“Taraflar arasında mahkememizin 2024/... Esas sayılı dosyasında kadın eş tarafından TMK. 166/1 madde gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma, TMK 174/1 fıkra gereğince 500.000 TL maddi, TMK 174/2 fıkra gereğince 500.000 TL manevi tazminat, belli bir miktar tedbir, yoksulluk nafakası, belli miktar tedbir-iştirak nafakası, velayet ve diğer taleplerde bulunulmuştur.
Mahkememizce davacının TMK. 174/1 fıkrası kapsamında talep etmiş olduğu maddi tazminat isteminin 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 5, 10, 36, 40, 41. maddelerine aykırı olduğundan bahisle, Anayasamızın 152. maddesi gereğince itiraz yoluna başvurulmuştur.
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 174/1 fıkrası Anayasamızın çeşitli maddelerine aykırılık teşkil etmektedir.
Şöyle ki;
1-TMK. 174/1 fıkranın, 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 5.maddesine aykırılık iddiası
Türk Medeni Kanununun 174/1 fıkrasında "mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya dava az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir." hükmünü havidir.
Belirtilen yasa kuralı Anayasamızın 5. maddesinde düzenlenen ".....sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleri ile bağdaşmayacak surette sınırlayan.... İnsanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları....." hazırlamakla görevli olan devletin dolayısıyla devletin organlarından olan yasama organının vazifesidir.
TMK. 174/1 fıkrada düzenlenen eşin mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenmesi kavramının, bu Anayasa hükmü ile ilgili olarak irdelenmesi gerekmektedir.
Boşanma davası açıldığı zaman eşler arasındaki mal rejimi sona ermekte, bu kapsamda taraflar TMK.218 ve devamı maddeleri uyarınca mal rejiminin tasfiyesi için katkı payı, katılma alacağı ya da değer artış payı davasını her zaman açabilmektedirler.
Yine TMK.220/1 ve TMK. 226/1 fıkra kapsamında da bir şahsi alacak olan ziynet alacaklarını yine boşanma davasından bağımsız olarak ya da boşanma davası açıldığında mahkemeden talep edebileceklerdir.
Hatta ortak ev eşyaları için de yine taraflar birbirlerine eşya alacağı davasını açabileceklerdir.
Kadın eşin aynı zamanda evlilik birliği kurulurken mehir adı altında bir alacak talebinin de Aile Mahkemelerine açacağı bir tazminat davası ile geri istemesinin mümkün olduğu da bilinmektedir.
Aşağıda ayrıntılı olarak Yargıtay içtihatları ile destekli olarak belirtileceği üzere aslında evlilik birliği içerisinde mevcut olan bir çok mal varlığı Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu ilgili maddeleri kapsamında diğer eşten talep edilmektedir.
Kısaca söylemek gerekirse aslında aşağıda da detaylı olarak görüleceği üzere mevcut haklarla ilgili olarak davacı eşin herhangi bir hak kaybının bulunmadığını söylemek doğru bir yargı olacaktır.
2-TMK. 174/1 fıkranın, 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 10. maddesine aykırılık iddiası
2709 Sayılı Anayasanın 10. maddesi "Herkes dil, ırk... kanun önünde eşittir.
Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz." şeklinde düzenlenmiştir.
Anayasanın mezkur maddesinde belirtildiği üzere kadınlar ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğu, devletin bu eşitliğin yaşama geçmesinin sağlamakla yükümlü oldukları, bu maksatla alınacak tedbirlerin eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacağı belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi hükmü bu şekilde olmasına rağmen; TMK.174/1 fıkra bu Anayasa hükmüne aykırılık teşkil etmektedir, Çünkü; maddenin diğer fıkrası olan TMK.174/2 fıkra gözetildiğinde, aslında aynı eylemler nedeniyle kişilik hakları saldırıya uğrayan eş manevi tazminat adı altında başka bir tazminat daha almaktadır. Dosyamızdan ve benzer başka dosyalardan örnek verilmek gerekirse; davacı eş aldatma, darp ve hakaret eylemleri nedeniyle, ki bu eylemlerin kişilik haklarına aykırılık teşkil etmesi nedeniyle TMK. 174/2 fıkra kapsamında bir tazminat alırken aynı kusurlu davranışlar nedeniyle bu sefer TMK. 174/1 fıkra kapsamında da tazminat almaktadır. Bu alma gerekçesi yine manevi tazminat aldığı kusurlu davranışlar olmaktadır. Dolayısıyla aynı kusurlu davranışlar sonucunda hem maddi hem de manevi tazminat adı altın da 2 kez tazminat almaktadır. Hatta bu tazminat 2 ile de sınırlı kalmamakta Yargıtay 2. HD.'nin 05/04/2016 tarih 2015/22127 Esas, 2016/6756 Karar sayılı ilamında da işaret ettiği üzere: ortak iş yeri olan ve diğer eşin borçları nedeniyle işlerin bozulmasına sebep olarak kendisini maddi olarak zarara uğrattığından bahisle açılan davada yine haklı olması durumunda tazminat alabilmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere aslında mevcut ve beklenen menfaatlerinin zarara uğradığından bahisle zaten eşin hukuk mahkemesinde ayrı bir dava açması ve bu tazminatları belirtilen kapsamda diğer bir deyişle mevcut ve beklenen menfaatinin ihlal edildiğinden bahisle tazminat alacağına çevirebilmektedir. Netice itibariyle TMK.174/1 fıkra kapsamında tazminat alırken aslında başka davalar yoluyla da yine tazminat alması mümkün bulunmaktadır.
3-TMK. 174/1 fıkranın, 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 36. maddesine aykırılık iddiası:
Anayasamızın 36/1 fıkrasında "Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
4-TMK. 174/1 fıkranın, 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 40. maddesine aykırılık iddiası:
Anayasamızın 40. maddesinde de "Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir."
5-TMK. 174/1 fıkranın, 2709 Sayılı TC. Anayasamızın 41.maddesine aykırılık iddiası:
Anayasamızın 41. Maddesinde "Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır."
Yargıtay içtihatları ışığında konunun değerlendirilmesine devam edildiğinde;
Yargıtay 2. HD'nin 02/02/2016 tarih 2015/15387 Esas 2016/1521 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; eşin, diğer eşten kıdem tazminatı alacağını da yine hukuk mahkemesinde açacağı bir dava ile diğer eşten talep etmesi haklılık oranına göre mümkündür. Yukarıda izah edildiği üzere yine TMK.174/1 fıkra kapsamında belirtilen mevcut ve beklenen menfaatleri ihlal edildiğinden bahisle mahkemece yapılan yargılamada maddi tazminat belirlemesi yapılırken bu Yargıtay içtihatında da belirtildiği üzere, zaten mevcut ve beklenen menfaatinin ihlali kapsamında kıdem tazminatı alacağını da eş, diğer eşten açacağı dava ile haklılık durumuna göre isteyebilmektedir.
Yargıtay 2. HD'nin 16/04/2014 tarih 2013/25224 Esas 2014/9156 Karar sayılı ilam ile; eşin yurtdışında çalışıp diğer eşe gönderdiği paranın iadesine yönelik davada da bu talebin Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine giren bir dava olduğu, Yargıtay'ın içtihadında belirtilerek esasın görülmesine karar verilmiştir. Diğer bir tabirle eşin yurtdışından gönderdiği paranın iadesine yönelik dava niteliği itibariyle "mevcut veya beklenen bir menfaatin ihlali kapsamında olup hukuk mahkemesine açacağı dava ile haklılık oranında bu alacağına da ulaşabilmekte iken" TMK.174/1 fıkra kapsamında aile mahkemesince boşanma kararı verildiğinde kusur durumuna göre yine bir tazminat ödemesine karar verilerek eşler arasındaki bu maddi dengenin ortadan kalktığı açık ve net olarak görülmektedir.
Yargıtay 2.HD.'nin 07/10/2013 tarih 2013/9519 Esas, 2013/22813 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; eşin diğer eşten çocuklara yapmış olduğu bakım giderlerini tazminat olarak istenebilecek davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği işaret edilmiş, Asliye Hukuk Mahkemesinin yapacağı yargılama neticesinde haklılık durumuna göre bu paranın eşe ödenmesi mümkün hale getirilmiştir. TMK. 174/1 fıkra kapsamında izah olunduğu üzere mevcut veya beklenen menfaatin ihlaline yine bu davada örnek teşkil etmektedir.
Yargıtay 2.HD.'nin 11/04/2006 tarih 2006/2633 Esas, 2006/5510 Karar sayılı ilamında da işaret edildiği üzere; evlilik yüzünden çalışmakta olduğu işini eşinin talebi nedeniyle kaybeden ve işinden ayrılmak zorunda kalan eşin bu yüzden diğer eşten maddi tazminat talebinde bulunacağı, hatta bu talebin TMK. 174/1 fıkra kapsamında bir talep olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesinin gerektiği, Yargıtay 2. Hukuk Dairesince işaret edilmiş, konu hukuki açıdan değerlendirildiğinde, aslında bu talebinde mevcut ve beklenen bir hakkın kaybı nedeniyle olduğu, bu hakkını davacı eşin açacağı dava ile talep edebileceğine vurgu yapılmıştır.
Yargıtay 2.HD.'nin 14/03/2013 tarih 2012/21467 Esas 2013/6832 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; eşin, müşterek ev için yaptığı masraflar hatta ayrılık süreci içerisinde başka şehre gidiş geliş ve orada yaptığı konaklama gideri için talep ettiği maddi tazminatın aile mahkemesinde görülmesi gereken bir talep olmayıp asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğine işaret edilmiş, asliye hukuk mahkemesinde haklılık durumu değerlendirilerek bu hususta bir karar vereceği izahtan varestedir. TMK.174/1 fıkra kapsamında değerlendirildiğinde yine mevcut ya da beklenen bir menfaatin ihlali değerlendirilerek açılacak bir davada zaten bu alacağın da maddi tazminat olarak tahsili mümkün bulunmaktadır. Yapılan değerlendirmede yine TMK. 174/1 fıkranın aslında kusurlu eşten dava hakkı kullanıldığında, zaten tahsili mümkün bir çok hakkın belirtilen davalar aracılığıyla tahsili mümkün iken aile mahkemesinde boşanmaya karar verildiğinde maddi tazminat adı altında haksız bir şekilde tazmine gidilmesi Anayasamızın yukarıda belirtilen maddesi ile uyuşmamaktadır.
Yargıtay 3. HD'nin 24/06/2015 tarih 2015/7270 Esas 2015/11781 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşin, diğer eşin cep telefon faturasını ödemesi nedeniyle bu faturanın bedelini alacak olarak isteyebileceği yönünde içtihat oluşturulduğu, isteğin niteliği gereği Asliye Hukuk Mahkemesinde yargılamanın yapılmasının gerekliliğinden bahsedilmiştir.
Yargıtay 2. HD'nin 24/09/2019 tarih 2095/7381 Esas 2019/9078 sayılı ilamında da belirtildiği üzere; düğün için masraf yapan eşin, diğer eşten bu düğün masraflarını talep edebileceği, açılan davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesinin gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay 9. HD'nin 13/11/2018 tarih 2018/7785 Esas 2018/20413 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşin, diğer eşle birlikte çalışması durumunda yani eşler arasında iş hukukundan kaynaklı işveren/işçi ilişkisi olduğunda eşin, diğer eşi işten haksız olarak işten çıkarıp iş akdini fesh ettiğinde mezkur ilam gereğince iş akdi haksız yere fesh olunan eşin diğer eş aleyhine hukuk mahkemesinde dava açabileceği belirtilmiştir.
Yargıtay 2. HD'nin 04/07/2017 tarih 2016/2637 Esas 2017/8266 sayılı kararında da belirtildiği üzere; evlilik sırasında taraflardan biri ev eşyası aldığında ve taraflar arasında boşanma davası açıldığında diğer eşin bu eşya alacağını yine dava konusu edebileceğine işaret olunmuştur.
Yargıtay 2. HD'nin 12/11/2018 tarih 2018/304 Esas 2018/12860 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşin, evin geçimini tek başına sağlaması durumunda boşanma gerçekleştiğinde ya da boşanma davası açılmaksızın da evin geçimini tek başına sağladığından bahisle uğradığı maddi zarar için diğer eşe genel hükümlere de dayalı olarak alacak-tazminat davası açabileceği, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 2. HD'nin 10/04/2018 tarih 2016/15850 Esas 2018/4794 sayılı kararında da belirtildiği üzere; evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin diğerine verdiği borç parayı da yine Asliye Hukuk Mahkemesinde açacağı alacak-tazminat davası ile talep edebileceği ifade olunmuştur.
Yargıtay 2. HD'nin 02/10/2017 tarih 2017/4266 Esas 2017/10299 sayılı kararında da belirtildiği üzere; evlilik birliği içerisinde diğer eşin kredi borcunun ödenmesi durumunda yine Asliye Hukuk Mahkemesine açılacak bir dava neticesinde, ödenen kredi miktarının tazmini mümkün bulunmaktadır.
Yargıtay 4. HD'nin 15/11/2017 tarih 2016/2906 Esas 2017/7269 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşlerden birinin diğer eşe ait bir eşyaya zarar vermesi durumunda yine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılabilecek bir dava ile bu eşyaya yapılan zararın tazmini de mümkün bulunmaktadır.
Yargıtay 2. HD'nin 02/10/20175 tarih 2017/4266 Esas 2017/10299 sayılı kararında da belirtildiği üzere; tarafların ortak hesabının bulunması durumunda, eşin ortak hesaptan haksız yere aldığı ve harcadığı paranın diğer eş tarafından Asliye Hukuk Mahkemesine açılacak bir tazmin davasında istenebileceği dile getirilmiştir.
Yargıtay 2. HD'nin 04/04/2017 tarih 2015/25203 Esas 2015/25203 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşlerden birinin diğer eşlerden birinin akrabalarına yapmış olduğu maddi yardımı da yine hukuk mahkemesine açabileceği bir dava ile eşin akrabalarından tahsil edilebileceğine işaret etmiştir.
Yargıtay 2. HD'nin 07/10/2013 tarih 2013/9519 Esas 2013/22813 sayılı kararında da belirtildiği üzere; eşin, müşterek çocuklar için yapmış olduğu bakım masraflarının Asliye Hukuk Mahkemesine açılabilecek bir tazminat davası ile diğer eşten talep edilebileceğine hükmedilmiştir.
Evlilik birliği içerisinde eşlerden birinin diğer eşin tedavisine sarf ettiği paranın da tazminini isteyebileceği gibi, eşin çeşitli kurslara (özel yetenek, yabancı dil kursu vb) gönderilmesi durumunda kurs ücretinin de tazminat olarak Asliye Hukuk Mahkemesine açılacak bir davada istenebileceği malumdur.
Aykırılık iddia olunan tüm Anayasa maddeleri ışığında TMK 174 /1 madde de belirtilen maddi tazminat istemi değerlendirildiğinde, mevcut haklarla ilgili olarak yukarıda belirtildiği üzere boşanma ilamında kusurun az olduğu tespit olunan eş mezkur madde gereğince tarafların mali sosyal durumu, paranın alım gücü, Borçlar Kanunu 50 ve 51 maddeler değerlendirilerek belli bir maddi tazminat kazanırken, açacağı ve yukarıda ayrıntılı Yargıtay içtihatları ile açıklanan şekilde bir çok tazminat davası ile de mevcut haklarının ihlal edildiğinden bahisle, tazminata hak kazanabilmektedir.
Beklenen menfaatler açısından yapılan değerlendirmede ise, yine yukarıda iş akdinin fesh edilmesi, yoksulluk durumundan kurtulma vb. haklar gibi ya da eşe ileride miras kalması durumunda bu haktan yoksunluğu değerlendirildiğinde ise; herşeyden önce eşin miras alacağı bir belirsizlik içermektedir. Eşin ebeveyninden herhangi bir miras kalmayabileceği gibi eşin mirası reddi de mümkün bulunmaktadır. Bu durumda kusuru az olan eşe herhangi bir hak intikal etmemektedir. Yoksulluk açısından yapılan değerlendirmede ise, eşin açacağı süresiz bir nafaka davasında hayatı boyunca şartların devam etmesi durumunda, eşinden bu hakkını da yine tazmin etmektedir.
Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, TMK 174/1 fıkrada belirtilen mevcut ve beklenen menfaatler aslında eşin açacağı davalarla zaten kazanılmakta iken, boşanma hükmünde diğer eş haksız yere birden fazla cezalandırılmakta ve kendisi birden fazla şekilde tazmine mahkum edilmektedir.
Anayasa kurallarında da belirtildiği üzere, devletin eşler arasında eşitliği sağlamak zorunda olduğu ve eşler arasındaki dengenin de gözetilmesinin gerektiği, eşler arasında haksızlığı sebep olan kuralların yine devletin bir organı olan Yasama organı tarafından kaldırılmasının gerekli olduğu, tüm bu kurallara rağmen TMK 174/1 fıkrada maddi tazminat adı altında bir tazminat kuralı ihtas edilerek, eşler arasındaki denge kaybolmuş, bir eşin diğer eşe kusur durumu değerlendirilerek başkaca tazminatlar ödemesine yol açılmıştır. Bu nedenle mahkememiz değerlendirmesi ışığı altında, Anayasaya aykırı bulunan TMK 174/1 maddenin iptali gerekmektedir.
İzah olunduğu üzere, TMK 174/1 fıkranın belirtilen Anayasa maddelerine aykırılığı açık olmakla, yasal gereğinin takdiri sayın Mahkeme başkan ve üyelerinin takdirine saygı ile arz olunur.”
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2024/21
Karar Sayısı : 2025/15
Karar Tarihi : 16/1/2025
R.G. Tarih – Sayı : 24/3/2025 - 32851
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 18. Aile Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’nın 5., 10., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle açılan boşanma davasında itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 174. maddesi şöyledir:
“1. Maddî ve manevî tazminat
Madde 174- Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 1/2/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Hilal YAZICI tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
A. İtirazın Gerekçesi
3. Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla, boşanma kapsamında farklı düzenlemelerde ya da genel hükümler çerçevesinde talep edilebilecek zararların tekrar talep edilebilmesine imkân tanındığı, dolayısıyla boşanma nedeniyle maddi zararların tazmini bakımından özel bir yol öngörülmesinin ilgili tarafın bir kez daha aynı konuda tazminata mahkûm edilmesi sonucunu doğurduğu, bu durumun eşler arasındaki menfaat dengesini bozduğu belirtilerek kuralın Anayasa’nın 5., 10., 36., 40. ve 41. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
B. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
4. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural, ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 17. maddesi yönünden de incelenmiştir.
5. Anayasa’nın 17. maddesinde “Herkes, yaşama, maddî ve manevî varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” hükmüne yer verilmiştir. Kişinin yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez ve vazgeçilmez haklarındandır.
6. Öte yandan Anayasa’nın 5. maddesi insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamayı devletin temel amaç ve görevleri arasında saymıştır.
7. Anayasa’nın 17. maddesinde temel haklar olarak güvence altına alınan yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının etkili şekilde korunması yalnızca devletin bu haklara müdahaleden kaçınmasına bağlı değildir. Bu bağlamda Anayasa’nın 5. ve 17. maddeleri uyarınca devletin pozitif yükümlülükleri de bulunmaktadır. Anılan pozitif yükümlülükler bazı durumlarda söz konusu temel hakların korunması için belirli tedbirlerin alınmasını gerektirir (benzer yöndeki karar için bkz. AYM, E.2019/11, K.2019/86, 14/11/2019, § 13).
8. Devletin söz konusu pozitif yükümlülüğü, kişinin uğradığı zararı tespit ve tazmin edecek etkili mekanizmalar kurmak, bu kapsamda gerekli usule ilişkin güvenceleri sunan yargısal prosedürleri sağlamak, bu suretle yargısal ve idari makamların kişilerin idare ve özel kişilerle olan uyuşmazlıklarında etkili ve adil bir karar vermelerini temin etmek sorumluluğunu da içermektedir (AYM, E.2021/82, K.2022/167, 29/12/2022, § 49).
9. Kuralla, evlilik birliğinin boşanma nedeniyle sona ermesi durumunda mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafın kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği hüküm altına alınmak suretiyle kişinin maddi ve manevi varlığının korunması bakımından giderim yolu öngörülmektedir. Söz konusu giderim aynı zamanda kusurlu tarafa yönelik bir yükümlülük içermektedir.
10. Kanun koyucunun kişinin maddi ve manevi varlığının korunması yönündeki pozitif yükümlülüklerini yerine getirirken anayasal sınırlar içinde geniş bir takdir yetkisi olduğu açıktır. Bununla birlikte söz konusu yükümlülük kapsamında öngörüldüğü ve giderim sağlanması amacı taşıdığı anlaşılan davada talep edilebilecek maddi tazminatın konusunu oluşturan mevcut veya beklenen menfaatlerin kapsamı ile tazminata hükmedilmesinin şartları ve tazminat miktarının belirlenmesi yönteminin de ortaya konulması gerekir.
11. Kanun koyucunun, evlilik birliğini sona erdiren hâllerden biri olan boşanma nedeniyle ortaya çıkabilecek maddi/ekonomik nitelikteki zararları -aile hayatının özellikli durumunu gözeterek- diğer tazmin kurumlarından ayırdığı ve kendine özgü bir giderim yolu olarak öngördüğü anlaşılmaktadır.
12. Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere söz konusu maddi tazminatın konusunu oluşturan mevcut menfaatlerin evlilik birliği altında sağlanan ve evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde ileriye dönük olarak mahrum kalınacak olan menfaatleri, beklenen menfaatlerin ise evlilik birliği sona ermeseydi elde edilecek olan olası menfaatleri ifade ettiği anlaşılmaktadır. Öte yandan kuralda düzenlenen maddi tazminata hükmedilebilmesi için talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer almamaktadır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2022/2-1268, K.2023/1189, 29/11/2023; E.2017/2-1576, K.2018/207, 14/272018; E.2013/2-1416, K.2014/956, 26/11/2014; Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E.2021/1110, K.2021/2529, 23/3/2021; E.2012/4188, K.2012/23382, 3/10/2012).
13. 4721 sayılı Kanun’da eşlerin boşanmanın hukuki sonuçlarından olan maddi tazminatın konusunu oluşturan mevcut ve beklenen menfaatleriyle ilgili olarak evlilik birliğinin taraflara getirdiği hak ve yükümlülüklere yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. Anılan Kanun’un 185. maddesinde eşler, evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlamak ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle ve birbirlerine yardımcı olmakla yükümlü kılınmıştır. Kanun’un 186. maddesinde de aile konutunun beraberce seçilmesi, evlilik birliğinin yönetilmesi ve eşlerin birliğin giderlerine emek ve malvarlıklarıyla katılmalarına ilişkin yükümlülükler öngörülmüştür. Bu itibarla evlilik birliğinin gerekleri ve yükümlülüklerine ilişkin söz konusu düzenlemelerin eşler bakımından mevcut veya beklenen pek çok yarar sağladığı açıktır.
14. Kuralda boşanma nedeniyle menfaatleri zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu tarafa diğer tarafça maddi tazminat ödeme yükümlülüğü getirilmek suretiyle boşanmaya sebebiyet vermeyen eşin boşanmadan kaynaklanan zararlarının giderilmesi amaçlanmaktadır. Başka bir ifadeyle söz konusu tazminatın tamamen evlilik birliğinin ortadan kalkması nedeniyle uğranılan zararın giderilmesine yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
15. Kural uyarınca maddi tazminatın talep edilebilmesi, evliliğin boşanma nedeniyle sona ermesi, tazminat talep edecek tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olması ve boşanma nedeniyle mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmiş olması gibi objektif koşullara bağlanmıştır.
16. Bunun dışında Kanun’da maddi tazminatı gerekli kılan şartlar ile tazminat miktarının her somut olayın koşullarında değişkenlik gösterebileceği kaygısıyla bu hususlarda ayrıntılı düzenleme yapılmadığı anlaşılmakta ise de Kanun’un 4. maddesinde hâkimin kuralda öngörülen maddi tazminata hükmederken takdir yetkisini ancak hukuk ve hakkaniyet sınırları içinde kullanabileceği hüküm altına alınmış, 5. maddesiyle de 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun genel nitelikli hükümlerinin uygun düştüğü ölçüde tüm özel hukuk ilişkilerine uygulanacağı öngörülmüştür. Böylece evlilik birliğinin boşanma nedeniyle sona ermesi hâlinde mevcut veya beklenen menfaatleri zarar gören kusursuz veya daha az kusurlu tarafın talep edebileceği maddi tazminatın miktarının belirlenmesinde 6098 sayılı Kanun’un 49. ila 52. maddelerinin dikkate alınacağı anlaşılmaktadır.
17. Dolayısıyla kuralda öngörülen tazminatın konusunun, şartlarının ve kapsamının açık ve net olarak düzenlendiği açıktır.
18. Bu itibarla maddi tazminatla ilgili olarak belirlenen bu çerçeveyle tazminat yükümlüsünün kusursuz veya az kusurlu eşin uğrayacağı zarardan daha fazla bir tazminat miktarından sorumlu tutulmak suretiyle cezai bir yaptırım mahiyetinde bir yükümlülük altına sokulduğu söylenemez.
19. Bunun yanında tazminattan sorumlu olan tarafın maddi tazminatın konusuna, miktarına ve şartlarına yönelik itirazlarını yargı mercileri önünde dile getirebileceği, dolayısıyla bu konuda ortaya çıkabilecek keyfî uygulamaları önleyecek güvencelerin de kuralda ve ilgili mevzuatta öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
20. Bu bağlamda kuralda boşanma nedeniyle mevcut ve beklenen menfaati zedelenen tarafın menfaati ile tazminat ödemekle sorumlu olan kusurlu veya daha fazla kusurlu eşin menfaati arasındaki makul dengenin gözetildiği, dolayısıyla kuralın devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkından kaynaklanan pozitif yükümlülüğüyle çelişen bir yönünün bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 5. ve 17. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
Kuralın Anayasa’nın 40. maddesine de aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de bu bağlamda belirtilen hususların Anayasa’nın 5. ve 17. maddeleri yönünden yapılan değerlendirmeler kapsamında ele alınmış olması nedeniyle Anayasa’nın 40. maddesi yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına gerek görülmemiştir.
Kuralın Anayasa’nın 10., 36. ve 41. maddeleriyle ilgisi görülmemiştir.
IV. HÜKÜM
22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE 16/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Kadir ÖZKAYA
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
Basri BAĞCI
Üye
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Kenan YAŞAR
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI