ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/169
Karar Sayısı : 2024/82
Karar Tarihi : 14/3/2024
R.G.Tarih-Sayı :
19/4/2024-32522
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: İstanbul 1. Vergi Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 9/3/2023
tarihli ve 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 10. maddesinin (27) numaralı
fıkrasının Anayasa’nın 13., 35. ve 73.
maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAY: Davacı
tarafından ihtirazi kayıtla verilen kurumlar vergisi beyannamesinde tahakkuk
ettirilen ek verginin iptali talebiyle açılan davada itiraz konusu kuralın
Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
I. İPTALİ İSTENEN VE İLGİLİ GÖRÜLEN
KANUN HÜKÜMLERİ
A. İptali İstenen Kanun Hükmü
Kanun’un 10. maddesinin itiraz konusu
(27) numaralı fıkrası şöyledir:
“(27) Kurumlar vergisi
mükellefleri tarafından, 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde
gösterilmek suretiyle, 5520 sayılı Kanun ile diğer kanunlarda yer alan
düzenlemeler uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan istisna ve
indirim tutarları ile aynı Kanunun 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar
vergisine tabi matrahları üzerinden, dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin
%10 oranında, 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a)
bendinde düzenlenen istisna ile yurt dışından elde edilen ve en az %15 oranında
vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise %5 oranında
ek vergi hesaplanır ve bu verginin ilk taksiti kurumlar vergisinin ödeme süresi
içinde, ikinci taksiti bu süreyi takip eden dördüncü ayda ödenir. Özel hesap
dönemi tayin edilen mükelleflerde bu vergi, 2023 yılı içinde sona eren hesap
dönemi için verilmesi gereken beyannamelerde gösterilmek suretiyle uygulanır.
Bu vergi gider ve indirim olarak dikkate alınamaz ve hiçbir vergiden mahsup
edilemez. Şu kadar ki 5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının;
(d), (i), (j) ve (k) bentleri ile geçici 14 üncü maddesi kapsamındaki
istisnalar, aynı Kanunun 10 uncu maddesinin birinci fıkrasının; (b), (c), (ç),
(d), (e), (f), (g) ve (h) bentleri kapsamındaki indirimler, 193 sayılı Kanunun
geçici 61 inci maddesi kapsamında tevkifata tabi yatırım indirimi istisnası,
ilgili kanunları uyarınca kurum kazancından indirilebilen bağış ve yardımlar
ile 10/7/2018 tarihli ve 1 sayılı Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında
Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 407 nci maddesi kapsamında tanımlanan mikro ve
küçük işletmelerin teknoloji geliştirme bölgeleri ile Ar-ge ve tasarım
merkezlerinden elde ettikleri istisnaya ve indirime konu kazançları üzerinden
bu vergi hesaplanmaz. 6/2/2023 tarihi itibarıyla, Adana, Adıyaman, Diyarbakır,
Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa
illeri ile Sivas İlinin Gürün İlçesinde kurumlar vergisi mükellefiyeti
bulunanlar ek vergiden muaftır. Tahsil edilen ek vergi, genel bütçe geliri
olarak kaydedilir ve 5779 sayılı Kanun ile diğer kanunlara göre mahalli
idarelere verilecek payların hesabında dikkate alınmaz. Bu fıkranın
uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca belirlenir.”
B. İlgili
Görülen Kanun Hükmü
13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı
Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ilgili kısmı
şöyledir:
“Diğer indirimler
MADDE 10- (1) Kurumlar vergisi
matrahının tespitinde; kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek
şartıyla, kurum kazancından sırasıyla aşağıdaki indirimler yapılır:
a) (Mülga: 15/7/2016-6728/58 md.)
b) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı
Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile
17/6/1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü edilen
kanunlar uyarınca tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel
spor dalları için % 50’si.
c) Genel ve özel bütçeli kamu
idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere, Cumhurbaşkanınca
vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile
bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara
makbuz karşılığında yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum
kazancının % 5’ine kadar olan kısmı.
ç) (c) bendinde sayılan kamu kurum ve
kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi, 100 yatak (kalkınmada öncelikli
yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk
yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi ile mülki
idare amirlerinin izni ve denetimine tabi olarak yaptırılacak ibadethaneler ve
Diyanet İşleri Başkanlığı denetiminde yaygın din eğitimi verilen tesislerin ve
Gençlik ve Spor Bakanlığına ait gençlik merkezleri ile gençlik ve izcilik
kamplarının inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası
için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin
faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış
ve yardımların tamamı.
d) Genel ve özel bütçeli kamu idareleri,
il özel idareleri, belediyeler ve köyler, Cumhurbaşkanınca vergi muafiyeti
tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve
geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan veya
Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen ya da desteklenmesi uygun görülen;
1) Kültür ve sanat faaliyetlerine
ilişkin ticarî olmayan ulusal veya uluslararası organizasyonların
gerçekleştirilmesine,
2) Ülkemizin uygarlık birikiminin
kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarîsi ve somut olmayan kültürel mirası
ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset, CD
ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de
dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması,
bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt
dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanmasına,
3) Yazma ve nadir eserlerin korunması ve
elektronik ortama aktarılması ile bu eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı
koleksiyonuna kazandırılmasına,
4) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınmaz kültür
varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon
projeleri yapılması ve nakil işlerine,
5) Kurtarma kazıları, bilimsel kazı
çalışmaları ve yüzey araştırmalarına,
6) Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür
varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize ait kültür varlıklarının
Türkiye’ye getirilmesi çalışmalarına,
7) Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına,
8) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kanunu kapsamındaki taşınır kültür varlıkları ile güzel sanatlar, çağdaş ve
geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm
Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,
9) Somut olmayan kültürel miras, güzel
sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki üretim ve
faaliyetler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri,
atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve
teçhizatının tedariki ile film yapımına,
10) Kütüphane, müze, sanat galerisi ve
kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale ve konser gibi kültür ve sanat
faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon
çalışmalarına,
ilişkin harcamalar ile makbuz karşılığı
yapılan bağış ve yardımların % 100’ü…
e) (Değişik: 10/9/2014-6552/92 md.)
Cumhurbaşkanınca başlatılan yardım kampanyalarına makbuz karşılığı yapılan ayni
ve nakdî bağışların tamamı.
f) (Ek: 16/6/2009-5904/5 md.) İktisadi
işletmeleri hariç, Türkiye Kızılay Derneğine ve Türkiye Yeşilay Cemiyetine
makbuz karşılığı yapılan nakdi bağış veya yardımların tamamı.
g) (Ek: 31/5/2012-6322/36 md.) 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 325/A maddesine göre girişim sermayesi fonu olarak
ayrılan tutarların beyan edilen gelirin %10’unu aşmayan kısmı.
ğ) (Ek: 31/5/2012-6322/36 md.)
Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt
dışında bulunanlara Türkiye’de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan
mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma,
çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri
analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Maliye Bakanlığınca belirlenen
mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet işletmeleri ile ilgili
bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve sağlık alanında faaliyet
gösteren ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilere hizmet veren işletmelerin
münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri kazancın, elde edildiği hesap
dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin verilmesi gereken tarihe kadar
tamamının Türkiye’ye transfer edilmesi şartıyla, %80’i.
…
h) (Ek: 6/2/2014-6518/83 md.) 1/7/2005
tarihli ve 5378 sayılı Engelliler Hakkında Kanuna göre kurulan korumalı
işyerlerinde istihdam edilen ve iş gücü piyasasına kazandırılmaları güç olan
zihinsel veya ruhsal engelli çalışanlar için diğer kişi ve kurumlarca
karşılanan tutar dâhil yapılan ücret ödemelerinin yıllık brüt tutarının % 100’ü
oranında korumalı işyeri indirimi (İndirim, her bir engelli çalışan için azami
beş yıl süre ile uygulanır ve yıllık olarak indirilecek tutar, her bir engelli
çalışan için asgari ücretin yıllık brüt tutarının % 150’sini aşamaz.)…
ı) (Ek: 27/3/2015-6637/8 md.)[24]
Finans, bankacılık ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile
kamu iktisadi teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap
dönemi içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış
sermaye tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye
şirketlerinde ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için
en son açıklanan “Bankalarca açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan
ağırlıklı yıllık ortalama faiz oranı” dikkate alınarak, ilgili hesap döneminin
sonuna kadar hesaplanan tutarın %50’si.
(Ek ikinci paragraf:14/10/2021-7338/59
md.) Nakdi sermaye artışlarının, yurt dışından getirilen nakitle karşılanan
kısmı için bu oran %75 olarak uygulanır.
…
i) (Ek: 16/11/2022-7421/20 md.)
22/6/2022 tarihli ve 7412 sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu hükümlerine
göre katılımcı belgesi alarak İstanbul Finans Merkezi Bölgesinde faaliyette
bulunan kurumların, münhasıran bu faaliyet kapsamında yurt dışından satın
alınan malları Türkiye’ye getirilmeksizin yurt dışında satmalarından veya yurt
dışında gerçekleşen mal alım satımlarına aracılık etmelerinden sağladıkları
kazancın %50’si,
…”
II. İLK İNCELEME
1. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri
uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M.
Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin
MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN, Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla
30/11/2023 tarihinde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik
bulunmadığından işin esasının incelenmesine OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. ESASIN İNCELENMESİ
2. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör Cem GÜNDOĞDU
tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu ve ilgili
görülen kanun hükümleri, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A. Uygulanacak Kural ve Sınırlama Sorunu
3. Anayasa’nın 152. ile
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama
Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddelerine göre bir davaya bakmakta olan
mahkeme, o dava sebebiyle uygulanacak bir kanunun veya Cumhurbaşkanlığı
kararnamesinin hükümlerini Anayasa’ya aykırı görmesi hâlinde veya taraflardan
birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varması
durumunda bu hükümlerin iptalleri için Anayasa Mahkemesine başvurmaya
yetkilidir. Ancak anılan maddeler uyarınca bir mahkemenin Anayasa Mahkemesine
başvurabilmesi için elinde yöntemince açılmış ve mahkemenin görevine giren bir
davanın bulunması, iptali talep edilen kuralın da o davada uygulanacak olması
gerekir. Uygulanacak kural ise bakılmakta olan davanın değişik evrelerinde
ortaya çıkan sorunların çözümünde veya davayı sonuçlandırmada olumlu ya da
olumsuz yönde etki yapacak nitelikte olan kurallardır.
4. Başvuru kararında 7440
sayılı Kanun’un 10. maddesinin (27) numaralı fıkrasının iptali talep
edilmiştir. Söz konusu fıkra kurumlar vergisi mükelleflerine yönelik olarak
öngörülen ek vergi ile bu ek verginin oranlarını ve tahsil usulünü
düzenlemektedir. Ayrıca aynı fıkrada ek vergiye tabi olmayacak istisna ve
indirim unsurları ile mükellefler belirtilmiş ve tahsil edilen ek verginin
genel bütçeye dâhil edileceği öngörülmüştür.
5. Bakılmakta olan davanın konusu ise 5520 sayılı
Kanun’un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (ı) bendi gereğince kurum
kazancından indirilen tutar üzerinden %10 oranında hesaplanan ek vergidir. Bu
itibarla anılan fıkranın birinci cümlesinde yer alan “…ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler…”, “…istisna ve…”, “…ile aynı Kanunun 32/A
maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrahları…” ve
“…5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
düzenlenen istisna ile yurt dışından elde edilen ve en az %15 oranında vergi
yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise %5 oranında…”
ibareleri ile ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı ve yedinci
cümlelerinin itiraz başvurusunda bulunan
Mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmamaktadır. Bu nedenle
anılan ibareler ve cümlelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği
nedeniyle reddi gerekir.
6. Öte yandan söz konusu birinci cümlenin kalan kısmı bakılmakta olan davanın konusunun yanı sıra bakılmakta
olan davada uygulanma imkânı bulunmayan “…ile diğer kanunlarda yer alan düzenlemeler…”, “…istisna ve…”, “…ile aynı Kanunun 32/A
maddesi kapsamında indirimli kurumlar vergisine tabi matrahları…” ve
“…5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde
düzenlenen istisna ile yurt dışından elde edilen ve en az %15 oranında vergi
yükü taşıdığı tevsik edilen istisna kazançlar üzerinden ise %5 oranında…”
ibareleri yönünden de geçerli ortak kural
niteliğindedir. Bu nedenle birinci cümlenin kalan kısmının esasına ilişkin incelemenin
bakılmakta olan davanın konusu gözetilerek “…5520 sayılı Kanun…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılması gerekir.
B. Anlam ve Kapsam
7. 5520 sayılı Kanun’un İkinci Kısmı’nın Birinci
Bölümü’nde kurumlar vergisi matrahının belirlenme usulüne ilişkin hususlara yer
verilmiştir. Anılan bölümde yer alan “Diğer indirimler” başlıklı 10.
maddede de kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesinde
ayrıca gösterilmek şartıyla, bazı kurum kazançlarından çeşitli oranlarda
indirim yapılması öngörülmektedir.
8. İtiraz konusu kuralda ise 2022 yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek
suretiyle 5520 sayılı Kanun uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan
tutarlar üzerinden dönem kazancı ile ilişkilendirilmeksizin %10 oranında ek
verginin hesaplanacağı belirtilmektedir. 7440 sayılı Kanun’un (27) numaralı
fıkrasının dördüncü cümlesinde de 5520 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (1)
numaralı fıkrasının (b), (c), (ç), (d), (e), (f), (g) ve (h) bentleri
kapsamındaki indirime konu tutarlar üzerinden bu verginin hesaplanmayacağı
hükme bağlanmıştır.
9. Üzerinden ek vergi hesaplanmayacağı belirtilen
indirim unsurları dışında kalan bentler incelendiğinde, ek vergiye tabi olan
tutarlardan ilkini 5520 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (1) numaralı fıkrasının
(a) bendi kapsamındaki Ar-Ge indirimi tutarlarının oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Anılan bent 15/7/2016 tarihli ve 6728 sayılı Kanun’un 58. maddesiyle
yürürlükten kaldırılmıştır. Söz konusu bendin yürürlükten kaldırılmadan önceki
hâline göre mükelleflerin, işletmeleri
bünyesinde gerçekleştirdikleri münhasıran yeni teknoloji ve bilgi arayışına yönelik
araştırma ve geliştirme harcamaları tutarının %40'ı oranında hesaplanacak Ar-Ge
indirimi kurumlar vergisi matrahının tespitinde
kurum kazancından indirilmekte ve matrahın yetersiz olması nedeniyle
indirilemeyen tutar da sonraki döneme devredebilmekteydi. Bu itibarla bendin
yürürlükte olduğu dönem itibarıyla indirim konusu olan anılan meblağ ek vergiye
tabi olacaktır.
10. Ek vergiye tabi diğer bir indirim
tutarı ise söz konusu fıkranın (ğ) bendine göre bulunan tutardır. Anılan bende
göre Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, işyeri, kanuni ve iş merkezi yurt
dışında bulunanlara Türkiye’de verilen ve münhasıran yurt dışında yararlanılan
mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma,
çağrı merkezi, ürün testi, sertifikasyon, veri saklama, veri işleme, veri
analizi ve ilgili bakanlıkların görüşü alınmak suretiyle Hazine ve Maliye
Bakanlığınca belirlenen mesleki eğitim alanlarında faaliyette bulunan hizmet
işletmeleri ile ilgili bakanlığın izni ve denetimine tabi olarak eğitim ve
sağlık alanında faaliyet gösteren ve Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilere
hizmet veren işletmelerin münhasıran bu faaliyetlerinden elde ettikleri
kazancın, elde edildiği hesap dönemine ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinin
verilmesi gereken tarihe kadar tamamının Türkiye’ye transfer edilmesi şartıyla
%80’i kurum kazancından indirilebilecektir.
11. Yine (ı) bendinde finans, bankacılık
ve sigortacılık sektörlerinde faaliyet gösteren kurumlar ile kamu iktisadi
teşebbüsleri hariç olmak üzere sermaye şirketlerinin ilgili hesap dönemi
içinde, ticaret siciline tescil edilmiş olan ödenmiş veya çıkarılmış sermaye
tutarlarındaki nakdi sermaye artışları veya yeni kurulan sermaye şirketlerinde
ödenmiş sermayenin nakit olarak karşılanan kısmı üzerinden Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankası tarafından indirimden yararlanılan yıl için en son açıklanan Bankalarca
açılan TL cinsinden ticari kredilere uygulanan ağırlıklı yıllık ortalama faiz
oranı dikkate alınarak ilgili hesap döneminin sonuna kadar hesaplanan
tutarın %50’sinin kurum kazancından indirilmesi hükme bağlanmıştır. Bu itibarla
indirime konu anılan meblağ da ek verginin konusunu oluşturacaktır.
12. (i) bendi uyarınca da 22/6/2022
tarihli ve 7412 sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu hükümlerine göre katılımcı
belgesi alarak İstanbul Finans Merkezi Bölgesinde faaliyette bulunan
kurumların, münhasıran bu faaliyet kapsamında yurt dışından satın alınan
malları Türkiye’ye getirilmeksizin yurt dışında satmalarından veya yurt dışında
gerçekleşen mal alım satımlarına aracılık etmelerinden sağladıkları kazancın
%50’si indirim konusu yapılabildiğinden bu meblağ da ek vergi hesabında dikkate
alınacaktır.
13. Öte yandan 7440 sayılı Kanun’un (27)
numaralı fıkrasının beşinci cümlesine göre 6/2/2023 tarihi itibarıyla, Adana,
Adıyaman, Diyarbakır, Elâzığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya,
Osmaniye ve Şanlıurfa illeri ile Sivas ilinin Gürün ilçesinde kurumlar vergisi
mükellefiyeti bulunanlar ek vergiden muaf tutulmuştur.
C. İtirazın Gerekçesi
14. Başvuru kararında özetle; itiraz
konusu kuralla öngörülen ek verginin kurumlar vergisinin mükelleflerinin
tamamını değil sadece bazılarını kapsadığı, yapılan vergilendirmede tüm istisna
ve indirim unsurlarının dikkate alınmadığı, dolayısıyla vergilendirmede genellik
ve eşitlik ilkesine aykırı davranıldığı, ayrıca doğrudan beyannamede yer alan
istisna ve indirim tutarları üzerinden vergilendirme yapılmak suretiyle mali
güce göre vergilendirme ilkesinin ihlal edildiği, ek vergiye muhatap olacak
vergi mükelleflerinin kuralda sayılan illerde kayıtlı olmamakla birlikte
faaliyetlerinin bir kısmının veya tamamının bu bölgelere yönelik olabileceğinin
gözetilmediği, öte yandan ek vergi ihdas eden kuralın vergiyi doğuran olaydan
sonraki bir tarihte yürürlüğe girdiği ve geriye yürütüldüğü belirtilerek kuralın
Anayasa’nın 13., 35. ve 73. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Ç. Anayasa’ya
Aykırılık Sorunu
15. 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesi uyarınca kural,
ilgisi nedeniyle Anayasa’nın 2. maddesi yönünden de incelenmiştir.
16. Anayasa’nın anılan maddesinde belirtilen hukuk devleti eylem
ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek
sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan,
Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuk kurallarıyla kendini
bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlettir.
17. Hukuk
devletinin ön koşulları arasında yer alan hukuki güvenlik ilkesi kanunların
geriye yürütülmemesini de zorunlu kılar. Daha önce tesis edilmiş bulunan
işlemlerin doğurduğu hukuki sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde yasama
tasarrufunda bulunulması, hukuki güvenlik ilkesine aykırılık oluşturur. “Kanunların
geriye yürümezliği ilkesi” uyarınca kanunlar, kamu yararı ve kamu düzeninin
gerektirmesi, kazanılmış hakların korunması, mali hakların iyileştirilmesi gibi
ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem
ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılır. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve
kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması, hukukun genel
ilkelerindendir (AYM, E.2018/103, K.2019/4, 13/2/2019, § 15; E.2018/108,
K.2019/5, 13/2/2019, § 20).
18. Anayasa
Mahkemesinin çeşitli kararlarında, kanunların geriye yürümezliği ilkesi ile
ilgili olarak gerçek geriye yürüme ve gerçek olmayan geriye yürüme ayrımı
yapılmaktadır. Gerçek geriye yürüme, yeni getirilen kuralın eski kural
döneminde tamamlanmış ve hukuki sonuçlarını doğurmuş hukuksal durum, ilişki ve
olaylara uygulanmasıdır. Gerçek olmayan geriye yürüme ise yeni getirilen
kuralın eski kural yürürlükte iken başlamakla beraber henüz sonuçlanmamış
hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması anlamına gelmektedir (AYM,
E.2016/150, K.2017/179, 28/12/2017, § 310; E.2010/93, K.2012/20, 9/2/2012).
Buna göre yeni kuralın eski kural yürürlükte iken başlamakla beraber henüz
sonuçlanmamış hukuksal durum, ilişki ve olaylara uygulanması kanunların geriye
yürümesi olarak nitelendirilemez.
19. Anayasa
Mahkemesi vergiyle ilgili kanunların geriye yürüdüğü iddiasıyla yapılan
başvurularda öncelikle vergiyi doğuran olayın tespitini yapmakta ardından
vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesinden sonra yapılan düzenlemelerin ilgili
döneme etki edecek şekilde uygulanıp uygulanmadığını incelemektedir (AYM,
E.2023/105, K.2023/208, 30/11/2023, § 30).
20. 4/1/1961
tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun “Vergiyi doğuran olay”
başlıklı 19. maddesinde “Vergi alacağı, vergi kanunlarının vergiyi
bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğar./ Vergi
alacağı mükellef bakımından vergi borcunu teşkil eder.” denilmektedir.
21. Vergiyi
doğuran olay, vergi türlerine göre değişmekle birlikte, ek verginin kapsamına
kurumlar vergisi mükellefleri girdiğinden değerlendirmenin bu çerçevede
yapılması gerekmektedir.
22. 31/12/1960
tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde gerçek kişilerin
gelirlerinin gelir vergisine tabi olduğu, gelirin bir gerçek kişinin bir takvim
yılı içinde elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarından oluştuğu hükme
bağlanmıştır. 5520 sayılı Kanun’un “Safi kurum kazancı” başlıklı 6.
maddesinde “Kurumlar vergisi, mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde
ettikleri safî kurum kazancı üzerinden hesaplanır./ Safî kurum kazancının
tespitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticarî kazanç hakkındaki hükümleri
uygulanır...” denilmek suretiyle ticari kazanca ilişkin vergiyi doğuran
olayın tespitinde 193 sayılı Kanun’a atıfta bulunulmuştur. Anılan Kanun’un 38.
maddesinde ise “Bilanço esasına göre ticari kazanç, teşebbüsteki öz
sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet
farktır” denilmektedir. Buna göre gelir vergisi ve kurumlar vergisinin
konusunu oluşturan kazanç açısından vergiyi doğuran olayın tespitinde hesap
dönemi sonunun esas alınması gerekmektedir. 213 sayılı Kanun hesap dönemini
takvim yılı olarak belirlediğinden hesap döneminin sonu ilke olarak 31 Aralık günüdür.
Dolayısıyla kurumlar vergisi açısından vergiyi doğuran olay, mükelleflerin bir
takvim yılı itibarıyla öz sermayelerindeki artış miktarı olup bu kazanç 31
Aralık gününde yapılan dönem sonu kapanış kayıtlarıyla ortaya çıkmaktadır (AYM,
E.2018/103, K.2019/4, 13/2/2019, § 20).
23. İtiraz konusu
kuralın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla kurumlar vergisi hesap döneminin
kapandığı ve kapanan hesap dönemine ait indirim tutarlarına yönelik ek verginin
öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Bu itibarla kuralın geriye yürütüldüğü
söylenebilse de beklenmedik doğal felaketler, savaş ve seferberlik hâli,
siyasi, ekonomik ve sosyal krizler gibi toplumu temelden sarsabilecek olaylar
nedeniyle yapılacak kanuni düzenlemelerle kanunların geriye yürütülmesinin
mümkün olduğunun kabulü gerekir (AYM, E.1999/51, K.2001/63, 28/3/2001;
E.2003/73, K.2003/86, 7/10/2003).
24. Anayasa’nın
35. maddesinde “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir./ Bu haklar,
ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir./ Mülkiyet hakkının
kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.” denilmektedir. Anayasa’nın
anılan maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden
ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır.
25. Mülkiyet
hakkı; kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve kanunların koyduğu
sınırlamalara uymak şartıyla sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma,
semerelerinden yararlanma ve üzerinde tasarruf etme imkânı veren bir haktır. Bu
bağlamda malikin mülkünü kullanma, semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde
tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin kısıtlanması veya mülkünden yoksun
bırakılması mülkiyet hakkına getirilmiş bir sınırlama niteliğindedir (AYM,
E.2017/21, K.2020/77, 24/12/2020, § 137).
26. Kuralla 2022
yılına ilişkin kurumlar vergisi beyannamesinde gösterilmek suretiyle 5520
sayılı Kanun uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan bazı indirim
tutarları üzerinden ek vergi hesaplanması öngörülmektedir. Bu itibarla kural, kurumlar
vergisi mükelleflerinin ek vergi yüküne maruz kalmasını öngörmek suretiyle mülkiyet
hakkına yönelik bir sınırlama oluşturmaktadır.
27. Anayasa’nın
13. maddesinde “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak
kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna,
demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük
ilkesine aykırı olamaz.” denilmektedir. Buna göre temel hak ve özgürlüklere
sınırlama getiren düzenlemelerin kanunla yapılması, Anayasa’da öngörülen
sınırlama sebebine uygun ve ölçülü olması gerekir.
28. Mülkiyet hakkını sınırlamaya yönelik bir
kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların
keyfîliğe izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir
düzenlemeler niteliğinde olması gerekir.
29. Esasen temel
hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa’nın
2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Hukuk
devletinde kanuni düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir
duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır,
uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına
karşı koruyucu önlem içermesi gerekir. Kanunda bulunması gereken bu nitelikler
hukuki güvenliğin sağlanması bakımından da zorunludur. Zira bu ilke hukuk normlarının
öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven
duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici
yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar (AYM, E.2015/41, K.2017/98, 4/5/2017, §§
153, 154). Dolayısıyla Anayasa’nın 13. maddesinde sınırlama ölçütü olarak
belirtilen kanunilik, Anayasa’nın 2. maddesinde güvenceye alınan hukuk devleti
ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.
30. Nitekim Anayasa’nın 73. maddesinin
üçüncü fıkrasında da "Vergi,
resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya
kaldırılır" denilerek
verginin kanuniliği ilkesi benimsenmiştir. Verginin kanuniliği ilkesi, takdire
dayalı keyfî uygulamaları önleyecek sınırlamaların kanunda yer almasını
gerektirmekte ve vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması,
değiştirilmesi veya kaldırılmasının kanun ile yapılmasını zorunlu kılmaktadır.
31. Kuralla
verginin kapsamındaki indirim tutarlarının ve verginin hesaplanma usulünün herhangi
bir tereddüde yer vermeyecek biçimde açık ve net olarak düzenlendiği
gözetildiğinde kuralın belirli ve ulaşılabilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle
kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmaktadır.
32. Anayasa'nın
35. maddesinin ikinci fıkrasında mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanabileceği
belirtilmiştir.
33. Deprem gibi olağanüstü hadiseler
nedeniyle oluşan kayıpların giderilmesi ve toplumsal dayanışmanın sağlanması
maksadıyla ek vergi yükümlülüğü getirilmesi mümkün olup kuralla ek vergi
getirilmesinde kamu yararına yönelik meşru bir amacın olmadığı söylenemez. 6
Şubat 2023 tarihinde yaşanan ve çok sayıda ili etkileyen depremlerin büyüklüğü
ve yıkıcı boyutu da dikkate alındığında kuralla güdülen meşru amacın daha
belirgin hâle geldiği anlaşılmaktadır (benzer değerlendirme için bkz. AYM,
E.2023/131, K.2023/160, 28/9/2023, § 20).
34. Diğer yandan Anayasa’nın 13. maddesinde
güvence altına alınan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve
orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen
sınırlamanın ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik
ulaşılmak istenen amaç bakımından sınırlamanın zorunlu olmasını, diğer bir
ifadeyle aynı amaca daha hafif bir sınırlama ile ulaşılmasının mümkün
olmamasını, orantılılık ise hakka getirilen sınırlama ile ulaşılmak
istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade
etmektedir.
35. Kuralla 2022 yılı kurumlar vergisi
beyannamesinde kurum kazancından indirim konusu yapılan indirim tutarı
üzerinden ek verginin hesaplanarak ödenmesinin öngörülmesinin 6/2/2023
tarihinde yaşanan depremlerin etkilerinin azaltılması için ihtiyaç duyulan
finansmanın sağlanmasına katkı sağlayacağı gözetildiğinde kuralın anılan meşru
amaca ulaşma bakımından elverişli olduğu anlaşılmaktadır.
36. Gereklilik, hedeflenen amaca ulaşılması
için hakka en az müdahale teşkil eden aracın seçilmesini ifade etmektedir.
Deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların hangi vergilendirme araçlarıyla
giderileceğinin takdiri yasama organına aittir. Esasen vergilendirme devletin
takdir yetkisinin geniş olduğu alanların başında gelmektedir. Depremin yol
açtığı ekonomik kayıpları telafi etmek ve sosyal dayanışmayı sağlamak amacıyla
mevcut vergilerin artırılması ya da yeni bir verginin ihdas edilmesi kanun
koyucunun takdir yetkisi kapsamında başvurabileceği araçlardandır. Bu nedenle
ek vergi alınması yolunda düzenleme yapılmasının gereklilik ölçütünü
karşıladığı değerlendirilmiştir.
37. 7440 sayılı
Kanun’un 10. maddesinin (27) numaralı fıkrasına göre 5520 sayılı Kanun’un 10.
maddesi uyarınca kurum kazancından indirim konusu yapılan tutarlar üzerinden
%10 oranında ek vergi hesaplanacak ve hesaplanan tutar da biri kurumlar
vergisinin ödeme süresi içinde diğeri ise bu süreyi takip eden dördüncü ayda
olmak üzere iki taksitle ödenecektir. Öte yandan kanun koyucunun takdir yetkisi
kapsamında başvurduğu bu araç ile kazancın bulunması hâlinde indirilecek
tutarları güncel kurumlar vergisi oranının çok altında bir oranla
vergilendirdiği de açıktır. Ayrıca
6/2/2023 tarihinde Kahramanmaraş ilinde meydana gelen depremler nedeniyle Adana,
Adıyaman, Diyarbakır, Elâzığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya,
Osmaniye ve Şanlıurfa illeri ile Sivas ilinin Gürün ilçesinde deprem tarihi
itibarıyla kurumlar vergisi mükellefiyeti bulunanlar ek vergiden muaf
tutulmuştur. Bunun yanı sıra ek vergi geçici nitelikli ve bir defalığa mahsus
alınan bir vergidir. Bu itibarla ek vergiye muhatap kişilere aşırı bir külfet
yüklenmediği, yaşanan depremler nedeniyle oluşan maddi kayıpların büyüklüğü karşısında
bu kayıpların giderilmesi neticesinde elde edilecek fayda ile katlanılacak
külfet arasında makul olmayan bir dengesizliğin bulunmadığı ve bu nedenlerle
sınırlamanın orantılı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
38. Öte yandan
Anayasa'nın 73. maddesinde herkesin kamu giderlerini karşılamak üzere mali
gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli
dağılımının maliye politikasının sosyal amacı olduğu öngörülerek Anayasa'nın 2.
maddesinde nitelikleri belirtilen hukuk devleti ilkesi vergilendirme ilkeleri
yönünden somut biçimde dile getirilmiştir (AYM, E.2003/73, K.2003/86,
7/10/2003).
39. Verginin mali
güce göre alınması ve genelliği ilkeleriyle vergilendirmede eşitlik ve adaletin
gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır. Ekonomi ve vergi hukuku alanında mali güce
ilişkin göstergelerin gelir, servet ve harcamalar olduğu kabul edilmektedir.
Mali güç; ödeme gücünün kaynağı, dayanağı, nedeni ve varlık şartıdır. Kanun
koyucunun vergilendirmede, kişilerin sahip olduğu ekonomik değer ile mali
güçlerini gözönünde bulundurması gerekir. Vergide genellik ilkesi, herhangi bir
ayırım yapılmaksızın mali gücü olan herkesin vergi yüküne katılmasını ve vergi
ödemesini ifade eder. Mali güce göre vergilendirme, verginin yükümlülerin
ekonomik ve kişisel durumlarına göre alınmasıdır (AYM, E.2017/117, K.2018/28,
28/2/2018, § 22). Bu ilke, aynı zamanda vergide eşitlik ilkesinin sağlanmasının
uygulama aracı olup mali gücü fazla olanın mali gücü az olana göre daha fazla
vergi ödemesini gerektirir. Vergide eşitlik ilkesi mali gücü aynı olanlardan
aynı, farklı olanlardan ise farklı oranda vergi alınması esasına dayanır (AYM,
E.2003/73, K.2003/86, 7/1/2003).
40. Anayasa’nın
anılan maddesinin ikinci fıkrasında ise vergi yükünün adaletli ve dengeli bir
biçimde dağılımı öngörülmüştür. Vergilendirilecek alanların seçimi ve vergi
yükünün adaletli ve dengeli dağılımı için yükümlülerin kişisel durumlarının
kanunlarda gözetilmesi gerekir. Sermaye iratlarının ücretlere göre farklı
vergilendirilmesi; en az geçim indirimi, artan oranlı vergilendirme, çeşitli
istisna ve muafiyet uygulamaları, vergi yükünün adalete uygun dağılımı ile mali
güce göre vergilendirmenin araçlarındandır (AYM, E.2017/117, K.2018/28,
28/2/2018, § 23).
41. 26/11/1999
tarihli ve 4481 sayılı 17.8.1999 ve 12.11.1999 Tarihlerinde Marmara Bölgesi ve
Civarında Meydana Gelen Depremin Yol Açtığı Ekonomik Kayıpları Gidermek
Amacıyla Bazı Mükellefiyetler İhdası ve Bazı Vergi Kanunlarında Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun’un 17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan deprem felaketi
neticesinde ortaya çıkan kamu finansman ihtiyacının giderilmesi amacıyla 1998
yılında beyan edilen gelir veya kurumlar vergisi matrahları ile bu yılda elde
edilen ve belirli bir miktarın üzerindeki ücretler, bina, arsa, araziler,
motorlu taşıtlar ve cep telefonları üzerinden bir defalık ek vergi ödenmesini
öngören 1., 6., 7. ve 9. maddeleri iptal davasına konu olmuştur. Bu kapsamda Anayasa
Mahkemesi, deprem nedeniyle oluşan ekonomik kayıpların giderilmesi ve toplumsal
dayanışmanın sağlanması gibi sosyal ve ekonomik şartların zorunlu kıldığı
nedenlerle ek vergi getirilmesinde kamu yararının gözetildiğini, 1998 yılına
ait Gelir ve Kurumlar Vergisi hesaplanırken kişilerin özel durumları ile mali
güçlerinin gözönünde bulundurulduğunu, 29/7/1970 tarihli ve 1319 sayılı Emlak
Vergisi Kanunu'nda yer alan bina ve arazi vergilerine ilişkin muaflık ve
istisnaların bu vergi yönünden de geçerli kılındığını ve motorlu taşıtlar
vergisi mükellefleri için de aynı hususların geçerli olduğunu belirterek mali
güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli dağılımı ilkelerinin esas
alındığı sonucuna ulaşmış ve bu yöndeki düzenlemelerin iptalleri talebini
reddetmiştir (AYM, E.1999/51, K.2001/63, 28/3/2001).
42. Benzer
değerlendirmeler 6/2/2023 tarihinde yaşanan depremlerin etkilerinin azaltılması
amacıyla 2023 yılında ödenen motorlu taşıtlar vergisi kadar ek motorlu taşıtlar
vergisinin bir defalığına ödenmesini öngören düzenlemenin anayasallık
denetiminde de yapılmış ve iptal talebinin reddine karar verilmiştir (AYM,
E.2023/131, K.2023/160, 28/9/2023, § 25).
43. Aynı şekilde
Anayasa Mahkemesi, 3/4/2003 tarihli ve 4837 sayılı Ekonomik İstikrarı Sağlamak
İçin Ek Vergiler Alınması Hakkında Kanun’un ek emlak vergisi ihdasını öngören
2. maddesinin anayasallık denetiminde 1319 sayılı Kanun’da öngörülen muaflık ve
istisnaların ek vergiler için de uygulanacağını gözeterek emlak sahibi kişiler
yönünden kimi olumsuzlukların giderilmeye çalışıldığını, bu suretle vergi
yükünün adil ve dengeli dağılımının sağlanmasının amaçlandığını belirterek hükmün
iptal talebini reddetmiştir (AYM, E.2003/48, K.2003/76, 23/7/2003).
44. Anılan kararlar gözetildiğinde Anayasa Mahkemesinin deprem gibi olağanüstü olayların
yaşandığı dönemlerde oluşan ekonomik kayıpların telafisi amacıyla -ölçülü olmak
kaydıyla- ek vergilerin öngörülmesinin mali güce göre vergilendirme ve vergi yükünün adaletli
dağılımı ilkelerine aykırı olmadığına hükmettiği anlaşılmaktadır.
45. Kurumların
kazançlarından indirim konusu yapmak suretiyle sağladıkları vergisel avantaj
yoluyla elde ettikleri tutarın gelir niteliğindeki mali gücün göstergelerinden
biri olduğu açıktır. Kuralda kurum kazancından indirim konusu yapılan indirim
tutarları kadar elde edilen avantaj %10 oranında ek vergiye tabi tutulmuştur.
Dolayısıyla indirim tutarına bağlı olarak ödenecek ek vergi de değişecektir.
İndirim imkânından yararlanılan tutarlara göre hesaplanacak ek verginin
muhatapları orantısız bir vergi yüküyle karşı karşıya bıraktığı söylenemez.
Ayrıca kuralın da yer aldığı fıkrada ek vergiye konu olmayan indirim
unsurlarının bazılarının bağış ve yardım niteliğinde bazılarının da ilgili
alanların teşvikine yönelik tutarlar olduğu gözetildiğinde bu unsurlar
üzerinden ek vergi hesaplanmamasının kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamında
başvurabileceği vergilendirme araçlarının seçimiyle doğrudan ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. Tüm bu hususlar gözetildiğinde kuralın mali güce göre
vergilendirme, vergi yükünün adaletli dağılımı ve eşitlik ilkeleriyle
çelişmediği sonucuna ulaşılmıştır.
46. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2., 13., 35.
ve 73. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.
IV. HÜKÜM
9/3/2023 tarihli ve 7440 sayılı Bazı Alacakların Yeniden
Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 10.
maddesinin (27) numaralı fıkrasının;
A. 1. Birinci
cümlesinde yer alan “…ile diğer kanunlarda
yer alan düzenlemeler…”, “…istisna ve…”, “…ile aynı Kanunun 32/A maddesi kapsamında indirimli kurumlar
vergisine tabi matrahları…” ve “…5520 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin
birinci fıkrasının (a) bendinde düzenlenen istisna ile yurt dışından elde
edilen ve en az %15 oranında vergi yükü taşıdığı tevsik edilen istisna
kazançlar üzerinden ise %5 oranında…” ibarelerinin,
2. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci,
altıncı ve yedinci cümlelerinin,
itiraz başvurusunda bulunan Mahkemenin
bakmakta olduğu davada uygulanma imkânı bulunmadığından bu ibarelere ve
cümlelere ilişkin başvurunun Mahkemenin yetkisizliği nedeniyle REDDİNE,
B. Birinci cümlesinin
kalan kısmının esasına ilişkin incelemenin “…5520
sayılı Kanun…” ibaresi ile sınırlı olarak yapılmasına,
C. Birinci cümlesinde
yer alan “…5520 sayılı Kanun…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE,
14/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
|
|
|
|