“7531 sayılı yasanın 15. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 75/6-a.2. maddesine göre "Hakaret (125. maddenin ikinci fıkrası, 3. fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası), ön ödeme kapsamındaki suçlara dahil edilmiştir.
Ancak 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile 5271 sayılı Kanuna eklenen geçici 7. madde uyarınca "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253. maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253. maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır." hükmü ile istisna getirmiştir.
7531 sayılı yasa ile değişik 5237 sayılı TCK'ınn 75/6-a.2 maddesine göre TCK'nın 125/2 maddesinin kapsamındaki suç ön ödeme kapsamına alındığı halde yasa koyucu mezkur yasanın 18. maddesi ile 5271 sayılı yasaya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrası ile yasanın yürürlük tarihinden önce işlenen suçlar bakımından soruşturma ve kovuşturma aşamasındaki eylemler yönünden ön ödeme hükümlerinin uygulanmayacağını düzenlemiştir.
Belirtilen düzenleme Anayasaya açıkça aykırıdır.
Anayasanın 38. maddesi " Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye suçu işlediği zaman kanunda o suç için konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez." hükmünü amirdir. Anayasanın 38. maddesinin yasa ile vücut bulan hali olan 5237 sayılı TCK'nın 7. maddesi ise " (1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar. (2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.
" hükmünü amir olup aleyhe düzenleme geriye yürümediği halde lehe düzenleme geriye yürümektedir. Dolayısıyla bir eylem sonradan yasa koyucu tarafından suç olarak düzenlendiği takdirde bu düzenleme geriye yürümeyecek iken yasa koyucu tarafından suç olan bir eylemin sonradan suç olmaktan çıkartılması halinde Anayasa'nın 38. maddesi ve TCK'daki vücut bulmuş hali olan TCK'nın 7. maddesi uyarınca bu düzenleme geriye yürüyecek ve sanık mahkum olduğu eylem nedeniyle beraat edecektir.
Anayasamızın 10. maddesi " Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (Ek fıkra: 7/5/2004-5170/1 md.) Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. (Ek cümle: 7/5/2010-5982/1 md.) Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. (Ek fıkra: 7/5/2010-5982/1 md.) Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz. Hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde (…)[9] kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar." hükmünü amir olup yasa koyucunun 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrası ile getirdiği düzenleme Anayasanın 10. maddesinin son fıkrasına da aykırılık teşkil etmektedir. Zira bir devlet organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama faaliyetini yerine getirirken 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2.fıkrası ile yasanın yürürlük tarihinden önce işlenen ve soruşturma ve kovuşturma aşamasında bulunan eylemleri sanık lehine bir düzenleme olan ön ödeme kapsamı dışında tutmakla eşitlik ilkesine aykırı bir düzenleme yapmış bulunmaktadır.
Yine Anayasamızın 2. maddesi " Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir." hükmünü amirdir. Hukuk devletinde eşit eylemler eşit yaptırım ve uygulamaya tabi tutulurlar. Bu hukuk devletinin olmazsa olmaz ilkelerinden ve temel şartlarından birisidir.
Takdir olunacağı üzere yasa koyucu 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrası ile 7531 sayılı yasanın 15. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 75/6 maddesinde yer alan ve TCK'nın 125/2 maddesinde düzenlenen Hakaret suçu yönünden yasanın yürürlük tarihi öncesi ve sonrası arasında bir eşitsizlik yaratmış bulunmaktadır. Yasanın yürürlük tarihinden sonra işlenen ve TCK'nın 125/2 maddesi kapsamında kalan suçlarda sanık eylemi ilk kez işlemesi halinde ön ödemede bulunmak suretiyle ceza kovuşturmasına maruz kalmayabiliyorken suçun yasanın yürürlük tarihinden bir gün önce işlenmesi halinde sanığın böyle bir imkanı bulunmamaktadır. Bu husus yukarıda zikredilen Anayasanın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesi, Anayasanın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ve Anayasanın 38. maddesinde düzenlenen Suç ve cezalara ilişkin esaslara aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasamızın 152. maddesi "Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır. Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır. Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz." hükmünü amirdir.
TCK'nın 75. maddesi her ne kadar kovuşturma aşamasına geçilmesini sağlaması veya sağlamaması bakımından bir usul hükmü olarak görülebilecek ise de gerek mahkemenizin gerekse yüksek Yargıtay'ın tüm kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere TCK'nın 75. maddesindeki düzenleme kovuşturma aşamasına geçilmesini sağlaması ve engellemesi bakımından usul hukukuna ilişkin bir düzenleme olduğu kadar aynı zamanda kişinin cezalandırılmasını veya cezasız kalmasını sağlaması bakımından da maddi hukuka ilişkin bir düzenlemedir. Dolayısıyla düzenlemenin maddi ceza hukukuna ilişkin lehe kanun kapsamında değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Nitekim Yüksek Mahkemenizin basit yargılama usulu ve seri yargılama usulüne ilişkin iptal kararlarında bu husus isabetle vurgulanmıştır.
Yukarıda izah edildiği üzere 7531 sayılı yasanın 15. maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK'nın 75/6-a.2 maddesinde yapılan değişikliğin yasanın yürürlük tarihinden önce işlenen ve soruşturma ve kovuşturma aşamasında bulunan suçlar bakımından uygulanamayacağına ilişkin aynı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrasındaki " Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253. maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253. maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır." hükmü yukarıda izah edildiği üzere Anayasamızın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırı olduğundan Anayasamızın 152. maddesinin 1. fıkrası uyarınca 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrasındaki "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253. maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253. maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır." hükmünün Anayasaya aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi için yüksek mahkemenize başvuru zorunluluğu hasıl olmuştur.
Belirtilen nedenlerle 7531 sayılı yasanın 18. maddesi ile CMK'ya eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrasındaki "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253. maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253. maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır." hükmünün Anayasanın 2.,10. ve 38. maddelerine aykırı olması nedeniyle iptaline karar verilmesi arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2025/17
Karar Sayısı : 2025/23
Karar Tarihi : 11/2/2025
R.G. Tarih - Sayı : Tebliğ edildi
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Yalova 7. Asliye Ceza Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının Anayasa’nın 2., 10. ve 38. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Hakaret suçundan açılan davada itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı geçici 7. maddesi şöyledir:
“Geçici Madde 7- (Ek:7/11/2024-7531/18 md.)
(1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla 5237 sayılı Kanunun 73 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresine geçilmiş dosyalar bakımından uygulanmaz.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasında yapılan değişiklik ve 5237 sayılı Kanunun 75 inci maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 253 üncü maddenin üçüncü fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır.
(3) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, 253 üncü maddenin yirmidördüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan uzlaştırmacı yazılı sınavlarında başarılı olanlar hakkında uygulanmaz. Bu kişiler, diğer koşulları taşımaları halinde uzlaştırmacı siciline ve listelerine kaydedilebilir.
(4) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 254 üncü maddenin ikinci fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dosyalar bakımından bu maddeyi ihdas eden Kanunla 254 üncü maddenin ikinci fıkrasında yapılan değişiklik uygulanmaz. Bu dosyalar, 254 üncü maddenin ikinci fıkrasının değişiklikten önceki hükümlerine göre sonuçlandırılır.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca yapılan ilk inceleme toplantısında başvuru kararı ve ekleri, Raportör Ahmet Hakan SOYTÜRK tarafından hazırlanan ilk inceleme raporu ve itiraz konusu kanun hükmü okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
2. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Anayasaya aykırılığın mahkemelerce ileri sürülmesi” başlıklı 40. maddesinde Anayasa Mahkemesine itiraz yoluyla yapılacak başvurularda izlenecek yöntem düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin (1) numaralı fıkrasında bir davaya bakmakta olan mahkemenin bu davada uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması durumunda bu fıkrada sayılan belgeleri dizi listesine bağlayarak Anayasa Mahkemesine göndereceği belirtilmiş; anılan fıkranın (b) bendinde “Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine gönderilecek belgeler arasında sayılmıştır. Maddenin (4) numaralı fıkrasında ise açık bir şekilde dayanaktan yoksun veya yöntemine uygun olmayan itiraz başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından esas incelemeye geçilmeksizin gerekçeleriyle reddedileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anılan İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendinde de “Başvuru kararına ilişkin tutanağın onaylı örneği” Anayasa Mahkemesine sunulacak belgeler arasında sayılmıştır.
4. Yine İçtüzük’ün 49. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde Anayasa Mahkemesince yapılan ilk incelemede başvuruda eksikliklerin bulunduğunun tespit edilmesi hâlinde itiraz yoluna ilişkin işlerde esas incelemeye geçilmeksizin başvurunun reddine karar verileceği, (2) numaralı fıkrasında ise anılan (b) bendi uyarınca verilen kararın itiraz yoluna başvuran mahkemenin eksiklikleri tamamlayarak yeniden başvurmasına engel olmadığı belirtilmiştir.
5. Yapılan incelemede itiraz yoluna başvuran Mahkemenin gerekçeli karar ile itiraz yoluna başvurduğu ancak gönderilen belgeler arasında başvuru kararına ilişkin olarak düzenlenen tutanağın onaylı örneğinin bulunmadığı anlaşılmıştır. Bu itibarla başvurunun yöntemine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
6. Kaldı ki 6216 sayılı Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlıklı 41. maddesinin (2) numaralı fıkrasında “İtiraz yoluna başvuran mahkemede itiraz konusu kuralın uygulanacağı başka dava dosyalarının bulunması hâlinde, yapılmış olan itiraz başvurusu bu dosyalar için de bekletici mesele sayılır.” denilmektedir. Anılan fıkra uyarınca aynı mahkeme tarafından aynı kurala ilişkin olarak birden fazla itiraz başvurusunda bulunulması mümkün değildir.
7. İtiraz yoluna başvuran Mahkemenin itiraz konusu kuralın iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine birden fazla başvuruda bulunduğu anlaşılmış olup Anayasa Mahkemesinin E.2025/9 esasına kayıtlı ilk başvurunun diğer dava dosyaları için bekletici mesele yapılması gerekirken aynı kuralın iptali talebiyle tekrar başvuruda bulunulmuş olması sebebiyle de başvurunun incelenme imkânı bulunmamaktadır.
8. Açıklanan nedenlerle 6216 sayılı Kanun’un 40. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendi ile İçtüzük’ün 46. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (a) bendine aykırı olduğu anlaşılan itiraz başvurusunun Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından reddi gerekir.
III. HÜKÜM
4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na 7/11/2024 tarihli ve 7531 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının iptaline karar verilmesi talebiyle yapılan itiraz başvurusunun 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince yöntemine uygun olmadığından REDDİNE 11/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI