci maddenin tanıdığı bu yetkinin kullanılması,
seferberliğin icabına uygun olarak daha da genişletilerek, ahvalin müsaadesine
bırakılmaktadır. Kaldı ki yukarıda da belirtildiği üzere aslında adlî âmirin
takdirine bağlı olan bu konuda böyle bir hükme ihtiyaç da yoktur ve bu bakımdan
211 inci madde hükmü, 205 inci madde hükmüne esaslı bir değişiklik de
getirmemiştir.
Diğer
taraftan, madde metni müsait olmamakla beraber, 205 inci madde ile âmiri
adlîye, maddede yazılı durumda olanlara müdafi tâyin edilmesi işinin bir görev
olarak yükletilmiş olduğu bir an için düşünülse bile bu takdirde de 211 inci
madde ile seferberlikte, bu görevin mecburi mahiyetinin hafifletildîğini ve
zaruret halinde de adlî âmirden, müdafi tâyini mükellefiyetinin kaldırıldığını
kabul etmek icabeder.
Görülüyorki,
hangi mânada alınırsa alınsın, bu hükümlerin, aykırı bulunduğu ileri sürülen
Anayasa'nın 31 inci maddesindeki (Herkes, meşru bütün vasıta ve yollardan
faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya dâvâlı olarak iddia ve
savunma hakkına sahiptir) hükmüne karşı hiç bir ayrılığı bulunmamakta ve iddia
edildiği gibi ilgililer tarafından kullanılacak savunma haklarında herhangi bir
sınırlama yapılmamaktadır.
Zira
sanıkların savunma hakları esas itibariyle kanunun 206 ncı maddesinin mevzuunu
teşkil etmekte ve bahse konu 211 inci madde ile, 206 ncı maddedeki savunma
esaslarında herhangi bir sınırlama yapılmadığı gibi aksine olarak maddenin son
fıkrasında (206 ncı maddede yazılı evsafı haiz olmıyanlar dahi müdafi tâyin
olunabilir.) Denilmek suretiyle seferberliğin icapları gözönünde bulundurulmak
suretiyle normal zamanlarda müdafilerde aranacak vasıflardan dahi feragat
edebilme imkânı verilmek suretiyle savunma hakkı alabildiğine ve normal
zamanlardan daha geniş olarak tanınmış ve hakkın kullanılması kolaylaştırılmış
bulunmaktadır.
Bundan
başka Anayasa'da savunmalarını yapamıyacak durumda olanların savunma haklarının
kullanılmasının mahkemelerce veya adlî amirlerce müdafi tâyini suretiyle
sağlanacağı hakkında bir hüküm bulunmadığından konunun esasen Anayasa ile
ilgisi de mevcut değildir.
Bu
sebeplerle 211 inci maddede yer alan (Seferberlikte,... 205 inci madde hükümlerine
ahvalin müsaadesi nispetinde riayet edilir.) hükmünde Anayasaya aykırılık
bulunmadığından kararın bu kısmına muhalifim.