ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas No:1963/205
Karar No:1963/123
Karar günü:22/5/1963
Resmi Gazete tarih/sayı:14.8.1963/11480
İptal dâvasını açan : Türkiye İşçi Partisi.
İptal dâvasının konusu : 788 sayılı Memurin
Kanunu'nun 4 üncü maddesinin (H ve 1393 sayılı kanunla değişik (Z) fıkralarının
Anayasa'nın 58 inci maddesine; aynı kanunun 26 ncı maddesinin ihtar ve re'sen
verilmiş tevbih cezalarına ilişkin fıkralarının Anayasa'nın 118 inci maddesinin
3 üncü fıkrasına; aynı kanunun 40 ıncı maddesinin Anayasa'nın 125 inci
maddesine ve hepsinin Anayasa'nın temel ilkelerine aykırı olduğu ileri sürülmüş
ve Anayasa'nın 149 uncu maddesine dayanılarak bu hükümlerin iptali istenilmiştir.
İlk İnceleme :
l- Türkiye İşçi Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde
Temsilcisi bulunduğu ve başvurmanın kanunî süresi içinde olduğu anlaşılmış ve
böylece dâvanın, Anayasa'nın 149 uncu ve geçici 9 uncu maddelerine ve 44 sayılı
ve 22/4/1962 tarihli kanunun 21 inci ve geçici 5 inci maddelerine uygunluğu
oybirliğiyle tesbit edilmiştir. Ancak dâvanın açılmasına karar veren merkez
yönetim komitesinin en yüksek merkez organı olup olmadığı konusunda oylar ikiye
ayrılmış ve Türkiye İşçi Partisi Tüzüğünün 17 nci maddesinin l inci fıkrasının
açık hükmü karşısında dâvanın 44 sayılı ve 22/4/1962 tarihli kanunun 25 inci
maddesinin l sayılı bendine uygun olarak açıldığına oyçokluğu ile karar
verilmiştir.
2- Davacı, 28/2/1963 gününde Anayasa Mahkemesi kalemine havale
edilmiş aynı tarihli ve Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar'ın
imzasını taşıyan dilekçesiyle ayrıca 765, 2559, 3546 ve 5442 sayılı kanunların
bazı hükümlerinin de iptalini istemiş ve bu hal incelemeyi güçleştirmekte
bulunmuş olduğundan örnekler çıkarılmak ve ayrı dosyalar yapılmak suretiyle
dâvaların ayrılması karara bağlanmıştır.
3- İlk incelemede işte eksiklik ve 44 sayılı ve 22/4/1962
tarihli kanunun 26 ncı maddesinin 4 üncü fıkrasının uygulanmasına yer
görülmediğinden esasın incelenmesi 11/3/1963 gününde kararlaştırılmıştır.
Esasın incelenmesi :
Dâvanın esasına ilişkin rapor, dâva dilekçesi ve ekleri,
Anayasa'ya aykırılığı ileri sürülen hükümlerle dayanılan Anayasa hükümleri,
bunların gerekçeleri ve bunlarla ilgili Meclis görüşme tutanakları okunduktan
sonra gereği görüşülüp düşünüldü :
Dâva konusu hükümler, nitelikleri ve aralarındaki ilintiler
bakımından 3 bölüm halinde ele alınmıştır.
I- 788 sayılı Memurin Kanunu'nun 4 üncü maddesinin (H) ve 1393
sayılı kanunla değişik (Z) fıkraları :
Sözü geçen kanunun memurluk niteliklerini belirten 4 üncü
maddesinde (H) fıkrası (Eylemli askerlik hizmetini yapmış yahut yedeklik
sınıfına aktarılmış veya askerlik hizmetine elverişli bulunmadığı anlaşılmış
veyahut ertelenmiş) olmayı ve (Z) fıkrası (Yabancılarla evli olmamayı) şart
kılmış; (Z) fıkrası ayrıca (Memurken yabancılarla evlenenlerin istifa etmiş
sayılması; kanunun yayımından önce yabancı kadınlarla evlenmiş memurların
Dışişleri. Millî Savunma ve Bahriye Bakanlıklarında çalıştırılamamaları) esasını
koymuştur.
Anayasa'nın kamu hizmetlerine girme konusunda temel hukuk
kuralını belirten 58 inci maddesine göre : (Her Türk kamu hizmetlerine girmek
hakkına sahiptir.
Hizmete alınmada ödevin gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir
ayırım gözetilmez).
Dâvacı, askerlik hizmetini yapmış olma ve yabancılarla evli
bulunmama şartlarının ödevin gerektirdiği niteliklerden sayılamayacağını, her
iki hükmün de Anayasa'nın 58 inci maddesine ve temel ilkelerine aykırı olduğunu
ileri sürmekte ve sözü geçen hükümlerin bu bakımlardan iptalini dâva
etmektedir.
a) (H) Fıkrası : Kamu hizmetinin kesilmeden, aksamadan
yürütülmesi gerekir. Memurun her şeyden önce, böyle pürüzsüz, verimli bir
işleyişi sağlayacak nitelikte olması, şarttır. Askerlikle yükümlü olduğu halde
bu yükümün gereklerini henüz yerine getirmemiş bir kimse kamu hizmetine
alınırsa durum şu olur : Memur, kısa bir süre sonra, görevine henüz alışmış,
işini kavramak üzere bulunmuş olduğu bir sırada askere gitmek için hizmetten
ayrılır, İdare bunun yerine bir başkasını aramak, bulmak durumuna düşer. Yeni
memurun da, askerliğini yapmamış olması halinde, bir tecrübesizlik süresinden
sonra, verimli bir duruma gelmek üzere iken, hizmetten ayılması ve yerinin
yeniden boş kalması sonucu doğar. Kanun yoluyla önlenememiş bulunduğu takdirde
böyle bir halin sürüp gitmesi beklenir. Kamu hizmeti kesilmeden, aksamadan
yürütülemez olur. Öyle ise Memurin Kanunu'nun 4 üncü maddesinin dâva ve
inceleme konusu (H) fıkrasındaki askerlik hizmetini yerine getirmiş olmak şartı
kamu hizmetinin gerektirdiği bir niteliktir; kişiliğe bağlı, Anayasa'nın 12 nci
maddesinde ifadesini bulan, kanun önünde eşitlik ilkesini zedeler bir ayırım,
bir imtiyaz değildir. Esasen yine bu fıkrada askerlik yapmamış olan fakat
yedeklik sınıfına aktarılmak, askerlik hizmetine elverişli bulunmamak veya
ertelenmek suretiyle sürekli yahut hiç değilse uzun süreli olarak çalışabilecek
duruma geçmiş kimselerin memurluğa alınmalarına cevaz verilmesi de şartın bu
niteliği üzerinde tereddüde yer bırakmamaktadır. Bu itibarla davacının,
inceleme konusu hükmün Anayasa'nın 58 inci maddesine ve temel ilkelerine aykırı
bulunduğu yolundaki iddiasında isabet yoktur.
b) (Z) Fıkrası :
Yabancılarla evli bulunmama şartını, bazı kamu hizmetlerinde
görevin gerektirdiği bir nitelik saymak yerinde olur. Meselâ askerlik,
Dışişleri, Millî Emniyet ve benzeri hizmetlerde kamu güvenliğinin gereği olarak
önemli devlet sırlarının korunması bakımından bu türlü bir sakınganlık
tedbirine başvurulması zaruri görülebilir. Böyle bir hüküm, Anayasa'nın 58 inci
maddesindeki temel hukuk kuralına aykırı düşmez. Ancak dâva ve inceleme konusu
(Z) fıkrasındaki şart, bütün memurluklara şâmil, genel ve sınırsız bir
kayıtlamadır. Aslında bu şart, evlenmeyi değil, sadece memur olmayı
sınırlandırmakla beraber, bu haliyle kamu hizmetinin gerektirdiği bir nitelik
olma hüviyetini yitirmekte ve Anayasa'nın kanun karşısında eşitlik ilkesini
zedeleyen, kişiliğe bağlı bir ayırım durumuna düşmektedir. O halde hüküm
Anayasa'nın 58 inci maddesine ve eşitlik temel ilkesine aykırıdır; iptali
gerekir.
İptal, görevin gereği, böyle bir niteliği zaruri kılan bazı kamu
hizmetlerinde çalışan veya çalıştırılacak kimseler bakımından bir boşluk
meydana getirecektir. Bu durumun sakıncalarını önlemek ve gerekli kanunî
tedbirlerin vaktinde alınmasını sağlamak için iptal hükmünün, kararın verildiği
günden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi çoğunlukla uygun görülmüştür.
Üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu, Muhittin Gürün ve Lûtfi
Ömerbaş, böyle bir geciktirmeye yer olmadığı görüşünü ileri sürmüşlerdir.
Yine Üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu ve İbrahim
Senil inceleme konusu fıkradaki (Bu kanunun neşrinden evvel ecnebi kadınlarla
teahhül etmiş bulunan memurin, Hariciye, Müdafaai Milliye ve Bahriye
Vekâletlerinde istihdam edilmezler) hükmünün de Anayasa'ya aykırı olduğu ve
iptali gerektiği reyinde bulunmuşlardır. Bu hükümde sözü geçen hizmetlerde
memuru önemli devlet sırlariyle karşı karşıya getiren görevlerin bulunduğunda
şüphe yoktur. Kamu güvenliğinin ve bu arada devlet sırrının korunması için her
türlü sakınganlık tedbirinin alınması gerekir. Memurin Kanunu'nun yayımından
önce yabancı kadınlarla evlenmiş kimselerin bu çeşit hizmetlerde
çalıştırılmamaları da yerinde bir tedbir sayılabilir. Şu hale göre inceleme
konusu hükmün koyduğu yasakla beliren nitelik, görevin gerektirdiği bir
niteliktir. Bu itibarla çoğunluk, yukarıda açıklanan görüşe katılmamış ve
davacının inceleme konusu hükme yönelen Anayasa'ya aykırılık iddiasını kabule
değer bulmamıştır.
II- Aynı kanunun 26 ncı maddesinin ihtar ve re'sen verilmiş
tevbih cezalarına ilişkin fıkraları :
Bu fıkralarda :
İhtar cezasının inzibat komisyonu kararı ile verildiği gibi âmir
tarafından re'sen de verilebileceği; kabili itiraz olmadığı;
Tevbih cezasının inzibat komisyonu kararı ile verildiği gibi
bakanlar ve valiler tarafından re'sen verilebileceği; re'sen verilmiş tevbih
cezasını alan memurun onbeş gün içinde bu cezayı veren âmire başvurarak itiraz
edebileceği; süresi içinde itiraz olunmaz veya itiraz reddedilirse cezanın
kesinleşeceği yazılıdır.
Anayasa'nın memur teminatını düzenleyen 118 inci maddesine göre
: (Memurlar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek teşekkülleri mensupları
hakkında yapılacak disiplin kovuşturmalarında isnat olunan hususun ilgiliye
açıkça ve yazılı olarak bildirilmesi, yazılı savunmasının istenmesi ve savunma
için belli bir süre tanınması şarttır.
Bu esaslara uyulmadıkça disiplin cezası verilemez.
Disiplin kararları, yargı mercilerinin denetimi dışında
bırakılamaz.
Asker kişiler hakkındaki hükümler saklıdır).
Davacı dâva ve inceleme konusu fıkraların ihtar ve tevbih
cezalarına ilişkin kararları yargı mercilerinin denetimi dışında bıraktığını ve
bu yüzden Anayasa'nın 118 inci maddesinin 3 üncü fıkrasına ve temel ilkelerine
aykırı olduğunu ileri sürmekte ve sözü geçen hükümlerin bu bakımlardan iptalini
dâva etmektedir.
Dâva ve inceleme konusu fıkralarda ihtar ve tevbih cezalarını
yargı mercilerinin denetimi dışında bırakan bir hüküm yoktur. Sadece ihtar
cezasının kabili itiraz olmadığı; re'sen verilmiş tevbih cezası için de ancak
cezayı veren âmir katında itiraza gidilebileceği; itiraz olunmaz veya itiraz
reddedilirse cezanın kesinleşeceği belirtilmiştir. Bunlar ancak derece
müracaatlarını önleyen veya bir noktada kesen hükümlerdir; yargı, mercilerinin
denetimi ile ilintileri yoktur. Esasen kanun koyucunun bazı işlemleri yargı
denetimi dışında bırakmayı öngördüğü hallerde hep yargı mercilerine başvurmayı
yasaklayan açık hükümler kanunlarda yer almıştır. Meselâ 5442 sayılı İl İdaresi
Kanunu'nun 13. 31 inci ve 42 nci maddelerinde durum böyledir. Oysa inceleme
konusu fıkralarda o türlü bir hükme yer verilmemiştir. Öte yandan idarî
dâvalara ancak kesin işlem ve kararlar konu olabilir. Danıştay ötedenberi -
eski Anayasa'nın yürürlükte bulunduğu dönemde dahi - ihtar ve tevbih cezaları
aleyhine açılan davaları kabul edegelmiş ve bunlara ilişkin işlemler hiçbir
zaman yargı merciinin denetimi dışında kalmamıştır. Bir başka deyimle kazai
anlayış ve görüş de bu merkezdedir.
Bu itibarla davacının inceleme konusu fıkralara yönelen
Anayasa'ya aykırılık iddiası yerinde görülmemiştir.
Üyelerden Muhittin Gürün, dâva ve inceleme konusu fıkralarda
memurun savunmasının alınması gerektiği yolunda bir hüküm bulunmayışını
Anayasa'nın 118 inci maddesinin l inci fıkrasına aykırı görmüştür.
Davacının bu cihete yönelen bir iddiası ve istemi yoktur. Esasen
böyle bir eksikliğin Anayasa'ya aykırılığı düşünülemez. Anayasa'nın 118 inci
maddesi disiplin kovuşturmalarında isnat olunan hususun ilgiliye açıkça ve
yazılı olarak bildirilmesini, yazılı savunmasının istenmesini ve savunma için
belli bir süre tanınmasını şart kılmıştır. Bu bağlayıcı bir temel hukuk
kuralıdır. İnceleme konusu fıkralarla Anayasa kuralı arasında bir çelişme
doğabilmesi için fıkralarda savunma alınmasını engelliyen açık bir hüküm
bulunması gerekir. Böyle bir hüküm ise yoktur. Esasen Anayasa Mahkemesinin
iptal yetkisi, ancak var olan bir hüküm dolayısiyle işleyebilir. Hüküm,
yokluğunun, iptal konusu olması düşünülemez. Bu bakımdan çoğunluk sözü geçen
görüşe katılmamıştır.
III- Aynı kanunun 40 ıncı maddesi :
Memurun, kanunsuz emirler karşısındaki tutumunu düzenleyen bu
maddede (Herhangi bir makamdan veya âmirinden emir, yönetmelik, tüzük veya
kanun hükümlerine aykırı emir alan memurun aykırılığı kendi âmirine
bildireceği; âmir ısrar ederse memurun bütün sorumluluğun kendi âmirine ait
olduğunu yazı ile bildirerek emri yerine getireceği, emir, kanunen suç teşkil
ediyorsa memurun bunu asla yerine getirmiyeceği ve daha yüksek makama durumu
bildireceği) hükme bağlanmıştır.
Anayasa'nın aynı konuyu düzenleyen 125 inci maddesine göre :
(Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse
üstünden aldığı emri yönetmelik, tüzük, kanun veya Anayasa hükümlerine aykırı
görürse yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak üstü
emrinde İsrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirir, bu
"halde emri yerine getiren, sorumlu olmaz.
Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez;
yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Askerî hizmetlerin görülmesi ve acele hallerde kamu düzeni ve
kamu güvenliğinin korunması için kanunla gösterilen istisnalar saklıdır).
Davacı dâva konusu maddede :
a) Emrin Anayasa karşısındaki niteliği üzerinde durulmadığını ve
memurun emrin yalnız yönetmelik tüzük ve kanun hükümlerine uygunluğunu
araştırma zorunda bırakıldığını;
b) Âmirin kanunsuz emrini yazı ile yenileme şartının
bulunmadığını yazı ile bildirme külfetinin memura yüklendiğini; böylece kanunla
Anayasa kuralının tam tersinin kabul edilmiş olduğunu ve bu sebeplerle maddenin
Anayasanın 125 inci maddesine ve 8 inci maddesiyle konulmuş temel ilkeye aykırı
bulunduğunu ileri sürmekte ve maddenin iptalini dâva etmektedir.
A) Bu konu görüşülmeğe başlandıkta Başkan Vekili Tevfik
Gerçeker, Üyelerden Şemsettin Akçoğlu, İhsan Keçecioğlu, Avni Givda ve Lûtfi
Ömerbaş Anayasa'nın üst ile ast arasındaki kanunsuz emir münasebetini bütün
ayrıntılariyle düzenleyen 125 inci maddesinin, Memurin Kanununun aynı konuyu,
farklı olarak, hükme bağlayan 40 ıncı maddesini dolayısiyle yürürlükten
kaldırdığı; yürürlükte bulunmayan bir hükmün Anayasa'ya aykırılığının
düşünülemiyeceği ve bu yüzden de iptal dâvasına konu olamayacağı görüşünü ileri
sürmüşlerdir.
Anayasa hükümleri, ister ana çizgileriyle ilkeleri kısaca, ister
bütün ayrıntılariyle bazı konuları tam olarak belirtmiş bulunsun etki ve değer
bakımından hep ayni niteliktedir. Yani bunlar üstün, bağlayıcı temel hukuk
kurallarıdır. Hiçbir kanunun hiçbir hükmü bu kurallara aykırı olamaz. Ancak
uyuşmazlık ve çelişme durumlarında sonraki kanunun bazı hallerde önceki kanunun
aykırı hükümlerini dolayısiyle kendiliğinden yürürlükten kaldırışı gibi, temel
hukuk kuralının uyuşmazlığı ve çelişmeyi meydana getiren kanun hükmünü doğrudan
doğruya kaldırarak onun yerine geçmesi mümkün değildir. Aykırılığın giderilmesi
için mutlaka bir eylem ve işlem gerekir ki bu da ya yasama yoluyla yahut iptal
müessesesinin işletilmesiyle olur. Eğer Anayasa'nın yürürlüğe girdiği tarihte
var olan kanunlardaki aykırı hükümleri kendiliğinden kaldıracağını düşünmek
mümkün ve caiz bulunsaydı bu çeşit hükümlerin ayrıca iptali için bir yolun
öngörülmesi hiç de gerekmezdi. Oysa Anayasa'nın geçici 9 uncu maddesine,
Anayasa Mahkemesinin görevine başladığı tarihte yürürlükte olan kanunlar
hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiasiyle iptal dâvası açılabilmesini sağlayacak
özel bir hüküm konulmuş; bu da Anayasa'daki temel hukuk kurallarının aykırı
hükümleri kendiliğinden ortadan kaldıramıyacağını ayrıca ve açıkça göstermekte
bulunmuştur. Bu bakımdan çoğunluk söz konusu görüşe katılmamış; Memurin
Kanunu'nun 40 ıncı maddesinin yürürlükte bulunduğuna ve iptal dâvasına konu
olabileceğine çoğunlukla karar verilmiştir.
B) Üyelerden Şemsettin Akçoğlu ve Avni Givda 40 ıncı maddenin
dâva ve inceleme konusu hükümlerinde Anayasa'ya aykırılık bulunmadığı görüşünü
ileri sürmüşlerdir.
Anayasa'nın üst ile ast arasındaki kanunsuz emir münasebetini
düzenliyen 125 inci maddesi, kanunsuz emrin yerine getirilebilmesi için üstün
İsrar etmesini ve emrini yazı ile yenilemisini şart kılmıştır. Buna karşılık
inceleme konusu maddede üstün İsrarı yeter görülmüş ve memura sorumluluğun
âmire ait oduğunu yazı ile bildirme külfeti yüklenmiştir. Maddedeki (Âmir İsrar
ederse) ibaresinden İsrarın yazılı olması gerektiği hükmünü çıkarmak mümkün
değildir. Zira aynı madde metnindeki (...... memur bütün mesuliyet kendi
âmirine ait ve münhasır olduğunu tahriren bildirerek ......) ibaresi kanun
koyucunun bir işlemin yazılı olmasını istemesi halinde maksadını açık ve kesin
olarak belirttiğini göstermektedir. Şu duruma göre inceleme konusu hükmün
Anayasa'nın 125 inci maddesindeki temel hukuk kuralına aykırı bulunduğunu kabul
etmek gerekir. Bu itibarla çoğunluk, sözü geçen görüşe katılmamış ve hükmün
iptali lâzım geldiği sonucuna varmıştır.
Dâvacının; inceleme konusu maddeye göre memurun emrin yalnız
yönetmelik, tüzük ve kanun hükümlerine uygunluğunu araştırması gerektiğini;
Anayasa'ya uygunluğun gözönünde tutulmadığı; bu halin de Anayasa'ya aykırı
olduğu ve iptali gerektirdiği yolundaki iddiasına ve istemine gelince :
Anayasa'nın 8 inci maddesinde Anayasa hükümlerinin yasama,
yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve kişileri bağlıyan temel
hukuk kuralları olduğu belirtilmiş; Anayasa'nın üstünlüğü ve bağlayıcılığı
ilkesi ve hukukî mevzuat kademelerindeki yüce yeri bu maddede böylece ifadesini
bulmuştur. Şu hale göre inceleme konusu maddede memurun emri, Anayasa'ya uygun
bulmaması halinin öngörülmesinde, Anayasa'ya aykırılık hatta bir eksiklik ve
boşluk dahi var sayılamaz. Çünki emrin Anayasa'ya aykırı bulunması hali,
Anayasa'nın 125 inci maddesinde yer almış ve hüküm 8 inci maddede yazılı organ,
makam ve kişileri bağlar bulunmuştur. Kaldı ki inceleme konusu maddede emrin
kanuna uygun olmaması hali gözönünde tutulmuştur. Hukuki mevzuat içinde
Anayasa'nın yerinin kanunlar bölümü olduğunda ve (Kanun) deyiminin Anayasa'yı
da kapsadığında hiç şüphe yoktur. Anayasa'nın 125 inci maddesinde (Kanun) dan
ayrı olarak (Anayasa) deyiminin de kullanılması faydalı ve uyarıcı bir
tekrardan ibaret olmak gerekir. Bu itibarla söz konusu gerekçeye dayanan
aykırılık iddiası yerinde değildir.
Sonuç :
I- 1. 788 sayılı Memurin Kanunu'nun 4 üncü maddesinin (H)
fıkrası Anayasa'ya aykırı olmadığından bu hükmün iptaline ilişkin istemin
reddine oybirliğiyle;
2. A) Aynı Kanunun aynı maddesinin 1393 sayılı kanunla değişik
(Z) fıkrasındaki ecnebilerle evli olmamak; memur iken ecnebilerle evlenenler
müstafi addedilir) hükmü Anayasa'ya aykırı olduğundan iptaline oybirliği ile;
B) İşbu iptal kararının Anayasa'nın 152 nci ve 44 sayılı ve
22/4/1962 günlü kanunun 50 inci maddelerinin 2 nci fıkraları uyarınca karar
gününden başlıyarak altı ay sonra yürürlüğe girmesine üyelerden İsmail Hakla
Ülkmen, Şemsettin Akçoğlu, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın muhalefetleriyle ve
oyçokluğu ile;
C) Aynı fıkradaki (Bu kanunun neşrinden evvel ecnebi kadınlarla
teahhül etmiş bulunan memurin, Hariciye, Müdafaai Milliye ve Bahriye
Vekâlelerinde istihdam edilemezler) hükmü Anayasa'ya aykırı olmadığından bu
hükmün iptaline ilişkin istemin reddine üyelerden İsmail Hakkı Ülkmen,
Şemsettin Akçoğlu ve İbrahim Senil'in muhalefetleriyle ve oyçokluğu ile;
II- 1. Aynı kanunun 1777 sayılı kanunla değişik 26 ncı
maddesinin ihtar cezasına ilişkin fıkrasında yer alan (Kabili itiraz değildir),
hükmü ile tevbih cezasına ilişkin fıkrasında yer alan (Müddeti zarfında itiraz
olunmaz veya edilen itiraz âmir tarafından reddolunursa ceza katileşir..) hükmü
Anayasa'ya aykırı olmadığından bu hükümlerin iptaline ilişkin istemin reddine
oybirliğiyle;
2. Aynı maddede (Âmirler tarafından re'sen ihtar ve tevbih
cezaları verilmeden önce memurun savunmasının alınması gerektiği) yolunda bir
hüküm bulunmayışının Anayasa'ya aykırılık teşkil etmediğine üyelerden Muhittin
Gürün'ün muhalefetiyle ve oyçokluğu ile;
III- 1. Aynı kanunun 40 ıncı maddesindeki (Âmiri ısrar eder ise
memur bütün mesuliyeti kendi âmirine ait ve münhasır olduğunu tahriren
bildirerek o emri infaz eder) hükmü Anayasa'ya aykırı olduğundan bu hükmün
iptaline üyelerden Şemsettin Akçoğlu ve Avni Givda'nın muhalefetleriyle ve
oyçokluğu ile;
2. Aynı maddenin başındaki (Memur, emir ve talimatname ve
nizamname ve kanun hükümlerine mugayir olarak herhangi bir makam veya âmirinden
bir emir telâkki edince onun ahkâma mugayeretini kendi âmirine bildirir)
hükmünde Anayasa'ya aykırılık bulunmadığından bu hükme ilişkin iptal isteminin
reddine oybirliğiyle;
Anayasa'nın 149, 152 ve geçici 9 uncu maddeleri gereğince
22/5/1963 gününde karar verildi.
Başkan
Sünuhi Arsan
|
Başkan Vekili
Tevfik Gerçeker
|
Üye
Osman Yeten
|
|
|
|
Üye
Rifat Göksu
|
Üye
İ. Hakkı Ülkmen
|
Üye
Lütfi Akadlı
|
|
|
|
Üye
Şemsettin Akçoğlu
|
Üye
İbrahim Senil
|
Üye
İhsan Keçecioğlu
|
|
|
|
Üye
Celalettin Kuralmen
|
Üye
Fazıl Uluocak
|
Üye
Avni Givda
|
|
|
|
Üye
Muhittin Gürün
|
Üye
Lütfi Ömerbaş
|
Üye
Ekrem Tüzemen
|
MUHALEFET
ŞERHİ
1- İl İdaresi Kanununun bir kısım maddeleri hakkında Anayasa
Mahkemesince verilen 20/5/1963 tarihli ve 1963/174 - 1963/115 sayılı karara ait
muhalefet şerhinin l numaralı fıkrasında belirttiğim sebeplere binaen, Türkiye
İşçi Partisinin en yüksek merkez organı olan Genel Yönetim Kurulu kararına
dayanmadan açılmış bulunan dâvanın reddi gerekir.
Evvel emirde karara bu noktadan muhalifim.
2- Mahkememiz bu kararı ile, Memurin Kanununun, memur olmak için
ecnebilerle evli olmamak şartını koyan ve memur iken evlenenleri de müstafi
sayan hükmünü iptal etmiş ve (İptal, görevin gereği, böyle bir niteliği zaruri
kılan bazı kamu haklarında çalışan veya çalıştırılacak kimseler bakımından bir
boşluk meydana getirecektir. Bu durumun sakıncalarını önlemek ve gerekli kanunî
tedbirlerin vaktinde alınmasını sağlamak için) gerekçesiyle iptal hükmünün,
kararın verildiği günden başlıyarak altı ay sonra yürürlüğe girmesini kabul
eylemiştir.
Kanaatimce bu iptal neticesinde mevzuatımızda düşünüldüğü
şekilde bir boşluk meydana gelmiyecektir. Zira bu konuda bir tahdidin şayanı
kabul olabileceği askerî hizmetlerle Dışişlerinin, bu hususta özel mevzuatı
vardır. Bunların dışında kaldıkları halde bu konuda tahdidi gerekli kılan başka
hizmetler bulunduğu takdirde kanun koyucu her zaman icap eden kanunu koyabilir.
Bu itibarla yerinde bir sebebe dayanmıyan, (İptal hükmünün 6 ay
sonraya tehiri) kararına muhalifim.
3- Memurin Kanununun 55 inci maddesinde sadece disiplin
komisyonlarınca verilecek cezalar için ilgiliden savunma alınması mecburiyeti
konulmuş, buna mukabil 26 ncı maddede âmirler, re'sen verebilecekleri ihtar ve
tevbih cezaları konusunda, ceza vermeden evvel ilgililerin savunmalarını almağa
mecbur tutulmamışlardır. 26 ncı maddenin yürürlükteki hükümleri gereğince
âmirler, savunma almadan da sözü geçen cezaları uygulayabilmektedirler.
Halbuki Anayasa'nın 118 inci maddesine göre disiplin cezasının
verilmesinden evvel ilgiliden yazılı savunma istenmesi ve savunma için belli
bir süre verilmesi şarttır.
Görülüyor ki Anayasa'nın koyduğu bu mecburiyet, Memurin
Kanununun bahse konu 26 ncı maddesinde ön görülmemek suretiyle bertaraf
edilmiştir.
Anayasa'ya aykırılık için, kararın çoğunluk kısmında ileri
sürüldüğü üzere, behemahal bir Anayasa hükmünün uygulanmasını engelleyen bir
hükmün mevcudiyeti şart olmayıp, aynı zamanda, neticesi itibariyle Anayasa
hükmüyle konulan bir mecburiyeti bertaraf eden veya onu ihtiyari bir hale sokan
bir hükümde Anayasa'ya aykırı olur.
Bu sebeplerle ve Anayasa Mahkemesinin İl İdaresi Kanununun bir
kısım maddeleriyle ilgili 20/5/1963 tarihli ve 1963/174 - 1963/115 sayılı
kararına ait muhalefet şerhimin 3 numaralı fıkrasında belirttiğim düşüncelerle
kararın bu kısmına da muhalifim.
4- Memurin Kanununun 40 ıncı maddesinde, âmirler tarafından
verilen emirlerin uygun olmaları gerektiği gösterilen mevzuat arasında
(Anayasa) nın zikredilmemiş olmasına rağmen Anayasa'ya aykırılık görülmemiş
bulunmasını, Mahkememizin bu kararında izah edildiği gibi, Anayasa'nın 8 ve 125
inci maddelerine, kısmen dahi olsa, dayandırmakta isabet bulunmamaktadır.
Anayasa Mahkemesinin, İl İdaresi Kanununun bir kısım
maddeleriyle ilgili 20/5/1963 tarihli ve 1963/174-1963/115 sayılı kararına ait
muhalefet şerhimin l numaralı fıkrasında izah ettiğim sebeplere binaen kararın
bu kısmının gerekçesine de muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l- Türkiye Cumhuriyeti Anayasa'sında sadece özü belirtilmiş
temel hukuk kuralları değil, bazı konuları bütün ayrıntılariyle doğrudan
doğruya düzenleyen geniş hükümler de yer almıştır. Üst ile ast arasındaki
kanunsuz emir münasebetini düzenliyen 125 inci madde de, bu hükümler
arasındadır. Yalnız özü belirtilmiş temel hukuk kuralları ile kanunlar arasında
çelişme bulunduğu takdirde aykırılığın giderilmesi için mutlaka bir eylem ve
işlem gerekir ki bu da ya yasama yoluyla yahut iptal müessesesinin işletilmesiyle
olur. Belirli konuları bütün ayrıntılariyle doğrudan doğruya düzenliyen
hükümler ise daha önceki kanunlarda bulunup da aynı konuları düzenleyen fakat
Anayasa'dakine aykırı veya ondan farklı olan hükümleri kendiliğinden
yürürlükten kaldırır.
Alelade kanunlar için tabii olan bu nüfuz ve etkiyi Anayasa'ya
tanımamayı destekliyecek bir hukuk kuralı düşünülemez. Anayasa'nın geçici 9
uncu maddesine, Anayasa Mahkemesinin görevine başladığı tarih ve yürürlükte
olan kanunlar hakkında Anayasa'ya aykırılık iddiasiyle ve belirli süre içinde
iptal dâvası açılabilmesini sağlayacak özel bir hükmün konulması ancak
Anayasa'nın bir kısım, yani sadece özü belirtilmiş temel hukuk kurallarına
aykırı hükümleri kendiliğinden tasfiye edemiyeceğini gösterir. Belirli konuları
bütün ayrıntılariyle doğrudan doğruya düzenliyen hükümlerinin,, önceki
kanunlardaki aynı konuya ilişkin aykırı veya farklı hükümleri kendiliğinden
yürürlükten kaldırma hususundaki nüfuz ve etkisine söz getirmez.
788 sayılı Memurin Kanununun 40 ıncı maddesi tıpkı Anayasa'nın
125 inci maddesi gibi, üst ile ast arasındaki kanunsuz emir münasebetini
düzenlemektedir. Bir bütün olarak 125 inci maddeden farklıdır. Bu itibarla
Anayasa'nın 125 inci maddesi yürürlüğe girer girmez Mumurin Kanununun 40 ıncı
madesi kendiliğinden yürürlükten kalkmıştır. Yürürlükte bulunmayan bir hükmün
ise Anayasa'ya aykırılığı ve iptal dâvasına konu olması düşünülemez.
2- 40 ıncı maddedeki Anayasa'ya aykırılığın gerekçesi iki
noktada toplanmaktadır.
a) Bu madde de üstün emrini yazı ile yenilemesi şartının
bulunmaması;
b) Memura sorumluluğun âmire ait olduğunu yazı ile bildirme
külfetinin yüklenmiş olması,
Dâva ve inceleme konusu maddedeki (Âmir İsrar ederse) ibaresi
(Amir emrini yenilerse) fikrinin bir başka deyimle ifadesidir. Bu hükmün Anayasa'ya
aykırı olabilmesi için metinde ısrarın yazılı olmasını önleyen bir açıklamanın
bulunması gerekir. Böyle bir açıklama yoktur. Israrın yazılı olacağının
belirtilmemesi belki bir eksiklik olarak düşünülebilir. Ancak eksiklik bir
aykırılık sayılamıyacağı gibi esasen Anayasa'nın 125 inci maddesi, üstün ve
bağlayıcı gücüyle, bu konudaki herhangi bir eksikliği de yersiz ve etkisiz
bırakır. Memurun sorumluluğun âmire ait olduğunu yazı ile bildirmesini öngören
hüküm ise sadece şekle ve usule ilişkin bir ayrıntıdır. 125 inci maddenin
koyduğu kurala ne aykırılığı, hatta ne de onunla bir ilintisi vardır.
Sonuç : Memurin Kanununun 40 ıncı maddesi bazı bakımlardan
Anayasa'nın - 125 inci maddesinden biraz farklıdır; ama ona aykırı değildir.
Söz konusu madde hakkında verilen karara bu sebeplerle
muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
1- İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 2 nci maddesinde,
herkesin - ırk, renk, cins, dil, din, siyasî veya diğer herhangi bir akide,
millî veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark
gözetilmeksizin - bu beyannamede ilân olunan tekmil haklardan ve bütün
hürriyetlerden istifade edeceği; 16 ncı maddesinde de, evlilik çağına varan her
erkek ve kadının - ırk, vatandaşlık veya din bakımlarından hiçbir takyidata
tabi olmaksızın - evlenmek ve aile kurmak hakkını haiz bulunduğu kabul edilmiştir.
Anayasa'nın 12 ve 58 inci maddelerinin gerekçelerinden ve
müzakere tutanaklarından anlaşıldığı gibi (Kamu hizmetlerine alınmada, ödevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilmiyeceği) kaidesi
beyannamedeki bu (Eşitlik) esasından mülhem bulunmaktadır.
Bir kimsenin (Aile kurmak hakkı), beyannamede de işaret edildiği
gibi - ırk, tabiiyeti ve dini ne olursa olsun - dilediği bir kimse ile
evlenmesinin mümkün bulunması halinde mevcuttur. Alelumum vatandaşlar için
kabul edilen (Dilediği ile evlenme) hakkının yalnız memurlar için kayıtlanması,
ecnebi ile evli olanın memurluğa alınmaması, memur iken evlenenlerin istifa
etmiş sayılması, Anayasa'mızda temel haklar arasında sayılan (Eşitlik) i,
Anayasa'nın 11 inci maddesine aykırı olarak ve bu hakkın özüne dokunmak
suretiyle ihlâl eder.
2- Anayasa'nın 58 inci maddesinde; her Türkün kamu hizmetine
girme hakkına sahip olduğu kabul edildikten sonra (Hizmete alınmada ödevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiç bir ayırım gözetilemez) denilmektedir.
Maddedeki (Nitelik) tabiri mutlak olmayıp (Ödevin gerektirdiği
nitelik söz konusudur. Bir memurun eşi ile o memurun ödevi arasında hiçbir
münasebet kurulamıyacağına göre, 58 inci maddenin, memurun evlilik durumunu
derpiş ettiği kabul edilemez.
Çoğunluk kararında (Yabancılarla evli bulunmama şartını bazı
kamu hizmetlerinde ödevin gerektirdiği bir nitelik saymak yerinde olur. Meselâ
askerlik, dışişleri, millî emniyet ve benzeri hizmetlerde kamu güvenliğinin
gereği olarak önemli Devlet sırlarının korunması bakımından bu türlü bir
sakınganlık tedbirine başvurulması zaruri görülebilir. Böyle bir hüküm, 58 inci
maddedeki temel hukuk kuralına aykırı düşmez) denilmektedir.
Kamu güvenliğine dayansa bile, bir memurun dilediği ile
evlenmesinin yasaklanmasına Anayasa'nın 11 inci maddesi hükmü müsait olmamakla
beraber kararda söz konusu edilen görevler için hususi hükümler vardır.
Filhakika :
912 sayılı kanunun 1278 sayılı kanunla değişik 5 inci maddesinde
(Ordu, bahriye ve jandarma zabıtam için); 1154 sayılı kanunun 13 üncü maddesinde
(Hariciye Vekâleti memurları için); 3201 sayılı kanunun 23 üncü maddesinde
(Polis mesleğine girecekler için) ve Hâkimler Kanununun 3885 sayılı kanunla
değişik 3 üncü maddesinde (Hâkimlik ve savcılık namzetleri için) kabul edilen
ve bu hizmetlere gireceklerin veya bu hizmetlerde çalışanların evlenmelerini
kayıtlayan hükümler vardır. Ancak dâvanın konusu, yukarıda yazılı ve benzeri
hususi hükümler olmayıp, Memurin Kanunu hükmüdür. Bu konu içinde, muhtelif
hususi kanunları ilgilendiren ve dâva konusu yapılmadıkça - Memurin Kanununun 4
üncü maddesinin Z fıkrasındaki umumi hükmün iptaline rağmen yürüyecek olan
diğer hükümleri ele almak ve bunların Anayasa'ya aykırı bulunmadığı hususunda
dâva ve talep dışı bir neticeye varmak 44 sayılı kanunun 28 inci maddesi
hükmüne uygun bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, çoğunluk kararının gerekçesi (Yabancılarla evli
bulunmama şartının - önemli Devlet sırlarının korunması bakımından bazı Devlet
hizmetlerinde ödevin gerektirdiği nitelik sayılmasının zaruri bulunduğu) sebebine
dayanmaktadır. Böyle bir zaruretin kabulü için Devlet sırrının ne olduğu; bu
sırların hangi Devlet dairelerinde toplandığı ve hangi memurların muhafazasına
mevdu bulunduğu meselelerinin incelenmesi gerekir. Bu inceleme de, Memurin
Kanununda değil hususi kanunlarda mevcut hükümlerin Anayasa'ya aykırı olması
sebebine dayanılarak açılacak dâvalarda ve o konulara münhasır kalmak şartiyle
yapılabilir. Memurin Kanununun 4 üncü maddesinin Z fıkrası hükmünün Anayasa'ya
aykırılığı kabul edildikten sonra bu dâva içinde yapılacak başka bir inceleme
kalmamıştır. Mahkeme kararının yürürlüğe gireceği tarihin altı ay sonraya
alınmasına ve Memurin Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte evli olan memurların
vaziyetlerini derpiş eden; bunların - askerlik ve dışişleri hizmetlerinde değil
- Hariciye, Harbiye ve Bahriye Vekâletlerinde çalışamıyacaklarını gösteren
istisna hükmünün Anayasa'ya aykırı olup olmadığının tetkikına da lüzum yoktur;
zira, bu bakanlıklara ait hususi kanunlardaki benzeri hükümler halâ
yürürlüktedir. Bu gibilerin vaziyetleri Memurin Kanunu ile değil o kanunlarla
halledilecektir.
3- Bir memurun ecnebi olan eşinin tavassutu olmaksızın bir
Devlet sırrının ortaya çıkmasının imkânsızlığı iddia edilemez. Böyle de olsa,
bazı memurların ecnebilerle evlenmesinin önlenmesiyle bu mahzur bertaraf
edilmiş sayılamaz.
Vatandaşlık Kanunumuza göre bir ecnebi kadın Türk ile evlenince
Türk tabiiyetine geçer. Bu kadın boşanır ve eski tabiiyetine rücu hakkında bir
arzu ızhar etmezse Türk kalır. (1312 sayılı kanunun 13 üncü maddesi). Türk
tabiiyetini bu suretle kazanan bir ecnebinin, hangi hizmette bulunursa
bulunsun, bir Türk memur ile evlenmesine kanuni bir mâni yoktur.
Kendilerine Devlet sırrı tevdi edilecek mevkide olmasalar bile
bir polis, bir subay veya bir dışişleri memurunun ecnebi ile evlenmesi mümkün
değildir. Buna karşılık, bütün Devlet sırlarına vâkıf olabilecek mevkide olan
Başbakan ve Bakanların ecnebi ile evli olmaları veya bu görevleri yaptıkları
sırada evlenmeleri mümkündür. Hizmetin en yüksek kademesini işgal edenler için
mahzur sayılmayan (Ecnebilerle evli olma) durumunun alt kademedeki memurluklar
için (Ödevin gerektirdiği nitelik) sayılamıyacağına şüphe edilemez.
Netice :
1- Kararın l numaralı bendinin 2 numarasındaki (B) ve (C)
fıkralarına, yukarıda yazılı sebeplerle;
2- Kararın III numaralı bendinin l numaralı fıkrasına, Üye Avni
Givda'nın muhalefet şerhinde izah edilen sebeplerle muhalifim.
MUHALEFET
ŞERHİ
l- Kararın, 788 sayılı kanunun memurluğa kabul şartlarını
gösteren 4 üncü maddesinin (Z) fıkrasındaki (Ecnebilerle evli olmamak. Memur
iken ecnebilerle evlenenler müstafi addedilir) hükmünün Anayasa'ya aykırı
olduğundan iptali gerektiğine dair olan kısmına iştirak etmekle beraber iptal
hükmünün askerlik ve dışişleri gibi bazı kamu hizmetlerinde çalışan ve
çalıştırılacak olanlar bakımından bir boşluk husule getireceği ve bu durumun
sakıncalarını önlemek ve gerekli kanunî tedbirlerin alınmasına imkân bırakmak
maksadiyle iptal kararının 6 ay sonra yürürlüğe girmesi hakkındaki kısmına
katılmıyorum. Zira :
Çoğunluk tarafından da yabancılarla evli olmamak şartının, kamu
hizmetinin bir niteliği mahiyetinde sayıldığı hallerden olan askerlik ve
dışişleri hizmetlerini düzenleyen teşkilât kanunlarında bu yüzden doğabilecek
mahzurları önleyecek hükümler hâlen mevcut bulunmaktadır. Gerçekten, ordu,
bahriye ve jandarma zabıtan ve memurini hakkındaki 17/6/1926 tarihli ve 912
sayılı kanunun 28/5/1928 tarihli ve 1278 sayılı kanunla değiştirilen 5 inci
maddesiyle "zabitan ve mensubini askeriyeden ecnebi kız ve kadınlarla
teahhül edenlerin tekaüt hakkından mahrumiyet şartiyle müstafi ad ve bu kanunun
neşrinden evvel müteehhil bulunanların rızalarına bakılmaksızın müddeti hizmetlerine
göre tekaüde sevk olunacakları" hükme bağlanmış olduğu gibi ecnebi kız ve
kadınlar ile nikâhsız yaşıyanlar ve yabancı memleketlere vazife ile veya tahsil
için gönderilmiş olanlardan aynı suretle hareket edenler hakında da aynı
işlemlerin yapılacağı öngörülmüştür.
Kezalik 25/6/1927 tarih ve 1154 sayılı Hariciye Vekâleti Memurin
Kanununun 13 üncü maddesinde "Hariciye memurlarının evlenmeden evvel
Vekâletin muvafakatini istihsale mecbur oldukları, bu mecburiyet hilafında
hareket edenlerin müstafi addolunacakları ve bir daha hariciye hizmetinde
istihdam edilemiyecekleri" açıklanmıştır.
Ve yine 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilâtı
Kanununun polis mesleğine girmek için aranan şartları beyan eden 23 üncü
maddesinin (H) fıkrasında "Ecnebi kız ve kadınla evli olmamak ve yaşar
bulunmamak" şartı de yer almıştır.
Bu hükümler umumî mahiyetteki Memurin Kanunu'nun 4 üncü
maddesinin (Z) fıkrasının yeniden düzenlenmesine kadar geçecek süre içinde
mezkûr fıkradaki (Ecnebilerle evli olmamak. Memur iken ecnebilerle evlenenler
müstafi addedilir) hükmünün iptalinden bir boşluk husule gelmiyeceğini
göstermektedir. Bütün memurlara şâmil ve insan haklarına aykırı bu hükmün iptal
edildiğine göre iptalin biran önce hükmünü icra etmesi gerektiği reyiyle
kararın 6 ay geri bırakılmasına muhalifim.
2- Memurin Kanununun bahis konusu 4 üncü maddesinin (Z)
fıkrasındaki (Bu kanun neşrinden evvel ecnebi kadınlarla teahhül etmiş bulunan
memurin, hariciye, müdafaai milliye ve bahriye vekâletlerinde istihdam
edilemezler) hükmü de Anayasa'ya aykırı bulunmaktadır.
Zira bu hükmün sadece Memurin Kanununun neşri tarihinden ve 1393
sayılı kanunla değişik metne de aynen alındığına göre nihayet mezkûr kanunun
neşri tarihi olan 24/2/1929 tarihinden önce ve sadece yabancı kadınlarla
evlenmiş olan memurların belli kamu hizmetlerinde çalıştırılmalarını
yasaklamaktadır. Bu hükme göre yabancı erkeklerle evli olan kadınların sözü
geçen hizmetlerde çalıştırılmaları hakkında bir kayıtlama mevcut bulunmadığı
gibi bu hüküm, en geç 24/2/1929 tarihinden sonra yabancılarla evlenmiş olan
erkek ve kadınların sözü geçen hizmetlerde çalıştırılmalarını önleyici
mahiyette bir kayıtlamayı da ihtiva etmemektedir. Şu hale göre bu fıkra yabancı
erkeklerle evlenmiş olan kadınların Millî Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarında
çalıştırılmalarını engelleyici mahiyette bulunmadığı gibi 24/2/1929 tarihinden
sonra yabancılarla evlenmiş olan erkek ve kadınların adı geçen Bakanlıklarda
çalıştırılmalarını da men edememektedir. Sonuç olarak da Millî Savunma ve
Dışişleri Bakanlıklarında çalıştırılmak bakımından Türk vatandaşları arasında
bir eşitsizlik yaratmakta, onları farklı işlemlere tabi tutmaktadır.
Anayasa'nın 12 nci maddesi "herkesin dil, ırk,cinsiyet,
siyasî düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun
önünde eşit olduğunu, hiç bir kişiye, zümreye veya sınıfa imtiyaz
tanınamayacağını" açıkladığı gibi 58 inci maddesi de "her Türk'ün
kamu hizmetlerine girme hakkına sahip olduğunu, hizmete alınmada ödevin
gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayrım gözetilemiyeceğini"
belirtmiştir.
Memurin Kanununun 4 üncü maddesinin değişik (Z) fıkrasının
parantez içindeki hükmü Anayasa'nın yukarıda gösterilen hükümlerine açıkça
aykırı bulunmaktadır. Yabancılarla evli olmamak, Millî Savunma ve Dışişleri
hizmetlerinin bir niteliği ise bu kaydın, kadın erkek bütün vatandaşlar
hakkında seyyanen uygulanması, değil ise belli bir tarihten önce evlenmiş olan
erkeklerede uygulanmaması gerekir. Anayasa'nın temel ilkelerinden biri olan
hukuk devleti ilkesi de vatandaşlar arasında böyle bir ayırımı tecviz etmeye
imkân vermez.
Esasen sözü geçen fıkra, Memurin Kanununun yürürlüğe girdiği
tarihte memur olup da yabancı kadınlarla evli bulunan kişilerin durumunu
düzenlemeye matuf geçici bir intikal hükmü olup mezkûr kanunun yürürlüğe
konulduğu tarihten bu yana geçmiş olan 37 küsur yıl içinde hükmünü icra etmiş
ve tamamlamış olması itibariyle kanunda bırakılmasından amelî bir faide de
sağlanamıyacaktır.
Bu sebeplere binaen Anayasa'ya aykırı bulunan mezkûr hükmün de
iptali gerekeceğinden çoğunluk kararına bu noktadan da muhalifim.
İkinci fıkradaki görüşe katılmak suretiyle kararın bu kısmına
muhalifim.