ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/205
Karar Sayısı : 2025/88
Karar Tarihi : 27/3/2025
R.G.Tarih-Sayı : 4/6/2025-32920
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Sakarya 3. İcra Hukuk Mahkemesi (E.2024/205, E.2024/206)
İTİRAZLARIN KONUSU:
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve
İflas Kanunu’na 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen
geçici 20. maddenin Anayasa’nın
2., 35. ve 36. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline ve yürürlüğünün
durdurulmasına karar verilmesi talebidir.
OLAY: Muhafaza işleminin
dayanağı olan haczin sona ermesi üzerine tasfiye işlemlerine başlanan araçların mülkiyetinin Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketine (MKE A.Ş.) ve yediemine devrine karar verilmesi talepleriyle açılan
davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan
Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKÜMÜ
Kanun’un itiraz konusu geçici 20. maddesi
şöyledir:
“Geçici Madde 20-
(Ek:28/3/2023-7445/6 md.)
Bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, muhafaza işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup da yedieminde
bulunan mallar, takibin yapıldığı yer icra dairesince bu madde uyarınca resen
tasfiye edilir. Adalet Bakanlığı, tasfiye edilecek malların sayısını dikkate
alarak takibin yapıldığı yer icra dairelerinden birini veya birkaçını ya da
takibin yapıldığı yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan icra dairelerinden
birini veya birkaçını tasfiye işlemlerini yürütmekle görevlendirebilir.
Tasfiye edilecek mallara ilişkin bilgiler, icra
dairesince Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminde duyurulur.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasların
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren on gün içinde gümrük idaresi, 4458 sayılı
Kanun kapsamında serbest dolaşımda olmayan tasfiye konusu malı, gümrük
işlemlerini yapmak üzere teslim almazsa, müteakip fıkralar uyarınca mal tasfiye
edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve tahsil
dairesi, üçüncü fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde, 6183 sayılı Kanun
uyarınca üzerinde haciz bulunan tasfiye konusu malı muhafaza ve/veya satış
işlemlerini yapmak üzere teslim almazsa, müteakip fıkralar uyarınca mal tasfiye
edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve borçlu,
dördüncü fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde, tarifeye göre belirlenen
yedieminlik ücretini ödemek suretiyle malı teslim almazsa müteakip fıkralar
uyarınca mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkra uyarınca mal tasfiye edilmez ve rehin
hakkı sahibi, beşinci fıkradaki süreyi takip eden on gün içinde, rehinden
kaynaklanan haklarını kullanarak bu durumu icra dairesine bildirmezse müteakip
fıkralar uyarınca mal tasfiye edilir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından yukarıdaki fıkra
uyarınca mal tasfiye edilmezse icra dairesi, altıncı fıkradaki sürenin
dolmasını müteakip gecikmeksizin malın, kanunun elektronik ortamda açık artırma
suretiyle satışa ilişkin hükümleri uyarınca resen satışını yapar. Satış
ilanları, sadece elektronik satış portalında yapılır. Malın son iki yıl içinde
yapılan kıymet takdiri yoksa resen kıymet takdiri yapılır. İkinci artırmada
malın satılamaması halinde, artırma sonuç tutanağının ilan edildiği tarih esas
alınmak suretiyle müteakip fıkralar uyarınca mal tasfiye edilir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye edilememesi
halinde yediemin, altıncı ve sicile kayıtlı mallar bakımından yedinci
fıkralarda belirtilen süreleri takip eden on gün içinde malın mülkiyetini
almayı kabul eder ve varsa malın son iki yıl içinde yapılan, yoksa icra
dairesince takdir edilen kıymetinin yüzde otuzu üzerinden, tarifeye göre
belirlenen yedieminlik ücreti mahsup edildikten sonra bakiye tutarı öderse icra
dairesi, malın mülkiyetinin yediemine devrine yönelik kararın verilmesi için
dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Sicile kayıtlı mallar bakımından yedieminin malın
mülkiyetinin devrini kabul etmemesi halinde Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim
Şirketi, sekizinci fıkradaki süreyi takip eden bir ay içinde malın 7330 sayılı
Kanunun 4 üncü maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca belirlenen hurda bedelini
ödeyeceğini bildirmesi ve bildirimde bulunduğu tarihten itibaren üç ay içinde
hurda bedelini ödemesi halinde icra dairesi, hurdaya ayırma işlemlerini
tamamlayarak malın mülkiyetinin Şirkete devrine yönelik kararın verilmesi için
dosyayı icra mahkemesine gönderir.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca malın tasfiye edilememesi
halinde icra dairesi, malın mülkiyetinin bedelsiz olarak Türkiye Kızılay Derneğine
devrine yönelik kararın verilmesi için dosyayı icra mahkemesine gönderir.
İcra mahkemesi, mülkiyetin devri için gönderilen
dosyalarda, en geç on gün içinde dosya üzerinden yapacağı inceleme sonunda
talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla, malın
mülkiyeti ilgiliye geçer; tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve teslim
işlemleri gerçekleştirilir.
Tasfiye konusu malın vergi, ceza, prim gibi borçları,
borçluya ait olup mülkiyet ilgiliye, tüm borç ve yüklerinden âri olarak geçer.
Devir ve tescil işlemleri her türlü vergi, resim ve harçtan müstesnadır.
Devir işlemlerine karşı yedieminlik alacağına dayanılarak
hapis hakkı kullanılamaz. Yedieminlik ücretinin varlığı, mülkiyetin devri ve
buna ilişkin işlemlerin yapılmasına engel teşkil etmez.
Tasfiye masrafları, öncelikle dosyadaki avanstan, avansın
bulunmaması halinde Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.
Tasfiye kapsamında dosyaya ödenen tutardan; sırasıyla
avanstan karşılanan masraflar, Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan
masraflar ve vergi, resim, harç gibi malın aynından kaynaklanan kamu alacakları
ödenir. Kalan tutar, 9 uncu madde uyarınca muhafaza edilir, bankalarda
nemalandırılır ve talep halinde nemalarıyla birlikte hak sahiplerine ödenir.
Dosyaya ödenen tutarın, Adalet Bakanlığı bütçesinden
yapılan masrafı karşılayamaması halinde icra dairesi, bakiye masrafın, 6183
sayılı Kanun uyarınca borçludan tahsili için tahsil dairesine bildirimde
bulunur.
İcra daireleri, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altı ay içinde yedieminlerde bulunan malların tespiti için gerekli
işlemleri yapar. Bu hâlde kolluktan yardım istenebilir. Adalet Bakanlığı, bu
fıkrada belirtilen tespit işlemlerinin yapılması için gerekli tedbirleri alır
ve düzenlemeleri yapar.
Adalet Bakanlığı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren altı ay içinde, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları
belirler ve yürürlüğe koyar. Usul ve esasların yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren bu maddenin uygulanmasına başlanır. Bu husus Adalet Bakanlığının resmi
internet sitesinde duyurulur.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2024/205 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri
BAĞCI, Engin YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai
AKYEL, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR,
Muhterem İNCE, Yılmaz AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla
4/12/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak
kural ve başvurunun yöntemine uygunluğu sorunları görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın 152. ile 30/3/2011
tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan mahkeme, bu
dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin
hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu hükümlerin
iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya yetkilidir. Ancak anılan maddeler
uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine başvurabilmesi için elinde
yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir davanın bulunması, iptali
talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması gerekir. Uygulanacak kural
ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde ortaya çıkan sorunların
çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da olumsuz yönde etki yapacak
nitelikte kurallardır.
3. İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 2004
sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinin iptalini talep etmiştir. İtiraz konusu
maddede bu maddeyi ihdas eden Kanun’un
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla muhafaza işleminin dayanağı olan haciz
kalkmış olup da yedieminde bulunan malların tasfiyesine ilişkin usul ve esaslar
düzenlenmektedir.
4. Bakılmakta olan davanın konusu muhafaza işleminin
dayanağı olan icra takibine konu aracın üzerindeki haczin kalkması nedeniyle
aracın mülkiyetinin MKE A.Ş.ye devrine
ilişkindir.
5. Dolayısıyla kuralın gümrük idaresinin 27/10/1999 tarihli ve 4458 sayılı
Gümrük Kanunu kapsamında serbest dolaşımda olmayan tasfiye konusu malların
gümrük işlemlerini yapmak üzere teslim alınmaması hâlinde müteakip fıkralara
göre malın tasfiye edileceğini düzenleyen üçüncü fıkrasının, bu fıkra uyarınca
tasfiye edilmeyen malın 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının
Tahsil Usulü Hakkında Kanun uyarınca üzerinde haciz bulunan tasfiye konusu
malın tahsil dairesi tarafından teslim alınmaması hâlinde müteakip fıkralara
göre malın tasfiye edileceğini düzenleyen dördüncü fıkrasının, söz konusu
fıkraya göre tasfiye edilmeyen malın tarifeye
göre belirlenen yedieminlik ücretini ödemek suretiyle borçlu tarafından teslim
alınmaması hâlinde müteakip fıkralara göre malın
tasfiye edileceğini düzenleyen beşinci fıkrasının, bu fıkra uyarınca da malın
tasfiye edilmemesi hâlinde rehin hakkı sahibi tarafından teslim alınmayan malın
müteakip fıkralara göre tasfiye edileceğini düzenleyen altıncı fıkrasının bakılmakta olan davada uygulanma imkânı
bulunmamaktadır. Bu itibarla anılan fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
6. Ayrıca kuralın yedinci fıkrasında
önceki fıkralar uyarınca tasfiyesi gerçekleştirilemeyen malın icra dairesi
tarafından elektronik ortamda açık artırma yoluyla satış usulü, sekizinci
fıkrasında ise bu yöntemle de satılamayan malın yediemine satışı ve onuncu
fıkrasında önceki fıkralara göre tasfiye edilemeyen malın mülkiyetinin bedelsiz
olarak Türkiye Kızılay Derneğine devrine ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
Başvuran Mahkemede bakılmakta olan davanın malın mülkiyetinin MKE A.Ş.ye devrine ilişkin olduğu dikkate alındığında
kuralın yedinci, sekizinci ve onuncu fıkralarının da davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla söz
konusu fıkralara ilişkin başvurunun da Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi
gerekir.
7. Ayrıca kuralın tasfiye masraflarının
nasıl karşılanacağını düzenleyen on dördüncü fıkrasının, tasfiye kapsamında
dosyaya ödenen tutarın paylaştırılması ve bakiyenin nemalandırılması ile hak
sahiplerine ödenmesini düzenleyen on beşinci fıkrasının ve dosyaya ödenen
tutarın tasfiye masraflarını karşılayamaması hâlinde bakiye masrafın 6183
sayılı Kanun hükümlerine göre borçludan tahsil edilmesi için tahsil dairesine
bildirimde bulunulacağını düzenleyen on altıncı fıkrasının malın tasfiye
sürecine ilişkin icra müdürlüğü işlemlerine yönelik olduğu anlaşıldığından bakılmakta
olan davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu
itibarla anılan fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle
reddi gerekir.
8. Öte yandan 6216 sayılı Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz
yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Söz konusu
maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada
uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini
Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü
aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan
belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği
belirtilmiş; anılan fıkranın (a) bendinde de “İptali
istenen kuralların Anayasanın hangi maddelerine aykırı olduklarını açıklayan
gerekçeli başvuru kararının aslı” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler
arasında sayılmıştır. Maddenin (4)
numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun
olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye
geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
9. Anılan İçtüzük’ün 46.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendinde de itiraz yoluna başvuran
Mahkemenin gerekçeli kararında, Anayasa’ya aykırılıkları ileri sürülen
hükümlerin her birinin Anayasa’nın hangi maddelerine hangi nedenlerle aykırı
olduğunun ayrı ayrı ve gerekçeleriyle birlikte açıkça gösterilmesi gerektiği
ifade edilmiştir.
10. İçtüzük’ün 49. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b) bendinde ise Anayasa Mahkemesince yapılan ilk
incelemede, başvuruda eksikliklerin bulunduğu tespit edilirse itiraz yoluna
ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar
verileceği belirtilmiştir.
11. Yapılan incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkeme
tarafından kuralın birinci fıkrasının ikinci cümlesinin, on birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…tüm
haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve teslim işlemleri gerçekleştirilir.”
ibaresinin, on ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ile on üçüncü, on yedinci ve on
sekizinci fıkralarının
Anayasa’nın 2., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü ancak hangi nedenlerle anılan hükümlere aykırı olduğuna
dair herhangi bir gerekçeye yer verilmediği anlaşılmıştır.
12. Bu itibarla kuralın birinci fıkrasının
ikinci cümlesine, on birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan “…tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve
teslim işlemleri gerçekleştirilir.” ibaresine, on ikinci fıkrasının ikinci
cümlesi ile on üçüncü, on yedinci ve on sekizinci fıkralarına yönelik başvurunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin
(1) numaralı fıkrasının (a) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (1) numaralı
fıkrasının (a) bendine aykırı olması nedeniyle aynı Kanun’un 40. maddesinin (4)
numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
13. Açıklanan nedenlerle 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na
28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 20.
maddenin;
A. Üçüncü,
dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci, onuncu, on dördüncü, on beşinci
ve on altıncı fıkralarının itiraz
başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı
bulunmadığından bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle REDDİNE,
B. Birinci fıkrasının
ikinci cümlesinin, on birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan “…tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve
teslim işlemleri gerçekleştirilir.” ibaresinin, on ikinci fıkrasının ikinci
cümlesi ile on üçüncü, on yedinci ve on sekizinci fıkralarının iptallerine yönelik başvurunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,
C. Kalan kısmının esasının incelenmesine, yürürlüğün
durdurulması talebinin esas incelemesinden karara bağlanmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2024/206 Sayılı Başvuru Yönünden
14. İçtüzük
hükümleri uyarınca Kadir ÖZKAYA, Hasan Tahsin GÖKCAN, Basri BAĞCI, Engin
YILDIRIM, Rıdvan GÜLEÇ, Recai AKYEL, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız
SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR, Muhterem İNCE, Yılmaz
AKÇİL, Ömer ÇINAR ve Metin KIRATLI’nın katılımlarıyla 4/12/2024 tarihinde
yapılan ilk inceleme toplantısında öncelikle uygulanacak kural ve başvurunun
yöntemine uygunluğu sorunları görüşülmüştür.
15. Bakılmakta olan davanın konusu muhafaza işleminin
dayanağı olan haczin kalkması nedeniyle malın
mülkiyetinin yediemine devredilmesine ilişkindir. İtiraz yoluna başvuran
Mahkeme 2004 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinin iptalini talep etmiştir.
16. E.2024/205 sayılı başvurunun ilk incelemesinde
kuralın üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, onuncu, on dördüncü, on
beşinci ve on altıncı fıkralarına yönelik gerekçeler bu başvuru yönünden de
geçerlidir. Bu itibarla söz konusu fıkraların
davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin
yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
17. Ayrıca bakılmakta olan davanın konusunun tasfiye
konusu aracın mülkiyetinin yediemine devredilmesi talebine ilişkin olduğu
dikkate alındığında tasfiye edilemeyen malın mülkiyetinin 30/6/2021 tarihli ve
7330 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun
hükümlerine göre tespit edilen hurda bedeli üzerinden MKE A.Ş.ye devrini
düzenleyen dokuzuncu fıkranın davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu fıkraya ilişkin başvurunun da
Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle reddi gerekir.
18. Öte yandan E.2024/205 sayılı başvurunun ilk incelemesinde kuralın birinci fıkrasının ikinci cümlesi, on birinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…tüm
haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve teslim işlemleri gerçekleştirilir.”
ibaresi, on ikinci fıkrasının ikinci cümlesi ile on üçüncü, on yedinci ve on
sekizinci fıkralarına yönelik gerekçeler bu
başvuru yönünden de geçerlidir. Buna göre söz konusu ibare ve fıkraların Anayasa’nın
2., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğunun ileri sürüldüğü ancak hangi
nedenlerle anılan hükümlere aykırı olduğuna dair herhangi bir gerekçeye yer
verilmediği anlaşıldığından bu ibare ve fıkralara yönelik başvurunun 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (4)
numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
19. Açıklanan nedenlerle 9/6/1932
tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı
Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin;
A. Üçüncü,
dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci, dokuzuncu, onuncu, on dördüncü, on beşinci
ve on altıncı fıkralarının itiraz
başvurusunda bulunan Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı
bulunmadığından bu fıkralara ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle REDDİNE,
B. Birinci fıkrasının
ikinci cümlesinin, on birinci fıkrasının
ikinci cümlesinde yer alan “…tüm haciz ve rehinler kaldırılarak devir ve
teslim işlemleri gerçekleştirilir.” ibaresinin, on ikinci fıkrasının ikinci
cümlesi ile on üçüncü, on yedinci ve on sekizinci fıkralarının iptallerine yönelik başvurunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı
Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40.
maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE,
C. Kalan kısmının esasının incelenmesine, yürürlüğün durdurulması
talebinin esas inceleme aşamasında karara bağlanmasına,
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
20. 9/6/1932 tarihli
ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı
Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 20. maddenin birinci fıkrasının birinci cümlesi,
ikinci fıkrası, dokuzuncu fıkrası, on birinci fıkrasının birinci cümlesi ile
ikinci cümlesinde yer alan “Kabul
kararıyla, malın mülkiyeti ilgiliye geçer;...” ibaresi ve on ikinci fıkrasının
birinci cümlesinin iptallerine ve
yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz
başvurusuna ilişkin E.2024/206 sayılı davanın, aralarındaki hukuki irtibat
nedeniyle E.2024/205 sayılı dava ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına,
esas incelemenin E.2024/205 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 4/12/2024
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
21. Başvuru kararları ve ekleri, Raportör Özge ULUKAYA
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun
hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Genel Açıklama
22. Haciz; bir
alacağının elde edilmesi için borçluya ait mal, hak ve alacaklara hukuken el
konulmasıdır. Borçluya ait taşınır mallar ve taşınmazlar ile diğer haklar ve
alacaklar haczin konusunu oluşturmaktadır.
23. Haczedilen taşınır malların ne şekilde muhafaza
edileceği 2004 sayılı Kanun’un 88. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin
birinci fıkrasında haczedilen paraların, banknotların, hamiline ait senetlerin,
poliçelerin ve sair cirosu kabil senetler ile altın, gümüş ve diğer kıymetli
şeylerin bizzat icra dairesi tarafından muhafaza edileceği belirtilmiştir.
24. Maddenin ikinci fıkrasında diğer taşınır malların
muhafaza altına alınacağı ve alacaklının muvafakat etmesi hâlinde istenildiği
zaman verilmek şartıyla geçici olarak borçlu yedinde veya üçüncü kişinin
nezdinde bırakılabileceği hükme bağlanmıştır.
25. Beşinci fıkranın birinci cümlesinde ise haczedilen
malların, Adalet Bakanlığı tarafından yetki verilen gerçek veya tüzel kişilere
ait lisanslı yediemin depolarında muhafaza edilmesi öngörülmüştür. Buna göre
alacaklının muvafakat etmemesi hâlinde anılan birinci fıkrada sayılanların
dışında kalan haczedilmiş taşınır mallar yediemin depolarında muhafaza
edilecektir.
26. Anılan Kanun’un 110. maddesinin birinci fıkrasında
haczedilen bir malın satılmasının Kanun’da öngörülen süre içinde istenmemesi
veya satış talebi geri alınıp da yine öngörülen süre içinde yenilenmemesi
hâlinde mal üzerindeki haczin kalkacağı hüküm altına alınmıştır. Söz konusu maddenin
üçüncü fıkrasında birinci fıkra gereğince haczin kalkmasına sebebiyet veren
alacaklının mala yönelik olarak haczin konulması ve muhafazası gibi tüm
giderlerden sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.
27. Muhafaza işleminin
dayanağı olan haczin kalkmasına rağmen yedieminde bulunan malların tasfiyesine
ilişkin usul ve esaslar Kanun’un 88/a maddesinde düzenlenmiştir. İtiraz konusu
kuralların da yer aldığı geçici 20. maddede ise 7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla muhafaza işleminin dayanağı olan haciz işlemi
kalkmasına rağmen yedieminde bulunan malların tasfiye usulüne ilişkin hükümlere
yer verilmiştir.
28. Buna göre yedieminde bulunan malların tasfiyesi,
muhafaza işleminin dayanağı olan haczin 7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği
tarihten önce kalkmış olması hâlinde 2004 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesi;
7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra kalkmış olması hâlinde
ise 2004 sayılı Kanun’un 88/a maddesi kapsamında gerçekleşecektir.
29. Anılan Kanun’un 88/a ve geçici 20. maddelerinin
yedieminde bulunan malların tasfiyesini düzenlediği dikkate alındığında her iki
madde kapsamında tasfiyeye tabi tutulacak malların para, banknot, hamiline ait
senet, poliçe ve sair cirosu kabil senet ile altın, gümüş ve diğer kıymetli
şeyler dışında kalan borçluya ait taşınır mallar olduğu anlaşılmaktadır.
B. Anlam ve Kapsam
30. 2004 sayılı Kanun’un geçici 20. maddesinin birinci
fıkrasının itiraz konusu birinci cümlesinde 7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe
girdiği tarih itibarıyla, muhafaza işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup
da yedieminde bulunan malların takibin yapıldığı yer icra dairesince geçici 20.
madde uyarınca resen tasfiye edileceği hükme bağlanmıştır.
31. Anılan maddenin itiraz konusu ikinci fıkrasında
tasfiye edilecek mallara ilişkin bilgilerin icra dairesi tarafından Ulusal
Yargı Ağı Bilişim Sistemi’nde (UYAP) duyurulacağı belirtilmiştir. Buna göre
tasfiye konusu mala ilişkin bilgiler UYAP aracılığıyla duyurulacak ancak
tasfiye konusu malın maliki olan borçluya veya mal üzerinde hak sahibi olan
ilgili kişilere malın tasfiyesine başlandığı ayrıca bildirilmeyecektir.
32. Maddenin beşinci fıkrasında önceki fıkralara göre
malın tasfiyesinin gerçekleşmemesi hâlinde borçlunun tasfiye idaresine verilen
süreyi takip eden on gün içinde tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücretini
ödeyerek malı teslim alabileceği hükme bağlanmış, benzer şekilde altıncı
fıkrada rehin hakkı sahibinin önceki fıkralara göre tasfiye edilemeyen mal için
beşinci fıkrada borçluya verilen sürenin bitiminden itibaren on gün içerisinde
rehinden kaynaklı haklarını icra dairesine bildirebileceği belirtilmiştir.
Rehin hakkı sahibinin anılan düzenleme kapsamında bildirimde bulunması hâlinde
tasfiye sürecinin sona ereceği anlaşılmaktadır.
33. Yedinci fıkrada sicile kayıtlı malların önceki
fıkralara göre tasfiye edilememesi durumunda, icra dairesi tarafından gecikilmeksizin
Kanun’un elektronik açık artırma suretiyle satışına ilişkin hükümleri
kapsamında resen satılacağı belirtilmiştir.
34. İtiraz konusu sekizinci fıkrada yedieminin önceki
fıkralara göre tasfiye edilemeyen malın mülkiyetini yine önceki fıkralar
uyarınca belirlenen süreyi takiben on gün içinde almayı kabul edebileceği hükme
bağlanmıştır. Kuralın ikinci cümlesine göre malın yediemine teslim edilebilmesi
için tasfiyeye konu malın iki yıl içinde yapılmış kıymet takdiriyle tespit
edilen bedelin, belirtilen şekilde yapılmış bir kıymet takdirinin bulunmaması
durumunda ise icra dairesi tarafından takdir edilen bedelin yüzde otuzu
üzerinden tarifeye göre belirlenen yedieminlik ücreti mahsup edildikten sonra
tespit edilen tutarın yediemin tarafından ödenmesi gerekmektedir. Tespit edilen
tutarın ödenmesi hâlinde icra dairesi tasfiyeye konu malın mülkiyetinin
yediemine devredilmesine karar verilmesi talebiyle icra mahkemesine
başvuracaktır.
35. İtiraz konusu dokuzuncu fıkrada sicile kayıtlı
malların yediemin tarafından mülkiyetin devrini kabul etmemesi durumunda MKE
A.Ş.nin sekizinci fıkrada belirtilen süreyi takiben bir ay içinde 7330 sayılı
Kanun’un 4. maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında belirlenen hükümlerine
göre tespit edilen hurda değeri üzerinden malın mülkiyetini kabul edebileceği
hükme bağlanmıştır.
36. Bu itibarla geçici 20. maddede kademeli bir tasfiye
usulünün benimsendiği anlaşılmaktadır. Muhafaza işleminin dayanağı olan haczin
kalkmasına rağmen yedieminde bulunan malın söz konusu maddede düzenlenen ve
öncelikli olarak uygulanacağı anlaşılan usulle tasfiye edilememesi hâlinde
takip eden usullere göre tasfiyenin gerçekleştirilmesi gerekecektir. Başka bir
anlatımla bir malın anılan maddede düzenlenen bir yöntemle tasfiye edilebilmesi
bu yöntemden önce uygulanması gereken usullerle tasfiyenin gerçekleşememesine
bağlıdır.
37. Maddenin on birinci fıkrasının itiraz konusu birinci
cümlesinde icra mahkemesi tarafından geçici 20. madde kapsamında mülkiyetin
devri için gönderilen dosyalarda en geç on güç içinde ve dosya üzerinden
talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verileceği hükme bağlanmıştır.
Buna göre icra mahkemesi mülkiyetin devrine yönelik icra dairesinin
başvurularını on güç içinde duruşma yapmaksızın karara bağlayacak ve icra
mahkemesi kararına karşı kanun yoluna başvurulamayacaktır. Belirtilen fıkranın
ikinci cümlesinde ise kabul kararıyla malın mülkiyetinin ilgili kişiye geçeceği
ve mülkiyetin devrinin mal üzerinde bulunan tüm haciz ve rehinler kaldırılmak
suretiyle gerçekleşeceği belirtilmiştir. Anılan cümlede yer alan “Kabul kararıyla, malın mülkiyeti ilgiliye geçer; …” ibaresi itiraz konusu bir diğer kuralı
oluşturmaktadır.
38. Maddenin on ikinci fıkrasının itiraz konusu birinci
cümlesinde tasfiye konusu malın vergi, cezai prim gibi borçlarının borçluya ait
olduğu hükme bağlanmış, malın mülkiyetinin ilgili kişiye tüm borç ve
yüklerinden âri olarak geçeceği belirtilmiştir.
C. İtirazın Gerekçesi
39. Başvuru kararlarında özetle; itiraz konusu kurallarla muhafaza işleminin dayanağı olan
haciz işlemi sona ermesine rağmen yedieminde bulunan malların takibin yapıldığı
yer icra dairesince resen tasfiye edileceğinin düzenlendiği ancak tasfiye
sürecinde borçluya ve rehin hakkı sahibine tebligat yapılma zorunluluğunun
öngörülmediği, borçlunun malı teslim almasının yediemin ücretinin ödenmesine
bağlı kılındığı, malın değerinin yüzde otuzu üzerinden yediemine, hurda bedeli
üzerinden MKE A.Ş.ye, bedelsiz olarak da Türkiye Kızılay Derneğine devir
hakkının tanındığı, mülkiyet hakkının devrine ilişkin kararın dosya üzerinden
ve kesin olarak verilmesinin hak arama özgürlüğüyle bağdaşmadığı belirtilerek
kuralların Anayasa’nın 2., 35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
1. Kanun’un Geçici 20. Maddesinin Birinci Fıkrasının Birinci
Cümlesi ile İkinci Fıkrasının İncelenmesi
40. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi
uyarınca kurallar, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesi yönünden de
incelenmiştir.
41. İtiraz konusu kurallar 7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarih
itibarıyla, muhafaza işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup da yedieminde
bulunan malların icra dairesi tarafından 2004 sayılı Kanun’un geçici 20.
maddesi kapsamında resen tasfiye edileceğini ve tasfiye edilecek mallara
ilişkin bilgilerin icra dairesi tarafından UYAP’ta duyurulacağını
öngörmektedir.
42. Anayasa’nın 35.
maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar,
ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmek suretiyle mülkiyet hakkı güvenceye
bağlanmıştır.
43. Anayasal anlamda mülkiyet hakkı
ekonomik değer ifade eden ve değeri parayla ölçülebilen her türlü mal varlığı
hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2018/106, K.2019/80, 16/10/2019, § 14). Bu
bağlamda mülkiyet hakkı, maddi varlığı bulunan taşınır ve taşınmaz mal
varlığını kapsadığı gibi maddi bir varlığı bulunmayan hak ve alacakları da
içermektedir.
44. Anayasa’nın anılan maddesinde bir
temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı; kişiye -başkasının
hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla-
sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma ve tasarruf etme, onun semerelerinden
yararlanma imkânı veren bir haktır (AYM, E.2022/128, K.2023/136, 26/7/2023, §
18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, §
32).
45. Muhafaza
işleminin dayanağı olan haciz kalkmış olup da yedieminde bulunan borçluya ait
taşınır malların tasfiyesine ilişkin kuralların borçlu bakımından mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır. Öte
yandan kurallarla, borçluya ait olan malın mülkiyetinin devrinin her türlü
haciz ve rehin kaldırılmak suretiyle devredileceği öngörüldüğünden taşınmaz
üzerinde lehine haciz işlemi gerçekleştiren kişiler ile rehin hakkı sahibi
kişilerin alacaklarından kaynaklanan mülkiyet hakkının da etkilendiği açıktır.
46. Anayasa’nın 5. maddesi insanın maddi
ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel
amaç ve görevleri arasında saymıştır. Devlet, kişilerin mülkiyet hakkından tam
anlamıyla yararlanabilmeleri ve etkili bir şekilde mülkiyet hakkının korunması
amacıyla yasal, idari, mali, yargısal ve diğer önlemleri almak zorundadır.
47. Anayasa’nın 35. maddesinde bir temel
hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkının etkili bir şekilde
korunabilmesi yalnızca devletin bu hakka müdahaleden kaçınmasıyla sağlanamaz.
Anayasa’nın 5. ve 35. maddeleri uyarınca devletin mülkiyet hakkının korunmasına
ilişkin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bu pozitif yükümlülükler kimi
durumlarda özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklar da dâhil olmak üzere mülkiyet
hakkının korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirmektedir (AYM,
E.2021/82, K.2022/167, 29/12/2022, § 17; E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, §
13; Eyyüp Boynukara [1. B.], B. No: 2013/7842, 17/2/2016, §§ 39-40; Osmanoğlu
İnşaat Eğitim Gıda Temizlik Hizmetleri Petrol Ürünleri Sanayi Ticaret Limited
Şirketi [2. B.], B. No: 2014/8649, 15/2/2017, § 44).
48. Anayasa’nın anılan maddeleri
uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde -özel kişiler arası
uyuşmazlıklarla ilgili olsun ya da olmasın- yargı kararlarının uygulanması ve
kişilerin alacaklarına kavuşması bakımından etkili bir icra sistemi kurma
sorumluluğu bulunmaktadır. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda devletin
mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri, karşılıklı hak ve menfaatler
dengesine dayanmaktadır. Alacakların icrasına ilişkin süreç bakımından da durum
böyledir (Hesna Funda Baltalı ve Baltalı Gıda Hayvancılık San. ve Tic. Ltd.
Şti. [GK], B. No: 2014/17196, 25/10/2018, § 71; AYM, E.2019/11, K.2019/86,
14/11/2019, § 14).
49. 2004 sayılı Kanun’un 88/a maddesinde
genel olarak muhafaza işleminin dayanağı olan haczin kalkmasına rağmen
yedieminde bulunan malların tasfiye usulü düzenlenmişken anılan Kanun’un geçici
20. maddesinde 7445 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce muhafaza
altına alınmış ancak muhafaza işleminin dayanağı olan haczin kalkmış olmasına
rağmen yedieminde bulunan malların tasfiyesine ilişkin hükümler öngörülmüştür.
50. Her iki tasfiye usulünde de
yedieminde bulunan malların tasfiyesinin takibin yapıldığı icra dairesi
tarafından resen gerçekleştirileceği ve tasfiyeye konu mallara ilişkin
bilgilerin UYAP üzerinden duyurulacağı hükme bağlanmıştır. 2004 sayılı Kanun’un
88/a maddesinde ilgili tasfiye aşamasına gelindiğinde borçluya, tasfiyeye konu
mal üzerinde rehin hakkı bulunması durumunda rehin hakkı sahibine, yediemine ve
MKE A.Ş.ye malın teslim alınabileceği, aksi hâlde müteakip fıkra hükümlerine
göre tasfiyeye devam edileceği ihtarını içerecek şekilde tebligat yapılması
gerektiği düzenlenmiştir.
51. Anılan Kanun’un geçici 20. maddesi
kapsamında öngörülen tasfiye usulünde ise ilgili kişilere tebligat yapılmasını
zorunlu kılan bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Söz konusu tasfiye usulleri
arasındaki bir diğer fark yediemin tarafından tasfiyeye konu malın teslim
alınması için ödenmesi gereken miktara yöneliktir. Kanun’un 88/a maddesinin
altıncı fıkrasında yediemin tarafından malın teslim alınması için ödenmesi
gereken bedelin kıymet takdirinin yüzde kırkı üzerinden hesaplanacağı
hükme bağlanmışken geçici 20. maddenin sekizinci fıkrasında bu oran yüzde
otuz olarak belirlenmiştir. Bu itibarla geçici 20. maddede düzenlenen
tasfiye usulünün 88/a maddesinde yer alan genel tasfiye usulünden farklılaştığı
anlaşılmıştır.
52. Kanun’un itiraz konusu kuralların da
yer aldığı geçici 20. maddesinde öngörülen tasfiye sistemiyle yedieminde
bulunduğu sürece kullanılamayacağı anlaşılan malların kullanıma kazandırılması,
aynı zamanda malın muhafaza süresi ve kullanılmama nedeniyle zarar görmesinin
engellenmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Öte yandan muhafaza sebebi ortadan
kalkan malın tasfiyesiyle birlikte muhafaza edilmesi gereken diğer mallar için
yediemin nezdinde yer temin edilmesi de sağlanabilecektir.
53. Haciz ve sonrasında malların tasfiye
sürecinin devletin pozitif yükümlülükleri çerçevesinde oluşturulan icra sisteminin
bir parçası olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim kurallar muhafaza sebebi olan
haczin sona erdiği malların tasfiyesini düzenlemektedir.
54. Devlet bu sistemi kurarken gerek
alacaklıların gerekse de borçlu ve üçüncü kişilerin hak ve menfaatlerini gözetmek,
kişilerin mülkiyet haklarının korunması için gerekli tedbirleri almak
durumundadır (AYM, E.2021/82, K.2022/167, § 21).
55. Geçici 20. maddede tasfiyeye konu
malın mülkiyetinin borçlu tarafından teslim alınmaması hâlinde borçlu dışındaki
üçüncü kişilere devrine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir. Söz konusu
maddenin on birinci fıkrası gereğince malın devir ve teslim işlemlerinin tüm
haciz ve rehinler kaldırılarak gerçekleşeceği dikkate alındığında tasfiye
konusu mal üzerinde lehine haciz bulunan alacaklıların veya rehin hakkı sahibi
kişilerin hak kaybına uğraması mümkündür.
56. Anayasal güvence altında olan
mülkiyet hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülükler, icra sürecinin tüm
aşamalarında alacaklının, borçlunun ve diğer hak sahiplerinin hak ve
menfaatlerinin korunmasını sağlayacak mekanizmaların oluşturulmasını
gerektirmektedir. Mülkiyetin devriyle sonuçlanabileceği öngörülen, ayrıca devir
durumunda tüm haciz ve rehinlerin kaldırılacağı düzenlenen tasfiye sisteminde;
tasfiye konusu malın maliki olan borçluya, rehin hakkı sahibine ve diğer haciz
alacaklıları ile ilgili diğer kişilere tasfiye işlemlerinin keyfî veya hukuka
aykırı olduğunu ileri sürerek itiraz edebilme imkânı tanınması şarttır. Anılan kişilerin
bu süreçteki işlemlere itiraz etme imkânına sahip olması tasfiye sürecinden
haberdar olmalarına ve bu sürece etkin şekilde katılmalarını sağlayacak şekilde
dâhil edilmelerine bağlıdır.
57. İtiraz konusu kurallarda tasfiye
sürecinin resen başlatılacağının öngörüldüğü dikkate alındığında menfaati
etkilenen kişilerin sürece müdahil olabilmesi için öncelikle tasfiyeden
haberdar edilmeleri gerekmektedir. Kurallarda tasfiyeye konu mallara ilişkin
bilgilerin UYAP üzerinden ilan edileceği belirtilmesine rağmen resen işleyeceği
belirtilen tasfiye usulünde tasfiyeye konu malın maliki olan borçlu dâhil olmak
üzere menfaati etkilenecek ilgili kişilerin sürece dâhil olmalarını sağlayacak
bir mekanizma öngörülmemiştir. Başka bir deyişle kurallarda öngörülen tasfiye
süreci, malın tasfiyesinin borçludan habersiz şekilde mülkiyetin devriyle
sonuçlanmasına ve devirle birlikte mal üzerindeki rehin hakkının ve diğer
hacizlerin hak sahiplerinden habersiz olarak kaldırılmasına yol açabilecek
niteliktedir. Bu bağlamda tasfiyeye konu mallara ilişkin bilgilerin UYAP’ta
ilan edilmesiyle borçlu ve diğer kişilere hak ve menfaatlerinin korunmasını
sağlayacak şekilde tasfiye sürecine dâhil olma imkânının tanındığı söylenemez.
58. Tasfiye konusu malın mülkiyetinin
malik olan borçlunun bilgisi dışında devredilebileceği, benzer şekilde
mülkiyetin devriyle birlikte mal üzerindeki rehin hakkının ve diğer hacizlerin
kaldırılabileceği dikkate alındığında borçlunun ve diğer hak sahiplerinin
tasfiyeden haberdar edilerek hak ve menfaatlerinin korunması için yapılan
işlemlere itiraz etme imkânı sağlayacak bir sürecin öngörülmemesi mülkiyet
hakkının devlete yüklediği pozitif yükümlülüklerle bağdaşmamaktadır.
59. Açıklanan nedenlerle kurallar,
Anayasa’nın 5. ve 35. maddelerine aykırıdır. İptalleri gerekir.
Kurallar, Anayasa’nın 5.
ve 35. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden Anayasa’nın 13.
ve 36. maddeleri yönünden ayrıca
incelenmemiştir.
2. Kanun’un Geçici 20. Maddesinin Sekizinci ve Dokuzuncu
Fıkralarının, On Birinci Fıkrasının Birinci Cümlesi ile İkinci Cümlesinde Yer
Alan “Kabul kararıyla, malın
mülkiyeti ilgiliye geçer;…” İbaresinin ve On İkinci Fıkrasının
Birinci Cümlesinin İncelenmesi
60. 2004 sayılı Kanun’un geçici 20.
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile ikinci fıkrasının iptalleri
nedeniyle anılan maddenin sekizinci ve
dokuzuncu fıkralarının, on birinci fıkrasının birinci cümlesi ile ikinci
cümlesinde yer alan “Kabul kararıyla, malın mülkiyeti ilgiliye geçer;…”
ibaresinin ve on ikinci fıkrasının birinci cümlesinin uygulanma imkânı kalmamıştır. Bu nedenle
söz konusu fıkralar, cümle ve ibare 6216
sayılı Kanun’un 43.
maddesinin (4) numaralı fıkrası kapsamında değerlendirilmiş ve bu kurallar
yönünden Anayasa’ya uygunluk denetiminin yapılmasına gerek görülmemiştir.
V. İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKİSİ
61. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrasında kanunun, Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün belirli
kurallarının iptali, diğer kurallarının veya tümünün uygulanmaması sonucunu
doğuruyorsa bunların da Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilebileceği
öngörülmektedir.
62. 2004 sayılı Kanun’un
geçici 20. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin ve ikinci
fıkrasının iptalleri
nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan anılan
maddenin kalan kısmının 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı
fıkrası gereğince iptali gerekir.
VI. YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI TALEBİ
63. Başvuru kararında özetle, itiraz
konusu kuralların uygulanmaları hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların
doğabileceği belirtilerek yürürlüklerinin durdurulmasına karar verilmesi talep
edilmiştir.
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na
28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 20.
maddenin;
A. Birinci fıkrasının
birinci cümlesine,
B. İkinci fıkrasına,
C. Sekizinci ve dokuzuncu
fıkralarına,
Ç. On birinci fıkrasının;
1. Birinci cümlesine,
2. İkinci cümlesinde yer alan “Kabul kararıyla, malın mülkiyeti ilgiliye geçer;...” ibaresine,
D. On ikinci fıkrasının birinci cümlesine,
yönelik yürürlüğün durdurulması taleplerinin, koşulları
oluşmadığından REDDİNE 27/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VII. HÜKÜM
9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na
28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun’un 6. maddesiyle eklenen geçici 20.
maddenin;
A. 1. Birinci
fıkrasının birinci cümlesinin,
2. İkinci
fıkrasının,
Anayasa’ya aykırı olduklarına ve
İPTALLERİNE,
B. Kalan kısmının
30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un
43. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince İPTALİNE,
27/3/2025 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Basri BAĞCI
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
Üye
Ömer ÇINAR
|
Üye
Metin KIRATLI
|