anayasa mahkemesi kararı
Esas Sayısı : 2023/195
Karar Sayısı : 2024/71
Karar Tarihi : 7/3/2024
R.G.Tarih-Sayı :
16/5/2024-32548
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURANLAR:
1. Bozüyük 1. Asliye
Ceza Mahkemesi (E. 2023/195)
2. Erciş 2. Asliye Ceza Mahkemesi (E. 2024/12)
İTİRAZIN KONUSU: 26/9/2004
tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18. maddesine
17/6/2021 tarihli ve 7328 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen dördüncü fıkranın Anayasa’nın 2., 36. ve 138. maddelerine
aykırılığı ileri sürülerek iptaline karar verilmesi talebidir.
OLAYLAR: Hakkı
olmayan yere tecavüz suçu ile karşılıksız yararlanma suçundan dolayı açılan
davalarda itiraz konusu kuralın Anayasa’ya
aykırı olduğu kanısına varan Mahkemeler, iptali için başvurmuşlardır.
I. İPTALİ
İSTENEN KANUN HÜKMÜ
Kanun’un itiraz konusu kuralın da yer aldığı 18. maddesi şöyledir:
“Cumhuriyet
başsavcısının görevleri
Madde 18- Cumhuriyet başsavcısının
görevleri şunlardır:
1. Cumhuriyet başsavcılığını temsil
etmek,
2. Başsavcılığın verimli, uyumlu ve
düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak,
3. Gerektiğinde adlî göreve ilişkin
işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına başvurmak,
4. Kanunlarla verilen diğer görevleri
yapmak.
Ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet
başsavcısının; ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde görevli Cumhuriyet
başsavcıları, Cumhuriyet başsavcıvekilleri, Cumhuriyet savcıları ile bağlı
birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır.
Asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet
başsavcısının o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı
birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisi vardır.
(Ek fıkra:17/6/2021-7328/2 md.)
Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların
kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkilidir.”
II. İLK İNCELEME
A. E.2023/195 Sayılı Başvuru Yönünden
1. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir
ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN,
Kenan YAŞAR ve Muhterem İNCE’nin katılımlarıyla 27/12/2023 tarihinde yapılan
ilk inceleme toplantısında öncelikle başvuruya engel bir durumun varlığı sorunu
görüşülmüştür.
2. Anayasa’nın “Anayasaya aykırılığın diğer mahkemelerde ileri
sürülmesi” başlıklı
152. maddesinin dördüncü fıkrasında “Anayasa
Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede
yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz” denilmiştir. 30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Başvuruya engel durumlar” başlığını taşıyan 41. maddesinin (1)
numaralı fıkrasında da “Mahkemenin işin
esasına girerek verdiği ret kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından itibaren
on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla itiraz
başvurusu yapılamaz”
hükmüne yer verilmiştir.
3. İtiraz konusu kurala yönelik Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi 132 milletvekilinin iptal
talebi daha önce Anayasa Mahkemesinin 29/12/2022 tarihli ve E.2021/83,
K.2022/168 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş ve bu karar 9/5/2023 tarihli ve
32185 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
4. Anayasa
Mahkemesinin 1/2/2024 tarihli ve E.2023/177, K.2024/30 sayılı kararında on
yıllık yasağın iptal davaları sonucu verilen ret kararlarını kapsamadığı, bu
yasağın itiraz başvurularıyla sınırlı olduğu sonucuna varılmıştır. İtiraz konusu kural açısından söz konusu karardan
ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır (AYM, E.2023/177, K.2024/30, 1/2/2024,
§§ 2-19).
5. Açıklanan nedenlerle 5235 sayılı Kanun’un 18.
maddesinin 7328 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen dördüncü fıkrasına
yönelik itiraz başvurusunda, daha önce verilen esastan ret kararının bir iptal
davası sonucunda verilmiş olması nedeniyle on yıl yasağı kuralının
uygulanamayacağı, başvuru dosyasında başka bir eksikliğin
de bulunmadığı değerlendirilmiş ve işin esasının incelenmesine 27/12/2023 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B. E.2024/12 Sayılı Başvuru Yönünden
6. Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü hükümleri uyarınca Zühtü ARSLAN, Hasan Tahsin GÖKCAN, Kadir
ÖZKAYA, Engin YILDIRIM, Muammer TOPAL, M. Emin KUZ, Rıdvan GÜLEÇ, Yusuf Şevki
HAKYEMEZ, Yıldız SEFERİNOĞLU, Selahaddin MENTEŞ, Basri BAĞCI, İrfan FİDAN ve
Kenan YAŞAR’ın katılımlarıyla 18/1/2024 tarihinde yapılan ilk inceleme
toplantısında E.2023/195 sayılı dosyanın ilk inceleme kararında belirtilen
gerekçelerle işin esasının incelenmesine 18/1/2024 tarihinde
OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
III. BİRLEŞTİRME KARARI
7. 26/9/2004 tarihli
ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye
Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18. maddesine
17/6/2021 tarihli ve 7328 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle eklenen dördüncü
fıkranın iptaline karar verilmesi talebiyle
yapılan itiraz başvurusuna ilişkin E.2024/12 sayılı davanın aralarındaki hukuki
irtibat nedeniyle E.2023/195 sayılı dava ile
BİRLEŞTİRİLMESİNE, esasının kapatılmasına,
esas incelemenin E.2023/195 sayılı dosya üzerinden yürütülmesine 18/1/2024
tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
IV. ESASIN İNCELENMESİ
8. Başvuru kararı ve ekleri, Raportör
Ömer MENCİK tarafından hazırlanan işin esasına ilişkin rapor, itiraz konusu
kanun hükmü, dayanılan ve ilgili görülen Anayasa kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği
görüşülüp düşünüldü:
A. Anlam ve Kapsam
9. İlk derece adli yargı ceza mahkemeleri düzeyinde
savcılık örgütlenmesi, 5235 sayılı Kanun’da düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 16.
maddesinde mahkeme kuruluşu bulunan her il merkezi ve ilçede, o il veya ilçenin
adıyla anılan bir Cumhuriyet başsavcılığı kurulması, Cumhuriyet başsavcılığında
da bir Cumhuriyet başsavcısı ve yeteri kadar Cumhuriyet savcısı bulunması
öngörülmüştür.
10. Kanun’un 17. maddesine göre Cumhuriyet
başsavcılığının görevleri kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar
vermek üzere soruşturma yapmak veya yaptırmak; kanun hükümlerine göre yargılama
faaliyetlerini kamu adına izlemek, bunlara katılmak ve gerektiğinde kanun
yollarına başvurmak; kesinleşen mahkeme kararlarının yerine getirilmesi ile
ilgili işlemleri yapmak ve izlemek ve kanunlarla verilen diğer görevleri
yapmaktır.
11. Cumhuriyet başsavcısının görev ve yetkileri ise
Kanun’un 18. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddenin birinci fıkrasında
Cumhuriyet başsavcılığını temsil etmek; başsavcılığın verimli, uyumlu ve
düzenli bir şekilde çalışmasını sağlamak, iş bölümünü yapmak; gerektiğinde adli
göreve ilişkin işlemleri yapmak, duruşmalara katılmak ve kanun yollarına
başvurmak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak Cumhuriyet Başsavcısının
görevleri arasında sayılmıştır.
12. Maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarında da ağır ceza
mahkemesi Cumhuriyet başsavcısının ağır ceza mahkemesinin yargı çevresinde
görevli Cumhuriyet başsavcıları, Cumhuriyet başsavcı vekilleri, Cumhuriyet
savcıları ile bağlı birimler üzerinde; asliye ceza mahkemesi Cumhuriyet
başsavcısının da o yer yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları ile bağlı
birimler üzerinde gözetim ve denetim yetkisinin bulunduğu belirtilmiştir.
13. İtiraz konusu kuralla Cumhuriyet başsavcısının
Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında
oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun
denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkili olduğu öngörülmüştür.
14. Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararları kamu davası açmak üzere iddianame düzenlemek veya kovuşturmaya yer
olmadığına karar vermektir. 4/12/2004
tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 170. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre soruşturma evresi sonunda
toplanan deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa
Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler. Buna karşılık anılan Kanun’un 172.
maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda kamu davasının
açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma
imkânının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.
Dolayısıyla kural uyarınca Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet savcılarının bu
tür kararları arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu
kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkili
olacaktır.
B. İtirazın
Gerekçesi
15. Başvuru kararlarında özetle; itiraz konusu kural ile Cumhuriyet başsavcılarına gözetim ve
denetim yetkisi tanındığı, ancak kuralda Cumhuriyet savcısının hangi
kararlarının soruşturmayı sonlandıran karar niteliğinde olduğunun, Cumhuriyet
başsavcılarının kuraldan kaynaklanan görev ve yetkilerini ne şekilde
kullanacaklarının, bu yetkinin kullanılması durumunda taraflara herhangi bir
bildirim yapılıp yapılmayacağının, denetlemenin sınırının ne şekilde
belirleneceğinin ve hangi sürelerde tamamlanacağının, denetim sonucu verilecek
kararların taraflara bildirilmesi durumunda Cumhuriyet başsavcısının bu
kapsamda verdiği kararlara karşı bir itiraz yoluna başvurulup
başvurulamayacağının açıklanmadığı belirtilmiştir. Başvuru kararlarında ayrıca;
Cumhuriyet başsavcılarının itiraz konusu kuraldan kaynaklanan yetkisinin
uygulamada Cumhuriyet savcılarının kararlarının iadesi şeklinde kullanıldığı
ancak bu iade işleminin davanın taraflarına bildirilmediği, dolayısıyla
kişilere bu kararlara katılma imkânı tanınmadığı, bu durumun savunma hakkını
ihlal ettiği, Cumhuriyet savcısının kararlarının bu şekilde denetlenmesinin
yargı bağımsızlığına aykırı olduğu ifade edilmiş ve bu nedenlerle kuralın Anayasa’nın
2., 36. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
C. Anayasa’ya Aykırılık Sorunu
16. İtiraz konusu kuralda, Cumhuriyet başsavcısının, Cumhuriyet savcılarının
soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek farklılıkların
giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında
görevli ve yetkili olduğu hüküm altına alınmaktadır. “Maddeyle, 5235 sayılı
Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 18 inci maddesine fıkra eklenmek suretiyle,
soruşturmayı sonlandıran kararlarla ilgili olarak uygulamada oluşabilecek
farklılıkların önlenmesi ve uygulama birliğinin sağlanması amacıyla Cumhuriyet
başsavcılarına sorumluluk verilmektedir.” şeklindeki gerekçesi
gözetildiğinde dava konusu kuralın Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı
sonlandıran kararları arasında ortaya çıkan farklı uygulamaları sonlandırma ve
kararlarda kanuna uygunluğun sağlanması amacıyla getirildiği anlaşılmaktadır.
17. İtiraz konusu kurala ilişkin olarak daha önce de
Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunda bulunulmuştur. Anayasa Mahkemesi,
29/12/2022 tarihli ve E.2021/83, K.2022/168 sayılı kararıyla, kuralı esastan
incelemiş ve kuralın Anayasa’nın 2., 9., 36., 138. ve 140. maddelerine aykırı
olmadığına ve iptali talebinin reddine karar vermiştir.
18. Anılan kararda, ceza muhakemesinde, herhangi bir
taraf ya da tarafın temsilcisi olmayıp kamu adına ceza muhakemesinin
amaçlarının gerçekleştirilmesi için objektif davranmakla yükümlü kılınmış,
tarafsız ve olabildiğince bağımsız olan Cumhuriyet savcısının yapmış olduğu tüm
işlemlerin, nezdinde görev yapılan Cumhuriyet başsavcılığı adına yapıldığı
vurgulanmış, 5235 sayılı Kanun’un 18. maddesinin birinci fıkrası uyarınca
Cumhuriyet başsavcılığının verimli, uyumlu ve düzenli bir şekilde çalışmasını
sağlamak ve iş bölümünü yapmakla yükümlü olan Cumhuriyet başsavcısının o yer
yargı çevresinde görevli Cumhuriyet savcıları üzerinde gözetim ve denetim
yetkisini haiz kılınmasının, Cumhuriyet başsavcılığının bir bütün olmasının
sonucu olduğu belirtilmiştir. Kararda, Cumhuriyet başsavcısının Cumhuriyet
savcıları üzerinde sahip olduğu gözetim ve denetim yetkisinin idari görevlerle
sınırlı olmayıp adli görevleri de kapsamasının Cumhuriyet başsavcılığı
kararlarındaki yeknesaklığın sağlanması amaçlı olduğu ifade edilmiştir (AYM,
E.2021/83, K.2022/168, 29/12/2022, §§ 20-23).
19. Anayasa Mahkemesi bu değerlendirmeler
sonrasında, kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar vermek üzere
soruşturma yapmanın veya yaptırmanın Cumhuriyet başsavcılığının görevleri
arasında olduğunu, Cumhuriyet savcılarının soruşturma işlemlerini Cumhuriyet
başsavcılığı adına yaptığını, Cumhuriyet başsavcılığını Cumhuriyet
başsavcısının temsil ettiğini ve başsavcılığın verimli, uyumlu ve düzenli bir
şekilde çalışmasını sağlamakla yükümlü olduğunu vurgulamış, Cumhuriyet
başsavcılarının Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları
arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna
uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkili olmalarına ilişkin
kuralın kanun koyucunun takdir yetkisinde olan bir husus olduğuna ve kuralda hukuk
devleti ilkesi ile adil yargılanma hakkına aykırı bir yön bulunmadığına karar
vermiştir (AYM, E.2021/83, K.2022/168,
29/12/2022, § 24).
20. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kuralı
Anayasa’nın 9., 138. ve 140. maddeleri yönünden
de değerlendirmiştir. Anayasa Mahkemesi, kural uyarınca Cumhuriyet başsavcısına
tanınan yetkinin, Cumhuriyet savcılarının yargısal görevleri kapsamında yer
alan görevlerden yalnızca biri olan soruşturmayı sonlandıran kararlarıyla
ilgili ve bu kararlar bakımından da sadece farklılıkların giderilmesi ve kanuna
uygunluğun denetlenmesi amaçlarıyla sınırlı olacağını, kural uyarınca yetkili
kılınan süjenin Cumhuriyet savcıları gibi yargısal görevi yerine getiren ve tüm
işlem ve faaliyetlerin adına yapıldığı başsavcılık teşkilatını temsil eden
Cumhuriyet başsavcısı olduğunu belirterek kuralın Cumhuriyet savcılarının
yargısal görevleri bakımından tarafsız hareket etmelerine engel olmadığını
ifade etmiştir. Son olarak Anayasa Mahkemesi, kuralın hâkim kararlarına
herhangi bir şekilde müdahale imkânı tanımadığını belirtmiş ve bu nedenlerle
kuralın anılan anayasal hükümlere de aykırı olmadığı sonucuna varmıştır (AYM,
E.2021/83, K.2022/168, 29/12/2022, §§ 28, 29).
21. İtiraz konusu kural açısından söz konusu karardan ayrılmayı gerektiren bir durum
bulunmamaktadır.
22. Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa’nın 2., 9., 36., 138. ve
140. maddelerine aykırı değildir. İptali talebinin reddi gerekir.
Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ve Kenan
YAŞAR bu görüşe katılmamışlardır.
V. HÜKÜM
26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece
Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri
Hakkında Kanun’un 18. maddesine 17/6/2021 tarihli ve 7328 sayılı Kanun’un 2.
maddesiyle eklenen dördüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın
REDDİNE, Zühtü ARSLAN, Engin YILDIRIM, Selahaddin MENTEŞ ile Kenan YAŞAR’ın karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA 7/3/2024 tarihinde karar verildi.
Başkan
Zühtü ARSLAN
|
Başkanvekili
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Başkanvekili
Kadir ÖZKAYA
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
M. Emin KUZ
|
Üye
Rıdvan GÜLEÇ
|
Üye
Recai AKYEL
|
Üye
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
Üye
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
Üye
Selahaddin MENTEŞ
|
Üye
Basri BAĞCI
|
Üye
İrfan FİDAN
|
Üye
Kenan YAŞAR
|
Üye
Muhterem İNCE
|
Üye
Yılmaz AKÇİL
|
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 5235 sayılı Adlî
Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve
Yetkileri Hakkında Kanun’un 18. maddesine -17/6/2021 tarihli ve 7328 sayılı
Kanun’un 2. maddesiyle- eklenen dördüncü fıkranın Anayasa’ya aykırı olmadığına
karar verilmiştir.
2. İtiraz konusu
kural, Cumhuriyet başsavcısının görev ve yetkilerine ilave yapmakta, bu
kapsamda Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında
oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun
denetlenmesi hususlarında Cumhuriyet başsavcısını görevli ve yetkili
kılmaktadır.
3. Anayasa
Mahkemesinin aynı konuda verdiği 2021/83 esas sayılı kararına ilişkin muhalefet
gerekçemizde de belirttiğimiz üzere kural Anayasa’nın muhtelif maddelerine
aykırılık teşkil etmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, Anayasa’nın 2.
maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti kanunların bir yandan açık, net,
öngörülebilir olmasını, diğer yandan da kamu gücünün kötüye kullanılmasını
önleyecek güvenceleri içermesini gerektirmektedir.
4. Cumhuriyet
savcılarına tanınan soruşturmayı sonlandırma yetkisinin kişilerin başta adil
yargılanma hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerini yakından
ilgilendirmesi nedeniyle bu konudaki belirsizliklerin ciddi hukuki sorunlara
yol açabileceği izahtan varestedir. İptali istenen kuralla Cumhuriyet
başsavcılarına verilen görev ve yetkilerin kapsamı belirli değildir. Başka bir
ifadeyle, savcıların soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek
farklılıkları başsavcıların nasıl giderecekleri, bu konuda hangi yetkilere
sahip oldukları, bu yetkilerinin sınırının ne olduğu, savcıların kararlarının
kanuna uygunluğunun denetimi görev ve yetkisinin neleri kapsadığı gibi
hususlarda belirsizlik söz konusudur.
5. Diğer yandan,
kuralın Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında
oluşabilecek farklılıkları giderme ve bunların kanuna uygunluğunu denetleme
yetkisi kapsamında Cumhuriyet başsavcılarına söz konusu kararlardan birini ya
da bir kısmını kaldırma yetkisini tanıdığı söylenebilir. Bunun Anayasa’da
hâkimlik teminatına sahip olan ve yargı bağımsızlığı güvencesinden yararlanan
savcıların yargısal işlerdeki takdir yetkisini ortadan kaldırabilecek bir
müdahale olduğu açıktır.
6. Kuralla
başsavcılara verilen yetkinin idari nitelikte olmadığı, yargısal faaliyete
ilişkin adlî nitelikli bir yetki olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple yargısal
nitelikte bir işlem olan soruşturma faaliyetinin de bağımsız bir şekilde
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Nitekim 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6.
maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca “yargı görevi yapan”lardan
biri olan Cumhuriyet savcısı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160.
maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre “adil bir yargılamanın yapılabilmesi
için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle,
şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza
altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.”
7. Anayasa Mahkemesi
kararlarında vurgulandığı üzere, amacı temel hakları ihlal etmeden maddi
gerçeğe ulaşmak olan ceza yargılamasında soruşturma ve kovuşturma evreleri bir
bütünün parçalarıdır. Bu nedenle, adil yargılanma hakkının gerekleri ve
güvenceleri soruşturma evresi yönünden de geçerlidir. Dolayısıyla Cumhuriyet
savcısı adil yargılanma amacına yönelik olan ceza muhakemesinin önemli bir
süjesidir (AYM, E. 2015/9, K. 2015/94, 22/10/2015, § 20).
8. Bunun yanında, her
ne kadar Anayasa’nın “Mahkemelerin bağımsızlığı” kenar başlıklı 138.
maddesinde açıkça savcılardan bahsedilmiyorsa da, Anayasa’nın 140. maddesinde
hâkim ve savcıların “ödevleri”nin mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenleneceği belirtilmektedir. Bu maddenin
gerekçesinde adalet hizmetini gören hâkim ve savcıların “tarafsızlıklarından
şüphe edilmesi”nin, adalet hizmetinin “tam olarak yerine getirilmiş
olduğunun kabulüne engel” teşkil ettiği ifade edilmiştir. Bu
düzenlemelerden anayasa koyucunun hâkimler gibi savcıların da yargısal görevlerinde
bağımsız ve tarafsız olmalarını amaçladığı anlaşılmaktadır.
9. İtiraz konusu kural
ise Cumhuriyet başsavcısına savcıların idari işlem ve kararlarıyla sınırlı
olmayan yetkiler tanımakta, başka bir ifadeyle, savcıların adli ve yargısal
nitelikteki soruşturmayı sonlandıran kararlarını denetleme yetkisi vermektedir.
Düzenlemeyle Cumhuriyet savcılarının bağımsız ve tarafsız şekilde yerine
getirmesi gereken yargısal görevlerine Cumhuriyet başsavcılarının müdahale
etmesine yol açılmaktadır.
10. Diğer yandan, hukuk
sistemimizde Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararlarının
denetimsiz kaldığı, bu anlamda dava konusu kuralların gerekli olduğu da
söylenemez. Nitekim 5271 sayılı Kanun’un 173. maddesi uyarınca savcıların
soruşturmayı sonlandıran kararlarına karşı sulh ceza hakimliğine itiraz
edilebilmekte, aynı Kanun’un 174. maddesi kapsamında da eksik veya hatalı olan
iddianameler denetlenerek iade edilebilmektedir (aynı yönde bkz. AYM,
E.2021/83, K.2022/168, 29/12/2022, Karşıoy Gerekçesi, § 2-10).
11. Açıklanan
gerekçelerle, itiraz konusu kuralın Anayasa’nın 2., 138. ve 140. maddelerine
aykırı olduğunu düşündüğümden aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum.
KARŞIOY GEREKÇESİ
İtiraz konusu kurala ilişkin bir iptal davasında (AYM,
E.2021/83, K.2022/168, 29/12/2022, Engin Yıldırım, Karşıoy Gerekçesi §§ 2-5)
belirttiğim gerekçelerle önümüzdeki kuralın Anayasa’nın 2., 9., 36. 138. ve
140. maddelerine aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
KARŞI OY
1. 17/06/2021 tarihli
7328 sayılı Ceza Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki kanun ile 5235 sayılı
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş,
Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun’un 18. Maddesiyle; İlk Derece
Mahkemelerinde görevli Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran
kararlar arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesiyle bu kararların
kanuna uygunluğunun denetlenmesi hususlarında Cumhuriyet Başsavcısının görevli
ve yetkili kılan kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla Bozhöyük Asliye
Ceza Mahkemesi ve Erciş Asliye Ceza Mahkemeleri Anayasa Mahkemesine itiraz
yoluyla başvurmuşlardır. Anayasa Mahkemesinin Sayın çoğunluğu kuralın
Anayasa’ya aykırı olmadığına karar vermiştir.
2. Aşağıdaki
gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
3. Mahkemenin
kararında, iptal istemi, hükme itiraz gerekçeleri özetlenmiştir.
4. Sayın çoğunluk
tarafından Cumhuriyet savcılarının bağımsız ve tarafsızlığı Cumhuriyet
Başsavcısı karşısındaki özerkliği Anayasal düzlemde ele alınıp
değerlendirilmemiştir.
5. Anayasa’nın 2.
Maddesinde belirtilen hukuk devleti ilkesi mahkememizin kararlarında da geçtiği
üzere “ eylem ve işlemler hukuka uygun insan haklarına saygılı, hak ve
özgürlüklerin koruyup güçlendiren her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren, hukuki güvenliği sağlayan anayasaya aykırı durum ve
tutumlardan kaçınan hukuk kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimi
açık olan devlettir.” Hukuk devleti ilkesinin temel unsurlarından biri
de yargı bağımsızlığıdır. Yargı bağımsızlığı insan hakları ve özgürlüklerin
teminatıdır. Yargı bağımsızlığının yalnız yürütme organına karşı değil
demokratik toplumda devlet yapısı içerisinde yer alan tüm kurum ve kuruluşlar
ile kişilere karşı da sağlanması gerekir.
6. Anayasa’nın 9.
Maddesinde yargı yetkisinin tarafsız ve bağımsız mahkemelerce kullanılacağı
hükmüne yer verilir. 138. Madde de yargı bağımsızlığına ilişkin temel kurallara
yer vermiştir. 138. Maddeye göre “hiçbir organ makam mercii veya kişi
yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat
veremez genelge gönderemez tavsiye ve telkinde bulunamaz. Görülmekte olan bir
dava hakkında yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunamaz. Yasama ve
yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar
ve idare mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve bunların yerine
getirilmesini geciktiremez.”
7. Anayasa’nın 140.
Maddesinde hakim ve savcıların nitelikleri, atanmaları, hak ve ödenekleri, …
gibi sair hususların ve özlük işlerinin mahkemelerinin bağımsızlığı ve hakimlik
teminatı esaslarına göre kanunla düzenlenmesi gerektiği belirlenmiştir.
8. Avrupa Savcıları
Danışma Konseyi 2018 yılında kabul ettiği “ Savcıların Bağımsızlığı ve Hesap
Verilebilirliği etiğine ilişkin 13 nolu görüşünde Savcıların Bağımsızlığı
başlığı altında “ Bağımsızlık savcıların hukuka ve hukukun üstünlüğü ilkesine
saygı duyulmasını ve hukukun tam olarak uygulanmasını sağlamak amacıyla
görevlerini yerine getirirken hukuka aykırı müdahalelere tabi tutulmamaları ve
herhangi bir siyasi baskıya veya hukuka aykırı bir etkiye maruz kalmamaları
anlamına gelir. Bağımsızlık hem bir bütün olarak savcılık kurumu hem savcılara
ilişkin özel organ hem de aşağıda açıklandığı anlamda bireysel savcılar içinde
geçerlidir.”
9. Ceza yargılamasında
Cumhuriyet savcıları iddia makamının organını bir süje olarak temsil
etmektedir. Cumhuriyet savcıları yargı organının bir süjesi olarak bir yandan
adli görevleri ifa etmekte, diğer yandan da çeşitli kanun yönetmelik ile
kendilerine verilen idari görevleri yerine getirmektedirler.
10. 5235 sayılı Adli
Yargı İlk Derece Mahkemeleriyle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve
Yetkileri Hakkındaki Kanun’un 20. Maddesi ve 5275 sayılı Ceza ve güvenlik
tedbirlerinin infazı hakkındaki kanun 5. Maddesi düzenlemeler birlikte
değerlendirildiğinde Cumhuriyet savcısının yargısal görevleri; suçun
işlendiğinin öğrenilmesi üzerine ceza soruşturması yapmak, delilleri toplamak,
kamu davası açmak, kamu davası açıldıktan sonra mahkemece iddia makamını temsil
etmek kesinleşen mahkeme ceza hükümlerini infaz etmek, yargılama sırasında
kanun yollarına başvurmak, kamu adına takibi gereken bir suç olmadığı kanısına
varılsa soruşturmayı kanunda belirtilen usuller çerçevesinde sonlandırmak gibi
yargısal görevlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
11. Doktrinde
Cumhuriyet savcılarının hukuki konumlarıyla ilgili farklı görüşler mevcuttur.
Bazı görüşler Cumhuriyet savcılarını yürütme erki içerisinde görürken bazı
görüşler de Cumhuriyet savcısını yargı erki içerisinde görmektedir.
12. Esasen Cumhuriyet
savcısına mevzuat gereğince verilen adli ve idari görevler birlikte
değerlendirildiğinde Cumhuriyet savcılarının milli egemenliği temsil eden özerk
niteliği itibariyle bir kurum olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
13. Cumhuriyet
savcılarının yaptıkları idari görevler itibariyle yargısal niteliği olmayan
işlerinden dolayı Anayasa’da teminat altına alınan yargı bağımsızlığı kavramı
içerisinde değerlendirilemeyeceği açıktır. Ancak yukarıda belirtildiği gibi
soruşturma işlemleriyle ilgili ve soruşturma evresinin bütün aşamalarını
kapsayan işlemlerinden dolayı belirtilen teminatlardan yararlanması Anayasa’nın
açık hükümleri gereğidir. Bu nedenle Cumhuriyet savcılığının özerk bir kurum
olarak nitelendirilmesi gerekmektedir.
14. Cumhuriyet
savcılarının soruşturma işlemleri, yargı süreci içerisindeki süje olması
sıfatıyla yaptığı bütün işlemlerde delilleri değerlendirme ve suçu niteleme
yetkisi bakımından bağımsız oldukları çok açıktır.
15. İptale konu
kuralın Cumhuriyet savcılarının yaptığı soruşturmalarda delilleri değerlendirme
ve suçu niteleme yetkisi bakımından Cumhuriyet başsavcılarına denetleme yetkisi
vermektedir. Bu haliyle düzenlenen yukarıda belirtildiği çerçevede yargı
bağımsızlığı ve savcıların özerkliğine açıkça aykırıdır.
16. Kanuni düzenleme
ile Cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararlar arasında
farklılıkların giderilmesi amacıyla başsavcıya bir yetki tanınmıştır. Bu
haliyle düzenleme cumhuriyet savcılarının soruşturmayı sonlandıran işlemlerinin
yargı denetimine tabi hükümlerini de bir müdahale niteliğindedir. Zira
Cumhuriyet savcılığının takipsizlik gibi soruşturmayı sonlandıran işlemlerine
karşı CMK 173. Maddesi uyarınca sulh ceza mahkemesine itiraz edilebileceği
açıktır.
17. Yukarıda
belirtilen nedenlerle kural Anayasa’nın 2, 9, 36,138 ve 140. Maddelerine
aykırıdır. İptali gerekir.
18. 7328 sayılı kanun
3. Maddesiyle eklenen 2. Fıkraya ilişkin yapılan değerlendirme; Yukarıda
yapılan değerlendirmeler ve gerekçeler ile sayın çoğunluğun kanun hükmünün
iptali isteminin reddi yönündeki görüşe katılmadım.
19. 7328 sayılı
kanunun 7. Maddesiyle 5275 sayılı kanunun 68. Maddesine eklenen 5 numaralı
fıkra ile; kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum, kurum güvenliğinin
sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla örgüt suçları ile örgüt
faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum olan veya tehlikeli halde bulunan
ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği
değerlendirilen hükümlülere gelen veya hükümlüler tarafından gönderilen mektup,
faks ve telgrafların dijital olarak kaydedilmesine veya fiziki olarak
saklanabilmesine imkan tanıyan kuralın iptali istemi sayın çoğunluk tarafından
reddedilmiştir. Aşağıda belirttiğim gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne
katılmadım.
20. Anayasa’nın 13.
Maddesi, 22. Maddesi ve 20. Maddeleri gerekçeli kararda metinlerine yer
verilmiştir. Anayasa’nın bu metinleri dikkate alındığında mevcut düzenlemenin
hakkın özünün ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı ölçülülük testi
yapıldığında düzenlemenin mevcut haliyle gerekli ve orantılı olmadığı sonucuna
ulaşılmaktadır.
21. Yasallık ilkesinin
gereklerinin karşılanabilmesi için kamu makamlarının hangi durum ve şartlarda
bu gibi tedbirlere başvurmaya yetkili olduğuna dair öngörülebilirliği sağlamak
için kanun hükümlerinin yeterince açık olması gerekir. (Lavents/Letonya)
22. Labita İtalya
kararında AİHM yasanın haberleşmenin izlenmesine yönelik tedbirlerinin süresini
veya bunları haklı kılan sebepleri düzenlemiyorsa ilgili alanda yetkililere
tanınan takdirin kullanılmasının kapsamı ve biçimini yeterli açıklıkla
belirtmiyorsa ve eğer makamlara çok geniş takdir yetkisi bırakıyorsa
sözleşmeyle uyumlu değil demiştir.
23. Düzenleme ile
belirli suçlardan mahkum olan bütün mahpusların her türlü iletişiminin
kaydedileceği açıktır. Somut gerekçe göstermeksizin yapılan süresiz kayıt,
keyfi müdahalelere sebep olacaktır. Bu müdahaleye karşı yeterli güvence
sağlamadığı açıktır. Yine kuralda “tehlikeli halde bulunan ya da dışarıyla
iletişiminin kurum güvenliği açısından tehlikeli olabileceği değerlendirilen
hükümlülerine” ibaresinin belirlilik içermediği keyfi müdahaleye imkan
vermektedir.”
24. Kural ile belirli
yükümlülerin herhangi bir sınırlama yapılmaksızın tüm gerçek ve tüzel kişilerle
yapacağı yazılı iletişimlerinin kaydedilmesini temel hakların dokunulmaz,
devredilmez ve vazgeçilmez niteliği ve haberleşmenin gizliliği ilkesiyle
bağdaşmadığı ayrıca öngörülemez ve keyfi nitelikte olması sebebiyle Anayasa’nın
13, 20 ve 22. Maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
25. 7328 sayılı
Kanunun 8. Maddesiyle 5275 sayılı kanunun 83. Maddesini eklenen 4 numaralı
fıkra ile kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin
sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla önceden bilgilendirilmek
suretiyle örgüt suçları ile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkum
olan veya tehlikeli halde değerlendirilen hükümlülerin kendilerine ziyarete
gelen kişilerle yapacakları açık ya da kapalı görüşmelerin dinlenebilmesi ve
elektronik cihazlarda dahil olmak üzere kaydedilmesine imkan tanıyan kuralın
Anayasa’ya aykırı olmadığına sayın çoğunluk tarafından karar verilmiştir.
Aşağıda belirteceğim gerekçelerle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
26. Anayasa Mahkemesi
bireysel başvuruda verdiği 2017/38098 esas sayılı Eşref Köse kararında
Mahpusların cam arkasından ahize ile yaptırılan kapalı görüşlerin Ceza İnfaz
Kurumu idaresi tarafından ceza infaz kurumunun güvenliğinin sağlanması ile suç
işlenmesinin önlenmesi amacıyla dinlemesi ve kayda alınmasının kanuni
dayanağının bulunmadığının tespit etmiş bu nedenle özel ve aile hayatına saygı
hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmiştir. Kararda
“Kanunilik ölçüsünü karşılayan nitelikte bir kanunun var olduğundan
bahsedilebilmesi için yasal düzenlemenin öncelikle yeterince açık ve
öngörülebilir olması keyfiliğe karşı uygun bir koruma sağlaması gerektiği ifade
edilmelidir. Bununla birlikte kanun veya buna bağlı mevzuat ile ziyaret hakkına
müdahalenin amacına ortaya konulması dinlemenin ve kaydetmenin hangi suçlar
yönünden hangi şartlarda ne kadar sürede uygulanacağı kayıtların tutulma ve
tutanak altına alınma şekliyle imha edilmelerine ve idarenin takdir yetkisine
ilişkin düzenlemeleri içermesi gerektiği söylenebilir.”
27. Kuralda geçen
tehlikeli halde bulunan ya da dışarı ile iletişiminin kurum güvenliği açısından
tehlikeli olabileceği değerlendirilen hükümlülerin ibaresi yasanın içeriğinin
belirli ve açık olması ilkesine aykırıdır. İdareye keyfi olarak kişilerin özel
hayatına müdahale yetkisi tanımaktadır. Süresiz ziyaretçi görüşmesinin
dinlenmesi de aynı şekilde belirsiz ve öngörülebilir bir düzenleme
niteliğindedir.
28. Mevcut düzenleme ile belirli ve açık olmayan bir
düzenleme yapıldığı kuralla belirli hükümlülerin herhangi bir sınırlama
yapılmaksızın tüm görüşmelerinin kaydedilmesini temel haklarının dokunulmaz,
devredilmez, ve vazgeçilmez ilkesiyle bağdaşmadığı bu haliyle kuralın sadece
hükümlünün değil onu ziyarete gelen şahısların da bu sınırlamalardan
etkileneceği gerekçesiyle Anayasa’nın 13, 20 ve 38. Maddelerine aykırı olması
sebebiyle iptali gerekir.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. 5235 sayılı
Kanun’un 18. Maddesinin ek fıkrasının “Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet
savcılarının soruşturmayı sonlandıran kararları arasında oluşabilecek
farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna uygunluğunun denetlenmesi
hususlarında görevli ve yetkilidir.” şeklindeki düzenlemenin Anayasa’ya
aykırı olmadığına dair çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.
2. Dava konusu
kural uyarınca Cumhuriyet başsavcısı, Cumhuriyet savcılarının bu tür kararları
arasında oluşabilecek farklılıkların giderilmesi ile bu kararların kanuna
uygunluğunun denetlenmesi hususlarında görevli ve yetkili olacaktır.
3. Anayasa’nın
138. maddesinin başlığı “Mahkemelerin bağımsızlığı” olsa ve madde
içeriğinde yalnızca “hâkim” den bahsedilse de 140. maddede hâkim ve
savcıların “ödevleri” ile “görevlerinin geçici ya da sürekli olarak
değiştirilmesi” hususlarının mahkemelerinin bağımsızlığı ve hakimlik
teminatı esaslarına göre düzenleneceğinin belirtilmesi karşısında 140. maddenin
138. maddeye atıfta bulunduğu ve maddede öne çıkarılan ilkelerin savcıların
yargısal yetki ve kararları bakımından da geçerli olduğu söylenebilecektir.
4. Nitekim 140.
Maddenin “Adalet tevzii her şeyden önce güvenilir nitelikte olmalıdır. Bu
hizmeti görenlerin tarafsızlıklarından şüphe edilmesi, hizmetin tam olarak
yerine getirilmiş olduğunun kabulüne engeldir. Bu itibarla görevlerinde özel
hayatlarında tarafsızlıklarına dair bir davranışta bulundukları sanısını
verecek hareketlerden sakınmak zorundadırlar. Hâkimler ve Savcıların kazaî
görevlerin yanında birde idarî görevleri bulunduğu kuşkusuzdur. Kazaî görev ne
kadar serbest olarak yapılması gerekliyse idarî görevinde o ölçüde düzenli
yürütülmesi zorunludur. Bu düzenin sağlanması Bakanlığın müdahalesini
gerektirebilir. Bu itibarla idarî görevlerinden ötürü Adalet Bakanlığına
bağlıdırlar” şeklindeki gerekçesinden savcıların da yargısal görevleri
bakımından tarafsız ve bağımsız hareket etmelerinin amaçlandığı
anlaşılmaktadır.
5. Kural ile idari
işlem ve kararlarla sınırlı olmaksızın Cumhuriyet savcılarının adli veya
yargısal kararlarını denetleme yetkisini Cumhuriyet başsavcısına tanımak suretiyle
Cumhuriyet savcılarının yargısal nitelikteki kararlarına karşı Cumhuriyet
başsavcılarının müdahalesine imkân vermektedir.
6. Hukuka aykırı
olan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların 5271 sayılı Kanun’un 173.
Maddesi uyarınca itiraz üzerine denetlenerek sulh ceza hâkimliğince
soruşturmanın genişletilmesine karar yerilmesi ya da dava açılmasının mümkün
olması ve yine eksik veya hatalı olan iddianamelerin de ilgili mahkemesince
denetlenerek anılan Kanun’un 174. Maddesi uyarınca iadesi mümkündür.
7. Açıklanan
nedenlerle 5235 sayılı Kanun’un 18.
Maddesine 17/6/2021 tarihli 7328 sayılı kanunla eklenen ek fıkranın Anayasa’nın 138. ve
140. maddelerine aykırı olduğu ve iptali gerektiği kanaati ile iptal
talebinin reddine dair çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.